27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2012 PAZAR 4 HABERLER Erdoğan ‘açlık grevlerinde ölüm olmasın’ çağrısına gerilimi daha da tırmandıracak bir yanıt verdi O Kitabı Veremedim Sevgili, Cuma günü toprağa verdiğimiz Eren Güvener ile ilk kez 1973 74 yıllarında, altı ay Yeni Ortam’da birlikte çalıştık. Daha sonra Milliyet’te yazı işleri müdürümdü. Gergin bir çalışma ortamı olan Yeni Ortam’da, Eren bir huzur limanıydı. Bir ara Gazeteciler Sendikası Başkanlığı da yapmış olan Eren için konuşan, yazan herkes onun iyi huyluluğu üzerinde görüş birliğine varmıştır. İyi huyluluk, yalnız iyi yürekli olmasından kaynaklanmazdı, aynı zamanda güler yüzlülüğü de insana başka türlü bir huzur verirdi. Arada odasına, sohbete giderdim. Ne de olsa dostluğumuzun 20 yıllık kıdemi vardı. 1998 yılından itibaren, Eren’in odasına gittiğimde yüzüne zor bakabilir olmuştum, konuşmalarımız da araya giren uzun sessizliklerle kesik kesik sürüyordu artık. Eren o yıl, önce 23 yaşındaki arslan gibi oğlu Onur’u kaybetti, kayınpederi öldü, hemen arkasından eşi ve çocuklarının anası Doç. Dr. Zehra Güvener’i yitirdi. ??? İlişkilerinde herkes için huzur limanı olan Eren, karşımızda dayanılmaz bir acı yumağı olarak duruyordu artık ve onun gözlerine doğrudan bakamıyor, iki cümleden sonra ne söyleyeceğimi bulamıyordum. Bir gün yine kısa bir söyleşi için odasına uğradığımda, bütün bu olayların böylesine sakin, iyi huylu bir insanın başına gelmesinin nedenini kendi kendime sorarken sanki o bana soruyormuş da cevaplıyormuşumcasına; Sana bir kitap vereceğim, oku! demiştim. Sözünü ettiğim, 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından Somerset W. Maugham’ın, ilk gençlik yıllarında okuduğum romanı “Hayatın Esiriyiz”iydi. Kendisi de doktor olan Maugham’ın sözü edilen eserinin doktor kahramanı, acılarla dolu geçen kırık yaşamının anlamının ne olduğunun yanıtını ararken bir bilge dostu kendisine eski bir Acem halısı vererek şunu söyler: Buna dikkatle bak! Hayatın anlamı bu figürlerde saklıdır; bir gün onu bulursun. Sonunda kahramanımız, halıya bakarken yanıtı bulur: O figürler halıyı oluştururlar ama kendi başlarına özel hiçbir anlamları yoktur. Sonra düşündüm: Acaba Eren’e verilecek doğru kitap bu muydu? Hem “doğru kitap” diye bir şey olabilir miydi? Sonuç, kitabı Eren’e veremedim. Artık hiç veremem! Onun da artık hayatın anlamı sorusuna ihtiyacı kalmadı. ??? Sevgili, Kurban ve Cumhuriyet bayramlarının üst üste geldiği haftayı yeni geride bıraktık. Çoğu zaman şu soruyla karşılaşıyorum: Uzun tatilde ne yaptın? Benim için tatil olmadığını söylememin anlamı olmadığı için şu yanıtı veriyorum: Kazancı Yokuşu’nda gezdim, Ayfer Feray Tiyatrosu’yla Trakya turnesine çıktım, Ali Poyrazoğlu ile İzmir Fuar turnesindeydim. Eski Bodrum yazlarının tadını çıkardım. Bu yanıt üzerine suratıma dik dik bakanlar olunca da açıklamak zorunda kalıyordum: Ferhan Şensoy’un “Başkaldıran Kurşunkalem” adlı anı kitabını okudum da... Bütün eserleri gibi Ferhan’ın müstesna mizahının damgasını taşıyan kitap şunu söyletiyor: Anı böyle yazılır işte. Nasıl mı? Bırakalım Ferhan açıklasın onu da: “bir ırmak kıyısında doğdum ben bu yüzden bir ırmak romandır bu özgeçmişsel hem el yazması elle tutulan elde var ikinci cilt sapını gülle donattığım kalem başkaldırıyor kurşun olarak dağlardan geliyor ırmak” Vicdana karşı idam ERDEM GÜL KIZILCAHAMAM Başbakan Tayyip Erdoğan, cezaevlerinde açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlülere sert çıkarken sürpriz bir şekilde Abdullah Öcalan üzerinden “Toplum yeniden idamın geri gelmesini istiyor” çıkışı yaptı. AKP’nin kurucuları, parti yöneticileri, milletvekilleri, bakanlarının eşleri ve çocuklarıyla birlikte katıldıkları geleneksel Kızılcahamam Kampı, Asya Termal Otel’de başladı. Erdoğan’ın kampın açılış konuşmasında ağırlıkla partisinin 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelişinin 10. yılı nedeniyle icraatları öne çıkardığı konuşmasında gündemle ilgili öne çıkan mesajları şöyle: Ölüm orucu diyen yalancı: Terör örgütünün dağa suplarımız gerekli müdahaleyi yapıyorlar, yapacaklardır, Ama yine de buradan çağrı yapıyorum. Gerçekten samimi olarak böyle bir şeyin içinde bulunanlar varsa, yani bilsin, bunu bize şantaja dönüştürmeyin. Çünkü biz sizin söylemenizle, bu tür eylemi yapmanızla teröristbaşını ora anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında ‘idam yeniden gelsin’ diyorlar. Bunu biliyor musunuz? Niye? Çünkü öldürülen ve onun yakınlarıdır canı yanan. Diğerinin canı yanmıyor. Avukatlar bir kenara: Teröristbaşı ile ailesi ve yakınları görüşmek istediği sü ? Açlık grevindekiler hızla ölüm sınırına yaklaşırken, Erdoğan yine sayı hesabı yaparak eylem yapanların sayısının 900’den 600’lere düştüğünü söyledi. Eylemi şantaj olarak nitelendiren Erdoğan, “Siz eylem yapıyorsunuz diye teröristbaşını evine göndermeyiz. Anketler idam yeniden gelsin diyor” diye konuştu. eyvah dediler, gitti. Çünkü oradan teröre kaynak aktarıyorlar. Aynı şeyi yurtdışında yapıyorlar ve Merkel’e de bunu söyledim. Berlin’in ortasında çadır açıyorlar, zekât topluyorlar, hac organizasyonları yapıyorlar. Yav Zerdüşt’ün hac diye bir derdi olur mu. Bunların İslamla uzaktan yakından ilgisi olabilir mi? Çok partili rejimi CHP getirmedi: CHP’lilere bakarsanız 1946 yılında Türki ERDOĞAN EKŞİ DAVASI Mahkeme ‘özgürlük’ dersi verdi ANKARA (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi’ye, Hürriyet gazetesindeki yazarlığı döneminde kaleme aldığı “Az Demişiz” başlıklı yazısı dolayısıyla açtığı ve mahkemenin reddine karar verdiği tazminat davasının gerekçeli kararından “sansür uyarısı” çıktı. Gerekçeli kararda basın özgürlüğünün lehte yazılar için değil aleyhte olan yazılar için de gerçerli olduğu vurgulandı. Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Verda Çiçekli’nin kararında, “Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü, yöneticilerin veya kamu makamlarının hoşuna gidecekleri söylemek hakkı değil, her türlü düşünceyi açıklama özgürlüğüdür. Düşünce ve düşünceleri ifade etme özgürlüğü, demokratik süreçte önemli bir yer tutmaktadır” denildi. “Eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olmasının doğal olduğuna” yer verilen kararda, “Gazetecilerin yaptığı her eleştirinin suç sayılması ya da hakaret sayılıp manevi tazminata hükmedilmesi halinde, mahkemelerin sansür işlevi göreceği ve basının temel hakkı olan basın özgürlüğünü ortadan kaldırır bir sonuç doğuracağı gözden uzak tutulmamalıdır. İddia, savunma, taraflarca dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgeler ve yukarıda yapılan tespitler karşısında, davanın reddine karar vermek gerekmiştir” denildi. çıkardıkları, ölüme gönderdikleri yetmiyormuş gibi şimdi de cezaevlerini ölüme zorluyorlar. Bir taraftan sizler açlık grevlerine göndereceksiniz, cebredeceksiniz, zorlayacaksınız ama öbür taraftan kuzu kebabı götüreceksin. Açlık grevindekilerle ilgili hep raporları alıyoruz merak etmeyin. Şu an ölüm orucu tutan yok. Ama bugün hâlâ bazı köşe yazarları bakıyorsunuz 2 tane ölüm orucu tutan olduğunu yazıyor. Şantaja dönüştürmeyin: Biz hakkı söyleme nok ye’yi kendilerinin çok partili döneme geçirdiklerini söylerler. Oysa Türkiye çok partili hayata CHP’lilerin çabası nedeniyle değil, ötelenemeyecek zorunluluk haline geldiği için Menderes ve arkadaşlarının ortak harekâtıyla başlamıştır. CHP eski özlemlerinden hiçbir zaman vazgeçmedi. CHP yöneticileri 1950’li yıllar boyunca da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılmamıştı. Hatta bu tahammülsüzlük 1957 yılında Gaziantep Belediyesi önündeki Türk bayrağını indirip CHP bayrağı çekmeye kadar varmıştır. İçimizdeki sadakatsizler: CHP artık bakıyorsunuz dan çıkarıp evine göndermeyiz. Yok böyle bir şey. tasında yeri geldiğinde boran oluruz, yeri geldiğinde eser fırtına oluruz. 900 küsurla başladı şu an 600’lere falan düştü. Ama kontrolümüz altında. Sıkıntısı olan, sıkıntıya düşen olduğu anda bütün sağlık men ülkede on binlerce insanın ölümüne vesile olan bir teröristbaşına idam verilmiştir ama bu ülke maalesef birilerinin, bazı malum yerlerin baskılarıyla idamı dahi kaldırmıştır. İdamı kaldırmak suretiyle şu anda İmralı’da yatmaktadır. Değerli kardeşlerim ilginç olan şey şu. Bak şu İdam malum yerlerin baskılarıyla kaldırıldı: Bu rece görşmeye devam edebilirler herhangi bir engel yoktur: Ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun. Geçenlerde ailesi arzu etti, gönderdik ve biz kendilerinin asal hakları neyse yakınlarını sürekli gönderebiliriz, hiçbir mani yok. lalarını yakıyoruz diye isyan ettiler. Niye. Çünkü bunlar essar tüccarı. Oralar yakılınca Zerdüşt’ün haccı olur mu: İşte biz esrar, eroin tar diyor ki, ‘Bu iktidara kapatılması noktasında bir şey yapılsa, bir darbe, bunun önüne ilk önce biz çıkarız’ Ya dürüst olun, samimi olalım. Partiler kapatılmasın diye 26 maddelik pakette bu vardı, niye Meclis’i terk edip gittiniz. BDP partiler kapatılmasın diye bağırıp çağırıyor, niye bırakıp gitti Meclis’i. Sadece biz kaldık. Maalesef bizim içimizde de birkaç tane sadakat içinde olmayan çıktı. Onlar da yanlış hareket ettiler. Meclis 330’u yakalayamadı. ATALAY’DAN SÜRPRİZ DEĞERLENDİRME ‘Başkaldıran Kurşunkalem’ ‘Açlık grevi çözümü sabote etti’ ERDEM GÜL DEVLET BAHÇELİ 6. KEZ ADAY MHP’nin 10. olağan kongresi bugün ANKARA (ANKA) MHP 10. Olağan Büyük Kongresi bugün Ankara Arena Spor Salonu’nda yapılacak. “Türk Milleti Sensiz Asla” temasıyla gerçekleştirilecek kongrede kayıtlı 1240 delege bulunuyor. Genel başkanlık seçimlerinin de gerçekleştirileceği büyük kongreye yoğun katılım bekleniyor. Genel Başkan Devlet Bahçeli partisinin 10. Olağan Büyük Kongresi’nde 6. kez genel başkanlık için yarışacak. Kongrede Devlet Bahçeli ve Koray Aydın’la birlikte Ahmet Çakar, Seyfi Şahin ve Mesut Türker, İsmail Hakkı Küpcü, Levent Temiz, Müsavat Dervişoğlu, Yusuf Ziya İrbeç, Sebahattin Şener ve Nuran Karakan aday adayları arasında yer alıyor. Öte yandan, MHP 10. Büyük Kurultayı öncesinde Seymen Otel’de MHP Kurucular Kurulu üyeleri adına basın açıklaması yapan Mevlit Dedeoğlu, değişimden yana oldukları için Aydın’a destek vermeyi uygun gördüklerini söyledi. KIZILCAHAMAM AKP’nin Kızılcahamam Kampı’nda sürpriz bir değerlendirme yapan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, açlık grevleri ile Kürt sorununa çözüm yolunda İmralı ile görüşmeler arasında bağlantı kurarak “Aslında çözüm için adım atılması gereken ortamı sağlamıştık. Ancak açlık grevleriyle bu sabote edildi” dedi. Kızılcahamam Kampı’na Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasının ardından bakanların ve parti yöneticilerinin sunumlarıyla devam edildi. Milletvekillerinin tamamının katıldığı sunumlar arasında en sürpriz açıklamalar Atalay’dan geldi. Edinilen bilgilere göre Atalay, bir süredir tartışılan Kürt sorununa çözüm olarak başta İmralı olmak üzere PKK ile görüşmeler konusuyla açlık grevleri arasında bağlantı kuran bir değerlendirme yaptı. Atalay, “Biz zaten ne zaman çözüm konusundaki adımlar için uygun ortam oluştursak hemen arkasından bir sabotaj geliyor. Biz her defasında elimizi uzatıyoruz. Tam yaklaşımlarımızla çözüm için adım atmaya yönelik hareket ediyoruz, ancak uzattığımız el hep havada kalıyor” şeklinde konuştu. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de terör konulu bir sunum yaptı. Şahin “Son dönemde terör örgütüne katılımlar çok azaldı. Teslim olan terörist sayısında da büyük artış var. Önümüzdeki birkaç yılda terör örgütü hareket edemez hale gelecek” dedi. Zehir kontrolü mü? AKP kampı için Asya Termal Otel’de olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Kampın gerçekleştirileceği 3 gün boyunca otelin yakınında bir ambulans helikopter ve itfaiye aracıyla, kimyasal, biyolojik, radyolojik nükleer silahlardan korunma aracı ve ekipleri de bekletildi. Erdoğan, önceki gece eşi Emine Erdoğan ile kampa gelmeden önce otel yakınındaki kıl çadırdaki lokantada yemek yedi. Başbakanlık’tan görevlilerin yemekleri Erdoğan’dan önce güvenlik için tattıkları öğrenildi. Eski Başbakan Turgut Özal’ın zehirlendiğine ilişkin iddialar tartışılırken bu uygulama “Zehir önlemi mi” sorusuna neden oldu. /tepenautilusavm /TEPENAUTILUS34
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle