19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2013 PAZAR 6 HABERLER Korkmaz davasında Kadıköy’de söz Adli Tıp’ta MURAT İNCEOĞLU eyleme Gezi protestoları sırasında Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ı döverek öldürmekle suçlanan sanıklar 20 Kasım’da ilk kez mahkemeye çıkacak. Duruşma öncesi Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi önce duruşmanın başka ile alınmasını istedi, ardından Adli Tıp Kurumu’na görüş sordu. Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, valiliğin ve savcılığın görüşleri doğrultusunda, güvenliğin sağlanamayacağı gerekçesiyle duruşmanın başka bir ile alınması için Adalet Bakanlığı’na yazı yazdı. Mahkeme, Adli Tıp Kurumu’na ise Korkmaz’ın daha önce geçirdiği kalp ameliyatı nedeniyle kanı sulandırması amacıyla ‘Comodin’ isimli ilaç kullandığını belirterek ölümünde etkisi olup olmadığını sordu. Korkmaz’ın geçmişte gördüğü tedavilerin raporunu da yazıya ekleyen mahkeme, Adli Tıp’tan olayın “kasten yaralama” veya “sonucu itibarı ile ağırlaşmış yaralama” suçu olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusunda görüş istedi. Korkmaz’ın Hatay’da avukatlık yapan ağabeyi Güven Korkmaz, “Hukuki değil siyasi bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Aynı durumda bir polis olsaydı, onu darp edenler vatandaş olsaydı, indirim sağlamak için böyle özel bir çaba sarf edilmezdi” dedi. Daha önce İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda 1. İhtisas Kurulu’nda başkanlık yapan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise mahkemenin talebinin rutin bir uygulama olduğunu ifade ederek “Bu olayda pek çok travma bulgusu var. Ama comodin kanı sulandırıcı bir madde. O yüzden bunu araştırmak, tanımlamak üzere tabii ki Adli Tıp Kurumu’na sorarlar. Vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar kapsamında uygulanan şiddetin tek başına ölüme sebep olup olmayacağı konusunda ya da kendisinde var olan bir hastalık veya kullandığı ilaçların ölümünü kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı konusunda değerlendirme isterler. Bazen öyle bir damar yaralanır ki comodin kullanmasa da yara ölümcül olabilir” dedi. Korkmaz’ın ölümü ile ilgili olarak hazırlanan iddianamede, 4’ü polis, 4’ü sivil 8 sanıktan Terörle Mücadele Polisi Mevlüt Saldoğan “kasten öldürme”, diğer sanıklar ise “öldürme suçuna yardım” ile suçlanıyor. Sanıklar hakkında 15 yıla kadar hapis istemi ile açılan davada Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek yanıt doğrultusunda suçlama değişebilecek. Eğer raporda ölmesinde Korkmaz’ın kullandığı ilacın etkisi olduğuı belirlenirse sanıklar hakkında suçlama TCK’nin 86. maddesi uyarınca “kasten yaralama” ve 87. maddesi uyarınca “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçuna dönüşebilecek. Bu durumda 7 sanık 1.5 yıl ile 4.5 yıl arasında hapis istemiyle, polis memuru Saldoğan ise 16 yıla kadar hapis istemi ile yargılanacaklar. hapis istendi 7 yıl Seçim Sistemiyle Tasfiye Başbakan hani o ünlü adı lazım değil son paketinde seçim sistemi üzerine bir “demokrasi seçeneği” sundu ya! Bu demokrasi seçeneği mi yoksa, yeni çoğunlukçuluk diktası denemesi mi? Seçim sistemi ve baraji üzerine bilgi sahibi olanlar yazıp çizdiler, biz de bilgilendik... Özetle, RTE’nin bugünkü sisteme seçenek olarak sunduğu, “Yüzde 5 barajlı daraltılmış bölge seçim sistemi” ile “barajsız dar bölge sistemi” geçen seçimlerde uygulanıyor olsaydı, AKP çok daha fazla sayıda milletvekili çıkartacaktı! Seçim sistemleri, iktidar partisinin hesaplarından bağımsız ele alınamaz... Demokrasiye, temsiliyete en uygun olacak, adaletli bir seçim sistemi üzerine tartıyma “safça ve kitabi” olur... Şüphesiz yüzde 10 barajı kabul edilebilir değildir... Barajı yüzde 3’e, 1’e indir! Meclis’te geniş bir siyasi katılım olsun ve millet de “işte benim meclisim” desin! Ama böyle bir durum yok, karşımızda diktatörlüğünü pekiştirmek için her yolu deneyen ve her aracı mübah sayan bir lider ve partisi var... Barajı düşürme önerilerinin hepsini bugüne kadar elinin tersiyle itti... Üstelik “bu seçim sistemini ben yapmadım, askerler yaptı” bile diyerek, suçu 12 Eylül generallerinin üzerine attı! Peki ama bu sisteme dayanarak iktidar oluyorsun, hem 12 Eylül anayasasına veryansın et, hem askeri anayasadaki en temel bir kurala, seçim sistemine sahip çık... “Eğer menfaatime ise yüzüm kızarmaz...” HHH Şimdi temel soruya gelelim: RTE neden o paketin içine seçim sistemi seçenekleri koydu? Neden işte bu sistemi öneriyorum, demedi? Ayrıca neden bunu bize soruyor ki, bugüne kadar hiçbir şeyi sormayan, hep bildiğini okuyan kişi, bize hangisini istersiniz, diye seçenek sunuyor? Gözlerim yaşardı bu “demokratik seçenek”ten ve tercih sormasından! Tabii görevimiz arka planını araştırmak ve neden diye sormak... HHH 1) Hangi seçim sisteminin uygulanacağına RTE karar verecek, kimsenin şüphesi olmasın... Burada da acelesi yok. Tabii, örneğin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir anayasada partili cumhurbaşkanı gibi bir değişikliği gündeme getirebilir ve seçim sistemini de (PKKBDP ile) pazarlık olarak içine monte edebilir. 2) RTE, önce cumhurbakanlığı mı yoksa başbakanlığa devam mı tercihini kesinleştirmeli... Çankaya ise tercih, hâlâ anayasada partili cumhurbaşkanı vb. seçenekleri gündemden düşmedi... Ama önünde fazla zaman yok, 10 ay sonra Çankaya için seçim var... 3) Ancak RTE’nin anayasada kendisi için değişiklik yapması da çok zor... AKP içinde ağır bir ihanetin ve hançerlenmenin tadını tadar... öyle üç milletvekili ile kalmaz bu iş... AKP milletvekillerinden, Gül ile görüşen görüşene... Murat Çelik’in Vatan’daki (geçen cuma) yazısı size bir fikir verebilir. HHH 4) Bunlardan bağımsız olarak genel seçimleri düşünelim: RTE, hangi seçim sistemi AKP’ye en çok milletvekili kazandıracaksa, o sistemi dayatacaktır. Anayasaya göre, seçim yasasındaki değişiklikler, bir yıl içinde yapılacak seçimlere uygulanamaz. Genel seçimlere 20 aydan daha az olduğuna göre, seçim yasasında değişikliğin 8 ay içinde yapılması gerekiyor... RTE 7 ay içinde hangi seçim sisteminin partisine daha yararlı olacağına karar verecek. 5) Yine 3 partinin + Kürt bağımsız adayların Meclis’e gireceğini ve AKP’nin de oy yüzdesinin düşeceğini varsayarsak, AKP daha az milletvekili çıkartacak... Kendisini izleyen partilerle arasındaki mesafe azaldıkça, yüksek oy alan partinin milletvekili sayısı, bu sistemde azalıyor. 6) Önümüzdeki 20 ayda ekonomik ve siyasi koşulların daha iyi olacağını sanmıyorum, yani iktidar tartışmalıdır. 7) AKP azalan oy oranına bakacak, daha çok milletvekilini hangi seçim sistemiyle çıkartabilirse, o sistemi dayatacak... RTE için demokrasi budur! 8) “Yüzde 5 barajlı daraltılmış bölge seçim sistemi” mi yoksa “barajsız dar bölge sistemi” mi... Bu iki sistemde de MHP Meclis’te gurup kuramama tehlikesiyle karşı karşıya. BDP parti olarak daha fazla milletvekili ile girebilir ve gurup da kurar. MHP’nin kaybedeceği milletvekillerini AKP toplar... Böylece geçen seçimlerdeki gibi çeşitli şantajlarla Meclis dışına itemediği MHP’yi yeni sistemle vurur... Dahası CHP bile milletvekili sayısını azaltabilir... 9) Öyle gözüküyor ki, bu dönemin en ince konusu AKP için seçim hesapları ve seçim yasası... ‘Özel bir çaba harcanıyor’ l İstanbul Haber Servisi Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ODTÜ Ormanı ve mahallelerinin tam ortasından geçirmeyi planladığı yol çalışmasını protesto etmek için 12 Eylül’de Kadıköy’de yapılan gösterilere katıldıkları gerekçesiyle ABD vatandaşı Sarah Elizabeth Perrich’in de aralarında bulunduğu 16 kişi hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” ve “görevi yaptırmamak için direnme” suçlarından 7 yıla dek hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Anadolu Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Taksim Gezi Parkı olayları kapsamında düzen lenen eylemlere destek vermek amacıyla sosyal medya üzerinden Kadıköy Altıyol Boğa heykeli önü ve Söğütlüçeşme metrobüs durağında toplanılacağı ve tüm yapıların buna davet edildiği belirtildi. İddianamede, toplanan grupların AKP Kadıköy İlçe Başkanlığı binası önüne yürüyeceği ve ilerleyen günlerde Kadıköy İskele Polis Merkezi’nin yanında bulunan bir parkta çadır kurmayı planladığı duyumunun alınması üzerine ilçe emniyet birimlerinin tedbir aldığı kaydedildi. 400 kişilik bir grubun 12 Eylül günü Kadıköy Boğa heykeli civarında toplandığının aktarıldığı iddanamede, “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Ahmet Atakan ölümsüzdür”, “Katil devlet hesap verecek” ve “Katil polis Kadıköy’den defol” şeklinde slogan attığı ifade edildi. Grupların Kuşdili ve Söğütlüçeşme caddeleri üzerinde oturma eylemi yaparak, caddeyi trafiğe kapattıklarının kaydedildiği iddianamede, çevik kuvvet ekiplerinin direnci kıracak şekilde kademeli olarak zor kullandığı grubun ihtar ve zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı direndikleri, cebir kullandıkları ve yüzlerini örterek kendilerini tanınmayacak bir hale koyarak güvenlik güçlerine karşı görevlerini yaptırmamak için direndikleri anlatıldı. 3 KASIM’DA YÜRÜYÜŞ ‘Hasta mahpus nöbeti’ İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, Samsun Bafra T Tipi Cezaevi’nde kalan ve hastalığı nedeniyle gözlerinde “ödem” oluşan siyasi tutuklu Adnan Öztel’in sağlık durumunun kötüleştiğini belirterek serbest bırakılmasını istedi. İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, Bingöl Cezaevi’nde şeker hastası Hasan Kaya’nın tedavi edilmediği için yaşamını yitirdiğini anlatarak hasta tutukluların serbest bırakılması için 3 Kasım günü tüm kentlerden Ankara’ya yürüyeceklerini ve Yüksel Caddesi’nde “hasta mahpuslar için yaşam nöbeti” tutacaklarını açıkladı. “Tecrit öldürüyor, F tipi hapishaneler kapatılsın” ve “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz, hasta tutuklular serbest bırakılsın” pankartları açılan eylemde “Tecrit işkencesine son” ve “Susma suça ortak olma” sloganları da atıldı. l Ünlü düşünürler Slavoj Zizek ve Alain Badiou, ‘Gezi Direnişi’nin Yeni Türkiye’nin habercisi’ olduğunu söyledi İstenen cezalar azalabilir ‘İktidar zeki olsaydı...’ CANAN COŞKUN CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği “Küreselleşme ve Yeni Sol” konferansında dünyaca tanınmış düşünürler Slavoj Zizek ve Alain Badiou’nun konuşmalarını dinledi. Badiou, Gezi Direnişi’ni “özgürleşme yolunda bir deney” olarak nitelerken Zizek “Türkiye’deki mevcut iktidar biraz zeki olsaydı sizin yanınızda olurdu” dedi. Alain Badiou konuşmasına Gezi Parkı olaylarına göndermede bulunarak “Yaşasın yeni Türkiye hareketi” sözleriyle başladı. Alain Badiou salondaki aşırı kalabalığın yeni Türkiye hareketinin başladığının en güzel kanıtı olduğunu ifade ederek “ Bugün Türkiye’de kapitalizmim kendisiyle ve benim ‘tuhaf, canavar, yaratık’ olarak nitelendirebileceğim İslami kapitalizmle karşı karşıyayız. Gezi Direnişi ile birlikte siz hem kapitalizmin kendisine hem de İslami hükümetin sizi ezmesine karşı çıktınız” diye konuştu. Slovenyalı dünyaca tanınan felsefeci Slavoj Zizek, Gezi Parkı Direniş’i ile Türkiye’nin en büyük başarı hikayelerinden birine imza attığını belirterek şöyle konuştu: “Siz Gezi ile beraber küreselleşmede sorun olduğunu ortaya koydunuz. Size oluşturulan ‘cennette sorunlar ve sıkıntılar var’ dediniz. Dünyada aslında ters giden bir şeylerin olduğunu siz Türkiye’den gösterdiniz. Türkiye’deki mevcut iktidar biraz zeki olsaydı sizin yanınızda olurdu. Demagojik oyunu nasıl oynayacaklarını bilmiyorlar. Sizin taleplerinizi başlangıçta yerine getirselerdi iş bu noktaya varmayacaktı.” Zizek konuşmasını “Gezi benzeri isyanların hepsinin özünde küresel kapitalizme verilen tepki vardır. Sizin yaptığınız gerçekten olağanüstüydü. Sevgili Başbakanınızın yaptığı gibi olaylar çözülmez. Aksine birlikteliğe iter. Unutulmamalıdır ki yara ancak yarayı açan tarafından iyileştirilir” ifadeleriyle sürdürdü. Konferansa yoğun ilgi nedeniyle kalabalık bir grup konuşmaları ayakta dinledi. Salon dışında uzun kuyruk oluşması nedeniyle sahnenin arka tarafı da dinleyicilere açıldı. Konferansı Kılıçdaroğlu ile birlikte Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, Bakırköy İlçe Başkanı M.Sait Fotoğraflar: Yücel de dinledi. VEDAT ARIK ‘Bizim bir taşımız bile yok’ İstanbul Haber Servisi Gözaltında kaybolan yakınlarının bulunması ve kaybedenlerin yargılanması için yıllardır Galatasaray’da her cumartesi oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, dünkü eylemlerinde eski bakanlardan Mehmet Ağar’ın “hapis cezası infazının durdurulması” kararına tepki gösterdi. Cumartesi Anneleri’nin 446. eyleminde, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak tarafından okunan basın açıklamasında, “Dersim’in adını geri vereceksiniz. Peki Dersimli kayıpların” denildi. Eylem, Bolu Komando Taburu’na bağlı askerler tarafından 14 Ekim 1994’te Dersim’in Taşıtlı (Toruk) köyüne yapılan operasyonda zorla götürülen ve bir daha haber alınamayan Nazım Gülmez’in ailesinin avukatlığını yapan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de katıldı. Aygün, “Ağar’ın yeniden cezasız bırakılması AKP’nin geçmişle yüzleşme konusunda samimi olmadığını gösteriyor” dedi. Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, Ağar’ın kayıplardan sorumlu olmasına karşın infazının durdurulduğunu ifade ederek “O nasıl istiyorsa öyle oluyor” diye konuştu. Gülmez ailesi adına konuşan Saraya Gülmez ise, Başbakan’a “Erdoğan bayramda annesinin mezarını ziyaret edecek. Biz hangi mezarı ziyaret edeceğiz? Bir taşımız bile yok” diye seslendi. mleri sırasında tutuklaİstanbul Haber Servisi Gezi eyle est bırakılması için serb nan gençlerin aileleri çocuklarının eylemi yaptı. Eyma otur kez 15. da ray’ tasa bu hafta da Gala rasyon kapsaope eki i’nd alles lemde aileler, Gülsuyu Mah ı istedi ve asın kılm bıra mında tutuklananların da serbest ının alınsilah ok troş elek 54 ce ğü’n ürlü Emniyet Genel Müd u’nca form Plat leri Aile klu ması kınandı. Gezi Direnişi Tutu babası Edirne F Tiç’un Tun an Has klu tutu mde yapılan eyle boşaltılarak aranmasına pi Cezaevi’nde koğuşların sık sık annesi de iki bayramdikkat çekti. Tutuklu Boran Atıcı’nın satarak “Evlatlarımıanım u ğun oldu uzak an dır çocuklarınd rımız suçsuz” dedi. zın peşini bırakmayacağız. Çocukla ‘Ç OC UK LA RI MI ZI GE Rİ VE Rİ N! ’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle