18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER İçişleri müfettişlerinin Uludere raporunda ‘Sadece Heron görüntüleriyle operasyon yapılması’ eleştirildi: Üst komutanlıklar sorumlu AYŞE SAYIN 34 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili İçişleri müfettişleri 200 sayfalık rapor hazırladı. ANKARA İçişleri Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na gönderilen Uludere olayıyla ilgili raporunda, 34 yurttaşın yaşamını yitirdiği olay “yaşam hakkı ihlali” olarak nitelendirilirken olaydan, yerel askeri ve mülki idare ile istihbarat paylaşımına gitmeyen “sıralı üst komutanlıkların sorumlu olabileceği” saptamasına yer verildi. Raporu bakanlığa sunan mütfettişlerin bazı askeri yetkililer için soruşturma izni istediği öğrenildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere’de olayıyla ilgili oluşturulan alt komisyon, Aselsan tarafından olayla ilgili hazırlanan rapor, TİB’den gelen telefon görüşme kayıtları ile dün İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin olaydan sonra hazırladığı raporu inceledi. Komisyon üyelerinin verdiği bilgiye göre İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yaklaşık 200 sayfalık raporunda, Genelkurmay Başkanlığı’nın “sınır ötesi operasyon” kapsamında gerçekleştirdiği operasyon ve insansız hava aracı talebinin yerel askeri birim olan 23. Tugay Komutanlığı tarafından gelmediği ifade edildi. Raporda, sadece “Heron” görüntülerine dayanılarak operasyon yapılmasının hatalı olduğu eleştirilerek şu saptama ve değerlendirmelere yer verildi: Operasyonlardan vazgeçildi: Daha önceki benzer olaylara bakıldığında, bu insanların sınır ticareti yapan insanlar olduğu düşünülmüş ve operasyonlardan vazgeçilmiştir. CHP’Lİ ÖZDEMİR: HATA KABUL EDİLMELİ CHP’li Komisyon Üyesi Malik Ecder Özdemir, İçişleri Bakanlığı raporunun, olayda yakınlarını yitiren köylülerin iddialarını doğruladığına dikkat çekerek “İçişleri Bakanlığı, yeterince bilgiye ulaşmış durumda. Bence komisyon bu saatten sonra, vakit kaybetmeden ‘atış serbest’ diyen, komuta kademesi her kimse, oradan bir yetkiliyi çağırıp komisyona, başka bir istihbarat bilgisi var mı diye sormalıyız” dedi. İçişleri raporunun da “PKK’li olmadığı” görüşünü doğruladığını belirten Özdemir, “Başbakan yanıltıldığını kabul edip, ölenlerin yakınlarından ve milletten özür dilemelidir, bu bir hataydı demelidir” görüşünü dile getirdi. CHP’li diğer komisyon üyesi Levent Gök de raporların, CHP olarak baştan beri dile getirdikleri görüşleri doğruladığını söyledi. Okusun da Türban Taksın! Dünya Kadınlar Günü, biz erkeklere kutlu olsun, diyeceğim bu kez. Bu günün anlamını daha derinlemesine içimizde duyumsamamız için... Çünkü bugün “mübarek bayramımız kutlu olsun” der gibi, her iki cins için de tarafsız bir konu değil: Bir ezenegemen taraf var, bir de ezilenmağdur. Kadınlara “Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun” demek, epey eziyet verici! En iyisi şöyle demek belki: Kadınların Özgürlük Savaşı (Günü) kutlu olsun! Arkasından da sormak ve öğrenmek: Geçen bir yılın muhasebesini yaptın mı, neler oldu, neler değişti hayatında ve çevrende, toplumsal konumunda, kadın olarak, duygu olarak, pratik olarak?.. Bu soruyu erkekler de kendilerine sormalı: Ben kadınların özgürlüğü için bir yıl boyunca ne yaptım? Acaba bir kadına çiçek vermeyi hak edecek bir şeyler yaptım ve vicdanım rahat mı?! Çünkü Dünya Kadınlar Günü, gün değil, bir süreç. 8 Mart ise bir hesap kitap ve ses duyurma günü! ??? Tam bu günlerde, siyasi iktidar, kız çocuklarının daha 10 yaşında başlarının türbanlanması, 4. sınıfa kadar okutularak toplumsal ve okul hayatının dışına çekilmesi ve eve kapatılması için harekete geçti! En iyi olasılıkla imam hatip okullarının orta sınıfına aktarılacaklar! Bu, dinci erkek siyaset talebinin bütün ülkeye dayatılmasıdır! Türban meselesinin gelişim sürecini anımsayan var mı? Konu, “türban takma özgürlüğü” olarak beyinlere çakıldı! Dedik ki “mesele üniversite çağına gelmiş genç kızların türban takması değil; taksın ama bu orada kalmaz; sıra liselere, oradan ilköğretime gelecektir”... Zaten bu süreci de başlatmışlardı! Kızları türbanlama dernekleri, ilkokullara, türbanlı kızları gönderme zorbalıklarına başlamıştı!(*) ??? Bugün, eğitime katılacak kızların 10 yaşından itibaren türbanlanmasına yasal ortamı hazırlama noktasına geldik. “Liberal” çevreden İbrahim Betil ve Tosun Terzioğlu gibi isimler de, ilköğretimde kızlar türbanlanabilir görüşünü savunmaya başladı. Ne var bunda? Kızlar okusun da türban taksın, diyorlar! Başı bağlanmış kızın beyni de bağlanmıştır, daha o yaşta! Türbanın kız çocukları için taşıdığı düşünsel, toplumsal, psikolojik, kültürel anlamı üzerine düşünmelerine gerek yok, bizler nasılsa erkek toplumun egemen bireyleriyiz! Kadın özgürlüğünü, haklarını savunur görünen, toplumda kanaat oluşturucu konumdaki erkeklerin, kızların türbanlanması gibi büyük kapsamlı bir sorunda, erkek olmaları nedeniyle, en azından konuşmamaları, onaylar görünmemeleri, vicdani olarak susmaları gerekmez mi!? Çünkü türbanın, savunur göründükleri kadın haklarını ve özgürlüklerini çiğneyici sonuçları olduğunu veya olabileceğini, düşünmeleri gerekir! Onlara, “Bu konuda susun bari kardeşim, bu zaten merkeziiktidar politikası olarak çoğunluk diktası olarak uygulanıyor.. Sizin desteklerinize ihtiyaçları yoktur! Susun ve oturun!” demeliyiz! Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlara çiçek verirken, bir vicdani ve entelektüel muhasebe yapmalarını dileriz! Okusunlar da taksınlar! Hayır, bu asla haklı bir gerekçe olamaz! Türbanın yaratacağı kişisel ve diğer sorunlardan kurtulabilecek çok az sayıda kız olacaktır! ??? Eğitimi imam hatipleştirme, ilköğretim çocuklarını türbanlama politikaları, bu iktidarın 10 yıldır uyguladığı kadın politikalarının bir parçasıdır, uzantısıdır, tamamlayıcısıdır; çekirdek politikalarından biridir. Kadınlar 10 yılda daha iyi bir konuma mı geldiler; toplumsal ve siyasal konumlarında bir düzelme mi oldu?.. Yoksa erkek egemenliğinin daha vahşi saldırısına mı bırakıldılar! Salt kendi çevremizdeki kadınlara bakmayalım, kadın sorunu daha çok kendi çevremizi aşan kadınların sorunudur! Her gün ikibeş kadının öldürülmesinin bir anlamı olmalı! Bu iktidar, 10 yıldır kadınların özgürleşmesine katkıda bulunmadı. Ülkenin başındaki kişi, İmam Hatip Dernekleri Başkanı olarak davranıyor! Kadınları erkeklerin egemenliği altında tutmaya yeminli dernek yöneticilerinin faaliyetleri, bugün tamamen bir iktidar faaliyetlerine dönüşmüştür. İktidarın politikalarına destek vermek, kadınlar üzerindeki baskıları sadece arttırıcı, kümülatif etki yapacaktır... Bu olayda, sınırı geçen yük hayvanı ve insanların olduğu görüldüğü halde, sınır ticareti yapan köylüler olup olmadığı konusunun yerel unsurlara danışılmaması büyük bir hatadır. Sıralı komutanlıklar: Heron görüntülerini değerlendiren birimin de bu konuda ihmal içinde olduğu ve bu hususların tümü sıralı komutanlıklar çerçevesinde araştırılmalıdır. Hepsi yeşil kartlı: Bu olay yaşam hakkı ihlalidir. Ölen 34 kişi terör örgütü üyesi değildir ve köyün tamamı yeşil kartlı olup geçimlerini sınır ticareti ile sağlamaktadır. İstihbarat paylaşımı yok: Sadece Heron görüntülerine dayanarak değil, yerel unsurlara danışılmaması ve yerel unsurlarla istihbarat paylaşılmaması hatadır. Acil müdahaleye gerek yoktu: Toplanan grubun, en yakın askeri noktaya en az 1 saatten önce ulaşılamayacağı, dolayısıyla acil müdahaleye gerek olmadığı anlaşılmaktadır. Ateş emri verilmeden önce yerel komutanlıklardan bilgi alınmadığından, yerel komutanlıkların sorumluluğu olamayacağı, üst komutanlıkların, “sıralı bir biçimde sorumlu olabilecekleri” düşünülmektedir. Acil yardım gecikti: Son bombalamadan sonra olay yerine köylülerin gittiği anlaşıldığına göre, acil yardım merkezine müdahale için bir talimat verilmediği anlaşılmaktadır. PKK’li yok: 27 Kasım28 Aralık arasında MİT kaynaklı, 10’a yakın istihbarat bilgisi Genelkurmay’a bildirilmiştir. Bu istihbarat bilgilerinden 7’si aralık ayında gönderilmiştir. 28 Aralık’taki İHA görüntülerinde, grup içinde PKK’li olup olmadığı konusunda spesifik bilgi olmadığı anlaşılmıştır. 21 Aralık’ta MİT raporunda PKK mensubu Sait kod adlı kişinin bilgi topladığı yer almıştır. KAMU ETİK KURULU, ERDOĞAN’A BAĞLI YDTA BAŞKANI İLKER AYCI’NIN ETİK KURULLARI ÇİĞNEDİĞİNE HÜKMETTİ Başbakan onaylı etik ihlali cı’nın 13 bin Avro (yaklaşık 30 bin TL) maaşla danışman çalıştırdığı, kurum araçlarını bayram ve mesai saatleri dışında da kullandırdığı, bazı personeli işten atmış gibi göstererek yüklü tazminatla kamuyu zarara soktuğu, personel üzerinde tedirginlik yaratacak söz söylediği ve davranışlarda bulunduğu saptandı. Aycı, Etik Kurulu’nda yaptığı savunmasında, 30 bin TL ile danışman çalıştırdığını, “özel sektör dünyasının gerektirdiği nitelik ve formasyonlara sahip kişilerden olmasından kaynaklandığını, bu sektörün kabul gördüğü ekonomik şartlar çerçevesinde istihdam edildiğini, bundan önceki aynı işi yapan danışmana 18 bin dolar net ücret ödendiğini” söyleyerek savundu. Kurulun etik bulmadığı diğer uygulamaların gerçeği yansıtmadığını söyleyen Aycı, savunmasında, sık sık tüm uygulamalarını, “Sayın Başbakan’ın onayı ile yaptığını” vurguladı. AKP döneminin hızlı yükselen genç bürokratlarının başında gelen Aycı, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye ekibi içinde yer alıyor. 2005’ten itibaren önce Başak Sigorta AŞ ve ardından da Güneş Sigorta AŞ Genel Müdürü olan Aycı, 2011 yılı başında Erdoğan’a doğrudan bağlı olan Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın başına getirildi. Aycı, görevde bir yılı doldurmadan etik kuralları çiğnedi. ERDEM GÜL ANKARA AKP’nin hızlı yükselen genç bürokratlarından, yurtdışındaki yatırımcıyı çekmek amacıyla Başbakan Tayyip Erdoğan’a bağlı olarak oluşturulan birimin başındaki isim Etik Kurulu’na takıldı. Kamu Etik Kurulu, Erdoğan’a bağlı Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın (YDTA) Başkanı İlker Aycı’nın 6 açıdan etik kuralları çiğnediğini belirledi. Ay ANKARA BAROSU CHP’li vekil Ağbaba, Adalet Bakanlığı’ndan bir yetkilinin uyardığını söyledi Tahliye edilmeliler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şahin Antakyalıoğlu, Pozantı Cezaevi’nde yaşanan tecavüz ve işkence olaylarına ilişkin “Çocuğun yüksek yararı ve özgürlüğünden yoksun bırakmanın son çare olduğu ilkesi dikkate alınarak çocukların cezaevi değişikliği yerine derhal tahliye edilmesi gerekir” dedi. Antakyalıoğlu, Ankara Barosu’ndan bir grup avukatla Sincan’daki Ankara Ceza İnfaz Kurumu Kampusu önünde yaptığı basın açıklamasında “Pozantı’da yaşananlar, sadece fiziki koşullar ile sınırlandırılabilecek bir konu değildir. Fiziki koşullar ileri sürülerek kapasitesi hemen hemen dolu olan Sincan’a getirilmesi, yeni sorunlara yol açacaktır. Çocukların zaten yoksul ve yoksun olan aileleri görüşe gelemeyecektir. Çocuklara psikolojik destek de sağlanmalı.” ‘Pozantı’ya gitmeyin’ ‘ÇOCUKLAR POLİSİN BASKISINA MARUZ KALDI’ ANKARA (ANKA) CHP’nin Pozantı raporunu hazırlayan heyetin içinde yer alan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Pozantı’ya gitmeden önce Adalet Bakanlığı’ndan, “Gitmeyin, onlar taş atan çocuklar, belli görüşün çocukları” şeklinde mesaj aldıklarını söyledi. “Mesaj veren kimdi?” sorusuna Ağbaba, “Adalet Bakanlığı üst düzey yetkilileri öyle bir mesaj verdiler. ‘Oradaki farklı görüşte, belli görüşte, birkaç gün müsaade edin’ dediler” diye yanıt verdi. Ağbaba, TBMM Başkanlığı’na verilecek araştırma önergesiyle Pozantı’da yaşanan olayların Meclis’te kurulacak bir komisyonun araştırmasını isteyeceklerinin de altını çizdi. Pozantı’ya giden heyet olarak Adalet Bakanı Sadullah Ergin hakkında gensoru verilmesini CHP Grup Yönetimi’ne ileteceklerini belirten Ağbaba, “Adalet Bakanı hakkında gensoru verilsin diye düşünüyoruz. Pozantı’ya giden ekip olarak gensoru verilmesini istiyoruz. Grupla konuşacağız” dedi. İÇERDE TACİZ DIŞARDA MOBBİNG ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Mersin Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Ertuğrul Kürkçü Pozantı Cezaevi’ndeki siyasi hükümlü ve tutuklu çocuklara dönük “taciz ve tecavüz” iddialarıyla ilgili yerinde yaptığı incelemeler sonucu hazırladığı raporu kamuoyuna açıkladı. Çocuklara dönük kötü muamele, şiddet ve tacizi, “cezaevine girmeden önce”, “cezaevi süreci” ve “cezaevinden çıkış sonrası” olmak üzere 3 bölüm halinde raporuna yansıtan Kürkçü, “Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin verdiği bilgiye göre cezaevinde kalan çocukların yüzde 80’i, kurumdaki şiddeti ifşa eden çocukların da istisnasız hepsi Kürt’tür” dedi. Raporda, şu çarpıcı değerlendirmelere yer verildi: Çocukların uğradıkları saldırı, şiddet, tecavüz ve taciz, burada kapatılıncaya kadar sokakta, çevik kuvvet arabalarında, terörle mücadele gözaltı merkezlerinde ve mahkemede de uğrayageldikleri sistematik ve birbirini besleyen bir hak illalleri zincirinin sonuncu halkası olarak ortaya çıkmaktadır. Mersin’de görüştüğüm çocukların hepsi polisin kendilerini düşman olarak gördüğünü, kendilerinin eninde sonunda dağa çıkacaklarını düşündüğünü, ekip arabalarında dolaştırarak, soğukta çıplak bekleterek, döverek, yaralarına vurarak eziyet ettiğini söylemektedir. Çocukların, kendilerine uyguNakiller landığını söyledikleri ihlaller arasında en çok sözü edilenler şunlar: Posürüyor lis, asker ve gardiyanlarca yumruk, tekme, tokat, sert cisimler, telsiz, Adana’nın Pozansopa, cop, paspas, demir çubuk ile tı ilçesindeki Çocuk dövmek, hakaret. Koğuşlarda Kapalı Ceza İnfaz Kuadli suçlardan tutuklu olanlarrumu’ndaki tutuklu ve la birlikte kalmaya zorlanhükümlü çocukların mak, giyeceklerine el konulotobüslerle Sincan’daki ması, yemek istihkaklarının Çocuk ve Gençlik Kapaelinden alınması. Irza geçme, lı Ceza İnfaz Kurumu’na taciz. nakil işlemleri devam edi Çocuklar salıverildikyor. Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kuruten sonra karşılaştıkları başmu’ndaki çocukların bir lıca sıkıntılar arasında şunlakısmı daha polis korurı sayıyor: Toplum içinde yer ması ve ambulans eşalamamak, polis tarafından taliğinde, 3 otobüsle ciz edilmeleri yüzünden, interSincan Çocuk ve net kafeye, halı sahaya gidemeGençlik Kapalı mek, keyfi bir biçimde alıkonulCeza İnfaz Kumak, hakaret, korkutulma, tehdit, rumu’na gedarp edilmek. Yargılamalarda hukuktirildi. sal yardımdan mahrum kalmak, öğrenimlerine devam edememek. lunduğunu belirterek “Yasal olarak bir engel gözükmüyor. Bu açık” karşılığını verdi. CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, hafta başında Şükür’ü protesto etmek için kişisel web sitesinden “Parayı bırak, halkı temsil et” sloganıyla imza kampanyası başlattı. Düzgün, TBMM Başkanlığı’nın bir hastanede ücretsiz doktorluk yapmasına “Hastane Sağlık Bakanlığı’na bağlı, milletvekilini Sağlık Bakanlığı’nın emrine veremeyiz” diyerek izin vermediğine dikkat çekerek “Özrü kabahatinden büyük. Bize bakanlık emrine giremez, diye izin vermiyor ama Şükür’ün bir holdingin patronunun emrine girmesine izin veriyor.” (*) AKP’nin 10 yıl boyunca bu konuda yaptığı yasal değişikliklerin tümü, adım adım, içerikleriyle birlikte, Utku Çakırözer’in 24 Şubat yazısında çok güzel anlatıldı... Şehit annesi: Yeter, yoruldum ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde el yapımı mayının patlaması sonucu 7 askerin şehit olmasıyla ilgili görülen davada mahkeme, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ndeki duruşmada söz alan şehit askerin annesi Raziye Demirci, gelen belge ve bilgilere diyeceğinin sorulması üzerine, oğlunun ölümünün üzerinden 3 yıl geçtiğini belirterek, “Yeter artık yoruldum. Suçlu kimse çıksın ortaya” dedi. SAVAŞ KÜRKLÜ C MY B C MY B ADANA Adana Pozantı Cezaevindeki tecavüz ve işkence olayını ortaya çıkaran 2 DİHA muhabirinin önceki gün düzenlenen KCK operasyonunda gözaltına alınmasının ardından tecavüz olayını anlatan T.T de önceki gün Dağlıoğlu Mahallesinde evine yapılan baskınla gözaltına alındı. T.T dün sevk edildiği mahkemece tutuklandı. T.T’nin “korsan POZANTI’YI ORTAYA ÇIKARAN T.T DE TUTUKLANDI gösteriye katıldığı gerekçesiyle” tutuklandığı bildirildi. DİHA muhabirleri Ali Buluş ve Özlem Ağuş önceki gün düzenlenen KCK operasyonunda gözaltına alınmıştı. İHD Adana Şube Başkanı Osman Kara, tutuklamalara tepki göstererek “Bu kadar kişinin, insan hak ve hürriyetleri, basın özgünlüğü de göz ardı edilerek gözaltına alınması, ülkemiz adına utanç vericidir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li Orhan Düzgün’ün, “ücretsiz doktorluk” yapmak için yaptığı başvuruyu reddeden TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Hakan Şükür’e ise “yasal engel gözükmüyor” diyerek, bir kez daha vize verdi. Meclis’te gazetecilerin Hakan Şükür’ün durumunun hâlâ netlik kazanmadığına ilişkin sorusu üzerine Çiçek, bu konuda daha öncede açıklamalarda bu DOKTORA BAŞKA YORUMCUYA BAŞKA BDP’li vekillerin açlık grevi bitti ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) KCK davasından tutuklu bulunan BDP milletvekilleri Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız, Kürt sorununun demokratik yollardan çözümü ve müzakerelerin yeniden başlaması için 15 Şubat’ta başlattıkları açlık grevini bitirdi. BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, milletvekillerinin açlık grevini bitirdiğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle