27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2012 PAZAR 14 “12 Eylül 1980’de askeri darbesinin gerçekleştiği gün evlenmek için hazırlanmış fakat darbe nedeniyle bir hafta ertelemek zorunda kalmış annem ve babam. Annem idealist bir öğretmen o yıllarda. PolDer üyesi babam ilerici bir polis memuru, ‘halkın polisi’ olmaya inanıyor. Umutlarının üzerine 1980 darbesi kara bir bulut gibi iniyor. Oturdukları mahalle dar gelirli ailelerin yaşadığı bir mahalle. Mahalleli, bu genç çifti çok sevmiş. Düğünlerini bile onlar yapmış, hoş bir sokak eğlencesi ile. Bir gün babam tutuklanıyor. Kelepçeli olarak askerler eşliğinde oturdukları mahalleye getiriliyor. Babam rica ediyor askerlere: ‘İzin verin önden gideyim, eşim hamile, eve bu şekilde girersek çocuğumuzu düşürür’ diyor. Askerler reddediyor. Babam göz göze geldiği komşularından aldığı güçle koşuyor hızla. Askerlerin dur ihtarı mahalleyi çınlatıyor. Köşeyi dönüp kapıyı yokluyor, rahatlıyor. Annem henüz eve gelmemiş. Askerler evin altını üstüne getiriyorlar. Uğur Mumcu, Aziz Nesin gibi yazarların kitaplarını örgütsel belge olarak toplayıp götürüyorlar. Yargılama göstergelerini sorguladığımda ilk kez babamın yüzünde kaygıyı gördüm. Sonrasında benim okulda, onların da işlerinde yaşadıklarımız, bu kaygının sebebini doğrulayacaktı: Kadınlarla erkekleri birbirinden ayıran bir toplumsal yaşam, öğrencilerin merak ve yaratıcılığına sert tepkiler veren bir eğitim anlayışı, genç kızların kütüphaneye gitmesini bile velilerine şikâyet eden “görevliler”. Bu toplumsal baskı havası sonuçta herkesin birbirine zarar vermesine dönüşüyordu. Sadece yetişkinleri değil aynı zamanda çocuklarının geleceğini de hedef alan bu baskı belki bizlere önemli zararlar verdi ancak içimizdeki umudu öldüremedi; güçlendik. Bu deneyim bugün olduğum yerde Türkiye’deki tartışmalara, farklı açılardan bakmamı, Anadolu’yu, ülkemin insanlarını sevmemi ve anlamamı sağladı. Bir şey daha anladım: hukuk ve özgürlüğün olmadığı yerde ne toplumsal kalkınma oluyor ne de gerçek ekonomik ilerleme.” KADER SEVİNÇ CHP Avrupa Birliği Temsilcisi ve Avrupa Sosyalist Parti (PES) Yönetim Kurulu Üyesi “Layık olduğumuz kade re boyun eğeriz.” ALBERT EINSTEIN nsanların çoğu, uzaktan baktıkları İ toplumsal olaylar karşısında “Tek başıma ne yapabilirim ki?..” diye, ya Aldırma Gönül, Ergeç Çiçeklenir Umut başlıyor. ??? Devletin memurluğundan, halkın polisliğinden ‘terörist’ olarak yaftalanmaya giden bu süreç onları çok yıpratıyor. Bu arada bir Kadir gecesi, cuma günü dünyaya gözlerini açan kızlarının, adının da anlamını bulduğu günler. Ülkemizin o karanlık yıllarından hemen herkes payına düşeni aldı. Binlerce insan işkence gördü, hapislerde yattı yok yere. Doğrudan bireysel yaşamları etkilenmese de, yaşadıkları ülke, dünya toplumsal kalkınma rekabetinde geri kaldı. Hayat boyu babam ve annem doğruyu savunmayı bir namus borcu bildiler. Çocuklarını da bu değerlerle yetiştirdiler. Yıllar süren hukuk mücadelesini bir Fotoğraf: KADER SEVİNÇ avukatları dahi olmadan verdiler ve kazandılar. Yıllar boyu da değerlerinden vazgeçmemenin bedelini ailecek ödedik. Üniversite yıllarıma kadar Anadolu’da yedi ayrı yerde yaşadık. Ortaokulu bitirdiğim yılı, iki ayrı okulda okumak zorunda kaldım. Sakıncalıydık, tehdit ve tacizle sindirilmeye çalışılıyorduk. Annem ile babam hep ayrı yerlere tayin ediliyordu. ??? Tayinler sonucunda gittiğimiz bir Anadolu kasabasında muhafazakâr, içe dönük ve mutsuz yaşam hiçbir şey yapmaz ya da değiştiremeyeceğine inandığı kaderine boyun eğer. Kader Sevinç’in yaşamı, işte bu teslimiyetçiliğin tam tersi, bir insanın salt kendi kaderini çizmekle kalmayıp, pek çok peşin hükmü değiştirebileceğinin de canlı kanıtı. Kader Sevinç’i CHP’nin AB temsilcisi olduğu 2008 yılından beri izliyorum. O zamana kadar, Brüksel’deki çoğu politikacı ve siyasal kurum CHP’nin adını bile duymamış, Türkiye’de sosyal demokrat bir ana muhalefet partisinin varlığından bile habersizdi. Kader, inanılmaz bir başarıya imza attı ve CHP’yi hem var etti AB nezdinde, hem de Avrupa’da giderek puan kaybeden AKP’nin yerine iktidara aday, Türkiye’ye bağlanan umutların kopmamasını sağlayan siyasal alternatif haline getirdi. Bir haftadır Brüksel’deyim. Hem siyasetçi, hem şair Kader Sevinç’in Akdeniz Üniversitesi’nde başlayıp Harvard ve John Hopkins üniversitelerine uzanan sıra dışı başarı öyküsünün ardındaki örselenmiş Türkiye çocukluğunu kendisinden dinledim. “Bana anlattığın gibi arı duru, yaz bunları” dedim. Yazdı. Daha insanca bir Türkiye ideallerini hapis, zulüm ve çileyle ödeyen bir öğretmenle bir polisin umut çiçeği Kader’in zaferi; bugün hayatı karartılan ailelerin, ideallerini sürgün ve hapislerle ödeyenlerin çocuklarına azim ve umut örneği olsun, diye yayımlıyorum. Olaylar, Sözler, Öğütler Olay: Süren açlık grevleri. Sözler: “Ancak onlara ‘ölün’ diyen siyasi parti veya bölücü terör örgütünün mensupları kendi aralarında kuzu kebap pişirip yemek suretiyle, bütün resimleriyle hepsi elimizdedir. Şu anda tarihlerini ve adresini de verebilirim, iyi ki yanımda bunları da getirdim. 17 Temmuz 2012’de milletvekilleri ve bölücü terör örgütünün bazı mensupları Mardin Kızıltepe’de Kasrı Kanco’da, isim de veriyorum, Ahmet Türk’ün verdiği ziyafette kuzu kebabını gayet güzel, şen şakrak bir şekilde götürdüler. Orada bunu yaparken öbür tarafta da kalkıp ‘ölün’ diyorlar.” (Başbakan, BDP milletvekili Ahmet Türk’ün verdiği, KCK davasında tutuklu olarak yargılanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın serbest bırakılmasını kutlama yemeği üzerine.) Öğüt: Siz, siz olun, eğer açlık grevlerine ilişkin söyleyecek bir sözünüz varsa sakın dostlarınızla yemek, özellikle de kuzu kebabı yemeyin! ??? Olay: Eski cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın ölüm nedeninin araştırılması. Sözler: “Umuyorum ve diliyorum ki vadesiyle bir dünya değiştirme gerçekleşmiş olsun. Aksi takdirde, rahmetli Özal’ın 20 yıl önce Türkiye üzerine yaptığı gelişmeler ve ortaya koyduğu tezlerin birilerini aşırı derecede rahatsız ettiği, Türkiye’nin önündeki ufku daraltmak, önündeki aydınlığı karartmak için suikast sonucu hayatına son verildiği, bir şehit haline dönüştürüldüğü görülecek ki Ergenekon ile ilgili işin daha ciddi boyutlara doğru gitmesi gerekir.” (AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş) Öğüt: Siz, siz olun bu Ergenekon meselesini ciddiye alın; özellikle de Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun geçmişlerini mercek altına alın! ??? Olay: Ankara’daki 29 Ekim yürüyüşü, Sözler: “Ulus’taki heykel ile Merkez Bankası arasında yürüyen kalabalığın üzerine gaz bombası atıldı. Ben heykelin önünde gördüm helikopteri. Muhtemelen İçişleri Bakanlığı’nın olan helikopterden atılan gaz bombası, üçdört yana dağılarak yere iniyordu.” (Ali Haydar Öner, eski valilerden Isparta Milletvekili) Öğüt: Siz, siz olun, bir sokak yürüyüşüne katılacaksanız yanınızda mutlaka bir gaz maskesi bulundurun, çünkü ileri demokraside sizi boğacak gazın nereden geleceği belli olmaz! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] ‘Belde Belediyeleri’ni Yaşatmak İçin “yerinden yönetim” ilkesini de içeren demokratikleşmenin temel koşuludur. Bu nedenle kimi yerel yönetimleri yok etmek, demokrasiyi de terk etmek demek. Beldelerin çoğundaki uygarlık birikimlerine aldırmamak ise yasadaki “kültür yoksunluğu”nun ürünü... Peki, böylesi büyük bir yanlışı önlemek için ne yapmak gerekiyor? Öncelikle tüm belediyelerde “şehircilik ilkeleri”nin gözetilmesini güvenceye alacak yasal “önlem ve yaptırımlar”ın açıkça tanımlanması.. Ne var ki imar mevzuatımızdaki Osmanlı döneminde kurulan yağmaya dönük Tirilye Belediyesi nasıl kapanabilir? açık kapılar, yeni kılınarak yaşatılmaları için yasada kapanmıyor hatta çözüm önerisini bu yazıya daha da açılıyor! bırakmıştım. erel sahiplenme “Saygılı” dememin Tarihi Kentler Birliği’ne nedeni, belde üyelik koşullarını yeniden belediyelerimizin çoğunun anımsatırsam; “sit olarak imar yetkilerini kenti ve tescil edilmiş, anıtsal çevreyi gözetmeden kullanmalarından… Nitekim yapılarıyla tanınan, tarih, doğa ve kültürel Başbakan Erdoğan da mirasla bezenmiş” yasayı eleştirenlere kızarak belediyelerin, bu dedi ki; “Beldelerdeki değerlerinin yaşatılarak betonlaşmayı neden korunmasını sağlamaları görmüyorlar? Biz bu işi koşuluyla varlıklarını biliyoruz.” Ülkedeki genel yapılaşma sürdürebilecekleri yasada yer almalıdır. görüntüsü Başbakanı Bu konuda Kültür ve destekliyor ama bu işi daha Turizm Bakanlığı’nın iyi bilenler de soruyorlar: görüşüne başvurulabilir. “Betonlaşmanın sorumlusu TKB üyesi belediyeler sadece belde belediyeleri midir? İmar rantı için yapılan kapatılırsa, ülkemiz için onur olan “Avrupa Tarihi sayısız plan tadilatı asıl Kentler Birliği” üyeliklerinin büyükşehirlerin ayıbı değil düşeceği de bilinmelidir!.. midir?” Uluslararası O halde “çözüm sözleşmelerdeki yerinden kapatmak değil”, yönetim ilkesi, “yerel beldesinden büyükşehrine talan” için değil, tam tersi, tüm yerel yönetimlerde yörenin yaşam değerlerine toplum yararına bir “imar “toplumsal sahiplenme” disiplini” sağlamaktır... içindir. “Belediye” Örneğin teknik kadrosu sadece “imar” anlamına yetersiz belediyelere plan gelmiyor. Birçok gelişmiş yapma yetkisi vermeyerek ülkedeki on binlerce ve “bütüncül planlara belediyeden imar yetkisi uyulması” kesin hükme olanlar çok azınlıkta… bağlanarak Başbakan’ın Yeni yasa, hem serzenişi pekâlâ demokrasiye hem de kültür, giderilebilir. doğa ve uygarlık erinden demokrasi değerlerimize bağlılığın Çağdaş demokrasilerde göstergesi olmalıdır. belediye sayısı azaltılmaz, Anadolumuz bunların hiçe çoğaltılır. Çünkü halkın sayıldığı bir düzenlemeyi yerel yöneticilerini seçmesi; asla hak etmiyor. Yeni yasayla “kapatılacak belediyeler”den özellikle tarih ve doğayla bütünleşmiş Side, Güre, Ağırnas, Akyaka, Dalyan, Tirilye, Sart, Çandarlı, Alaçatı, Birgi, MuğlaÖren gibi yerleşmelerin “demokratik yerel yönetim”lerinden yoksun kalacaklarını 1 Kasım’da anımsatmış; “kültür ve çevre değerlerine saygılı” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Y HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SAĞA: 1 1/ Yerli bir armut cin 2 si. 2/ Yeşi 3 lırmak’ın 4 antik dö 5 nemlerdeki adı... 6 Brezil 7 ya’nın para 8 birimi. 3/ 9 Olta ya da 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tuzağa konulan yem... “En uygun 1 B O Z D O Ğ A N zaman, fırsat” an 2 E B E R T B A Ç E lamında argo söz 3 Ş U H O T A A R cük. 4/ Hayvanla 4 A R İ T M İ ra vurulan dam 5 M R İ O U Ş İ F T İ Z İ ga... Kimi hurma 6 E V 7 L E G O R N N Ü ağaçlarının özün 8 İ Ş M A R T A den çıkarılan ve 9 H O R A S A N E pirinç gibi kullanılan nişastalı bir madde. 5/ Franz Kafka’nın bir romanı... Bir masal kuşu. 6/ Osmanlı Devleti’nde sorumluluk gerektiren bazı işlerin görülmesi için özel yetkilerle donatılmış kişilere verilen unvan... Hicap. 7/ Büyük delikli kalbur... Temel, esas. 8/ Bayındır, mamur... İncir ağaçlarında döllenmeyi sağlayan bir tür sinek. 9/ Koyun etinin soğanla pişirilmesiyle yapılan bir tür kebap. [email protected] Y YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya’ya özgü, tahinle yapılan bir yiyecek... Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret. 2/ Spor salonları ve stadyumlar için kullanılan bir sözcük... Altından sopa gösterilir. 3/ Bir içki... Yamaçlarda görülen basamak biçiminde yeryüzü şekli. 4/ Sahip... Bademden yapılan bir şerbet. 5/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Köpek. 6/ Büyüklük taslayan, şişinen, kendini bir şey sanan... Kalın bükülmüş sicim. 7/ Nefret ve lanete uğramış olan... Karışık renkli. 8/ Doğu Anadolu’da bir ırmak... Hititlerin Anadolu’da yerleştikleri ilk kent olan ve günümüzde “Kültepe” diye adlandırılan yer. 9/ Telefon sözü... İri taneli bezelye.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle