12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2012 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İflas Eden Suriye Politikası Olacak Şey Değil, Ama Oluyor! Türk ordusunda 362 general ve amiral varmış! Ama bunların 68’i cezaevlerinde imiş... Bu bir sayı!.. Daha az ya da daha çok!.. Bildiklerimiz bu kadar!.. Ordumuzun nerdeyse üçte biri, donanmamızın yarıya yakını!.. Sen, ben, o, öteki beriki bu gerçekler karşısında ne yapıyoruz? Düşünmek bile çıldırtıcı!.. Akla sığmaz bir gerçekle baş başa yaşamak mı? Hangi Batı ülkesinde böyle bir şey görülmüş, yaşanmış, bir bilen var mı? Kendi askerini tutsak gibi alıp Hasdal’lara, Silivri’lere kapatan bir yönetim, bir hükümet, bir demokrasi... İlkel toplumlarda olur böyle şeyler! Hitler, Mussolini, Stalin gibi diktatörlerin ülkelerinde!.. Çoğunu gördük, yaşadık. Sonlarının neye vardığını da!.. Birinin cesedi Roma sokaklarında sürüklendi. Biri bir mahzende kendi canına kıydı, öteki ise daha bilinmiyor... Bu kişiler de generallerini ve subaylarını egemenlikleri altına almışlardı. Savaş, çarpışma, isyan, direniş, sonunda o ülkelerin acınacak bir duruma sürüklenişi... Bizler seyrettik bütün bunları... Dikta yönetiminin nasıl sonuçlandığını, sonuçlanacağını... Görevdeki generaller, amiraller hangi suçu işlemişler? Darbe yapacaklarmış? Gel de inan!.. Darbe öyle beklentiyle olmaz, birden patlak verir... Bu yüzlerce amiral ve general, bir o kadar da subay, darbe suçlamasıyla tutuklu... Şimdi terfi zamanı, ama içerde yatan subaylarımızın, generallerimizin halleri ne olacak? Ya terfileri durdurulacak ya da istifaya zorlanacaklar... Bir millet kendi ordusuna kıyar mı? Bizimkiler gibi olan ülkelerde, belki!.. Ama ulusunu, yurttaşını, askerini, komutanlarını seven, sayan toplumlarda görülmedik bir durum. 21. yüzyılın ortasında dünyaya bir örnek verdik; kendi askerini tutsak sayıp hücrelere, koğuşlara kapatan bir ülke olmak!.. Bu acıklı halimizi de, dosta düşmana göstermekten çekinmemek, utanmamak... Türkiye’nin son derece sorumsuzca izlenen Suriye politikası tam anlamıyla bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Suriye, Irak’ta olduğu gibi bir iç savaşa ve bölünmeye taşınmıştır. Suriye’nin Türkiye sınırında artık kontrolü ele geçirmekte olan PKK bundan böyle, tıpkı Irak’ta olduğu gibi, Türkiye’nin başını iyiden iyiye ağrıtacağa benzemektedir. Türkiye’nin Suriye ile ekonomik, ticari ve insani ilişkileri bu krizden büyük zarar görmektedir. Prof. Dr. Hakkı KESKİN Siyasal Bilimci uriye’de kimyasal silah bulunduğu” iddiaları derhal akla, Irak’ta Saddam Hüseyin’e karşı yapılan savaş gerekçesini getirmektedir. Aynen Irak’ta da “kimyasal silahların bulunduğu ve hatta atom silahlarının bulunabileceği” CIA tarafından ABD kamuoyuna ve Başkanı Bush’a benimsetilerek savaş açılmış, bir milyondan fazla insan öldürülmüş, dört milyon Iraklı ülkesini terk etmek zorunda kalmış, ülke Şii, Sünni ve Kürt olarak gerçekte bölünmüş ve sonu gelmeyen terörün kucağına itilmiştir. ABD Kongresi araştırma komisyonu tarafından savaş sonrası yapılan araştırmada, Irak’ta kimyasal silahların varlığının CIA tarafından savaşı açabilmenin gerekçesi olarak tamamen yalan olarak ortaya atıldığı resmen kanıtlanmıştır. ABD, Irak halkına karşı işlenen bu denli büyük insanlık katliamlarından sonra, bölgede planlı olarak istenen bir Federe Kürt Devleti kurulması dışındaki hesaplarında yenilgiye uğramıştır. Arap dünyasının büyük kesiminin de nefretini kazanmıştır. “S Planlı senaryo Irak’a savaş açılmadan önce Saddam Hüseyin tuzağa düşürülmüştü. Saddam’ın en güçlü döneminde, ABD büyükelçisi kendisini ziyaret eder. Saddam Körfez’de Irak’a ait olduğunu iddia ettiği, ancak Kuveyt tarafından kullanılan zengin bir petrol adasına ilişkin ABD’nin tavrını sorar. Bayan Büyükelçi “Bu tabii ki Irak’ın ulusal sorunudur, ABD buna karışmaz” der. Saddam Hüseyin bu açıklamadan cesaret bulur, bu adayı almasından sonra da Kuveyt’i işgal eder. Böylece tüm Arap dünyasını karşısına alır. ABD, Irak’a karşı Kuveyt işgalini sona erdirdiği için de Körfez’deki Arap ülkelerinin parasal olarak da büyük desteğini bulur. Bu konuya ilişkin yayımlanan bilimsel araştırmalarda, ABD büyükelçisinin Saddam’la görüşmesi ve Kuveyt’e karşı savaş açılmasında Saddam’a yeşil ışık yakılmasının, son derece planlı olarak senaryoya konduğu bilinmektedir. Başbakan Erdoğan benzer bir tuzakla karşı karşıya gelmiş olabilir mi? Aylardır Suriye’ye karşı benzer bir planın ve tuzağın gündemde olduğundan asla kuşku duyulmamalıdır. Suriye yönetimi, İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri nedeniyle, bu işgal son bulmadıkça İsrail’le barış görüşmelerine yanaşmamakta, Filistin’e destek vermekte ve İran’la iyi ilişkilerde bulunmaktaydı. ABD ve İsrail’i bu politika öteden beri son derece rahatsız etmektedir. O halde bu politikayı ısrarla sürdüren Esad yönetimi düşürülmeli ve Suriye’de de Irak benzeri Sünni, Alevi ve Kürt bölünmesi sağlanmalıydı. Irak, Suriye ve tabii ki Türkiye ve gelecekte de İran Kürtlerinden oluşacak ABD güdümlü ve korunmalı bir Kürt devletinin kurulmasının, ABD’nin ajandasında bulunduğu bilinmektedir. Böylece Ortadoğu’da zengin petrol ve su kaynaklarına sahip, İsrail’in ve ABD’nin koşulsuz olarak yanında yer alacak yeni bir devletin, “Kürt devletinin” kurulması, Ortadoğu projesinin en önemli odağını oluşturmaktadır. Ne var ki büyük bir ekonomik krizle boğuşan ABD, gerçekte kaybettiği Irak ve Afganistan savaşlarından sonra, hem de başkanlık seçimi öncesi Suriye’ye savaş açarak yeni bir maceraya girme cesaretine sahip değildir. Öte yandan Rusya ve Çin’in bu konuda olup bitenleri çok iyi izlemeleri ve bu yeni oluşuma kaygısız kalmak istememeleri de ABD için caydırıcı olmaktadır. Bundan ötürü ABD ve tabii ki İsrail, Suriye silahlı muhalefet “direnişini” büyük bir heyecanla desteklemekte ve buna aktif destek veren ülkelerin sırtını sıvazlamaktadırlar. Bu ülkelerin başında da Türkiye gelmektedir. Bazı Batı çevreleri ve basını, aylardır Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesini adeta körüklemektedir. Suriye ile 800 km sınırı olan, özellikle de Başbakan Erdoğan döneminde son derece dostane ilişkileri gelişen, ortak projeleri yaşama geçiren, birlikte ortak bakanlar kurulu toplantıları düzenleyen, Esad ailesiyle birlikte tatil yapan, karşılıklı olarak vizeleri kaldıran Sayın Başbakan, ne oldu da hiçbir inandırıcı gerekçesi olmaksızın Esad’ın baş düşmanı kesildi, anlamak mümkün değildir. Oysa Suriye’de Esad döneminde yavaş da olsa demokrasiye geçilme hazırlıkları yapılmakta ve siyasi açılıma doğru adımlar atılmaktaydı. İç Açıcı(!) Memleket Haberleri Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR Suriye’nin bölünmesi Türkiye’nin son derece sorumsuzca izlenen Suriye politikası tam anlamıyla bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Suriye, Irak’ta olduğu gibi bir iç savaşa ve bölünmeye taşınmıştır. Suriye’nin Türkiye sınırında artık kontrolü ele geçirmekte olan PKK bundan böyle, tıpkı Irak’ta olduğu gibi, Türkiye’nin başını iyiden iyiye ağrıtacağa benzemektedir. Türkiye’nin Suriye ile ekonomik, ticari ve insani ilişkileri bu krizden büyük zarar görmektedir. Türkiye’de son derece barışcıl yollardan görüşlerini açıklayan ve demokrasinin vazgeçilmezi olan muhalefet; basın mensupları, bilim adamları, öğrenciler, sendikacılar, subaylar ve hatta milletvekilleri, dayanaksız gerekçelerle hapislerde tutulurken, yargı bağımsızlığı ve bilimin özgürlüğü yok edilirken, bir komşu ülke içişlerine doğrudan karışarak insanlık ve demokrası dersi vermeye kalkmak, asla inandırıcı değildir. Unutulmamalıdır, yarın bir gün PKK ve yandaşlarının bazı kentlerde silahlı eylemlerine verilecek karşılıkta, Türkiye benzer eleştiri ve baskılarla karşılaşacaktır. Sonuç Ulusal çıkarlara göre belirlenen yurtsever devlet politikalarını bugünün popüler sanılan politikalarına ayak uydurmakla olmaz Sayın Başbakan, Sayın Dışişleri Bakanı. Tam aksine, gelecekte ülkenin karşılaşabileceği sorunları hesaplayabilen ve buna uygun uzun perspektifli politikaları belirleyen siyasilerdir gerçek devlet adamları. Türkiye, Suriye konusunda bir tuzakla karşı karşıyadır; tez elden bu yanlıştan dönülmesi de bir erdemdir Sayın Başbakan. ir gün boyunca gelen haberlere bakar mısınız lütfen? Trafik kazalarında 31 ölü. Birkaç kadın cinayeti... Kısaca “Aşkıma karşılık vermedi, boşanmak istedi, barışmaya razı olmadı, öldürdüm” bu kadar sade ve basit öldürme nedenleri... 35 genç insanımız denizde boğuldu. KPSS soruları çalındı mı acaba? ÖSYM’de bununla ilgili soruşturma yapılıyor. Bir otobüs yürüyen bir insana çarptı ve kaçtı. Kazaya uğrayan vatandaş kurtarılamadı. Otobüs ve şoförü aranıyor. Cinayet işleyen ülkücüler serbest bırakıldı. 8 solcu cezaevinde 2530 yıldan beri yatıyor. Onlar solcu, tahliyeyi hak etmiyorlar. Hükümet Anayasa Mahkemesi’ni dinlemek niyetinde değil, tamgün yasasını uygulama kararlılığında. Sigara yasağından sonra alkol yasağı geliyor. İzmir’de genç subaylar için casusluk operasyonu devam ediyor ve yeni tutuklamalar bekleniyor. Lisans yerleştirme sınavında 190.000 öğrenci sıfır çekti. Suriye’de 32 Türk TIR’ını ateşe verdiler. Sınırımızda yangın var... Futbol, halkımızın en duyarlı olduğu alan; ne kültür, ne eğitim, ne sanat, ille İleri demokrasimizden ne futbol... Fenerbahçe taraftarı bunu ispatladı. kadar iç açıcı haberler Kulüplerimiz iki ünlü değil mi? Beklenmedik oyuncu transferi için 9bir haber daha var, 11 milyon ve maç başına 25 bin Avro ‘yetmez ama ödeyecekler. Helal evet’çilerden bazıları olsun onlara demeliyiz, derin uykudan bu bir tarih yazmak sayılmalı. Bu arada uyanıyorlar ve işsizlik yüzde 10’un gördüklerine üzerinde, üniversite şaşıyorlarmış. mezunlarında yüzde 20’den fazla. Ortalama emekli maaşları 700800 TL. Milyonlarca insan yoksulluk ve açlık sınırında... Ege’de Eşek ve Bulamaç adalarından sonra Nergis Adası da elimizden gidiyor. İleri demokrasimizden ne kadar iç açıcı haberler değil mi? Beklenmedik bir haber daha var, ‘yetmez ama evet’çilerden bazıları derin uykudan uyanıyorlar ve gördüklerine şaşıyorlarmış. Bir de çok önemli ferahlık verici(!) haber; karizmatik Başbakanımız ‘selatin cami’nin açılışını yaptı. Ama durun, kaygılanmayın, bir başka müjdemiz daha var size. Cumhurbaşkanımız tarafından Polis Akademisi’nin başına atanan Prof. Remzi Fındıklı’yı dinleyin. Bakın nasıl rahatlayacak, ferahlayacaksınız sayın emniyet müdürünün görüşlerini okuyunca. ‘Hasılı Kelam’ adlı kitabından: “Laiklik din dışı bir hayat şeklidir. Fakirin aklı olsa fakir olmazdı. Erkeğin göbeklisi kadının bebeklisi makbuldür. Bal arıdan, kavga karıdan olur. Müslümanın kocası koç, Müslüman olmayanın kocası hiç olur. Türk olmak kader, Müslüman olmak ise bir takdirdir. 15’inde kız ya erde ya yerde olmalıdır...” Daha birçok vecize niteliğinde sözler var ama bu kadarı yeter sanırım kaygılarınızı gidermek için. Artık ülkenin asayişi bu olağanüstü birikimli ve yetkili emniyetçinin elinde. Ne mutlu bize... B C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle