15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, parti içinde fikir ayrılığı olduğu iddialarını yalanladı: 5 Ahmet Eryılmaz’ın çığlığını duyunca insan ister istemez soruyor: “Devlet nerede devlet?” PKK’nin cirit attığı, yol kestiği Ovacık’ta adliye lojmanlarında polis yok, kamera yok, silah yok. Murat Uzun, genç yaşında öldürüldü... Geride iki çocuk ve bir eş. Murat Uzun bir ay önce silah istiyor... Lojmanların polis tarafından korunması isteminde bulunuyor... Önemsenmiyor bunlar... Neden ve niçin? Bir devlet yargıcını, Mehmetlerini koruyamıyor. Ülke kan gölüne dönüşmüş, devletin umrunda değil. ??? Akçakale sınır kapımıza bakın bir kez olsun... Orası yol geçen hanı... Kimin girip çıktığı bilinmiyor! Böyle bir devlet olur mu? Olsa, isyancılar Suriye’de çatışıp, akşam Türkiye’ye dönmezler, televizyon kanallarına çıkıp şöyle demezler: “Bizim için karşıya geçmek kolay oldu... Mayınlı alandan geçiyorduk eskiden, şimdi sınır kapısından...” Artık her şey açık seçik ortada. İsyancıların bir bölümü Hatay yöresinde yiyip içip, yatıp kalkıp, Suriye’de Esad’ın askerleriyle savaşıp Türkiye’yi mesken tutuyor. AKP aklını başına almalı, PKK terörünün arkasında Esad’ın olduğunu söyleyip, ölen Mehmetlerimizin üzerinden oy avcılığı yapmamalı. PKK 30 yıldır var... Elbet arkasında Suriye var... Ama salt Suriye yok! Barzani var, emperyalizmin ağababası ABD var, Almanya var, Belçika var, içeride işbirlikçiler var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, polisini, askerini, savcısını, yargıcını, kaymakamını koruyamıyor PKK’den... Peki kimi koruyor? Esad rejimine karşı çıkan El Kaide militanlarını! ??? Yağmur yağıyor... Gökyüzü giderek kararıyor. Yaprakların izi, düşüncelerin kilitlendiği yerde toprak titriyor sanki... Bu arada “Balyoz Davası” kararını mahkeme açıkladı. Haberi Cumhuriyet’te okuyacaksınız. İçimde tarifsiz sıkıntı, gökyüzü sıkılmış yumruk gibi... Ne demiştim: “Vatan sağ olsun!” Oslo aydınlatılmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Oslo süreci tartışmalarıyla ilgili olarak “Bir siyasetçinin ülkede kan akmaması için, can kaybı yaşanmaması için alamayacağı risk yoktur. Terörü azaltmak, kanı durdurmak için gerekirse herkesle görüşülür, her türlü politika üretilir. Ancak bu nasıl bir görüşmedir ki sadece ve sadece terörü azdırdı” dedi. Kılıçdaroğlu, partisinde bu konuda “en küçük bir fikir ayrılığı olmadığını” söyledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Eğer PKK’ye silah bıraktıracaksa, terör örgütüyle görüşmelere devam edilmeli. Silahlar susacaksa görüşülür, ancak bize de bilgi verilmeli” içerikli açıklamalarına parti içinden yapılan itirazlar tartışma yarattı. Kılıçdaroğlu, dün yaptığı yazılı açıklamada “Siyasi akıl çözüm üretme yeteneği olan akıl demektir. Bugün Türkiye’nin en temel sorunlarını çözmeye yönelik bir akıl oluşturamıyoruz. Bunun en temel sebebi toplumsal ve entelektüel birikimimizi tamamen dışlayan ufuksuz ve uzlaşmasız yönetim anlayışıdır. Çözüm üretemeyen bir siyasi anlayış gittikçe gayrimeşru hale gelmiş demektir” dedi. Devlet Nerede Devlet!.. Yolumuz yaşamın bittiği yere düşüyor belki, diyor şair, yıldızlar başka bir yola kayar... Stafford’un dizeleri eşliğinde, yağmurlu bir günün öğle saatlerinde, 21 ayı aşkın süren “Balyoz Davası”nın kararını bekliyorum. Gökyüzü her zamanki yerinde... Bir avuç umut, bir avuç özlem, bir avuç sevgi. Onu arıyorum kendimce ama ne yazık ki yok! 250’si tutuklu 365 sanıklı “Balyoz Davası”nın 107’nci duruşmasında nasıl bir karar çıkacak? Şu anda bir şey söylemek olanaksız... Bugün gazetelerin birinci sayfasında kararı okuyacaksınız. Ben davanın haksız ve hukuksuz olduğuna inanıyorum... Elbet darbeciler ve darbeseverler yargılanmalı... Bir koşulla! Kurunun yanında yaş yanmamalı. Benim sorum şu: “Bu davada neden eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tanık olarak dinlenmedi?” Bu bir siyasi davadır, çıkacak kararı şimdiden biliyorum... Çok tartışılacaktır yargının verdiği karar... Ne diyeyim o zaman: “Vatan sağ olsun!” Bu ülkenin eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, eğer terör örgütü kurmaktan yargılanıyorsa, dağdaki Mehmetlerin komutanları terörle nasıl mücadele eder? Bu soruya kim yanıt verecektir, söyler misiniz? ??? Grileşen bir gökyüzü, yağmur ve soğuk... Yaprakların izini sürüyor sanki hayat! Ölümler... Zap Suyu’ndaki Mehmetler, Uzman Çavuş Mehmet’in ölüsünü Zap Suyu’nda el ele verip buldular beş gün sonra. Tunceli’nin Ovacık ilçesi Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun, PKK’li kadın terörist tarafından lojmanının giriş kapısında silahla başından vurularak ağır yaralandı ve önceki gün yaşamını yitirdi. Uzun’un yargıç arkadaşı “Oslo sürecinin bütün Türkiye için hâlâ karanlıkta olduğunu” söyleyen CHP lideri, ‘’bu nasıl bir görüşmedir ki sadece ve sadece terörü azdırdı” dedi. Bu sürecin aydınlatılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, ‘’CHP’nin temsilcilerinin bu konuda en küçük bir fikir ayrılığına düşmesi söz konusu olamaz” dedi. şanmaması için alamayacağı risk yoktur. Terörü azaltmak için, kanı durdurmak için gerekirse herkesle görüşülür, her türlü politika üretilir. Eğer ne görüşmen gerektiğini biliyorsan, ne konuşman gerektiğini biliyorsan. Herkesin şu soruyu kendi vicdanında tartmasını istiyorum: Bu nasıl bir görüşmedir ki, sonunda oluk oluk kan akmaya başladı? Bu nasıl bir görüşmedir ki, sadece ve sadece terörü azdırdı? Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; evet, kanı durdurmak ve huzuru tesis etmek için siyaset bu tür tedbirleri de geliştirmek zorundadır. Diyalog ve konuşma elbette siyasetin ve aklın tabiatı gereğidir. Fakat şu gerçeği tespit etmeden bugünkü yaşadığımız sorunları anlamamız mümkün değildir: Oslo görüşmesi, sonucu itibarıyla akan kanın artmasıyla, te HALUK KOÇ: Çelişki yok Fotoğraf: AA BARIŞ GÜNDOĞAN Ne oldu da terör iki misli arttı? Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açıkça ifade ediyorum ki, ülkede kan akmamasını sağlama sorumluluğu baştan sona kadar siyaset kurumuna ait bir sorumluluktur. Bu görev biz siyasetçilerin omzundadır. Bir siyasetçinin ülkede kan akmaması için, can kaybı ya rörün misliyle azmanlaşmasıyla sonuçlanmıştır. O halde bu görüşmelerde masaya yatırılmış konuları bilmek zorundayız, konuşma üslubunu bilmek zorundayız, verilen sözleri bilmek zorundayız. Ne için? Bir daha aynı hataları yapmamak için.” Kılıçdaroğlu, “Oslo sürecinin bütün Türkiye için hâlâ karanlıkta olduğunu” söyledi. CHP lideri, “Bu süreç aydınlatılmadan terörün niye böyle azdığını anlamamız mümkün olmayacaktır. AKP’nin çıkarları için ülkemizin kaderiyle ne tür bir kumar oynandığını bilmek zorundayız. CHP’nin temsilcilerinin bu konuda en küçük bir fikir ayrılığına düşmesi söz konusu olamaz. Ben başta olmak üzere hepimiz aynı soruyu soruyoruz ve ısrarla AKP’nin vereceği cevapların peşindeyiz” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç da “medyada belli bir grubun Oslo görüşmeleriyle ilgili çıkışını çarpıtma hevesinde olduğunu” söyledi. Koç, “Sözcülük görevim içerisinde ne söyledimse bunların hepsi Genel Başkan’la kelime kelime görüşülerek, mutabakat sağlanarak parti adına söylenmiştir” dedi. “Eli kanlı terör örgütü silah bırakma gündemi dışında siyasi konularda muhatap olarak alınır ise bunun açıklaması mümkün değildir ve bu bir suçtur” dediğini aktaran Koç, “Genel Başkan tersten söylüyor. Aynı şeyi ifade ediyor” açıklamasını yaptı. Haşim Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine uyulmamasından şikâyetçi ‘Hâkimlerde direnme var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 23 Eylül’den itibaren hayata geçecek Bireysel başvuru hakkından aralarında milletvekilleri ve eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da bulunduğu tutukluların da yararlanabileceğini belirtti. Kılıç, hâkimlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine uymamakta ‘direndiğini’ vurguladı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, dün gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya gelerek 12 Eylül 2010 referandumunda kabul edilen ve 23 Eylül’de başlayacak bireysel başvuru uygulamasını tanıttı. Bireysel başvurunun Almanya ve İspanya’da başarıyla uygulandığını, Azerbaycan’da ise etkili olamadığı için AİHM tarafından etkin hukuk yolu olarak görülmediğini anımsatan Kılıç, “Türkiye’nin de başarılı olabilmesi için AİHM’nin Türkiye’deki bu yolu etkin bir denetim olarak kabul etmesi gerekli” dedi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve benzer konumdaki yargılaması süren tutukluların bireysel başvuru hakkından yararlanıp yararlanamayacağının sorulması üzerine Kılıç şu değerlendirmeleri yaptı: “Uzun tutuklulukla ilgili bireysel başvuru yapılabilir. Ayın 23’ünden sonra bir tahliye talebinde bulunur, o tahliye talebi reddedilir, bir üst mahkemeye müracaat eder, o mahkeme de ret kararı verirse o artık kesinleşmiş bir karardır. Bu Anayasa Mahkemesi’ne geldiğinde arkadaşlarımız, ‘Evet, bu bir kesin karardır, biz bunu kabul ediyoruz’ derse alacak, bakacak. Ama ‘Bu kesinleşmiş bir karar değildir’ derse yapacak bir şey yok. AİHM, tutukluluğa yapılan itirazın reddini Yargıtay’a gitmesini gerek kalmadan kesinleşmiş sayıyor.” Bireysel başvuru uygulamasının başarısının yargının genel başarısına bağlı olduğunu belirten Kılıç, “Şu anda birikmiş davaları, AİHM’ye giden davaları, uzun tutukluluk, uzun yargılama sürelerini yasal düzenlemelerle çözmediğimiz sürece bireysel başvurunun başarı şansı çok düşüktür. O nedenle yasama ve yürütme organına burada çok görev düşüyor. Yargıdaki tıkanıklıkların acilen çözülmesi lazım ki bize mümkün olduğu kadar az başvuru gelebilsin. Bunlar yapılmazsa 50100 bin dosyanın altında başarılı olamayız” diye konuştu. SÜRGÜ İDDİANAMESİ Alevi aileye saldıranlar mağdurmuş ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Malatya Sürgü’deki olaylara ilişkin soruşturmasını tamamlayan savcılığın, Alevi kökenli Evli ailesine saldıran ve iddianamede hakkında ceza istenilen 47 şüpheliyi aynı zamanda “mağdur” olarak gösterdiği anlaşıldı. Doğanşehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 46 sayfalık iddianame, tamamen “şüpheli”, “tanık” ve “mağdur”ların ifadesine dayanıyor. İddianamede, 29 Temmuz günü yaklaşık 150 kişinin saldırısına uğrayan Evli ailesinden Hasan Evli, çocukları Servet ve Leyla Evli’nin “mağdur şüpheli”, diğer oğlu Hüseyin Hasan Evli’nin ise “şüpheli” olduğu görülüyor. Ancak, olaya karışan ve kimliği tespit edilen 47 şüpheli ise “mağdurşüpheli” sıfatıyla iddianamede yer aldı. Bu 47 kişinin mağdur sayılmasında ise Evli ailesinin saldırganlara yönelik kul landığı sözlerin etkili olduğu iddia edildi. Servet ve Leyla Evli kardeşler, iddianamede “Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak zincirleme tehditte bulunmakla” da suçlanmıştı. İfade veren tanıkların neredeyse tümünün, Evli ailesi aleyhinde tanıklık yaptığı anlaşıldı. Korucular ve askerler, ifadelerinde saldırganların yüzlerini görmedikleri konusunda adeta ağız birliği ederken Servet Evli’nin söylediği iddia edilen sözleri duyduklarını söylemesi dikkat çekti. Evli ailesinin avukatı Ali Hamamcı iddianameyi eleştirirken, “Olayın mağduru olan Evli ailesi, açılan davada asıl failler olarak gösterilmiş” dedi. İddianamenin “Egemen bakış acısının” bir sonucu olduğunu belirten Hamamcı, aynı anlayışı Sivas, Çorum ve Maraş katliamları olaylarında da gördüklerini kaydetti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle