27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2012 PAZAR 2 vardır. Yaşadıklarını bir kez daha yaşamak isteği ya da geçmiştekileri büsbütün unutmak... Bir yanlış yapmışsın, onu düzelteceğine yeni bir yanlış daha... Hangi yıldı? Hangi mevsimdi? Zaman rüzgârı dağıtır belleği, anıları karmakarışık eder. Bir muhasebe yapmak zordur kişinin yaşamında. Yanlıştır onu demeseydim, bunu yazmasaydım, şu sözcüğü kullanmasaydım diye hayıflanmak. Geçtir, senden uzak bir anıdır o. Düşünür, bir oyalanma ararsın. Boysan’ın dediği gibi “Bir ömür yetmez”... Ne çare ki yetmeli... Sen istediğin kadar yeni arayışlara dal, okuyucularını da birlikte sürükle, sonuçsuz kalır her şey. Kitaplar, dergiler, gazeteler, yazılmış ama yayımlanmamış öyküler, romanlar, denemeler... Bütün bunları bir araya getirmek, hepsini gözler önüne sermek istersin, ama yapamazsın. Her kitap kendi başına buyruktur. Bir kez yazdın, unut onu, kendi başının çaresine baksın. Yapıt tek başınadır. Sen istersin ki okurlar senin gibi düşünsün, sevsin, okusun yazdıklarını. Ama her yapıt bağımsızdır. Kendi başına doğar, kendi yalnızlığında yok olur. Varsa bir değişik gücü, o zaman yılların ötesinde görürüz, yeni kuşakların elinde... “Bir Ömür Yetmez”, ama sen yine yetmeyeceğini bile bile yaz, yaz, yaz, yaz... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Gözün Aydın Olsun Liberal Aydın Kardeşim... Gözü aydın olsun liberal kardeşim. “4+4+4; dindar nesiller yetiştireceğiz” dediler,“Yetmez, seçmeli Kuran dersi de olsun” diye ses verdi, Şarkiyatçı Batı’dan aldığı esinle, milliyetçilikle ümmetçiliği çorba yapmış keskin muhalefet! Alper AKÇAM Bir Ömür Nedir ki! Evet “Bir ömür yetmiyor”... Aydın Boysan usta bir yazardır. Daha önce mimarlıkta en ön yerdeydi. Yaşadıklarını, duyarlıklarını, gördüklerini, öğrendiklerini bir bir yazdı. Usta bir yazar oldu. Her kitabı derin bir kültüre dayanır. Size hissettirir içinden, içinizden geçen duyarlıkları... İkimiz de yaşlandık, ama epeyce. Yine yazıyoruz, yine konuşuyoruz. Gerçekten yazmasını bilene bir tek ömür yetmiyor. İki ömür olur mu? Keşke olsa, ama yok! Bir yerde sana dur, artık yeter, diyorlar. Yazdıkların unutulmaz ya da unutulur anılar olarak kalır, sen gidersin gideceğin yere. Senden önce nice dostunun, arkadaşının gittiği gibi... Bir ömür yeter mi yazmasını bilene?.. Yaşın seksenleri doksanları bulsa bile elinde kalem izlersin çevreni, dünyadaki değişimleri seyredersin? Kimi zaman eski bir sevincin uyanışını yaşarsın, ama çoğu zaman da bir büyük gücün bakışı altında ezildiğini... Hiç kimseye yetmez bir ömür... Ömrün değerini bilmek diye bir şey S en, ABD ve Avrupa başkentlerinin en lüks restoranlarında, kemali afiyetle indirirken midene domuz etlerini… Devletin bakanı, elinde kesilmiş bir domuz fotoğrafıyla çıktı Meclis kürsüsüne… Dilinde en kutsal kavramların arkasına sığamayan, dindirilmesi mümkün olmayan bir öfke… Antep’te bir kalp damar cerrahı, kalbinden bıçaklanarak öldürüldü; ameliyatında bulunduğu ve günlerce bakımını yaptığı seksen küsur yaşındaki bir hastanın on yedi yaşındaki yakını tarafından… Avrupalı akıldaşlarınızın ağır dolandırıcılık suçundan yıllarca ağır hapis cezası verdiği ve “elebaşları Türkiye’de” diye işaret ettiği Deniz Feneri zanlılarını örgütsüz ve neredeyse suçsuz buldu, 12 Eylül referandumu meyvesi hukukunuz. Aynı bakan bir gün önce, Erzurumlu bir çobana, “Madem ki çok sevindin beni gördüğüne, hadi bir takla at” demişti. Oysa ki, çoban yerine sizden istemeliydi o taklayı. Nasıl da sevinirdiniz! Balkondan alkışladığınız siyasettir o! Balkondan, Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya, Yakın Asya’ya, Counsil on Foreign Relations (CFR) ve Müslüman Kardeşler’e selamla… Libya’dan Suriye’ye ateşi uzat! Yoksul anamızın babamızın okulu Cılavuz’a, özgürlüğü ve hayatı üretmeyi ve sorgula mayı öğreten Köy Enstitülerine “faşist bir müessese” demiş ağzı bozuk, ayarı sizden bir gazeteci bozuntusu… Tarihe kendi koşulları içinde bakmak, ulusallaşma sürecine ve kutsal Kurtuluş Savaşı’na olumlu yaklaşmak, suç oldu sayenizde… “Erken cumhuriyet dönemi kültür ve eğitimi, tepeden inmeci ve darbecidir” demişti Şarkiyatçı Zürcher’lerden, Copeaux’dan esin alarak en seçkin edebiyatçılarınız… Gözün aydın liberal kardeşim, Kayı boyundan Ertuğrul’un adaletine, kan kardeşliğine ve halkına çok uzak, kendi eklektik dilinde ve divanında yaşamış padişah için de katil olmaya hazır, on yedi yaşındaki beyaz bereliler. Olur mu öyle şey, “Muhteşem Yüzyıl”da cariye öpmüş padişah! Meral Okay’ı kanser mi çok üzdü, tehditler mi? Gözün aydın olsun liberal aydın kardeşim, Antep’te bir kalp damar cerrahı kalbinden bıçaklanarak öldürüldü. “Ya Allah bismillah, Allahüekber” diye bağırıyordu Beşiktaş seyircisi, gol yediği için kalesine… “Erken cumhuriyet dönemi kültür ve eğitimi, kültürden yaratmıştır kimlikleri” diyordu, en profesör lakaplı ekran kuşlarınız; “Ancak seksenli ve doksanlı yıllarda dünyaya entegre olmayı ve yerel kültürle barışmayı sağladık” diye devam ediyordu. Şarkiyatçı Batı için de sizin için de tek yerel kültür: “Ya Allah bismillah, Allahüekber!” Nerede kaldı seyirlik oyunların, ahır süpürgesinden dodoların, Uluguşların, Kır Abbasların, Cenkçilerin, Güllü anaların, Çoban Musaların, Keloğlanların, Karacaoğlanların? Sık şimdi kurşunu ürkek güvercinin kafasına! Bas bıçağı kalp cerrahının kalbine! Liberal ağabeylerine de bir selam çak… Gözü aydın olsun liberal kardeşim. “4+4+4; dindar nesiller yetiştireceğiz” dediler, “Yetmez, seçmeli Kuran dersi de olsun” diye ses verdi, Şarkiyatçı Batı’dan aldığı esinle, milliyetçilikle ümmetçiliği çorba yapmış keskin muhalefet! Gözün aydın olsun, liberal aydın kardeşim. Sen ABD ve Avrupa’nın lüks restoranlarında kemali afiyetle indirirken domuz etini midene, bir zamanlar ABD’li Çekiç Güç’ün yanlışlıkla donattığı ve Avrupa başkentlerinin kucak açtığı dağdaki eski gözağrıların, zor şartlarda parçalamaya çalışmışlar domuzu… “Evet, yetmez ama evet ve boykot…”, “Yürütme de biziz, yargı da, yasama da, hukuk da, guguk da”ya dönüştü. “Boykotçu” önce alıyor, daha alacak dersini, “yetmez ama evet”çi ya kesip sesini bir köşede, biat edecek, ya çekip gidecek buralardan… Antep’te bir kalp damar cerrahı kalbinden bıçaklanarak öldürüldü. Ve ben, Anadolu’nun dört bucağında, yıllarca halkıyla kucak kucağa çalışmış bir cerrah olarak, sana her zaman bu talihsiz coğrafyadan sesleneceğim: “Gözün aydın olsun liberal aydın kardeşim!” Paşa... Sahipsiz kurt, o gece boyalı kulübenin önünden geçerken gördü onu... Çok bakımlı, şişman, keyfi yerinde, kulübesinin içinde öyle oturuyordu aynı soydan gelen köpek.. Selam verdi: “Merhaba...” “Merhaba...” “Adın ne?...” “Paşa...” ? Merak etti: “Şu önündeki şey ne Paşa?..” “Yemek tabağım...” “İçinde ne var?..” “Kemiğim...” “Şu ne?..” “Su tasım...” “Ya şu yumuşak koltuk gibi olan?...” “Minderim... Üzerinde oturayım diye...” “Kim veriyor bunları?..” “Sahibim...” ? Kulübenin içindeki Paşa sordu bu kez: “Peki sen ne arıyorsun?..” “Yiyecek...” “Yiyecek aramakla bulunur mu?..” “Zor ama bulunabilir... Çok koşturmak lazım... Gece gündüz dolanacaksın... Kimi zaman bulamadığımda o gün aç geçer... Ama mücadele etmezsen ölürsün...” ? Kulübenin köpeği Paşa akıl verdi: “Bir sahibin olsa, sana baksa ya... Karnını doyurur, suyunu verir... Hiç yorulmazsın adamım... Aç da kalmazsın, susuz da...” “Tasım da olur mu?..” “Olur...” “Oturmak için minder de mi verirler?..” “Verirler tabii...” ? Kurt sordu: “Peki şu omuzunda parlayan ne?..” “Tasmam...” “Ne işe yarar?..” “Sahibim beni yönettiğine göre bu lazım... Nereye çekerse oraya...” “Ya onun istediğini yapmak istemezsem?..” “Karşılığında yapacaksın... Onca şey veriyor yani...” ? Döndü gitti öbürü... Giderken, kulübedeki Paşa’ya seslendi: “Hiçbirisini istemem... Ben özümde kalayım daha iyi...” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle