19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2013 PAZAR [email protected] 16 ‘Lorenzo’nun Yağı’ filmine konu olan Augusto Odone KÜLTÜR DC Comics için Superman’i çizen ilk Türkiyeli çizer Yıldıray Çınar: Filmde Nolte, Sarandon ve Banks rol alıyor ‘Lorenzo’nun babası’ öldü u Augusto Odone’nin oğlunu kurtarmak için verdiği mücadele ‘Lorenzo’nun Yağı’ filmine konu olmuştu. Filmde Odone’yi Nick Nolte canlandırmıştı. sonucunda Lorenzo 30 yaşına kadar yaşamıştı. Augusto Odone, hiçbir bilimsel eğitim almamış olmasına karşın, tıp ve biyokimya eğitimi görmeye başladıktan sonra zeytin ve kolza tohumu yağlarından Kültür Servisi ALD bir karışım oluşturmuş ve hastalığına yakalanan oğlu bu karışım Lorenzo’nun 30 Lorenzo’yu kurtarmak için yaşına kadar yaşamasını verdiği mücadele, George sağlamıştı. Miller’ın yönettiği ünlü Odone, karısı Michaela’nın “Lorenzo’nun Yağı” filmine 2000 yılında konu olan ölmesinden Augusto sonra Odone 80 ABD’den yaşında İtalya’ya geri yaşamını dönmüş, yitirdi. hayattaki 1992’de çocuklarına çekilen yakın filmde olmak için Augusto Lorenzo ve Augusto Odone Piemonte Odone’yi bölgesindeki Nick evinde yaşamıştı. Nolte, karısı Michaela’yı Odone’lerin oğulları Susan Sarandon Lorenzo için verdikleri canlandırmıştı. mücadelenin öyküsünü, ünlü Dünya Bankası’nda görevli yönetmen George Miller İtalyan bir ekonomist olan beyazperdeye uyarlamış, Odone’nin oğlu Lorenzo’ya “Lorenzo’nun Yağı” adlı film 6 yaşındayken zamanla çok geniş izleyici kitlelerini beyne zarar veren nörolojik derinden etkilediği gibi, bir hastalık olan ALD iki dalda Oscar adayları tanısı konmuş, doktorlar arasına girmişti. Filmde Lorenzo’nun iki yıllık ömrü Lorenzo’nun çocukluk ve kaldığını söylemişler, ancak ilkgençliğini Noah Banks ve Augusto ve Michaela’nın Zack O’Malley Greenburg oğullarını kurtarmak oynamışlardı. için verdikleri mücadele Hedefim Superman çizmekti u Bu yıl 75. yaşını kutlayan Superman’i, DC Comics için çizen bu topraklardan bir isim Yıldıray Çınar. Çocukluğundan beri ‘Örümcek Adam, Superman çizsem’ diye hayal kurmuş. Şimdilerde bu işten hayatını kazanıyor, ama o bir çizgi roman âşığı. AYŞEGÜL ÖZBEK SOYGAZİ, SEZGİN VE GÜNEY’E ONUR ÖDÜLÜ VERİLDİ Frankfurt Türk Filmleri Festivali başladı Kültür Servisi 13. Frankfurt Türk Filmleri Festivali başladı. Açılış galasında Hale Soygazi, Yusuf Sezgin ve Salih Güney’e Onur Ödülü verildi. Gecede Kerem Görsev Trio ve Şevval Sam konser verdi. Festival, Almanya ile Türkiye ortak yapımlarının artmasını sağlamak ve festivale katılan uluslararası film yapımcıları aracılığıyla Türk sinemasının dünya pazarına açılmasını hedefliyor. Bugün düzenlenecek açılış gecesinde ise yönetmen Osman Sınav ve oyuncular Cihad Tamer ve Damla Sönmez’in katılımıyla “Uzun Hikâye” adlı film gösterilecek. 3 Kasım’a kadar devam edecek festivalde, Türkiye ve Almanya’dan filmlerin yanı sıra Avrupa Film Forumu çerçevesinde çeşitli ülkelerden dört film de gösterime sunulacak. Çizgi roman âleminin en popüler karakteri Superman bu yıl 75. yaşını kutluyor. ABD’nin en büyük çizgi roman şirketlerinden biri olan DC Comics geçen günlerde 75. yıl için bir video yayımladı bile. Yine Superman’le ilgili bu sefer bizim topraklarımızdan güzel bir haber var. DC Comics’ten bir teklif alarak Superman’i çizmeye başlayan ilk Türkiyeli çizer Yıldıray Çınar’ı meraklıları zaten biliyor. “Çocukluğumdan beri deli gibi çiziyorum” diyen Çınar için Superman’i çizmek bir çocukluk hayali. “Gün gelsin Örümcek Adam, Superman çizeyim diye yıllardır hayalini kurardım. Hayatım boyunca bütün hedefim buydu.” ABD’deki çizgi roman dünyasında Türkiyeli çizerler olduğunu biliyoruz, ancak Superman’in dünya çapında bir popüler kültür ikonu olduğunu düşününce Çınar’ın başarısı ayrı bir yerde duruyor kuşkusuz. Superman’den sonra Superman Batman için bir hikâye çizen Çınar’ın masasında şimdi de Supergirl var. Kendisi de Superman’i çizmenin büyük bir ayrıcalık olduğunu söylüyor: “Çok güzel bir duygu, ama şimdi iş profesyonel oldu ve biraz arafta gibiyim. Sabah kalkıp işin başına oturduğumda, sayfanın ismini yazıyorum ya ‘Superman’ diye, bir şaşkınlık oluyor. Senaryo geldikten sonra onu kafanda canlandırıp da kâğıdın üzerine dökmeye başlamak gerçekten çok zordu. Bir de DC gibi büyük bir firmayla çalışıyorsan bunun sorumlulukları katlanıyor.” Bir buçuk sene önce evrenini yenileyen DC Comics, bütün sayıları eskiye bağlı olmadan sıfırdan çıkarmaya başladı. “New 52” diye bir konsept oluşturdular. “Benim çizdiğim “Superman Batman”in üçüncü sayısı bunların ikinci evrendeki tanışma öyküleri. Klark Kent ve Bruce Wayne’in çocuklukları. Superman’de ise klasik bir öykü.” Çınar, üniversite yıllarında yine bir grup çizerle Çapa Çizgiroman Grubu’nu kuruyor. 1997’de ise fotokopi fanzin olan ÇAPA’yı çıkarmaya başlıyorlar. Çizgi romanı ilk eline aldı ğında okumayı bilmediğini söylüyor. “Conan’dı ilk elime geçen çizgi roman. O yaşta bir çocuk için ilk anda çizimlerden korkmuştum. Resim hocam bendeki yeteneği fark etmiş olacak, yağlıboya resimler yaptırıyordu. Ankara Güzel Sanatlar Lisesi açıldığında bana haber vermeden giriş sınavlarına bir gün kala dilekçe vermişti benim adıma. 24 saat içinde hayatımın gidişatı değişmişti.” Liseyi resim bölümünde okuyor, arkasından Eskişehir Anadolu Üniversitesi Animasyon Bölümü... Özellikle Türkiye’de çizerler dünyaya açılmayı kendi imkânlarıyla başarıyor. Çınar da bunlardan biri. İnternet üzerinden oluşturulan forumların ve uluslararası fuarların bunda etkisi büyük. “İlk fuara gidişim kendi imkânlarımla oldu. Büyük umutlarla gitmiştim. Ama gördüm ki işler o kadar da kolay değil. Bağlantı ve diyalog gerekiyor. O sene birkaç editör ve çizerle tanıştım. Ondan sonraki yıl oldu olanlar. Kendime bir masa kiralamıştım ve DC’nin editörü doğruca masama gelip onlar için çalışmamı teklif etti.” Yıllara yayılan çaba ve emek sonucunda bugün bu noktaya geldiğini anlatıyor: “5 dakikada okunan bir sayı ortalama bir ayda bitiyor” diyor. “Bu işi hiçbir zaman para için yapmadım. Ama şu an bana para getiriyor, hayatımı kazanıyorum. DC, Marvel, Fransa, Türkiye... Neresi olduğu mühim değil. Benim âşık olduğum şey çizgi roman. İnternetin getirdiği yeni nesilde her şeye kolayca ulaşmanın, kolayca üretim yapıldığına denk geldiği gibi bir önyargı oluştu. Genç birinden şöyle bir eposta almıştım: ‘Senin kullandığın kalemi kullanıyorum, ama seninki gibi olmuyor.’ Kalem yapıyor zannediyor onu. Her şeye hazır ulaştığı için illüstrasyonlar da 5 dakikada yapılıyor sanıyor. Manuel üretimi desteklemek ve bu işin yeterince üzerine eğilmek gerekiyor.” ‘Türkiye’de pek okunmuyor’ “Türkiye’de süper kahraman hikâyeleri çok okunmuyor. Çünkü kostümlü kahramanlar burayla, arka planımızla, şehrimizle bağdaşmıyor. Ülkemiz fantastiğe çok yatkın olmadığı için okunmuyor belki de. Bunu çok da garip karşılamıyorum. Bu zamana kadar süper kahramanlı üretimler pek olmamış. Ya mizah dergileri ya da tarihi çizgi romanlar var. Bir de herkes satacağından ümitsiz. Böyle yaklaşmamak gerekiyor. Karşılıksız bir süre üretim yapılsa belki bunun için bir talep çıkacak. Alan yaratmak demek talep yaratmak demek.” Kolektif İstanbul ‘Kerevet’ (Lin Records) Kolektif İstanbul, Fransız saksofoncusu Richard Laniepce, Türk eşi şarkıcı Aslı Doğan, renkli müzisyenleri ve keyifli repertuvarıyla enternasyonal bir topluluk. Mayıs ayında çıkması planlanan yeni albümleri, Gezi Direnişi ile çakışınca askıya alınmış. Direniş boyunca alanda şarkılarıyla notalarıyla dikilen topluluğun üçüncü albümü “Kerevet”, çizgiyi bozmadan müzikal anlayışın nasıl geliştirilebileceğinin güzel bir örneğini verirken, ilk ikisine göre daha derli toplu görünüyor. Bunda en önemli katkı şüphesiz yapımcı koltuğuna oturup, bazı parçaların düzenlemesini yapan usta gitarcı Cem Tuncer. Topluluğun soundundaki önemli farklılıklardan bir diğeri, yine Tuncer üzerinden gerçekleşiyor; müziklerine ilk kez gitar (iyi ki de) giriyor. Balkan ve Anadolu kaynaklı repertuvar, funk, caz ve pop altyapılarla düzenlenmiş; geleneksel melodiler ve modern çizgiler iç içe geçmiş. Temponun pek düşmediği parçalarda İstanbul’un renkleri de hissettirilmiş. Topluluğa Alper Yılmaz, Hasan Gözetlik, Ercüment Orkut ve Ceylan Ertem misafir olmuş. İlk defa kendilerine ait söz ve müziğe de (Richard ile davulcu Ediz Hafızoğlu’nun yazdığı şarkılara) yer verilmiş. “Zühtü”yü yorumlayan müzisyenleri ayrıca kutlamalı. George Duke ‘DreamWeaver’ (Heads Up) Vefatından bir yıl önce eşini kaybetmişti George Duke. “Dreamweaver”, işte ustanın bu aralıkta (yani yaşamının son yılında) yaptığı çalışma. 40 yıllık efsane klavyecinin ne kadar yaratıcı bir işkolik olduğunun; ne koşulda olursa olsun, hiçbir şeyin onu müzik yapmaktan vazgeçiremeyeceğinin kanıtı. Kim bilir, belki de bu kadar büyük bir acıya katlanabilmesinin yegâne koşuluydu bu, müzik onun biricik tesellisi ve dayanma gücüydü. Bir yandan da hayatın devam ettiğini anladığının ifadesi. Tüm şartlarına karşın, içinde hüzün ve keder olmayan bir albüm “Dreamweaver”. Yas tutmaya uygun yegâne şey, albüme adını veren bir buçuk dakikalık giriş. Bir de “Missing You” ve “Happy Trails”. R&B ve funk odaklı çağdaş bir caz albümü. Duke’un tüm kariyeri boyunca hâkim olduğu stilleri kucaklıyor; akustik cazdan, füzyo na. Onun bir dönem sıklıkla kullandığı ticari kalıplar dahil. Michael Jackson’ın “We Are The World”üne göndermede bulunan bol konuklu “Change The World”; çağdaş bir gospel. Albüm bir allstar mamulü; Teena Marie, Christian McBride, Jeffrey Osborne, Freddie Jackson, Jef Lee Johnson, Everette Arp, Rachelle Ferrell, Jeffrey Osborne, Lalah Hathaway ve eski ortağı basçı Stanley Clarke ile…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle