25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EKİM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Mutlaka duymuşsunuzdur. Son dölerin kazancına oranlandınemde çok dillendirilmeye başlandı. ğında adaletsiz vergileme Zenginden daha fazla vergi alınacakyapıldığını herkes görüyor. mış… En son, geçen hafta Maliye “Zengin”den daha fazla bakanımız yaptığı basın toplantısında vergi alabilmek dolaysız verbu konuyu tekrar dile getirdi. İfadeler giler yoluyla yapılabilir. Başaynen şöyle: ka bir deyişle, gelir ve ku“Kurumlar Vergisi ve KDV’yi indirdik rumlar vergisi yoluyla bu ama hâlâ çalışanların yüzde 45’i asgaamaca ulaşılabilir. Bu verri ücretten gösteriliyor. Bu mümkün degileri de özellikle kümes dığil. Bu sistem son bulacak. Zenginlerşındaki zenginlere uyguladen vergi almak konusunda zaten bamak gerekiyor. Her ne kazı inisiyatifleri baştan koyduk. Hazırladar geçmişte daha yüksek nan Gelir Vergisi Kanunu Taslağı da reoranlar gördüysek de küform niteliğinde. Taslağı ilk fırsatta mesteki zenginler, bugün Bakanlar Kurulu’nda Sayın Başbakayüzde 35’e varan oranlarda yan eden mükellefler, yüksek vergi öde gelir vergisi ödemekte. Şirket ortağı zennımıza sunacağız.” “Kulağa hoş geliyor” ancak, bu “kulağı yen mükellefler incelemeye alındı ve ce ginler ise şirketin ödediği kurumlar vergiters taraftan göstermek” yani “kolay yolu zalandırıldı. si ve kâr dağıtımında ödenen vergilerle birYapılması gerekenin, kümesin nüfusu likte yine yüzde 35 oranında vergi ödüyor. varken bir işi daha zor ve uzun yollar kulnu arttırmak olduğunda ise herkes hem Çok basit bir hesaplama ile kazançların üçlanarak yapmak” mı acaba! Zenginden elbette fazla vergi alınsın. Ni fikirdir sanırım. Ama mevcut vergi siste te biri devlete vergi olarak gidiyor. tekim vergilemenin temel prensiplerini be mimiz ile bunun yapılması mümkün deOysa asgari ücretten bile vergi alınan bir lirleyen anayasamız da “mali güce göre ver ğil. Biliyorsunuz, vergi gelirlerimizin yak ülkede öncelikle vergi ödemeyen zengingi ödeme prensibi”ni belirlemiş. Yani zen laşık yüzde 70’ini dolaylı, yani KDV, ÖTV ler tespit edilebilir ve onlardan vergi alınaginden daha fazla vergi alınmasını istemiş. gibi vergiler oluşturuyor. Bu tür yakla bilirse amaca ulaşılmış olur. Peki kim bu zenginler, zaten yüksek ver şımlarla, zengin fakir ayrımı yapılmaksızın Bu kapsamda; “mali milat” ve “nereden gi ödeyenler mi? Yoksa varlık içinde yaşayıp herkesten vergi alınır. buldun” gibi düzenlemelerin vergi kanunElbette fazla harcama yapan fazla vergi larımızda yer bulması gerekebilir. Bu tür yada vergi ödemeyenler mi? Vergiyle uğraşanlar, “kümesteki tavuklar” ödemeli. Ancak ödenen dolaylı vergi, kişi sal dayanaklar olmadan mükelleflerin bedeyimini iyi bilirler. yana ve vergi ödemeye Daha fazla vergi alazorlanmaları da kabul edicağımız zenginler, külemez. Öte yandan, geçmesteki zenginler mi? mişte denenip vazgeçilen Yoksa kümese bir tür“mali milat” ve “nereden Semtimizde 85 yaşında, hiçbir geliri ve lü sokamadığımız buldun” düzenlemelerinin malı mülkü olmayan yaşlı bir teyze var. Bağzenginler mi? 2001 yılında yaşanan ekoKur emeklisi oğlu vefat etti, oğlunun eşi ise Bunca yıllık tecrünomik krizi körüklediğini sağ ve öğretmenlikten emekli. Oğlunun bemizde Maliye’nin savunanlar olsa da yine de emekli maaşı üzerinden hak sahipliği var mı? Sorularınız için uygulamasını az çok durumu iyi analiz etmek Muharrem Demirci malicozum ? ism biliyoruz. Bugüne kagerekiyor. mmo.org.tr adreBu çerçevede, kayıt dıdar hep yüksek matsine mail atabiBahse konu kişinin bir geliri yoksa, oğşılıkla mücadele iradesinin rah beyan etmek, lirsiniz. Tüm solundan dolayı BağKur aylığının bir kısmı rular eposta çok net bir şekilde ortaya yüksek vergi ödemek bağlana bilir. Bunun için SGK’ye başvurulile tek tek koyulması gerekir. Önemsanki suçmuş gibi alcevaplamalı. Ayrıca eşi vefat etmiş dul kadınlara ayli olan sadece kümesteki gılandı. Vergi incelenacaktır. lık 250 lira aylık bağlanmakta. Kaymakamzenginlerden daha fazla meleri planlanırken lıklardan ayrıntılar öğrenilebilir. vergi almak değil, kübu amaçla revizyonmesteki zengin sayısını lar yapılırken hep artırmaktır. yüksek matrah be ‘Asgari ücret’te çıplak gerçekler! Asgari ücretten vergi alınmayacağı tartışmaları, henüz ortada kesinleşmiş ve yürürlüğe girmiş bir düzenleme yokken bile oldukça gündemde. Özellikle vergi alınmadığı takdirde “bu paranın kimin cebine gireceği” üzerinde duruluyor. Halen asgari ücrette “gelir vergisi, sosyal güvenlik primi, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi” adıyla dört farklı kesinti yapılıyor. Kesintilerin net ücrete göre yüksek oranlarda olduğu görülebiliyor. Ancak gazetelerde aylık 200 lira olarak açıklanan asgari ücretin vergisi hem tutar, hem de işverene verilmesinin dillendirilmesi açısından gerçekleri yansıtmıyor. Bugün asgari ücretin brüt tutarı, küsuratları atarak ifade edersek 940 lira. Bu tutardan 131 lira sigorta primi işçi payı, 9 lira işsizlik sigortası primi işçi payı, 6 lira damga vergisi ve 119 lira gelir vergisi kesiliyor. İşçiye kalan net 673 lira. Bu tutara işçinin medeni durumuna ve çocuk sayısına göre 66113 lira arasında değişen asgari geçim indirimi de eklendiğinde işçinin eline net olarak 739 ve 786 lira arasında bir para geçiyor. Rakamlardan da görüleceği üzere işçiden kesilen vergi tutarı 653 lira arasında değişiyor. Asgari ücretten gelir vergisi alınmadığı takdirde işçinin net ücreti de bu oranda artacak demektir. Görüleceği gibi ortada 200 lira gibi bir rakam yoktur. Olan rakamsa hiçbir tartışma yapılmadan mutlaka işçinin cebine girmelidir. Bırakın asgari ücretten gelir vergisi alınmamasını, adil ve tabana yayılmış, kayıt dışının ortadan kaldırıldığı bir gelir vergisi sisteminin kurulması bugün bir zorunluluktur. Tüm gelir unsurlarını kapsayan genel geçerli bir geçim indirimi uygulaması ülkemizde halen yoktur. Asgari geçim indirimi tutarı, ülkemizdeki açlık ve yoksulluk sınırları ve diğer ülke uygulamaları ile karşılaştırılınca bir anlam ifade etmiyor. Sadece asgari ücretin vergi dışı bırakılması yeterli olmayıp vergi dilimlerinin daha adil ve aralarındaki makasın ise daha geniş tutulması önem taşıyor. Artı, ücret üzerindeki damga vergisinin kaldırılması da bu çerçevede ele alınmalı. ‘Zengine Ek Vergi’ / ‘Yeni Stratejiler’ İkinci Açılım!.. İlk açılımı zamanın İçişleri Bakanı yapmıştı... Ama eline yüzüne bulaştırdı!.. Halbuki her şey ne güzel başlamıştı. “Peki, bu açılımın içeriği nedir” diye soranlar bir güzel, “iki cihanda lekeli!” ilan edilivermiş, Başbakan, “sanatçıları”, “gazetecileri” toplamış, açılımın faziletlerini o müthiş gücüyle anlatmıştı... Toplantıdan çıkan Kibariye’ye, gazeteciler sordu: “Nasıl geçti?” Yanıt “Kalbim sevinçten oynuyor, vallahi çok kral adam...” “Kim, açılım mı?” “Hayır Başbakanımız!” “Sanatçılarla açılım kahvaltısı”nın değerli konuklarından Nihat Doğan da açılımı soran televizyon sunucusuna, “Sanatçıların yüzünde mutluluk vardı... Çok demokratik bir açılım” dedi... Bununla da yetinmedi, Türkçe ve Kürtçe bir şarkı yaptı, adı “Açılım.” Bir bölümü ve son mısraları şöyle: Açılım, açılım istiyoruz açılım, kapatalım kara günleri ak günlere açılım/ Ak ak ak ak ak ak ak günlere açılım... Hadi hep beraber halaya halaya hadi everybody/ halaya halaya halaya... Her şey böyle güzel güzel giderken, İmralı’dakinin emriyle bir manga PKK’li terörist kardeş(!) Habur sınır kapısından teslim olmaya geldi; üniformaları, dağ ayakkabıları ve zafer işaretleriyle!.. Zılgıtlar, “Biji Apo” posterleri, sevinç gösterileri ve de Türkiye Cumhuriyeti hâkim ve savcıları tarafından karşılandılar... Bir güzel propaganda yapıp evlerine uğurlandılar. Ortalık birbirine girdi tabii. Ardından terör zirveye vurdu... Yüzlerce şehit, can veren bir yığın sivil yurttaş... İçeriği bir türlü bilinemeyen “Demokratik Açılım” 180 derece dönüşle şahin milliyetçiliğe evriliverdi... Pekii, o İçişleri Bakanı ne oldu?.. Başbakan Yardımcısı!.. ??? İkinci “açılım” da bir İçişleri mensubuna nasip oldu... Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven, mikrofonların önünde “Ölen teröriste ağlamayan insan değildir” dedi... Kimileri alkışladı; mesela Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Çok değerli buluyorum” diyerek o bölgede çalışan diğer müdürlere örnek gösterdi... AKP’li birçok isim müdürü yere göğe koyamadı. Birtakım köşe yazarı ve televizyon yorumcusu “ezber bozduğu” için minnettarlığını ifade etti... Kimileri de ateş püskürdü; başta da Tayyip Bey!.. Grup toplantısında veryansın etti. Biz evlatlarımızı katleden ve bu mücadele sırasında ölen terörist için ağlamayız, ağlamayacağız... Kalkıp da birilerini memnun etmek için böyle ifadeler kullanmayız. Tüm destekleyiciler susuverdiler, iyi mi!.. Tam da bunu üzerine “ölümüne ağlasak mı, ağlamasak mı” tartışmaları yapılan terörist kardeşler(!) Diyarbakır ve Şırnak’ta okulları basıp öğretmenleri diri diri yakmaya kalkışmasınlar mı?!.. Güven koşa koşa okula gitti, o dehşet verici manzarayı görünce bu kez şöyle dedi: Şu çocukları terörist haline getirenlerden nefret ediyoruz, ağladığım konu da bu zaten!.. Kafalar iyice karıştı mı size!.. Ha, bu arada tam 11 yıl önce “Ergenekon Terör Örgütü” şemasını hazırlayanın bu muhterem olduğunu Sözcü gazetesinde Saygı Öztürk ortaya çıkardı... Güven, bu şemayı, şu sıralar buharlaşmış olan Tuncay Güney’in ifadelerine dayanarak 2001 ve 2006 yılında İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a sunmuş, ancak ciddiye alınmamıştı. Ancak Uzun, görevden alındıktan sonra düğmeye basılmış ve meşhur Ergenekon süreci başlatılmıştı. Son bir not daha; bu muhterem, kamuoyunda “Cemaatçi” olarak bilinen İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in yardımcılığını yapmış, o görevden alınınca da yerine vekâlet etmişti. Bu dönem, “telefon dinlemelerinin en yaygın olduğu dönem” olarak tarihe geçti!.. Demek ki muhteremin yolu açık; artık genel müdür mü olur, vali mi olur, yoksa mensup olduğu grup içinde mi sivrilir, yaşayıp göreceğiz!.. Önemli Not: Tayyip Bey “18 yaşa seçilme hakkı” dedi, şimdi Meclis’e geliyor. Ben de şu “mahdum” ve “kerime” kardeşlere ne zaman sıra gelecek diye merak edip duruyordum!.. HİÇ GELİRİ OLMAYAN YAŞLININ DURUMU Suriye Konusunda Görünen ve Görünmeyenler PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr En uzun çizgideki sınır komşumuz Suriye’deki iç kargaşa, Ortadoğu’da maddi manevi çıkarlarıyla egemen olmak güdüsünde olan ABD ve AB’den özellikle de Fransa, İngiltere ile öz çocukları niteliğindeki İsrail’in dikkatle izlenen olayıdır. Buna karşın Ortadoğu siyasasında adı geçen Batı ülkelerine karşı güçlü olmaları gereğiyle Doğu ve Uzakdoğu’nun güçlü ülkeleri Çin’le Rusya ve petrol zengini İran, Suriye’nin yakın dostları ve destekçileridir. ??? Bize gelince; bir yılı aşkın süre öncesine dek Beşşar Esad yönetimiyle aile akrabalığı düzeyinde sarmaş dolaş dostluklarını fotoğraflarla kanıtlamaktan mutluluk duyan Sayın Başbakan’ın birdenbire ABD’nin taşeronluğu eşliğinde savaş naralarıyla Esad düşmanı kesilmesi, Suriye’nin sınır boylarında yaşamlarını sürdüren vatandaşlarımızı cehennem hayatı yaşar hale getirmiştir. Onların ekonomik ve toplumsal düzenlerini altüst etmiştir. Suriye askerleri dışarıdan desteklenip beslenen teröristleriyle savaşırken Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde bir eve düşen top mermisi, üç çocuğuyla bir anne ve orada bulunan diğer kadınımızın, yani beş vatandaşımızın yazık ki yaşamlarını yitirmelerine neden olmuştur... Halkımız işyerlerini kapatırken bir de sokağa çıkamaz hale gelmiş. En kötüsü de bölgedeki öğrencilerin canlarını yitirme korkusuyla okullarına gidemez hale gelmiş olmalarıdır. AKP iktidarı bu toplumsal sorunları gidermek yerine kendi partisinin çoğunluğuna dayanarak ve de her zamanki gibi nerede duracağını düşünemeyen MHP’nin de desteğiyle Meclis’ten tüm dünyayı kapsayan nitelikte savaşa izin tezkeresini çıkarmıştır. Bu konuda Atatürk’ün kurucusu olduğu CHP, onun “Yurtta sulh cihanda sulh” öğüdü ekseninde hareketle tezkereyi onaylamamıştır. RTE her toplantı ve açılışta Ata’nın bu özdeyişini de yadsıyarak “Biz men dakka dukkacıyız. Karşılığını hemen veririz” diye savaş naralarıyla karşı ateşe geçmiştir. Savunmada vatanı koruma ilkesiyle bu karşı koyuş gerekli olsa da komşunun sınır ötesi ateşinin kimler tarafından fitillendiği hâlâ da saptanamamış. Suriye yönetimi bunun istenmeyen bir kaza olduğunu söylemiş. Burada devlete düşen iş, komşuyla düşmanlık ilan etmek olmamalıdır. Oranın muhalifleri olduklarını, işkence gördüklerini söylemelerine karşın gerçekte terörizme soyunan çeteleri AKP iktidarının başüstünde tuttuğu silahlı sözde sığınmacılar, ağaran günle sınırı rahatça geçip Esad’ın askerleriyle çarpışmaya gidiyor, sonra da akşam Hatay’a dönüyorlarmış. Bu teröristleri barınaklı çadırlarda ağırlayıp yedirip içirirken, bir de maaşa bağlarken, aslında devletin önce mağdur durumdaki kendi vatandaşlarının dertlerine çareler bulup onların can güvenliğiyle ekonomik sorunlarını gidermesi gerekmez mi? Zaten yıllarca PKK’yi destekleyip binlerce askerimizle sivil halkımızın öldürülmesini destekleyen, halen de Suriyeli teröristlere silahlı eğitim verdirdiğini ilan eden Barzani varken bizim işgüzarlığımıza hacet var mı? Barzani bu açıklamasıyla Irak’taki yönetime karşı derebeyi edasıyla amacı olan Kuzey Irak’la Suriye sınırlarında Türkiye’ye karşı güçlü bir majino hattı kurma isteminde olmuyor mu? Oysa Irak Devlet Başkanı Maliki’yi haddinden fazla huylandıran Barzani’yi ülkemizin iktidarı neredeyse başına taç etmiştir(!). ??? Sayın Başbakan, Esad yönetimini faşistlik ve canilikle suçlayarak “Suriyeli kardeşlerimizin özgür ve demokratik bir devlete gereksinimi vardır” derken kendi yönetiminin TSK’nin yurtsever 330 komutanını, basın özgürlüğünü hiçe sayarak yüzlerce gazeteciyi, bilim adamlarımızı, nitelikleri saymakla bitmeyecek değerli insanlarımızı, hatta halkın özgür iradesiyle seçip Meclis’e gönderdiği milletvekillerini sırf yönetimini eleştirdikleri için hayali Ergenekon davalarıyla yıllardır Silivri zindanında tutsak ederek iktidarını sürdürmesine demokratik ve özgürlükçü devlet diyebiliyor. Yetmiyor, yarının öğrenci gençliğini eğitimde bilimsellik ve parasız eğitim isteme yürüyüşlerinde, özel yetkili emniyet güçlerince yerlerde sürükleyerek nezarete atılmalarını, aylarca sonuçlanamayan soruşturmalarla zindanda tutularak eğitimlerinin engellenip terörist ilan edilmelerini hangi özgürlük ve demokrasiyle tanımlayabilirsiniz? İnsanın karşısındakini eleştirirken önce silkinip kendine gelmesinin önkoşul olduğunu bilmesi gerekmez mi? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şişmanken zayıflamak. 2/ Kırkpınar güreşlerini düzenlemeyi üstlenen kişiye verilen ad... Çatı, dam. 3/ Bulgaristan’ın para birimi... Lantan elementinin simgesi. 4/ El ya da yüz hareketleriyle gösterme. 5/ Sahip... Ocak, soba gibi ısınma aracı. 6/ “Sürme” de denilen ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı... Bir işaret sıfatı. 7/ Elli şiniklik tahıl ölçeği... Argoda bir içimlik afyona verilen ad. 8/ Bir elektroliz aygıtındaki artı kutup... Necati Cumalı’nın, sinemaya da aktarılmış bir oyunu. 9/ Türk müziğinde bir makam. 1 2 3 4 SOLDAN SAĞA: 1/ Bir tür büyük 1 bıçak. 2/ Birleşik bir şeyi oluşturan 2 yalınç şeylerden 3 her biri... Buhar banyosu. 3/ Bir 4 resmi sulandırıl 5 mış renklerle bo 6 yama ya da gölgeleme biçimi... 7 Bir çeşit açılır 8 kapanır perde. 4/ 9 Dağ geçidi... 1 2 3 Tantal elementinin simgesi. 5/ Bir görevin yü 1 D E V rütülebilmesi için mer 2 E C E kez olarak seçilen yer... 3 M E T Yüzyıl. 6/ Doğu... Ana 4 İ L İ dolu halklarının en es5R R ki ana tanrıçası. 7/ İla6 K İ E ve... Hayvanlara vurulan damga... Kurnaz ve 7 I R cin fikirli kimse. 8/ Ya 8 R İ M lancı, hileci. 9/ Bir no 9 I S ta... “Lopa” da denilen bir balık. 4 5 6 E T Ü V İ T B Ü C E E T İ V L Ş A K E L N E K 7 8 Y Ü M K E A R N A A L O E D T A 9 A N İ A Z A R C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle