19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 NİSAN 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Lübnanlı Violette Daguerre Türkiye’nin tarafsız kalmayarak Arap devrimini zora soktuğunu söyledi 9 Sorunun parçası oldunuz ELÇİN POYRAZLAR Doktora Şiddet Sevgili, Gaziantep’te Göğüs Cerrahi Uzmanı Dr. Ersin Arslan’ın öldürülmesinin üstünden 10 gün geçmeden, BDP Van Milletvekili Özdal Üçer’in Dr. Oğuz Eroğlu’na saldırıp dövmesi, yaptığı yetmiyormuş gibi Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, “Gerekirse bir daha döverim!” demesi doktora karşı şiddet sorununu gündeme getirdi. Bu konuda çok yazı yazıldı, görüş beyan edildi. İçlerinden en ilginçlerinden biri de, 25 Nisan Çarşamba günkü Milliyet’te yayımlanan Semih İdiz’in yazısıydı. Semih İdiz hem konuyu iyi analiz edip, doktora şiddetin evrensel sorun olduğunu doğru saptamış, hem de başından geçen, unutulması imkânsız acı bir olaya gönderme yaparak, konuya duygusal boyut katarken, hemen soğukkanlılığını toplayıp bu gibi durumlarda güç olan nesnel bir tavrı benimseyerek, yaşadığı olayda doktorun haklı olabileceği hususları vurgulamayı başarmış. Evet, doktora şiddet evrensel bir sorun ve dünyanın her yerinde sorunun kaynağında hastalık ve ölüm karşısında çaresiz kalan insanın kendisinde Tanrısal güçler vehmettiği doktorun derdine derman olamamasına duyduğu tepki yatıyor. İnsanların doktorlarda neredeyse Tanrısal bir yan görmesini anlamak mümkün. Zaten yıllar boyu doktor, büyücü gibi kutsal, farklı bir yaratık olarak kabul edilmişti. ??? İnsanların, hastalığı iyileştirmek, ölümü defetmek gibi, fanilerin değil, Tanrı’nın olan bir işlevi yüklenmiş kişileri kendilerinden üstün görmelerinde şaşacak yan yok. Oysa, doktor da bir insandır ve Tanrısal bir gücü yoktur. Doktor, ölümle savaşını kaybetmeye mahkumdur. Doktorun en büyük becerisi ölümü erteleyebilmektir. Doktorun sınırlı başarısının olanaklarının da fazla olmadığını bilmekle birlikte, yine de hastanın onda Tanrısal güçler vehmeden zihniyet, çağımızda bile egemen. Hasta veya yakını, doktorun insan olduğunu bilse de, çaresizliğini kabullenemez. Daha da garibi, kendi çaresizliğine isyan edemeyen hasta veya yakını, doktorun çaresizliğine isyan etmenin ötesinde, o çaresizliği yüzünden doktora kızar. İyileşemeyen hasta, sonunda nedeni hastalığın devasızlığında değil, doktorda arar. Nice bilim adamı, çağdaş uygar insanda bu davranışa tanık olmuşumdur. Bunlara bir de doktorların içinde bulundukları güç çalışma koşullarını eklemek gerek. Politikacı, sağlık konusunda, gerekli yatırımları yapmadan vaatlerde bulunmakta, dolayısıyla hekim ile hastayı karşı karşıya getirmektedir. ??? Doktorda büyücü gören zihniyet, ondan imkânlarının ötesinde performans beklerken, sağlık sisteminin bozukluğunu hekime fatura etmektedir. Sağlık sisteminin sosyalizasyonunun ağır toplumsal maliyetini yüklenmek istemeyip, sağlığın bir yandan özelleştirilirken, öte yandan hizmetin yaygınlaştırılıp, herkesçe ulaşılır hale getirilmesi gibi birbiriyle uzlaşması imkânsız iki hususu telif etmeye çalışanlar, bir yandan sistemi çıkmaza sürüklerken, öte yandan doktoru hastanın tepkisinin önüne, dolayısıyla ölüm tehlikesinin kucağına atmaktadır. Türkiye’de bir yandan, sağlık sistemine övgüler yağdırırken, öte yandan doktora tepkisini yoğunlaştıran geniş kitleler, sistemin çelişkisini sorgulamayı düşünmezler. Oysa sağlık hizmetini bir meta, bir kâr aracı olarak gören sistem mümkün olanı da herkese değil, yalnız parası, olanağı, forsu olana tahsis eder ve bu gerçeği de saklar. Sistemin yapısının şifrelerini çözmekten aciz olan geniş kitleler, bu çaresizlik içinde işin özüne değil, karşısında gördüğüne saldırır ki, o da hekimdir. Dünyanın birçok yerinde geçerlidir bu gerçek. Doktora şiddetin sorumlusu, kendini mağdur gören zavallı değil, özünde “Paran kadar sağlıklı ol, paran kadar yaşa” diyen ve bu gerçeği gizleyen sistemin yürütücüsüdür. TürkAmerikan KonseyiBaşkanı James Holmes. ATC Başkanı Suriye’ye operasyondan yana ‘Türkiye ve ABD hata yapıyor’ BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA TürkAmerikan Konseyi’nin (ATC) Başkanı James Holmes, ABD ve Türkiye’nin dünyanın iki büyük ekonomisi olmasına karşın ekonomik ilişkilerin en alt düzeyde olmasından yakındı. Holmes, Türkiye ile ABD arasındaki model ortaklığın ötesinde “yeni işbirliği alanları” konusuna eğileceklerini belirtti. İki ülkenin Suriye politikasını da eleştiren Holmes, Annan planının işlemediğini ve bu ülkeye asker gönderilmesi gerektiğini ileri sürdü. ATC’nin 1013 Haziran tarihleri arasında yapılacak yıllık toplantısı öncesinde hazırlık görüşmeleri yapmak için Türkiye’ye gelen Holmes, Cumhuriyet’in sorularını şöyle yanıtladı. Sebebi ziyaretiniz? ATC’nin güçlü ve tarihi ikili ilişkileri var. Aynı zamanda, iş ve iş ortamına aktif ve kapsayıcı destek sağlamakta. Ben her yıl buraya 45 kez, Türk üyelerimizle ve Türkiye’deki Amerikalı üyelerimizle temas sağlamak için geliyorum. Burada, dış politikada, iç politikada neler olup bittiğini ve iş dünyasına ilişkin iklimi konuşuruz. Yani ben düzenli olarak Türkiye’ye gelirim. Ancak bu ziyaretim, toplantının katılımı, hedefleri, hükümetin temsili, hükümet üyelerinin katılımı gibi konular bağlamında ATC’nin haziran toplantısına odaklandı. Konferansın ana güdeminde neler var? Bu yıl model ortaklık ve yeni işbirliği alanları... Model ortaklık 4 yıldır zaten işliyor. Fakat “yeni işbirliği alanları”, bizim işbirliği yapabileceğimiz ya da işbirliği yapmakta olduğumuz diğer sektörlerde nerede olduğumuzu vurgulamaktadır. Örnek olarak, sibergüvenlik konusunda bir oturumumuz olacak ve savunma işbirliği... Bir oturumuz da uzay işbirliği konusunda olacak. Eğitim işbirliği konusunda konuşacağız. Enerji alanı da var. Petrol konusunda da konuşacağız, özellikle, Türk ve Amerikan şirketlerin iş yaptığı Güneydoğu ve Kuzey Irak’taki gelişmelere ilişkin olarak. Zaten, önemli miktarda iş fırsatı bulunuyor, biz “yeni” olarak ne yapabiliriz, ona bakacağız. Uzay işbirliği meselesi nedir? NASA, özel sektör için uydu üretiyor aynı zamanda Türkiye için de uzaya gönderilmek üzere uydu üretilmesi konusuyla da ilgileniyor. Bir fırlatma şirketi, Türk uydusunu gönderme konusuyla ilgili. Yani, Türk astronot gönderilmesi söz konusu değil. Şimdilik değil, biz sadece insansız uydudan ve Türkiye’nin kendi uydu projesinden söz ediyoruz. İşbirliği konularından birisinin Kuzey Irak’taki petrol olduğunu söylediniz, son durum nedir oraya ilişkin? Çok sayıda şirket var alanda olan ya da orası ile ilgilenen. BP ve Genel Enerji var. Bu da görüşmelerin bir parçası olacak. Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin enerji bakanı da bu görüşmelerin bir parçası olacak. Yeni olanakların keşfedilmesi konusu da görüşülecek. Fransa’da “İnsan Hakları için Arap Komisyonu” isimli sivil toplum örgütünün başkanı Violette Daguerre Türkiye’nin Ortadoğu politikasından son derece rahatsız. Türk hükümetini tarafsız kalmayarak Arap devrimlerini sabote etmekle suçlayan Daguerre bu devrimleri demokratik güçlerin başlattığını ancak İslamcıların çaldığını söylüyor. CHP’nin “Değişen Mevsimler: Arap Halklarının Demokrasi ve Özgürlük için Yürüyüşü” başlıklı konferansına katılan Lübnanlı Daguerre ile İstanbul’da görüştük. Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin görüşleriniz neler? Ne yazık ki Türkiye sorunun bir parçası haline geldi. Tüm tarafların arasında uzlaşma sağlanmasını kolaylaştıracak bir tutum alarak yapıcı bir rol oynamaktansa yanlış bir politika belirledi. Biz Arap dünyasında Türkiye’yi bir örnek olarak görüyorduk. Tüm taraflara eşit mesafede ve adil bir tutum alması bu kadar zor muydu? Türkiye NATO üyesi olarak bölgede ABD’nin pozisyonunu öne çıkarıyor, adeta ABD’nin silahlı bir kolu gibi davranıyor. Sadece Türkiye değil, Suudi Arabistan ve Katar da var aralarında. Bunlar bir tarafın zararı için diğer tarafa para veriyorlar. Ortada bir strateji var. Karman: Devrim bitmedi 2011 yılı Nobel Barış Ödülü sahibi Yemenli gazeteci ve aktivist Tevekkül Karman ise Türkiye’nin Ortadoğu’daki değişim sürecinde görevleri olduğunu söylüyor. Ortadoğu’daki değişim sürecine Türkiye çok mu fazla müdahil oldu? Türkiye’nin bu akımın bir parçası olmaması haksızlık olurdu. Biz bu dünyadan diktatörleri silerek tüm dünyaya hizmet etmiş oluyoruz. Bence Türkiye de bu süreçte sorumlu ve özgürlük ve insan onuru için görevlerini yapacak. Siz Suriye’ye dışarıdan olası bir müdahaleye nasıl bakıyorsunuz? Suriye’ye müdahale olmamalı, ancak sorumluluklar yerine getirilmeli. Esad rejimine baskı yapılmalı ve Türkiye’nin sivillere yardım etmesi ve insanlar için güvenli yollar yaratması için tampon bölge oluşturulmasına destek olunmalı. Ayrıca güçlü ekonomik yaptırımlar getirilmeli. Arap kadınlarının bu süreçte haklarına yönelik endişeleriniz var mı? Arap kadınları ülkelerine yön verirken orada olacaklar. Biz henüz devrimi bitirmedik. Yalnızca bir yıl oldu ve beş ülkede devrim gerçekleşti. Diktatörleri göndermek ilk adımdı. Daha sona gelmedik. İslamcılar bizden çaldı İslamcılar başta bu hareketlere karşı çıkarken şimdi nasıl oluyor da bu gruplar geleceğin yöneticileri olarak gösteriyorlar. Devrimi gerçekten başlatan diğer gruplar ise bu gibi platformlarda kendilerine yer bulamıyor. Ki BD’li işadamları eski yaklaşım içindeler’ Türkiye’deki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Her şeyin üstünde bir izlenim ortaya koyarsam; Türkiye’nin nasıl dinamik ve nasıl bir değişim içinde olduğunu herkes biliyor. Samimi olarak söyleyebilirim ki, siyasi tavrınız ne olursa olsun, Türkiye’nin şimdi, 3040 yıl önceki durumundan çok farklı olduğu inkâr edilemez. Ekonomik olarak daha iyisini yapıyor. Demokrasinin sağlanması konusunda da çoğu yönüyle ama tabii her yönüyle değil. Benim kendi okumam, Türkiye’de toplum, ekonomi ve hükümet, Amerikan iş hayatı ile daha da yakından meşgul olmak istiyor. Çünkü fırsatlar göründü ve gelecekte daha da büyüyecek. Şimdi, fırsatları ve riskleri anlatıyoruz işadamlarına. Maalesef, Amerika’daki işadamları eski yaklaşım içindeler Türkiye’ye yönelik olarak. ‘A mileri devrimi yaptık bitti diyor. Bu doğru değil, devrim sürüyor. Çünkü İslamcı veya değil hiçbir taraf devrimi başlatanların yerini alamazlar. Çünkü bu devrimi onlar değil demokratik güçler başlattı. Yani devrimin elinizden çalındığını söylüyorsunuz. Evet devrim şu ana kadar elimizden çalındı. Bu sonrasında da böyle olacağı anlamına gelmez. Zamanında ve hızlı hareket etmek lazım yoksa bu devrim tamamen elimizden kayacak. Daha önce kendilerine liberal diyen diktatörler vardı, şimdi belki de kendilerine Selefi diyen diktatörler olacak. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Ortadoğu’daki değişimi yöneteceklerini savunuyor. Davutoğlu gerçekçi değil Yeni işbirliği alanları Bu açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu çok güçlü bir açıklama. Hiç diplomatik ve gerçekçi değil. Bunu yapamazlar. Tam tersine bu Türkiye’nin aleyhine işler. Bu yüzden diyorum ki direnişinizi mevcut güçleri ortadan kaldıracak ama diğer hareketleri yok etmeyen bir politika için sürdürün. Bu devrim Kuran’ı politika yapıp ABD bölgede egemenliğini sürdürsün diye yapılmadı. Unutulmamalı dünyada yükselen başka güçler var. Ne İsrail ne de ABD, petrol çıkarları için bölgede her istediğini yapamayacak. Sonuçta diğer ülkelerin de bu gibi çıkarları var. Biz komşumuz Türkiye’nin devrimimizi başarısızlığa uğratmaktansa bize yardım eden tarafsız bir ülke olmasını isterdik. Bahreyn Kültür Bakanı, gösterileri İran’ın kışkırttığını savundu Al Khalifa: Olaylar gerici, Arap Baharı’yla ilgisi yok Bahreyn Krallığı Kültür Bakanı Shaikha Mai Bint Mohammed Al Khalifa ülkesinde 14 aydır süren gösterilerin İran kaynaklı ve mezhepsel ayrımı kışkırtan bir hareket olduğunu savunuyor. Bakana göre diğer ülkelerde Arap isyanları ekonomik ve demokratik haklar için başlarken Bahreyn’deki gösteriler ise gerici. Al Khalifa, Turkish Policy Quarterly dergisinin davetlisi olarak İstanbul’daydı. Bahreyn Arap isyanlarına nasıl bakıyor? Arap ülkelerinde Arap Baharı adını verdiğimiz olaylarla Bahreyn’in hiç ilgisi yok. Bahreyn’de olanlarla diğer Arap ülkelerinde olanların aynı yere konması Bahreyn’e haksızlık olur. Diğer Arap ülkelerindeki hareketler yaşam ve ekonomisi düşük insanların daha iyi bir yaşam, değişim, ifade özgürlüğü ve demokrasiyle ilgili talepleridir. Bu hareket bu haklar için yola çıktı. Arap kadın hakları aktivistleri ülkelerinde İslamcı ve baskıcı güçleri tehdit olarak görüyor. Siz buna katılıyor musunuz? Aynı şekilde Bahreyn’deki kadınların da böyle bir korkusu var. Bu hareketler Bahreyn’i geriye götürecek ve kadın olarak yıllar boyunca kazandığımız hakları kaybedebiliriz. Arap kadınlarını bu çabalarında desteklemeyi bir görev olarak görüyorum. Biz kendi haklarımızı savunmalıyız. Biz özgür bir ülkede yaşamaya alıştık. Camiye gitmek isteyen camiye gider, konsere gitmek isteyen de konsere. İran çok gelişmiş, modern ve Türkiye’ye bensyancılar dini zeyen bir ülkeydi, şimdi ise yönetim istiyor’ İranlı kadınlar nefes bile alamıyor. Bahreyn’deki isyanlaAl Khalifa, Poyrazlar’ın sorularını yanıtladı. Arap isyanlarının sorın bundan farkı nedir? nuçlarından endişeli misıçrayabilir ya da etkileyebilir. Bahreyn’deki gösteriler İran siniz, umutlu musunuz? Aslında bu hareket Bahreyn’i etkisinde gerici bir hareketi tem Çok tehlikeli işaretler var. MıArap kimliği boyutundan soyutsil ediyor. Çünkü bu kişiler dini sır’da örneğin kültürel etkinliklamak ve uzaklaştırmak istiyor. merciiyet istiyorlar. Bu da Bahlere karşı çıkmaya başladılar. Bahreyn’in bir güç kavgasıreyn’e zıt bir şey. Biz açık bir ülEğer bu yönde giderse korkunç sona sahne olmasından endişe dukeyiz, geriye gitmek ve dini bir nuçlar olabilir. Bu zor zamanlaryuyor musunuz? yönetime girmek istemiyoruz. da kültürel araçları kullanarak in Vatandaş olarak elbette böyAday ülkeler her zaman dışa açık sanları bir araya getirmeliyiz. le bir endişemiz var. Biz Lübülkelerdir ve bazı taraflar stratejik öneminden ötürü bunu kullanmak istiyor. Bahreyn’de Suudi Arabistan ve ABD’nin güçlü varlığı nedeniyle gerçek bir hareket olamadığı yönünde eleştiriler de var. Bahreyn ile Suudi Arabistan’ın coğrafi bir boyutu var. Biz Bahreyn olarak Körfez ülkelerinin sisteminde varız. Bahreyn’de ayrıca ABD’nin bir üssü var. Bahreyn’de olacaklar diğer ülkelere de nan’da ve Irak’taki olayları görüyoruz. Irak bölünmeye gidiyor deniyor. Böyle bir şey yaşamak istemiyoruz. nnan Planıyla 60 gün harcandı Suriye konusuna gelirsek. Ciddi bir sıkıntı olduğu ortada. Bu, TürkiyeABD ilişkileri nasıl etkiler? Bu benim sorumlu olduğum bir konu değil ama kişisel değerlendirmelerimi paylaşabilirim. ABD’nin ve samimi olarak Türkiye’nin Suriye konusundaki pozisyonlarının doğru olmadığını düşünüyorum. Ne biri ne de diğeri bu sorunun çözülmesinde etkin değil. İnsanlar baskı altında ve şiddet sürüyor. Ortada çok fazla diplomatik konuşma var ama kimse önlem alma konusunda ileriye yönelik bir adım atmıyor. Hükümetler, adım atma ve sonuçları konusunda konuşmak zorundalar. Askeri operasyondan mı söz ediyorsunuz? Evet. Ben askeri operasyondan yana değilim ama Annan planının bir şeyler yapması konusunda konuşarak 60 gün harcandı.Ama Şam yönetimi çok geri adım atmadı. Gerçek şu ki; şunu söylemeliyim, Ankara ve Washington askeri operasyondan yana değil. Yine de askeri operasyonunun bir gereklilik olduğunu mu düşünüyorsunuz? Evet bir gereklilik. Ama irade yoksunu olduklarını düşünüyorum. Bir tarafta gereklilik, bir tarafta irade yoksunluğu var. A orkunç sonuçlar olabilir’ ‘K PKK’nin en büyük sığınağı ? Haber Merkezi Tunceli’de güvenlik güçlerinin Kurudere mevkiinde düzenlediği operasyonda, örgütün bölgede ana karargâh olarak kullandığı en büyük sığınağını ele geçirdi. PKK’li grubun askerlerin gelmesinden 78 saat önce terk ettiklerinin belirlendiği sığınağın Türkiye’de bugüne kadar ele geçen en büyük sığınak olduğu ve örgütün sözde Dersim sorumlusunun da bu sığınakta barındığı belirtildi. Filyos’ta bir ceset daha bulundu ? ZONGULDAK (Cumhuriyet) Çaycuma ilçesinde Filyos Çayı üzerindeki adacıkta bir erkek cesedi bulundu. Cesedin, Devrek nüfusuna kayıtlı 61 yaşındaki Aydın Kalaycıoğlu’na ait olduğu belirlendi. 6 Nisan’da çöken Çaycuma Köprüsü’nde 10 kişinin cesedine ulaşılamamıştı. Uzayda işbirliği ‘İ Semanur’un tabutu bile olmadı ? Haber Merkezi ‘Ranzadan düştü’ denilerek hastaneye getirilen ancak feci şekilde dövüldüğü anlaşılan ve önceki gün yaşamını yitiren 2 yaşındaki Semanur’un cesedi amcasına kefenle teslim edildi. Küçük Semanur defnedilmek üzere köyüne götürüldü. ? ANKARA(AA) Sayısal Loto’nun bu haftaki çekilişinde kazandıran numaralar “1, 13, 22, 40, 42, 49” olarak belirlenirken, 6 bilen 2 kişi 742 bin 643 TL 15’er kuruş kazandı. Çekilişte 5 bilenler 2 bin 19 TL, 4 bilenler 23.25 TL, 3 bilenler 5.45 TL kazandı. C MY B C MY B 2 kişiye 742 biner lira
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle