28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2013 PAZAR [email protected] 10 PAZAR KONUĞU Eski TBMM Başkanı Cindoruk’tan Cumhuriyet’in 90. yıldönümünde değerlendirmeler Rejimle kavgalı hükümet LEYLA TAVŞANOĞLU TBMM’nin önceki başkanlarından Hüsamettin Cindoruk’la Cumhuriyet ruhu ve AKP siyasetlerini konuşuyoruz. Cindoruk, Cumhuriyet rejimiyle kavganın hiçbir yarar sağlamayacağına işaret ediyor. Başbakan Erdoğan’ın ayyaşlar diye tanımladığı Atatürk ve İnönü’nün bu Cumhuriyet’in temel taşlarını attığını vurguluyor. Esas “tek adam” yönetimini bizzat Erdoğan’ın kurduğunu belirtiyor. “Devamı olduğunu iddia ettikleri DP’yle AKP’nin hiçbir benzerliği yoktur” diye de çarpıcı tespitte bulunuyor. Cumhuriyet’in 90. yılını yarın kutluyoruz. Cumhuriyet ruhuyla bugünü kıyasladığınız zaman ne görüyorsunuz? H.C. Ben Cumhuriyet derken her zaman Laik Cumhuriyet diyorum. Cumhuriyet kurumunu kullanan devletler var. Ama Türkiye Cumhuriyeti laik bir Cumhuriyet. Bunu bastıra bastıra yazmış. Cumhuriyet ve laiklik birbirinden ayrılamaz. 90. yılında ise ilk defa üzülerek tespit ediyoruz ki Türkiye’nin artık laik bir Cumhuriyet olmadığını. Belki kâğıt üstünde laik mi? H.C. Anayasada var, ama uygulamada yok. En son baş örtüsüyle ilgili kararlar, Cumhuriyet’i tarif eden Andımız’ın silinmesi... Bir de Başbakan’ın ve partisinin ifadeleri, son AKP kongresi. O kongrede AKP, Müslüman Kardeşler Partisi olmuştur. Başbakan orada iki saat konuştu. Laiklik kelimesini kullanmadan geçiştirdi. Söyledikleriyle Mısır’daki Mursi’nin söyledikleri tam örtüşüyor. Başbakan, “Adım adım gideceğiz” diyor ve sonucu söylüyor. Laiklikten ayrılmayı kazanımlar diye takdim ediyor. Benden önce, benim ve sonraki kuşaklar hep Andımız’ı okuduk. Başbakan’ın söylediğinin aksine militarist, kolaycı, vesayetçi olmadık. O Andımız’da bir tarif var. O Türk halkının tarifidir. Irkçı, ayrımcı bir milliyetçiliğimiz olmadı. Başbakan bize, ayıp birşey söyler gibi “ulusalcı” diyor. İnsan şaşırıyor. Ulusalcı olmak kabahat mi? H.C. Bir Türk bundan niye utansın ki? Bu devleti halkımız kurdu. Selanik’ten gelen Atatürk, Malatya’dan gelen İnönü, Ankara’dan Vehbi Koç. Koç, Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’yla TBMM’nin ilk zabıt kâtibi. 1819 yaşında bir genç. Ben TBMM başkanıyken bunları araştırdım. Osmanlı’nın her yerinden gelen insanlar bir araya geldiler, Cumhuriyet’i kurdular. Atatürk’ün tabiriyle son yurdumuz. Bu Osmanlı’nın reddi anlamına da gelmiyor. Sevr’e rağmen bir devlet kurma iradesi. Türkiye halkının zaferidir. Bugün AKP içinde olan arkadaşlarımızın dedelerinin, babalarının da zaferidir. Cumhuriyet laisizmi hiçbir zaman dinsizlik gibi algılamadı. Ben ilkokula başladığımda hem Andımız’ı hem de bütün namaz surelerini okuyordum. Başbakan, “Cumhuriyet döneminde dindarlar köle muamelesi gördü” diyor. Bundan yanlış, ağır bir suçlama olamaz. Ben 80 yıl yaşamış bir tanık olarak ifade ediyorum. Başbakan’ın kendisi pek kitap okumayı sevmediğini itiraf etmedi mi? H.C. Evet de devletin hafızası olmalı. Devlet bir Başbakan’dan ibaret değil. Bence bugünkü sıkıntımız tek adam yönetimi. İnönü’yle Milli Şef diye alay ediyor da kendisi Milli Başbakan oldu. Belediye başkanlığını da üstlenmiş bir Başbakan. Çamlıca’ya cami kararı ona ait. İstanbul’un imamı gibi davranıyor. İstanbul Belediye Başkanı’nı İstanbul’a imar planı yapmaktan men etmiş. Elimde bilgiler var. İmar komisyonundan bazıları ve belediye başkanı Başbakan’ın Dolmabahçe’deki ofisinde pazar günleri toplanıp İstanbul’un imar planını tartışıyorlar. Olacak iş mi? Atatürk’e tek adam diyor. Türkiye Cumhuriyeti bununla tek adam idaresine girmiş. Zaten Atatürk de demiyor. Mustafa Kemal diyor. umhuriyet çok büyük bir organizasyon. Bu organizasyonu ret ve inkâr ederek Cumhuriyet’i yaşatmak mümkün değil. Bugün laisizme karşı olduklarını eğitim ve öğretimde çok açık bir şekilde ortaya koydular. C M enderes’le Tayyip Erdoğan arasında hiçbir benzerlik yok. Bugün Cumhuriyet’e savaş ilan eden bir başbakan, bir TBMM başkanı var. Dışişleri Bakanı, Cumhuriyet dönemi fetret dönemidir, dedi. ‘Dine dayalı siyaset kaybeder’ Zihniyet bakımından DP’yle ilgisi olmayan AKP, DP’nin devamı olduğunu ileri sürdüğü için mi hep DP vurgusu yapıyorsunuz? H.C. Evet. Bugünkü AKP’yle DP’yi ayırmak istiyorum. O dönemde de ana muhalefet CHP’yle iktidar partisi DP kavgalıydı. Ama Atatürk dendiği zaman birleşirlerdi. Bakın, 27 Mayıs İhtilali’nden sonra Yüksek Adalet Divanı’nın açtığı davaların hiçbirinde DP irticayı teşvikle suçlanmamıştır. Ama dediğiniz gibi, Sayın Başbakan’ın bunları okuma fırsatı yok. O mahkemenin zabıtları yayımlandı. Bugün bizim yöneticilerin pek hayranlık duyduğu Sait Nursi’yle Menderes arasında yakın bağlar olduğu telaffuz ediliyor. Bu doğru mu? H.C. Sait Nursi’yi Isparta’da ikamete mecbur eden Adnan Menderes’tir. Başbakan bunları okumamış olabilir. Dine dayalı siyaset her zaman başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Kaybederler. Erdoğan DP mirasını ağzına almasın Menderes’in konuşmalarını okuyun. İrticaya davet çıkaran tek sözünü bulamazsınız. Menderes hiçbir zaman rejimle kavgalı olmadı, Cumhuriyet’i asla inkâr etmedi İyi de devlet büyüklerimiz Cumhuriyet camileri kapattı, diyor... H.C. Cumhuriyet hiçbir cami kapatmadığı gibi yeni camiler de yaptırdı. Sinagog, kilise de yaptı ve yaşattı. Laiklik de zaten bundan ibarettir. Ayrıca Medeni Kanun’u yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel belgesi Medeni Kanun’dur. Öbür kanunları da yaptı. Bunların hepsi laikliğe aykırı olmayan ama sömürgeciliğe ve emperyalizme başkaldıran kanunlardır. O beğenmediğiniz Cumhuriyet İkinci Dünya Savaşı’na girmedi. Beğenmediğiniz İsmet İnönü Türkiye Cumhuriyeti’ni savaşın dışında tuttu. Ben Demokrat Partiliyim. Zamanında İnönü’yle tartışmalar olmuştur. Ama İnönü’nün Cumhuriyet tarihindeki yerini kirletmeye kimse teşebbüs etmemiştir. Peki, yakın geçmişte Başbakan’ın, iki ayyaş ülkeyi yönetti, demesini nasıl karşıladınız? H.C. O sözü Menderes ya da Bayar duymuş olsaydı Erdoğan’ın kendilerinden bahsetmesini reddederlerdi. Ben Menderes’in Gençlik Kolu Başkanıydım. Menderes’le Tayyip Erdoğan arasında hiçbir benzerlik yok. Bugün Cumhuriyet’e karşı savaş ilan etmiş bir başbakanımız var. Bir TBMM Başkanımız (Cemil Çiçek) var. Zaman zaman Cumhuriyet’le ilgi Bayar’ın derin Atatürk hayranlığı li çok yanlış sözler söylüyor. Bugünkü Dışişleri Bakanı (Ahmet Davutoğlu) Cumhuriyet dönemi fetret dönemidir, dedi. Fetret dönemi anarşi, kargaşa dönemi demektir. Ama dinsel olarak iki peygamber arasındaki süreçtir. Türkiye Cumhuriyeti fetret dönemidir, dediği zaman dinsizlik, kargaşa dönemidir, demek istiyor. Biz Cumhuriyetçiler olarak bu sözleri şiddetle reddederiz. Bizim yaşadığımız hayata atılan ağır bir iftiradır. Başbakan bugün AB’yle, BM’yle, NATO’yla her tarafla kavgalı. Bir yandan da Menderes’in devamı olduğunu ifade etmeye uğraşıyor. AB’ye girme kararı 1959’da DP’nin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu tarafından alınmış ve bildirilmiştir. Biz BM’nin, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesiyiz. NATO’ya DP dö Atatürk’ü koruma kanunu da eleştirilmiyor mu? H.C. Atatürk ismi bir kurumdur. 1950’den sonra Atatürk heykellerine saldırılar oldu. Bayar Atatürk’e hakaretin bir ceza yaptırımına bağlanmasını istedi. O dönemin milletvekillerinden Zeyyat Ebüzziya Prof. Hirsch’e gitti. Hirsch, “Atatürk bir şahıs değil, kurumdur. Korunacak olan Atatürk kurumu, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in ilkeleridir. Bu tek bir şahsı koruma kanunu olmaz. Gönül rahatlığıyla böyle bir ceza maddesi konulabilir” dedi. Bu sözler grubu iknaya yetti ve o kanun çıktı. Bayar, kanun çıkmadan önce muhalefet edenleri çağırdı. “Ya bu kanunu çıkarırsınız ya da ben hem DP’den hem Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edeceğim” dedi. Bayar, “Yaşadıkça Atatürk’ün büyüklüğünü daha iyi anlıyorum. Çünkü her dediği çıktı” demiştir. P O R T R E İzmir, 1933 doğumlu. Yükseköğrenimini AÜ Hukuk Fakültesi’nde yaptı. 1955’te avukatlığa başladı. Siyasete 1952’de Demokrat Parti’de (DP) girdi. 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’daYüksek Adalet Divanı’nca açılan davalarda sanıkların avukatlığını üstlendi. Yüksek Adalet Divanı’na hakaret suçundan tutuklanıp iki buçuk ay hapis yattı. 1983’te Büyük Türkiye Partisi’nin kuruluşunu organize ettiği gerekçesiyle Demirel ve arkadaşlarıyla birlikte 4 ay tutuklu kaldı. 14 Mayıs 1985’te DYP Genel Başkanlığı’na seçildi. Genel başkanlığı siyasi yasağı biten Demirel’e devretti. 199195 arası TBMM Başkanı olarak görev yaptı. Turgut Özal’ın ölümü üzerine bir ay Cumhurbaşkanlığı’nı vekâleten üstlendi. 2009’daDP genel başkanlığınaseçildi. Ocak 2011’deki kongrede aday olmadı. neminde 1953’te girdik. Yani Sayın Başbakan’ın DP’nin mirasından söz etme hakkı yok. Menderes’in dinsel bilgileri olduğu şüphesiz. Ama Amerikan Koleji mezunu. Avrupa kültürü almış. Menderes’in bütün konuşmalarını okuyun. İrticaya davet çıkaran tek bir sözünü bulamazsınız. Evet, İnönü’yle kavgalıydı. Ama hiçbir zaman rejimle kavgalı olmadı. Cumhuriyet’i hiçbir zaman reddetmedi, inkâr etmedi. Bayar, Menderes ve DP kadroları CHP içinden çıkmadı mı? H.C. 1950’de Bayar’a ve Menderes’e “devri sabık” yaratmak için başvuranlar oldu. Bayar’ın da, Menderes’in de bunu isteyenlere cevabı şu oldu: “Cumhuriyet bir bütündür. Biz enkaz devraldık demiyoruz.” Bence bu Cumhuriyetimizin en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Bugün her şeyi kendisinin yaptığını söylüyor. Elimde belgeler var. Sadece 20 çimento fabrikası yapmış bir DP var. Onun ardından Demirel dönemi geliyor. Barajları, karayollarını, GAP’ı yapan Demirel değil mi? Üniversite açtık, diye övünüyor. ODTÜ’yü kim açtı? 1956’da açılan ODTÜ Türkiye tarihinin en büyük üniversitesi. ODTÜ’nün yapımı için yedi köy istimlak edilmiştir. O dönem Erzurum Atatürk Üniversitesi kurulmuştur. Ardından Hacettepe geliyor. Cumhuriyet büyük bir organizasyon. Bunu ret ve inkâr ederek Cumhuriyet’i yaşatmak mümkün değildir. Bugün laisizme karşı olduklarını eğitim ve öğretimde çok açık bir şekilde ortaya koydular. Bugün imam hatip liseleri örgün eğitim liseleri oldu. Bunlar bugün dünyanın hangi uygarlığında var? Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın azarladığı görme engelli taşeron işçiyi kovdular Mehmetoğlu: Kadro sözü tutulmadı u Akdağ’ın “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz” dediği görme engelli taşeron işçisi Nurullah Mehmetoğlu’nun başına gelmeyen kalmadı. Önce işten atılan, sonra başka bir yerde işe alınan Mehmetoğlu, emekliliğine 1 yıl kala yine işsiz kaldı. MUSTAFA ÇAKIR Perişanım Mehmetoğlu geçen hafta içerisinde Ankara’ya gelerek CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ile görüştü. Çelebi, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de bulunduğu TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Mehmetoğlu’nun işten çıkarıldığını söyledi. Çelebi, Mehmetoğlu’nun emekliliğine 1 yıl 1 ay kaldığına işaret etti. Ankara’da Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile de görüşen Mehmetoğlu, bir sonuç alamadı. Maliye Bakanı Şimşek ile görüşme talebinin kabul edilmediğini anlatan Mehmetoğlu, “Taşeron şirkette 2 yıl içinde 29 defa çıkışım, 29 defa girişim yapılmış. En son 1 ay çalıştım. 8 gün çalıştı göstermişler. Bana asgari ücret veriyorlardı. 780 lira. Son ay sigortamı eksik yatırdıkları için 265 lira verdiler. İşsiz kaldım. 7 çocuğum var. Yol param bile yok. Perişanım, bunalımdayım. İş istiyorum” dedi. ANKARA Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, asgari ücretle geçinemediğini söylemesi üzerine “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz” dediği görme engelli taşeron işçisi Nurullah Mehmetoğlu’nun başına gelmeyen kalmadı. Önce işten atılan, sonra başka bir yerde işe alınan Mehmetoğlu, emekliliğine 1 yıl kala yine işsiz kaldı. Görme engelli olmasına karşın yemekhanede çalıştırılan Mehmetoğlu’na verilen “geçici kadro” sözü de tutulmadı. Mehmetoğlu, 7 çocukla ortada kaldı. Akdağ ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Batman Bölge Devlet Hastanesi’ni ziyaretleri sırasında Mehmetoğlu, Akdağ’a sorunlarını aktarmak istemişti. Akdağ’ın yanına gelen Meh metoğlu, “Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşulların iyileştirilmesini istiyoruz” demişti. Mehmetoğlu’nun bu şikâyeti üzerine Akdağ, “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Para kazanıyorsun değil mi?” diye sormuştu. Akdağ’a “Evet” yanıtını veren Mehmetoğlu, “Müteahhit şirketlerden ne zaman kurtulacağız” diye eklemişti. Bunun üzerine Akdağ, “Müteahhit şirketlerde çalışacaksınız, para kazanacaksınız, hadi bakalım” diyerek Mehmetoğlu’nun yanından ayrılmıştı. Mehmetoğlu, bundan sonra yaşadıklarını söyle anlattı: “Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde çalışıyordum. Bu konuşmayı yaptıktan sonra taşeron firma beni işten attı. Zaten öncesinde ‘bakanla görüşürsen seni işten atarız’ demişlerdi. İşten atıldıktan sonra bakan beni aradı. Bu kez başka bir yerde iş verdiler. Batman Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde çalıştım. Sonrasında oradan da çıkarttılar. Bakanı aradım. Bana geçici kadro verileceğini söylediler. İl Sağlık Müdürlüğü’nde çalışacağımı söylediler. Ancak geçici kadro hiçbir zaman olmadı. Yeniden Bölge Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başladım. Bu kez de beni santralda çalıştırmadılar, yemekhaneye verdiler. 11.5 yıl çalıştım. Bu işi yapamayacağımı söyledim. Görme engelli bir kişi yemekhanede nasıl çalışabilir? ‘Yapamıyorsan çık’ dediler. Şimdi yine işsiz kaldım.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle