15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 19 Ünlü çizerler Michel Kichka ve Aurel’le son günlerde yaşanan karikatür krizini konuştuk ‘Gülünç öldürmez’ öyle mi? ? Aurel, “Bu olayların bir karikatür yüzünden çıktığına inanmıyorum. Bunlardan daha ağır ve sivri karikatürler çizilmiş, ama böyle bir tepki doğurmamışlardı” diyor. Kichka ise “Fransızcada ‘Gülünç öldürmez!’ diye bir söz vardır. Bir karikatürle gülünçleştirmek acıtabilir, ama kesinlikle öldürmez” diyor. MELTEM YILMAZ Danimarkalı çizer Kurt Westergaard’ın Hz. Muhammed karikatürünün yarattığı krizin üzerinden geçen 7 yılın ardından, Charlie Hebdo adlı Fransız mizah dergisinde yayımlanan bir karikatür, “Hz. Muhammet’i aşağıladığı” gerekçesiyle şiddet olaylarının fitilini ateşliyor. Peki bu yapıtlar, fikir ve ifade özgürlüğünün bir ürünü mü, provokasyonun aracı mı? Sorularımızı, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini konu alan “Uzun İnce Bir Yol, Karikatürlerle TürkiyeAB İlişkileri” baş Kichka lıklı sergisi için İstanbul’a gelen “Cartooning for Peace / Barış İçin Karikatür” oluşumundan Belçikalı ünlü çizer Michel Kichka ve Le Monde çizeri Aurel yanıtladı. Danimarkalı karikatürist Kurt Westergaard’ın Batı ile İslam dünyasını karşı karşıya getirdiği Hz. Muhammet, karikatürünün yarattığı hezeyanda 140 kişi hayatını kaybetmişti. Bugün yaşanan benzer krizi göz önünde bulundurunca, karikatür sanatına bakışta bir değişim başladı mı? Kichka: 2005’teki bu olayın sonrasında karikatüristlerde sorumluluk duygusunun geliştiğini düşünüyorum. Daha çok tartışmaya, sorgula Sorumluluk duygusu maya başladılar. Uluslararası medya karikatür ve karikatüristlerle ilgilenmeye başlarken, kamuoyu da yeniden siyası karikatüre ilgi duydu. Aurel: Bu olayların bir karikatür yüzünden çıktığına inanmıyorum. Karikatürü algılama sorunu olduğunu sanıyoAurel rum. Bunlardan çok daha ağır ve sivri karikatürler çizilmiş, ama böyle bir tepki doğurmamışlardı. Sorun, bu karikatürlerin nasıl ve hangi nedenle algılandığından kaynaklanıyor. Önce “Innocence of Muslims” adlı film, yine Müslüman dünyasının ayaklanmasına, çok kişinin ölmesine neden oldu. Ardından Fransa’da yayımlanan Muhammed karikatürü, yeniden büyük tepkiler aldı. Size göre bunlar düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında mı değerlendirilmeli? Kichka: Bu filmi Obama ya da ABD yapmadı. Tersine, ABD bu rezil provokasyonu mahkum etti. Bana göre bu, karşı tarafın provokasyona ne denli hazır olduğunu gösteriyor. Aslında iki sorun var: Köktendinciler bütün karikatüristlerin korkmasını, çizerken ellerinin titremesini istiyorlar. İkinci sorun, ılımlı İslamın sesini duyurmasının engellenmesi oldu. Aşırı tepkileri dengeleyecek başka bir ses çıkmıyor ve doğal olarak Batı korkuyor. laştıramam. Her durumda, kim olursa ve kime karşı olursa olsun, sanatla nefret saçanları kınıyorum. Sorunun ilk bölümüne gelince, Yahudiler bir halktır, İslam ise bir dindir. Din bir felsefedir, inançtır; halklar ise insanlardır. Biz de Fransa’da bu ayırımın farkındayız. Sizin de içinde olduğunuz, Cartooning for Peace kurulduğundan bu yana barışa nasıl bir katkı sağlanabildi? Kichka: Cartooning for Peace okyanusta bir su damlası! Bugün bu girişimin 100 üyesi var, ama bunlar ülkelerinin önde gelen karikatüristleri, yazılı ve görsel basında çok etkililer. Bu da bu küçük topluluğun milyonlara seslenmesi anlamına geliyor. Aurel: Farklı görüşlerden çizerleri bir araya getirdi. Tahran’dan Paris’e, insanlar farklı düşünüyorlar. Benim bakışımda da pek çok değişiklik oldu. Bu oluşumda yer alan sanatçılar özellikle din ekseninde yaşanan krizlerde ne kadar etkili olabilir? Giderek radikalleşen ya da radikalleştirilen Müslümanlar, kendi içlerinden Edward Said gibi kalemler çıkaramadığı sürece, dışarıdan, özellikle Batı’dan gelen çabalar ne kadar etkili olabilir? Kichka: Bu tür krizlerde ilk işim, bu konuda çizilen karikatürlere bakmak olur. Genellikle çok cesur çizimlere rastlıyorum, çünkü her iki tarafın da çevresinde güçlü mizah unsurları var. Radikalleri gülünçleştirdikleri gibi, Batı’nın hoşgörüsüzlüğünü de gülünçleştiriyorlar. Fransızca’da bir söz vardır: “Gülünç öldürmez!” Bir karikatürle gülünçleştirmek acıtabilir, ama kesinlikle öldürmez! Aurel: Karikatür, sorunları gözler önüne sermek için var olmalı, sorun yaratmak ya da çözmek için değil. Biz bunu anlatıyoruz. Sıfırcı Hoca’nın Sazenuşhan’ı Kurthan Fişek de yok artık. Ailesine, başta Hıncal Uluç olmak üzere, bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum. “Yeri doldurulmaz” denir ya, Hoca’nın yeri gerçekten doldurulmaz… Çok yönlü bir ustaydı. Neredeyse her konunun uzmanıydı. Hıncal’ın yazdığı gibi, dilimizin de büyük ustasıydı. Yalın, o yalınlığın içinde eşsiz renkler taşıyan kıvrak diline, ele aldığı konuya yeni pencereler açan zekâsına hayran olmamak mümkün değildi. Yazılanlara ne ekleyeyim… Pek bilinmeyen başka bir yönünden söz edeyim bugün. Bana anlattığı bir olayı aktarayım. Onu gülümseyerek anma olanağını buluruz belki. ??? Kurthan Hoca at yarışlarının da uzmanıydı. Atların sadece anababalarını değil, yedi kuşak öncelerini de sayardı. 2530 yıl kadar önce, Veliefendi’ye gittiğim zamanlar tribünde buluşurduk onunla. Tek yazdığımız atların gelmesi için el ele tutuşup uğur yapar, yarışı öyle seyrederdik. Hiç unutamayacağım, hatırladıkça ilk dinliyormuş gibi güldüğüm bir anısını anlatmıştı. ??? İstanbul’un ünlü Baba’larından biri adamlarını gönderip Kurthan Hoca’yı çağırtmış bir gün. “Kolaysa gitme” demişti Kurthan Hoca. “Hem meraktan, hem mecburiyetten gittim.” Baba, büyük saygıyla karşılamış Hoca’yı. “At yarışında bilgili olduğunuz kulağıma geldi” demiş. “Bugünkü altılı ganyan kuponumu siz doldurun.” Bir kupon uzatmış Hoca’nın önüne. “Çekinmeyin” demiş. “Paradan kaçmayın. Gelebilecek bütün atları yazın.” Sorumluluk büyük… Hoca kuponu doldurup Baba’ya vermiş. Baba bakmış, bir ayakta bütün atlar yazılı. Biri dışında. “Hoca” demiş, “buraya bir tek atı yazmamışsın”. “Efendim” demiş Kurthan Hoca, “o at Sazenuşhan. Gelemez”. “Niye?” Hoca uzun uzun anlatmış. “O atın babası kumcuydu, uzun koşamazdı, anası çimci değildi, bu mesafede…” Saymış da saymış. “Peki” demiş Baba. “Sağol.” Yine büyük saygıyla, kapıya kadar geçirmiş Hoca’yı. ??? O gün büyük sürprizler olmuş yarışlarda. Altılı ganyan dudak uçuklatacak bir para vermiş. Hoca’nın doldurduğu kupon ise bir yarıştan “yatmış” beşte kalmış. Evet. Sazenuşhan gelmiş o gün. ??? “Beni yine çağırttı Baba” demişti Hoca. “Bu kere bacaklarım titreyerek gittim.” Baba, yine saygıyla buyur etmiş Hoca’yı. İzzet ikram… Sonra konuya girmiş. “Hocam” demiş. “Kaybettik diye sıkma canını. Olur öyle şeyler. Yalnız bir ricam var. Şu Sazenuşhan niye gelemez, sen bir daha anlatsana bana.” Karikatür sorun çözmez Aurel: Yanlış olan, bu karikatürlere fazla önem verilmesi. İslam dünyası yeterince kalabalık ve güçlü bir konumda. Yapılacak en iyi şey, bu karikatürleri eleştirmek, ama ciddiye almamak, görmezden gelmek olacaktır. Ancak filmi ve karikatürleri aynı çizgiye koymamalıyız. Filmin bambaşka bir amaçla yapıldığı belli oluyor. Bazı görüşlere göre 20. yüzyılda Yahudi karşıtı söylemlerde kullanılan stereotiplerin çok benzer biçimleri, bugün Müslümanlara karşı kullanılıyor. Bu görüşü savunanlar, antisemitizm ile İslamafobinin benzer kaynaklar dan beslendiği, hatta aynı araçları neredeyse aynı yöntemlerle kullandığı kanısında. Goebbels’in Yahudi karşıtı propaganda filmi ile “Innocence of Muslims” örneklerinde olduğu gibi. Siz, sanatın ve sanatçının politika için araçsallaştırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kichka: Bu film Goebbels’in propaganda filmi ile karşılaştırılamaz. Birkaç oyuncunun rol aldığı Innocence of Muslims’i, YouTube olmasaydı kimse bilmezdi. Oysa Goebbels tüm yeteneklerini ırkçı ve faşizan bir ideolojinin hizmetine sundu. Aurel: Filmi görmedim, karşı Louvre Müzesi İslam Sanatları Galerisi sorumlusu Makariou: ‘İslamı, cihatçıların tekeline bırakmayacağız’ Kültür ServisiLouvre Müzesi İslam Sanatları Galerisi’ndeki “İslam Sanatları Sergisi” kapılarını yarın ziyarete açıyor. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın yaptığı resmi açılışın ardından, dün bir basın turu düzenleyen müzenin İslam Sanatları Galerisi sorumlusu Sophie Makariou, “İslamın kalbine yolculuk” olarak tanımladığı müzenin yeni bölümünün kültürler arası diyaloğun kavşağı olacağını söyledi. Makariou, serginin açılışı ile Fransa’daki karikatür krizinin aynı zamana denk gelmesi üzerine şöyle konuştu: “Bizler, İslam dünyasındaki basit bakış açılarından muzdaribiz. Bu kadar zarif eserler ortaya çıkarmış olan İslam dünyasını, cihatçıların tekeline bırakmak gibi bir niyetimiz yok.” Makariou, TC Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, sergide 2. Selim Türbesi’nden çalınan bir eser bulunduğu yönündeki iddialarına da şöyle yanıt verdi: “Burada sergilenen çok güzel Türk eserleri var. Bu tip sözler, diğer eserlere gölge düşürür.” Doğal ışıklandırma kullanılan ve 2 bin 800 metrekare alanı kapsayan galeri, 8’inci ve 19’uncu yüzyıllar arası, İspanya’dan Hindistan’a kadar olan coğrafyayı içeren, aralarında Osmanlı eserlerinin de bulunduğu binlerce orijinal parçadan oluşuyor. Sophie Makariou Antalya Operası ‘perde’ diyor HES’lere ‘İçten Bakış’ Kültür Servisi Sivil inisiyatifi Kamusal Sanat Laboratuvarı, çevre duyarlığına vurgu yapan sergiler düzenleyen Şekerbank’ın, “Trabzon Solaklı Derebaşı HES projesinin gerçek sahibi olduğunu açıklamak” amacıyla önceki gün Şekerbank Feneryolu Şubesi önünde bir performans eylemi gerçekleştirdi. Eylem için hazırlanan, üzerinde “Şekerbank HES Çalışmalarına Devam Kamusal Sanat Laboratuvarı Şekerbank’ı protesto etti ? Kültür Servisi Antalya Devlet Opera ve Balesi yeni sezonda perdelerini “Carmina Burana” ile açacak. Alman besteci Carl Orff tarafından oluşturulan sahne kantatı; orkestra, solist ve korodan oluşan 120 kişilik kadroyla seslendirilecek. Konserde ANTDOB’nin güçlü solistlerinden soprano Nurdan K. Aydın, tenor Devrim Demirel ve bariton Tamer Peker sahnede olacak. Şef Hakan Halkan’ın yöneteceği Carmina Burana, 1 Ekim Pazartesi saat 20.00’de Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Ediyor” ve Şekerbank’ın yeni sergisi “İçten Bakış” yazılı iki metre çapındaki “HES borusu” bankanın giriş kapısı önüne taşındı. Topluluk ardından bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Şekerbank ve benzeri şirketlerin, doğayı metalaştıran ve yaşamı yok eden projelerini bizleri kullanarak, sanatı paravan yaparak meşrulaştırma çalışmalarına ortak olmayacağız” denildi. British Museum’da ‘yanardağ’ ? Kültür Servisi MS 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu yok olan Pompei ve Herculaneum şehirlerinden 250’den fazla arkeolojik kalıntı, önümüzdeki yıl British Museum’da sergilenecek. Sergide patlama sonrası ölüm anlarındaki halleriyle taşlaşan yanardağ kurbanları ve daha önce İtalya dışında hiç görülmemiş buluntular da yer alacak. “Pompeii ve Herculaneum’da Yaşam ve Ölüm” başlıklı sergi, 28 Mart 29 Eylül 2013 tarihleri arasında görülebilir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle