19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2013 PAZAR 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL AKP’nin gündeminde MİT Müsteşarı’nın önemli bir yeri bulunuyor ülkenin insanı olmak, yüzyıllar gerisinden esinlenen inançları uygulamaya aldığına şöyle bir bakmak, devleti biçimlendiren temel öğelere karşı uygulamaları görmek, bilmek yeter de artar bile... RTE’nin bizim medyaya göre her ağzını açtığında önemli mesajlar içerdiğini sabah akşam her haber bülteninde ilan ettiği, bayram tatili öncesi son açıklamalarından birindeki bir söylemi insanı bu yargıya varmaya zorluyor. Deniz Kuvvetleri’nden Balyoz davası kararı öncesi ve sonrası üst derecede görev yapan amirallerin istifalarını, son kuvvet kurmay başkanı amiralin istifasını soran gazeteciye verdiği şu yanıt, vurdumduymazlığın da kanıtı: “... Doğrusu beklemezdim. Vatanını, milletini seven bir general ve amiral böyle bir süreçte nasıl böyle bir şey yapar, anlamak mümkün değil” diyor. Bu söylemiyle hukuksal haksızlığa, TSK’ye yönelik tasfiye hareketi söylemlerini asla sindirmeyenleri anlamadığını, anlamaya da niyeti olmadığını kanıtlamış oluyor... Üstelik; Balyoz davasına giderek yoğunlaşan tepkilerin içeriğindeki gerçek anlamı, anlamaya yanaşmadığını bu kısa açıklamasıyla yinelemiş oluyor ve yeni bir vurdumduymazlık örneği veriyor. HHH İçeride ve dışarıda; Balyoz davasının yargı aracılığıyla TSK’ye indirilen darbe olduğu bilinci giderek yaygınlaşıyor... Bu bilincin iyice yerleştiğini anlayabilmek için başbakan olmaya da gerek yok!.. Karşıyaka’da maç öncesi tribünleri dolduranların “Ne mutlu Türküm” diye bağırarak Andımız’ı adeta koro halinde baştan sona söylemeleri acaba dikkatini çekti mi? “Her yer Taksim her yer direniş” haykırışı statlardan çıkarak kulağına erişiyor mu? Dün kimi gazetelerin iç sayfalarında manşetlerden verilen şu haberi okudu mu, okudu ise insanı duyguları acaba sarsıldı mı: Emekli Korgeneral Çetin Haspişiren’in son anları; hiç kuşku yok, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muvazzaf olsun, emekli olsun, müebbet hapis giysin, her birinin dünyaya bakış açılarının tarihsel özetidir: Balyoz davasından beraat eden emekli Korgeneral Ali Aydın, ziyaretine evine gelen arkadaşının son anlarını anlatıyor: “Ayağa kalktı. Esas duruşa geçti. ‘Bu ordu milletin ordusudur. Vatanımız için ölmeye hazırız. Ben de ölmeye hazırım... Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ dedi. Selam verdi. Oturdu ve...” ... Kalp krizi geçirerek orada öldü: Başbakan asker arkadaşları gibi, emekli Korgeneral Çetin Haspişiren’in ardından; “Allah herkese öyle bir ölüm nasip etsin” diyebildi mi acaba? Yanıtsızlığa mahkum sorular işte! HHH Pek çok yerde, toplantıda ya da toplumsal hareketlerde, “Her yer Taksim, her yer direniş” diye haykıranların, aldığı sert önlemlere, konuşmalarına karşın, azalacağına giderek daha da yoğunlaşmasındaki nedeni anlamaya çaba gösteriyor mu? Bir bakanı, üstelik Avrupa Birliği’ne yan gözle bakan bakanı, Gezi eylemlerinin anlamını kavramaya, bir diğeri; ekonomiden sorumlu, üstüne üstlük başbakan yardımcısı, o da Gezi Parkı eylemlerini anlamaya çalıştıklarını söylüyor… ... Ve bu açıklamalar akla şu olasılığı getiriyor: Yakın çevreden bu açıklamalar; Başbakan hâlâ Gezi eylemlerinin gerçek demokratik amacını anlayamadığını duyuruyor! HHH Ünlü bir benzetişi anımsamamak olanaksız... AB’nin Türkiye ilerleme raporundaki Gezi eylemlerinin demokrasiye önemli bir ivme kazandırdığını ifade eden saptamayı; ülkesi adına, hele durmadan yineleyip övündüğü sözde kalan ileri demokrasiye geçiş adına sevindirici bulması umulan Başbakan ... bu eylemleri hâlâ dışarıdan kaynaklanan Mısır benzeri darbe hazırlıkları diye niteliyor ve... ... Batı’ya giden gemide Doğu’ya koştuğunu böylece kanıtlamış oluyor! Fidan muamması ERDEM GÜL n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ANKARA ABD ve İsrail medyasındaki tartışma yaratan üst üste yazılar üzerine AKP de MİT Müsteşarı Hakan Fidan olayına kilitlendi. AKP’de, Fidan olayının arkasında asıl olarak İsrail’in bulunduğu, “Fidan’ı tutuklama girişimi olan” 7 Şubat sürecinin yeni bir versiyonunun sahneye konulduğu, 2014’teki kritik seçim süreci de gözetilerek asıl olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hedef alındığı değerlendirmeleri yapılıyor. AKP’de cemaate yakın medyanın Fidan tartışmasında büyük bir suskunluk sergilediğine de vurgu yapılıyor. ABD ve İsrail medyasındaki yazılar üzerine başlayan Fidan tartışması AKP’lilere “7 Şubat” çağrışımı yaptırdı. Olay, AKP’li bir yönetici tarafından, “Fidan işi” diye nitelendi. AKP’lilere göre Fidan olayının çok sayıda “operasyonel” niteliği bulunuyor. AKP’liler, olayın Türkiye’nin bölgedeki dış politikasına ve iç politikada da özellikle 2014’teki Köşk seçimlerine yönelik beklentilerle sahneye konulduğunun altını çiziyor. Farklı farklı açılara da dikkat çekilen değerlendirmelerde öne çıkan başlıklar şöyle: Güçlendiriyorlar Bu operasyon, özellikle İsrail patenti nedeniyle ters tepiyor. Amaç Fidan’ı yıpratmak ama tam tersi oluyor. Fidan İsrail’in hedefinde olduğu sürece içeride kazanacaktır. Bir süreden beri Erdoğan sonrası olası Başbakanlık ya da parti liderliği tabanda güçlenen isimlerde değişiklik yaşanıyor. Bir sene önce yapılan tüm anketlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dışında en çok destek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na çıkıyordu. Ancak bu olaylar Fidan’ın tabanda güçlenmesine neden oluyor. Yapılacak olası başbakan adayı anketlerinde Fidan’ın Davutoğlu’nun üstünde destek bulması şaşırtıcı olmaz. Üstelik AKP Grubu içinde Fidan’ı bizzat tanıyan milletvekili sayısı parmakla gösterilecek kadar az. korumaya alarak oyunu bozdu. 7 Şubat darbesinin gerçekleşmemesinden bu yana özellikle İsrail ve içeride de bazı çevreler Fidan’a yönelik sürekli operasyon girişimleri içinde oldular. uriye politikası: Fidan olayının dış politikayla ilgisi bölge politikaları ve özellikle Suriye ile alakalı. Olayın arkasındaki bir numara İsrail. Elbette ABD’de de uzantıları var. Bir süredir Suriye politikasında Türkiye’nin tezlerini değiştirmesi isteniyor. Şubat’ın devamı: 7 Şubat 2012’de Fidan’ı savcı eliyle mahkemeye çağırırken aslında hedef Başbakan’dı. Fidan’ı tutuklayacaklardı. Nitekim Başbakan, “O zaman beni alın” diyerek yasa çıkardı ve Fidan’ı S edef Fidan değil Erdoğan: Operasyon Fidan üzerinden H 7 yürütülüyor ama asıl hedef doğrudan Başbakan Erdoğan. Gezi eylemleriyle birlikte hedefte değişikliğe gidildi. Eskiden operasyonlarda doğrudan parti hedef alınırdı. Ancak Gezi’den bu yana durum değişti. Hedef artık parti değil Başbakan’ın kendisi ve siyasi geleceği. Bu olayda da hedefin Başbakan olduğu açıkça gösterilerek parti içinde ileriye yönelik farklı siyasi hesapların ortaya çıkması için uygun ortamlar, zeminler aranıyor. 2014 hesaplarıyla doğrudan ilişkili. Gül’ün yeniden aday olup olmayacağı, Erdoğan’ın aday olması halinde Gül’ün ne olacağı gibi sorular etrafında çok sayıda iç siyasi hesaplar yürüyor. GülErdoğan denklemi çözülmediği sürece bu tür girişimler farklı örneklerle sahneye konulacak. ül’ün kararı: Bu tür doğrudan Başbakan’ı hedef olan girişimler, G emaat medyası: Fidan’a yönelik yazılarla başlayan tartışmada en dikkat çeken kesim ise cemaate yakın olduğu bilenen medyanın tavrı. En hazzetmedikleri bürokrat olan Fidan konusunda bu kadar gürültü koparken bu ekibin medyası dikkat çeken bir suskunluk içinde. Bu suskunluk, Fidan’a yönelik yazıları ve operasyonu onayladıkları anlamına mı geliyor, yoksa olayın devamında yeni gelişmeler olacak da onu mu bekliyorlar, bu soruların da yanıtını bulması gerekiyor. C Hükümet yeni termik santralları da özelleştirme kapsamına aldı Kâr edeni satıyorlar u Hükümet Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy ternik santrallarını satıyor. Hükümetin özelleştirme kapsamına aldığı GELİ, geçen yıl 245 milyon, bu yılın 6 ayında da 113 milyon lira kâr etti. MUSTAFA ÇAKIR (FOTOĞRAF: VEDAT ARIK) Bayram yine İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, bir bayramı daha gözaltında kaybedilen yakınlarını arayarak geçirdi. Kaybettikleri yakınlarının mezarlarını dahi ziyaret edemediklerini yineleyen kayıp yakınları “Katiller yargılanana kadar bize bayram yok” dedi. Galatarasay Meydanı’nda 447. kez bir araya gelen kayıp yakınları, 1995’te koruculuğu reddettiği için gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un akıbetini sordu. Tosun, Avcılar’daki evinin önünden telsizli, silahlı, sivil polislerce plakası bile bilinen beyaz Renault marka araca bindirilerek zorla götürüldü. Ailesi iç hukuk yolları tükenince davasını AİHM’ye taşıdı. AİHM kararı sonucunda AKP hükümeti Tosun’un yaşam onlara uğramadı hakkının ihlal edildiğini kabul etti, ancak faillerinin yargılanması ve kemiklerinin bulunması için hiçbir adım atılmadı. Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun “Hükümetin hiçbir anlam ifade etmeyen paketlerinden kayıplarımızın failleri çıkmadıkça bu nasıl demokrasidir? Bizim kayıplarımız gece vakti değil, göz göre göre gündüz alındı” dedi. Tosun, devlet kayıplarla yüzleşmedikçe kendileri için bayramın gelmeyeceğini vurgulayarak “Bayramı sokaklarda değil, yakınlarımızın mezarı başında geçirmek istiyoruz” dedi. İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon da Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e AİHM’ye verilen taahhütlerin takip edilip edilmediği soruldu. ANKARA Hükümet kâr eden bir kurumu daha satıyor. Özelleştirme kapsamına alınan, içerisinde Yatağan Termik Santralı ile kömür sahasının da bulunduğu Güney Ege Linyitleri İşletmesi (GELİ) 2012 yılında 245 milyon lira, 2013’ün 6 ayında da 113 milyon lira kâr etti. Yatağan’ın yanı sıra Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının da satılacağına dikkat çeken Türkiye Maden İşçileri Sendikası, 20 bin kişinin geçimini bu işyerlerinden sağladığına dikkat çekerek işletmelerin özelleştirme kapsamından çıkarılmasını istedi. Türkiye Maden İşçileri Sendikası tarafından hazırlanan raporda, TKİGELİ’nin kurumlar vergisi sıralamasında Muğla’da birinci, Türkiye genelinde ise 41. sırada yer aldığına dikkat çekildi. Rapora göre, GELİ Yatağan bölgesinde 50 milyon ton açık ocak, 60 milyon ton da yeraltı rezervi olmak üzere toplam 110 milyon ton kömür rezervi bulunuyor. Kitap olarak da yayımlanan şekliyle Nutuk şöyle başlıyor: “1919 yılı Mayısı’nın 19. günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüm:” Atatürk bu başlangıç öncesi bir açış konuşması yapıyor, ilk cümlesi şu oluyor: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin büyük kongresini açıyorum...” Devamında ilk kongrenin Sivas’ta gerçekleştiğini vurgulayıp ikincisinin yapılmakta olduğunun altını çiziyor. Böylece tüm Anadolu’yu ve Rumeli’yi kapsayan Sivas Kongresi’nin aynı zamanda CHP’nin ilk kongresi olduğu Atatürk tarafından tarihe de geçirilmiş oluyor. HHH Atatürk 36 saat 33 dakika süren bu tarihsel metni hazırlamak için 1927 yılının tüm yazını ayırdı. 30 Haziran30 Eylül arasında İstanbul’a çekildi ve üç ayını neredeyse aralıksız bu çalışmaya verdi. Nutuk bir yanıyla gazetecilik dersidir. Atatürk, İstanbul hükümetini milli mücadeleye katmak için harcadığı çabaları, Ankara’da Meclis toplama kararına giden süreci, kendisine omuz verirken omuz atanları, öncesiyle sonrasıyla Lozan’ı “belgeleriyle” birlikte anlatıyor. Atatürk kendisinden sonra tarihi yeniden yazmak isteyecek, günün koşullarına ve siyasal hedeflerine göre çarpıtmaya girişecek kişiler olacağını tahmin ettiği için bu işi de kendisi yaptı. Ortaya attığı her iddianın, yaşadığı her kırılmanın belgesini de Nutuk sayfalarının arasına yerleştiren Atatürk, sadece Türkiye’nin ilk 9 yılını değil, geleceğini de yazmış oluyordu. Zira konuşmasının son bölümünde gençliğe hitabesini okumuştu. HHH Atatürk’ün “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in 90. yıldönümü yaklaşıyor. Cumhuriyet’in sabır taşını çatlatacak bir kararlılık, mucize denebilecek bir mücadele ruhu ve bilinciyle kurulduğunu en iyi ortaya koyan eser, Nutuk’tur. 90. yılda bu büyük esere nasıl bakacağız? Cumhuriyet’in Bilim ve Teknoloji ekinin ikinci sayfasında Atatürk’ün şu sözü künye ile birlikte sürekli yer alır: “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler gerektiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, benim manevi mirasçılarım olurlar.” Sözün hemen altında kaynağı da şöyle açıklanıyor: Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Nutuk’ta en çok adı geçenlerin başında telgrafçılar gelir. Onlar, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması için en az cephedekiler kadar cesur davrandılar. Hayatları pahasına görevlerini yaptılar. Onları bir kez daha saygıyla analım ve soralım: Bugün, bu saygının gereği olarak telgrafçı bulundurmamız gerekiyor mu? Hayır... Bu, akıl dışı olur. Cumhuriyet’in 90. yılını coşkuyla kutlarken Atatürk’ün altını çizdiği aklın ve bilimin ışığında ne yapmamız gerektiğine de kafa yormalıyız. Aklın yolu, geçmişte başardıklarımızın bilinciyle geleceği yakalamaktır. Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi bunu halkla birlikte başaracağız. 90. yıl sadece coşkumuzu değil, mücadele gücümüzü ve bilincimizi de arttırmalıdır. Yatırım şart Ancak yeraltı işletmeciliği yapabilmek için ek önlemler, yatırım ve harcamalar yapmak zorunluluğu bulunuyor. Rapora göre, sadece açık olan sahalarından kömür beslenmesi durumunda da termik santralın yaklaşık 10 yıllık ömrü kaldı. Bölgedeki kamulaştırmalar nedeniyle mağduriyet yasasından faydalanıp işe girmek için bekleyen en az bin kişi daha olduğuna dikkat çekilen raporda, kamulaştırılan köylerdeki yurttaşların işe girme ümidiyle evlerini ve arazilerini zorluk çıkarmadan verdikleri ancak özelleştirme sürecinin başlamasıyla işi giremeyecekleri için mağduriyetleri giderilmediği gibi yerlerinden yurtlarından da olduklarına işaret edildi. Raporda, döküm sahalarına bugüne kadar 45 bini zeytin ağacı olmak üzere toplamda, 1 milyon 550 bin ağaç dikildiği bildirildi. Raporda GELİ’de 199 memur, 437 işçi ve 431 taşeron işçisi olmak üzere toplam 1067, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının kömür ihtiyacını karşılayan Yeniköy Linyit İşletmesi’nde de 109 memur, 201 işçi, 1020 taşeron işçisi olmak üzere toplam 1330 personel bulunduğu bildirildi. Bölgedeki işletmeler bünyesinde toplam 2 bin 397 çalışan olduğu, termik santrallarındaki çalışanlar da bu sayıya eklendiğinde toplam çalışan sayısının 5 bine ulaştığına dikkat çekilen raporda, özelleştirme halinde memurların diğer illere gönderileceği, işçilerin 4C’li yapılacağı, taşeron işçilerin de “kapının önüne konulacağı” vurgulandı. Gazeteci Yılmaer yaşama veda etti İstanbul Haber Servisi Türk basınının duayenlerinden, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) kıdemli üyelerinden, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) eski başkanlarından gazeteci Hasan Yılmaer (84) İstanbul’da yaşamını yitirdi. Yılmaer için yarın Dünya gazetesi önünde saat 10.30’da tören düzenlenecek. Yılmaer, daha sonra Levent Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaza namazının ardından Marmaris’e gönderilecek. Yılmaer, 22 Ekim Salı günü Marmaris İçmeler’de toprağa verilecek. İstanbul’da 1929 yılında doğan gazeteci Hasan Yılmaer, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra 1945 yılında gazetecilik mesleğine Tasvir gazetesinde başladı. Son Saat, Milliyet, Yeni İstanbul, THA ve Güneş gazetesinde çalıştı. Hürriyet Haber Ajansı Genel Müdürlüğü ve Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Danışmanlığı’nı yaptı. “Dünyada Basın Sendikaları ve Toplusözleşme” adlıkitabı yayımlandı. Basın Şeref Kartı taşıyan Hasan Yılmaer, Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibiydi. n İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, önümüzdeki hafta bir dizi temasta bulunmak üzere yapacağı Washington seyahatinden vazgeçti. Düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi (CAP), Sarıgül ve beraberindeki grup için 24 Ekim günü Washington’da bir toplantı organize etmişti. Toplantıda Türkiye’deki siyasi ve ekonomik durum, Demokrasi Paketi, Gezi protestoları ve seçimler ele alınacaktı. Toplantının moderatörlüğünü de Lehigh Üniversitesi öğretim üyesi, Türkiye uzmanı Henri Barkey üstlenecekti. Ancak Sarıgül’ün seçim dönemi yoğunluğu nedeniyle programdan vazgeçtiği belirtildi. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Balyoz Planı davasında cezası Yargıtay tarafından onanan milletvekili Engin Alan’ı ziyaret etti. Bahçeli’nin, Sincan Cezaevi’ndeki ziyareti yaklaşık yarım saat sürdü. Alan, 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Sarıgül seçim maratonu için ABD seyahatini iptal etti BDP’nin Rojava’ya destek kermesine yoğun ilgi İstanbul Haber Servisi BDP İstanbul İl Kadın Meclisi’nin Rojava’ya destek için düzenlediği yardım kermesi devam ediyor. Eminönü, Kadıköy İskele Meydanı, Galatasaray Lisesi önü, 1 Mayıs Mahallesi ve Gaziosmanpaşa Meydanı’nda düzenlenen kermeslerde kadınlar elleriyle hazırladıkları yemekleri ve giyecekleri Rojova halkına destek için satıyor. Yurttaşlar kermese yoğun ilgi gösteriyor. Kadınlar “Rojava’da çocuklarımız katledilip kadınlarımıza tecavüz ediliyor. Siz de Rojava’ya destek sunun” diyerek herkesi davet ediyor. Bahçeli’den Alan’a ziyaret
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle