17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Çiçek’le görüşen AKP’li üyeler anayasa toplantısına katılmadı, muhalefet kendisi toplandı 7 AKP masadan çekildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, “4 partinin uzlaşmasıyla yeni anayasa yapımına olanak kalmadığı” gerekçesiyle, önceki gün “fiilen” çalışmasına son verdiği TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu dün 3 muhalefet partisinin katılımıyla toplanırken AKP masadan “çekildi”. AKP MKYK’de, “toplantılara katılalım” eğilimi çıkmasına karşın AKP’li üyeler Çiçek’le görüştükten sonra toplantıya katılmadı. “Başkanlık sistemi”ni bugünkü konjonktürde Meclis’ten geçirme olanağının kalmadığını gören AKP, uzun süredir “dağıtmak” için yöntem aradığı TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu, TBMM Başkanı Çiçek üzerinden dağıttı. AKP’nin önceki günkü MYK toplantısında Mehmet Ali Şahin, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda yaşanan gelişmelerle ilgili üyelere bilgi verdi. MYK’de muhalefetin Çiçek’in kararına karşın toplantı yapıp tutanak tutarak AKP’nin masadan kalkmış ilan etmeye hazırlandığı değerlendirmesi yapılırken, AKP’li komisyon üyelerinin muhalefete bu olanağı tanımayacak bir tavır sergilemesi, Çiçek ile görüşülmesi benimsendi. Ölen ve Doğan Devletler Eskimeyen konulardandır; ulus devlete ne oldu, öldü mü, kaldı mı? Kimi zaman sanal bir devlette mi yaşıyoruz kanısına kapılır insan, ama kısa sürer bu yanılgı. Çünkü polisi, hapishaneyi, insanı çepeçevre saran ideolojiyi ve paranın egemenliğini keşfedersiniz. Sonra çarpıcı sorular gelir? “Kime lazım ki bu ulus devlet, kimin işine yarıyor, bireyin haklarını kısıtlayan sınırlandıran devlet yıkılıp gitmesin mi?” Hep de “haklı” noktalardan yapılan atışlarla sonunda “ulus devletin ölümü” bir kere daha ilan edilir. Ulus devletin ne zaman var olduğu, var olup olmadığı, varlığının ne kadar sürdüğü gibi konularda genel geçer şablonların dışına çıktığınızda ya da konuyu sınıflar meselesi ile bağlamaya çalıştığınızda ise “yine mi!” diye müstehzi bir edayla karşılaşacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın. HHH Ulus devlet meselesi şimdilerde küresel efendilerin buyruğu ile tedavülden kaldırılmış olan “emperyalizm” kavramı olmaksızın anlaşılamaz. Orduların, silahların, her türden işgal, istila yöntemlerinin kullanıldığı zamanların yerini şimdi daha ince yöntemler, daha gelişmiş silahlar, daha güler yüzlü devlet sözcüleri almış olabilir; sonuç değişmeyecektir. Ulus devletler tıpkı eskiden olduğu gibi iki cins olmaya devam edeceklerdir: Egemen ulus devletler ve söz dinleyen ulus devletler. Peki, söz dinlemeyenler? Bir iki cılız deneme dışında öyle bir alternatif yoktur. Ulus devletlerin emperyalizmin egemenliğini pekiştirdiği bir dünyaya, bir coğrafyaya doğmaları, bunun sağladığı olanaklar içinde kendilerine sınırlı bir varlık alanı yaratmaları da mümkündür. Bu gibi durumlar önceden biçimlenebileceği gibi sonradan da gelişebilir; eskiden “mandacılık”, “himayecilik” gibi adlarla anılırlardı, şimdi daha fiyakalı isimler bulunabiliyor. Mangalda kül kalmasa da herkes gerçek durumun farkındadır aslında. Ama devlet katında zinhar “ulusların egemenliğine” söz söylemeyecek, gerçeği adıyla sanıyla anmayacaksınız. Liberaller ise size emperyalizmle iyi geçinmenin kaçınılmazlığını anlatırken ulus devletlerin zamanının geçtiğini, devletin küçüldüğünü söylemeyi ihmal etmeyecek ama aynı zamanda zorba devletle iyi ilişkileri sürdüreceklerdir. Burada bir çelişki, bir paradoks aramayın; yoktur. HHH Ulus devlet meselesinde söylenecek bir iki söz daha var. Ulus devletin öldüğü tezinin yılmaz, yıkılmaz savunucuları, Batı’nın kendi arasında kurduğu birlikleri, federasyonları, ulus ötesi ilişkileri de allayıp pullayıp “ulus devletin ölümü” kapsamında sunarlar ki inanmak için insanın gerçekten aptal, hatta aptal ötesi olması gerekir. Oralarda ulus devletin içeride ve dışarıda bütün haşmetiyle hükmünü sürdürdüğü, Tanrısal “kahhar” öfkesini daha çok “yıkılası ulus devletlere” yönelttiği apaçık bir gerçektir. HHH Durup dururken nereden çıktı bu ulus devlet meselesi demeyin; insan aklı tuhaf çalışıyor; olmadık çağrışımlara kapılıveriyor. Şu Çin füzelerini düşünüyordum: Ulus devletimiz silah arsenalini bu füzelerle ne zaman zenginleştirecek, sırlarını da öğreneceğimiz teknolojiyi ne zaman kullanmaya başlayacağız diye gururla karışık tefekküre dalmıştım ki, liberal bir arkadaş kafama vurdu elindeki “Arap Baharı”yla perdahlanmış SykesPicot cetveliyle. “Unut bunları, ulus devlet çoktan öldü” dedi. “Ne zaman öldü” dedim, “yeni mi?” “Yok senin kalın kafan almıyor, çok oldu ama dün Kerry ile Davutoğlu bir kere daha söylediler duymadın mı?” “Hem sana ne oluyor” diye de çıkıştı liberal kardeşim, “sen evvel eski ‘devlet sönüp gidecek bir gün’ diye hayal kurmaz mısın?” Kurarım. “Devletin sönümlenmesi”, insanın gerçek özgürlüğüne kavuşması insanoğlunun en gerçekçi ütopyası, emperyalist devletin de, onunla bağımlılık ilişkisi içindeki şu ölü mü diri mi belirsiz ulus devletin de kaçınılmaz kaderidir. Ve o kaderin tanrısı, şimdilik kendi gücünün farkında olmasa da üreten insanın ta kendisidir. AKP’Lİ ŞENTOP: KOMİSYONUN HUKUKİ VARLIĞI SONA ERDİ AKP’li komisyon üyesi Mustafa Şentop basın toplantısı düzenleyerek komisyonun “hukuken sona erdiğini” ilan etti. Komisyonun 25 aydır çalıştığını belirten Şentop, halen 60 madde üzerinde mutabakat sağlanabildiğine dikkat çekerek “Bir madde daha ilave edecek mutabakat yoktur” dedi. TBMM Başkanı Çiçek’in önceki günkü toplantıda komisyon başkanlığından çekildiğini açıkladığını belirten Şentop, “Aslında bu komisyonun bir anayasa yapmayacağı ikrar edilmiş oldu. Komisyonun tutanakları kamuoyu ile paylaşılacaktır. Bu komisyonda bulunan arkadaşların hiçbiri yeni bir anayasa yapılacağına inanmamaktadır. Bu komisyon Meclis Başkanlığı’nın iradesiyle kurulmuştur. Meclis Başkanı’nın başkanlıktan çekilmesi halinde böyle bir komisyonun hukuki varlığı sona ermiştir” görüşünü savundu. Şentop, artık Anayasa Uzlaşma Komisyonu “olmadığı” için de toplantıya gitmediklerini bildirdi. Muhalefetin, Çiçek’in komisyonu dağıtamayacağına “komisyon protokolü”nü gerekçe gösterdiğine dikkat çeken Şentop, “Bu komisyon kurulduktan sonra var olan bir metindir. Komisyon kuran bir metin değildir” dedi. Daha önce partinin B ve C planları olarak açıkladığı ikiliüçlü uzlaşma arayışları ve kendi anayasa önerisini TBMM’ye sunma seçenekleri için erken olduğu yorumu yapıldı. Komisyonun CHP, MHP ve BDP’li üyeleri toplanırken AKP’li üyeler Şahin ve Mustafa Şentop, Çiçek ile görüşerek nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini sordu. Çiçek’in, artık uzlaşma komisyonu başkanlığını bıraktığını belirterek “Komisyon bitmiştir, bunca açıklamanın ardından komisyona katılıp görüş belirtmek doğ ru olmaz. Muhalefetin gerçekleştirdiği toplantıya tutanak memuru göndermeyeceğim” dediği öğrenildi. Komisyonun, 4 partinin iradesiyle kurulduğu ve Çiçek’in komisyonu dağıtma yetkisinin bulunmadığını savunan CHP, MHP ve BDP’li komisyon üyeleri ise dün saat 15.00’te toplandı. AKP’li üyeler toplantıya katılmazken Çiçek, stenograf göndermeyerek toplantıyı “hukuki dayanaktan Çiçek stenograf göndermedi yoksun bırakma” taktiği izledi. Muhalefet partili üyelerin başvuruda bulunduğu TBMM Tutanak Müdürlüğü yetkilileri ise “Meclis Başkanı görevlendirme yapmadı” bilgisini verdi. Muhalefet partili üyeler toplantıda, kendileri tutanak tutarak bir sonraki toplantının gelecek pazartesi gününe bıkarıldığı “kayda” geçirdi. CHP’li üye Süheyl Batum, Çiçek’in “liderlere mektup yazacağını” söylediğini belirterek kendisine süre tanımak için pazartesi günü toplanma kararı aldıklarını söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, Başbakan Erdoğan’ı ikiyüzlülükle suçladı ‘Seçime beş kala af olmaz’ MESUD BARZANİ’YE ELEŞTİRİ AYŞE SAYIN Öcalan üç şart koydu yanıt bekliyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, çözüm süreci kapsamında kendisiyle görüşen devlet heyetine 3 şart sunduğunu belirterek “Süreç çok fazla hassas bir noktadadır. Çok fazla umutlu da umutsuz da değilim. Heyetin getireceği cevap süreci netleştirebilir” dedi. Öcalan ile önceki gün İmralı adasında görüşen kardeşi Mehmet Öcalan, görüşmenin ayrıntılarını Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) anlattı. Öcalan’ın “Türkiye’deki basınyayın organları ve hükümet gerillanın çekilmesinin durdurulması noktasında, ‘Neden gerillayı durdurdunuz’ diyor. Biz o dönem devlete, ‘Yasal zemini hazırla, gerilla çıkar’ dedik. 2 ayda da çıkabilirdi. Ama devlet ve hükümet bunu yapmadı. Yapmadığı için de ancak bu kadarı olabilir. Devlet bunu hazırlasaydı gerektiği zaman otobüslerle dahi gerilla çekilirdi.” dediği belirtildi. Abdullah Öcalan’ın geçen günlerde kendisi ile görüşen devlet heyetine müzakerelerle ilgili 3 başlık sunduğu belirtilerek Öcalan’ın şunları söylediği ifade edildi: “Sürecin altyapısının yasal çerçevede hazırlanması gerekir. Geçtiğimiz günlerde devlet heyeti buraya geldi. Müzakerelerle ilgili 3 şartı onlara aktardım. Onları bekliyorum. Müzakereler başlayacaksa sürece her yönüyle hazırız. Bizden yana bir sorun yok. Devlet ve hükümet buna katkı yaparsa belki bir yere gidebilir.” Öcalan’ın yerel seçimlerde eşbaşkanlık istediği bildirilerek siyaset akademilerinin geliştirilmesini istediği bildirildi. Öcalan’ın Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin Başbakan Erdoğan ile birlikte Diyarbakır’a yaptığı ziyareti de değerlendirdiğini belirten Mehmet Öcalan, “Neyin ne olacağını, nereye gideceğini aktardı. Ama şu aşamada açıklamayı doğru bulmuyorum” dedi. Öte yandan Öcalan’ın Barzani’nin eleştirdiği PYD’ye ve Rojava’ya selam gönderdiği belirtilerek “Rojava’daki demokratik siyasi mücadele ve halkın duruşunu ve direnişini saygıyla selamlıyorum. Oradaki yapı tüm halklarla birlikte özerkliği daha da kökleştirmeli” dediği bildirildi. Tutuklu kadınlara destek kartı Adana Kadın Platformu ve birçok kadın kuruluşu, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” dolayısıyla, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan kadınlara destek amacıyla kart gönderdi. İnönü Parkı’nda toplanan kadın kuruluşları sloganlar atarak Adana Adliye Postanesi’ne yürüdü. Sevil Aracı, “Tutuklu ve hükümlü kadın arkadaşlarımızı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde de yalnız bırakmama adına bugün onlara destek kartı gönderiyoruz. Umarız, özgülüklerine kavuşur” dedi. Van’ın Bostaniçi beldesinde düzenlenen toplantıda Belediye Başkanı Nezahat Ergüneş, kadının halen birçok haksızlığa ve baskıya maruz kaldığını ifade etti. CHP’li Umut Oran Marmaray’ı Meclis’e taşıdı İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Marmaray’da görev yapan makinistlerin ağır koşullarda çalıştığına dikkat çekerek, sürekli 25 bin voltluk yüksek gerilim hattında görev yapan makinistlerin sağlıklarının da olumsuz yönde etkilendiğini belirtti. Oran, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Marmaray makinistlerinden Yusuf Adalı’nın 4 Kasım’da iş çıkışında yaşamını yitirdiğini anımsatan Oran, “Kalp krizi denilerek otopsi yapılmamasına karşın ölümünün ağır çalışma koşullarından kaynaklandığı iddiası doğru mudur?” diye sordu. Oran, 2009’da Eskişehir’de meydana gelen hızlı tren kazası nedeniyle ceza alan makinistin Marmaray’da görev yaptığı ile ilgili iddiaları da sordu. Öte yandan internet sitelerinde dün yer alan, Marmaray’ın tünelinin duvarından su Makinistler zorda fışkırdığına ilişkin görüntüler tartışma yarattı. Marmaray’ın kuzey kısımında alt 10. segmentte ve segment 13’te su kaçağı olduğu iddia edildi. TCDD Genel Müdürlüğü dün üst üste iki kez açıklama yaparak iddiaları kesin bir dille yalanladı. “Marmaray’da 13 No’lu bir segment bulunmamaktadır. Herhangi bir şekilde sistemde su sızıntısı söz konusu değildir” diyen TCDD Genel Müdürlüğü, ikinci açıklamasında, ayrıca internette dolaşan görüntülerin yüklenici konsorsiyum TGN ortak girişimi tarafından incelendiğini duyurdu. Buna göre, görüntülerin Sirkeci istasyon bölgesindeki tünel inşası dönemine ait olduğunun tespit edildiği belirtildi. Görüntülerin batırma tüp elemanlarıyla bir ilgisi olmadığı da kaydedildi. TCDD Genel Müdürlüğü tarafından “Yolcular kobay oldu” başlığı ile yayımladığımız haberle ilgili gazetemize gönderilen açıklamada, Marmaray’ın tüm testler tamamlandıktan sonra hizmete alındığı kaydedildi. ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, milletvekili olarak görev yaptığı DSP hükümeti döneminde çıkarılan ve kamuoyunda “Rahşan affı” olarak bilinen sürece dikkat çekerek “Af bir kere telaffuz edildiğinde, nerede duracağı belli olmaz” dedi. Yasal zemini olmayan af söylemlerinin altının boş kalacağını belirten Toprak, “Eğer yasal zemin oluşturulmazsa, barış, Şivan Perwer’in söylediği şarkılarda kalır” diye konuştu. DSP hükümeti döneminde Rahşan Ecevit’in “baklavacı çocuklar” için istediği ancak kapsamı genişleyince, her türlü yüz kızartıcı suç işleyenlerin de yararlandığı sürecin yakın tanıklarından Toprak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “genel af” anlamına gelen açıklamalarını değerlendirdi. “Seçime beş kala af olmaz” diyen Toprak, Erdoğan’ı “ikiyüzlülükle” suçladı. AKP hükümetinin, “çözüm süreci”yle ilgili “partner” değiştirdiğine dikkat çeken Toprak, “Süreci Türkiye içinden değil ‘aşiret lideri’ dedikleri Türkiye dışından yürütme arayışına başladılar. Milletvekillerinin kurye olarak gittiği adresler ikinci plana düştü. Şivan Perwer’in Türkiye’ye gelmiş olması bizim için çok sorun değil, gelebilir. Özgürlük, demokrasi, insan hakları her yerde olmalı, Şivan Perwer’in Diyarbakır’da söylediği türküde değil. Çifte standart olmamalı” görüşünü dile getirdi. Erdoğan’ın süreçle ilgili Diyarbakır’da dile getirdiği “genel af” mesajına da dikkat çeken Toprak, “genel af” söyleminin çok dikkatli kullanılması gerektiğine işaret etti. “Rahşan affı”nın “kader kurbanları” için çıkarıldığını ancak komisyon aşamasında değiştirilerek kapsamının genişletildiğine işaret eden Toprak, “O nedenle, af bir kere telaffuz edildiği zaman nerede durulacağı belli olmayan bir kavramdır. İstanbul’da komaya giren bir kızla ilgili görüş beyan edeceksin, gösteri yapanların üzerine polisle gideceksin, yerlerde sürüyeceksin, bacağını kıracaksın, diğer taraftan ‘barış’ diyerek gözyaşı dökeceksin. Bu neyin gözyaşı?” görüşünü dile getirdi. Toprak, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2010’daki anayasa reformu öncesinde, “Anayasa paketine ‘hayır’ deyin, toplumsal mutabakatla genel affın önü açılsın” çağrısının anımsatılması üzerine ise CHP’nin çağrısının Erdoğan’ın genel af söylemiyle aynı olmadığını söyledi. Toprak, “En ufak bir şeyde siz adamları içeriye atıyorsunuz. Bunların işledikleri suçlar yasa olarak kalıyor. Bunları affedip dışarıya bırakmak meseleyi çözmez. Çünkü bir sonraki eylemde yasalar durduğu için geri toplarsınız” dedi. ‘Bu neyin gözyaşı’ Okulda sivil kıyafet arbedesi Su sızıntısına yalanlama BAĞCILAR VE ESENLER’DEN SEÇİM STARTI İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bugün Bağcılar ve Esenler ilçe teşkilatını ziyaret ederek seçim startını verecek. Ankara’da düzenlenen törenle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinden parti kimlik kartını alan Sarıgül, Salıcı’yla birlikte bugün akşam saatlerinde CHP’nin yerel ve genel seçimlerde en düşük oy aldığı Bağcılar ve Esenler ilçe başkanlıklarını ziyaret edecek, burada partililerle bir araya gelerek nabız yoklayacak. Geçen pazar günü Salıcı’yı makamında ziyaret eden Sarıgül, yaptığı konuşmada “Bismillah” diyerek seçim çalışmalarına başlayacaklarını belirterek “30 Mart gecesi saat 20.30’da, Allahımın takdiriyle, yurttaşlarımın desteğiyle kimin iktidar olduğunu göreceksiniz. Önce İstanbul’da, sonra Sarıgül Türkiye’de CHP’mizi şahlandıracağız” demişti. ‘Bizim affımız başka’ n HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Yüksekova’da Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’ne sivil kıyafetle giden bir öğrenci, öğretmeni tarafından uyarıldıktan sonra tartaklandı. Öğrencinin de öğretmene karşılık vermesiyle okulda gerginlik çıktı. Öğrenci ve öğretmenler arasında gerginliğin büyümesi üzerine polis çağrıldı. Geniş güvenlik önlemi alan polis öğrencilere gaz bombası ve basınçlı su ile müdahale etti. n GİRESUN (AA) Giresun Üniversitesi Öğrenci Kolektifi üyesi bir grup öğrenci, öğrenci evleri tartışmaları ile evlenen öğrencilerin kredi borçlarıyla ilgili düzenlemeyi protesto etmek istedi. Pankartlarla yürüyüş yapmak isteyen üniversite öğrencilerine polis izin vermedi, çıkan arbedede 13 öğrenci gözaltına alındı. Kredi protestosunda 13 gözaltı 4’ü çocuk 11 PKK’li teslim oldu n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) PKK’nin Kuzey Irak’ta bulunan kamplarından kaçan 2’si kadın, 4’ü çocuk 11 PKK’li, Silopi ilçesi yakınlarındaki Habur Sınır Kapısı’na geldi. Burada güvenlik güçlerine teslim olan ve İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen PKK’liler sorguya alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle