15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 B u g ü n D ü n y a Okuma Yazma Günü 3 milyon kişi okuma yazma bilmiyor FİGEN ATALAY Mızrak Çuvala Sığmıyor! Durduk yerde 25 şehidimiz daha oldu. Yüreğimizin dağlanması ve onulmaz ayrılık ateşi düşen ana ocakları artıverdi. El bombalarının sayım sırasında patlamış olmasının nedenini henüz bilmiyoruz. Pek de uzun olmayan dönemlerde düşürüldüğü iddia edilen uçak, karakol baskınları ve bombalanan kaçakçılar olaylarında olduğu gibi, bu olayda da bilmeme sürecimizin uzayacağı anlaşılıyor. Askerliklerini karargâhlar dışında yapanların bile bildiği konular var. Bombaların kör tapalı olarak sandıklarda, fünyelerin ise (bizim zamanımızda hermetitli denirdi) özel kutularda saklanması kurallarına ne oldu? Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sevdasıyla 2003 yılında imzaladığı patlayıcı maddelerin saklanması koşulları ile emniyet standartları yok mu sayıldı? Sorular çok ama henüz yanıtları yok! ??? Söylenenlerle yapılanlar arasında ve söylenenlerle söylenenler arasındaki zıtlıklar her gün biraz daha artıyor. En önemli örneklerden biri, son anayasa değişikliği kapsamına alınan ve “yargının bağımsızlığının sağlanmak istenmesi” diye savunulan girişimin ulaştığı nokta. BDP’li kimi milletvekillerinin silahları omuzunda asılı teröristlerle yol üstünde sarılıp kucaklaşmalarının yarattığı kızgınlık henüz geçmiş değil. İktidarın ilk gündeme getirdiği konu, bu milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması oldu. Ancak kaldırmanın da yolu yordamı var. Fezleke hazırlanıp gönderilmeli ki işlemler başlatılabilsin. Tam bu aşamada Başbakan Erdoğan açıklama yapıyor. “Yargıya gerekeni söyledik. Yargı gereğini yapıyor, biz de parlamentoda gereği neyse onu yapacağız.” “Nerede kaldı güçler ayrılığı, nerede kaldı yargı bağımsızlığı” sorusu da yanıt bekleyenler arasında. Son değişikliğin yargı bağımsızlığı amacıyla yapıldığına inandırılan ama açıklamadan şaşıranlara şaşırmak gerek. ??? “Destursuz bağa girmeye kalkışanlar” benzeri bir yaklaşımla Suriye sorununu çözmeye girişmenin siyasal ve ekonomik sonuçlarını yaşamak durumundayız. Suriye sınırında, sığınmacıların yerleştirilmesi için kurulan kamplara ilişkin değerlendirmeler, sığınmacılarla yapılan söyleşiler, kamplardan yerleşim yerlerine çıkanların yaptıkları ve kimlikleri konusundaki bilgiler neredeyse ciltlere sığmıyor. Özgür Suriye Ordusu’nun özellikle Apaydın kampına sığınan subaylar tarafından yönetildiği, hatta askeri eğitim verildiği yolundaki açıklamalar üzerine iki CHP milletvekili kampa girmek istedi. “Asker kişiler kimliklerinin açığa çıkmasını istemiyor” gerekçesiyle engellendiler. Yürütmenin yasamaya verdiği izinle TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve kimi üyeler kampa girebildi. Başkan gezi sonrasında kampta kadınlarla çocuklardan başka kimsenin olmadığı anlamına gelen bir açıklamayla yetindi. CHP milletvekillerine getirilen giriş yasağının gerekçesi de böylece havada kalmış oldu. Ne yazık ki Apaydın Kampı’yla ilgili resmi gerçeği de henüz bilemiyoruz. Böyle giderse bileceğimiz de yok. ??? ÖSYM’nin kamuyla ilgili sınavları dahil yaptığı sınavların sayıları yediye yaklaşanlar için ileri sürülen, yolsuzluk, usulsüzlük, belirli gruplara sızdırma iddialarının tartışılması sürüyor. Bir gün baktık ki hâkim ve savcı adayları için bu yılın 6 Mayıs’ında yapılan sınavlar iptal edilmiş. Biraz da mahcubiyetin yarattığı (yoksa yok mu?) bir grilikle gerekçesi açıklandı. Savcılık soruşturma açtı ama idareden ses çıkmadı. Oysa yürütmenin ilk iki kademesinin elinde yetkili denetleme kurumları var. YÖK’ün denetleme ve karar alma yetkisi de cabası. Öğrenilemeyecekler arasına bu sorun da ekleniverdi. ??? Mızrağı çuvala sığdırma çabaları, kimi destekçilerin de geri adım atmasıyla her gün biraz daha boşa çıkıyor... Dünya Okuma Yazma Günü’nde ülkemizde hâlâ 3 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilen 3 milyon kişi de herhangi bir okul bitirmiş değil. Her yıl dünyada yetişkin okuryazarlığıyla ilgili sorunlara dikkat çekmek amacıyla düzenlenen 8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü, ilk kez 1967 yılında UNESCO tarafından ilan edildi. Dünyanın çeşitli ülkelerinde, farklı duyuru ve faaliyetlerle vurgulanan Dünya Okuma Yazma Günü’nde okuma yazmanın bireyler ve toplum için olan önemine dikkat çekiliyor. Ülkemizde ise büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan milyonlar, hâlâ okuma yazma bilmiyor ya da okuryazarlık becerilerini yeterli bulmuyor. Buna karşılık toplumsal yaşam her geçen gün bizi daha ileri düzeydeki okuryazarlık becerileri kullanma konusunda zorluyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Türkiye’de okuma yazma bilmeyenlerin ya da az bilenlerin gündelik hayatlarında gereksinim duydukları okuryazarlık be AÇEV’de okuyaz cerilerini geliştirebilmelerine yardımcı olmak üzere hayata geçirdiği www.acevdeokuyaz.org adlı eğitim sitesi ile Türkiye’deki okuma yazma düzeyini yükseltmeyi amaçlıyor. Bu site, okuryazarlıkta farklı düzeylere sahip olan kişilere, istedikleri zaman istedikleri yerde okuduklarını anlama, kendilerini ifade etme, düşünme ve matematik becerilerini geliştirme fırsatı veriyor. Akademisyenler ve eğitim uzmanları tarafından hazırlanan www.acevdeokuyaz.org, beş farklı bölümden oluşuyor. Okuryazarlık becerilerini geliştirmek isteyenler için “Okuyorum”, “Anlıyorum” ve “Anlatıyorum” bölümleri, matematik becerilerini geliştirmek isteyenler için de “Çözüyorum” bölümü yer alıyor. “Okula hazırlık” adlı bölüm ise açık ilköğretim eğitimi almak isteyenlere yönelik olarak hazırlandı. Bu bölüm “Türkçe”, “Fen ve Teknoloji”, “Sosyal Bilgiler” ve “Matematik” alt başlıklarını kapsıyor. Temel okuryazarlığın yanı sıra kendini ifade etme, okuduğunu anlama gibi farklı becerilerin de geliştirilmesine yardımcı olan www.acevdeokuyaz.org, ayrıca yetişkinler için dijital ortamda gereken internet kullanımı ve bilgisayar becerilerini de geliştiriyor. Dışarıdan para girişi yavaşlarsa ekonomi takla atar diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztrak ‘Sıkıntılar altın şal ile kapanmaz’ MİYASE İLKNUR Türkiye, son altı aydan beri sadece terör ve Suriye politikasına odaklanmışken ekonomiden gelen tehlike sinyalleri ile üçüncü bir sorununun var olduğunu fark etti. Maliye Bakanı bu yılın büyüme ve bütçe hedefinin tutmayacağını ilan ederken Gelir Vergisi Kanun Taslağı’nda gelir artırıcı yeni enstürmanlara, yani dolaylı vergilere yöneleceklerinin sinyalini verdi. Suriye politikasının sonucu olarak ihracat ve turizm gelirleri geçen yılın altında kaldı. Vatandaşın kredi kartı borçları geçen yıla oranla katlandı. Ekonomideki bu olumsuz gidişi CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’la konuştuk: 2012’nin son aylarına yaklaşırken ekonomide tehlike çanları çalmaya başladı. Neler oluyor? Öztrak: Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. 2012 Türkiye için kayıp bir yıldır. AKP, 2009 krizinin ardından ekonomiyi sıcak paranın desteklediği borçla balon gibi şişirmiştir. Şimdi bu balon sönmektedir. Ekonomiden sorumlu bakanlar bu yıl büyümenin resmi hedefleri olan yüzde 4’ün altında kalacağını kabul etmektedir. Vatandaşın geliri artmayınca, sırtına yüklenen borcun altında ezilmeye ve hızla tüketimini kısmaya başlamıştır. Vatandaş borcu borçla çevirerek ayakta kalma telaşı içindedir. Vatandaşımız cebine girmeyen gelirini ipotek ederek yaşıyor. Ağustos ayının son günlerinde kredi kartı borcundaki artış yüzde 27. Taksitli kredi kartı borçlarındaki artış ise yüzde 40. Temmuzdan bu yana taksitli borç taksitsiz borcu geçti. Artık her 100 liralık taksitsiz borcun yanında 107 lira taksitli borç var. Ancak vatandaşımızın borçla gideceği alan da hızla daralıyor. Geçen yılın tamamında kredi borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısı 521 bin civarındaydı. Bu yılın daha ilk yedi ayında ise aynı sayı 656 bine geldi. 2009 krizinde bile borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısı 513 bin kişiydi. Şu anda durum 2009 krizinden daha vahim noktada. AKP tüm bunlara gözlerini kapadı. Ekonomi yönetiminde ciddi bir başıboşluk ve koordinasyonsuzluk var. Her bakan farklı telden çalıyor. Evet, herkes diğerini suçluyor. Öztrak: Bakın son olarak Maliye Bakanı çıktı bütçe açığı bu yıl tutmayacak dedi. Benzer açıklamalar Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı’ndan da gelmişti. Maliye Bakanı bunu dedikten hemen sonra Ekonomi Bakanı çıktı ekonomideki fren nedeniyle balatalardan koku geliyor, dedi. Maliye Bakanı frene basalım derken Ekonomi Bakanı ayağımızı frenden çekelim diyor. Bir yandan bütçe açığından ve yatırımcı bakanların harcamalarından şikâyetçi bir Maliye Bakanı, diğer yanda gaza basalım diyen bir Ekonomi Bakanı. Fark gece ile gündüz gibi. Halen küresel ekonomide hassas günlerden geçiyoruz. Ekonomi yönetiminde uyum özellikle böyle dönemlerde daha da önemlidir. Maliye Bakanı’nın bütçe açığına ilişkin uyarılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Öztrak: Maliye Bakanı’nın bu yıl bütçe açığının hedefin üstünde kalmasına yönelik gerekçeleri evlere şenliktir. Bakan memurlara ya 2012 Türkiye için kayıp bir yıldır 2012 yılının Türkiye için kayıp bir yıl olduğunu belirten CHP Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, hükümetin ekonomiden sorumlu bakanlarının bile bu yıl resmi büyüme hedefi olan yüzde 4’ün tutturulamayacağını kabul ettiğini söyledi. ha adil ve sağlıklı bir vergi sistemini oluşturmayan, harcamalarda etkinlik ve şeffaflığı sağlayacak tedbirleri almayan aksine mevcut tedbirleri işlevsiz bırakan, her yıl cin fikirlerle yarattığı bir defalık gelirlerle durumu idare etmeye çalışan AKP’den başkası değildir. Suriye krizi Türkiye’yi siyasi, diplomatik ve güvenlik alanında etkiliyor, ekonomiye etkilerini değerlendirir misiniz? Öztrak: Dışişleri Bakanı, BM’de yaptığı konuşmada Suriye’den Türkiye’ye yönelik mülteci akışının Türkiye’ye maliyetinin 300 milyon dolar olduğunu açıkladı. Hükümet kış aylarının gelmesi ve mülteci akışının devam etmesiyle bu maliyetin daha da artacağından korkmaya başlamış görünüyor. Yine başta Suriye’ye sınırı olan illerimiz olmak üzere bölgeye yakın tüm illerimizde şikâyetler artıyor. Gelen güncel veriler illerimizin bu şikâyetlerinde haksız olmadığını gösteriyor. Geçen yılın ilk sekiz ayında Suriye’ye komşu veya yakın olan 10 ilin bu ülkeye yaptığı ihracat 260 milyon dolardı. Bu yıl illerimizin ihracatı 168 milyon dolar düştü ve 92 milyon dolara indi. Bu gerilemeden en çok Şanlıurfa, Gaziantep, Osmaniye ve Hatay illerimiz etkilendi. Bazı illerimiz kayıplarını başka ülkelere yönelerek telafi etmeye çalıştı ancak burada da kaçan fırsat maliyetini gözden kaçırmamak lazım. Adıyaman, Şanlıurfa, Kilis, Hatay gibi illerimiz bunu da yapamadı. Tüm bunlar bölge ekonomisini çok olumsuz etkiledi. Bu bölgede yer alan işletme ve esnaflarımızın KDV borçlarının ertelenmesi, esnafın son bir yılda esnaf ve kredi kooperatiflerine birikmiş borçlarının terkinine yönelik kanun teklifimiz TBMM’de bekliyor. Hükümet ise tatile devam ediyor, Meclis’i çalıştırmıyor. Meclis bugün toplanıp, bu sorunlara çözüm bulmayacaksa ne zaman bulacak? AKP, ihracattaki sıkıntıların üstüne altın ticareti şalını örterek durumu idare etmeye çalışıyor. İran’a yapılan altın ticareti tartışmasına ne diyorsunuz? Öztrak: Tartışma yaratmaması mümkün değil. Dünyanın neresinde olursa olsun 7 ayda altın ihracatı yüzde 372 arttıysa ve bu ihracat tek bir ülkeyle yapıldıysa o ihracat sorgulanır. Temmuzda, geçen yıla göre, dış açıktaki düzeltmenin yarısı altın ticaretinden geliyor. TÜİK’in altın dahil 12 aylık ihracat rakamı temmuzda 144.7 milyar dolar civarında. TİM’in altın hariç ihracat rakamı ise 136 milyar dolar. Aradaki fark 8.7 milyar dolara ulaştı. TÜİK ve TİM rakamları arasındaki makas daha önce hiç bu kadar açılmamıştı. Bu ihracat mı yoksa altınla ödeme mi? Bunları birinin açıklaması gerek. Bunları açıklamakla yükümlü bakan, kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapmak yerine bu ticareti sorgulayıp anlamaya çalışanları ahlaksızlıkla suçluyor. Eğer bir bakan demokrasilerin olmazsa olmazı olan saydamlığın gereğini yapacağına, açıklama isteyenleri ahlaksızlıkla suçluyorsa o bakan işini doğru yapmıyor demektir. pılan maaş zamlarını, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarındaki artışı bahane gösteriyor. Bakan bu ifadeleri ile memurlarımızı ve emeklilerimizi bütçedeki açığın sorumlusu olarak gösteriyor. Yine sağlıkta dönüşüm yaptım diyerek yıllardır övünen AKP; artık sağlık harcamalarındaki artıştan şikâyetçi. Maliye Bakanı’nın büyükşehir belediyelerinin metro yatırımlarının Ulaştırma Bakanlığı’na devrinden de şikâyetçi olduğu görülüyor. Maliye Bakanı bu devir yapılırken neredeydi? Hangi ülkenin bakanıydı? Bu devir sürecinde CHP’nin tüm uyarıları göz ardı edildi. İktidara ait bazı büyükşehir belediyelerini kurtarmaya yönelik bu operasyona Maliye Bakanı neden o dönemde sessiz kaldı? Maliye Bakanı başarısızlığın sorumlusunu arıyorsa kendisinin de üyesi olduğu AKP iktidarına bakmalıdır. Son 10 yıldır iktidarda olmasına karşın da İllerimizin şikâyetleri artıyor İMZA KAMPANYASI YAPMIŞLARDI Hassas günlerden geçiyoruz VATANDAŞ BORCUN ALTINDA KALIR 2012’nin sonuna yaklaşıyoruz. 2013 için beklentiniz neler? Ekonomide temel riskler nerede? Öztrak: Küresel ekonomi halen kırılgan. 2013’ün zor bir yıl olacağı anlaşılıyor. İhracat yavaşlıyor. Petrol fiyatları tahminlerin üzerinde seyrediyor. Ekonomi tahminlerin üzerinde daralıyor. Hükümet de bunu kabul ediyor. Başbakan yardımcısının bu konuda açıklamaları var. Hükümet henüz 201315 dönemine ilişkin orta vadeli programı çıkaramadı. Oysa kanunen bunun eylül ayının ilk hafta sonuna kadar Bakanlar Kurulu’nda kabul edilmesi gerekiyor. Bütçe süreci 2006’dan beri süresinde başlatılamıyor. AKP bu yılda aynı geleneğini sürdürecek. Oysa belirsizliklerin arttığı bir dönemde karar alıcıların önlerini görmesini sağlayacak programların önemi artar. Sonuçta özel kesim kendi bütçesini ve mali planını hükümetin hedeflerine bakarak belirliyor. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ödemesi gereken kısa vadeli dış borç 144 milyar dolar. Reel kesimin döviz açık pozisyonu 126 milyar dolar. Dışarıdan para girişi yavaşlarsa ekonomi takla atar. Vatandaş borcun altında kalır, evinin tapusunu, arabasının ruhsatını bankalara kaptırır. Tabii bir de Suriye krizi ve bunun yaratacağı olumsuz etkileri düşünmek gerek. Hükümet her şeyi ABD ve AB merkez bankalarının yeniden para basacağı umuduna bağlamış görünüyor. Ancak bu paranın Türkiye’ye gelip gelmeyeceği ve gelirse ne kadar süreceği de şüpheli. Türkiye, yeni bir büyüme stratejisine geçmeden bu sorunlardan çıkamaz. Yine ekonomiyi bütçe dengesi ile dış denge arasındaki ödünleşmeden kurtaracak politikalara ihtiyaç var. Bunları ancak CHP yapabilir. 4+4+4 Ankara’da ev kurşunlattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Hüseyin Gazi Mahallesi’nde yaşayan Yılmaz ailesi, mahallelerindeki ortaokulun imam hatipe dönüşmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirmek adına imza kampanyası başlattı. Mahalle çoğunluğunun rahatsızlığı nedeniyle toplanan yaklaşık 800 imza, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine gönderilerek kararın iptal edilmesi istendi. Okulun önünde açıklama yapan Yılmaz ailesinin evine gece 01.00 sularında kimliği belirsiz kişilerce pompalı tüfekle ateş açıldı. Dükkânları ve evlerinin camları kırılan Yılmaz ailesinin iki çocuğu ölümden kılpayı kurtuldu. Anne Tülay Yılmaz, “Bu yapılan saldırı sadece bizim ailemize değil, tüm mahalleye yapılmıştır. Ben çocuğumu imam olsun diye büyütmedim. Çocuklarımın kafasına en ufak karanlık düşünce yerleştirmedim, kimsenin de yerleştirmesine izin vermem” diye konuştu. Olayı protesto etmek isteyen siyasi parti ve sivil toplum örgütleri, dün Yılmaz ailesinin evinin önünde toplandı. CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, CHP Altındağ İlçe Başkanı Ozan Vural da eyleme destek verdi. 10 milyar dolar finansmana ihtiyaç var Bir de buna cari açığı ekleyin ekonomide çarkların dönmesi için yaklaşık 210 milyar dolar finansmana ihtiyaç var. Merkez Bankası’nın kasasındaki para bunun yarısını bile karşılamıyor. Dolayısıyla finansman kanallarında yaşanacak bir sıkıntının ekonomiye maliyeti yüksek olur. 2 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle