15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hendek’te ablaları tecavüze uğrayan 3 kardeşin veliler istemediği gerekçesiyle okula alınmadığı ileri sürüldü 3 Mahkeme!.. Davanın adı: Balyoz zaten... ? Mahkeme: TBMM iki ay önce kapattı... Dün o mahkeme karar verdi size... ? Salon: Cezaevinin içi... Yer bulamadılar... Baktılar memlekette tarla kalmamış, hapishanenin içine koydular... Hapisten kaçsan mahkemedesin, mahkemeden kaçsan hapistesin... ? Yargıçlar: Duruşma başlamadan bir gün önce hâkim değiştirildi... Yetmedi; arada tahliye kararı veren hâkimleri görevden aldılar... Mahkeme başkanı, tahliye yönünde oy kullandığı için baskı altına alındığını oturup karara yazdı, baktılar ki yorulmuş, emekli ettiler... ? Sanıklar: Bir ordu... Orgeneraller, tümgeneraller, tuğgeneraller, ordu komutanları, kuvvet komutanları, albaylar, yarbaylar, çok sayıda subay... Bir tek o zamanki komutanları yok... Hilmi Özkök Paşa “Kasaptaki ete soğan doğramam” diyerek, fırında güveç tarifinden hareketle yırttı... Mahkemeye çağırıp sormadılar bile: “Senin bu ordunun hepsi mi vatan hainiydi?..” O da zaten yanıtlardı: “Olmayan lokmaya ağzımı açmam...” ? Hukuk mantığı: Fazlasıyla vardı... Onun için mahkeme çağırınca, yurtdışından ilk uçağa atlayıp 34 saat yol gelen subayı görür görmez “Yurtdışına kaçar” diye anında tutukladılar... O yiğit asker, yurtdışından karısına telefon açmıştı: “Az daha uçağı kaçıracaktım...” ? Deliller: Nedense devletin polisi, istihbaratı getirmedi... Bir gazeteci bavul içinde getirdi, baktılar ki delilmiş... İçinde yok yok... Diyelim ki 2003 yılında yazılmış belgede, 2007 yılında adı değiştirilmiş sokağın yeni adı var... 2003 yılında adı geçen şirket ise beş sene sonra kurulmuş... ? Ve karar: 2007’de verilmişti... Dün okundu... Hapisteki askerlerden çok, şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imama göre dizaynıyla ilgiliydi aslında... Ne kadar cumhuriyetçi, Atatürkçü subay varsa böylece sepetlendi... Şu andaki kadrolar getirilip oturtuldu size... ? (Tüm bu olanları tarih kitaplarına koymayın... Çocuklarımız okuyup utanmasınlar...) Utandıran haber SAKARYA(Cumhuriyet) Hendek’te tecavüz mağduru Ö.D’nin (13) ilköğretim öğrencisi 3 kardeşinin, nakledildikleri okula “diğer velilerin istemediği” söylenerek alınmadığı ileri sürüldü. Ailenin şikâyeti üzerine soruşturma başlatıldı. İlköğretim öğrencisi Ö.D., geçen mart ayında tecavüze uğradığı için intihara kalkıştı. Aile, Ö.D’ye tecavüzle suçlanan sanıkların yakınlarının da aynı okulda olması nedeniyle, bu öğretim yılında 6’ncı sınıf öğrencisi G.D (12), 4’üncü sınıf öğrencisi G.D (10) ve birinci sınıf öğrencisi olan S.D’nin (7) naklini İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de görüşünü alarak başka bir okula istedi. İddiaya göre 2’si kız 3 kardeş, kayıt işlemlerinin ardından önceki gün okula gittiklerinde, okul müdürü “Sizi aileler istemiyor” diyerek içeri almadı. Çocuklarının okula alınmadığını öğrenince okula giden baba F.D’nin girişimi de sonuçsuz kaldı. Okul önlükleriyle kapıdan döndürülen çocuklarıyla ne yapacağını şaşıran F.D, “Benim çocuklarımın günahı ne? Çocuklarımı nerede okutayım” diyerek tepki gösterdi. F.D. şikâyeti üzerine İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü soruşturma başlatırken olayın intikal ettirildiği Sakarya Valisi Mustafa Büyük, “Böyle bir şey olamaz. Gereken incelemeyi yaparız” dedi. Hendek Kaymakamı Mustafa Ayhan olayla ilgili soruşturmanın sürdüğünü açıklarken çocukların eğitimlerinin devam ettiğini belirtti. Dizi setinde ölüme tahliye kararı Dışişleri Bakanı’nın Ulusçulukla Hesaplaşması II Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun perşembe günü özetlediğim ve alıntı yaptığım konuşmasının eleştirisine olumlu bir noktadan başlamak istiyorum: Davutoğlu’nun Kürt sorunu konusunda, “Kürt sorunu iki temelde ele alınabilir. Tarihin derinliğine kadar giden kadim birliktelik ve modern bir devletin eşit vatandaşları olma bilinci ve hakkı” diyerek koyduğu teşhis ve önerdiği çözüm ilkeleri doğrudur: Keşke hem tarihten gelen toplumsal ve siyasal birlikteliği, hem de demokrasi ve insan hakları bağlamında vatandaşlığın temsil ettiği çağdaşlığı birleştirme başarısını, tüm politikalarını dile getirirken uyguladığı ve dışa vurduğu zihinsel ve duygusal yaklaşımında sürdürebilseydi. Ne yazık ki, genel yaklaşımı, çağını yakalamak bir yana, Endüstri Devrimi’nin, on dokuzuncu yüzyılın bile gerisine düşen, dintarım imparatorlukları döneminin bir tür ümmetçiliğini ve imparatorluk özlemlerini andırıyor. ??? Türkiye’de, İslamcı kültürün bir kesimi, hepsi değil, dogmatik bir grubu, bir tür “Milliyetçilik düşmanlığı” yapar. Bunun nedeni, önce ideolojik olarak Endüstri Devrimi’nin milliyetçilik ideolojilerinin, din ideolojilerinin üstüne gelmesi, onları gölgelemesi ve hatta Fransız Devrimi’nde olduğu gibi bazen onları tümüyle baskılamasıdır. Buna bir de Osmanlı tarihinde milliyetçilik akımlarının imparatorluğun parçalanma sürecinde oynadığı rol eklenir ve İslamcı kültür, hem ideolojik planda, hem de tarih bağlamında “milliyetçilikten” hazzetmez. Oysa insanlık, artık bırakın dintarım imparatorluklarının dine dayalı ideolojik dönemini, onun üstüne gelen Endüstri Devrimi’nin milliyetçilik ideolojisi dönemini bile geçerek Bilişim Devrimi’nin demokrasi ve insan hakları dönemine girmiştir. Ama nasıl milliyetçilik ideolojisi, dinin etkisini silemediyse, demokrasi ve insan hakları ideolojisi de milliyetçilik ideolojisini yok edemeyecektir… Çünkü din ve milliyet, insanların, toplumların genlerine işlemiştir ve birer “kimlik” işlevi görür! Elbette insanlığın henüz kapısını araladığı bu yeni Bilişim Devrimi döneminde milliyetçilik, milli devlet (ulusçuluk, ulusal devlet veya ulusdevlet) kavramları da tartışmaya açılmış, fakat çok kısa bir süre sonra insanlığın ulusal devletlerden vazgeçemeyeceği anlaşılmıştır. Bu konuda yapılmış pek çok araştırma ve yazılmış pek çok kitap vardır ama sadece, yeni ideolojik dönemi “Tarihin Sonu” adlı kitabıyla ilan eden Francis Fukuyama’nın daha sonra kendisini düzeltmek için yazdığı, “Devlet İnşası” adıyla Türkçeye de çevrilmiş olan kitabına bakmak yeterlidir. ??? Davutoğlu ilginç bir biçimde “milliyetçilik” değil, “ulusçuluk” diyor. Elbette Türkiye’nin bugün içinde yaşadığı “kavram ve terim kargaşası” bağlamında bu tercihin de bir anlamı var: Davutoğlu, bu terminoloji ile “milliyetçiliğin” Cumhuriyet dönemindeki yorumuna atıf yapıyor; ama eleştirilerine Osmanlı dönemindeki milliyetçilik akımlarını da dahil ediyor. Şu sözleri ise asıl referans noktasının çağın gerisine düştüğünü ve Osmanlı’nın çöküşünü yanlış yorumladığını gösteriyor: “19. yy ideolojisi olan ulusçuluk Avrupa’da feodalite ile bölünmüş yapıları bir araya getirip ulus devletleri doğurdu. Bizde ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici ve suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi.” Ne yazık ki bu sözleri, sadece Endüstri Devrimi’ni değil, Osmanlı tarihini ve toplumsal yapısını da yanlış yorumladığını ve gerçekleri kabul etmediğini, çünkü tarihe ve günümüze sadece kendi ideolojik açısından baktığını gösteriyor. “Hesaplaşma” bağlamında söyledikleri de bu yaklaşımının kanıtı: Bununla hesaplaşma zamanı gelmiştir. (Nasıl? E.K.) Herkesin toplumsal kültürel kimliği, dili başlı başına insanlık birikimi açısından değerlidir. (Doğru. E.K.) Ama bu bölünme değil birleşme vasıtası olarak değerlendirilmeli, ortak aidiyet bilincini güçlendirecek şekilde yorumlanmalıdır. (Nasıl? E.K.) İki yüzyıl önce şehirlerimizde, mahallelerimizde iç içe yaşayan Türkler, Ermeniler, Araplar, Rumlar, Arnavutlar ve daha birçok farklı etnik ve dini kimlik bugün bu organik yapıdan koparılmış durumda. (Gözlem doğru, teşhis yanlış. E.K.) İki doğru üzerine kurulmuş bir yanlışı, ayrıca “hesaplaşma” ve “aidiyet bilincinin güçlendirilmesi” gibi belirsizlikleri vurguluyor bu sözler: İfadedeki anahtar sözcük “organik yapı” terimidir. Davutoğlu’nun özlem duyarak anlattığı “organik yapı” bir dintarım imparatorluğu yapısıdır. Nitekim “Yeni Osmanlıcılık” sorusuna verdiği yanıtta, rüyasını ve yapılanları anlatırken bu yaklaşımı daha belirgin olarak ortaya çıkıyor: “Geçen sene En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesini gerçekleştirdiğimizde de, Somali ve Arakan’a giderek mazlumlarla kucaklaştığımızda da evet bütün insanlık için adalet arayan bir rüya adına hareket ediyorduk.” (Siz yine de konuşmanın tümüne bakın, internette var.) ??? Dış politikada bir haftada değişen Libya ve NATO politikası, Suriye konusunda alınan sert viraj, “komşularla sıfır sorundan” “her komşuyla yeni sorunlar” noktasına gelinmesi ve benzeri tutarsızlıklar bir yana… Davutoğlu’nun sorunu şurada: Bilişim Devrimi’nin ilk aşamalarında ortaya çıkan ve sonradan yanlış olduğu için terk edilen “ulusal devlet karşıtlığını” demokrasi ve insan hakları bağlamında “ulusçulukla hesaplaşmak” için kullanıyor, ve zaten yanlış olduğu için terk edilen bu yaklaşıma dayalı olarak oluşturduğu çözüm hedefini de ileriye değil, geriye, hem de çok geriye dönük siyasal yapılarda, ideolojik olarak inanca dayalı dönemlerde arıyor… Bu çelişkinin yarattığı dış politika başarısızlıkları ile de Türkiye sonu belirsiz, sıcak savaş gibi maceralara sürükleniyor. ??? Aslında bir akademisyen olarak Davutoğlu’na sempati besliyorum… Kendisiyle, siyasete girmeden önce, bir açık oturumda birlikte konuşmuş, fikirlerini ilginç bularak, saygıyla ve öğrenerek dinlemiştim. Ama bir akademisyen olarak ilginç yaklaşımlar sergilemek, özgün modeller önermek başka, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı olarak bu “ilginç fikirlerini” veya “özgün modellerini” uygulamaya aktarmaya çalışmak başka... ? İstanbul Haber Servisi Kağıthane’de bir dizi setine yemek götürdüğü araçla, dizinin sanat asistanı Selin Erdem’e çarparak ölümüne neden olduğu iddia edilen tutuklu sanık İdris Fırat’ın tahliyesine karar verildi. İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada tutuklu sanık Fırat’ın delilleri karartma şüphesinin ortadan kalkması ve tutukluluk süresi göz önünde bulundurularak karar verildiği belirtildi. BAKKART sayısı 130 bine ulaştı İstanbul Haber Servisi Bakırköy Belediyesi’nin 2004 yılında uygulamaya başladığı BAKKART projesinden yararlanan kişi sayısı 130 bine ulaştı. Konuya ilişkin açıklama yapan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, “2004 yılında belediye başkanlığına aday olurken hayalim her mahalleye bir ambulans idi. Belediye başkanı seçildikten sonra uygulamaya başAteş Ünal Erzen ladığımız BAKKART projesi ile her mahalleye ambulansı, her eve ambulans olarak getirdik.” dedi. Bugün itabarıyla BAKKART sahibi 130 bin Bakırköylünün tek kuruş ödemeden Türkiye’nin her yerinde 724 sağlık hizmeti ve tıbbi danışmanlık alabildiğini vurgulayan Erzen, “ BAKKART’lı yurttaşlarımız acil sağlık hizmetlerinin yanı sıra belediyemizin 10 uzman hekimi bulunduğu tıp merkezi ve sağlık ocuklarından, halk eczanesinden kültür sanat etkinliklerine kadar yine ücretsiz yararlanabilmektedir. Ayrıca Bakırköy’de 2 bini aşkın hizmet noktasında yüzde 10 ile yüzde 20 arasında indirimle alışveriş yapabilmektedirler” diye konuştu. Erzen, BAKKART projesi’nin devamında özel faaliyetlerin yapıldığı GençBAKKART, Destek BAKKART, Engelsiz BAKKART projelerinide hayata geçirdiklerini kısa süre sonra ise 65+ BAKKART projesini de uygulamaya başlayacaklarını sözlerine ekledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle