17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 13 OECD’den Türkiye’ye şeffaf ol uyarısı u Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye için yıl sonu büyüme tahmini yüzde 3.6’ya çıkarılırken 2014 tahminini ise yüzde 3.8’e çekildi. Örgüte göre Türkiye, verimlilik ve rekabeti artırmak için emek piyasasını da göz önüne alarak yapısal reformlar yapmalı. Ekonomi Servisi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) göre Türkiye’nin dış finansman gereksiniminin büyüklüğü ve şirketlerin net dış döviz kuru riski ülkeyi uluslararası sermaye akışlarındaki tersliklere karşı kırılgan kılıyor. OECD, Türkiye’nin bu yılki gayrı safi yurtiçi hasıla (GSYH) büyüme beklentisini yüzde 3.1 düzeyinden yüzde 3.6’ya yükseltti. OECD, Türkiye için mayısta yüzde 4.6 olarak açıkladığı 2014 büyüme beklentisini yayımladığı Ekonomik OECD, Türkiye’nin genel hükümet bütçe hesaplarını daha şeffaf hale getirmesini istedi jeopolitik faktörlerle birleştiğinde beraberinde ciddi riskler getirebileceği uyarısında bulunuldu. Raporda Türkiye ile ilgili şu değerlendirmeler yapıldı: 4 Makroekonomik yönetimde zor elde edilen güveni korumak çok önemli. Genel kamu mali hesapları daha şeffaf yapılmalı. 4 Bankacılık denetiminin kalitesi, özellikle tüketicilerin büyümesi ve KOBİ kredileri yakın gözetim altında tutularak korunmalı. Ekonomi potansiyelinin altında işlese bile, dış finansman gereksinimlerinin büyüklüğü karşısında dış açıkta tahmin edilen artış soğutma önlemlerini gerektirebilir. 4 Bu yıl Türkiye’de ihracatta büyüme uluslararası piyasa üzerindeki baskıdan dolayı hızlı düştü. Özel yatırım zayıf oldu. 4 Oldukça zayıf büyümeye rağmen enflasyon ve cari işlem açıkları aşırı yüksek. Enflasyon eylülde 7.9’a yükseldiği, baz etkisiyle düşebilir ancak gelecek iki yıl boyunca yüzde 5 hedefinin üzerinde seyredecek. Parasal Genişlemeden Kazananlar, Kaybedenler... Amerika’da Fed başkanlığı görevine hazırlanan Janet Yellen, tüm piyasa oyuncularını heyecanlandıran açıklamalarda bulundu. Mevcut ekonomik durgunluğun sürmesi göz önünde bulundurulduğunda, Ben Bernanke döneminde başlatılan parasal genişleme operasyonlarına devam edilmesi düşünülmekteydi. 2008 güz aylarında başlatılmış olan söz konusu operasyonlar günümüzde ayda 85 milyar dolar düzeyinde varlık satın alımları ile sürdürülmektedir. Adına “miktar kolaylaştırması” (QE) denilen bu para basma (helikopterden piyasalara para atma) işleminin en azından 2014 süresince de devam edeceği anlaşılmakta. Söz konusu rakamın boyutunu daha iyi anlayabilmek için Fed’in satın almış bulunduğu finansal varlık stokunun 3.6 trilyon dolara ulaştığını; bu rakamın da Amerikan milli gelirinin yüzde 20’sini aştığını vurgulayalım. Daha dört yıl önce, 2009’da Fed’in varlık stoku sadece 500 milyar dolar idi. Dört yıl içinde Amerika’dan tüm küresel piyasalara aktarılan 3 trilyon dolarlık sıcak para, tüm dünyada faizlerin neredeyse sıfırlanmasına ve çılgın bir borçlanma temposuna dönüşmüş idi. Tarih, bu çılgın parasal müdahale sonucunda ulaşılan “sıfır faiz”, “ucuz kredi” ve yol açacağı spekülatif köpüklerin reel maliyetlerinin ne olacağını ve bu maliyetleri ileride kimlerin, nasıl ödemek zorunda kalacağını gösterecektir. Fakat soru “kim için” noktasındaysa, mevcut uygulama altında şu ana kadar kimlerin kazançlı ya da zararlı çıktığı sorusu da önem kazanmakta. QE operasyonundan kazananlar ile zarar görenlerin karşılaştırmasını içeren bir çalışma McKinsey Enstitüsü tarafından yayımlandı. (*) McKinsey’in bulgularına göre parasal genişlemeden en kazançlı çıkan kesim, merkezi hükümetler oldu. Faizlerin sıfırlanmasıyla birlikte, borçların çevrilmesi ve ucuza servis edilmesi olanağına kavuşan hükümetler (ki buna Türkiye’nin de dahil olduğunu söyleyebiliriz), bütçelerinde faiz harcamalarında tasarruf olanağı elde ettiler. Amerika’da bu kazanç 20072012 arasında birikimli olarak 900 milyar dolar, İngiltere’de 120; ABAvro bölgesinde ise 360 milyar dolara ulaşıyor. Parasal genişleme sonucunda, finans dışı şirketler kesiminde de, aynı süreç aracılığıyla faiz yükünün azalmasından kaynaklanan kazançlar söz konusu: ABD’de 310, İngiltere’de 120, AB’de 280 milyar dolar. Öte yandan, yaygın kanının aksine bankacılık kesimi sadece ABD’de kazançlı, diğer iki ekonomide zararlı gözüküyor. İlginç olan bulgu ise hane halklarının (kabaca tüketiciler ve tasarruf edenler diyelim) parasal genişleme boyunca kayba uğramı olması. ABD’de hane halklarının birikimli kaybı 360; İngiltere’de 110; AB’de ise 160 milyar dolar olarak hesaplanmakta. Bu bulgu şaşırtıcı; zira QE programlarının ana amacının özel şahısların kredi taleplerini ve tüketim harcamalarını uyarmak olduğu biliniyor. Raporun açıklamasına göre bu bulgu hane halklarının faiz gelirlerinin düşmesi nedeniyle, özellikle Amerika’da emeklilik fonlarından elde edilen toplam gelirin kayba uğramasının doğrudan sonucu. Dolayısıyla, şahısların “tasarruf edici” ya da “borçlanıcı/ kredi kullanıcı” konumda olmalarına bağlı olarak faizlerin düşmesinden olumlu ya da olumsuz biçimde etkilenmesi söz konusu olmuş. Örneğin, “gençler” çoğunlukla borçlanıcı konumunda oldukları için hane halkları kümesi içinde kazançlı çıkan kesim arasında yer almakta. McKinsey’in QE programlarının 20072012 arasındaki uygulama sonuçlarından kimlerin, nasıl etkilendiğine ilişkin bulguları aşağıdaki tabloda özetlenmekte. Parasal Genişleme Altında Birikimli Gelir/Kayıplar (Milyar US$) ABDAvro Görünüm raporunda yüzde 3.8’e düşürdü. OECD’nin Türkiye’ye ilişkin 2015 büyüme beklentisi ise yüzde 4.1 oldu. OECD küresel ekonomi büyüme beklentilerini 2013 için yüzde 2.7, 2014 için yüzde 3.6 olarak açıkladı. Raporda, 20142015 için yüzde 4 oranında büyümesi beklenen Türkiye’nin, dış finansman ihtiyacının büyüklüğü ile reel sektörün net döviz pozisyonu ve uluslararası sermaye akışlarıyla “kırılgan” bir tablonun içine sürüklendiği savunuldu. Bu kırılganlığın, nükleere Sinop’ta hazırlık başladı Ekonomi Servisi Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) Genel Müdürü Halil Alış, Sinop’ta inşa edilecek Türkiye’nin ikinci nükleer santralıyla ilgili etüt çalışmalarına başlandığını söyledi. Alış, Global Enerji’ye verdiği röportajda, “Özellikle sahanın depremselliği, deniz suyu sıcaklık ve akıntılarının ölçülmesi, doğal ve insan kaynaklı dış tehditlerin analizi, acil durum planlarına yönelik verilerin toplanması çalışmalarınna başladık” dedi. Vodafone Türk malı cep üretecek Ekonomi Servisi Türkiye’de son 4.5 yılda 3.7 milyar lira yatırım yapan mobil operatör Vodafone Türkiye, iki yıl içinde teknolojik altyapı, bulut teknolojileri alanlarında yatırımlarını yoğunlaştırmayı planlarken, akıllı telefon penetrasyonunu artırmak amacıyla kendi markasıyla Vestel’in tesislerinde aralık ayında üretime başlayacak. 1 Kasım 2013 itibarıyla görevi devralan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Gökhan Öğüt, düzenlediği toplantıda 20132014 ilk yarıyılı mali sonuçları yanı sıra ‘Dijital Dönüşüm Hareketi’ olarak adlandırdıkları yeni dönemin hedefleri hakkında bilgi verdi. Vodafone Group’un gelecek iki yılda 7 milyar sterlinlik ek yatırım bütçesi açıkladığını hatırlatan Öğüt, “Bu bütçeden Türkiye’nin hak ettiğinden fazlasını almak için çalışmalarımızı hızlandırdık. Ek yatırım bütçemizden en büyük payı teknoloji yatırımları alacak, 3G kapsama, 3G hızı, fiber hız ve 4G hazırlık yatırımlarını gerçekleştireceğiz. Fiber yatırımını aralıkta duyuracağız” dedi. Akıllı cihazların Türkiye’de yayılmasını artırmak ve fiyatların makul seviyeye inebilmesi için Vodafone markalı cihazların Türkiye’de üretilmesini planladıklarını anlatan Öğüt, “Aralık ayında Türkiye’de ilk Vodafone markalı cihazın üretimine başlıyoruz. Hazırlıkları Vestel tesislerinde üretmek üzere yaptık. Aralık ayında detaylarını vereceğiz. Diğer yandan Türkiye’nin kalkınması için istihdam sağlama konusunda Şanlıurfa’da 40 milyon TL yatırım ile 350 istihdam ile yakın bir tarihte açacağımız çağrı merkezini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz” açıklamasını yaptı. u Yatırımlarını iki yılda hızlandırmayı planlayan Vodafone Türkiye, Vestel ile akıllı telefon üretimine başlıyor. Aralık ayında üretimine başlanacak telefonun ismi ise Vodafone Blade V olacak Gökhan Öğüt 2.5 yılda 28 milyar ceza MUSTAFA ÇAKIR Arzum’a uluslararası ortak Ekonomi Servisi Arzum Elektrikli Ev Aletleri’nin yeni ortağı, Mediterra Capital Partners oldu. Mediterra, 2008’den itibaren Arzum hisselerinin yüzde 49’unu bünyesinde bulunduran Ashmore Group iştiraki Turkish Household Appliance’dan Arzum hisse payını satın aldı. Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı “Arzum, 47 yıllık geçmişi ve bugüne kadar gösterilen performans sebebi ile yatırım fonlarının odağı oldu” dedi. ANKARA Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı geçen yıl 8 milyar lira ceza kesilmesini önerirken, bu yıl 11 Kasım itibarıyla önerdiği ceza miktarı 13 milyar liraya çıktı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesini yanıtladı. Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın 10 Temmuz 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan KHK ile kurulduğuna dikkat çeken u Hükümetin kanun hükmünde kararnameyle 2011’de kurduğu Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı, 2.5 yılda toplam 28 milyar 448 milyon 477 bin 844 lira ceza kesilmesini önerdi. Şimşek, başkanlığın kurulduğu tarihten itibaren yaptığı vergi incelemeleri hakkında bilgi verdi. Buna göre başkanlık, 2011’de 16 bin 267, 2012’de 46 bin 845 mükellefi inceledi. Bu yıl 11 Kasım’a kadar ince lenen mükellef sayısı 49 bin 392’ye çıktı. Başkanlık 2012’de 8 milyar 776 milyon 95 bin 415 lira ceza kesilmesini önerirken, tarhı önerilen vergi miktarı da 4 milyar 535 milyon 523 bin 91 lira oldu. Bu yılın kasım ayına kadar ise toplam 13 milyar 132 milyon 51 bin 17 lira ceza kesilmesi önerildi. Buna karşın tarhı önerilen vergi miktarı ise 6 milyar 117 milyon 450 bin 228 lira oldu. Başkanlık grup başkanlıklarınca, ilgili yargı mercilerine verilen izinler çerçevesinde 59 aramalı inceleme gerçekleştirildi. Kudüs Tahkim Merkezi açıldı Ekonomi Servisi İsrailli ve Filistinli iş adamları arasında ticari anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Kudüs Tahkim Merkezi açıldı. Açılışta konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “İsrail ve Filistinli işadamları arasında güven tesisine bir adım daha yakınız. Bunun etkisi tüm bölgeye olacaktır” dedi. Hisarcıklıoğlu, projenin bir devlet projesi değil, özel sektör girişimi olduğunu kaydederek, merkezin başkanlığını da yapacağını ifade etti. o güzelim köy sular altında kalmaktan kurtulmuş. Gazeteci ekibine dahil olup 3 günlük gezi boyunca yorulmadan bizimle dere tepe dolaşan Necmettin Bitlis örneğin... Polisan’ın Yönetim Kurulu Başkanı. O da Malatyalı. Malatya’da evlerin boyanması için boyaları belediyeye yüzde 50 ucuza vermiş. 86 yaşında ve yeni bir işe girişiyor. Cevizbadem ekecek. Didim, Balıkesir ve Manisa’da araziler almış. Ciddi çevrecilerden. “Ceviz dikilen bölgeler orman alanı sayılıyor ve kesilemiyor” diye anlatıyor. Hepsi iyi hoş da, birçok Anadolu kentinde olduğu gibi yine kadın görünmüyor ortalıkta. Malatya merkezde değil tabii, gezdiğimiz insanlarla ahbaplık ettiğimiz ilçelerde, köylerde. Hele hava hafif kararmaya başlayınca, ki saat 16.00’dan bahsediyorum; sokaklarda neredeyse kadın görmek mümkün değil. Kadın gazeteciler olarak Polat’ta bir kadınlar kahvesi açsak mı, diye düşünmüyor değiliz... Şu adına kalkınma, uygarlık denilen şeyin kadınsız olmayacağını, olamayacağını, kadını evin içine hapsederek ilerleyemeyeceğimizi bir öğrensek. Ah bir anlayabilsek... Gidip gezmişseniz bilirsiniz; yoksa mutlaka gidin... Müthiş bir doğa güzelliği... Tarihi köprülerin altında coşkuyla akan bir çay. Su kenarlarında koca kavak ağaçları... Karaarası Kanyonu’nun içinden süzülerek geçiyor su. Endemik bitki örtüleri ve yaban hayvanları ile tamamen bir milli park özelliğinde olan bir bölge Arapgir Kozluk Çayı. Ve ne yazık ki hemen her yere olduğu gibi buraya da HES kurulması planları var. Doymak bilmeyen HES (Hidroelektrik Santralı) iştahı bu kez Arapgirlilerin üzerine kâbus gibi çökmüş. İlçede faaliyet gösteren vakıf ve dernekler ile 21 mahalle ve 42 köy muhtarı, hatta AKP’den olmasına karşın Belediye Başkanı bile HES kurulmasına karşı. HES’in vadi içerinde oluşturacağı tahribat hem bölgeye özgü dünyaca ünlü Künhe üzümünün yok olmasına neden olacağı hem de bölgenin tarihi, doğal ve meteorolojik yapısını olumsuz yönde etkileyeceği için karşı çıkıyorlar. Ve son derece haklılar. 4. Uluslararası Film Festivali için geldiğimiz Malatya’da bir grup gazeteci 3 gün boyunca civar ilçeleri gezdik. Alevi köylerinin ağırlıkta olduğu, türküler diyarı Arguvan; müthiş bir doğa güzelliğinin yanı sıra tarihi ve kültür dokusu, korumaya alınan konakları ve hanları ile Arapgir; önceleri Türkiye’nin kuru fasulye deposuyken şimdilerde elma ile öne çıkan Doğanşehir; Polat beldesinde 2070 metre yükseklikteki Sulumağara ya da Astım Mağarası diye de anılan Damlataş Mağarası... Jeolojik dönemden kalma bu doğal mağara bundan 56 yıl önce duble yol çalışması esnasında dinamit patlatılması sonrasında iş makinesiyle yapılan çalışmalar sırasında tesadüfen fark edilmiş. Ancak ne yazık ki şimdilerde mağaranın içindeki doyumsuz güzellikleri, sarkıtları kesip akvaryumculara satıyorlar. Kesik sarkıtları gözümüzle gördük. Acilen korumaya alınması lazım... Kayısısı ile ünlü Malatya, şu Arapgir’e HES Cinayetten Beter... son yıllarda film festivali ve kitap fuarı ile de öne çıkıyor. Seçme yerli ve yabancı filmleri, onur ödülü için seçtikleri sanatçılar ile gerçekten başarılı bir festival gelecek vaat ediyor. Malatya Valiliği’nin öncülüğünde Malatya Araştırma Geliştirme Vakfı, Malatya Belediyesi ve İnönü Üniversitesi koordinasyonunda düzenlenen festival gelecek için umut vaat ediyor. Resimden müziğe, seramikten hat sanatına çeşitli eğitimlerin verildiği Malatya Sanat Merkezi’ni gezerken bir an duralıyorum. Karşımda keman öğrenmeye çalışan türbanlı kızlar. Klasik müzik ve türban? Şaşırtıyor beni Malatya ve çevresi... Ve insanları... Hoş sürprizlerle çıkıyorlar karşıma... Eymir Köyü’nde yıllardır tek başına topladığı günlük yaşam objeleri ile etnoğrafya müzesi açma hazırlığında olan, hatta evinin bir odasını geçici müze haline getiren Ersoy Eren; Polat beldesinde bizi ağırlayan işadamı Muammer Şahin... Turgut Özal Polat’ı ziyaret ettiğinde, 4 tarafı dağlarla çevrili köyün olduğu yere baraj yapmaya kalkmış. Muammer Bey’e bu fikrini açtığında şiddetle itiraz etmiş, Özal’ı ikna etmiş ve ABD İngiltere bölgesi 900 Merkezi Hükümet 310 Finans dışı şirketler 150 Bankalar Sigortacılık ve emeklilik fonları 270 360 Hanehalkları 480 Dış dünya 120 120 40 60 110 80 360 280 230 130 160 150 Kaynak: McKinsey Institute, http://www. mckinsey.com/insights/economicstudies .................................................................. McKinsey, faizlerdeki ucuzlamanın uzun dönemde sürdürülemeyeceğinin ısrarla altını çizmekte. Nitekim, konuyu tartışan birçok uzman da Fed’in 2016’ya ilişkin öngörülerinde işsizliğin yüzde 5.5, enflasyonun yüzde 2 ve faizlerin yüzde 2 olan bileşeninin tutarlı olmadığını ve enflasyon veya faiz oranlarında bir ivmelenmenin kaçınılmaz olacağını vurgulamakta. McKinsey, yüksek dünya enflasyonu ya da pahalılaşan kredi tehdidinin özellikle “gelişmekte olan yükselen piyasa ekonomileri”nce kaygıyla izlendiğini belirtiyor. Raporda bu tehditten en çok etkilenecek olan kırılgan ülkeler ise şöyle sıralanıyor: Türkiye, Güney Afrika ve Doğu Avrupa... .................................................................. *McKinsey Institute, “QE and ultralow interest rates: Distributional effects and risks”, Discussion Paper, Kasım, 2013, www.mckinsey.com/insights/economic studies
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle