19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Yöre insanları, yaşam kaynaklarına göz koyanların sömürgecilik yöntemlerine tepkili: ‘Çanakkale müstemleke değil!’ aşta Kazdağları’ndaki maden ve altıncılık yağması olmak üzere, ilin eşsiz doğal ve kültürel değerlerini tehdit eden HES, termik santral ve diğer kirletici yatırımlara karşı 2 mücadele eden “Çanakkale Çevre Platformu” (ÇEP) üyesi STK’ler ile sivil inisiyatifler, kamu yöneticilerinden teşekkür yerine engelleme görüyorlar!.. Son örneği ise Çevre Yasası’nda “halkın katılımı”yla düzenlenmesi öngörülen “ÇED” (Çevresel Etki Değerlendirmesi) bilgilendirme toplantılarına ÇEP 3 temsilcilerinin alınmaması!.. ÇED Halkı Bilgilendirme Toplantıları, çevreye etkileri güçlü projeler için “yöre halkına danışma”, eğilimlerini saptama ve olası olumsuz sonuçlara karşı alınacak önlemlerin açıklanması için öngörülmüş... Ne var ki genelde hal4 ka gerçekleri anlatmak yerine, yatırımcıların “yörede işsizlik sona erecek” gibilerden “kandırma”cı nutuklarla gerçekleşiyor. Buna karşı yine halkın bilinçli kesimlerini oluşturanların da aynı toplantılara katılarak “kandırmacaları açığa çıkartma”larından rahatsız olan yatırımcı ve yöneticilerin sıkça başvurdukları yöntem ise onlara ya hiç söz vermemek ya da katılmalarını baştan yasaklamak. Tıpkı Çanakkale’nin Kızılelma köyünde verilmek istenen “maden arama ruhsatları” için 24 Şubat gü tılımını yasaklayan anlayış neyi henü düzenlenen ÇED Halkı Bilgi defliyor? ÇEP ne diyor? Yanıtlar için yine ÇEP Dönem lendirme Toplantısı’na ÇEP temsilcilerinin katılmalarının “Valilik Sözcüsü Nalbant’ın son gelişmeler emriyle Jandarma tarafından en hakkındaki açıklamasına göz atalım: “Çanakkale’de, bir yandan ibgel”lenmesi gibi… Oysa köylüler, “dağlarında ma ret verici diğer yandan da halkın dencilik istemedikleri”ni belirten bir araya geldiğinde ne de güzel iştutanaklarını komşu köy muhtarla ler yapabileceğine dair umut verıyla birlikte imzalamış; doğanın rici gelişmeler yaşanmıştır” dikorunması taleplerini resmen bil yen sözcü şunları ekliyor: “Yüz binlerce insanın zirai faadirmişlerdi. Köylülerin bu kararlı tutumlarını liyetlerden geçindiği, ‘Bin Pınarlı “tarihe not düştüler” şeklinde yo İda’nın tepelerinde, vadilerinde rumlayan ÇEP Dönem Sözcüsü bir süredir yabancılar dolaşıyor… Hicri Nalbant basın açıklamasında Çanakkale’nin hemen yanı başunları söyledi; “Bugüne kadar şında, tepelerinde, dağlarında, Biga Elmalı, Lapseki Şahinli, Bay yeraltı ile yerüstü su havzalarının ramiç Kuşçayırı, Çan Söğütalan, üzerinde cirit atan ‘Madenci ŞirBayramiç Muratlar’da yöre hal ketler’ almış oldukları sondaj ruhkı yan yana omuz omuza gelerek satları ile arsızca ve hayâsızca madencilik şirketlerini isteme faaliyetlerine devam ediyor. Daha diklerini tutanaklar ile kayda ge şimdiden gelinen noktada onlarçirdiler. Şimdi buna Kızılelma ca köyün ve Çan ilçesinin sokak köyünün onurlu ve vatansever çeşmelerinden akan sular bulanmış, yöre halkı para ile satın alinsanları da katıldılar.” dıkları damacana suyuna muhtaç da’da ‘Yabancılar’! bırakılmıştır.” ÇEP’in saptamalarına ve değerPeki, Çanakkale’de neler oluyor? ÇED toplantılarına çevrecilerin ka lendirmesine göre ülkemizde de et B 1 31. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ 31 MART’TA BAŞLIYOR KadınErkek Eşitliğine Direnen Ülkem… Ülkem ülkem, benim güzel ülkem; yıllardır mehter adımlarıyla bir ileri, iki geri giden ülkem… İktidarlar değişse de kadına karşı tavrı değişmeyen erkek ülkem… Kadına ilk kez olumlu ayrımcılık sağlayan, gerçekleştirdiği devrimlerle sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün dışında hiçbir liderin kadınlara öncelik tanımadığı ülkem… “Evet ama kadınlar o haklardan yararlanmayı bilemediler” diyebilecek kadar gaflet içinde olan ülkem! O dönemde her on bin kadından sadece birinin okuma yazması olduğunu unutan; yokluk içinde kazanılmış bir milli mücadeleden, kurtuluş savaşından çıkmış olduğumuzu hatırlamak istemeyen, hiçbir altyapının bulunmadığını sanki bilmeyen ülkem… Bir ileri iki geri gide gele, günümüzde Osmanlı’ya duyduğu hayranlığı gericiliğe davetiye olarak kullanan ülkem… Kadına duyduğu düşmanlığı, toplumun her katına yayan, yaymaya çalışan ülkem… Düşmanlığı, kadına duyduğu açlıkla besleyen; açlığını, kadına uyguladığı şiddetle gidermeye yönelen ülkem! Son 7 yıldır, kadına yönelik şiddetin arttığı, çocuk gelinlerin arttığı, kadın yoksulluğunun, kadın işsizliğinin, kayıt dışı çalışmanın arttığı, emekbeden sömürüsünün arttığı ülkem… Hukuk sistemimizde ve alışkanlıklarımızda; tecavüzlerde, çocuk yaştaki kızların “rızası”nın aranır olduğu; cinayetlerde, cinayeti işleyenin değil, öldürülenin “tahriki” arandığı; tacizciyi, tecavüzcüyü, saldırganı koruyup kollayan bir yargıya sahip ülkem… Yıllardır bir avuç kadın örgütünün gece gündüz çalışıp bir şeyleri değiştirmeye çalıştığı; tam değiştirirmiş gibi olduğunda sırtından bıçaklandığı ülkem… Başbakanından sokaktaki adamına “kadın”ı değil aileyi, “bireyi” değil kul olanı, “toplumu” değil cemaati korumaya çalışan, toplumsal cinsiyet eşitliğine direnen ülkem… İşte böyle bir ülkede yaşıyor olmanın gereği bugün ve bence bugünden başlayarak her gün “Kadından yana cumhuriyet” diyoruz. “Biz” dediğim, bu gazetenin kadın çalışanları, kadın yazarları, kadın emekçileri … Hem gazetem Cumhuriyet’in hem de ülkem Türkiye Cumhuriyeti’nin kadından yana olması kaçınılmaz! Neden mi kaçınılmaz? Eğitim sistemi için öngörülen ve benim “karşıdevrim” diye nitelediğim 4+4+4 garabetine direnmek için… “Ya bendensin ya düşmandan”, “Taraf olmayan bertaraf olur” hırsına, çılgınlığına ve ayrımcılığına son vermek için… Cumhuriyetin kazanımlarını ve aydınlanma devriminin değerlerini korumak için… Köktendinciliğin, bağnazlığın kadına dayattığı baskıya ve zulme var gücümüzle karşı çıkmak için… Bilimsel akla ve yaratıcılığa inancımız sonsuz olduğu için… Hukukun üstünlüğünü ve emeğin yüceliğini hâlâ savunduğumuz için… Ezilenin, haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayanın, sömürülenin yanında yer aldığımız için… Çevremizde gelişen savaş kışkırtıcılığına isyan edip emperyalist güçlerin işbirlikçisi olmayı reddettiğimiz için… Doğaya uyum içinde bir yaşamı savunduğumuz için… Çocuklarımıza, bizden sonraki kuşaklara daha güzel, daha eşitlikçi, daha barış içinde bir ülke bırakmak istediğimiz için… “Kadından yana cumhuriyet!” diyoruz. 1 Edremit Sonnokta dergisi, Kazdağları’nda altın madencilerinin tahribatını böyle belgeledi.. 2 Altıncıları kınama mitinginden bir kolaj. 3 Kazdağları’nın bir kısmı Çanakkale, bir kısmı Balıkesir illerinde. 4 Kazdağları doğa zenginliği içinde kültürel mirası da barındırıyor. ‘Emek ve çevresi kültür adası olsun’ ? İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “Emek Sineması ve çevresinin kamu ve özel sektörün sorumluluklarını birlikte üstleneceği bir projeyle bir kültür adasına dönüşeceğinin ümit ediyoruz” dedi. luk” adlı filminin özel gösterimi de festivalin dikkat çeken gösterimlerinden. Festivalin 30 Mart Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda yapılacak açılış töreninde sinemanın beş önemli ismine festivalin Sinema Onur Ödülü sunulacak. Ödüller bu yıl yönetmen Ali Özgentürk, oyuncu Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe ile sinema eleştirmeni Sevin Okyay ve İngiliz yönetmen Terence Davies’e verilecek. Ayrıca, Terence Davies’in “Aşkın Karanlık Yüzü” filmi festivalin açılış İ kinliklerini arttıran altın madencilik şirketleri dünyanın değişik ülkelerinde adeta soykırıma başvurmaktalar. Güney Amerika ve Güneydoğu Asya ülkelerinde bu şirketlere karşı mahkemelerde davalar açılmış. Türkiye’de sahneye çıkan şirketlerin de yine diğer ülkelerde insan hakları ihlallerine neden oldukları biliniyor. Bu konuda, “…‘altın’cı şirketlerin Kazdağları’nda yaptıklarının da soykırım olduğu çok açıktır” diyen Hicri Nalbat bakın neleri de vurguluyor: “Altın, bakır gibi kirletici, zehirleyici maden işletmelerinden doğaya saçılan zehirli atıklarla işlenen, zamana yayılmış ya da ‘yavaşlatılmış’ soykırım için ‘slow motion genocide’ terimi kullanılabilir.” ÇEP’in uyarıları ise özetle şöyle: “Çanakkale’nin içme, kullanma ve tarımsal faaliyetlerinde kullandığı su kaynağı Atikhisar baraj göleti, altın üretiminin kaçınılmaz sonuçları olarak arsenik, kurşun, bakır, cıva gibi ağır metallerle dolacak; göl atık ve asit gölüne dönüşecek. Kısacası çeşmelerimizden zehir akacaktır.” Valinin bu uyarıları önemseyerek madencilere izin vermemesi gerekirken ÇEP sözcülerini toplantılardan dışlamasına karşı ise Hicri Nalbant şunları söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti bir müstemleke devleti olmadığı gibi, Çanakkale de bir müstemleke şehri hiç değildir. 1915 yılında tankları, topları ve gemileri ile işgal edemedikleri yöreyi ve bölgeyi, ‘altın’cı şirketleri ile geçebileceklerini düşünenler yanılıyor. Bu faaliyetlere izin verenler, ortak olanlar er ya da geç tarihin önünde hesap vereceklerdir.” Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) 40. yılında düzenleyeceği ilk etkinlik “31. İstanbul Film Festivali” bu yıl 200’ün üzerinde filmi sanatseverlerle buluşturacak. 31 Mart15 Nisan tarihleri arasında yapılacak festivalin programı dün İKSV Salon’da “Tepenin Ardı” / Emin Alper (Türkiye prömiyeri), düzenlenen basın top“Ben Uçtum, Sen Kaldın” / Mizgin Müjde Arslan lantısında açıklandı. (Dünya prömiyeri), “İzRêç” / M. Tayfur Aydın, “Lal Toplantıya, konuşmaGece” / Reis Çelik (Türkiye prömiyeri), “Can” / Raşit cı olarak İKSV YöneÇelikezer, “Yeraltı” / Zeki Demirkubuz, “Babamın tim Kurulu Başkanı Sesi” / Orhan Eskiköy & Zeynel Doğan (Türkiye pröBülent Eczacıbaşı, miyeri), “Ana Dilim Nerede?” / Veli Kahraman (Dünfestival sponsoru Akya prömiyeri), “Yurt” / Muzaffer Özdemir, bank’ın genel müdürü “Ferahfeza” / Elif Refiğ (Dünya prömiyeri), “Şimdiki Hakan Binbaşgil ve Zaman” / Belmin Söyİstanbul Film Festivalemez (Dünya prömiyeli Direktör Yardımcısı ri), “Nar” / Ümit Ünal. Kerem Ayan katıldı. Bülent Eczacıbaşı konuşmasında Emek filmi olarak gösteriSineması’nın olmadığı lecek. Festivalde bu bir festival daha geryıl, 20112012 sezoçekleştirildiğini hatırnunda yapımı talatarak “Emek Sinemamlanan 12 film, ması ve çevresinin ka“Ulusal Yarışma” mu ve özel sektörün bölümünde Altın Lasorumluluklarını birle ödülü için yarışalikte üstleneceği bir Blood my Blood cak. Yarışmanın jüri projeyle bir kültür başkanlığını, yönetadasına dönüşeceğini men, senarist, şair ve ümit ediyoruz” dedi. İstanbul Film yazar Murathan Mungan üstlenecek. Festivali Direktör Yardımcısı Kerem Festivalin “Uluslararası Yarışma” Ayan ise festival programını anlattı. bölümünde Altın Lale için, sanat ve saFestivalde, İKSV’nin 40. yılı için natçı temasını işleyen ya da edebiyat “Sinema ve Müzik” başlıklı yeni bir uyarlaması olan 11 film yarışacak. bölüm hazırlandı. Bu bölümde Uluslararası Yarışma’nın jüri başkanİKSV’nin kuruluş yılı olan 1973’ten bu lığını bu yıl ünlü yönetmen Nuri Bilyana her 10 yıllık dönemden seçilmiş ge Ceylan üstlenecek. Yarışma jüribirer müzikal film izleyiciyle buluşa sinde oyuncu Hiam Abbas, yönetmen cak. Festivalde, “Sinema ve Müzik” Brillante Mendoza, yönetmen Corbölümünün yanı sıra “Devrimin Fil neliu Porumboiu ve gazeteci Elçin mini Çekmek”, “Yunanistan’da Ne Yahşi yer alacak. ler Oluyor?”, “Bir Çin Sinema GeAltın Laleler ve İstanbul Film Fesleneği: WuXia” ile “Aile İçinde” ad tivali’nin diğer ödülleri ise 14 Nisan’da lı yeni bölümler yer alıyor. Mark Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre SaraCousins’in 15 saatlik “Filmin Hikâ yı’nda düzenlenen kapanış töreninde yesi: Uzun ve Maceralı Bir Yolcu açıklanacak. Altın Lale Ulusal Yarışma Froes and Toads Kadından yana cumhuriyet ‘Kadına Saygı’ konseri ? Kültür Servisi İstanbul Maltepe Üniversitesi Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, özel bir konser ile kutlayacak. 134 yıllık tarihiyle Almanya’nın en köklü filarmoni orkestralarından biri olan Duisburg Filarmoni Orkestrası’na genç bağlama virtüözü Erdal Akkaya eşlik edecek. Ücretsiz olarak düzenlenecek konser, yarın saat 16.30’da Dr. Reşit Galip Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle