15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER Terör, kadına şiddet, kürtaj, eğitim derken şimdi de TSE’nin ‘helal’ sertifikasına ortak olacak Sabotajın En Büyüğü Afyon’daki patlama haberi üzerine ilk anda herkes aynı soruyu sordu: Acaba sabotaj mı? Sabotaj olmadığı söylenince herkes rahat bir nefes aldı. Neden? Sabotaj olmayınca olayın vahameti azalıyor ya da giden canlar geri mi geliyordu? Cuma sabahı Melih Aşık’ın “Açık Pencere”sindeki “Çöküş kuramı...” yazısını okuyunca, önceden de var olan görüşüm pekişti ve kendi kendime mırıldandım: Evet sabotaj, hem de sabotajların en büyüğü, en vahimi, Dilerseniz söz konusu yazıdan kısa bir alıntı ile açıklayalım görüşün nedenini: “Profesör Celal Şengör, hocası Doğan Kuban’ın ‘Ani Çöküş Kuramı’nı şöyle özetliyor: Cehaletin egemen olduğu toplumlarda, toplum mekanizmasının orasında burasında aksaklıklar baş gösterir ve sonunda tüm aksaklıklar bir araya gelerek toplumu birdenbire çökertir. Dışarıdan bakan bu çöküşün aniden ortaya çıkan sebeplerle olduğunu sanacaktır. Halbuki cehalet uzun zamandan beri toplumu içinden kemirerek dayandığı payandaları yok etmektedir. Bu süreç kritik noktaya ulaşınca toplum küt diye çöker...” Bir toplumu bu hale düşürmek, gerçekten sabotajların en büyüğü ve vahimidir. ??? Olaya “Çöküş Kuramı”nın ışığında yaklaştığınız zaman, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun sözlerinin ardındaki hikmeti de kavrıyorsunuz. Hindistan’da, Pakistan’da da sıkça yaşanan, olaylar gibi bir olay, diyor Bakan. Çağrışım ilginçtir ve itiraf etmeliyim ki, büyük “kaza(!)”ların neden sıklıkla belirli ülkelerde meydana geldiği sorusu aklımı kurcalayıp durmuştur hep. Oysa yanıt her zaman gözlerimizin önünde durmaktaydı. Pakistan’da, Afrika’da demiryolu ya da su yolu ulaşımında insanların nasıl istiflendiklerine bakmak kazaların boyutlarının nedenlerini anlamaya yeterdi. Her ulaşım aracında, aracın özellikleri de göz önünde bulundurularak, ne kadar yolcu alınacağı, ne hızla seyredeceği bilimsel verilerle saptanır ve ona uyulur. Gelişmiş toplumların bu kurallara uymaları fanteziden değil, zorunluluktandır. Ama cehaletin egemen olduğu toplumlarda, insanlara zorunluluğun bir fantezi olmadığını anlatmak güçtür. Ne kadar nefes tüketseniz yanıt hazırdır: Bişşşiyy olmaz abiii!!!!. Halbuki bir şey olur, belirli nedenler bir araya gelince aynı sonuçları doğurur. “Bişşiyyy olmaz abiii” zihniyeti neden sonuç ilişkisinin reddidir. Bir toplumda, “bişşiyy olmaz abi” tekerlemesi egemense bilin ki, cehalet egemendir. ??? Yalnız son olaya değil, Apaydın kampından, Uludere faciasına, Afyon’da patlayan mühimmattan, Gaziantep’te patlayan bombalara kadar bütün olayların mekanizmasını çöküş kuramı ile açıklamak mümkündür. Burada, kurumların payandalarını kemirenin cehalet ve gaflet değil, kasıt, hatta kimilerine göre ihanet olduğunu söyleyenlerin çıkacağını biliyorum. İlk bakışta onlara hak vermemek mümkün değil, gibi görünebilir. Ancak biraz daha düşününce hepsinin temelinde cehaletin yattığı görülecektir. Bir toplumun, bütün payandalarının kemirilmesine böylesine seyirci kalması, hatta kimi zaman alkış tutması cehaletten başka neyle açıklanabilir ki? O cehalet ki, kendisinden ve sonuçlarından bihaber olduğundan, tedavisi de yoktur. Bir toplumu cehalete mahkum etmek, ona yapılabilecek sabotajların en büyüğüdür. Cehalet takdiri ilahi değildir ve olamaz da. Afyon faciasının ardından, “sabotaj mı”dan sonra en çok sorulan soru da şuydu: İstifa etmeyecekler mi? Hayır etmeyecekler. Neden mi? Etmeyecekler, çünkü demokrasi diye sunulan cehalet toplumlarında “istifa” değil, “istifade” kurumu vardır. Her derde deva Diyanet! FIRAT KOZOK ANKARA Kürt sorunundan kürtaj tartışmasına, kadına yönelik şiddetin önlenmesinden ulusal gün ve bayramlara kadar yaşamın her alanında “fetva” vermeye başlayan Diyanet, şimdi de TSE’nin “helal” sertifikası verdiği ürünlere logo basacak. TSE yetkililerinin verdiği bilgiye göre, yakında uygulamaya geçmesi beklenen düzenleme ile bundan sonra Helal Gıda Sertifikası verilen ürünlerin üzerlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı logosu da yer alacak. TSE ile DİB’in Temmuz 2011 tarihinden itibaren başlayan “helal gıda” işbirliği yakında ortak logo ile bir ileri seviyeye çıkacak. TSE tarafından incelenen ürünlerin içindeki tüm katkı maddeleri ve ana malzemeler için Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan tek tek “helaldir” yazısı alan TSE, bu belgeyi sertifika verdiği kuruluşun dosyasına koyuyordu. Ancak Ortadoğu ve Arap ülkeleri başta olmak üzere ÖZKES: ÜLKENİN DEĞİL AKP’NİN DİYANET’İ. FİLİZ: ŞEYHÜLİSLAMI BİLE GERİDE BIRAKTI CHP’nin ilahiyatçı milletvekili İhsan Özkes, AKP iktidarının Diyanet İşleri Başkanlığı’nı “toplum mühendisliğinin taşeronluğuna taşıdığını” belirterek “Diyanet de bu sürece kucak açıyor ve ülkenin değil, AKP’nin Diyanet’i olma yolunda hızla ilerliyor” dedi. Özkes, Diyanet’in TSE ile birlikte helal gıda damgası basmasının da kabul edilemeyeceğini belirterek “Diyanet ne kadar helal yiyor ki TSE’nin sertifika verdiği firmalardan gelen itirazlar üzerine Diyanet de bundan sonra doğrudan sürece katılacak. Çalışma ile ürünlerin üzerinde Diyanet’in fetvasını simgeleyen bir logo bulunacak. Diyanet İşleri Başkanlığı, özellikle son 2 yılda terörden kürtaj tartışmasına, kadına yönelik şiddetin önlenmesinden ulusal bayramlara kadar birçok konuda “fetva veren” kurum haline geldi. İşte Diyanet’in rol aldığı konulardan bazıları: Kürtaj fetvası: Hükümet dindar yurttaşların kürtaj konusundaki desteklerini alabilmek için Diyanet’i de devreye soktu. Çocuklara umre turu: Başkanlık, yarıyıl tatilinde MEB’e bağlı tüm okullardaki öğrenciler, velileri ve öğretmenler için özel umre turu planladı. Teröre karşı mele: Diyanet terörle mücadelede de “melelerle” rol aldı. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hiçbir akademik eğitimi ol millet için helal gıda önersin?” diye sordu. Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz de, İslamda bir gıdanın helal ya da haram olup olmadığının çok net çizgilerle belirlendiğini, bunun için Diyanet’in ayrıca çalışma yapmasına gerek olmadığını vurguladı. Filiz, “Osmanlı’da bile şeyhülislamlık makamı topluma, devletin işleyişine bu kadar müdahil olmamıştı” dedi. kanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı aile yapısının güçlendirilmesi için başlatılan proje ile bakanlığa bağlı kuruluşlarda öncelikle ulusal ve dini günlerde ahlaki, dini ve milli duyguları geliştirmeye yönelik ortak çalışmalar yapılacak. Okul için imam iknası: Cumhuriyet’in kamuoyuna duyurduğu bir başka proje kapsamında da imamlar okula gönderilmeyen çocukların ailelerine yönelik ikna turlarına katılmaya başlamıştı. mayan ve mele diye tanınan kişiler halk üzerinde etkili oldukları gerekçesiyle sözleşmeli olarak göreve başlatıldı. Kadına yönelik şiddete de imza: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokolle, toplumun kanayan yarası olan kadına yönelik şiddetin durdurulması konusunda da Diyanet’e rol verildi. Milli bayramlara dini ayar: Yine Aile ve Sosyal Politikalar Ba ALİ DEMİR’DEN SAVUNMA İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YÖK, TALİMATI YERİNE GETİRDİ ÖSYM’yi eleştirmek art niyetmiş ? Göreve geldiği günden bu yana kurumun yaptığı her sınav tartışma konusu haline gelen ÖSYM Başkanı Demir, sızıntı iddialarını art niyet olarak değerlendirdi, ‘Azimli yürüyüşümüz devam edecek’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, 2012 KPSS ile ilgili sızıntı iddialarının KPSS’nin kaldırılmasına yönelik olduğunu belirterek “ÖSYM’nin, sınavın tüm merkezlerde adil ve eşit yapıldığından hiçbir kuşkusu yok. Bu nedenle sınavın iptali söz konusu değil” dedi. Demir’in sızıntı iddiaları ile gündeme gelen 2012 KPSS’ye ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamalar şöyle: Sınav iptali söz konusu değil: Bazı grupların ÖSYM’yi ve KPSS’yi tartışma gayretinin de KPSS’nin kaldırılmasına yönelik bir kamuoyu oluşturma çabası olduğu düşünülmekte. ÖSYM’nin, sınavın tüm merkezlerde adil ve eşit yapıldığından hiçbir kuşkusu yok. Bu nedenle sınavın iptali söz konusu değil. Haber yapmak art niyet: Merkezimizin tüm şeffaflık ve bilgiyi kamuoyuyla paylaşmak çabalarına rağmen kuşku dolu ifadeler kullanılarak sınava ilişkin haber yapmak, ÖSYM’yi şeffaf olmamakla suçlamak, bir art niyet göstergesidir. Ancak hak ve adalet ölçüsüne göre sınav yapma, bilimsel yöntemler ışığında ölçme değerlendirme ve yerleştirme çalışmalarını yürütme çabası içerisindeki ÖSYM’nin bu uğurdaki azimli yürüyüşü, bu türden maksatlı haberlere rağmen devam edecek. Üniversitede alkol yasağı ? Başbakan Erdoğan ‘alkol alıp kafayı mı bulacaklar?’ dedi. YÖK, üniversite kampuslarındaki restoranlarda alkol satışını yasakladı. SİNAN TARTANOĞLU [email protected] SEVAG BALIKÇI’NIN AİLESİ ADALET BEKLİYOR MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Batman’ın Kozluk ilçesinde 24 Nisan 2011’de tel örgü yaparken arkadaşı Kıvanç Ağaoğlu’nun tüfeğinden çıkan kurşunla terhisine 23 gün kala yaşamını yitiren Ermeni asker Sevag Şahin Balıkçı davasına Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmayı, Nor Zartonk (Yeni Uyanış) İnisiyatifi üyeleri ile BDP milletvekilleri Altan Tan ve Sebahat Tuncel de izledi. Bir grup korucunun görüşlerinin alındığı duruşma ertelendi. Tan, “Sadece Kürtlere, Alevilere, Türklere, laiklere değil herkese demokrasi diyoruz. Bu bir cinayettir. Sorumlular hesap vermelidir” dedi. Tuncel ise asker ölümlerine işaret ederek “Çoğu intihar etti diye eve gönderiliyor. Ermeni, Alevi, Kürt olduğu için insanlar özellikle askeriyede bu tip olaylarla karşılaşıyor. Bunların birçoğunun nefret cinayeti olduğunu biliyoruz. Buna hep beraber ‘dur’ demeliyiz” diye konuştu. CHP, TORBA YASA’YI ANAYASA MAHKEMESİ’NE TAŞIDI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, sezaryeni tıbbi zorunluluk ile sınırlayan düzenlemenin de içinde bulunduğu Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yasası ile Torba Yasa’nın bazı hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. CHP Milletvekili Ali Rıza Öztürk, başvurudan sonra yaptığı açıklamada “Bu çuvalların içerisinde sizin bizim dışımızda her şey var. Özellikle seçimlere ilişkin bir düzenleme var. Seçim suçlarına ilişkin dava açma süresi, 2 yıldan 6 aya düşürülüyor. Bunun anayasaya aykırı olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca yasada engellilerin hakkının gasbı, seçim yolsuzluklarının örtbas edilmesi, yolsuzlukların denetimden kaçırılması var, Sayıştay denetiminden kaçırılma var. Bunların hepsinin ve daha çok maddelerinin anayasaya aykırılığı ve hukuk devleti ilkelerine aykırılığı nedeniyle dava dilekçemizi verdik” dedi. 6354 sayısı kararnamede ise sağlık personeli ve sezaryene ilişkin düzenlemeler bulunduğunu anımsatan Öztürk, bu düzenlemelerin de iptalini istediklerini söyledi. ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, üniversite yerleşkeleri içinde alkol satışı yapılması ile ilgili olarak “Öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?” açıklamasından iki hafta sonra YÖK harekete geçerek tüm üniversite yerleşkeleri içindeki restoranlarda içki satışını yasakladı. Uygulama Ankara Üniversitesi Tandoğan Yerleşkesi’ndeki Akademi Restoran’da başladı. Erdoğan temmuz ayı sonunda katıldığı bir televizyon programında, Efes Pilsen One Love Müzik Festivali’nde getirilen alkol yasağından önce İstanbul Bilgi Üniversitesi yöneticilerini bizzat arayıp uyardığını açıklayarak, “Yav Allah aşkına bir üniversitenin içinde, restoranlarında alkollü içki satılmasına müsaade edilebilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Öğrenci oraya gelip de alkolü alıp kafayı mı bulacak yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?” açıklamasını yapmıştı. YÖK, 8 Ağustos tarihinde, yani Erdoğan’ın söz konusu açıklamasının üzerinden yaklaşık 2 hafta geçmişken üniversite rektörlüklerine “Kam pus içi ve dışı düzenlemeler” konu başlıklı bir yazı gönderdi. Yazıda, “Kurulumuza, yükseköğretim kurumlarına ait kampus içi ve dışındaki mekânlarda alkollü içki tüketimi ve sigara yasağına ilişkin mevzuat hükümlerine aykırı uygulamalar yapıldığı yönünde haber ve bilgiler intikal etmiştir” denildi. YÖK yazısında, anayasanın “Gençliğin korunması” başlıklı 58’inci maddesi ile Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkileri Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik anımsatılırken üniversitelere, “hassasiyetle gereken tedbirleri alın” talimatı verildi. Ayrıca kampusta alkol tüketen öğrencilere disiplin cezası hükmünü içeren Yükseköğretim Öğrenci Disiplin Yönetmeliği de gerekçeler arasında sayıldı. YÖK’ün yazısının ardından Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, tüm fakülte dekanlıklarına, enstitü, yüksekokul, araştırma ve uygulama merkezi müdürlüklerine ve daire başkanlıklarını uyardı. Bu yazı üzerine üniversitenin Tandoğan Yerleşkesi’nde özel bir şirket tarafından işletilen Akademi Restoran’da alkol servisi durduruldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle