19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER Mağdurların AİHM’ye gidişini engellemek için davaları komisyonla çözme planı hukukçuların tepkisini çekti Aynı Darbeci Kafası Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, geçen AA mensuplarıyla konuşmasının bir yerinde aynen şöyle diyor: Demokratik hukuk devletlerinde istisnai mahkemeler olmaz. Demokratik hukuk devletlerinde, bir başbakan yardımcısı böyle bir laf etti mi, arkasından da şu tümcenin gelmesini beklersiniz: Biz de demokrasinin gereği olarak bu uygulamaya son vermek amacıyla yasamaya başvuruyoruz. Hemen belirteyim ki, özel yetkili yargıdan şikâyetçi olanlar, yalnız yürütme değil. Devletin başı da bundan tedirgin. Nitekim, Orhan Birgit başkanlığındaki Basın Konseyi heyetini Köşk’e kabulünde Sayın Gül de aynı kaygıyı dile getirip eklemişti: Ancak şimdi adı lazım değil, bazı kuruluşlar, bunlar olmadığı takdirde, terörle mücadele edemeyiz dediler, onun için getirildi. İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından Turgut Kazan, TBMM Başkanı’nın da, özel yetkili yargı konusundaki bu endişeyi paylaştığını belirtmişti. Kısacası yürütme, yasama, Cumhurbaşkanlığı, özel yetkili yargıdan şikâyetçi ama kimse bir şey yapmıyor. Gerekçe? Gerekçe, terörle mücadele! ??? Bekir Bozdağ da, bu özel yetkili mahkemelerin terörle mücadelenin doğurduğu ihtiyaç çerçevesinde doğduğunu söylüyor ve ekliyor: Umuyoruz ki, Türkiye terörle mücadelede, artık bu mahkemelere ihtiyaç duymayacağı güven ortamına kısa sürede geçer de bunlara ihtiyaç kalmaz. Özetle tercüme etmek gerekirse, bakan şunu söylüyor: Bu mahkemeler demokratik hukuk devletlerinde yoktur. Ama terör olduğu için biz demokratik hukuk devletinin gereğini yerine getirmiyoruz, terör geçince getiririz. Bu ancak, “şu anda demokrasi tehlikede olduğu için, demokratik önlemleri bir süreliğine yürürlükten kaldırıyoruz, tehlike geçince zaten kışlamıza döneceğiz” diyen darbeci kafasının benimseyeceği bir zihniyettir. Terörle mücadele gerekçesiyle önce DGM’ler, sonra da özel yetkili mahkemeler 1974’ten beri sürüyor. 38 yıla artık geçici değil, kalıcı denir. Terörle mücadele bahanesi altında, özel yetkili mahkemeleri savunanlara şunları anımsatmak gerekir: Mahkemeler adalet dağıtma yeridir. Terör ile mücadele siyasal, ekonomik, politik yöntemlerle olur, adalet terörle mücadeleye alet edilmez. Terör ile mücadele etmek istiyorsan, terör suçlarıyla ilgili olarak ceza kanunundaki cezaların miktarını arttırırsın, ama hukukçuların “bunlar masumların haklarının güvencesidir” dedikleri ceza usul yasalarının getirdiği güvencelerden kimi sanıkları mahkum etme yolunu tutamazsın. Tutarsan, hukuk darbe alır, adalet zedelenir. ??? Bekir Bozdağ, CMK 250, 251, 252. maddelerindeki hükümlerden kendilerinin sorumlu tutulamayacaklarını söylüyor ki, bu doğru değil. Özel yetkili mahkemeleri getiren AKP iktidarıdır. Evet bunlar daha önceki DGM’lerin yerine getirilmiştir. Ama getirilirken, DGM’ler ile aynı sonucu verecekleri, aynı sakıncaları taşıdıkları hep söylenmişti. AKP uyarılmasına rağmen özel yetkili mahkeme uygulamasına başvurmuştur. Bunların ihtisas mahkemeleri oldukları savı da doğru değildir; örgütlü suçları çözmekte herhangi bir etkinlikleri olmadığını ise, Hrant Dink davasına bakan mahkemenin bizzat kendisi, kararında ikrar etmiş bulunmaktadır. Ayrıca, Grup Yorum konserine topluca bilet almak, parasız eğitim için gösteri yapmak eylemlerini terör kapsamı içine katarak mı terörle mücadele edilmektedir? Salı günü, İstanbul Barosu eski başkanı ünlü savunma avukatı Turgut Kazan, Erzurum “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi”nde yargılanacak. Sayın Bekir Bozdağ bize, bunun terör ile mücadeleyle ne ilgisi olduğunu açıklayabilir mi acaba? AKP hep sivilleşmeyi ve darbeye karşı olmayı savunuyor görünüyor, ama çok kez de darbeci kafasıyla aynı doğrultuda bir zihniyetin içinde olduğunu gösteriyor. Bugün saat 13.00’te Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve öbür gazeteci tutuklular, basın özgürlüğü bizim adımıza kullanıldığına göre, hepimiz için, Taksim’e doğru yürümek üzere, Galatasaray Lisesi önünde olacağım. Orada buluşalım, özgürlük ve demokrasi adına birlikte olalım. Helalleşme adaleti İLHAN TAŞCI BAKAN ERGİN: KOMİSYONDA MALİYECİ DE OLABİLİR Adalet Bakanı Sadullah Ergin, uzun yargılamadan mağdur olan vatandaşların AİHM’ye yaptıkları başvuruları değerlendirmek için oluşturulacak komisyona ilişkin sorularını yanıtladı. AİHM’nin bu ay başvurulara ilişkin alacağı kararla kurulacak komisyonun çerçevesini Türkiye’ye bildireceğini ifade eden Ergin, AİHM’den gelen uzmanlarla bir ön çalışma yapıldığını söyledi. Ergin, “Bunun içerisinde yargıçlar olabilir, uygulamayı karşılayacak Maliye çalışanları olabilir. Bu uygulamanın sağlıklı işleyebilmesi için gerekli olan bürokrasiden elemanlar ile yargıçlardan oluşan karma bir ekip olabilir ama bunların hiçbiri şu anda bağlayıcı değil. Uzmanlarla yapılacak çalışma sonrası belli olacak” dedi. ANKARA Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in uzun süren yargılamalardan doğan mağduriyetin AİHM’ye taşınmadan oluşturulacak bir komisyonda “helalleşmeyle” sonuçlandırılması arayışı hukukçular tarafından sıcak karşılanmadı. Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, 12 Eylül referandumunda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındığını anımsatarak “Sanki haksızlıklara karşı gidilebilecek bir yeni kanun yolu yaratılmış gibi yapıldı. Ancak bir yandan Anayasa Mahkemesi siyasi iktidara bağımlı kılınırken, bu yolun işlevsel yol olmaması sağlandı, diğer yandan da yeni bir iç hukuk yolu yaratılarak AİHM’ye gidilmesi için önce bireysel başvuru yapılması öngörüldü. Oysa bireysel başvurunun sonuçlanmasının çok uzun yıllar süreceği kamuoyundan saklandı. AİHM’nin başvuruyu gündeme alması ve karara bağlamasındaki ortalama sürenin 33.5 yıl olduğu düşünülürse bir de bundan önce en az bu kadar sürecek yeni bir iç hukuk yolu getirilirse vatandaşımızın AİHM’den lehine olacak kararı alması, kararı anlamsız kılacak kadar öteler” değerlendirmesini yaptı. Feyzioğlu, Adalet Bakanı Ergin’in Meclis kürsüsünde yargısız infazları dördüncü yılına giren gazetecileri de kastedip “Yargılaması devam eden teröristler” cümlesini sarf etmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesini görmezden geldiğine işaret ederek “Va atler ile eylemler arasındaki derin çelişki güven duymamızı engellemektedir” yorumunu yaptı. Avukat Turgut Kazan da bu düzenleme girişimiyle AİHM’ye gidişin önüne engel çıkarma arayışında olunduğunu kaydederken “AİHM komisyonu da öyle bir arayıştır. Bireysel başvuru eylül ayında yürürlüğe girecek, bugünden eylüle kadar AİHM’ye gidişleri önlemeye çalışıyorlar” dedi. Kazan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Ne yazık ki AİHM de Türkiye’den giden dosyaların iş yükünden bunaldığı için böyle bir arayışa yeşil ışık yak maktadır. Ama Türkiye’nin bir ayıbıdır, bu kadar yüksek ihlal dosyasının AİHM’ye gitmiş olması. İhlale bir çeşit arka çıkıp AİHM’ye gidiş sürecini tıkamak, ertelemeye çalışmak olacak şey değildir, kabul edilemez. Ne yazık ki iktidar hiçbir şeyi dinlemiyor, ‘çoğunluğum var ne istersem yaparım’ diyor, böyle bir süreç. Helalleşelim denilerek bir kere ihlali kabul ediyor. İhlali bizzat kendileri yapıyor. AİHM’ye çok gidişin utancını yaşıyorlar, o utancı, ihlalin AİHM tarafından tespitini önlemek istiyorlar.” BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ise TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, AİHM’deki davaların, Türkiye’ye iade edileceği konusunda bir mutabakattan bahsedildiğini söyledi. AİHM’de iş yükünün arttığını, bunun hafifletilmek istendiğini ifade eden Kaplan, anayasa referandumu sonucu 23 Eylül’de bireysel başvuru yolunun açılacağını, bu tarihten itibaren davaların AİHM’ye gitmeyeceğini anlattı. Kaplan, özetle şunları söyledi: “Bu süreç işlerken Avrupa mahkemesi, hükümetle görüşmeler yapıyor. Strasbourg mahkemesi ne yapmak istiyor? AİHM davalardan kurtulmak istiyor, hükümet de mahkumiyetten kurtulmak istiyor. AİHM, AKP hükümetini ihlaller konusunda cesaretlendirmeye kalkışırsa, meşruiyeti de tartışma konusu olmaya başlar. Hükümet ile Strasbourg mahkemesi arasında tartışmalı bir pazarlık sürüyor. Pazarlığın konusu insan hak ve özgürlükleridir.” KORKUTAN İŞARETLER SAVCI ŞANAL’A RET Alevi örgütleri Adıyaman’da ADIYAMAN (Cumhuriyet) Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı, bugün Adıyaman’ın Karapınar Mahallesi’nde Alevilerin evlerinin işaretlenmesi nedeniyle Alevi Kültür Dernekleri Lokali’nde ortak bir basın açıklaması yapacak. Alevi örgütleri tarafından yapılan ortak açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Alevilere yönelik ayrımcı açıklamalarına dikkat çekildi ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “çocukların işi” açıklamasına tepki gösterilerek şöyle denildi: “Adıyaman Karapınar Mahallesi’nde yaşanan ve akıllara ‘katliam için hazırlık mı yapılıyor’ sorusunu getiren işaretlemenin, bir katliam planının parçası mı yoksa ‘çocukların bir işinin olup olmadığını’ henüz bilmiyoruz. Mevcut siyasi iktidar bu sorulara hızla cevap bulmalı ve failler ortaya çıkarılmalıdır. Yargının Dedeler tarafından yönetildiği vurgusundan siyasette Alevilerin artan rolüne yapılan vurgulara, dindar ve kindar gençlik vurgusundan Suriye’de Alevilerin hedef gösterilmesine kadar yapılan vurgular, dünde kalan söylemler değildir, Başbakan’ın bugünkü söylemidir. Bu nedenle aslolan, samimiyeti fazlasıyla kuşkulu olan ‘kardeşlik’ açıklamalarından daha çok atılacak adımlardır. Maraş başta olmak üzere benzeri yöntemler sonucu yaşadığımız katliamlar henüz hafızalarda tazeliğini korurken hamaset nutukları yerine adım atılmasını bekliyoruz. Bizler, bu olayın faillerinin bir an önce bulunup yargının karşısına çıkarılmasını istiyoruz. Bu ortaya çıkarılmadığı sürece bütün gelişmelerden Başbakan ve hükümet bir bütün olarak sorumludur.” Yargıtay: Telekulak delil değil ? Yargıtay 9. Ceza Dairesi, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla yapılan istihbari dinlemelerin delil sayılamayacağına ve hükme esas alınamayacağına karar verdi. İLHAN TAŞCI Çiçek, yeni anayasayı Şişli’ye anlattı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa çalışmaları kapsamında Şişli Belediyesi’ni ziyaret ederek Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve ilçedeki sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini aldı. Şişli Belediyesi’nde gerçekleştirilen toplantıya, ilçedeki sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin yanı sıra Ermeni Cemaati Patrik Vekili Aram Ateşyan, Musevi Hahambaşı İshak Haleva, SüryaniKatolik Cemaati lideri Yusuf Sağ, SüryaniOrtodoks Cemaati Patriği Yusuf Çetin de katıldı. Toplantıda konuşan Çiçek, Türkiye’nin “17 defa değiştirilmiş, dikiş tutmayan, rotbalans ayarı bozulmuş” bir anayasa ile devam etmesinin mümkün olmadığını belirterek yeni anayasa çalışmalarına ilişkin “Bu işi bu yılın sonuna kadar tamamlamayı hedefliyoruz” dedi. 1982 Anayasası’nın yürürlüğe girdiği günden bu yana herkes tarafından tartışıldığını ifade eden Çiçek, “Miadını doldurmuş bir anayasayı 40 yıldır kullanıyoruz. Bedelini de ağır ödüyoruz” diye konuştu. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de, “Yeni anayasa devleti esas alan değil, insanı esas alan bir metin olmalıdır. Yeni anayasa eşitlik, adalet ve özgürlük kavramlarını temel değerler olarak kabul etmeli, yargı, devleti koruyan değil, hukuk düzenini koruyan bir yapıda olmalıdır” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) CHP’Lİ AĞBABA: SELAHATTİN GÖKATALAY Kürecik’te yabancı asker işgali var MALATYA CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya’nın Kürecik beldesindeki füze kalkanına TBMM’den izin almadan Amerikalı askerlerin yerleştirildiğini belirterek hükümet hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Ağbaba, “Hükümet suç işliyor, anayasaya aykırı davranıyor. TBMM’yi hiçe sayarak, ülkemize yabancı askerleri sokuyor. Türkiye bir anlamda yabancı askerler tarafından işgal ediliyor” diye konuştu. Milletvekili Ağbaba, Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan başkanlığında 10 kadın milletvekilinin 10 Mart’ta Kürecik’te eylem yapacağını da açıkladı. ANKARA Yargıtay 9. Ceza Dairesi, dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in makamı ile MİT Bölge Müdürlüğü’ne yaptığı baskınla adı gündeme gelen savcı Osman Şanal’ın istihbari dinlemelerin de delil sayılmasına yönelik istemini reddetti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin telekulağın genişlemesini engelleyen kararı alma süreci şöyle gelişti: Erzurum’da, Özgür Bektaşoğlu isimli öğretmen hakkında hakkında PKK’ye yardım ettiği iddiasıyla dava açıldı. Suçlamalara kanıt olarak ise istihbari dinlemeler gösterildi. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada 1’e karşı 2 oyla beraat kararı çıktı. Kararda, istihbari dinleme kayıtlarının mevzuata göre delil sayılamayacağı vurgulandı. Davanın savcılığını yapan Şanal da istihbari dinlemelerin delil kabul edilmesi gerektiğini savunarak kararı temyiz etti ve davayı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Şanal’ın temyiz başvurusunu karara bağladı. Daire yerel mahkemenin beraat kararını onadı. Daire istihbari amaçlı yapılmış dinleme kayıtlarının hükme esas alınamayacağına karar verdi. Daire istihbari dinlemelerin delil sayılmayacağını da karara bağladı. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun ek 7. maddesine göre, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla istihbari dinleme yapılabiliyor. Ancak önleme dinlemesi yoluyla elde edilen telefon konuşmaları, kanıt olarak kullanılamıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle