25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul PB Edirne PB Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa PB Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y PB Ankara 21 25 22 23 25 27 29 18 21 23 25 23 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y B PB B B B B B PB PB B 20 23 25 28 32 30 33 28 27 28 24 24 24 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra B AmsterdamY Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid B Viyana Y 7 15 12 15 15 14 18 17 16 16 22 31 21 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B PB PB Y Y B B PB PB B B B 24 22 25 26 17 18 31 30 29 23 28 32 30 Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Karadeniz ile Erzincan, Yozgat ve Sivas çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgârın; batı ve kuzey kesimlerde, kuzeybatı yönünden kuvvetli (3050km/s) eseceği tahmin ediliyor. 15 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Cem Aygün’ü vuran polisler hakkındaki soruşturmada vahim iddialar GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren mahkemeden beraat kararları beklemediklerini söylediler. Yargılamayı etkileyecek tanıkların dinlenmesini reddeden, yerli yabancı ilgili kurumlardan savcılığın sunduğu belgelerin gerçekler tahrif edilerek yeniden düzenlendiğini kanıtlayan bilirkişi raporlarını dikkate almayan Balyoz yargıçları adlarını… …kısa, özlü son sözlerle tarihe tarafsızlığını ve de bağımsızlığını yitiren yargıçlar olarak yazılmasını sağladılar. Dava yargıçlarının aylarca hukuka yan çizen, sanıklar aleyhine tutum ve davranışlarını izledikten sonra, dün açıklamaları beklenen kararların neler olacağını merak etmenin olanağı da kalmamıştı. ??? Herhalde Balyoz yargıçları: “Bugün saygı ve rahmetle anılanların (Menderes ve arkadaşları) dünün (Yassıada’daki) düzmece davaların sanık ve mahkumları olduğunu” anımsatan emekli Org. Çetin Doğan’ın “Vereceğiniz karar hakkınızda hayırlı olsun” cümlesini… …emekli Org. Ergin Saygun’un davanın sonucunu etkileyecek pek çok tanığın dinlenmediğini, dinlenmemiş bilirkişilerin de mevcut olduğunu içeren, “Kuvvet şu anda sizdedir, ancak hak bizimledir” diyen tarihsel saptamasını… …pek çoğunun söylenecek söz kalmadığını içeren, hatta Astsubay Bülent Akalın’ın kararı, “Hayırlara vesile olur” diye alaya alan son sözlerini yargıçlık mesleğinin onurlu bir aşaması olarak herhaldeçocuklarına, torunlarına vasiyet edecek değillerdir. ??? Ülke hukuksal, siyasal ve toplumsal bir curcuna dönemi yaşıyor. Son örneklerden biri, Balyoz davası! Ergenekon davasında tanıklık eden eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, silah arkadaşlarına yönelik savcılık suçlamalarını destekledi. Org. Çetin Doğan’ın yönettiği “seminerde icra edilen senaryonun amacını aştığını” söyledi. Mahkeme, Org. Çetin Doğan’ın Org. Özkök’ün Balyoz mahkemesinde de tanık olarak sorgulanması talebini reddettiği gibi, eski Genelkurmay Başkanı’nın suçladığı konularda Org. Doğan hakkında, bizzat neden soruşturma açmadığının sorgulanmasını da engelledi. İnsancıl, yaşamsal hatta hukuksal derslere vesile oldu Balyoz davası: Hilmi Özkök de adını tarihe; bir mahkemede asker arkadaşlarını suçlayan, ama öteki mahkemede, suçladığı Org. Doğan’ın tanıklık çağrılarına karşın duruşmalara gelmeye gönüllü olmayan Genelkurmay Başkanı olarak yazdırdı. ??? İşte toplumsal curcunaya örnek: Aylarca babasının, kocasının zehirlenerek öldürüldüğü iddialarıyla toplumu sarsan Özal ailesi; savcılığın zehirlenme olayını kanıtlamanın tek yolu Özal’ın cesedinden alınacak saç ve benzeri örneklerle saptanmasına karşı çıkıyor. Zehirlenme iddialarının baş aktörü oğlu Ahmet ile Semra Özal, hem kocasının sakladığı bir tutam saçını laboratuvar analizleri için vermiyor hem de açılacak mezardan alınacak son saç örnekleriyle Özal’ın zehirlenip zehirlenmediğinin saptanmasına karşı çıkıyor. Ailenin bu tezatlı tutumu; rahmetlinin eşi ve oğlunun gerçek peşinde olmadığını, eceliyle ölen değil, öldürülen bir cumhurbaşkanı ailesi olarak gündemde kalmak istediklerini gösteriyor. ??? Siyasal olaylara gelince: RTE’nin akıl ve mantık almaz kavgacı, saldırgan üslubu ve davranışlarının yanı sıra ana muhalefet, şimdi de Oslo belgeleri nedeniyle gündemde. Genel başkanının silah bırakması koşuluyla PKK ile Oslo’da yapılan görüşmeleri onaylamasına Grup Başkanvekili Emine Tarhan karşı çıkıyor. Kimi üyeler de konunun MYK’de görüşülmeden kamuoyuna açıklanmasını eleştiriyor. Kılıçdaroğlu’nun liderlik notuna bir eksi daha yazan gelişmeler. Gün geçmiyor CHP’yi destekleyen, öven değil eleştiren yorumlar içeren köşe yazıları yayımlanıyor. Son örnekler: Dün Hürriyet’te İsmet Berkan’ın, “CHP Kürt sorunu konusunda ne diyor bilen var mı?” başlıklı sorgulayan yazı ile Mehmet Yılmaz’ın aynı konuyu işleyen yazısı… Bu iktidardan kurtulmanın yegâne aracı gördükleri CHP’yi ve genel başkanını kuşku yok içtenlikle destekleyen, önceleri Samsun’dan giy çizmeleri gel Ankara’ya, RTE’den kurtar bizi, diye yazanlar bile bugünlerde düş kırıklığı içinde, artık Kılıçdaroğlu’ndan umutlarını yitirdiklerini ifade ediyorlar. ??? İktidar ve muhalefet ile her alanda curcuna içinde bir ülke! Bugünkü Türkiye! Skandal soruşturma ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Keçiören’de dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Cem Aygün’ü (24) vurarak ölümüne neden olan polisler hakkında yürütülen soruşturmada, iki sanık polisin el svap örneklerinin alınmadığı ortaya çıktı. Aygün ailesi, gözaltına alınan iki polisi mahkemeye bile sevk etmeyerek serbest bırakan Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Yıldız’ı etkin soruşturma yürütmemekle suçlayarak, HSYK’ye şikâyet etti. Aygün ailesi adına avukatları tarafından hazırlanan dilekçede, Cem Aygün soruşturmasında “çelişkili” bulunan durumlar şöyle sıralandı. ? Şüpheli polislerin gözaltına alınmadan önce “olay tutanağı”nın saat 12.00’de hazırlandığı belirtildi. Oysa, iki polisten birinin ifadesinin 12.15’te sona erdiği anlaşıldı. ? Olay, saat 10.00 sularında olmasına rağmen, şüpheliler için gözaltı kararı 5 saat sonra saat 15:00’de verilmiştir. Halbuki, şüphelilerin olay sonrası derhal şüpheli sıfatı ile gözaltında olması ve soruşturmanın hiçbir işlemine müdahale etmemesi gerekmektedir. ? Gözaltında olması gereken şüpheliler, 30 Ağustos 2012 günü saat 12.00’de bilgisayarla tuttukları tutanağı nerede hazırlamışlardır? Kaldı ki; Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği’nin 30 Ağustos tarihli şüpheli polis O.H’nin ifadesini içerir tutanağa göre, O.H’nin ifadesi saat 12.15’te bitmiştir. İki sayfalık ifade göz önüne alındığında en aşağı 45 dakikalık bir süre ifade alma işlemi sürmüştür. Bu duruma göre, şüphelilerin saat 12.00’de hem olay tutanağı tutmaları hem de şüpheli O.H’nin ifade vermesi mümkün olmadığına göre, ortada çok vahim bir durum vardır. ? Şikâyet edilen savcı, hiçbir delil toplama girişiminde de bu lunmamıştır. Savcı, şüphelilerin el svaplarını almadığı gibi, olay yeri civarında kamera bulunup bulunmadığını, şüpheli polislerin telsiz görüşmelerini, 112 Acil Servis kayıtlarını, şüpheli polislere zimmetli mermi sayısını, silahlarda mekanik bir arıza olup olmadığı gibi delilerin hiçbirini toplamamıştır. Öte yandan Cem Aygün ailesi, yaklaşık 20 gün geçmesine karşın olaya karışan polislerin serbest olmasını protesto etti. Ankara Adliyesi önünde yapılan eyleme baba İsmet Aygün , Cem’in 7 ablası ile İnsan Hakları Derneği ve Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara şubeleri üyeleri katıldı. Karagümrük çetesi davasının ikinci oturumu Çağlayan Adliyesi’nde yapıldı Cüppeli Hoca’ya mürit desteği İstanbul Haber Servisi Cüppeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün tutuklu yargılandığı, Karagümrük çetesi davasının görüldüğü Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı, Cüppeli Ahmet Hoca’nın sevenlerinin akınına uğradı. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ikinci oturumu dün yapıldı. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, yaşamını yitiren Başsavcı Murat Uzun’a yönelik silahlı saldırıyı kınayarak “Başsavcı; kalleşçe, alçakça bir saldırıya uğradı. Başsağlığı diliyorum. Faillerinin en kısa sürede yakalanmasını diliyorum” dedi. İzleyici sıralarından da “amin” sesleri yükseldi. Savunmasını yapan tutuksuz sanık Burhan Adıyaman, mağdur Fatma Zehra’nın Fas’tan getirilmesine yardım ettiği yönündeki iddiaları yalanladı. Tutuksuz sanıklarından Nejat Ergin de örgüt kurmadığını, kimseyi tehdit etmediğini belirterek Cüppeli Ahmet Hoca’yı sevdiğini ve saydığını söyledi. Cemaatin derneğine bir kez gittiğini belirterek “Hocam kendisi ile ilgili sıkıntıları aktardı. Ama benden herhangi bir şey istemedi” dedi. Telefonda “merminin adresi yok” şeklindeki konuşmasına ilişkin ise şöyle konuştu: “Onurumla oynanmaması için kullandım. Ben Karagümrük çetesi liderleri olan Vedat ve Nuri Ergin’in ağabeyiyim. Çeşitli suçları var cezalarını da çekiyorlar. Ama daha kötü biri de olabilirlerdi. PKK’li olabilirlerdi. Bu çete etiketi üze Cüppeli Ahmet Hoca’nın müridleri erken saatlerde adliye önünde toplandı. rimize yapıştı. Kardeşlerimiz yüzünden haksız ithamlara maruz kalıyoruz. Bunun sıkıntısını her alanda çekiyorum. Kız alıp verirken de bu böyle, insanlar beni çete olarak biliyor, iş yapmak istemiyor. Benim onlarla bir ilgim yok” Cüppeli Ahmet Hoca’nın destekçileri, erken saatlerden itibaren adliye binasının önündeki geniş alanı doldurdu. Kadınlar ve erkekler kendilerine ayrılan bölümde, dava sonuna dek dua okuyarak bekledi. Türk bayrakları taşıyan gruptakiler, “Hocamız tertemiz, bizler şahidiz”‘ yazılı pan kart açtı. Cemaatin görevlileri, bekleyenlere, Ünlü’nün mesajlarının bulunduğu 7 maddelik bildiri dağıttı. “Provokasyona yol açacak hareketlerden uzak durun” diyen Ünlü, şöyle devam etti: “Tahliye olmam halinde sakın ola ki taşkınlık yapmayın.” Mahkeme heyeti 2 saatlik aranın ardından ara kararını açıkladı. Mahkeme, tutuklu sanıklar Ahmet Mahmut Ünlü, Barış Sezek ve Mahjuba Demirel’in tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme mağdurların şikâyetlerinin ve delillerin tespiti için zorla getirilmelerine karar verdi. MEN CEZASINA TEPKİ ‘Hukuka aykırı keyfi bir karar’ İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi ve İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından avukat Turgut Kazan, Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ve gazeteci Tuncay Özkan hakkındaki “16 oturum duruşmaya katılmaktan men” kararına tepki gösterdi. Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit ile Kazan, Silivri Cezaevi’ne giderek Balbay ve Özkan’la yaptıkları görüşmeyle ilgili toplantı düzenlediler. Kazan, özel yetkili mahkemeler sürecinde yaşananların, düşman ceza hukuk anlayışının bir örneği olduğuna dikkat çekerek “Bu anlayışa göre, tehlikeli sayılan kişilere, yurttaş ceza hukuku, yani çağdaş usul kuralları uygulanamaz. Çünkü onlar ve avukatları düşmandır. Kendilerine savunma ve adil yargılanma hakkı tanınmaz, tanınmamalıdır. Hepsi düşman ceza hukuku uygulanarak, bertaraf edilmelidir” dedi. Kazan, Özkan ve Balbay’ın usule ilişkin söz isterken disiplin gerekçesiyle 16 oturum duruşmaya katılmaktan men edilmelerini, “hukuka aykırı, keyfi bir karar” olarak değerlendirdi. Karakullukçu için soruşturma istemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Danıştay Başkanlığı’na başvurarak Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu hakkında soruşturma açılmasını istedi. Kart, “Danıştay Başkanı’nın görevini sürdürmesi bundan böyle mümkün değildir. Danıştay Başkanı’yla siyasi iktidar arasındaki ilişkilerin bedeli Danıştay’a yükletilemez, Danıştay’a ödetilemez. Danıştay’ın tüm yargıçları zan altındadır. Kurumun saygınlığını düşünen bir Danıştay Başkanı, bu şartlarda bir gün bile görevde kalmaz, kalamaz, kalmamalıdır” dedi. Başvuruda Karakullukcu hakkında soruşturma açılmasını isteyen Kart, “Danıştay Başkanı’nın hayali ihracat soruşturmasında adı geçen Yalçın Bayrak isimli kişiyle 3 kez konuştuğu ve buluştuğu ortaya çıkmıştır. Bayrak ile ilgili olarak, Danıştay nezdinde iş takibi yaptığına dair maddi bulgular da savcılık iddianamesine intikal etmiştir. Başkan bir şüpheli ve iş takipçisiyle bir araçta neden bir araya gelir? Karakullukcu; davranış ve eylemleriyle şaibe yaratmıştır. Yasaya göre, ortada maddi deliller olmasa bile, rüşvet aldığı veya irtikapta bulunduğu kanısının doğması halinde, yargıç hakkında yaptırım uygulanması zorunludur” dedi. KART BAŞVURU YAPTI BAŞBAKAN ERDOĞAN BM toplantısına katılmayacak FIRAT KOZOK ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmak için New York’a yapacağı ziyareti iptal etti. BM Genel Kurulu’na Türkiye’ye temsilen Gül’ün katılması planlanmıştı. Ancak Gül’ün kulağındaki rahatsızlığın ardından doktorları, uçakla yapacağı seyahatleri iptal etmesini istemişti. Gül de toplantıya katılmaktan vazgeçmişti. Bu gelişme üzerine Erdoğan’ın Türkiye’yi temsil etmesine karar verilmişti. Ancak dün son anda Başbakan da New York ziyaretini iptal etti. Başbakanlık, iptale gerekçe olarak Erdoğan’ın program yoğunluğunu ve 30 Eylül’de yapılacak AKP Kongresi’ne ilişkin çalışmaları gösterdi. Ancak iptalin nedeninin ABD Başkanı Barack Obama’nın Erdoğan’a randevu vermemesi olduğu öğrenildi. Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu temsil edecek. Obama’dan randevu alınamadı salonundaki koşullar bir doz daha ağırlaştırıldı; sanıklarla avukatlarının birbirlerine dilekçe dahil hiçbir yazılı kâğıt veremeyecekleri, bunun önce hâkim tarafından görüleceği daha sonra taraflara iletilebileceği bildirildi. Savunma hakkının giderek kısıtlandığı, yargılamanın adeta işkenceye döndüğü bir ortamda böylesi bir uygulamaya neden gerek görüldüğünü mahkeme başkanına sormak istedim. Bunun için duruşmanın öğleden sonraki bölümünde elimi kaldırdım ve söz istedim. Başkan vermeyeceğini söyledi. Ben de neden söz istediğimi anlatmaya çalıştım. Şöyle dedim: “Sayın başkan, artık talep konuşmaları yaptırmıyorsunuz, usul hakkında kimseye söz vermiyorsunuz. Avukatlarımızla araya fiziki mesafe koydunuz. Bugün de avukatlarımızla diyaloğumuzu kısıtladınız. Bunların hangi yasada yeri var?” Bu durum elbette tüm sanıklar için geçerli. Onlar da söz hakkı isteyip haksızlığı, hukuksuzluğu dile getirmek istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı oturuma ara vererek heyetle birlikte salondan ayrıldı. ??? Heyet salonu terk ederken ben ve kimi sanıklar hâlâ salondaydık. O sırada duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel bana döndü ve şöyle dedi: “Sayın Balbay, başkan sözlü bir talep istemiyor. Siz de yazılı bir dilekçe verin, söz hakkını öyle isteyin.” Bir şekilde yaşadığımız hukuksuzluğu mahkeme heyetine anlatmak, sadece bugün değil gelecek için kayda geçirmek istiyordum. Bir dilekçe yazdım, mübaşir Hasan Bey aracılığıyla mahkeme başkanına ilettim. Mahkeme, oturumu o gün dinlenecek tanığın da istemi doğrultusunda sanıksız sürdürdü. Akşamüstü 17.30 sıralarında hepimiz salona alındık. Mahkeme başkanı kararları yüzümüze okudu. Benim “suçlarım” arasında duruşma salonunu “terk etmek” de var. Oysa kamera kayıtları ortada, her şey yukarıda aktardığım gibi gelişti. Ben salondaydım. Protesto amaçlı salondan ayrılma da olmadı. Duruşma salonunda iki metre tepemizde onlarca mikrofon sarkıyor, duruşmanın her anı kamerayla kaydediliyor. Yani ses ve görüntüyü birleştirmek mümkün. Gazeteciler, avukatlar, izleyiciler salonda. Böylesine çok kayıtlı ve tanıklı bir durumda bile heyet, gerçeğe aykırı saptamalar yapıyorsa, yargılamanın nasıl yapıldığı yorumunu okura bırakıyorum. ??? Ergenekon davasında gelinen noktayı madde madde paylaşmak istiyorum. 1 Dava herkesin gözü önünde, açık yargılama ile devam ediyor gibi görünüyor ama aslında dava unutuldu. 7 bin sayfalık 20 iddianamenin birleştiği davada duruşma günü hangi tanık gelmişse, onun söyledikleri bir parça haber oluyor, o kadar. Dava, dava olmaktan çıktı. Tutulduğu yerden şekillenen, tarifi olanaksız bir yapıya dönüştü. 2 Özel yetkili mahkemeler (ÖYM) ellerindeki dosyaları bitirdikten sonra kapatılacak. Bir başka deyimle, en kabarık ve karmaşık dosya olması dikkate alınırsa, ÖYM’lerin ömrü Ergenekon davaları kadar. Sözüm ona, asrın davasına tasfiye halindeki mahkeme bakıyor. Hiçbir hukuk devletinde böyle bir uygulama olmaz. 3 Ellerindeki dosyalarla kaderi birleşmiş olan bu mahkemeler kendilerini adeta Meclis’in çıkardığı yasalardan bağımsız hissediyorlar. Kendi usullerini kendileri üretiyorlar. Kendilerinde, kendilerine yetki verme hakkı görüyorlar. Bu uygulama Türkiye tarihinin en karanlık günlerinde bile yoktu. 4 Meclis’ten geçen 3. yargı paketiyle tutukluluğa devam kararlarının daha zor alınacağı, mahkemelerin tutukluluk gerekçelerini her sanık için ayrı ayrı açıklamak zorunda olacağı belirtilmişti. Silivri tam tersini yaptı, tutukluluğa devamı kolaylaştırdı. 3. yargı paketinden önce ayda bir kez sanıklara söz hakkı veriliyordu. Tutukluluğu gözden geçirme bu 15 dakikalık konuşmadan sonra oluyordu. Silivri’de bu uygulama temmuz ayından itibaren kaldırıldı. 18 Eylül günü bizlere duruşmalardan men cezası verilirken, sanıkları ve avukatlarını dinlemeden tutukluluğa da devam kararı verildi. 5 Silivri’de hukuk, yargılama yok, sadece cezalandırma var. Merak edilen tek şey verilmiş olan cezaların ne zaman açıklanacağı. Hiçbir vicdan bunu kabul edemez. Hukukun bittiği yerdeyiz. Bu zulüm devam ettiği sürece herkes tehdit altındadır. Çağrım şudur: İletişimin böylesine güçlendiği, çeşitlendiği bir ortamda herkes bu hukuksuzluğu kabul etmediğini bir başkasına iletsin. Kim bilir, belki de sayımız çoktur! C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle