26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 2012 PERŞEMBE 8 UZMANLAR: YASALAR DA ZİHNİYET DE DEĞİŞMELİ DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ ‘Bedenimizi haklarımız için kullanıyoruz’ FEMEN eylemcisi İnna Shevchenko, “Erkekler kadın bedenini her yerde kullanıyor. Biz de kendi bedenimizi geri almaya çalışıyoruz. Biz bedenimizi bir şey satmak için değil, kendi haklarımızı savunmak için kullanıyoruz. Strateji bu” diyor. Alexandra Shevchenko ise şunları anlatıyor: “Ukrayna’da da kısa etek, yüksek topuklu ayakkabı giymenin ve seksi görünmenin özgürlük olduğu sanılıyor. Bu özgürlük değil, kadının erkeğe bağımlılığı. Burada sizin başörtünüz, bizim de orada mini eteğimiz var. Bunlar kadının özgür iradesi değil, erkek toplumunun dayatması.” Eşitlik uğruna ölüyorlar DUYGU ERGÜN 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ve hukukçular yasaların şiddeti önlemede yetersiz kaldığına dikkat çekti. Avukat Hülya Gülbahar, “Türkiye’de kadınlar Cumhuriyetin kuruluşundun beri aslında kâğıt üzerinde bırakılmış eştlik hakkı için mücadele ediyor, yaşamını yitiriyor” derken İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü avukat Aydeniz Alisbah Tuskan da devletin gerekli sorumlulukları almadığını belirterek “Devlet, kadınları koruyamıyor” diye konuştu. BDP İstanbul İl Başkanı Asiye Koçak da, “Ne yasal mevzuat ne de toplumsal zihniyet şiddetin son bulması için yeterli.” değerlendirmesini yaptı. ‘Şiddeti Önleme Bürosu’ İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü avukat Aydeniz Alisbah Tuskan, devletin gerekli sorumlulukları almamasının ve sığınmaevlerinin sayılarının yetersiz olmasının çözüme giden süreci olumsuz etkilediğini söyledi. “Devlet, kadınları koruyamıyor” ifadelerini kullanan Tuskan, “İstanbul Barosu olarak, Çağlayan Adliyesi’nde Şiddeti Önleme Bürosu kurduk. Kadınlara, telefonla yardım ve avukat yardımlarının yanı sıra sosyal alanda da yardım sağlamaya çalışıyoruz. Bu açıdan bakıldığında söz konusu büro bir ilktir” dedi. Çiçek günü değil mücadele günü ELÇİN POYRAZLAR eyfi olarak uygulanmıyor’ Türkiye’de iktidarlar ve politikaları kadınları koruma konusunda yetersiz kalırken şiddetin önlenmesi için hazırlanan yasal düzenlemeler de keyfi olarak uygulanmıyor. Bu kapsamda devlet şiddete maruz kalan kadının, mağdur olduğu aileye ya da tecavüzcüsüne geri dönmesine göz yumuyor. Avukat Hülya Gülbahar, Türkiye’deki kadın mücadelesinin ardından oluşan bilinçlenmeyle, iktidarın topluma dayatmaya çalıştığı “muhafazakâr ataerkil yapının çatışması sonucu” birçok kadının şiddete maruz kaldığını söyledi. Şiddeti önlemek için hazırlanan yasaların uygulanmadığını vurgulayan avukat Gülbahar, “Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, 20022009 yılları arasında kadın cinayetlerinde yüzde 1400 artış yaşandı. Türkiye’deki bu dehşet verici artışın en önemli nedenlerinden biri devlet politikaları. Kadınlar ne yazık ki haklarının diyetini canlarından olarak, sakat kalarak, ev ‘K Seni ECE TEMELKURAN lere hapsedilerek ödüyor” dedi. BDP İstanbul İl Başkanı Asiye Koçak ise özetle şu değerlendirmeleri yaptı: “Örgütlü kadınların mücadelesiyle, ‘kadın cinayetlerinde bir artış varmış gibi’ görünüyor. Oysaki kadınlar yüzyıllardır erkekler, tarafından katlediliyor. Şiddetin son bulması için toplumsal zihniyet de yetersiz, yasalar da. Bir kadın hakkını aradığı kurumlara gittiğinde, görevliler onu, ‘kocandır; sever de döver de’ anlayışıyla, tecavüzcüsüne ya da mağdur olduğu aileye geri gönderiyor.” bekliyorlar... Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... Sonra bırakıp elinden gazeteyi, düşürüp televizyonun kumandasını, şöyle diyorsun: “Bundan daha fazlası olmalı!” Pencerenden bakıyorsun hayata, memlekete, insanlarına. Kan gövdeyi götürmüyor, evet. Ama küf gibi, nem gibi bir şey var içten içe her şeyi çürüten. İnsanın içini sıkan bir sessizlik. “İnsanlar nerede?” diyorsun, “Bir ben miyim dayanamayan?” Hiç komik olmayan, dev bir şakanın içinde sıkışıp kalmış gibisin. “Bir şey olacak herhalde” diyorsun, “Eninde sonunda bir yerinden açılacak bu tuhaf hava... Herhalde.” Düşünüyorsun: “Bu böyle gitmeyecektir herhalde” diyorsun, “Gidememeli.” Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... Basbayağı da gidiyor işte. Pınar Selek’e müebbet istemiş savcı. Pozantı Cezaevi’nde tecavüze uğramış çocuklar, başka bir cezaevine gönderiyorlarmış evleri yerine. Profesör Büşra Ersanlı doktora bile gidemediğini söylüyormuş cezaevinden. Ragıp Zarakolu’na güç bela vermişler bir daktilo. Ahmet ile Nedim, yıllarca çıkmayabilir diye yazıyormuş yabancı gazeteler. Bir 12 Eylül yargılamasından bahsediyorlar, zalimin umurunda olmayan bir vızıltı. Michelle Obama, açık konuşacak olursam ev hapsinde tutuluyor gibi; Yapabileceği her şeye karşı çok dikkatli görünse de sonuçta hiçbir şey yapmıyor. Gerçek anlamda bir First Lady olamadığını düşünüyorum. Formda ve sağlıklı olun mesajı başarılı bir kampanyaydı ama orada kaldı. ASLI KAYABAL erkeklerin de Kadın meselesi ’ ’ ’ ’ C MY B C MY B MİLANO Amerikan dergisi Newsweek’in kadın yayın yönetmeni Tina Brown, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar konusunun bir tek kadınların sorunu şeklinde görülmemesi gerektiğini, aynı zamanda erkeklerin de eğilmesi gereken bir “insan hakları sorunu” olduğunu söyledi. New York’ta 811 Mart günlerinde gerçekleştirilecek “Dünyada Kadın” zirvesinin öncülüğünü yapan Brown, Nobel ve Oscar ödülleri sahiplerini, kadınların rolü üzerinde yeni bir mücadeleye davet etti. Nobel Barış ödülü sahibi Leymah Gbowee, Oscar ödülü sahibi Meryl Streep, IMF Başkanı Christine Lagarde, Facebook’un ikinci ismi Sheryl Sanberg’in davet edildiği zirve, Tina Brown’un tanımlamasıyla “yeni feminizm” konusunda bir manifesto. İngiliz gazeteci Brown, New York zirvesi öncesinde La Repubblica gazetesine konustu. Brown’ın görüşleri şöyle: Feminizmi eski tanımıyla konu edinen kadın düşüncesinden sıyrılmak gerekli. Her şeyden önce bizler gazeteciyiz. Kızım Isabel 21 yaşında. Ona Liberya’da neler olduğu seni ilgilendiriyor mu diye sorarsanız, yanıtı “hayır” olacaktır!. Seni Liberya’nın başındaki diktatörü kovalayan siyasi hareketin öncüsü, olağanüstü bir kadın Leymah Gbowee’la tanıştırıyorum diyecek olursanız tersi yanıt verecektir. Angelina Jolie’nin olduğu yere insanlar geliyor, oysa gerçek yıldızlar, hiç kimsenin tanımadığı kadınlar. Seks trafiği içinde saklı kalan inanılmaz öyküler var. Bizdeki gibi en temel haklarından yoksun çalışan kadınların öyküleri de. Ama bir tek kurbanlar yok, başarı öyküleri de var. sorunu ‘ Öğrencilerin ümüğüne çökülmüş, gazetecilerin yerine palyaçolar koymuşlar ekranlara, palyaçolar ahlak dersleri veriyorlarmış, demokrasi dersi de var isteyene. Herkes teröristmiş meğer, sendikacısı, avukatı, öğretmeni, çocuğu, yaşlısı... Müjdeler veriyormuş muktedir, yeni cezaevleri yapıyorlarmış mis gibi betondan. Bütün dereleri satacaklarmış, bütün dağların karnını deşeceklermiş, trenleri devirenler nükleer santral kuracakmış, ekmekleri artık lütuf edeceklermiş yoksullara, yanlışlıkla öldürdükleri çocukları katır sırtlarında taşıyacaklarmış, ağlayanın da canına okuyacaklarmış... Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun... “Bir yerde bitecek herhalde bu saçmalık” diyorsun. Televizyon seninle dalga geçiyor, gazete tutmuş karnını gülüyor sana, radyo desen hep göbek havaları... Her şey sana aslında hiçbir şey olmadığını söylüyor. “Dert icat ediyorsun yok yere” diyorlar hep birlikte, “Deliriyorsun belki de”. Sonunda yoruluyorsun, tek başınasın ya, ondan biraz da. Diyorsun ki “Canı ceheneme! Bakmayıvereyim, görmeyivereyim. Şu ahir ömründe, şu canına yandığım memlekette gördüm göreceğimi yeterince.” Kapatıyorsun televizyonu, gazeteyi kıvırıp koyuyorsun görünmeyecek bir yere, radyonun da sesini kısıverince, eh pencereyi de kapat oldu olacak, yum gözlerini de... Tatlı, ılık, karanlık bir sessizlik. Dursan duracaksın öyle. Hiç konuşmasan, hiç bilmesen... Ama işte durulmuyor. Duramazsın. Çünkü yaşamak gerekiyor ölmedikçe. Çünkü herkes, tıpkı senin gibi onlar da seni bekliyor kapatmış penceresini evinde. Seni bekliyorlar. “Yeter ulan!” diyeceksin diye. Dünyada çıplak eylemleriyle tanınan Ukraynalı feminist kuruluş FEMEN 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bugün İstanbul’da bir eylem düzenleyecek. Kiev’de 2008 yılında kurulan örgüt, eylemcilerinin üstsüz gösterileriyle yerel ve uluslararası medyanın dikkatini çekmeyi başarıyor. İstanbul’da bulunan dört FEMEN eylemcisi Alexandra Shevchenko, Yana Zhdanova, Tatiana Zacerkovna ve İnna Shevchenko Cumhuriyet’e demeçlerinde, Türkiye’ye kadın haklarına vurgu yapmak için geldiklerini belirtti. Grubun İstanbul’daki sözcüsü İnna Shevchenko aslında bir gazeteci. FEMEN’e kuruluşundan kısa bir süre sonra katıldığını söyleyen eylemci, bu örgüte girdiği için belediyedeki işinden olduğunu ifade etti. FEMEN için üç yıldır protestolar düzenleyen ve eylemler yapan Shevchenko, “ayrımcılık, özgürlük, kadın hakları ve feminizm üzerine” kadınları eğitmek istediklerini söylüyor. Çıplak eylemler konusunda “Biz kendimizi feminist olarak tanımlıyoruz. Kadınların özgürlükleri için savaşıyoruz. Ancak Yeni Feminizm dediğimiz farklı bir yöntem kullanıyoruz. Bu, insanların ve kitlesel medyanın dikkatini çekebilecek feminizmin yeni bir yüzü” şeklinde konuşuyor Shevchenko. Grubun bir diğer eylemcisi Alexandra Shevchenko ise dinin dünyanın her yerinde kadına karşı bir çeşit diktatörlük aracı olarak kullanıldığından söz ediyor. Ona göre Rusya lideri Vlamidir Putin de Ortodoksluğu halkı yönetmek için kullanıyor. Türban takan kadınların başka bir yaşam düşünemedikleri için kendilerini özgür sandıklarını söyleyen aktivist, “Ukrayna’da da kısa etek, yüksek topuklu ayakkabı giymenin ve seksi görünmenin özgürlük olduğu sanılıyor. Bu özgürlük değil, kadının erkeğe bağımlılığı. Burada sizin başörtünüz, bizim de orada mini eteğimiz var. Bunlar kadının özgür iradesi değil, erkek toplumunun dayatmaları” dedi. FEMEN üyelerine göre Türkiye’deki kadın haklarıyla ilgili büyük sorunlar var. İnna Shevchenko, İslami ülkelerde kadınların özgür olmadıkları kanısında. Ona göre Türkiye’de de kadınların bir mücadele başlatması gerekli. Shevchenko “8 Mart kadınların erkeklerden çiçek ve çikolata aldıkları değil, savaştıkları gün olmalı. Biz de İslami bir ülkede bedenlerimizi kullanarak ‘şiddete son’ diyeceğiz” diyor. ‘Sizin başörtünüz, bizim mini eteğimiz’ ‘ Merly Streep, Margaret Theatcher başbakan seçildiği zaman, “Haydi ABD için de hayırlısı, bakalım ne zaman kadın bir başkan göreceğiz” diye düşündüğünü söyledi. Aradan otuz yıl geçti. Daha ne kadar bekleyecek ABD? 2016’da yeniden aday olması için Hillary Clinton üzerinde çok büyük bir baskı var. Kanımca yapamayacak, çünkü zamanından önce de olsa vereceğini verdi. Artık modası da geçti. Hillary Clinton’a alternatif başka bir ismin olmaması inanılır gibi değil. Geriye kalan tek isim, Sarah Palin. ’ ‘ ‘ ‘ ’ ‘ ’ En büyük engel geleneksel kültür. Senegal’de şimdiye kadar kimsenin cesaret edemediği kadın sünneti konusunda zorlu bir mücadele veren ve sonunda başarılı olan Molly Melching’i davet ettik. Molly, olağanüstü bir kadın, köy köy dolaşarak imamları kadınların genital organlarına yapılan müdahalenin sakıncaları konusunda aydınlattı. Her zaman erkeklerin zihniyetini değiştirmekle yola çıkmak gerek. Çok kez sorunların özünde kadınlar var. Pakistan’da kızları zorla evlendirme geleneğini ele alın: Orada kız çocuklarını genç yaşta evlenmeye anneler, anneanneler ve teyzeler zorluyor. İnna Shevchenko, Elçin Poyrazlar’a, Ukrayna’daki seks turizminin en çok Türk erkekleri tarafından kullanıldığını söyledi. ‘ ABD Kongresi’nde kaç kadın var biliyor musunuz? Kongredeki kadınların oranı yüzde 17. Gülünç bir rakam.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle