28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EKİM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Çerkezler, Abazalar ve Kuzey Kafkasya dostları Sakarya’nın Akbalık köyünde buluştu ‘Yaşasın bağımsız Abhazya’ Duygu yüklü “Kuzey Kafkasya” geleneklerini yaşatan “Abaza” ve “Çerkez” yurttaşlarımız, 30 Eylül’de Sakarya’nın Akyazı ilçesindeki Akbalık köyünde buluşarak “Abhazya’nın bağımsızlığının 19. yılı”nı kutladılar... “Ayaayra Amş” denilen “Zafer ve Özgürlük Günü” için Kafkas Dernekleri Federasyonu Abhazya Çalışma Grubu ile Sakarya, Kocaeli, Düzce ve Hendek Kafkas Kültür Dernekleri seferber olmuşlar, Akyazı ve Sakarya Büyükşehir Belediyesi de desteklerini Zafer şenliklerinin afişi. esirgememişlerdi... İstanbul’a 185 km’deki (Ankara’ya 270 nıfından da “Dörtnala” şampiyon km) Akbalık’a varınca, tanıdığım en çalış oldular. “Yerel köylü atları”nın kan Abazalardan mimar Osman Gübirincisi ise “Selçukhan”dı... İlk dü’nün ısrarıyla önce “yemek ikramı”na üçe girenlere kupaların törenle vekatıldık. Şık ve zarif “çağdaş” hanımlar, rildiği yarışı “Türkiye Jokey Kumasamızı inanılmaz lezzetteki geleneksel lübü” de destekliyordu. yemeklerle donattılar. esli referandum En az üç bin katılımcıya da çimenlerdeki masalarda aynı içtenlikle sunulan yemeklerGösteriler başlarken yapılan “sesden ünlü “Çerkez Tavuğu”nun ne li referandum” ise binlerce kişidenli zor hazırlandığını bilenlerilik katılımın “manevi miz dediler ki; “Bu ikram aynı neden”ini özetliyordu. zamanda özverili bir emekGürcistan’dan 1993’te tarlığın ürünü. Bayram ayrılan “Bağımsız böyle kutlanır; poşetlerde Abhazya’”yı hâlâ tahazır sandviç ve kola danımayan ülkeler arağıtılarak şenlik mi olur?” sında Türkiye’nin de olAbhazyaNitekim ekmek yerine, mısır ması Abaza ve Çerkez özgürlük ve unundan yapılan “abısta” bile bağımsızlığın 19. yurttaşlarımız için en derin sade değil “abaza peyniri”yle yıl logosu. gönül yarası... Hümeyra sofraya geldi. “Akud” adlı fasulYılmaz’la sunuculuğu payye ezmesi; “abaza otları” karışımı; “cevizli laşan Sezai Babakuş’un izleyicilekaralahana”; yine ceviz, biber, kişniş, sare seslenerek “Ülkemizin de Abhazya’yı tarımsak ve kokulu otlarla yapılmış “pırpılcınımasını istiyor musunuz?” sorusuna binka”yla tatlandırılan yiyecekler... lerce kişinin en içten haykırışla “evet” demeZiyafeti, ağızda eriyen cevizli baklava ya lerini işitmek yetmez, yaşamak gerekirdi. da ince kadayıf üzerinde muhallebiyle taNitekim yine Babakuş’un “Bu sesi artık mamlarken, şenliğin gözdesi “Kafkas At duy Ankara!” demesi de Abhazya’dan Yarışları”nın da son turları atıldı. 2 km’lik gelen konukların da katılımıyla dakikalarparkurda İngiliz atlarından “Prodotör” ile ca alkışlandı. Arap atları A sınıfından “Büyülü Göl”, B sı“Çerkez kimliği”yle konuşan eski ba ya’nın Türkiye’yle “kan kardeşliği”ni siyaset görmese bile yüreklerinde yaşattıklarını söyledi. Sakarya Derneği Başkanı Muharrem Saran, şenliğe ev sahipliğinin onurunu taşıdıklarını belirtirken, Vali Mustafa Büyük, Sakarya’daki farklı kültürlerin ortak yaşam zenginliğini anımsatarak dedi ki; “Abaza ve Çerkez vatandaşlarımızın bayramı hepimizin bayramıdır.” Altın Portakal Şurup Gibi... Türkiye gerilimler ülkesi, kavgalar ülkesi, kayıplar ülkesi... Ya bendensin ya düşman ülkesi... Bu sabah hangi krizle uyanacağız... Başbakan kime kızacak, kimi azarlayacak, kimi azledecek... Güne kaç ölüyle başlayacağız... Bir yanda savaş vaatleri öte yanda karşı çıkana ya da emekçiye biber gazı... Saldırı kışkırtma yok etme zincirinden kim ne kadar pay alacak... Ortalığa yayılan “Yaşasın muhafazakârlaşıyoruz!” sevinci... İşte bu ortam ve koşullar içinde kendini Antalya’da bulmak, Altın Portakal Film Festivali’ni izliyor olmak, inanın cennete düşmesi gibi bir şey! (Gibisi fazla!) Geçici de olsa bütün bu yukarıda saydıklarımdan bir süreliğine uzaklaşıyor ve en büyük sorununuz, hangi seansta hangi filme yetişsem; ulusal yarışma filmi mi yoksa belgesel mi izlesem oluyor... Bu süreye Antalyalıların katılımını görmek, onların coşkusunu paylaşmak muhteşem bir duygu. Sinema aracılığıyla insanların birbirlerine dokunmalarına, kucaklaşmalarına tanıklık etmek de öyle... Eğer Altın Portakal Film Festivali’ni Antalya’dan değil de televizyon, gazete ve internetten izliyorsanız, burada kan gövdeyi götürüyor sanabilirsiniz! Ama doğru değil... Başımızdakilerin kışkırtmacı ve kavgacı üslubu, ister istemez medyayı da etkiliyor! Korkmayın, öyle bir durum yok! Daha festival başlamadan önce ilk kopan gürültü, Hülya Avşar’ın jüri başkanlığına ilişkin koptu ve bir türlü durulmadı. Affedersiniz ben mi yanlış biliyorum: Hülya Avşar sinema dünyamızın bir parçası değil mi? Seçimi beğenmeyen, onunla çalışmak istemeyen jüriden ayrılır. O kadar. Bitti. Jüri 12 kişiden oluşuyor. İçlerinde akademisyen, sosyolog, senarist, şair, yazar, gazeteci, görüntü yönetmeni, müzisyen, eleştirmen, sinema ve tiyatro oyuncuları var... Farklı kesimlerden, farklı birikimlerden gelen insanlar... Elbet görüş ve düşünce farkları olacak (İyi ki de var!). Ama her filmden sonraki kapalı jüri toplantısından dışarı sızan her cümleden bir savaş, bir çıngar, bir kavga bekleyenler boşuna umutlanmasınlar! Tamam, ilk gün Hülya Avşar’ın yüksek sesle bir film aleyhine hezeyanı, jüri başkanlığına yakışmadı ama derhal kendini toparladı ve bir daha öyle bir gaf yapmadı... Bu arada medyamız da izleyiciler de unutmasın ki, Hülya Avşar jüri başkanı ve 12 jüri üyesi arasında “en ünlüsü” olabilir, ama tek seçici o değil! Açıkçası içimden “Beyler, hanımlar, jüri üyelerine saygı” diye bağırmak geliyor! Ben ne desem boş! Medyamız kavga seviyor. Medyamızın çıkarmaya çalıştığı bir başka savaş daha vardı: Adana Altın Koza Festivali’yle Antalya Altın Portakal Festivali arasında olası bir savaş... O da tutmadı! İkisi birbirinden farklı özelliklere ve yönetmeliklere sahip. Bırakın ikisi de yaşasın, ikisi de gelişsin, zenginleşsin! Niye ya biri ya öteki(!) yarışmaya katılmamış olanlar... Altın Portakal’da çok değer verdiğim bir özellik de şu: Kentin farklı yerlerinde, köy ve ilçelerde açıkhava gösterimleri, sanatçılarla izleyiciyi bir araya getiren toplantılarla, panellerle; okullarda, üniversitelerde konferanslar, atölye çalışmaları, sergilerle de Altın Portakal kente damgasını vuruyor. Geçen akşam İlyas Salman “Yaşam Boyu Onur Ödülü” alırken sahnede Ahmed Arif’ten şiir okuyor ve şöyle diyordu: “En zalim en gaddar, en korkunç haydut; zalim bir hükümdar kadar kötü olamaz”... Nedense içime işledi bu söz. Unutmayacağım. Ödülünü de “Aşkın katledilmesine seyirci kalmayanlara” adadı... Bu da güzeldi! Şimdi bir filme yetişmem gerek, devamı yarına... S Kuzey Kafkasya’nın “kafe” denen sanatsal halk oyunları ve çılgın “Çeçen Dansları”yla birlikte Kafkas şarkılarının söylendiği şölende en anlamlı gösterilerden biri ise “Ayhabı”ların koro oluşturarak “azar” denen en eski Abaza nağmelerini “enstrümansız” seslendirmeleriydi... Çoğu 75 yaşı aşkın emekli emniyet amirinden avukatlara, çiftçilerden emekli belediyecilere dek her meslekten saygın kişilerden oluşan “görmüş geçirmiş” Ayhabılar, ellerindeki çubukları tahtaya vurarak söyledikleri “ritmik” parçaların eşliğinde özgün oyunlarını da sergilediler. Sırası gelen Ayhabı sahnenin kenarında bekleyen genç kızların yanına giderek birini kibarca dansa davet etti; birlikte geleneksel “Apsuva”yı oynadılar. Tüm Ayhabıların ayrı ayrı kızlarla Kuzey Kafkas halk oyunları gösterisinden... dans ettikleri gösteride, 85’lik dedenin torunu yaşındaki “dans arkadaşı”na nezaketi, Abaza ve Çerkez kültürünün eşsiz inceliğini sergiliyordu... “Kocaeli Kafkas Kültür Derneği Folklor Ekibi Amra” ile “Sakarya Kafkas Kültür Derneği Folklor Ekibi Nartlar”ın nefes kesen gösterilerinin ardından ses sanatçısı Gülcan Altan özgün Kafkas şarkılarıyla herkesi duygulandırdı; “Folkethnica” ve solisti Seda Özdemir de aynı duyguları doruğa çıkarttı... Bağımsızlık coşkusunu simgeleyen ateş balonları Kafkas at yarışlarından... gökyüzüne bırakılırken, Abhazkan Abdüllatif Şener dedi ki; “Kuzey ya’da çekilen “Bizi Zafere Ulaştıran ŞarkıKafkasya’daki tek bağımsız ülke Ablarımız” belgeseli nemli gözlerle izlendi. hazya’nın tarihi onuruna burada ev saAkşam Abhazya dostlarıyla vedalaşırken, hipliği yapılıyor...” Sakarya Üniversitesi’nde “Kuzey Kafkasya İstanbul’un Kartal Belediye Başkanı AltıDilleri ve Edebiyatı” bölümü açıldığını da nok Öz’ün de katıldığı şenliği destekleyensevinerek öğrendik. “Pişine” denen Çerkez lerden Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel mızıkası eşliğinde aynı coğrafyanın müziğini Başkanı Şemsi Bayraktar ise düzenleyenleri de yaşatacak bir “Kuzey Kafkasya Konserkutladı; Ayaayra Amş Organizasyonu Komivatuvarı” kurulmasını da ortak dileklerimiz te Başkanı Av. Recep Yılmaz ise Abhazarasına ekledik. ‘Ayhabı’ların korosu Lütfen! Jüriye saygı! YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ’NDE FOTOĞRAFLARLA ‘HATTUŞA’DA 106 YIL’ SERGİSİ Medyamız kavga seviyor Tüm kazı ekibi, kazı evinin damının üzerinde. Hattuşa, Boğazköy ya da Boğazkale... MÖ 2 bin yıllarında Orta Anadolu’da büyük bir imparatorluk kuran Hititlerin adı ilk defa, 1834’te Anadolu’ya gelen Fransız Charles Texier’in 1839 yılında yayımladığı araştırma ve gravürlerden öğrenilmişti. Daha sonra birçok gezgin ve bilim insanı bu bölgeye gelerek araştırmalar yapmış, bu araştırmalar çeşitli kaynaklarda yayımlanmıştı. Araştırmalar sonucunda elde edilen buluntular, o dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da yeni kurulan “Müzei Hümayun”a getiriliyordu. 1906’da Osman Hamdi Bey, Theodora Makridi Bey ve Hugo Winckler tarafından gerçekleştirilen kazılarda bulunan Akadca çivi yazılı belgeler sayesinde Hattuşa’nın Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olduğu anlaşılmıştı. O dönemde Hattuşa yani Boğazköy veya şimdiki adıyla Boğazkale’de yapılan kazılarda ele geçirilen tabletler sayesinde bölgede daha sonra yapılacak olan uzun soluklu kazıların temelleri atılmıştı. Bir kazının fotoromanı Kültür Servisi Yapı Kredi Kültür Merkezi, yarın açılacak “Hattuşa’da 106 Yıl” başlıklı sergiyle Hitit kazılarının öyküsüne ev sahipliği yapacak. Hitit kazılarının 100 yılı aşkın öyküsünü fotoğraflar, yaşanmış olaylar ve anılar eşliğinde sunacak sergide, Hititlerin başkenti Hattuşa’da yapılan arkeolojik kazılarda çekilmiş ve şu ana kadar yayımlanmamış fotoğraflar da yer alacak. Hazırlıklarının yaklaşık bir yıl önce Alman Arkeoloji Enstitüsü arkeologları ve kazı başkanlarının tüm dünyadaki arşiv taramasıyla başladığı sergi, 1906’dan 2012 yılına kadar Hattuşa’da yapılan arkeolojik 1912: Kazıda çalışan köylüler. kazıların dönemlerine göre tarihsel, etnografik ve sosyolojik bir fotoromanını ortaya koyuyor. 1500 fotoğraf ve filmin içinden seçilen 300 kadar orijinal fotoğraftan oluşan sergide ayrıca, kazı alanının gelişimi ve buluntuların çıkış evreleri de sunuluyor. Bilimsel ve görsel danışmanlığı, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden eski Boğazköy Kazı Başkanı Jurgen Seeher ile Ayşe Baykal Seeher ve Hattuşa’nın şimdiki Kazı Başkanı Andreas Schachner tarafından yapılan “Hattuşa’da 106 Yıl” sergisi, 30 Kasım’a kadar sürecek. C OKURLARI AHİL HERŞEY D KURBAN BAYRAMI'NDA ***** KEMER TEKİROVA'DA CLUB HOTEL PHASELIS ROSE BULUŞUYOR… 22/10/2012 HAREKET 5 GECE KONAKLAMA GECELİK KİŞİ BAŞI FİYAT : 100 TL 24/10/2012 HAREKET 3 GECE KONAKLAMA GECELİK KİŞİ BAŞI FİYAT : 110 TL Sabahattin Ali belgeseli ? Kültür Servisi Yönetmenliğini Metin Avdaç’ın yaptığı “Sabah Yıldızı: Sabahattin Ali” adlı belgesel film 1516 Ekim saat 20.00’de Kartal Sanat Tiyatrosu’nda gösterilecek. Belgesel, yazar Sabahattin Ali’nin hayat hikâyesini ve Türkiye’nin çalkantılı dönemlerini anlatıyor. ANKARA VE İSTANBUL' DAN ULAŞIM İMKANI ANTALYA'DAN DÖNÜŞ 28/10/2012 PARANTEZ TURİZM 0312 425 11 88 ANKARA CUMOK İSTANBUL CUMOK 0507 364 69 67 0535 793 44 14 www.ankaracumok.org C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle