15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Bu yıl 321 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek 22. Akbank Caz Festivali geniş yelpazesiyle dikkat çekiyor Cazın tüm renkleri TEÇCA’NIN DÜZENLEDİĞİ ATÖLYE Çevirmenlerin Cunda buluşması Kültür Servisi 7. Uluslararası Türk Edebiyat Çevirmenleri Cunda Atölyesi (TEÇCA) Cunda, Ayvalık HarvardKoç Üniversitesi, SevgiDoğan Gönül Osmanlı Araştırmaları Enstitüsü’nde gerçekleşiyor. 2006’dan bu yana Boğaziçi Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ortaklığında aynı mekânda düzenlenen Atölye, 2010’dan bu yana AB’nin Kültür Programı dahilinde LAF (Literature Across Frontiers) kuruluşu tarafından da destekleniyor. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Saliha Paker tarafından kurulan ve Paker’in yanı sıra Mel Kenne, Prof. Dr. Şehnaz Tahir Gürçağlar, Amy Spangler, Yrd. Doç. Cemal Demircioğlu’ndan oluşan bir yürütme kurulu tarafından yönetilen TEÇCA, altı yıldır Türk edebiyatının İngilizceye çevirisini ve yayımlanmasını destekleyen etkinlikler yürütüyor. Her yıl on günlük bir süreyle çevirmenleri, yazarları Şair Gülten Akın ve Prof. Dr. Saliha ve şairleri Paker TEÇCA’nın açılış töreninde bir araya getiren ve amaçlarından biri de yeni bir çevirmen kuşağının yetişmesi olan atölyede ortak çeviri çalışmaları, çeviri konulu söyleşiler ve okumalar yapılıyor. Atölye bu yıl, 5 Eylül 2012 günü onur konuğu şair Gülten Akın’ı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Yardımcısı Ümit Yaşar Gözüm’ü misafir eden bir buluşmayla açıldı. Açılışta Gülten Akın’ın 50 yıla yayılan şairlik serüvenini kapsayan şiirlerden oluşan bir seçki hazırlayan TEÇCA katılımcıları Saliha Paker ve Mel Kenne önderliğinde Akın’ın şiirlerinden Türkçe ve İngilizce okumalar yaptı. Atölye 10 Eylül’de öyküleri bu yılın çeviri programında bulunan yazar Mine Söğüt’ü, 12 Eylül’de de şair Güven Turan’ı konuk edecek. Atölye çalışmaları 14 Eylül’de sona erecek. Kültür Servisi Türki ? Norveçli ünlü piyanist Ketil Bjørnstad, Lübnanlı trompet ustası İbrahim Maalouf, Hindistanlı caz ye’nin en uzun soluklu festivallerinden Akbank Caz müzisyeni ve besteci Rudesh Mahanthappa gibi farklı coğrafyaların müzisyenlerinin bir araya geleceği Festivali, 22. yılında arala festivalde, Yunan piyanist ve besteci Eleni Karaindrou da Theo Angelopoulos filmleri için bestelediği rında Eleni Karaindrou, eserleri seslendirecek. İbrahim Maalouf, Anthony Braxton & Diamond Curtain Wall Quartet, Gregory Porter ve The ACT Jubilee Night’ın da olduğu, cazın yıldız isimlerini ağırlamaya hazırlanıyor. 321 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek festivalin programı, önceki akşam Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı’nın ev Jen Eleni sahipliğinEnsthomas Karaindrou de Hilton ParkSA Otel’de gerDuyarlar & Time of Spring, Quartet, The çekleştirilen Önder Focan & ACT Jubilee bir basın Meltem Ege GroNight gibi önemtoplantısı ile upSongbook, Isli isim ve topluaçıklandı. lak Köpek & Serra luklar yer alıyor. Toplantıda Yılmaz, Konstrukt, Yu“Ses ve Gökonuşan Harodny & Hezarfen Ensemrüntüye Dair kan Binbaşgil, bu yıl ilki ger Bir Buluşma” ble” konserleri yer alacak. raf Festival ayrıca, “Caz&Dans” çekleştirilecek “Liselerde Caz bölümünde güy a l a etkinliğine ev sahipliği yapaAtölyeleri” ve dördüncüsü ya nümüzün en rın mü cak. pılan “Kampusta Caz” et önemli film ve zisyenlerikinliğinden bahsederek “Lise tiyatro müziği 22. Akbank Caz Festivali nin bir araya ge kapsamında pek çok farklı pave üniversite çağındaki genç bestecilerinden bileceği festival nel ve atölye çalışması da gerlere ulaşmayı, onlara caz ri olan Yunan pide, “Cazın çekleştirilecek. “Şapkada Caz müziğini tanıtmayı ve sev yanist ve besteci Tüm Renkle Devrimi”, “Çocuklarla Caz”, dirmeyi amaçlıyoruz” dedi. Eleni Karaindrou, ri”, “Keşif “Tap Away”, “Eşliğinde Derya Bigalı ise “Festival, Theo Angelopoulos Yolculukları” Kokteyl”, “Beden Müziği ve klasik cazdan avangart tını filmleri için besteleve “Hollanda Caz”, “Mavi Loves Jazz” ve lara, dünya müziklerinden diği eserleri seslenMüzik Atlası” “Drum & Bass Magazine elektronikanın sınırlarına direcek. İbrahim bölümlerinin Gitar Dergisi” atölyelerinin Norveçli ünlü pidek uzanan işitsel tecrübeMaalouf yanı sıra, yanı sıra, “Caz Coverları”, yanist Ketil Bjørnslerle takipçilerine geniş bir “Türk Cazı “Serbest Müzisyenlerle Sohçeşitlilik sunuyor” diyerek tad, Lübnanlı tromnın Usta ve betler”, “Türkiye’de Caz pet ustası İbrahim festivalin programını tanıttı. Genç Yetenek Eğitimi”, “Mesleğim Dışında Festivalin “Cazın Ustala Maalouf, Hindistanleri” bölümünde, Sadece Caz”, “Türkiye’de rı” bölümünde The ACT Ju lı caz müzisyeni ve bes“Erkan Oğur Ana Cazın Öyküsü” bu atölyelerbilee Night ve Anthony Brax teci Rudesh Mahanttolian Blues, Baki den bazıları. ton Diamond Curtain Wall happa gibi, farklı coğ ‘Güneşin ve Ateşin Tadı’ Gaziantep denilince (bu kent dışında yaşayanlar için elbet) akla ilk gelen yiyecekler oluyor: Fıstık, baklava, kebap, lahmacun… Gerçi kenarından kıyısından şimdi Zeugma, bir de son olaylar nedeniyle terör girdi devreye; ama yine de “Gaziantep mutfağı” başı çekiyor. Yemek kültürü son zamanlarda önemsenmeye başlandı. Neredeyse bütün televizyon kanallarında bu alanda programlar, gazetelerde köşeler var. Azımsanmayacak sayıda kitap da yayımlanıyor. Bu kitaplardan biri, yeni çıkan “Güneşin ve Ateşin Tadı”… Gaziantep Ticaret Odası Aylin Öney Tan’ın editörlüğünde bir kurula hazırlatmış, Yapı Kredi Yayınları da son derece özenli bir “görsel şölen” olarak sunmuş. Ek olarak da kitaba bir DVD eklenmiş. Kitabı hazırlayanların (Ayten Köylüoğlu, Sermin Ocak, Özden Özsabuncuoğlu, Ragıp Güzelbey, Gonca Tokuz) bir bölümünü yakından tanıyorum. Amaçlarının sadece “yemek tarifi” vermek değil, bir kültürü yaşatmak olduğunu da biliyorum. Gaziantep Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan şöyle diyor: “Eşsiz bir mutfak kültürüne sahip Gaziantep’te yemek yapmak adeta bir sanat, bu topraklarda yetişen malzemelerin hünerli ellerde şekillenmesi ile oluşan olağanüstü tatların izini sürmek ise eşsiz bir deneyimdir. Kitabı hazırlamaktaki hedefimiz, bu deneyimi herkesle paylaşmak, nesilden nesile taşımak ve bu kültürel hazinemizi gastronomi turizmi aracılığıyla katma değere dönüştürebilmektir.” ??? Gaziantep mutfağının belki de en önemli özelliği, yine Mehmet Aslan’ın belirttiği gibi, “Sofra öncesi ve sofraya gelme sürecindeki dayanışma ve işbirliğidir. Kışlık kuruluk hazırlamaktan şire yapımına, bayramda yuvarlama yapmaktan sahre sefasına kadar emek ve eğlence birlikte paylaşılır. Mutfakta kullanılan kazanların, kasabın satırının, aşçının bıçağının, kebabın şişlerinin yapımı ve bakır araç gerecin işçiliği kadar kat kat incecik açılan baklavanın ustalığı da ince bir zanaatkârlık işidir.” ??? Önemli bir özellik daha: Bütün kentin yemek sürecine katılması… Önsözden bir alıntı: “Kasap evin uzantısıdır, mahalle fırını mutfağın ocağı gibidir. Esnaf, pişirilecek yemeğe göre vereceği malın niteliğini bilir. Bulgur, dövme, pirinç, firik, nohut ısmarlanırken yapılacak yemek hatırlatılır, aktar her evin damak zevkine göre baharat karışımını ayarlar. Kasaba etin cinsi değil, yapılacak yemeğin adı söylenir. Gaziantep’te ev, çarşı, pazar, manav, kasap, mahalle fırını arasında kendiliğinden tıkır tıkır işleyen bir düzen vardır. Sanki sihirli bir el, tüm bir kenti mükellef bir sofra kurmak için yönetmektedir…” ??? Gaziantep mutfağı, kültür olarak değilse bile, yemek olarak birçok kentimize yayıldı. Yuvarlamayı, analıkızlıyı, çeşitli kebapları birçok yerde yiyebilirsiniz. Canerikli yaprak sarmayı, omaçı, ayva dolmasını, vişne kebabını Gaziantep dışında tadabilir misiniz, orasını bilemem. Kitaptan yararlanarak belki siz deneyebilirsiniz. Başta belirttiğim gibi, 163 “tat” “Güneşin ve Ateşin Tadı”nda görsel bir şölen olarak sunuluyor. Yemek kitaplarına özel bir merakım yok ama bu kitabı karıştırırken yukarıdaki alıntılarda belirtilen görüşlerin ne kadar doğru olduğunu gördüm. Yemek kültürüyle ilgileniyorsanız ya da yemek yapmaktan hoşlanıyorsanız, ilk önereceğim yapıt bu olacak. Sadece mutfağınız değil, kitaplığınız da zenginleşecek. Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Kesik Başlı Kadın’ın hazin hikâyesi Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yenilendiği yıkım çalışmaları sırasında kaldırılan Zerrin Bölükbaşı’nın ‘Figür’ adlı heykeli yıpranmış bir halde CEREN ÇIPLAK Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi bir süredir tiyatroların özerkliği için eylemlere sahne olurken hemen yanı başındaki Zerrin Bölükbaşı’nın “Figür” adlı beton heykeli vandalizme sahne oluyor. İlk mekânı Harbiye’deki Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun önü olan heykel, 2008’de Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yenilendiği yıkım çalışmaları sırasında kaldırılmıştı. Ardından, Harbiye Radyoevi’nin arka tarafına, özensiz bir şekilde yapılmış bir beton kaide üzerine yerleştirilen heykel, bugüne kadar hiçbir bakım ve onarım görmediği için oldukça hasarlı ve yıpranmış bir halde. Etrafı çöplerle çevrili olan heykelin üzerindeyse sanatçısı, ismi ve yapım yılını gösteren herhangi bir bil gi levhası yok. Heykel onarılmadığı takdirde, yakın zamanda tamamen tahrip olacak. 1973’te Muhsin Ertuğrul Sahnesi önüne yerleştirilen heykel, başının üst kısmı burun hizasından koparılarak zarar verildiği için, “Kesik Başlı Kadın” olarak anılmaya başlamıştı. Daha bir yılını doldurmadan Harbiye Orduevi’nin bahçesinde demir parmaklıklar arkasında kalan heykel, o zamandan bu yana oradan oraya sürüklendi. 40 yaşındaki heykelin “resmi” hikâyesi 1972’de, İstanbul Valiliği tarafından Cumhuriyet’in 50. yılı nedeniyle “Cumhuriyet’in 50. Yılını Kutlama Komitesi” kamuya açık alanlara çağdaş heykellerin yerleştirilmesi için düzenlediği yarışmayla başlıyor. Hüseyin Gezer, Mustafa Aslıer ve danışman olarak komitede yer alan Şadi Ça lık’ın oluşturduğu kurulun seçtiği 20 heykeltıraş İstanbul için 20 eser üretiyor. Aralarında Kuzgun Acar, Ali Teoman Germaner, Ferit Özşen, Füsun Onur’un eserlerinin de bulunduğu bu 20 heykelden bir kısmının günümüze ulaştığı, bir kısmının da sürgün edildikleri parkların sapa noktalarına terk edildiği diğerlerinin ise bakımsızlıktan yıprandığı ve tahrip edildiği belirtiliyor. Zerrin Bölükbaşı’nın heykelinin onarımı için de mücadele veren fotoğraf sanatçısı, aynı zamanda sanat tarihi araştırmaları yapan Ferda Çağlayan, 1973’te sınırlı sayıda figüratif anıtheykelin yer aldığı İstanbul’da, bir anda anıt mantığını aşan 20 serbest ve soyut heykelin kamusal alanda yer bulmasının, heykel tarihimiz açısından bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor. DATÇA SİNEMA VE KÜLTÜR FESTİVALİ Festivale hüzünlü veda SİBEL ÇORBACIOĞLU DATÇA Bu yıl 7’ncisi yapılan Datça Altın Badem Sinema ve Kültür Festivali, önceki gün düzenlenen “Tunç Başaran Gecesi” ile sona erdi. Üç gün süren festival kapsamında açılış gecesinde Filiz Akın onur ödülü, Umur Bugay ise emek ödülünü alırken festivalin ikinci güTunç Başaran’a onur ödülünü nünde “Sadri M. Alabora ve S. Yöntem sundu. Alışık Gecesi” düzenlendi. Meral Çetinkaya’nın emek ödülü aldığı gecede Sadri Alışık, oyuncu eşi Çolpan İlhan ve sanatçı dostları tarafından anıldı. Afyonkarahisar’da yaşanan patlama ve ölüm haberleriyle hüznün hâkim olduğu final gecesinin başlangıcında ise Belgesel Film Yarışması’nın kazananları açıklandı. Veysel Akşahin’in birinciliğe değer görüldüğü “Hala” isimli belgeselin gösteriminin ardından yönetmen Tunç Başaran, Selçuk Yöntem ve Mustafa Alabora’nın elinden onur ödülünü aldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle