11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul B Edirne B Kocaeli Y Çanakkale PB İzmir A Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop B Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 29 35 31 32 35 36 37 25 26 26 27 28 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B PB A B B B B B B B B Y 30 32 25 36 32 33 36 36 33 34 30 25 23 Oslo PB B Helsinki Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid A Viyana Y 25 25 22 22 21 20 22 23 24 30 36 31 32 Belgrad Y 35 PB 32 Sofya Roma A 29 Atina A 36 Zürih Y 23 Moskova B 28 Aşkabat A 39 Taşkent A 35 Baku A 30 Bişkek Y 32 Tiflis A 33 Kahire A 35 Şam A 38 13 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 TEMMUZ Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve yer yer bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ile Tokat, Artvin, Ardahan ve Kars çevrelerinin gök gürültülü sağanak Kocaeli, Sakarya, Düzce, Zonguldak ve Bartın çevrelerinin hafif sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada liberallerden, solculardan, tabii ulusalcılardan şikâyetçi. “Suriye ile nasıl aynı çizgide bulunuyorlar?” diye soruyor. Ne ki demeçlerindeki bir vurgulama hayretle karşılanacak içeride. Davutoğlu, Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’in Beşşar Esad’la Şam’da yaptığı ve dünya medyasında büyük yankı uyandıran röportajını “farklı bir noktaya çekiyor”, şöyle diyor: “Bizde basın serbest, isteyen Esad’la konuşur ve istediği gibi yazar. Peki bir Suriyeli gazeteci Sayın Başbakan ya da benimle konuşup Şam’da bunu aynen basıp aynen paylaşabilir miydi?” (Mustafa Karaalioğlu Star 6.7.2012) ??? Bakan doğru söylüyor. Esad rejiminde Suriyeli bir gazeteci, özgür iradesini kullanarak Ankara’da Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile konuşamaz. Ya demokrat görüntüsü veren yarı demokrasilerde? Örneğin bizde! Özgür yazarlar ve gazeteciler; özel bir görüşme yapmak amacıyla Beşşar Esad’a başvururlar. Olumlu yanıt alırlar amma velakin “bir ses gelir Başbakanlık’ta bir yerden”, birden Şam’a gitmekten vazgeçiverirler! Yaşanan medyatik “olay”; dışa kapalı, denetim altındaki Suriye ile dışa açık, denetim altında olmadığı sanılan Türkiye arasında fark olmadığının kanıtıdır. Medyanın ünlü isimleri, gazetecileri, pisliğini örten kediler gibi; “olayın” üstünü örtüverdiler. ??? Taraf gazetesi 29 Haziran’da “olayı” duyurdu: Suriye Başkanı Beşşar Esad’dan gazeteci Hüsnü Mahalli aracılığıyla bireysel röportaj talebinde bulunan Ertuğrul Özkök (Hürriyet), Amberin Zaman (Habertürk), Mehmet Ali Birand (Kanal D) ve Utku Çakırözer’e (Cumhuriyet) Şam’dan olumlu cevap geldi. Utku dışında üç ünlü gazeteci görüşme gününe az bir süre kala Şam’a gitmekten vazgeçti. Üç gazeteci, neden, sorusunu yanıtlamadı. Utku; yaptığı açıklamada; “Esad’la görüşme taleplerim uçağın düşürülmesinden sonraya kadar devam etti. Uçak düşürüldükten sonra talebimi yenilemiştim. Şam’dan yanıt geldi. Bir grup gazeteci ile gideceğimiz söylendi. Hazırlıklarım sürerken Özkök’ün, Birand’ın, Zaman’ın röportajdan vazgeçtiklerini öğrendim. Ben pazar günü gidecekmiş gibi hazırlıklarımı sürdürüyorum” dedi ve ekledi: “Meslektaşlarımın neden vazgeçtiklerini anlamadım.” ??? Saatler süren görüşmeyi anlatan yazı dizisinin ilkini Cumhuriyet, Esad’ın “Keşke düşürmeseydik” sözünü ve Türk uçağını İsrail uçağı sanarak vurduklarını içeren açıklamasını manşetten verdi. Esad’la röportaj Türkiye’de ve dünya basınında büyük yankı uyandırdı. Dış basın ve Amerikan CNN’si gibi TV’ler hâlâ röportajı konuşuyor. “Meslektaşlarımızın görüşmekten birden neden vazgeçtikleri” çok geçmeden açığa çıktı. Üç gazete ve gazeteci, Başbakan’ın bir yakınıyla Esad’a propaganda olanağı sağlayacaklarını duyurmasıyla; Şam’a gitmekten vazgeçtiler! ??? Kargaları bile güldürecek açıklamayı Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ yaptı: “Esad Türkiye’de kamuoyu yaratmak istiyor!” Mesleksel amaç ve çabayı okuruna, Türk kamuoyuna duyurmayı kamuoyu yaratmak diye yorumlayanlara, bu yorumlarını yalanlayan kimi örnekler vermek gerekiyor. Binlerce kişiyi öldüren, öldürmeye devam eden PKK’nin merkezi Kandil’e giderek örgüt şefi Murat Karayılan ile ceviz ağaçları altında yaptıkları; hatta kimi yerde övücü irdelemeler içeren görüşmeleri sayfalar dolusu yazan ve yayımlayanları… …örgüte kamuoyu yaratmak diye bugüne dek niye yorumlamadınız ve neden ses çıkartmadınız? Kandil’e gitmelerini neden engellemediniz? RTE demokrasisinde bu nasıl basın özgürlüğü anlayışı diye sormak bile abes! Mallar da ürünleri de ortada! ??? Medyada sayısı az başarılardan birine imza atan Utku Çakırözer’in yaptığı görüşmeyi; Cumhuriyet, gerçek demokrasilere özgü basın özgürlüğü anlayışıyla yayımladı. İşte o kadar! İstediği yere istediği biçimde bilimsel ölçütlerin dışında konut yapıyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Dokunulmaz TOKİ CEMİL CİĞERİM SAMSUN Uzmanlar, TOKİ’nin, istediği yere istediği biçimde bilimsel ölçütlerin dışında konut yaptığını vurgulandı. TMMOB Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı Selami Özçelik, yönetim kurulu üyeleri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, “Yaşanan sel felaketinin başlıca sebebi, dere yataklarıyla alakalı geçmişte yapılan uyarıların hiçbirinin yerel yönetici ve ilgili yerlere yatırım yapan özel veya kamu kuruluşları tarafından dikkate alınmamasıdır. TOKİ konutlarının yer seçimi yanlıştır. Bu binalar dere yatağına yapılmamalıydı” diye konuştu. Taşan Mert Irmağı üzerinde TOKİ inşaatlarının halen sürdüğüne dikkat çeken Özçelik, “TOKİ’nin Canik ilçesindeki projesinde 1440 konuttan 960’ı tamamlanarak hak sahiplerine verildi. Birinci etapta kalan 480 konuta başlanmadan, ikinci etabın 1440 konutu inşaatı Mert Irmağı kenarında devam ediyor. Bu da gösteriyor ki 11 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinden ders alınmamış” dedi. Özçelik, TOKİ’nin hiçbir şekilde denetlenemediğini vurgulayarak “TOKİ’nin istediği yere yapılaşma yapma yetkisi var. Yerel yöneticiler de devre dışı kaldığı için şehrin kimliğine de uymuyor. TOKİ’nin yaptığı inşaatların projeleri Danıştay veya meslek odalarınca denetlenememektedir. Doğru bir uygulama değil” ifadesini kullandı. Bodrum katları boşaltılıyor Canik ilçesinde AKP’li Belediye Başkanı Osman Genç, dere ıslahından Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin sorumlu olduğunu ileri sürerek “TOKİ alanında altyapının yetersiz olduğu ve bir kısmının yenilenmesi, deplasmanının yapılması yazılarımız ile defalarca Büyükşehir Belediyesi’ne bildirilmesine rağmen herhangi bir işlem yapılmamıştır” dedi. Genç, TOKİ binalarındaki bodrum katlarının tamamen boşaltılacağını da söyledi. ‘3 kez uyardık’ İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Samsun Şube Yönetim Kurulu felaketle ilgili ön raporunu tamamladı. İMO Samsun Şube Başkanı Hüseyin Tüfek, dere yataklarının imara açılmasının felakete yol açtığının belirtildiği raporda, derenin haddinden fazla daraltıldığı vurgulandı. İMO, 2007, 2008 ve 2009’da çeşitli sempozyumlarda ve raporlarda sel ve heyelan uyarıları yapıldığını, fakat devlet kurumları ve yerel yönetimlerin bunu dikkate almadığını vurguladı. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, Çevre ve Şehirlik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve TOKİ yetkilileri hakkında Çağlayan’daki İstanbul Adliye Sarayı’nda suç duyurusunda bulundu. ÇHD’den suç duyurusu Ölenlerin sayısı 11’e yükseldi Selde kaybolan Mustafa Gazel’in de cesedi bulundu, ölü sayısı 11’e yükseldi. Arabalarının sele kapılması nedeniyle annesi Emine (36) ve kardeşi Mihra ile birlikte yaşamını yitiren 9 yaşındaki Berkay Bütüner’in cesedi dün toprağa verildi. Dereleri caddelere dönüşen Samsun’da sel felaketleri kaçınılmaz hale geldi Caddenin adı bile dere OKTAY EKİNCİ Samsun’da çoğu çocuk 11 insanımızın yaşamlarını söndüren sel felaketinin ardından “biz bu filmi hep görüyoruz” diyen Samsunlular soruna artık “köklü çözüm” istiyorlar. Çünkü 24 Ağustos 2007’deki acıları hâlâ dinmeyen sel baskınından sonra da başta siyasiler olmak üzere tüm yetkililer “Dere yatağına yapılaşmanın cezası çekiliyor” demişler ve eklemişlerdi; “Bu artık ders olmalı ve imar planlarında dere yataklarına öngörülen yapı kararları derhal iptal edilmeli!” Ne var ki dere yataklarında planlanan yapılaşmaların iptali şöyle dursun, TOKİ örneğindeki gibi yeni yerleşmelerde de aynı hata sürdürüldü... Beş yıl önceki uyarılar Asker kaçıran PKK’li yakalandı ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da polisin düzenlediği operasyonda yakalanan PKK’li Y.D’nin 2 asker ve bir sağlık görevlisinin kaçırılması eylemlerine katıldığı öne sürüldü. Polis, Y.D’ye yardım ve yataklık yaptığı belirtilen 2 kişiyi de gözaltına aldı. Sorgulaması yapılan teröristin gösterdiği yerlerde ise 2 Kaleşnikof marka uzun namlulu silah, 8 adet şarjör, 288 fişek, 5 el bombası, 1 dürbün ve 1 terörist kıyafeti ele geçirildi. Peki bu nasıl olacak; Samsun’un büyük bölümünün üzerinde yer aldığı dere yatakları yeniden doğal durumlarına nasıl getirilebilecek? Sorunun yanıtı için Mimarlar Odası’nca 26 Ekim 2007’de DSİ Bölge Müdürlüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen “Kentsel Afetler Karşısında Kent” konulu panel ve forumda birikimli uzmanlar görüş ve uyarılarını dile getirmişlerdi. Genel görüş Samsun kentinin yanlış gelişmesi üzerinde odaklanmış, özellikle dere yataklarında planlanan kentsel yerleşim alanlarının her üçbeş yılda bir yaşanabilecek “sel felaketleri”ne açık davetiye çıkarttığı vurgulanmıştı. Örneğin DSİ’den İnşaat Mühendisi Erdoğan Özoral diyordu ki; “Samsun’da her biri saniyede 1530 m3’lük debisi olan 26 dere var. Şimdi ise su toplama havzalarıyla birlikte yapılaşma işgalindeler...” Dönemin Mimarlar Odası Samsun Şubesi Başkanı Sacit Acar da izleyen yıllardaki bir makalesinde özetle şunları dile getirmişti; “Samsun’daki 2007 felaketinin manzarası ürkütücüydü. Ağabali, Barış Bulvarı ve Baruthane caddelerinin bazı bölümlerini değil trafiğe açmak, insanın yürümesi bile mümkün değildi. (...) Hemen Ağabali’den başlamak üzere, Barış Bulvarı ve Baruthane caddelerinin (yani ‘dere’lerinin) ıslahına girişildi. Başka hiçbir modern kentte bir benzeri belki de olmayan yüksek kaldırımlı enteresan bir cadde örneği yaratılmış oldu...” Ne var ki bu gibi önlemler bile giderek tavsatıldı. Nitekim geçen günlerde yaşanan “ölümcül” su baskınları da 2007’deki uyarıların haklılığını bir kez daha kanıtlarken TOKİ’nin bile bu gibi bilimsel uyarılara kulak asmadığını kanıtlamış oldu... Samsun’da dere yataklarında kentleşmenin yarattığı sel sularının sokaklardan adeta “nehir”leşerek akması, bu yamaç kentinin yazgısına dönüşmüş durumda. 2007’de mimar Murat Düzovalı’yla birlikte selin adeta “çağlayarak” aktığı yolları incelerken, Dev bir baraj gibi dolgu 19 Mayıs Caddesi’ndeki sulara gömülen “batçık” geçidin akıldışılığına şaşmış kalmıştık. Güneydeki dağlardan inen derelerin hemen tümü, yamaçlardaki yerleşmelerde birer “sokak” ya da “cadde”ye dönüşüyorlar. O kadar ki bugünkü en işlek caddelerinin adları bile “altlarında” kalan derelerin adlarıyla aynı! Kentin kıyısında 400 metre genişliğindeki kilometrelerce uzanan dolgu alan da işte bu “derecaddeler”in önünde dev bir “baraj” gibi ve suların denize ulaşmasını bile engelliyorlar... Denebilir ki 1960’lardan beri süregelen bu “doğayla inatlaşma”nın bugünkü sonucu hemen her sağanak yağışın caddelerde selleşmesi. O kadar ki selin nehirleştiği Ağabali Caddesi esnafından Haşim Uzun 5 yıl önce demişti ki; “39 yıldır bu arastadayım, her yıl su baskınları yaşanıyor; ama önlem alınmıyor...” Evet... Samsun “derelerin üzerindeki kentleşme”sinin dramını yaşıyor. Öncelikli çözümün kentin imar düzeninde köklü değişikliklerden geçtiğini herkes biliyor. Asıl yapılması gerekenin ise doğayla uyumu sağlayacak gerçek bir “kentsel dönüşüm”le dere yataklarının lüks yapılardan ve gösterişli caddelerden arındırılması olduğunu bakalım hangi yetkili yüksek sesle ve “ödünsüz” söyleyebilecek? kontrolü altında tutamayacağı bir konuma geldi. Bu gerçeği gören iktidar, hemen her konuda olduğu gibi sorunu, daha ciddi sorunlar yaratarak çözdü! Yaratıcı akıl diye buna denir. ÖYM’ler kaldırıldı, yüksekçe bir rafa kondu. Yenilerinin üretileceği, onlara başka ad verileceği ilan edildi. Haziran ayı başına dek muhalefet partilerinden, hukukçulardan, toplumdan ciddi eleştiriler alan ÖYM’lere hükümet toz kondurmazdı. Arada bir kimi uygulamalara dönük eleştiriler olurdu, o kadar. Haziranın ilk haftasından itibaren durum değişti. Önce Başbakan bir televizyon programında ağır şekilde eleştirdi, sonra arkası geldi. ??? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, her soruşturmanın ÖYM kapsamına alınmasını eleştiriyor, uygulamadan yakınıyor, şöyle diyor (30 Haziran): “Bu zihniyet meselesi... Hâkimin tahakkümüne dönmüş...” Başbakan Erdoğan’ın ÖYM değerlendirmesi şöyle (7 Haziran): “Demek ki bu madde (ÖYM’lerin dayandığı CMK 250) haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor... Bunlar yargıyı da zor duruma sokuyor. Yargıya güven ciddi manada artmışken şimdi iyice azalmaya başladı... Bu süreci çok daha farklı şekilde yumuşatarak atlatmamız lazım... Devlet işleyişine çomak sokuluyor. Bu iyice çizmeyi aşan bir süreç oldu. Başbakan olarak direkt bana bağlı olan müsteşarıma talimat veren benim. Alacaksan beni al...” TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya (29 Haziran): “Biz yargıyı vesayetten kurtarmak için düzenleme yaptık, ama bazı hâkimler kendilerini Allah sanmaya başladı...” Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’e verdiği demeç (29 Haziran): “ÖYM hâkim ve savcılarının çok farklı bir psikolojisi var. Dış dünyadan kopmuşsunuz, kapalı çalışıyorsunuz... ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da voleybol maçında başlamadan önce kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum. Kendilerine eleştiri getiren herkesi, mesela beni gerçekleri görmemekle suçluyorlar. ‘Biz böyle yapmasak ülke elden gidiyor. Biz bu direncimizle memleketi kurtarıyoruz’ inancındalar...” Bugünkü ceza hukuku sisteminin hazırlayıcılarından Prof. İzzet Özgenç (28 Haziran): “Sorunlar daha çok uygulamadan kaynaklanıyor... Bir hata mı yaptık diyorum...” ??? Yukarıdaki saptamaların benzerlerini Silivri yargılamaları sırasında mahkeme heyetine söyleyen sanıklar şu tür yaptırımlarla karşılaşıyorlar: Uyarılma, salon dışına çıkarılma, duruşmalardan men edilme, suç duyurusunda bulunulması... Zira mahkeme heyetleri çok adil yargılama yaptıklarına, hukukun harfiyen uygulandığına inanıyorlar. İktidar yelpazesinin de ÖYM’leri çok ağır dille eleştirmesinin ardından bu mahkemelerin kaldırılabileceği beklentisi oluştu. Bu beklentiyle toplanan Meclis, ÖYM’lerin aynen kalmasına, çok miktarda da benzerinin kurulmasına karar verdi. Ne değişti? Madde numaraları ve mahkeme sayıları. Şöyle de özetlenebilir: Hamamın tası değişti! Konunun pek çok boyutu var ama, Silivri yargılamaları açısından paylaşmak gerekirse 3. paket şunu söylüyor: Ergenekon, Balyoz, KCK gibi davalar, hâkimleri, savcıları ve sanıklarıyla beraber kendi kaderine terk edilmiştir. Böylece ÖYM’ler, Adalet Bakanlığı ve devamında hükümetin de kapsama alanından çıkarıldı. ÖYM’ler kendi davalarını bitirmeye mahkum edildi. Bunu bir kara mizah söylemi olarak vurgulamıyoruz. Zira, mevcut ÖYM hâkim ve savcıları, yeni kurulacak “hükümet bölge ağır ceza mahkemelerinde” görev alamayacak, ellerindeki davaları genişletemeyecek, görevsizlik kararı veremeyecek. Her şey bir yana, bu durum ÖYM’lere hakarettir. Böyle bir tabloda yargılama nasıl bir hukukla yapılacak, merak ediyorum. 9 TIR ve 2 aracı yaktılar ? VAN (Cumhuriyet) Van’ın Çaldıran ilçesi ile Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçeleri arasındaki Tendürek geçidinde yol kesen bir grup PKK’li terörist, uluslararası taşımacılık yapan 9 TIR’la, 1 kamyonet ve 1 otomobili yaktı. Burada bir şoförü kaçıran PKK’liler, 18 Haziran’da Ağrı’nın Serdarbulak Yaylası’nda kaçırdıkları kepçe operatörü 42 yaşındaki Abdülgarip Ekin’i ise serbest bıraktı. Olayın ardından bölgede operasyon başlatılırken, dün sabah saatlerinden itibaren jandarma yolda güvenlik önlemi alarak kontrollü olarak trafiği yönlendirdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle