23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2012 CUMARTESİ 16 Ederim Ezber Bu Çağda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi üyeliğine, Türkiye’den TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost’un değil de ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “uluslararası cesur kadın” seçtiği Şafak Pavey’in uygun görüldüğünü yazmıştık. Erdost’tan mektup geldi. Diyor ki: “Zarif, ince, çokdilli, çok renkli, sanırım çok şey bilen saygın bir hanımefendi ile yarıköylülüğü zırh gibi kuşanmış beni karşı karşıya koyduğun için, sana gücendim dersem, bilmem gücenir misin? İnsan hakları savaşçısıyım, ama yarış atı hiç olmadım. Hele insan haklarının, insan hakları tabelaları altında haklandığı bu ülkede ve bu çağda. Üstelik yan ceplerine konan zarflarla ‘âkıl’leşenlerin göğümüzü ve göğsümüzü kararttığı şu zor günlerde!” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Adnan Menderes’in gömütüne çiçek bırakırken dedi ki: “Ezber bozuyoruz.” Bir CHP liderinin, DP lideri Menderes’in gömütünü, hele de “ezber bozuyoruz” diyerek ziyareti, son derece doğru olan ve CHP’nin geçmişte de izlediği “idamlara karşı çıkma” çizgisinin ötesinde bir anlam ifade eder. O anlamın ne olduğunu, CHP PM üyesi Gülsüm Bilgehan Toker daha iyi bilir. Babası Metin Toker’i, Menderes yönetimi muhalif yazılar yazdığı için hapsetmişti. O anlamın ne olduğunu, CHP PM üyesi Metin Feyzioğlu daha iyi bilir. Dedesi, dönemin SBF Dekanı Turhan Feyzioğlu kovuşturmaya uğratılmış ve üniversiteden istifaya zorlanmıştı. O anlamın ne olduğunu CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata ile PM üyesi Hurşit Güneş daha iyi bilir. Ayata’nın kayınpederi, Hurşit Güneş’in babası Turan Güneş, Menderes döneminde, basına ispat hakkı tanınmasını istediği için Demokrat Parti üyeliğinden çıkarılmıştı. Menderes döneminde Türkiye’nin tıpkı bugün olduğu gibi bir çoğunluk diktasına sokulduğunu, ikili anlaşmalarla tümüyle Amerika’nın güdümü altına girildiğini, aydınların baskılandığını, gazetecilerin içeriye atıldığını, halkın “Vatan Cephesi’nden olanlar, ol Arap Baharı’nın Kışı Sert Geçecek Arap Baharı’nın ciddi bir enerji boyutu var. Petrol, gaz, su... Bunları da katmadan resmin bütünü algılanamaz. Petrolün yakın dönemde Süveyş Krizi’nden Yom Kippur’a, Kuveyt’in Saddam, Irak’ın da ABD tarafından işgalinin nedenlerinden olduğunu biliyoruz. Suriye meselesine su politikalarıhidropolitik üzerinden de bakmak gerek. Su güvenliği birinci derecede önemli İsrail için. Bölgede bir “su kartı” varsa, onu sadece Türkiye değil, başkaları da oynamak ister. Türkiye ile Suriye ve Irak arasına tampon Kürt bölgesi yerleştirmek, eski Başbakan İzak Şamir’in bu satırların yazarına daha 1984 yılında, Brüksel’deki bir basın toplantısında açıkça söylediği bir İsrail politikasıydı. Geçen hafta Marmara Grubu’nun düzenleyeceği 16’ncı Avrasya Zirvesi’nin “Arap Baharı Tüketicinin Sert Kışı mı Olacak?” başlıklı hazırlık toplantısına katıldım. Burada eski Enerji Bakanı Hilmi Güler’i dinledik. Enerji sektörü için iki anahtar kelimeden söz etti Güler; dürüstlük ve şeffaflık. Bunların ikisi de yok. İşimiz zor. ??? ABD’deki düşünce kuruluşlarından Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi CSIS’nin Türkiye Direktörü Bülent Ali Rıza, ABD’nin son dönem Ortadoğu’ya yaklaşımını özetlerken W. Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 2005 Ankara ziyaretini ve Kahire konuşmasını anımsattı. İki beklenti dile getirmişti Rice: Birincisi ABD ve Batı ile dostane ilişkiler içinde olunması. İkincisi ise uluslararası finansal sistem ve IMF ile işbirliği yapılması. Karşılığında da ABD ılımlı İslamcıları destekleyecekti. Ancak ABD radikalleri de destekledi. Radikallere göz yumulması Amerikan çıkarlarına hizmet ediyordu. Bugün Amerikan yönetimi içinde bunun gerekli olduğunu düşünenler var. Libya’da ABD büyükelçisinin öldürülmesi bir mihenk taşı olabilir. Libya olayı ABD’nin radikallere verdiği desteği geri çektirecek mi, göreceğiz. Türkiye hükümeti açısından Suriye meselesine kadar sorun çıkmadı. Bugün ise Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi yalnız bıraktığı için CNN International’da ABD’yi Christian Amanpour’a şikâyet etti. Arap Baharı, güvenli ve aralıksız enerji akışı kuralını bozdu. Petrol ve gazda yüzde 90’ların üzerinde dışa bağımlı Türkiye, 2023 yılında dünyanın 10’uncu büyük ekonomisi olmayı hedeflerken enerji güvenliği yok! Tam da bu noktada Türkiye’ye enerji sağlamada kilit ülkenin İran olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Şu anda Suriye’de İran Esad’ın, Türkiye ise muhaliflerin arkasında ve iki ülke karşı karşıya. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, eski arkadaşı ABD Başkan adayı Romney’e seçim kampanyasında destek için İran’a bir füzecik gönderebileceğini söyleyen var. Olan biteni ABD seçimleriyle de irtibatlandırdığımızda Ortadoğu’da taşların yerinden oynayacağını söylemek mümkün. İran çok büyük bir soruna dönüşebilir. Bütün bunlar Türkiye’nin stratejik kurgusunu ve pozisyonunu yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor. mayanlar” diye ikiye bölündüğünü onlar anlatamazlarsa, yakın tarih kitapları anlatır. Tarihten ders almak isteyen bilmiyorsa eğer, öğrenememişse eğer, alır okur. Bugünün ezberine kanmaz. Bir grup CHP yöneticisi, geçen günlerde Cengiz Çandar, Osman Kavala, Fuat Keyman gibi, kendilerine “liberal sol aydın” tanımı yakıştırılanlarla Kürt sorununun tartışıldığı bir toplantı gerçekleştirmişti. Bu toplantıya öncülük edenlerden CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç ile görüştük. Okurlarımıza Onanç ile yaptığımız söyleşiyi yorumsuz aktarıyoruz: Görüşmenin sonucu ne oldu? Herkes çok mutluydu, konunun çok konuşulması gerektiğine inanıyorlardı. Siyasetin konuşularak değil, şiddet dilinin üzerinden gittiğini söylediler. Bu konunun CHP tarafından daha çok benimsenmesi, inisiyatif alarak iktidarı çözüme zorlaması yolunda görüş birliğine varıldı. Nasıl bir çözüm yani? Çözümün alt başlıklarını konuşmadık CHP’nin Kürt Toplantısı ama, örneğin sivil anayasa sürecinin yavaş gittiği, tekrar kimi başlıkların görüşülmesi gerektiği ele alındı. Örneğin hangi başlıklar? İşte bu vatandaşlık meselesi. Anayasanın tümünde yavaşlama var. AKP’nin çok da yeni anayasa yapmak gibi bir önceliği olmadığını, görüntüde söylediğini aktardılar. “Vatandaşlık meselesi” dediğinizden, örneğin Türk sözcüğünün anayasadan çıkarılmasını mı anlayacağız? O spesifik detayı konuşmadık. Politikanın içeriğini konuşmadık bu detaylarda. İçerik açısından öneriler yoktu. Görüşmeye çağrılan isimlerin seçimi nasıl oldu? Bu konuda rapor yazmış, düşünmüş, köşe yazarlığı konusunda bilgimiz olan kişiler oldu. Biraz da arkadaşlarımız tabii. Ulaşabilme konusunda da bizim için en kolaylar oldu. İlk toplantı öyle gelişti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Uluslaşma ile hesaplayacağız” dedi. Bu konuda da bir toplantı düşünüyor musunuz? Bu hafta da Kürt sorunu ve dış politika üzerinde konuşmayı düşünüyoruz. Gazetenizden Ali Sirmen’i de çağırdık. Dışişleri Bakanı ne demişti, dediniz? “Uluslaşma ile hesaplaşacağız” dedi. Tabii bunlar daha çok politik konular, biz daha teknik konuların nasıl çözülebile ceğini aramak istiyoruz. Bu söylediğiniz çok ideolojik bir konu. İdelojik konuda bizim parti içinde bir çizgimiz var. Bizim sorgulama sürecinde bize bir şey katmaz. Biz tıkanmış olan, en acil sorunlar nasıl çözülebilir ona bakıyoruz. Her gün 10 şehit veriyor ülke, bu kan nasıl durur, onu arıyoruz. Kürt sorununa bakış da bir ideolojik konu değil mi? Eşit vatandaşlık perspektifinden bakarsınız eğer, yani her şey ideolojiktir. Aslında bir sürü talep Türklerin de talebi. İfade özgürlüğü Türkiye’nin genel sorunu. Demokrasi ve insan hakları sorunu. Bu süreçleri bizim yaşanır hale getirmemiz lazım. Ciddi bir dikta rejimi devam ediyor, bu iklimi Kürt için de, Türk için de ne kadar demokratik kılabilirsek; çözümü o kadar hızlandırabiliriz. Muasır Medeniyet Seviyesinde Bir İş adamı: Asım Kocabıyık SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Geçen hafta eşimle birlikte Borusan Contemporary’ye gitme fırsatı bulduk. Böylece hem bu ilginç müzeyi görmüş, hem de son zamanlarda sıkça hakkında yazılıp konuşulan Borusan Kurucu Başkanı Asım Kocabıyık’ı, cesaretle kaleme aldığı kitaplar aracılığıyla biraz daha yakından tanımış olduk. Asım Kocabıyık Cumhuriyetle yaşıt, bu topraklarda yetişmiş değerli bir işadamı. Aslında Cumhuriyetin milletine cömert armağanlarından biri. Borusan ya da Asım Kocabıyık’a bir destek veya PR çalışması için değil ki zaten bugün buna ihtiyacı da yok; üstelik belki birçok açıdan bizden farklı düşünen, çok fazla ortak paydamız bile olmayan bir işadamının gerek yaşam, gerekse iş ve başarı öyküsünün aslında son derece etkileyici yanlarından bahsetmek istediğim ve örnek teşkil etmesi gerektiğine inandığım için bu konudayız. Asım Kocabıyık dünyaya geldiği Afyon’un Tazlar köyünden çıkıp atıldığı Türk iş dünyasında temellerine kendi alın terini döktüğü ülkenin ilk boru üreten kuruluşunu, Türkiye’nin sanayi devlerinden birini yarattı. Bir yerden bir yere seyahat etmenin bile zorlu olduğu çetin zamanlarda, binbir güçlükle, bürokrasiyle girdiği çatışmalara, ülkenin kapalı ekonomiden serbest piyasaya geçişinin ağır sancılarına rağmen hiç durmadı, adım adım ilerledi, bir sanayicinin başarıya giden yolda takip etmesi gereken basamakları teker teker çıktı. Çıplak ayakla koşuşturduğu tarlalardan başarılı işadamlarının parlak rugan ayakkabılı, kırmızı halılı hayatlarına yükselişin, bu topraklar için artık tanıdık da olsa etkisini yitirmeyen bir “köyden kente göç”ün hikâyesini yazdı. Kendi ihtiyacından önce ülkenin yaşanabilir bir ülke olması için neye ihtiyaç duyduğunu gördü ve böylece üretime girdi. Ticaretten sanayiye geçti. Çünkü biliyordu ki muasır medeniyet seviyesini yakalamanın en kalıcı yolu üreten bir ülke olmaktan geçiyordu. Üretim meşakkatli olandı, kolay kazanmak değildi ama doğru olandı, yapılması gerekendi. Asım Kocabıyık’ı sıradan bir işadamından ayıran en önemli ve sizi yeter derecede şaşırtan özelliği başta sanata, müziğe, eğitime, gönüllü toplum kuruluşlarına verdiği geçici ve göstermelik değil, hakiki, is sadik.celik.gorus@gmail.com C MY B C MY B tikrarlı ve güçlü değer, düzenli olarak ayırdığı vakit ve kaynaklardır. Ülkenin kültür ve sanat dinamiklerine katkıda bulunmayı önemli bir toplumsal görev olarak benimsemiş ve hep bu doğrultuda hareket etmiştir. Zaten işyerini hafta sonları müzeye çeviren kaç tane işadamı vardır ki dünya üzerinde? “Ofiste Sanat Var” sloganıyla yola çıkılan, hafta içleri Borusan Holding’in ofisi olarak kullanılırken hafta sonları Kocabıyık ailesinin sihirli, sanatsever değneğinin değdiği ve bir müzeye dönüşen bir mekân düşünün. Belki de Afyon gibi, milli mücadeledeki yeri ve önemi büyük, Kuvayı Milliye’nin merhemi olmuş bir kentte doğmuş, bu kentin havasını solumuş olmaktan kaynaklanan genç bir Cumhuriyet ruhuna sahip, yanlış anlaşılma ihtimalini önemsemeden (hele ki bu zamanda…) yakasındaki Atatürk rozetini gururla taşıyacak kadar cesur bir Atatürkçü, onun “muasır medeniyetler seviyesine erişme” talimatından yola çıkarak yaşamını ülkesini kalkındırmaya adamış aydın bir işadamı olarak Asım Kocabıyık da bunu düşünmüş ve düşünmekle kalmamış, hayata geçirmiştir. Yaptırdığı okullar, yurtlar, okuttuğu öğrencilerin sayısı ise bir hayli... Dünyaya geldiği 100 hanelik Tazlar köyüne de, mezun olduğu fakülteye de çeşitli ve sürekli yatırımlar yaparak belki de hem buralara olan vefa borcunu ödemek istedi, hem de memleketine çivi çakma sevdasını icraata dökmüş oldu. Geçirdiği kazalar (ki en az 10 diyor kendisi), kalp ameliyatları ve 90 yıla yaklaşan bir ömür. Onca badireden sağ kurtulmasının sebebini tesadüfi değil “Allah’ın, hayatına devam etmesi için bir kurtarışı” olarak görüyor. Hacca ve umreye gitmiş, Atatürkçülükle inançlılığı birbirinden ayırmaya, ayrı kutuplara yerleştirmeye çalışanları yalanlarcasına… Memleket sevdası, kültürsanat aşkı, halkçılık, fedakârlık, alçakgönüllülük… Asım Kocabıyık’a 90 senelik yaşamına sığdırdıklarını yapma gücü veren nitelikler… Liderlik, yaratıcılık, sorumluluk, bilgi birikimi, güven, sadakat ve dürüstlükle birlikte “öğrenilmiş çaresizliğin” pençesinden kurtulmak ve “ekonomik gelişmeyi üretime çevirmek” onun yaşamından koparabileceğimiz faydalı bir hisse olabilir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Derebeylik 1 te, kendisine itaat edilen 2 efendi. 2/ Ya 3 nağın alt kıs 4 mı... “Vurgun, 5 kazanç” anlamında argo 6 sözcük. 3/ Sa 7 zın en ince ses 8 veren teli... Nikel elementi 9 nin simgesi... Azer 1 2 3 4 5 6 7 8 9 baycan’ın plaka imi. 1 MÜ S E L L E S 4/ Gümüşbalığı. 5/ 2 ÜM İ T A K U T Bolluk, varlık ve ra 3 S İ M İ T EME hatlık içinde yaşa4E T İ K E T A K ma... İnce deri ya da 5 L T E R A K K İ ince kabuk. 6/ Emir6 L A T A T U N ler, buyruklar. 7/ K U L A Başka bir zamana 7 E K E A D A bırakmak. 8/ Olum 8 S U M A K A N suzluk belirten bir 9 T E K İ N önek... Bir soru sözü... Yankı. 9/ Birini başkasına karşı kışkırtma... Büyük bir ün kazanmış sinema ya da müzik sanatçısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğumun doğal olmadığı durumlarda karın ve dölyatağının kesilerek bebeğin alınması. 2/ Bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri... Sergen. 3/ Tunceli ve Erzincan yöresine özgü, sarmısaklı ayran ya da yoğurtla yapılan ve “Babukko” da denilen hamur yemeği. 4/ İlave... İri gövdeli ve büyük yapraklı bir bitki. 5/ Sofrada kullanılan sahan altlığı. 6/ Buğday tanesinin olgunlaşmış içi... Kuzu sesi. 7/ Japon lirik dramı... Gidiş. 8/ Bir nota... Zeytine benzer meyvesi sakız gibi çiğnenen bir palmiye türü. 9/ Bir çekim aygıtına takılan ve görüntüyü sınırlamaya, kimi zaman da ayarlamaya yarayan düzenek... İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle