19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2013 PAZAR [email protected] 10 PAZAR KONUĞU Kıbrıs Rum Başpiskoposu Hrisostomos’un danışmanı Stavri, günümüzün politikacı profilini çizdi: Çıkarcı siyasetçiler çağı B B LEYLA TAVŞANOĞLU Kıbrıs Rum Başpiskoposu Hrisostomos’un danışmanı George Stavri’yle “Ne olacak Kıbrıs’ın hali”ni konuşuyoruz. Stavri adada bir çözüm için Denktaş ve Makarios gibi olağan dışı politikacılara gereksinim olduğunu söylüyor. Bugünkü yeni kuşak siyasetçilerinin ise buna çaplarının yetmeyeceği mesajını veriyor. P O R T GEORGE STAVRİ R E Gazimagosa, Maraş, 1960 doğumlu. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ailesiyle birlikte Maraş’ı terk edip Limasol’a yerleşti. Yükseköğrenimini ABD’de Stanford Üniversitesi’nde yaptı. Siyasal bilgiler dalında ABD’nin eski Dışişleri bakanlarından Condoleezza Rice’ın yedi yıl süreyle öğrencisi oldu. Ekonomide lisans, uluslararası finans dalında yüksek lisans derecesini aldı. Kıbrıs Rum Başpiskoposu Hrisostomos’a danışmanlık yapıyor. Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanlığı’nın Güneydoğu Akdeniz ve Balkan ülkeleriyle koordinasyonunu yürütüyor. Uluslararası bir danışmanlık şirketinin sahibi. Kendi deyimiyle “İslami finans” ilgisini çekiyor. ugünkü politikacıların aklında hep maddi çıkarlar var. Yunanistan ve Kıbrıs’ta yolsuzluk sendromu yaşanıyor. Duyduğum kadarıyla aynı durum Türkiye’de de söz konusu. u kadar muazzam sorunlarla baş etme durumunda olan ülkelerimizde bu politikacılar mı çözüm üretecek? Yolsuzluklardan arınmış, dürüst politikacılar olmadan nasıl demokrasi yerleşecek? Yıllardır yılan hikâyesine dönen Kıbrıs’a çözüm için yakın gelecekte bir olasılık görüyor musunuz? G.S. Kıbrıs’ta yeni seçilen yönetim (Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis yönetimi) zamanı geldiğinde Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için müzakerelere yeniden başlayacaklarını açıklamıştı. Ama şimdi ekonomik durum çok kötü olduğu için öncelik ekonomide. Martta patlak veren sorun tsunami etkisi yarattı. Bugün Kıbrıslı Rumlar dehşet içinde olan biteni izliyor. Kriz devam ediyor mu yoksa gelip geçti mi, kestiremiyorlar. Bana göre krizin en şiddetli etkisi esas şimdi başlıyor. Dolayısıyla Kıbrıs Rum ekonomisini daha da kötü günler beklediğini söyleyebilirim. Benim tahminim bu krizin öyle bir iki yıl içinde geçmeyeceği. Bir tür kansere dönüşmesinden korkuyorum. Geçmişten beri yapılan uygulamalar hatta ekonominin altyapısının radikal biçimde değiştirilmesi gerek. Bir tür hastalıklı organı ameliyatla kesip atmak gibi... İyi de ekonominin bu hale gelmesine ne tür uygulamalar neden oldu? G.S. Örneğin devlet kadroları balon gibi şişirildi. 480 bin istihdam yaşına ulaşmış bir nüfusun 72 bini devlette çalışıyor. Bu çok yüksek bir rakam. Bir de siyasilerle sendikalar arasındaki alver ilişkisi soruna tuz biber ekti. Diyelim ki cumhurbaşkanlığına adaylığınızı koydunuz. Kıbrıs’taki seçimlerde cumhurbaşkanları üçbeş bin oy farkıyla seçilir. Dolayısıyla cumhurbaşkanı seçilen kişi şişkin devlet kadrolarını azaltmak için hiçbir şekilde devlet memurlarını görevden almaya cesaret edemez. Bakın, Kıbrıs’ın (Rum kesimi) kötü talihinin nasıl başladığını size anlatayım. 1974’te Türk ordusu Kıbrıs’ı işgal ettikten (Kıbrıs Barış Harekâtı) iki yıl sonra, 1976’da Lübnan iç savaşı patlak verdi. Böylece Lübnan’da yatırımı olanlar milyonlarca dolarlık bu yatırımları Kıbrıs’a taşıdılar. Böyle büyük paralar girince bizler düşünmeyi unuttuk. Derken başta Suudi Arabistan olmak üzere körfez emirlikleri Kıbrıs’ın önemli müşterileri haline geldiler. Ardından Sovyet İmparatorluğu dağıldı. Rus yatırımcıların ilk dalgası Kıbrıs’a geldi. Bunlar Kıbrıs ekonomisi için çok ciddi şanstı. İyi de şimdi İsrail’le ortaklaşa Kıbrıs kıta sahanlığında doğalgaz aramalarına başlamadınız mı? G.S. Bu çok daha karmaşık bir sorun. Bunun üç nedeni var. Bir kere Kıbrıs sorununa hâlâ çözüm bulunabilmiş değil. Öbür sorun Yunanistan’ın neredeyse iflas ilan etmiş olması. Bir de biz Arap ülkelerindeki etkimizi yavaş yavaş yitirirken Türkiye bunların bazılarıyla doğrudan iyi ilişkiler içine girdi. Bunun da bedeli bizim için ağır oldu. Ayrıca Rusların otuz milyar Avro’nun üzerinde Kıbrıs’ta yatırımları vardı. Bu para şimdi Malta’yla Lüksemburg’a kaydı. Doğalgaz meselesine gelince... Kıbrıs kıta sahanlığındaki doğalgaz potansiyelinin miktarını bilmiyoruz. Demokrasilerde hesap sorulur Yasalar var. Ama yasaları uygulayacak mekanizmalar yok. Bu yüzden yanlış yapan adalete teslim edilemiyor. Sanıyorum Kıbrıs sorunu tarihinde bir ilk oldu ve bizim Dışişleri Bakanı Davutoğlu’yla Yunanistan Dışişleri Bakanı Venizelos, Kıbrıs’tan, her iki taraftan iki müzakerecinin Ankara ve Atina’da görüşmeler yapmasında anlaştılar. Bu temaslardan bir sonuç çıkar mı? G.S. Türk tarafından Osman Ertuğ Atina’ya, Rum tarafından da Mavroyannis Ankara’ya giderek görüşmeler yapacaklar. Ama garip olan Ankara’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyor olmasıdır. Ankara tanımadığı bir devletin müzakerecisiyle nasıl görüşecek? Aynı şey Yunanistan için geçerli. Tanımadığı bir ülkenin müzakerecisiyle nasıl görüşmeler yürütecek? Şu anda kaygan bir zemin üzerinde ilerliyoruz gibi görünüyor. Bakın, Ankara Mavroyannis’le görüşürse dolaylı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımış olacaktır. Yunanistan da dolaylı olarak KKTC’yi tanımış kabul edilecektir. Bu tür müzakerelerden hiçbir sonuç çıkmaz. Hatta müzakereler başladığı gibi kesilir. Anladığım kadarıyla bu Davutoğlu’nun formülü... G.S. Venizelos’un açıklamalarından öyle olduğu anlaşılıyor. Davutoğlu bu fikri ortaya atmış, Venizelos da kabul etmiş. Bugün dünyadaki bu nesil politikacıları nasıl değerlendiriyorsunuz? G.S. Daha önce karizmatik liderler nesli vardı. Makarios, Denktaş, Klerides vardı. Bugünkü politikacıların ise aklında hep maddi çıkarlar var. Yunanistan ve Kıbrıs’ta politikacılarda bir yolsuzluk sendromu yaşanıyor. Sanıyorum, duyduğum kadarıyla aynı durum Türkiye’de de söz konusu. Siyasi sistemdeki bu durum topluma da sirayet ediyor. Çünkü toplumu politikadan soyutlayamazsınız. Ne yazık ki ülkelerimizin hepsi kirlenmiş durumda. O nedenle muazzam yolsuzluk, dolandırıcılık skandallarına tanık oluyoruz. Yıllar boyunca şakayla karışık Kıbrıs için dokunulmazlıklar adası denirdi. Kıbrıs’a gelen yabancı diplomatlar hep bunca yolsuzluğa rağmen neden hiç kimsenin cezalandırılmadığına hayret ederdi. Garip olan Kıbrıs’ta yeterli yasa olmasına karşın bunlara uyulmamasıdır. Sanıyorum aynı durum Türkiye ve Yunanistan için de geçerli. Yasalarınız var. Ama bu yasaları uygulayacak mekanizmalarınız yok. Dolayısıyla da yanlış yapanı adalete teslim edecek mekanizmalar bulunamıyor. Dolayısıyla yanlış yapan adalete teslim edilemiyor. O zaman da adama bu nasıl demokrasi diye sormazlar mı? G.S. Tabii ki daha büyük konu demokrasinin ne olduğunun sorgulanması. Demokrasilerde herkes yasa önünde eşittir diyoruz. Seçilmiş politikacılardan hesap sormayan bir toplumda demokrasi olmaz, sadece kaos olur. Kıbrıs’ta artık bir şeyler olduğunu görüyorum. Aynı şeylerin Türkiye ve Yunanistan’da da olmasını diliyorum. Aksi halde hiç kimseye, yasalara, adalete, seçmenine hesap verme zorunluluğu duymayan liderler alayıyla boğuşuruz. Bu kadar muazzam sorunlarla baş etme durumunda olan ülkelerimizde bu politikacılar mı çözüm üretecek? Bunlar kesinlikle yanlış siyaset insanlarıdır. Türkiye muazzam potansiyeli olan bir ülke olmanın yanı sıra muazzam sorunlarla da baş etmeye çalışmaktadır. Yolsuzluklardan arınmış, dürüst politikacılar olmadan nasıl demokrasi olacak? Yunanistan demokrasiyi icat etmiş bir ülke olarak bugün zafiyetleri ve yasaları uygulamadaki sıkıntılarıyla başı dertte. Bir yasayı uygulayıp bir yasayı uygulamama gibi bir lüksümüz yok. Uluslararası siyasetin satranç tahtasındayız Peki, Türk tarafında? G.S. Türk tarafında da bu tür bir siyaset insanı olduğundan ciddi kuşkum var. Denktaş hayatta olsaydı soruna çözüm getirebilir miydi? Bilmiyorum. Bugün olayların üzerinden kırk yıl geçti. Bugün her iki taraf için birleşik bir Kıbrıs ekonomik bakımdan önemli yararlar sağlayabilir. Düşünün ki, küçük bir adada birbirine rakip iki ayrı ekonomi. Doğal olarak bu durum hiçbirimizin lehine olmayacaktır. Akılcı çözüm ekonominin birliğidir. Tek merkez bankası, tek para birimi idealdir. Ayrı siyasi yapılar olabilir. Ama ekonomi tek olmalıdır. İnsanlar bizim Kıbrıs’ta büyük bir boşluk içinde yaşadığımız gibi yanlış bir düşünceye sahip. Oysa bugün işler geçmiştekinden de daha karmaşık. Biz koca bir satranç tahtasında küçük bir taş gibiyiz. Biz enerji hatları yüzünden uluslararası politikanın satranç tahtasının ortasındayız. Bakın, doğalgaz yüzünden İsrail’le işbirliği içindeyiz. Geçmişte İsrail’le yakın komşuyduk ama hiçbir zaman ittifakımız olmadı. Şimdiyse istesek de istemesek de çok yakın ilişki içindeyiz. Kıbrıs doğalgazı Türkiye’den taşınmalı Sizce İsrail bu konuda işbirliğine yanaşır mı? G.S. İsrail’in çok daha geniş stratejik ufukları olduğunu düşünürsek bu iş onlar için akıl kârı olmayabilir. Bir kere İsrail’in önceliği her zaman Türkiye olacaktır. Çünkü bölgede istikrarsız bir Türkiye, Ortadoğu ve çevresi için felaket anlamına gelir. Bence İsrail akıl kullanacak, hem Kıbrıs hem de Türkiye’yle işbirliği yapacaktır. Özür dilerim hep Kıbrıs diyorum. Ama şu anda dünyada meşru Kıbrıs hükümeti olarak bizimki tanındığı için böyle söylüyorum. Kıbrıs, Türk tarafıyla sorunlar çözülmeden de ne yazık ki bu böyle kalacak. Doğalgazı Avrupa’ya taşımanın en verimli ve akılcı yolu Ceyhan üzerinden olması. Ancak Kıbrıslı Rumlar, gazın musluğunun Türkiye’nin elinde olması halinde ne zaman Ankara kendilerine baskı yapmak istese bunu koz olarak kullanacağı endişesi içindeler. Ama bence bu gerçekçi bir düşünce değil. Çünkü boru hattını Türkiye devleti değil bir Türk şirketi kuracak. Dolayısıyla da boru hattından sorumlu, parayı yatıran o şirket olacak. bilinmeyenli denklem İlginç bir durum tarihte defalarca Kıbrıs sorununun çözümüne yaklaşılır gibi olması ama bir türlü bu çözüme ulaşılamaması. Sizce bunun nedeni nedir? Psikolojik mi? G.S. Bu dediğiniz gibi aslında psikolojik bir mesele. Hem Türk hem de Rum tarafında insanlar bu sorunla yaşamaya alışmış. Ama bu sorunun devamından da nefret ediyor. Öte yandan her iki taraf da bir çözüme varıldığı zaman başlarına neler geleceğinin şüphesi içinde. Tam bir bilinmeyenli denklem. Yani tanımadığın şeytanla yaşamak yerine tanıdığın şeytanla yaşamayı tercih etmek meselesi. Sizin KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı çok takdir ettiğinizi biliyorum. Denktaş yaşasaydı soruna çözüm bulunmasına yardımcı olabilecek miydi? G.S. Bakın, Kıbrıs Türk tarafında çok yüksek kalibreli şahsiyet Denktaş, Rum tarafında da Başpiskopos Makarios’tu. Kıbrıslı Rumlar Makarios’un her dediğini körü körüne kabul ederdi. Dolayısıyla onun imzalayacağı bir çözüme de gözleri kapalı destek verirlerdi. Kıbrıslı Türkler de aynı şekilde Denktaş’ın peşinden gözü kapalı giderdi. Ne yazık ki ikisi de artık hayatta değil. Bugün her iki tarafta da yeni tür politikacılar görüyoruz. Onlar Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgalinden sonraki yıllarda yetişmiş politikacılar. Her iki taraf da bir çözüm için olağan dışı politikacılar gereksiniyor. Kıbrıs’a çözüm bir gecede gelmez. Bunu sindirebilmek için zamana ihtiyaç var. Dolayısıyla Kıbrıs Rum toplumunda bu kalibrede bir siyasetçinin bulunduğu konusunda ciddi kuşkular var. Bizim ada çok
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle