16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2012 CUMARTESİ [email protected] 14 KÜLTÜR USTA OYUNCU MÜŞFİK KENTER’İ 80. DOĞUMGÜNÜNDE KARDEŞİ, SAHNE ARKADAŞI YILDIZ KENTER VE ÖĞRENCİLERİNDEN HAKAN GERÇEK’LE ANDIK ‘Kadife’ filmine Mısır’dan iki davet ? Kültür Servisi Erdoğan Kar’ın bu yıl İstanbul Film Festivali’nde gösterilen filmi “Kadife” Mısır’dan iki festivale davet edildi. Film, önce 28. Uluslararası Alexandria Film Festivali Panorama bölümünde gösterilecek, ardından 35. Uluslararası Kahire Film Festivali’nde “İnsan Hakları Kategorisi”nde yarışacak. Çekimleri 2011 yılında tamamlanan film, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ailesinden pek çok kişiyi kaybeden Kadife Ana’nın, dağa çıkan 12 yaşındaki torununu dağdan indirmek için yollara düşmesini anlatıyor. Bir garip ‘müşfik’ oyuncu ÖZLEM ALTUNOK Pera Müzesi’nde görsel performans ? Kültür Servisi Pera Müzesi ‘Deneyimin Ötesi’ başlıklı sergisi kapsamındaki etkinliklerine devam ediyor. Pera Müzesi, 12 Eylül Çarşamba saat 20.00’de Karahan Kadırman’ın kurduğu müzik performans grubu Mors’u konuk edecek. Mors, görsel ve işitsel performans gerçekleştirecek. Pera Sergi Galerisi’nde yapılacak etkinlik ücretsiz. (www.peramuzesi.org.tr) Orhan Kemal Öykü Yarışması sonuçlandı ugün günlerden cumartesi, mevsimlerden sonbahar. 8 Eylül… Müşfik Kenter’in doğduğu gün. “Canım güzel kardeşim, onsuz yaşamak, onsuz bir dünyaya uyanmak büyük eksiklik” diyor Yıldız Kenter kederle, 80. yaşını kutlayamadığı kardeşi için. Diline bu aralar “Her ölüm erken ölümdür” sözünü dolamış, “Doğum gününde hediyeyi ona siz vereceksiniz, ben onu anımsayacağım, bir pasta alacağım, mum dikeceğim, mutlu yıllar diyeceğim. Ah Müşfik, işte böyle!” diyor. Sonra uzaklara dalarak bir ah çekiyor: “Ah anneciğim, o kadar arıyorum ki onu bugünlerde. Sığınak o, sığınak…” Onların bizim bildiğimiz, gördüğümüz sığınağı tiyatro elbette. İngiltere’de gezginci kumpanyası olan anneanne ve dedeyi hiç tanımasalar da tiyatro onlara “gâvur” annelerinin genlerinden hediye. Yıldız Hanım, “Bütün kardeşlerimde bu yetenek var zaten. Müşfik ben konservatuvardayken beni izlemeye gelir, gülerdi oynarken bana. Komiğine giderdi tiyatro. Ama arkamdan o da girdi tiyatroya, sonra ona da güldüler tabii” diyor. Yıldız Kenter’le bir kez daha hem kardeşi, hem yoldaşı, hem öğrencisi, hem öğretmeni Müşfik Kenter’le hayatta vesahnede omuz omuza geçen hayatlarını konuştuk. Doğum günlerine özel bir seremoniniz var mıdır ailede? Aslında hayır. Bazen sadece telefonlaşır, bazen koşar giderdik birbirimize bir arada zaman geçirmek için, ama doğum günlerimizi hiç unutmazdık. Şimdi onun için ne yapabilirim diye düşünüyorum, ama bu düşünmekle değil, tiyatroda çalışarak olur. Biliyorsunuz “Hep Aşk Vardı” oyununda bütün ailenin nasıl aşkla zorluklara katlanabildiğini anlatmıştım. Çok sıkıntılı günler yaşamış bir aileyiz biz, ama her şeye rağmen aşk gerçekten hep vardı. Müşfik’le de öyleydi. Kavga ederdik, didişirdik, anlaşırdık sonunda, ama aşk hep vardı. Bu çok önemli... Tiyatroda da bu aşk hep canlıydı. Beraber neredeyse 50 yıl boyunca tiyatronuzu ayakta tuttunuz, onlarca oyunda birlikte rol aldınız… Başka bir şey düşünmüyorduk ki... Sadece tiyatroyu ayakta tutmak ve o yolla yaşayabilmekti gayemiz. Yalnız, tiyatroyla yaşamak çok zormuş. Çark gibi; bir dönüyor çamura saplanıyor, bir dönü B ? “Canım güzel kardeşim, onsuz bir dünyaya uyanmak büyük eksiklik” diyor Yıldız Kenter kederle... Tiyatroya adanmış hayatlarının özeti ona göre hep mücadele. “Tiyatromuzdaki yarı aç, yarı tok, ama mücadeleci hayat, bana da, Müşfik’e de çok iyi geldi. Sadece tiyatroyu ayakta tutmak ve o yolla yaşayabilmekti gayemiz” diyor. yor bahar oluyorsunuz. Hep mücadele, hep mücadele... Birlikte DT’den istifa ettikten sonra da, tekrar o tek düzeliğin içine girmeyi ikimiz de istemedik. Buradaki yarı aç, yarı tok, ama mücadeleci hayat, bana da, Müşfik’e de çok iyi geldi. Bir de yetiştirdiğiniz yüzlerce öğrenci var. Üstelik başta Müşfik Bey olmak üzere hepsine hem öğrencim hem de öğretmenim diyorsunuz… Allah eksikliklerini göstermesin, onlar sayesinde yaşadık. Her iyi oyuncu benim öğretmenimdir. Müşfik de konservatuvara girdikten sonra öyle bir öğrenci oldu ki öğretmenlerimin başında gelir. Kardeşten öte, başka bir ilişkiniz olduğu anlaşılıyor bütün söylediklerinizden. Nedir, sizin ilişkinizi bu kadar “başka” kılan? Tabii, Müşfik’in bir ayrıcalığı vardı, hepimizin en küçüğüydü, herkes üstüne titrerdi onun. O da bunun bilicindeydi, ama bunu hiçbir zaman istismar etmedi. Aklını da, duygularını da çok iyi kullanırdı, ama benden daha yumuşaktı, adı gibiydi... Ben biraz sivriydim, onun kadar “müşfik” olamadım hiç. Yapılarımız ayrıydı. Zaten öyle olmasaydım annem onu bana emanet etmezdi. Oyunculuğuna da yansımış olmalı bu hali... Her oynadığı rolü tıka basa doldurmuştur Müşfik. Genç, yaşlı, kıskanç, zeki, aptal, saf... Komedide de, dramda da çok iyiydi. Onlarca oyun içinde “Bir Garip Orhan Veli”nin yeri ayrı olsa gerek... Sizin aklınızda en çok hangi oyunla, rolle yaşıyor Müşfik Kenter? Bir sürü başka oyunlar da oynuyordu elbette, ama “Bir Garip Orhan Veli” onun hayatının bir parçası, bir dayanağı oldu. Bir özgürlüktü onun için o oyun. Çok yakışmışlardı. En sevdiğim oyunlarından biri de, 1956’ların şaheseri “Öfke”dir. Müşfik, öfkenin ne olduğunu çok iyi bildiği için o oyunda çok iyi oynamıştır. Çünkü öfke yaratıcı bir güçtür, kızgınlıktan farklıdır... Konken Partisi ÖĞRENCİSİNDEN USTASINA: ‘Kendi oyunculuk devrimini yaptı’ ehmet Birkiye, sı olan bestelerdi. Onu dinleUğur Polat, Taner ye dinleye, bir cümle değişik Birsel, Ali Sürmeşekillerde nasıl söylenir, nasıl li, Payidar Tüfekçi, Bülent inandırıcı, sahici kılınabilir, Emin Yarar, Ali Düşenkalöğrendim. Sonra yıllar geçti, kar, Bekir Aksoy, Meltem ben Kenter Tiyatrosu’ndan Cumbul, Mustafa Avkıran, ayrıldım. Kendi serüvenime Okan Bayülgen, Erdal Tohangi oyunla başlayacağım sun... DT’nin kadrosunda diye düşünürken “Van olan pek çok isim, Mimar SiGogh”u sahnelemeye karar nan ve Haliç Üniversteverdim. 80 sayfalık tek kişilik si’nden genç kuşak oyuncuoyun... O kolay, doğal görülar... Kimler geçmemiş ki nen oyunun ne kadar zor olonun rahleyi tedrisinden... Tiduğunu anladım. Geldi seyyatro Gerçek’in kurucusu retti oyunu. Konuşmaz ki... Hakan Gerçek onun en yaOnun oyunculuk gücüne kınlarına gidebilmişlerden bierişmek ayrı, ama o gece hori... canın gözündeki ışığı gördüm ve çok mutlu oldum. Konservatuvara girmeden önce oyunlarını izli Her rolünden çok yordum, ama ilk taetkilendim, ama bir nışmam 1984 yıOrhan Veli fenolında, konsermeni var, Yıldız vatuvara giriş Hoca’yla sınavında olmüthiş birlikdu. Sonra teliklerinden sınavı kabiri olan zandım ve “Konken hocam olPartisi”, du... Her sonra “İnöğrencisini san Denen sahiplenirdi, Garip Hayama kendimi van” Çehov bu anlamda Hakan Gerçek, Müşfik ve hikâyelerindaha şanslı Kadriye Kenter’le ‘Yal den derlengörüyorum, nızlığın Oyuncakları’nda miş... O oyunçünkü ikinci sıda hikâyeyi nıfın sonunda bana “yeni anlatan hocayı o kadar bir oyun yapılacak seni Yılçok sevmiştim ki; o kadar sıdız’la tanıştırayım” dedi ve cak, o kadar doğal bir aşk hiKenter’lere götürdü. Yıl 86, o kâyesini anlatıyordu ki... tarihten bu yana onlarla zaMüşfik Hoca’nın o spotun alman geçirdim. Turneler, ototındaki yüzü, gözünden akan büs yolculukları, sahne arkayaşıyla görmek tam bir oyunsı beklemeleri, bir tiyatrocuculuk dersiydi. yu var eden şeyler bunlar ol İdari anlamda tiyatroyla duğu için çok fazla şey payçok ilgilenmiyordu, ama azalaşma şansını yakaladım okul lan tiyatro seyircisi, Türkidışında da. ye’nin halleri onu kırıyordu. Başka türlü bir oyuncuyİnancını yitirmese de hep bir du. Döner durur, hep “insan gitme ihtiyacı duyuyordu, olun, oyuncu zaten olursu“bırakacağım artık” diyornuz” der, sahnede insanı du. Sonuçta pamuklara sarılyakalamaya çalışırdı. Devması gereken bir adam, ben rimciliği de belki buradan tüm “Müşfik”liğine geliyordu, öyle başka bir rağmen kıoyunculuk kanalı keşfetti ki rıldığını oyunculuğun çok da ciddiye düşünüalınmaması gerektiğini hisyorum. setti ve kendi oyunculuk devrimini yaptı. Bugün öğrencisi olan ya da onu izleyenler ondan bu yüzden etkilendi bence. Bu bizim ülkemizde ne kadar değerli, o tartışılır... Belki hocanın sessizliği de bu sebepleydi. Tuhaftır; o, yıllar önce “Van Gogh”u yönetirken o zaman teknoloji bugünkü gibi değildi ben sahne arkasında slayt makinesinden oyunun slaytlarını gösterirdim. Hocayı diyelim 100 oyun boyunca dinledim. Dinlediğim değişik klasik müzik eserleri gibi zaman zaman şiddetli, yuHakan muşak, güzel temaGerçek M ? Kültür Servisi Bu yıl 5.’si düzenlenen Orhan Kemal Öykü Yarışması’nda Suzan Bilgen Özgün’ün “Gölgede Kalanlar” yapıtı birinci oldu. Yarışmada, ikinciliği Meriç Renkver’in “İlkgüz Ağrısı” isimli eseri ve üçüncülüğe ise Hakkı İnanç’ın “Ocakta Yemeğim Var” isimli yapıtı değer görüldü. Üst kurul jüri üyeleri Aysun Kara Sezer, Alper Akçam, Zafer Doruk, Türker Ayyıldız, Vecdi Ciracıoğlu ve Soydan Kızgın’dan oluşan yarışmanın ödül töreni eylül ayında gerçekleştirilecek törenle sahiplerini bulacak. Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU Yaratıcı güç: Öfke ‘Hepimiz’ için barış şarkıları Kültür Servisi Kardeş Türküler’in Harbiye Açıkhava’da gelenekselleşen konserlerinden sonuncusu önceki akşam “Hepimiz” adı altında gerçekleşti. Yine Rumca, Arapça, Kürtçe, Ermenice şarkılarla Karadeniz’den Balkanlar’a, Mezopotamya’dan Kafkaslar’a uzanan topluluk, konukları Âşık Sinem Bacı, Bedia Akartürk, kemençe ustası Beşköylü Adem Ekiz; Tebrizli müzisyen Cavit Murtezaoğlu, Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Cizre’den kadın dengbejler, Erbil’den Muhammed Ahmad Erbili ve Arab Osman’la birlikte barış ve kardeşlik şarkıları seslendirdi. Eşi Kadriye Kenter’le ‘Müstesna bir aşk hikayesi’ Peki, gündelik hayatta nasıl biriydi? Yine sakin ya da tam tersi... Ayrıydı hayatlarımız. Kadınlar onu çok arardı, o kadınları çok severdi... Benim daha sakin bir hayatım vardı. Ama Müşfik’in hayatından biz de heyecan duyardık. En büyük şansı da son zamanlarda eşi Kadriye oldu. Benim öğrencimdi, müstesna bir aşk yaşattı Müşfik’e, dünya güzeli bir kızları oldu. Ona çok müteşekkirim. ‘Hep Aşk Vardı’ Altın Portakal sosyal medyada ? Kültür Servisi 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali sosyal medyadan canlı olarak izlenebilecek. Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle düzenlenen 49. Altın Portakal’ın açılış ve kapanış törenleri, geleneksel festival korteji, film söyleşileri ve daha birçok etkinlik twitter üzerinden canlı olarak yayımlanacak. Festival için ayrıca Twitter ve Facebook’un yanı sıra Vimeo, Google+ gibi sosyal paylaşım sitelerinde sayfalar oluşturuldu. Toronto’da festival heyecanı başladı ? Kültür Servisi Bu yıl 37.’si düzenlenen Toronto Film Festivali, önceki gün Joseph GordonLevitt’in yönettiği “Looper” ile başladı. Türkiye’den Pelin Esmer’in yönettiği “Gözetleme Kulesi”, festivalde yarışacak filmler arasında iken, İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi’nin; Monica Belluci, Yılmaz Erdoğan ve Beren Saat’in yer aldığı son filmi “Gergedan Mevsimi”, “Özel Gösterimler” bölümünde 12 Eylül’de görücüye çıkacak. Festival, 16 Eylül’de son bulacak. Hep mücadele... İki usta sahnede karşı karşıya “Benim için Müşfik’le oynamak, iki, iyi voleybolcunun birlikte oynamasına benzerdi. Onunla oynamaktan zevk alırdım. Her gün yeni sesler, yeni nüanslar, yeni sürprizler... İkimizin oynadığı oyun hiçbir zaman aynı olmazdı. Zaten öyle olmasa 150, 200 oyun götüremezdik. Alışverişimiz inanılmazdı. Bir de biz konuşmaktan çok, yaparak anlaşırdık. Sahnede ona bir işaret yaptığımda hemen o anki gelişmeye göre ne demek istediğimi anlardı. Garip, değişik bir dilimiz vardı sahnede. Müşfik sahnede insanları güldürmeyi de çok severdi, sürprizler hazırlardı. “Sophie”ydi sanırım, Kamuran Yüce hastalanmıştı, onun yerine Genco, daha 22 yaşındayken benim babamı oynuyor. Müşfik onu öyle zor durumda bıraktı ki o canıyla uğraşıyor, biz kahkahalarla gülüyoruz. Zavallı Genco...” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle