12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER Balyoz ve Poyrazköy davasının sanık avukatları, yargıçları HSYK’ye şikâyet etti: Yargıçlar yasa tanımıyor İstanbul Haber Servisi Balyoz ve Poyrazköy davalarında tutuklu sanıkların avukatları, 3. yargı paketi kapsamındaki yasal değişikliklere karşın tahliye taleplerini reddeden 6 yargıç hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) suç duyurusunda bulundular. Avukatlar, yargıçların, yapılan yasal değişikliklere, CMK ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı karar verdiğini savundular. Avukatlar, tahliye taleplerinin reddi kararında imzaları bulunan Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Murat Üründü, üye hâkimler Savaş Çelik ve Abdullah Öztürk ile Poyrazköy davasına bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Mehmet Hamzaçebi, Osman Kaya ve Vedat Dalda hakkında soruşturma başlatılmasını istediler. Avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, HSYK’ye sundukları dilekçede, 250 kişinin tutuklu yargılandığı Balyoz davası 11 kişinin tutuklu bulunduğu Poyrazköy davasında yargılanan müvekkilleri hakkında mahkeme heyetlerinin “tutukluluk hallerinin devamına ilişkin” kararlarını eleştirdiler. Balyoz davasının 1. No’lu sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Koramiral Kadir Sağdıç, Tümamiral Fatih Ilgar, emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri, emekli Tümgeneral Ah HÂKİMLERDEN ŞİKÂYETÇİ, CEZAEVİ SORUŞTURULUYOR İstanbul Haber Servisi Adalet Bakanlığı, Balyoz davasından Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli Orgeneral Ergin Saygun’un cezaevinden hastaneye ambulans yerine cezaevi aracıyla götürülmesi ve cezaevi koşullarına ilişkin iddialar nedeniyle Silivri Cezaevi yönetimi hakkında soruşturma başlattı. Emekli Orgeneral Ergin Saygun ve kızı Ece Saygun önceki gün Adalet Bakanlığı müfettişlerine müşteki sıfatıyla ifade verdiler. Cezaevi yönetiminden şikâyetçi olmayan Ece Saygun, sağlık durumunun ağırlığına karşın babası Ergin Saygun’u tahliye etmeyen Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza ‘ATATÜRKÇÜ PERSONEL TEMİZLİK HAREKÂTININ BİR PARÇASIYIM’ HÜLYA KESKİN Üçüncü Cumhuriyet (?) Önceki gün Antalya’da Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği Lozan ve Suriye konulu toplantıda oldukça büyük ve çoşkulu bir kalabalığa yönelttiğim soru şuydu: Kaçıncı / hangi Cumhuriyet’te yaşıyoruz? Öyle ya, kurulduğundan bu yana farklı anlayışlarda siyasi ideolojik yönetimler ülkede işbaşına geldi. Topluma, siyasete, ekonomiye, ülkemizdeki kültürel iklime damgasını vurdu... Hepsi kendine göre bir ilgili kitle, heyecan, anlayış yarattı... Dinleyicilerden yükselen ses, Birinci Cumhuriyet oldu... Profesör Metin Feyzioğlu ve Profesör Meltem Dikmen Caniklioğlu’yla birlikte olduğumuz panelde sevgili dinleyicilere baktım baktım.. içim cız etti. Zor bir durum. Herkesin gönlünde Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin sürdüğü veya sürmesi gerektiği beklentisi olduğunu biliyorum. Ben, Atatürk dönemini Birinci Cumhuriyet olarak nitelendiririm, bunu yıllarca önce birkaç kez yazdım, şimdi aratmayın bana arşivde! Atatürk’ten sonrası (1938) ise benim için İkinci Cumhuriyet’tir.. Tabii, bugüne kadar olan dönemi Birinci Cumhuriyet olarak nitelendirip İkinci Cumhuriyet’e geçme uğraşısı içinde olanlar da var. Kafası karışıklar ve Atatürk’ü reddedenler... ??? Artık yeni bir ayrım daha yapıyorum: Atatürk’ten sonra başlayan İkinci Cumhuriyet dönemi de bitmiştir ve Türkiye yeni bir döneme (Cumhuriyet’e) girmiştir. İkinci Cumhuriyet’in bitiş zamanı ile üçüncüsünün başlama zamanı 2002’dir. Tam tarih 2002 Kasımı seçimleri sonrasıdır... AKP ile birlikte yeni bir dönem başladı ülkede. ??? Birinci Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenen, Cumhuriyet’i taşıyacak yurtseverini yaratan, mühendisinibilimcisiniöğretmeninibürokratını “kurucu unsurlar” olarak yetiştiren dönemidir... Laik ve çağdaş bir uygarlık hedefi konmuş ve bunun temelleri atılmıştır, adım adım... Bu temellerin de ülkeyi kaçınılmaz olarak özgür bir demokratik cumhuriyete götüreceği de, sosyolojik ve ekonomik olarak kesine yakındır! Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes bir millet, bir ulusal devlet hamurunda yoğrulmaya başlanmıştır. Anadolu ilk kez ulusal devlet ile tanışmaktadır! Bu gerçi çok geç bir tanışma olmuştu, ulusal devletlerin kurulması/oluşması, ta kapitalizmle birlikte 17001800’lere gider. Osmanlı’nın asli unsurları birer birer koparak çoktan kendi ulusal devletlerini kurmaya başlamışlardı. Anadolu’ya bu olanağı da Kurtuluş Savaşı zaferi vermişti. Kurtuluş Savaşı, salt bir kurtuluş savaşı değildi. Ulusal devletin kuruluşunun ve yaratılışının da başlangıcı ve ereği idi. Bugün ortalıkta dolaşan Osmanlı ruhi ve maddi kalıntıları ve Mustafa Kemal düşmanları, neredeyse ulusal devletin kurulmasına karşı ittifak içindedir. Atatürk, yaratıcı bir toplum, yaratıcı insanlar, yaratıcı bir ekonomi, yaratıcı bir siyaset için hemen hemen bütün gerekenlerin ilk harcını koymuştu. ??? Türkiye 19251935’ler arası uçağını bile üretmeye girişmiş bir ülkedir. Yarınki Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de Aykut Göker’in “Hürkuş ya da Hüzne Dair” yazısını okuyun. Hemen hemen aynı tarihlerde Brezilya ile Türkiye, dünya almanaklarında “uçak üreten” ülkeler olarak geçmektedir. Brezilya bugün bazı yolcu ve özel uçak üretiminde dünyanın bir numarası olmuşken, Türkiye ise uçak sanayisinin kapılarına kilit vurmuş, bu alanda ortaya çıkan girişimci yaratıcı insanlarını dışlamış, Nuri Demirağ Tayyare Fabrikası’na kimse sahip çıkmamıştır! Demirağ bugün bir efsane olarak yaşıyor! Sanmayın ki mesele salt bu uçak fabrikasıyla ilgilidir. Türkiye bir sürü alanda kendi yaratıcılığını terk etmiştir, yaratıcı ve üretken bir nesiltoplum olmaktan vazgeçmiş ve bu iradesini teslim olduğu ABD’ye devretmiştir. Ne zamandan itibaren? Atatürk’ün ölümünden hemen sonra başlar bu süreç. Meltem Caniklioğlu, bunun örneklerini verir... İşte İkinci Cumhuriyet budur, böyle başlamıştır! ??? İkinci Cumhuriyet, niteliğine uygun olarak, bir çöküş dönemidir. Ama her alanda ve her bakımdan. Aktörleri Menderes’ler, Celal Bayar’lar, Demirel’ler, Çiller’ler, Mesut Yılmaz’lardır.. Hatta Ecevit’lerdir... İnönü’yü ister katın ister katmayın, iktidar olamamıştır ama İkinci Cumhuriyet’e geçişin de ilk harcını atanlardardır. Tabii ki Erbakan’lardır, Alparslan Türkeş’ler ve Devlet Bahçeli’lerdir. İktidar olan her kim varsa!.. İkinci Cumhuriyet, 19 ekonomik krizin ve IMF yönetiminin adıdır. İkinci Cumhuriyet, 3 askeri darbe ve bir de postmodern darbenin adıdır. İkinci Cumhuriyet, NATO’dur... Bağımlı ve ulusal iradeden yoksun TSK’dir aynı zamanda... ??? İkinci Cumhuriyet, 2001 kriziyle tamamen çökünce, ülkeyi Üçüncü Cumhuriyet’in güçlerine 2002 Kasımı’ndaki seçimlerle devretmiştir. Bugünü, Üçüncü Cumhuriyet’in içeriğini de anlatalım... Ama Üçüncü Cumhuriyet’in adını tam olarak nasıl koymak gerekir emin değilim; İslamofaşist mi diyeceğiz, büyük ihanet dönemi mi?.. Bu daha sonraki yıllarda tam olarak konur. Mahkemesi heyetinden şikâyetçi oldu. Ece Saygun, Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Süleyman Yaşar’a verdiği ifadeye ilişkin yaptığı açıklamada, “Şu anda kalbinin sadece yüzde 30’u, akciğerlerinin ise sadece yüzde 40’ı çalışıyor. Kalanı tamamen öldü ve tıbbi olarak yapılacak hiçbir şey yok. 3. yargı paketi ile şu ana kadar pek çok tutuklu cezaevinden tahliye edilmişken, babama yeni kanunun neden hâlâ uygulanmadığını anlamanın mümkün olmadığını belirttim” diye konuştu. Ergin Saygun, halen 21 Temmuz’da cezaevinde kaldırıldığı Silivri Devlet Hastanesi’nde tedavi görüyor. “Şantaj ve askeri casusluk” davası kapsamındaki savunmasında, askeri okulda öğretmen tutuksuz sanık Kıdemli Binbaşı Kubilay Şükrü Özdemir, “Deniz Kuvvetleri’ndeki, ‘Bir Atatürkçü Personel Temizlik Harekâtı’nın parçası olduğum kanaatindeyim” dedi. “Şantaj ve askeri casusluk” iddialarına ilişkin 4’ü tutuklu 56 sanığın yargılandığı davaya İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Heybeliada’daki Deniz Lisesi Komutanlığı’nda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Kıdemli Binbaşı, tutuksuz sanık Kubilay Şükrü Özdemir, “Tüm bu haksızlıklara karşın, görevini en iyi şekilde yapan şerefli bir Türk subayıyım. Bunun aksini iddia eden her şahısla, kurumla, toplulukla, güçle, her kim olursa olsun yaşamım boyunca savaşmaya yemin ettim. Bu yeminimi mahkemenin önünde de tekrarlıyorum” diye konuştu. Hakkındaki tüm suçlamaların gerçekdışı olduğunu anlatan Özdemir, davanın bir numaralı sanığı emekli Albay İbrahim Sezer’i de tanımadığını söyledi. Özdemir, öğretmeni olduğu 2 bin astsubay personelin “rol modeli” de olduğunu ve bu tür suçlamaların son derece onur kırıcı olduğunu vurguladı. Özdemir, “Deniz Kuvvetleri’ndeki, son dönem kamuoyuna intikal ettiği şekli ile ‘Bir Atatürkçü Personel Temizlik Harekâtı’nın parçası olduğum kanaatindeyim” diye konuştu. met Bertan Nogaylaroğlu, hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, Albay Nedim Ulusan, emekli albaylar Dursun Çiçek ve Hakan Büyük’ün avukatları, şikâyet dilekçelerini dün HSYK’ye sundular. Avukatlar, dilekçelerinde 3. yargı paketindeki yasal değişikliklerin amacının “mahkemelerin tutuklama tedbirine sıklıkla başvurmasının önüne geçilmesi” olduğunun altını şöyle çizdiler: “Ancak İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından yasa değişikliğinin hemen ardından verilen 13 Temmuz 2012 tarihli tutukluluk halinin devamı kararında kanunda belirtilen bu emredici düzenlemeye aykırı hareket edildiği görülmektedir. Mahkeme tarafından tutukluluk halinin de vamı kararı 250 sanık hakkında, yarım sayfayı dahi bulmayan toplu ve genel gerekçelerle verilmesi sebebiyle kanuna aykırı bir mahiyete sahip bulunmaktadır. Kararda kuvvetli suç şüphesinin oluşmasına neden olan somut olguların neler olduğu gösterilmemiştir. Bu hususun tüm sanıklar açısından ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir.” Avukatlar dilekçesinde 250 sanık hakkında toplu bir tutuklama kararı verilmesi ile CMK ve AİHS’den doğan güvencelerin ortadan kaldırıldığını belirterek “6352 Sayılı Yasa ile hak ihlallerinin önüne geçme düşüncesinin aksine, teamül haline gelmiş hukuka aykırı karar ve uygulamalarda ısrar edilmesi anlamına gelmektedir” dediler. TAHLİYE TALEPLERİNE RET CHP’li vekiller Sevil Sevimli ve diğer tutuklu öğrencileri ziyaret etti Özgürlük vermediler ALİCAN ULUDAĞ Fransa’da hak burada suç CAN HACIOĞLU ANKARA 3. yargı paketi kapsamında görevlendirilen ve dosyaları incelemeye başlayan Ankara’daki “özgürlük yargıçları”ndan tahliye kararı çıkmadı. 28 Şubat soruşturmasında tutuklanan, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 40 kişi ile KCK soruşturmasında tutuklanan 28 KESK’li için yapılan tahliye talepleri reddedildi. Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesinde yapılan değişiklikle bundan sonra “terör ve darbe” suçlarına bakmak üzere terörle mücadele mahkemeleri kurulmuştu. Bu kapsamda HSYK, bu mahkemelerde görevlendirilmek üzere 26 özgürlük yargıcı atamıştı. Ancak Ankara’daki özgürlük yargıçlarından tahliye kararı çıkmadı. Avukatların itirazı üzerine yeniden yapılan inceleme sonucunda, 28 KESK üyesinin tutukluluk halinin devamına karar verildi. 28 Şubat soruşturmasında da 40 kişinin serbest bırakılmasına ilişkin başvuru reddedildi. Tahliye talepleri reddedilen isimler arasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi, eski Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri, emekli Korgeneral Kamuran Orhon, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın’ın da yer aldığı öğrenildi. Öte yandan, Kamuran Orhon’un cezaevinde sağlık durumunun daha da kötüleştiği ve hastaneye sevk edildiği öğrenildi. Erinç: Sansür utandırıyor İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, 24 Temmuz’u, basın özgürlüğü yolunda bir mücadele aşaması günü olarak gördüklerini belirterek, “Sorunlarımızın başında terörist konumunda yargılanan meslektaşlarımız geliyor. Bu gazetecilerden 90 kadarı tutuklu yargılanıyor” dedi. TGC basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1987’den bu yana verdiği “TGC Basın Özgürlüğü Ödülü” düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Seçici kurul bu yıl “kişi” dalında basın özgürlüğü konusunda yaptığı çalışmalar nedeniyle gazeteci Ferai Tınç ile tutuklu gazeteciler Bedri Adanır ve Zeynep Kuray’ı; “Kurum” dalında ise Türkiye Yayıncılar Birliği’ni ödüle layık gördü. The Marmara Otel’de önceki akşam düzenlenen törende Bedri Adanır ve Zeynep Kuray’ın cezaevinde olması nedeniyle ödüllerini, kardeşleri Kadriye Adanır ile Sema Kuray aldı. Orhan Erinç törende yaptığı konuşmada, bugün sansürün kaldırılışının 104’üncü yıldönümü olduğunu anımsatarak, “Sansürün varlığından söz etmek zorunda kalışımız utanılacak bir durumda olduğumuzu da sergiliyor. Özel görevli mahkemelerin usul ve esasta yaptıkları hatalardan üst düzey yönetici ve yargı görevlilerinin dile getirdiği eleştiri ve suçlamalar gündemdeyken görevlerini sürdürmelerinin sağlanmasını hukukla bağdaştırma olanağı bulamıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Erinç, “‘Hapiste gazeteci yok’ böbürlenmeleri sadece bizlerin değil uluslararası kuruluşların da yadırgadığı bir başka yaklaşımı oluşturuyor. 3. yargı paketi yasalaştırılırken söylenenlerle uygulama arasındaki çelişkiler de Türkiye’deki hukuk anlayışının yetersizliğini ortaya koyuyor” diye konuştu. Törende Sürekli Basın Kartı taşıma hakkı kazanan 98 TGC üyesine de anı plaketi verildi. ‘ORADAN GEÇİYORDU’ Emine’yi duyan yok İstanbul Haber Servisi Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Emine Akman’ın “Terör örgütü üyesi olduğu ve patlayıcı madde bulundurduğu ya da naklettiği” iddiasıyla 22 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına devam edildi. Tutuklu kaldığı 9 ay boyunca eğitimine ara vermemeye çalışan ancak girdiği sınavlar fakülte yönetimince girilmemiş gibi gösterilen Akman, duruşmada okuluna devam etmek istediğini vurguladı. Ancak mahkeme tahliye talebini reddetti. İstanbul 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Akman, “olay yerinden geçerken” gözaltına alındığını ve Emniyette işkence ve tacize maruz kaldığını söyledi. Akman’ın avukatı Hüseyin Boğatekin de “Akman, oradan geçti ve kurban olarak seçildi” dedi. Polisler hakkında dava açılmasına yer olmadığına dair karar verildiğini belirten avukat Boğatekin, AİHM’ne başvuracaklarını söyledi. ESKİŞEHİR CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, öğrenci değişim programıyla geldiği Türkiye’de tutuklanan Sevil Sevimli’nin de aralarında bulunduğu tutuklu öğrencileri ziyaret etti. Ağbaba, “Sevil bize Fransa’da hak olanların, burada suça dönüştüğünü söyledi. Kendi üniversitesi Sevil’e destek verirken, Anadolu Üniversitesi disiplin cezası veriyor” dedi. Kurt da öğrencilerin çıplak aramadan geçirildiğini söyledi. Ziyaretler sonrasında gazetemize açıklamalarda bulunan Ağbaba ve Kurt, hukuk açısından Türkiye’nin 1990’ların gerisinde kaldığını söyledi. Ağbaba, “Malatya’da da bu tür davalarla karşılaştım, çocuklar 13 yıl, 8 yıl gibi sürelerle cezalandırıldı” dedi. Sevimli’nin tutuklu olmasından dolayı çok şaşkın olduğunu söyleyen Ağbaba, “Sevil bize Fransa’da hak olanların, burada suça dönüşmüş durumda olduğunu söyledi. Kendi üniversitesi Sevil’e müthiş bir destek verirken, Anadolu Üniversitesi Sevil’e disiplin cezası veriyor. Bu çocukların hiçbir eylemi yok” diye konuştu. Kurt da, “Bu öğrenciler üçüncü yargı paketinden de yararlanamıyor. Henüz dava açılmamış, iddianame hazırlanmış değil. Deliller usule uygun toplanmamış. Dava ekim ayından önce açılmaz görünüyor. Hiçbir şeye karışmadan aylarca bu öğrenciler tutuklu kalacak. Yoksul bir kadının çocuğuna ücretsiz kurs vermeleri bile suç sayılıyor. Çıplak arama yapılıyor” dedi. GENELKURMAY’DAN BALYOZ HABERLERİNE YALANLAMA ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, “Balyoz Davası”na bakan mahkemeye gönderdiği belgelerle ilgili olarak basında yer alan haberlere ilişkin açıklama yaptı. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, bazı basın ve yayın organlarında ve internet ortamında, kamuoyunda “Balyoz Davası” olarak isimlendirilen, İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen kovuşturmada, Genelkurmay Başkanlığı’nın gönderdiği orijinal belgelerin Balyoz delillerinin sahte olduğu iddialarını çürüttüğü ve sahte delil iddialarına son noktayı koyduğu yönünde haberler yer aldığı belirtildi. Açıklamada, İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin, bir kısım belgelerin asıllarının bulunup bulunmadığının araştırılmasını Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan talep ettiği belirtilerek “Sadece mahkemenin göndermiş olduğu toplam 35 evrakla sınırlı olmak üzere, 5 Haziran 2012 tarihli yazıyla asılları mevcut olan, imha edilmiş olan ve hiç kaydı bulunmayan evrak şeklinde tasnif edilerek talepte bulunan mahkemeye gerekli bilgi verilmiştir. Bu tür haberlerin, halen devam etmekte olan davada adil yargılamayı etkileyebileceği ve yargılanmakta olan kişilerin anayasa ile güvence altına alınmış olan masumiyet karinesini zedeleyebilecek bir mahiyette olduğu değerlendirilmektedir” denildi. Sendikacı Budak anıldı Sendikal hak ve özgürlüklerin korunması için verdiği mücadele sırasında 1981’de polisler tarafından öldürülen DİSK’e bağlı İlerici Deriİş Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak, ölümünün 31. yıldönümünde dün Silivrikapı’daki mezarı başında törenle anıldı. Törende konuşan DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, sendikacı Kenan Budak’ın öğrenilmesi ve mücadelesi öğretilmesi gereken bir insan olduğunu, muktedirlerin kendi gibi düşünmeyenleri yok etmeye çalıştıklarını belirterek, “Kenan Budak’ı anmamızın onları rahatsız ettiğini biliyoruz. Mücadelecilerimizi anmaya devam edeceğiz” dedi. Budak’ın arkadaşı Munzur Pekgüleç de “Kenan yaşasaydı emperyalizmin demokrasi getireceği yalanı konusunda aynı düşünceyi paylaşırdık” dedi. Şans Topu devretti ? ANKARA (AA) Şans Topu’nun bu haftaki çekilişinde kazanan numaralar “2, 4, 25, 29, 33 ve +8” olarak belirlenirken, 5 +1 bilen çıkmayınca 1 milyon 784 bin 702 lira 40 kuruş haftaya devretti. Çekilişte 5 bilenler 5 bin 613 lira 40’ar kuruş, 4 +1 bilenler 294 lira 50’şer kuruş, 4 bilenler 32 lira 85’er kuruş, 3 +1 bilenler 15 lira 35’er kuruş, 3 bilenler 3 lira 45’er kuruş, 2 +1 bilenler 4 lira 40’ar kuruş, 1 +1 bilenler 2 lira 35’er kuruş ikramiye kazandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle