27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 24 23 24 24 27 28 25 20 23 23 24 24 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B Y Y Y Y Y B B B B B B 23 21 20 25 27 27 25 27 24 20 19 21 20 Oslo B Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamPB Brüksel Y Paris Y Bonn PB Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid PB Viyana Y HABERLER 7 8 9 15 14 13 16 14 17 11 16 26 13 Belgrad B 19 Sofya PB 21 Roma Y 23 Atina Y 23 Zürih Y 17 Moskova Y 10 Aşkabat PB 32 Taşkent A 30 Baku B 22 Bişkek A 27 Tiflis Y 26 Kahire PB 31 Şam B 29 Ülkemiz geneli parçalı ve çok bulutlu; K. Maraş dışında Akdeniz, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ile Aydın, Denizli, Muğla, Sivas, Bingöl, Muş, Bitlis, Diyarbakır ve Batman çevreleri sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığının çarşamba günü kuzey ve iç kesimlerde 3 ila 5 derece artacağı tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Genelkurmay, Suriye sınırına tank, top, obüs, asker yığıyor. Çankaya’daki durduk yerde “Bu böyle devam edemez” diye açıklama yapıyor ve… …aynı hükümet Meclis’ten Şam’ı uyaran caydırıcı izin aldık. Savaş mavaş yok içerikli demeçler veriyor. Tezatlar ülkesi Türkiye. Yalanla doğruyu ayırt etmenin neredeyse olanaksız olduğu bir ülke! Nasıl bir ülke mi burası? Başbakan’a hayran ünlü bir yazarın, ünsüz gazeteci eşinin TV’lerden laik devleti din kuralları emrine veren RTE’nin çağ atlattırdığını ilan ettiği, bir başka ünlü yazarın dün başka ülkelerde sivil otoritenin savaş söz konusu olduğunda emri kumandayı askerlere bırakmasına karşın, bizde tam tersi, komşu ülkeye mukabele emrini Başbakan’ın verdiğini yazdığı bir ülke! ??? Neler mi izleniyor toplumda? Vur ensesine tokadı, al ağzından lokmayı atasözüne sadık milyonlarca insanımız bir araya gelip çığ gibi parlamentoya, Başbakanlık’a yürüyerek savaşa direncini ortaya koyamıyor. RTE’nin savaş çığırtkanlığına karşı çıkamayan medya; polisin biber gazıyla dağıttığı küçük çaptaki savaş karşıtı eylemleri ülkenin duygularına tercüman olaylarmış gibi yansıtmakla yetiniyor. Oysa RTE savaşa hazırlanıyor. Hükümetin izin tezkeresi savaş çağrıştırmıyor, caydırıcı önlem yutturmacılığına karşın halkımız geceleri, RTE’nin Ankara’dan sınırdaki komutanlara, “Ya Allah ya bismillah, hedefiniz Şam’dır, ileri” diye emir verecek korkusuyla yatağa giriyor. Sabahları oh, bir günü de savaşsız atlattık, şükürler olsun diye kalkıyor. Diplomasi yoluyla sonuç alamayan RTE’nin sözde barış kimliği savaşa dönüşüverdi. Top mermileri, RTE’nin Esad’a olan kinini kamçıladı. Beş canın ölümüne neden olan top mermileri süreklilik kazanınca RTE’den savaş, illa ki savaş sesleri daha bir yoğunluk kazandı. ??? Artık emir komuta elinde, savaş tamtamları çalıyor. ABD’deki gibi başkanlık sistemiyle yönetilse Türkiye ve yanıp tutuştuğu başkanlık koltuğunda oturan RTE olsa; TSK çoktaaan Şam’a doğru yürümeye başlamış olacaktı. Neyin savaşı bu? RTE’ye göre Suriye kaynaklı ulusal yararların! Nedir bu yararlar, açıklamış değil. Ama gerçek giderek gölgelerden sıyrılıyor: Kavga, Irak’ta da, Suriye’de de Şiilere karşı Sünni kavgası! Bal gibi mezhep kavgası. ??? Sütunları ve ekranları dolduranlara göre peşine takıldıkları Başbakan, çağ atlatan bir kahraman! 1950’lerde benzer pek çok kahraman çıkmıştı sahneye. Hatta içlerinden birine uygun şu iki dize dillere destandı: “Üç kişidir bu vatanı kurtaran / Atatürk, Çakmak, bir de Koraltan.” Hiç değilse o devirde yalakalar daha mütevazı idi. 1950’de tek başına iktidara gelen DP’nin Millet Meclisi Başkanı seçtirdiği Refik Koraltan’ın vatanı kurtardığını ilan ediyorlardı. Ya şimdi? “Bir kişidir vatanı kurtaran / Erdoğan, Erdoğan, Erdoğan!” BRÜKSEL AB Komisyonu’nun İlerlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle Türkiye’nin Ekim 2011Ekim 2012 arasında AB sürecindeki demokrasi karnesini bugün açıklayacak. Dün bir grup Avrupalı gazeteci ile bir araya geldiğimiz Füle ile ilerleme raporunu ve Türkiye’nin adaylık sürecini konuşma fırsatı bulduk. On beş rapor olmuş, ‘kaygı’ bitmemiş AB Komisyonu Türkiye için 15. kez ilerleme raporu yazıyor. Dışişleri kaynaklarına göre bugün açıklanacak rapor son yılların en ağır raporu olmaya aday. Özellikle de ifade özgürlüğü konusunda hükümete çok sayıda eleştiri yöneltiliyor. Biz de dünkü görüşmemizde Füle’ye Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü alanında mesafe katedip etmediğini sorduk. Raporun sonuç bölümünde yer alacağını belirttiği şu ifadeleri metin üzerinden okuyarak yanıt vermeyi tercih etti: “Türkiye’nin siyasi kriterleri tam anlamıyla yerine getirme doğrultusunda kayda değer ilerleme gösterememesi hakkında kaygılar artıyor. Bazı yasal iyileştirmelere rağmen temel haklara saygı konusu ciddi endişe kaynağı olmaya devam ediyor.” Füle: Özgürlükler Konusunda Kaygılarımız Artıyor Gündem’ adıyla bloke edilen müzakere alanlarında Türkiye ile AB arasında ‘çalışma grupları kurulması’ fikrini geliştiren de kendisi. Sürecin ilerlemesi konusunda AB’ye de görev düştüğünün farkında ve bunu raporuna yansıttığını belirtiyor: “Üyelik sürecine ilişkin momentumun korunması gerekli. Bunun için Türkiye’nin atması gereken adımları açıkça ve güçlü ifadelerle yazdık. Ancak geçen yıllardan farklı olarak bu yıl fasılları bloke eden ülkelere de çağrıda bulunduk. Ben kör ya da sağır değilim. İki yıldır hiçbir yeni fasıl açılmadığını görüyorum. Bunun anlamı şu: Müzakerelerin en önemli motoru olan reform süreci eksik kalıyor demek.” Bu bakış doğrultusunda, bugünkü raporda başta Güney Kıbrıs Rum Kesimi olmak üzere, Türkiye ile müzakereleri engelleyen AB üyelerine “Türkiye’deki reform sürecinin devamının ancak AB üyelik müzakerelerine bağlı olduğu” şeklinde güçlü bir çağrı yapılması bekleniyor ör değilim, süreç tıkandı’ Türkiye hakkında yazılan 15 ilerleme raporuna rağmen ilişkiler tıkanma noktasına dayandı. Son iki buçuk yıldır (5 dönem) Türkiye ile yeni müzakere başlığı açılabilmiş değil. Füle de bu durumdan rahatsız. Nitekim bunun aşılabilmesı için ‘Pozitif ‘K Müzakerelerin bloke edilmesinin Türkiye kadar AB’nin de işine gelmediği düşüncesinde olan Füle bu konuda AB üyeleriyle tartışmalarını da şu çarpıcı ifadelerle aktardı: “Kapalı kapılar ardında sadece Kıbrıs’a (GKRY) değil, diğer üyelere de şunu söylüyorum: Temel haklar ve yargıyla ilgili 23. fasıl ile enerji alanındaki 14 fasılı bloke ederek aslında kendi ayağımızı kurşunluyoruz. İlki bizim Türkiye’nin reform sürecinin içinde yer almamızı sağlıyor. Enerji bölümü ise hepimizin çıkarı olan bir alan. Zaten ‘pozitif gündem’ ile bu alanlarda Türkiye ile entegrasyonu ilerletme çabasındayız. Bunu neden müzakerenin içine alarak yapmayalım ki?” nayasa ve 4. paket umudu Uludere, tutuklu vekiller. Balyoz ve Ergenekon davaları, uzun tutukluluk süreleri, basına sansür, Kürt sorunu, Deniz Feneri savcıları, yolsuzluklar ve azınlık hakları gibi birçok A umlara rest: Ayağımızı kurşunluyoruz R konuda hükümete sert eleştiriler yer alacak bugünkü raporda. Sorunların çözüm adresi olarak ise ‘yeni Anayasa’ işaret edilecek. Dün Füle’ye “Yeni anayasanın yapılacağından umutlu musunuz” sorusunu yönelttiğimizde siyasi parti liderlerine mesaj niteliğinde şu sözleri aktardı: “Seçimlerden sonra başta başbakan olmak üzere tüm parti liderleri yeni anayasa için söz verdiler ve tüm partileri içine alan kapsayıcı bir süreç başlatıldı. Yeni anayasa süreci tüm Türkiye’yi bir araya getirmeli, liderler arasında bir sürtüşmeye dönüşmemelidir. Siyasetçiler sadece AB’ye değil, Türk halkına söz verdi. Şimdi bunun sorumluğunu üstlenmeliler. Verdikleri sözlerden caymaları kaygı verici olur.” Ankara’nın tepkisini yumuşatmak için yeni anayasanın yanı sıra Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in hazırladığı 4. yargı paketi de bir umut kapısı olarak gösterilecek raporda. Ancak bu sınırlı teşvikler, ağır eleştiler içeren rapora hükümetin sert tepkisini engellemeye yetmeyecektir. ??? Füle’nin açıklamalarından anladığımız bugün ilerleme raporundan iki mesaj çıkacak: Türkiye’ye “Hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasından kaygımız artıyor. Yeni anayasa ve yargı reformunu çıkarın” denecek. Diğer yandan da müzakereleri bloke eden ülkelere “AB’nin Türkiye’deki reformların belirleyicisi kalmasını istiyorsanız veto kararlarınızı gözden geçirin” mesajı verilecek. BAKAN BAĞIŞ, İLERLEME RAPORUNU SEVMEDİ Faturayı Rumlara çıkardı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış, AKP’nin birçok alanda eleştirildiği Türkiye İlerleme Raporu’nun faturasını Kıbrıslı Rumlara çıkardı. Bağış, “Bu rapor bir karne değildir. Bizim için önemli olan yıl sonunda bizim kendi yayımlayacağımız rapordur. Şu anda Türkiye’nin tanımadığı, diplomatik ilişkileri olmayan bir ülkenin dönem başkanlığı içerisinde yayımlanacak bir raporun Türkiye’ye methiyeler belirtmesini beklemek çok inandırıcı olmaz” dedi. Bağış, eski Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı HansGert Pöttering’i bakanlıktaki makamında kabulü sırasında gazetecilerin bugün açıklanması beklenen ilerleme raporu ile ilgili sorularını yanıtladı. AB içinde adeta bir at pazarlığı süreci yaşandığı ileri süren Bağış “Türkiye’deki farklı farklı çevrelerin, normalde hiçbir diyaloğa girmemeye özen gösteren çevrelerin de bu raporu olumsuz bir şekilde etkilemek için Brüksel’de birlikte lobi yaptıklarının da farkındayız. Onun için başından söylüyorum, bu rapor bir karne değildir” dedi. Önemli olanın yıl sonunda Türkiye’nin kendi hazırlayacağı rapor olduğunu belirten Bağış “Türkiye son bir yıl içinde Meclis’ten geçirdiği kanunlarıyla, uyguladığı yasalarla, yönetmeliklerle neleri değiştirmiş, AB yolunda hangi adımları atmış, biz bunları zaten çıkarıyoruz. Bu sene de çıkarıp kendi karnemizi kendimiz vereceğiz” diye konuştu. Bağış, önceki yıllarda ilerleme raporlarının yarattığı heyecanın artık yaşanmadığının anımsatılması üzerine, “Çünkü AB Türkiye’deki kredibilitesinin artık zayıfladığı bir dönemi yaşıyor. Türkiye’nin farklı heyecanları var” görüşünü ileri sürdü. Bugün açıklanacak AB raporunda AKP’nin yargıya baskısı, ifade ve basın özgürlüğü ihlallerindeki artışa dikkat çekiliyor Türkiye sınıfta kaldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin AB sürecinde bir yıl içinde yaptıklarının ve yapamadıklarının fotoğrafı niteliğinde olan ilerleme raporuna bu yıl AKP hükümetinin yargı üzerindeki baskısı, ifade ve basın özgürlüğü ihlallerindeki artış ve Uludere olayı damgasını vurdu. İlerleme raporunda otosansürün Türk medyasında bir fenomen durumuna geldiği medya özgürlüğünün kısıtlandığı vurgulanırken, Ergenekon, Balyoz davalarına ilişkin olarak da “Sanık hakları, uzun tutukluluk süreleri ve çok uzun iddianamelerle ilgili endişeler sürdü” denildi. Bugün yayımlanması beklenen ilerleme raporu Türkiye’yi sınıfta bıraktı. İlerleme raporunda öne çıkan noktalar şöyle: tukluluk süreleri ve çok uzun iddianamelerle ilgili endişeler sürdü. Türk demokratik kurumlarının ve hukukun üstünlüğünün iyi işlemesinin güçlendirilmesi açısından bir şans sunan davalar, geniş kapsamları ve yargılamada yaşanan eksiklerle ciddi kaygıların gölgesinde kaldı. Sanık haklarının korunması ve şeffaflığın hâkim olması açısından yargı süreci hızlandırılmalı. Basın özgürlüğü: Son yıllardaki bazı iyileşmelere rağmen ifade özgürlüğü Türkiye’de tam olarak güvence altında değildir. İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi kaygı unsurudur. Reformlar yeterli olmadı. Medya özgürlüğü uygulamada kısıtlandı. Hükümet üyeleri, üst düzey devlet yetkilileri ve as Balyoz ve Ergenekon davaları: Sanık hakları, uzun tu İktidar yargıya baskı yapıyor Deniz Feneri savcılarının görevden alınmasına yönelik kararın yürütmenin baskısıyla yapıldığı kaygısı bulunuyor. Üçüncü yargı reformu paketi, Türk ceza adalet sisteminin sorunlu alanlarına eğilmekte yetersiz kalmakla birlikte doğru yönde atılmış bir adım. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve verimliliği konusunda daha fazla çabaya gereksinim var. Adli sistemin aşırı iş yükü verimliliği zayıflatma eğilimindedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararlarına hâkimlerin bağımlılığı da, hâkimlerin ve savcıların çalışmalarına Adalet Bakanı tarafından siyasi yönden müdahale edilebilmesi gibi bir endişe konusudur. Uludere aydınlatılmadı Uludere’de 34 sivil öldürüldü. Yetkililer, sivil toplum kuruluşlarının bölgeyi ziyaret etmesine izin vermedi. Soruşturmaların etkinliği ve şeffaflığı konusunda endişeler var. İstihbarat hatası ve operasyonel ihmalle ilgili iddialar açıklığa kavuşturulmadı. Ne askeri ne sivil yetkililer olayla ilgili doğrudan özür diledi. Siyasi sorumlulukla ilgili herhangi bir tartışma yapılmadı. Kürt sorunu: Medyadan ve sivil toplumdan gelen eleştirilere hükümet üyeleri düşmanca bir yaklaşımla tepki verdiler. Kürt meselesinin çözümüyle ilgili bir ilerleme olmadı. Demokratik açılım ilerlemedi. Askeri operasyonlar gibi terör saldırıları da yoğunlaştı. JMO’DAN KENT SEL DÖNÜŞÜM İÇİN SORUL AR İstanbul’un geleceği kararmasın İstanbul Haber Servisi TMMOB’a bağlı Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk, “Kentsel dönüşümde samimi olalım, İstanbul’un geleceğini karartmayalım” dedi. Kentsel dönüşüme ilişkin yazılı açıklama yapan Öztürk, çeşitli kuşkuları olduğunu belirterek “İstanbul yenilenmelidir, büyütülmeden, kâr hırsı taşımadan” dedi. Öztürk, yetkililere şu soruları yöneltti: Madem ki deprem afetine o kadar duyarlısınız, o halde neden depremde en sorun yaratacak heyelan bölgelerindeki yüksek yapıların kontrolsüz bir şekilde doludizgin yapımına sessiz kalıyorsunuz? Esenyurt bölgesinde yoğunlaşan bu yapılara neden kimse dur diyemiyor? İstanbul madem kentsel dönüşüme alınıyor ve nüfusu en az 35 milyon artacak, ki bu konutların yıkılıp yapılmasının finansmanı açısından kaçınılamaz. Neden büyümede kontrolü kaybetmeyelim, şimdilik sadece dönüşümle ilgili inşaatlara izin verelim denilmiyor? Kentsel dönüşüm neden sadece konut hedefli? Fay hattına cephe tersaneler, fabrikalar, kıyılardaki rafineri tesisleri ve bunların yapıları çok mu güvenli? Yoksa konut rantlarının mı peşindesiniz? Üçüncü, yarın dördüncü, beşinci köprüler, yeni yeni havaalanı ve mezarlıklar, atık depolama alanları, atık yakma tesisleri, yeni su tünelleri, egzoztoz duman içinde en az 2025 milyonluk bir İstanbul. Böyle bir İstanbul yaşanabilir olabilecek mi? Depremden kurtarsa da diğer afetlerden ne kadar kurtarır? TÜİK’te ‘etek boyu’ tacizi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Büro Emekçileri Sendikası (BES) İzmir Şube Başkanı Ramis Sağlam, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İzmir Bölge Müdürlüğü’nde çalışan kadınların etek boylarının kamerayla denetlendiğini, uyarı amaçlı çalışanlara sarı zarflar gönderildiğini öne sürdü. Kurum çalışanlarının performans kriterler gerekçe gösterilerek işten atıldıklarını, mobbingle (bezdirme) karşı karşıya olduklarını belirten Sağlam, “Kurumun girişindeki iki kamerayla çalışanların kılık kıyafetleri kontrol ediliyor. Diz hizasında etek giymek bile uyarıya neden oluyor. İzmir’de 135 çalışanın 50’sine sarı zarf içerisinde kurallara uymamaları durumunda iş sözleşmelerinin feshedileceğine ilişkin uyarı yazısı gönderildi” dedi. kerler basına yüklenerek birçok kez dava açtılar. Hükümeti açıkça eleştiren bazı gazeteciler işlerinden oldu. Otosansür, Türk medyasında yaygın bir fenomen haline geldi. Bazı Türk gazeteleri baskı aşamasında sansüre uğramıştır. Aynı zamanda, yüksek derecede bir otosansür vardır zira medya, ifade özgürlüğü üzerindeki anayasal ve yasal sınırlamaların ne kadar sıkı bir biçimde uygulandığını gayet iyi bilmektedir. Organize suçlar ve terörle mücadele konusunda yasal çerçeve hâlâ muğlak ve istismar edilmeye açık tanımlar içeriyor. Bir yazı yazmak ya da konuşma yapmak, terör örgütü üyeliği ve liderliği suçlamasıyla dava açılmasına ve uzun hapis cezalarına yol açabiliyor. İnternet sitelerine yönelik orantısız ya saklar sürüyor. ler arasındaki sürekli diyalog ve uzlaşı ruhu eksikliği, parlamentonun siyasi reformlar üzerinde çalışmasını, ana görevlerini yerine getirmesini ve yürütmeyi denetlemesini engelliyor. Dokunulmazlıkların çapı geniş.Yüzde 10’luk seçim barajı Avrupa Konseyi’nin en yüksek oranı olmayı sürdürüyor. Siyasi partilerin kapatılması ya da finanse edilmeleri konusunda Avrupa standartlarına uyumlu hale gelme alanında ilerleme sağlanmadı. İşkence ve cezaevleri: Parlamento: Siyasi parti Kötü muamele sayısında düşüş sürdü. Aşırı güç kullanımı endişe kaynağı olmayı sürdürüyor. Cezaevi konusunda reformlara devam edildi. Mahkumlarla ilgili kayıt yapılması, hücre hapsine aşırı başvurulması, tutukluların ve ziyaretçilerin aşırı düzeyde aranmasının aralarında bulunduğu kötü muameleler endişe kaynağı. Aleviler: Alevilere yönelik 2009’daki açılımın devamı gelmedi. Cemevleri hâlâ ibadethane olarak görülmüyor. Raporun Kıbrıs ile ilgili bölümü de Ankara aleyhine değişti. Kıbrıs ile ilgili bölüme Güney Kıbrıs’ın müdahalesiyle eklemeler yapılarak, rapor daha da sertleştirildi. Kıbrıs’taki tüm gelişmelerden Ankara’yı sorumlu tutan raporda, Kıbrıs’ın Akdeniz’de doğalgaz çalışmalarına karşı Türkiye’nin gösterdiği tepkiler tehdit olarak yansıtıldı. Ankara’nın Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’nı tanımaması da raporda bulunuyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle