22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER Fransa’da yaşadığı yerlerde, onun ve modernizmin peşine düşmelerinin öyküsü. Projenin bir bölümüne ucundan da olsa bulaşma olanağını buldum. Tartışmalar, sanatçıların çalışmaları, daha sonra Mustafa Kemal Kültür Merkezi Beşiktaş Çağdaş’taki sergiye katılan sanatçıların izlenimleri ve Van Gogh ile çağdaşlık konusundaki yorumlarını yansıtan yapıtların özgünlüğü son derecede çarpıcıydı. Perşembe akşamki enfes filmin bir şaşırtıcı olayı da seyahatin katıldığım bölümünde orada olmayan Utku Varlık oldu. Bir yapıtı evimizin duvarında olan Utku Varlık, benim bildiğim yıllarda gencecik bir adam, çiçeği burnunda bir ressamdı, filmdeki görüntüler ise yıllanmış, orta yaşlı bir sanatçıya aitti. Şaşkınlığıma güldüm ve kendi kendime söylendim: Ne sanıyordun ki şaşkın oğlum! Zaman senin için de bildiklerin için de durmuyor... ??? “Vincent van Gogh’un Peşinde” araştıran, tartışan, sorgulayan, üreten ve yeni ufuklar açan bir çalışma olması bakımından heyecan vericiydi, belgeseli de öyle. Projenin benim de katıldığım Auvers sur Oise ve Barbizon bölümünde, Vincent Van Gogh’un çok etkilendiği ressam Jean François Millet’nin, orijinalini Paris’teki Orsay Müzesi’nde gördüğüm 1857 1859 yapımı Angelus tablosuna sahne olan tarlayı da gördük. Aradan 150 yıl geçmiş olmasına rağmen, orası olduğu gibi (150 yıl önce patates ekiliyormuş, şimdi ise bezelye) duruyordu. Filmin sonundaki tartışmada A. Onay Akbaş bu gerçeği vurguladı ve Türkiye’de belleklerimizin de nasıl hoyrat bir yağmaya kurban edildiğine dikkati çekti. Bu arada projenin sponsoru işadamı İbrahim Benli de tekstil ihracatçılığını bırakıp, sanat endüstrisine geçmiş, özel müzelerle iş yapmakta. Adından söz edildiğini işiteceksin sanırım. İşte sana hoş sürprizlerle dolu bir gecenin öyküsü. CUMHURİYET 9 ARALIK 2012 PAZAR Sevgili, Sürpriz tek başına kullanıldığında, “insanı şaşırtan, ama sevindiren olay” demek. Eğer üzüntü veren bir durumla karşı karşıya isek, özellikle “tatsız sürpriz” diye vurgulamak âdet olmuştur. Ama son zamanlarda nedense sürpriz hoş olduğunda, vurgulamam gerekiyor, yaşımdan mı, yoksa Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan mı bilmiyorum artık. Hoş sürprizi perşembe günü Tepebaşı’ndaki Pera Müzesi’nde Serkan Koç’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği ‘Van Gogh Sarısı’ adlı filmin gösterisinde yaşadım. Yetmiş dakikalık yapıtın gösteriminden önce, verilen kokteylde eski dostlara rastlamak hoş bir sürprizdi. Gecenin en güler yüzlü, etrafa yaşama sevinci saçan kişilerinden biri, belki de birincisi ise daha gündüz gittiği Silivri’den ayağının tozuyla davete katılan Şule Perinçek’ti. Perinçekler, baba oğul (Doğu ve Mehmet) Silivri mapus damında, ana ve eş (Şule Hanım) Silivri yollarında dört yıldır çile dolduruyorlar. Kocasının ve oğlunun dışarıdaki gözü kulağı, eli ayağı ve temsilcileri olan Şule Perinçek’i görünce perşembe akşamı, duruşmalarla ilgili haberleri okurken edindiğim izlenim pekişti: Perinçekler teslim olmamışlardı. Teslim olmayanlar da yenilmezler. ??? Van Gogh Sarısı’nın gösteriminin kendisi başka bir hoş sürpriz oldu, Mine ile birlikte hem bu beklediğimizden de çok daha güzel filmden, hem de sonrasındaki tartışmadan müthiş keyif aldık. Aslında olay işadamı, namuslu bir aydın (Ergenekon davasına dahil edilmiş olması bu yanını kanıtlamaya yeter sanırım) olan İbrahim Benli’nin girişimiyle 11 seçkin sanatçı (A.Onay Akbaş, Özdemir Altan, Tomur Atagök, Bedri Baykam, İbrahim Çiftçioğlu, Adem Genç, Ekrem Kahraman, Bünyamin Özgültekin, Barış Sarıbaş ve Utku Varlık) bir kısım da gazeteci, yazar, sanat tarihçisi ve aydının katılımıyla oluşan 25 kişilik bir heyetin, İbrahim Benli’nin sponsorluğunda 9 16 Haziran 2008 tarihleri arasında, Vincent van Gogh’un Nabucco rafa kalktı. Türkiye, Rusya’ya bağımlılığını perçinledi ‘Van Gogh Sarısı’ ? Güney Akım doğalgaz boru hattının temelinin atılması, Türkiye’nin enerji stratejisinin hüsrana uğradığı son nokta oldu. BAHADIR SELİM DİLEK Enerjide hüsran Güney Akım projesi Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığını artıracak. ANKARA AKP hükümeti, Türkiye’nin “Enerji Terminali Ülke” olma stratejisinden “tornistan” yaptı. Rus doğalgazını Karadeniz üzerinden Balkanlar ve Avrupa’ya aktaracak Güney Akım doğalgaz boru hattının temelinin atılması, Türkiye’nin 2000’li yılların başından bu yana kurguladığı enerji stratejisinin hüsrana uğradığı son nokta oldu. Güney Akım’a start verilmesi, Türkiye’nin doğu batı aksında enerji terminalı olmak için büyük destek verdiği Nabucco projesini de tamamen rafa kaldırdı. Güney Akım’ın Türkiye’ye de bağlanması durumunda ise Rusya’ya enerji konusundaki bağımlılık tam anlamıyla perçinleşmiş olacak. Bölgesel enerji satrancında şah çeken Rusya, Türkiye’yi mat etti. Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına olan bağımlılıktan kurtarmak için projelendirilen ve Azerbaycan, Türkmenistan doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak Nabucco projesinin devletler arası anlaşmasının imzaları 13 Temmuz 2009’da Ankara’da atılmıştı. Aradan geçen yaklaşık 3.5 yıl içinde gerek Rusya’nın enerji kartını güçlü şekilde oynaması gerekse AKP hükümetinin Azerbaycan ve Türkmenistan doğalgazının sisteme bağlanması konu sunda güçlü bir tutum sergileyememesi, Moskova yönetiminin projelendirdiği Güney Akım’ın önünü açtı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” politikası çerçevesinde Ermenistan ile imzaladığı protokollerin Baku yönetimini Rusya’nın yanına itmesiyle Nabucco’nun en önemli tedarikçisi olan Azerbaycan’ı projeden önemli ölçüde uzaklaştırdı. Nabucco’da umutlar giderek tükenmeye başlarken, AKP hükümeti Moskova’nın baskılarına karşı koyamayıp Karadeniz’deki ekonomik münhasır bölgesinde Rusya’nın Güney Akım projesi için etüt ve fizibilite çalışmaları yap Türkiye izin verdi masına izin verdi. Türkiye ise bunun karşılığında SamsunCeyhan petrol boru hattına Rusya’nın petrol vermesini sağladı. Aynı zamanda Mavi Akım doğalgaz boru hattının İsrail, Suriye, Lübnan ve Kıbrıs’a uzatılması konusunda çalışmalar başlatılmasını da kararlaştırdı. Bu Rusya’nın projenin maliyetini düşürmesini sağlarken, Nabucco’nun da idam fermanı imzalanmış oldu. Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında enerji konusunda iki ülke arasındaki işbirliğinin derinleştirilmesi kararı alınırken, Rusya Avrupa ve Türkiye’ye yönelik “vazgeçilmez” doğalgaz tedarikçisi durumunu perçinleştirecek stratejik bir adım attı. TÜRK HUKUK KURUMU BAŞKANI KANADOĞLU ‘Belediye yasasıyla 367’nin ilgisi yok’ ? Gül’ün, Büyükşehir Yasası’nı onaylamasına gerekçe olarak, 367 kararını veren “malum heyetin” de yasayı reddetmesine bağlaması tartışma yarattı. İLHAN TAŞCI ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tartışmalara neden olan Büyükşehir Yasası’nı onaylamasına gerekçe olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda 367 kararını veren “malum heyetin” de yerel yönetimler yasasını reddetmesine bağlaması tartışma yarattı. 367 kararının mimarı olarak bilinen Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, “Malum karar ifadesi kabul edilemez. Yerel yönetimler yasası ile 367 kararının ilgisi ve benzerliği yoktur” yorumunu yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, Cumhurbaşkanı Gül’ün bu bilgilenme çerçevesinde yasayı onayladıysa ortada Cumhurbaşkanı denetimi açısından ciddi sorun olduğu anlamına geldiğine işaret etti. Gül’ün işaret ettiği eski düzenleme ile il özel idarelerinin, belediyelerinin kapatılmadığını, köy tüzel kişiliklerinin kaldırılmadığını, mahalle bazında seçim çevre değişikliklerinin yapılmadığını vurgulayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Günaydın, “Dolayı sıyla Anayasa Mahkemesi o zaman anayasaya bir aykırılık görmediğine göre şimdi de bir anayasaya aykırılık yoktur şeklinde Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu tez, hukuken geçerli bir tez değildir. Kaldı ki, anayasa yargısını, 367’ye karar verenler, Gül’ün atadıkları, Sezer’in atadıkları, Özal’ın atadıkları diye tanımlamak Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının dün de bugün de hukuki bir temelde değil, siyasi bir temelde verildiğinin kabulü anlamına gelir” değerlendirmesini yaptı. Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı’nın belirli kararlar üzerinden hüküm yürüterek, Büyükşehir Yasası’nı yayına vermesinin anayasanın 138. maddesinde düzenlenen “mahkemelerin bağımsızlığı”na ilişkin hükümlere aykırılık oluşturduğunu belirtti. Kanadoğlu, “‘Malum karar/heyet’ ifadesi kabul edilecek bir tespit olamaz. Elbetteki her birey gibi belirli bir kararı eleştirme yetkisi vardır. Ama bulunduğu makam bu şekilde ifade etmeyi gerektirmez. Anayasa Mahkemesi farklı bir yorum yapabilir. 367 kararı doğrudan doğruya Meclis’in aldığı bir kararın iç tüzük ihdası ve ihlali yönünden incelenmiş bir karardır. Bununla Büyükşehir Yasası’nın benzerliği ve ilgisi olamaz” diye konuştu. BAŞBAKAN’IN İSTEMESİ YETMEDİ Doğurganlık düştü MAHMUT LICALI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın en az 3 çocuk istemesinin ardından Türkiye’de kadınların doğurganlık oranı düşmeye başladı. 2007 yılında 2.15 olan doğurganlık oranı Başbakan Erdoğan’ın çağrısından sonra düşmeye başlayarak 2012 yılında 2.08’e geriledi. 3 çocuk oranını yakalayan tek bölge ise 3.46 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2008 yılından beri her fırsatta kadınlardan en az 3 çocuk doğurmalarını istemesi sonuçsuz kaldı. Sağlık Bakanlığı’nın verileri Tür kiye’de doğum oranlarının düştüğünü gösterdi. MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin konu hakkındaki soru önergesini yanıtlayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, doğurganlık hızına ilişkin verileri açıkladı. Buna göre bölgelerin doğurganlık oranlarına göre sıralamada Güneydoğu Anadolu Bölgesi birinci olurken, Türkiye genelinde doğurganlık hızının en düşük olduğu bölge ise Batı Marmara olarak belirlendi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin doğurganlık hızı kadın başına 3.46 oldu. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde ise oran 2.59’dan 2.84’e çıktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle