Katalog

20 EKİM 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Karanlıkta Gelirler Öyledir; hep karanlıkta gelirler. Çünkü yaptıkları aydınlıkta yapılacak işler değildir. İnsanların uyuduğu, kendilerini güvende saydıkları, evlerine çekildikleri saatleri seçerler. Tam o saatlerde ağaçların da yalnız, korunmasız olduğunu düşünürler. Yol yapmanın, orman kırmanın tam zamanıdır; kırarlar. Yalnız da gelmezler; TOMA’ları, tutulmuş bekçileri, kandırılmış işçileriyle gelirler. Kinlerini, hınçlarını çıkarmak için çok uygun zamanları, sembol günleri seçtiklerini düşünürüm hep. Örneğin kendilerine kök söktürmüş Oktay Ekinci’nin cenazesinin kalkmasını beklemiş de olabilirler. Büyük bir engelin ortadan kalktığına sevindiklerini göstermek istemişlerdir. HHH İşte ODTÜ ormanına da öyle geldiler. Karanlık basmıştı; “orduları”, ağaç kesme makineleri, hazır kuvvet işçileri, TOMA’ları, olası direnişe karşı biber gazıyla “mücehhez”, Türkçeye büyük saygıyla bağlı okurlarım beni hoş görsün, onların silahlanmasına bu kelimeler yakışıyor her türden “kuvvetlerini” ve helikopterlerini de getirdiler. Gecenin karanlığında kopan cayırtıya koşan öğretim üyeleri neye uğradıklarını şaşırdılar. Ne olduğunu anlamak için toplandıkları Vişnelik’te üzerlerine biber gazı sıkılınca anladılar ne olduğunu. Atılan gaz fişeklerinden bir arkadaşları yaralandı. Gene gelmişlerdi. Gene karanlıkta, gene ağaç kesmek, ODTÜ’yü ortasından bölecek yolu kazmak için oradaydılar. Uzaklardaydım, Mert Taşçılar’ın haberinden dün okudum bütün bunları. Sonrasını daha bilmiyorum. Olacakları tahmin ediyorum sadece. Sevinç içinde olabilirler. Öğrencileri, halkı gaza boğmuş olabilirler, zaferlerini kutluyor, sonunda öğrencisiyle, öğretim üyesiyle, rektörü, dekanıyla Türkiye’nin övünç kaynağı ODTÜ’yü yendik diye şerbet içiyorlardır belki de. HHH Oktay’ı yitirmenin derin kederiyle kararan ruhum bir kere daha karardı. Beynimde uçuşan kelimelerle boğuşur, düşünmeye çalışırken, bundan böyle meydan boş mu kalacak diye geçti içimden. İnsanların Gezi’de neden direndiklerini bildiğim, güç sahiplerinin sokağa çıkan milyonlara bu nedenle hırsla ve biraz da korkuyla saldırdıklarını, kibirleri güçleriyle birleşince neler yapabileceklerini gördüğüm, herkes de benim gördüğümü gördüğü için korktum. Korktum çünkü hep karanlıkta geliyorlar. Yaptıklarını, yapacaklarını hep karanlıkta planlıyor, herkesten gizli hazırlıyor, sonra harekete geçiyor, “böyle uygun gördük, işte paket budur, işte orman budur, işte yol budur, işte politika budur, işte gündem budur” diye ortaya çıkıyorlar. Yakında seçimler var ve seçimler için neler hazırladıklarını tam bilmiyoruz. Karanlıkta hazırladıklarından hiç kuşku duymuyorum. Duyduklarımızdan, ortaya çıkan paketlerde kendini gösteren cinliklerden anladığımız, geride başka ve karanlık planların olduğudur. HHH Uzayan bıktıran ve gittikçe kararan iktidarlarını sürdürebilmek için ülkemizi Tolkien’in fantastik romanındaki Mordor ülkesine benzetmeye çalışıyorlar. Ülkemizi karanlıktan kurtarmak, birazcık ışık olsun diye uğraşabilmek, korkuyu yenmek, Yaşar Kemal ustanın dediği gibi “korkudan korkmamak” için ağaçları ormanları kurtarmanın önemini anlamamız gerekiyor. Ağacı, ormanı kurtarmaya koşmayanın, çabalamayanın ülkeyi kurtaramayacağını biliyoruz artık. HHH Hep karanlıkta gelirler. Ya akşamın karanlığında, ya sabaha karşı gelirler. Ağaç kırma makineleriyle, kelepçeleriyle gelirler. Ormanı talan eder, kitapları yerlere savurur, bilgisayarları altüst ederler. Işığı hiç sevmediler, zamanları gecedir onların. ‘Eşit yurttaşlık istiyoruz’ ABİDİN YAĞMUR Aleviler Mersin’de miting düzenleyip AKP’ye tepki gösterdi MERSİN Alevi örgütlerinin Mersin’de düzenlendiği “Eşit Yurttaşlık” mitinginde camicemevi projesini ve “Cemevleri terör yuvasıdır” diyen AKP Milletvekili Mehmet Metiner’i protesto etti. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, “Çekin elinizi inanç merkezlerimizden. Gölge etmeyin yeter” dedi. Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın düzenlediği “CamiCemevi Projesine, Savaşa Hayır. Eşit Yurttaşlık Mitingi” Mersin’de çok sayıda yurttaşın katılımıyla yapıldı. Çevre illerden de katılımın oldu ğu mitingde yurttaşlar “Alevi köylerinde cami istemiyoruz”, “Zorunlu din dersleri kaldırılsın”, “Devletin Alevisi olmayacağız”, “İnanca saygı, düşünceye özgürlük” yazılı pankartlar taşıdı. Mitingde konuşan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, “Cemevleri terör yuvası” diyen AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e “Ey vekil müsveddesi. Senin bilgin cemevlerini tartışmaya yetmez” diye seslendi. Bülbül, “Terör yuvası, Ali İsmail’i, Abdullah Cömert’i katledenlerin olduğu yerdir. Başımıza gaz bombaları yağdıranların olduğu yerdir. Kürdistan’da köyleri yakanların, Uğur Mumcu’yu katledenlerin olduğu yerdir” dedi. Demokra tikleşme Paketi’ni de eleştiren Bülbül, “Alevilerin diğer demokrasi güçlerinden ayrılmaya zorlandığını, AKP hükümetinin kültürel soykırım yaptığını” savundu. Bülbül, “28 Şubat AKP’ye karşı yapılmadı. AKP’yi iktidar yapmak için yapıldı” dedi. Bülbül, CHP’nin Alevilerin inanç özgürlüğünün sağlanması ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesi konusunda sorumluluk alması gerektiğine dikkat çekti. Bülbül, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının sorunlarının anayasada tanımlanacak eşit yurttaşlık ile çözülebileceğini kaydetti. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez de “Herkes için eşit yurttaşlık isti yoruz. Cami cami olduğu için güzeldir, cemevi cemevi olduğu için güzeldir. Demokratikleşme Paketi Türkiye’yi daha da Türkleştirmiş, daha da Sünnileştirmiştir” dedi. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir ise hem Başbakan Erdoğan’ı, hem de AKP Milletvekili Mehmet Metiner’i hedef aldı. Demir, “Suriye’deki savaşta on binlerce kişi öldü. Gelin görün ki ‘cemevleri terör yuvasıdır’ diyenler, diri diri insan kesen El Nusra ve El Kaide çetelerini görmezden geliyor. Suriye’de bir mezhep çatışması başladı. O çatışmanın içinde Başbakan var” dedi. Doğan Demir, camicemevi projesi ve Demokratikleşme Paketi’ni de eleştirdi. KALBİ DAYANMADI Asker selamı verip gözlerini yumdu İstanbul Haber Servisi Emekli Korgeneral Çetin Haspişiren (72), Balyoz davasından Yargıtay kararıyla beraat eden emekli Tuğgeneral Ali Aydın’a geçmiş olsun ziyareti sırasında yaşamını yitirdi. Çetin Haspişiren, önceki gün Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Servet Yörük ve çok sayıda asker tarafından 1’inci Ordu Komutanlığı’nın yanındaki Selimiye Camii’nde ikinci vakti kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Haspişiren, Nakkaştepe Mezarlığı’nda toprağa verildi. Törene Çetin Haspişiren’in eşi Süheyla Haspişiren, oğulları Ege ve Fırat Haspişiren, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Servet Yörük, emekli Tuğgeneral Ali Aydın, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Rasim Betir, emekli Orgeneral Edip Başer’in de aralarında bulunduğu çok sayıda emekli ve muvazzaf asker katıldı. Emekli Tuğgeneral Ali Aydın’ın kızı Aslıhan Aydın, Haspişiren’in evlerinde rahatsızlanarak yaşamını yitirdiğini sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından şöyle duyurdu: “Dün emekli Korgeneral Çetin Haspişiren ve eşi babama geçmiş olsuna geldiler. Babam Jandarma Kurmay Binbaşı iken emrinde çalışmıştı. ‘Emrinde çalıştığım müstesna, gönül kırmayan, babacan, gerçek bir komutan’ derdi hep... Evde çok kalabalık bir halde otururken ‘Ordumuza yapılan bu zulüm ve arkadaşlarımın mağduriyetlerini kabul edemiyoruz. Ben 73 yaşında arkadaşlarımın yanına gitmeye hazırım, ben onlara selam dururum. Biz Türk milletinin ordusu, Gazi Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Bu millet için gerekirse ölürüz’ deyip asker selamını verdi. Yerine oturduktan sonra kalp krizi geçirerek Hakka yürüdü.” Hasdal’daki askerler: Doğru ve haklının yanında yer almadınız Özkök’e mektup SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMİNDE TEPKİ BÜYÜKTÜ Haber Merkezi Balyoz davasından Hasdal Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan askerler cezaların Yargıtay tarafından onanmasının ardından eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e mektup yazarak tanık olarak ifade vermemesini eleştirdi. Askerler, Özkök’ü “doğru ve haklının yanında yer almamakla” suçladı. “Sayın Hilmi Özkök” hitabıyla başlayan mektupta, “Size, defalarca yazılı ve sözlü çağrı yapmamıza rağmen tanık olarak ifade vermek üzere mahkemeye gelmediniz. Doğrunun ve haklının yanında olmaktan kaçındınız. Bu sadece silah arkadaşlığının bir gereği olmayıp dürüst bir vatandaşın yapması gereken bir görevdi. Köklü tarihi olan bir ordunun başkomutanı görevini icra etmenize rağmen, ne yazık ki siyah ve beyazı ifade etmek yerine daima gri bölgede kalma gayreti içinde oldunuz. Bu tutumunuz, masum insanların suçlu ilan edilmesine önemli bir katkı sağladı” denildi. (Fotoğraf: HAZAL OCAK) Bu TSK’nin tasfiye davası İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınlarının her hafta Beşiktaş’ta yaptıkları “Sessiz Çığlık” eylemine 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra Yargıtay tarafından beraat ettirilerek tahliye edilen Deniz Kurmay Albay Bora Serdar da katıldı. Albay Bora Serdar, “Yargıtay kararları, bu davanın Deniz Kuvvetleri üzerinden TSK’nin tasfiye davası olduğu gerçeğini bizlere bir kez daha göstermiştir” dedi. İstanbul’da 1. Ordu Karargâhı’nda Mart 2003 tarihinde seminer görünümü altında “Balyoz darbe planı” yaptıkları iddiasıyla yargılanan askerlerin yakınlarının oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu, her cumartesi olduğu gibi dün de Beşiktaş Demokrasi Anıtı önünde “Sessiz Çığlık” eylemi gerçekleştirdi. Eylemde açılan pankartta Genelkurmay Başkanlığı’nın “Bazı tutuklu silah arkadaşlarımız ve ailelerinin basına verdiği demeçler bizleri derinden yaralamaktadır” şeklindeki açıklamasının altında “Özürleri kabahatlerinden büyük” şeklinde ifadeler yer aldı. Vardiya Bizde Platformu adına, Balyoz davasından 18 yıl cezaya çarptırılan emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in eşi Rengin Gürdeniz tarafından yapılan açıklamada, Yargıtay’ın kararının “bağımsız ve tarafsız olmadığı” belirtildi. Eyleme 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra Yargıtay tarafından beraat ettirilerek tahliye edilen Deniz Kurmay Albay Bora Serdar da katıldı. Albay Bora Serdar, “Yargıtay kararları, bu davanın Deniz Kuvvetleri üzerinden TSK’nin tasfiye davası olduğu gerçeğini bizlere bir kez daha göstermiştir” dedi. Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası onanan Çetin Can’ın mektubunu, babası Şansel Can okudu. Bazı sanık yakınları da eylemde yazdıkları şiirleri okudu. Hilmi Özkök Özkök’ün farklı zamanlarda gazetelere verdiği röportajlarda söylediği, “Ben kasaptaki ete soğan doğramam, var diyemem, yok da diyemem, mahkeme çağırırsa giderim, gençler için çok üzülüyorum” başlıklarıyla verilen haberleri anımsatan askerler, yargı sürecinin söz konusu haberlerin gölgesi altında geçtiğini belirtti. Askerler mektupta şu görüşleri dile getirdi: “Tarih önünde önemli bir sorumluluk üstlendiniz. Ülkemiz gerçek demokrasiye kavuştuğunda yani kurumlar daha özgür olduğunda, ifade etmekten kaçındığınız gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağınız bir gerçektir. Tek dileğimiz ise o günleri en kısa sürede birlikte yaşamamızdır. Gerçekleri ifade edememenin getirdiği vicdani rahatsızlığın, bir ömür boyu yanınızdan ayrılmayacağını olan inancımızla, size Hasdal’dan ‘Hayırlı’ günler dileriz.” Astsubaylar özlük hakları için yürüdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emekli astsubaylar, özlük haklarının iyileştirilmesi için Anıtkabir’e yürüdü. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Başkanı Ahmet Keser, ordunun kendi içinde bütünlüğünü sağlaması gerektiğini, aksi durumda ülke bütünlüğünü sağlamasının mümkün olmayacağını savundu. TEMAD üyeleri ve aileleri, Ankara Arena Spor Salonu önünde toplandı. Burada açıklama yapan Keser, ordunun, ülkenin bütünlüğü için var olduğunu belirterek “Dolayısıyla biz ordunun, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin öncelikle kendi içerisindeki bu bütünlüğünü sağlamasından yanayız” dedi. Emekli astsubaylar, daha sonra ellerinde Türk bayrakları ve bandonun çaldığı marşlar eşliğinde Anıtkabir’e yürüdü. Anıtkabir’de Atatürk’ün mozolesine karanfiller atan ve Türk bayrağı bırakan gruptakiler daha sonra İstiklal Marşı okudu.