12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ 2 DÜŞÜRÜLEN uçak olayı denizcilikteki bir eksiğimizi daha açığa çıkardı: Deniz derinliklerini tarayıp gerekli kurtarmaları, araştırmaları yapabilecek cihazlarla donatılmış büyük bir gemi. Üniversitelerin ve bilimsel vakıfların araştırma gemilerine analık edecek bir gemi gereksinimi zaten biliniyordu; olay, bu gereksinimin bir an önce karşılanmasını artık kaçınılmaz kıldı. azetelerde Nautilus adlı geminin resmini görmüşsünüzdür: pek de büyük olmayan, ama bilimsel ve teknolojik donanımın eksik olmadığı söylenen tek kasaralı bir gemi. Dün toprağa verilen şehit iki havacımızı bin küsur metrelik derinliklerden Amerikan bahriyesinin uzaklardan gelen o gemisi kurtardı. Öylesi bizde de niçin olmasın? Ülkenin gemi yapım sanayinde son yıllar boyunca aşılan gelişmeler bu konuda umut veriyor. MİLGEM projesinin ürünü olan Heybeliada OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gerekiyor. Bu ülkeye özgün yanaşma ve yükleme özellikleriyle. Ama bunları işlek kılacak demir ve karayolu bağlantılarının kurulması koşuluyla. ir de balıkçılık konusunun düşündürdükleri var. Yakın ve karasular balıkçılığını olta avcılığına indirgeyip ağırlığı büyük balıkçı gemileriyle Akdeniz’in ve okyanusların sularına aktarma zamanı gelmiş ve geçmektedir. Teşvikleri o yöne kaydırmak ve uzaklara gidecek balıkçı teknelerimize analık eden, hatta buzlama ve konserve yapma işlemlerini yolda tamamlayan büyük gemileri devreye sokmak artık daha fazla geciktirilemez. Kamu işletmeciliği ürküntüsünü hiç değilse başlangıç aşamasında ve hizmete uygun gemi yapımında bir yana bırakıp bu yeni alanlar için Et ve Balık Kurumu gibi kuruluşlar niçin öne çıkarılmasın? Denizci ulus olmak, ancak ulusal çaplı atılımlarla gerçekleşebilir. TEMA’dan Sevda Tepesi’ne... Nusret ERTÜRK TEMA, dünyanın en büyük çevre ödülünü alırken, Sevda Tepesi’ni de birileri satışa hazırlıyor! İki önemli olay, aynı gün basına yansıdı. TEMA, Birleşmiş Milletler’in UNCCD kuruluşunca ilk ödülüne uygun görülüyor. Hayrettin Karaca ile Nihat Gökyiğit tarafından 1992’de kurulan TEMA, 450 bin gönüllü toplamına ulaşmış. Yurt sevgisine çıkar ilişkisi giremiyor. El ele, gönül gönüle eklenince devletlerin yapamayacağı başarılara imza atılıyor. En önemli ödülle, katkı verenleri onurlandırıyor. Ülkeyi pazarlamakla görevli kimileri, korunması gerekli, insanlığın ortak malı dünya harikası Sevda Tepesi’ni (inadına Arap şeyhlerine) satmak için yarışıyor… İstanbul deyip dünyanın öte ucundan yola çıkanlar, beton yığınlarını görmek için mi geliyorlar? Oranın güzelliği bozuluyorsa, bir ağacın değil, bir dalın kesilmesi bile göze alınabilir mi? ‘Ata mirası’ deyip mangalda kül bırakmayanlar, nedense burada susuyor. Son bir yıl içinde Ayasofya’nın, Sultanahmet’in sırtından kanser urları çıkmadı mı? Boğaz’ın görüntüsüne paslı hançer saplamadı mı beton sütunları? Neden susuluyor? Siz tarihinizi böyle mi severdiniz? Yoksa, rantınız mı ağır basıyor? TEMA’nın açılımı, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma’dır. Önünüze gelene, lütfen şu soruyu yöneltiniz: Önce TEMA’yı, sonra Sevda Tepesi’nin satışını bana bir anlatır mısınız? B G Denizcilikteki Eksikler fırkateyni yerli yapım iletişim teknolojisiyle göreve girdi bile. Alman işbirliğiyle bizim tersanelerde yapılan üstün nitelikli denizaltılar bile var. Ama denizde yük ve yolcu taşımacılığını geliştirecek gemi yapım etkinliği konusunda aynı şey söylenemez. Tersanelerimiz hâlâ yabancı şirketlere orta boy şilep ve tanker ya da lüks yat yapımıyla meşgul. Oysa, üç uzun kıyının limanları arasında gidip gelecek ve uzak kıyılara uzanacak genişletilmiş roro gemileri ve yerli feribot filoları Tanrının Bizdeki Parçacığı... CERN’de bilim adamları büyük olasılıkla “Tanrı parçacığını” bulduklarını açıkladılar: “Büyük Hadron (LHC) çarpıştırıcısında, Higgs Bozonu deneyindeki 126 giga ekertrovoltGeV kütle bölgesinde, maddenin kütlesel dönüşümü atom altı yapısal projektörde belirlenirken, ancak izlerin 5 sigma seviyesinde izlendiği...” İki saat oku... Anlarsan... ? Bizdeki parçacık açıkladı: “Takdiri ilahi geldiğinde, hak vaki olur...” Altı kelime... ? Deney: TOKİ konutları birinci etap... Yerin altı... Derenin içine apartman yaptı, derinde iki oda bir salon... Çoluk çocuk ile dereyi çarpıştırınca; 11 ölü... Yandaş müteahhitlerin oluşan dünyaları ile yoksulun yıkılan dünyasının açıklaması bu kez sadece iki kelime: “Rahmetin hikmeti...” ? Deney: İsyancıları silahlandırıp, sınırdan içeri silah ve adam sokup, “sonun geldi” diye tehdit edip, iyice fıttırtılan Suriye’nin önünden, uçağa bindirilmiş iki pilot geçirildi... Büyük çarpışma gerçekleşti... Sonuç; 1260 metre suyun altı... İki postal, bir kask... Önünden tabutlar geçerken, sonucu açıkladı bizdeki parçacık: “Şehadet mertebesine erdiler...” Üç kelime... ? Hâlâ 100 metre yerin altında, 10 milyar dolar harcayarak dünyanın nasıl oluştuğunu arayıp dursun fizik... Bununki iki satır tüzük... Diyelim ki en az üç doğurtuyor... Bebeğin rahme kaç adet gireceğini belirliyor... Nasıl çıkacağını ayarlıyor... ? Parça, marça... Ama Tanrı ya... Cenneti var, cehennemi var mesela... Başörtülüler, badem bıyıklılar, cami yaptırma derneğine makbuz kesenler... Yandaşlar, yalakalar, yanaşmalar cennete... Öbürleri zaten cehenneme... Gözaltı, tutuklama, infaz, hapis, eziyet, işkence, zulüm... ? Ve nihai deney: İlkellik ile çağdaşlık karşı karşıya geldi... Çarpıştırıldı... Bizdeki Tanrı parçacığı çıktı ortaya... ? “Peki, bizdeki parçacık Tanrı’nın neresi?” derseniz... Siz bilirsiniz artık.. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle