17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2013 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Başbakan Erdoğan, Ahmet Kaya’ya saldıranların Gezi’de de kendilerini hedef aldığını söyledi Her şeyin suçlusu ‘Gezi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, “Kürdistan” ifadesi nedeniyle kendisine yönelik eleştirileri ilk Meclis tutanaklarıyla yanıtlarken “Gazi Mustafa Kemal bölücü mü, ilk Meclis’te Kürdistan diyen mebuslar bölücü mü?” dedi. Osmanlı’da Kürdistan’ın eyalet olduğunu savunan Erdoğan, “Tarihimizin bir mirası, görmemezlikten gelemeyiz” dedi. Erdoğan, Ahmet Kaya’ya ödül töreninde saldıranların Gezi Parkı’nda hükümete saldıranlar olduğunu iddia etti. Erdoğan, grup toplantısında şu görüşleri dile getirdi: Diyarbakır’da tarihi gün: Diyarbakır’da tarihi anlar yaşadık. Hem Diyarbakır hem Türkiye genelinde, cumartesi günü evlerde, sokaklarda, dükkânlarda, televizyon başlarında anneler, babalar, gençler, çocuklar gözyaşı döktü. Ama bu gözyaşları sevinç, umut, vuslat ve kavuşmanın gözyaşlarıydı. Birilerinin yine bu sevinci, eyecanı paylaşamadıklarını, 4 gündür başta MHP olmak üzere siyasetçilerin Türkiye’ye egemen olan huzur ve kardeşlik iklimini yine hissedemediklerini gördük. Kürdistan, Meclis tutanaklarında: CHP ve MHP yöneticileri, Meclis kü Ortadoğu’da Ortada… Diyarbakır’daki “gösteriye” karşın, AKP Türkiyesi, “bölge lideri”, “dünya gücü” derken “onurlu yalnızlık” gibi açıklamalara sığınmaya çalışsa da şimdi Mısır ve Suriyeİran sorunları üzerinden rakip kamplara ayrışmaya başlayan Ortadoğu’da ortada kalmış görünüyor. Şimdi bir yön değişikliği yapmaya çalışıyor. Ancak ülke politikaları, yüklü tankerlere benzerler, yeterli ön hazırlık yapılmadan dönmeye başlarsanız devrilebilirler. Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın hesaplarını Suriye fiyaskosu bozdu. ABD’nin 30 Ağustos Suriye Değerlendirmesi yayımlandıktan sonra, uluslararası basında Türkiye’yi mezhepçi politika izleyen, radikal Müslüman gruplara yataklık eden, destek veren, Suriye’de akan kanın sorumlularından biri olarak tanımlayan yorumlarda belirgin bir artış oldu. Türkiye, uluslararası askeri müdahale istemeye devam ettikçe, Suriye sorununu çözen değil çözümü zorlaştıran ülke olarak tanımlanıyordu. Bu durum hükümetin “Gezi olayı” fiyaskosunun üzerine eklenerek konuşuluyor, genelde bir iflas, “dönem sonu” resmi çiziliyor. Dış politika sorunlarının iç politika sorunlarıyla çakışma özellikleri de vardır. Hükümet partisinin, hatta siyasal İslamın içinde bir saflaşmanın, tartışmanın, Başbakan’ın siyasi ömrünü de kapsayacak biçimde şekillenmekte olduğu görülüyor. Bu görüntünün içinde, “meşru olan ve meşru olmayan yaşam tarzları”, Halife, Şura, “Gerçek demokrasi şeriatla gelir” gibi bugüne kadar dillendirilmeyen savların ortaya çıkması dikkat çekiyor. Bu yeni savların ortaya çıkışında “Türkiye siyasal İslamının Suriye’deki radikallerle içli dışlı olmasının etkisi var mı” diye sormak da gerekiyor. Bu içli dışlı olma, bir Hindistan atasözündeki duruma benziyor: “Kaplanın üzerine binebilirsiniz ama inemezsiniz” (inerseniz ısırır). Türkiye şimdi böyle bir noktada. AKP Türkiyesi’nin oynamaya çalıştığı Kürtleri bölme, Müslümanlıkla birleştirme oyunu da yaratacağı acılı sonuçlar bir yana, bu yalnızlığa çare olacak gibi görünmüyor: Barzani Ortadoğu’nun mezheplerle aşiretlerin sürekli salladığı, petrolle yağlanmış kaygan zemininde uzun süre bir noktada duramaz! MUSTAFA KEMAL BÖLÜCÜ MÜ? azi Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920’de yapılan gizli oturumda ‘Gerek Iraklıların gerek Suriyelilerin bu iki mıntıkadaki dindaşlarımızın kalpleri bizimle beraberdir’ diyor. Yani o günün Esed’ini ifade etmiyor, Suriye halkını ifade ediyor. ‘Irak bize ihanet etti, Suriye bizi arkamızdan vurdu’ demiyor. Türkiye’nin yakın tarihi MHP ve CHP’nin çizdiği tablo gibi kısır, derinliksiz, içe kapanık bir tablo değil. Bize ne diyorlar ‘Şu kavramı kullan’ bölücü. Peki, Mustafa Kemal de mi bölücü? Kürdistan kelimesini kullanan, o zamanın bütün Meclis mebusları da mı bölücüydü? ‘Kürt damadımız var’ diyen merhum Alparslan Türkeş de mi bölücüydü? Kelimelerden, kavramlardan, kendi icat ettiği tabulardan korkanlar büyük devlet inşa edemez. Dilden korktular, dili yasakladılar. Türküden, şarkıdan korktular; kasetleri, plakları yasakladılar. Kimlikten korktular asimile etmeye çalıştılar. Büyük bir devletin böyle korkuları olamaz.” Bal’dan Erdoğan’a “G ‘tweet’le yanıt ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, grup toplantısında söylediği “Korkuyla büyük devlet olunmaz” sözlerinin hemen ardından AKP Milletvekili İdris Bal, Twitter’dan attığı mesajla yanıt verdi. Bal, “Korku ile büyük devlet olunamayacağı gibi, hesapsız, plansız, günübirlik küçük hesaplarla büyük devlet olunamaz, ancak büyük hatalar yapılır” dedi. Osmanlı’nın Kürdistan eyale ti: Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu ve şı çıktıkları şeyi görecekler. En başta Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında görecekler. Kürt kelimesini, Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini, Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasırı İslam kavramını o zabıtlarda görecekler. tüphanesine gittiklerinde, ilk Meclis, gizli celse zabıtlarını okuduğunda bugün kar Mustafa Kemal işgal devletlerine küsmedi: Bizim Misakımilli adını verdi Güneydoğu’nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz’in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler. ğimiz toprakları işgal edenler uzaydan gel memişti. Ama 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettikten sonra aynı Mustafa Kemal, işte bu devletlerle barışa, dostluğa, işbirliğine dayalı süreci başlattı. Küsmedi. Kin tutmadı, varsa da gizledi. Devletlerin ilişkileri intikam, nefret, öfke hissiyle yürümez. İşte bunu en iyi bilenlerdin bir tanesi de Gazi Mustafa Kemal’di. Muhalefete eleştiri: CHP de MHP de burada hazır olda ant okurken, biz Mustafa Kemal’in eğitim aldığı Manastır Askeri İdadisi’nin restoresini yaptık. Ama Türkiye’deki “yok ben medyanın amiraliyim, bilmem nesiyim” diyenler bunları görmü yor. CHP lafını, biz uygulamasını yaparız. Onlar Gazi Mustafa Kemal’in resmini Türk Lirası’ndan, posta pullarından, sınıflardan kaldırdılar, İnönü’nün resmini koydular. Ulan hepiniz oradaydınız: Ahmet Kaya’ya ödül töreninde o gün orada saldırdılar. Kimler saldırdı? Hani Gezi Parkı’nda bize saldıranlar kimlerse onlar orada da Ahmet Kaya’ya saldırdı. O gün Kaya’ya saldıran sanatçıların bir kısmı diyor ki ‘O esnada tuvaletteydim, o esnada dışarıdaydım’. Ulan hepiniz oradaydınız be. Dürüst olun dürüst, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Sizin de artık mumunuz söndü. AKP MYK’de dershane tartışması değerlendirildi 1999’da Ahmet Kaya’ya çatal bıçak atanların hiçbiri Gezi’ye katılmadı ‘Yaygara koparılması rahatsız edici’ EMİNE KAPLAN ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, Gülen cemaatiyle derinleşen dershane kavgasıyla ilgili olarak “Henüz netleşen bir taslak yok. Buna rağmen yaygara koparılması rahatsız edici” dedi. AKP kurmayları, cemaatin “yaklaşan yerel seçimleri hükümetin dershane projesinden vazgeçmesi için baskı aracı olarak kullandığı” yorumunu yaparken, Fethullah Gülen’in konuyla ilgili sert açıklaması da “Belli ki hocaefendiye de yanlış bilgi verilmiş” biçiminde değerlendirildi. Konuyla ilgili olarak hükümeti sert şekilde eleştiren AKP Kütahya Milletvekili İdris Bal’ın disiplin suçu işlediği değerlendirmesi yapılırken, disiplin sürecinin başlatılabileceği belirtiliyor. Erdoğan’ın başkanlığında öncek gün toplanan MYK’de gündemdeki konulara ilişkin önemli değerlendirmeler yapıldı. Erdoğan, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili 10 dolayında taslak hazırlığı yapıldığını belirterek, henüz tasarının netleştirilmediğini söyledi. Toplantıda, bazı üyelerin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu sonrası dershane sorunuyla ilgili ne açıklama yaptığını merak etmeleri üzerine metin getirildi. Erdoğan’ın Arınç’ın kullandığı “paydaşlar” ifadesiyle ilgili olarak “Bu ne demek” diye sorduğu, üyelerden gelen “Taraflar demek istiyor” demeleri üzerine “tamam” dediği kaydedildi. Erdoğan, toplantıda genel af tartışmalarıyla ilgili olarak “Genel af gündemimizde yok ve olmadı. Biz gelecekteki Türkiye hayalini ortaya koymaya çalışıyoruz. Silahların olmadığı, cezaevlerinin dolmadığı bir Türkiye’yi hayal ediyoruz” dedi. Erdoğan, dün gazetecilerin soruları üzerine de “Demek ki ben iyi anlatamamışım. Ben hayallerimi anlatıyorum, siz genel aftan bahsediyorsunuz, kesinlikle yok böyle bir şey” dedi. AKP’nin belediye başkan adaylarını belirleme çalışmalarında sona doğru yaklaşılıyor. 20’yi aşkın büyükşehir başkan adayının isminin büyük ölçüde netleştiği öğrenildi. Ankara’da Melih Gökçek, İstanbul’da Kadir Topbaş, Antalya’da Menderes Türel, Balıkesir’de Edip Uğur, Manisa’da Hüseyin Tanrıverdi’nin isimlerinin kesinleştiği belirtiliyor. O isimler eylemlerde yoktu 857 kişi tam 7 yıldır tutuklu 359 cezaevinde 30 Ekim 2013 itibarıyla 111 bin 923’ü hükümlü, 28 bin 597’si tutuklu toplam 140 bin 520 kişi olduğunu açıklayan Bakan Ergin, tutukluların yüzde 8.7’sinin 3 yıldan fazla, yüzde 0.3’ünün ise 7 yıldır tutuklu olduğunu söyledi. Ergin’in açıkladığı bu yüzdelere göre, 857 kişinin 7 yıldır tutuklu bulunduğu açığa çıktı. FIRAT KOZOK ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Ahmet Kaya’ya ödül töreninde saldıranlar bize Gezi Parkı’nda saldıranlarla aynıdır” sözleri, Türkiye’nin yakın tarihine tanıklık edenlerce tepkiyle karşılandı. Çünkü 10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreni için düzenlenen olaylı gecede yer alan ve Kaya’ya tepki gösteren şarkıcıların hiçbirisi Gezi eylemlerinde yer almadı. Ahmet Kaya, 10 Şubat 1999 günü Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde ödülünü almak için sahneye çıktığında yaptığı konuşmada yeni albümünde Kürtçe bir şarkının da yer alacağını açıklamıştı. Bunun üzerine başlayan protestolar arasında sahneden ayrılan Kaya’ya masalardaki çatal ve bıçaklar atılmıştı. Gecede sahne alan popçu Serdar Ortaç’ın şarkısının sonunda “Bu vatan bizim, ellerin değil” sözleri gerilimi daha da tırmandırmış, gazeteci Şenay Düdek Kaya’ya, “Sünnetsiz p....k” diye bağırmıştı. Kaya’ya tepki gösterenler arasında köşe yazarı Reha Muhtar, şarkıcılar Mahsun Kırmızıgül, Ebru Gündeş, İbrahim Tatlıses, Ajda Pekkan, Mustafa Topaloğlu, Özcan Deniz, Ercan Saatçi, işadamı Erdal Acar gibi isimler vardı. Kaya’nın eşi Gülten Kaya, o gece yaşananları bir televizyon kanalında yıllar sonra şöyle anlatmıştı: “Benim alnıma bir çatal geldikten sonra çok gerildi eşim, gözüme gelebilirdi. O sırada garsonlar bizi korudu, onu hiç unutmuyorum. O tablo benim için çok önemlidir. Çok hüzünleniyorum. Salonda garsonlar dışında bir tek sağduyulu insan göremiyoruz. Bir tek Mehmet Aslantuğ var bize destek olan. Bir de Savaş Ay.” Gülten Kaya, gecede Serdar Ortaç’ın 10. Yıl Marşı’nı, Reha Muhtar’ın da Memleketim şarkısını okutarak provokasyon yaptıklarını anlatmıştı. Ahmet Kaya, olaylı gecenin ardından Türkiye’yi terk edip Fransa’ya yerleşmişti. O geceye damgasını vuran ünlülerdenden hiçbiri Gezi Parkı eylemlerinde yer almadı. CIA’nın bildikleri... Yukarıda değindiğim “30 Ağustos Değerlendirmesi”nin içinde de bence büyük riskler gizli. ABD yönetimi bu değerlendirmede Esad rejimini suçladı ama elinde kesin kanıtlar olmadığını da eklemeyi unutmadı. Kısa bir süre sonra sürecin Rusya ve Amerika ilişkilerinde İran’ı da içine çekerek “hiç beklenmedik” bir yöne döndüğünü gördük. Bu yeni yönde, Suriye’ye askeri müdahale opsiyonu masadan kalktı. Kimyasal silahların yok edilmesi süreci başladı. Hemen sonra dikkatler Suriye muhalefetinin cihatçı radikal özelliklerine, Türkiye’nin bunlarla ilişkisine odaklandı. “Aman Suriye’de Irak gibi bir kaos çıkmasın” yorumları Esad rejiminin kalıcı olma olasılığına kapı açtı. Bu, çok hızlı ve radikal bir değişimdi. Philip Grimaldi’nin 13 Kasım’da The American Conservative dergisinde yayımlanan “Suriye yüzünden istifa noktasına gelmek” başlıklı yorumu, bu değişimin arkasında çok önemli bir etkenin olduğunu gösteriyor. Grimaldi, eskiden CIA ajanıydı; halen muhafazakâr kesimin saygın yazar ve analistlerinden. Grimaldi, Beyaz Saray’ın 30 Ağustos değerlendirmesinin öncesinde CIA’dan bir grup analistin, Beyaz Saray’ı topluca istifa etmekle tehdit ettiğini yazıyor. Bu analistler, kimyasal silahların Esad rejimi tarafından kullanıldığına ilişkin hiç kanıt olmadığını, kullanmak için yapılması gereken ön hazırlıkların uydu fotoğraflarından gözlemlenemediğini, ileri sürülen kanıtların sahte olabileceğini, saldırıda kullanılan mühimmatın Esad ordusunun standartlarına değil muhalefetinkilere uyduğunu, saldırıyı muhalefetin yapmış olabileceğini vurgulayarak, eğer bunlar göz önüne alınmazsa Irak savaşı öncesindekine benzer bir duruma düşmemek için topluca istifa edeceklerini bildirmişler. Bunun üzerine Beyaz Saray değerlendirmesini muğlaklaştırmış, somut kanıt yok ifadesini eklemiş. Bir toplu istifa tehdidine kadar uzanan, ABD’nin Suriye politikasında ani bir dönüşe yol açan tepkinin, kimyasal silahları aslında kimin kullandığına ilişkin önemli bilgilere dayanmaması bana olanaksız geliyor. Bence CIA işin aslını biliyor. Bu bilginin kapsamının nereye, kimlere kadar uzandığı da ayrıca önemli bir konu. ‘Cezaevlerinde yer yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, toplam kapasitesi 151 bin 444 olan cezaevlerinde toplam 140 bin 520 kişi olduğunu açıklarken yaklaşık 11 bin kişilik yer kaldığı anlaşıldı. Sadullah Ergin, Adalet Bakanlığı bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı sunumda, AİHM’ye yapılacak başvuruları azaltmak amacıyla önümüzdeki 5 yıllık dönemi kapsayan hedeflerin belirlendiği “İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı” taslağı hazırladıklarını söyledi. Ergin, eylem planı kapsamında ilgili kurumlarla toplantılar yapılarak görüşlerinin alındığını belirtti. Ergin, Eylem Planı’nın Bakanlar Kurulu’nun onayının ardından uygulanmasına başlanacağını kaydetti. Ekim ayı itibarıyla cezaevlerinin mevcudunun 140 bin 520, toplam kapasitesinin ise 151 bin 444 olduğunu kaydeden Ergin, 2012’de 14 bin 122, 2013’te 5 bin 925 kişilik kapasite artışının sağlandığını söyledi. Ergin’in açıkladığı rakamlara göre, cezaevlerinde 10 bin 924 kişilik yer kaldı. Ergin, 2002’den itibaren 234 cezaevini kapattıklarını, 2017 yılına kadar 164 cezaevini daha kapatacaklarını söyledi. ‘Mikrofondayken demokratlık kolay’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, af tartışması için “Genel af tartışması Başbakan’ın iradesi dışında. Nasıl boşalacak? İçerideki hasta tutsaklar bile çıkamıyorsa, kim senin ‘cezaevleri boşalacak’ lafından umutlanabilir?” değerlendirmesini yaptı. Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Diyarbakır’da ahkâm kesmek kolay, demokrasi, özgürlük mikrofonda konuşurken kolay” diye seslendi. Demirtaş, partisinin grup toplantısındaki konuşmasına Ahmet Kaya ve Seyit Rıza’yı anarak başladı. Başbakan Erdoğan’ın, Şivan Perwer için “38 yıldır ülkesine, vatanına hasret koyanlar nasıl hesabını verecek?” dediğini anımsatan Demirtaş, “Şunu unutuyor ki 38 yılın 12 yılı, üçte biri kendi dönemi. Üçte birinin hesabını bari sen ver. 12 yıllık iktidarında Avrupa’da sürgünde yaşayan binlerce Ahmet Kaya, Şivan Perwer var” dedi. Seyit Rıza’nın mezarının kayıp olduğunu anlatan Demirtaş, “Seyit Rıza konuşulmadan Dersim katliamı konuşulamaz. Seyit Rıza hadisesi özür dilenmesi gereken örneklerden biridir. Torununuza Ali ismi koymak güzeldir, fakat Alevilerin derdine derman olan bu değil” ifadesini kullandı. Çözüm sürecinin en hassas noktasının cezaevleri olduğunu dile getiren Demirtaş, “Diyarbakır’da sürgünler için ağlarken 300 siyasi mahkumu, binlerce kilometre ötede ailesinin göremeyeceği cezaevine gönderiyorsan, senin sürgün anlayışında sakatlık var” dedi. Erdoğan’ın mikrofanda demokrasi konusunda ahkam kestiğini anlatan Demirtaş “Mikrofonda geçmiş 80 yılın hesabını başka iktidarlardan sormak kolay. Kendi iktidarın döneminde 72 kişi sadece gösterilerde, mitinglerde, yürüyüşlerde öldürülmüş. Bunun hesabını vermek zor.” ‘Türklerin kanını içmeye yeminli’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yle Diyarbakır’da görüşen Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında “Ya Kandil yetiştirmesi ya Türk düşmanı ya da Türk milletinin kanını içmeye yeminli çevrelerin özel ve gönüllü görevlisidir” diye konuştu. Bahçeli, grup toplantısında Edoığan’ın yaklaşık son bir yıldır dershane üzerinden yürüttüğü polemiğin esas gayesinin ne olduğunu sordu. Bahçeli, “Bu yolla neyin örtülü mesajı, kimlere, hangi niyetle verilmektedir? 11 yıldır dershaneler iyidir de, şimdi mi kötü olmuştur? Dershaneleri kapatma kararı iyice yüzeye vuran bir siyasi kavganın mı, dünkü ittifakların bir mahsuplaşması mı, alttan alta devam eden restleşmenin mi eseridir?” diye konuştu. Erdoğan’ın Diyarbakır’da Barzani ile yaptığı görüşmeleri sert bir dille eleştiren Bahçeli, “Kimse sabrımıza aldanıp da gevşeklik yapmasın, kuduz gibi oraya buraya sataşmasın; yeri ve zamanı gelince Malazgirt destanı da tekrarlanır, Söğüt ruhu da canlanır” dedi. Erdoğan’ın siyasi menfaat uğruna, Barzani’nin desteğini alma ve dört varil mazot amacıyla ayaküstü Kürdistan’a onay verdiğini kaydeden Bahçeli, “İnşallah Allahınızdan bulacağınız günler yakındır” dedi. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında şeytani ifadesini kullanan Bahçeli, Barzani’nin “Kuzey Kürdistan’a ve şehrinize hoş geldiniz” denilerek karşılandığını belirterek “Başbakan, bu Kuzey Kürdistan neresidir?” dedi. Erdoğan’ın “Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz” beyanıyla PKK’ye af müjdesi verdiğini belirten Bahçeli, “Bu süreci çabuklaştırmak için muhtemeldir ki PKK sansasyonel eylemlerini artıracaktır” dedi. ‘Firavun’ benzetmesini düzeltti Gülen’den de geri adım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dershanelerin kapatılması tartışmasında dünkü Bakanlar Kurulu’nda alınan “tüm paydaşlara danışma” kararının ardından, dün Fethullah Gülen’den dolaylı bir açıklama geldi. Gülen, açıklamasında Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik ‘firavun’ benzetmesinin çarpıtıldığını söyledi. Gülen ile birlikte ABD’de bulunan ve konuşmaların aktarıldığı Herkul.org internet sitesinin editörlüğünü yapan Osman Şimşek, Twitter’da “Hocamızdan da teyit aldım” diyerek attığı tweet’lerde, Gülen’in dershaneler konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mesaj gönderdiğini açıkladı. Gülen’in 28 Şubat döneminde cemaat desteğiyle kurulan okulların yönetimini devretmeyi önerdiğini “onlarca kez anlattığını” anımsatan Şimşek, Gülen’in şimdi de “Çevik Bir’e yaptığının çok ötesinde örnek bir davranışı” sergileyerek Gül aracılığıyla “kim yönetirse yönetsin, ama milletin eseri kapanmasın” dediğini aktardı. Osman Şimşek, konuyla ilgili art arda attığı tweet’ler de “Maalesef bir gazete ‘Darbeciye Okul Erdoğan’a Öfke’ manşetiyle çok büyük bir haksızlık yaptı. Firavun misalini çarpıttı” dedi. DÜZELTME Prof. Dr. Sami Selçuk, önceki gün gazetemizde yer alan söyleşide bir yanlış anlaşılmaya neden olmamak için bir düzeltme yaptı. Sami Selçuk, kapsamlı bir affın çerçevesini çizmenin siyasal organın yetkisinde olduğunu belirterek, “Affın hangi suçları içerdiğini, hangi suçları dışladığını o organlar belirler. Bu hukukçunun işi değildir. Örnek olarak terör suçlarını dışlayabilir” değerlendirmesini yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle