19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Erdoğan, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in açıklamalarına sert tepki gösterdi ‘Teröriste ağlamayız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, “Ölen terörist için ağlamıyorsanız insan değilsiniz” açıklaması nedeniyle Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’e, “Biz evlatlarımızı katleden ve bu mücadeleler esnasında ölen terörist için de ağlamayız. Bırakın siyaseti siyasetçi yapsın. Herkes kendi görevini yapsın” diye tepki gösterdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise Emniyet Müdürü Güven’e, “İfadelerini değerli buluyorum” diye destek vermişti. Erdoğan, partisinin grup toplantısında şunları söyledi: İşine baksın: Şunu çok açık net söylüyorum. Biz, evlatlarımızı katleden ve bu mücadeleler esnasında ölen terörist için de ağlamadık, ağlamayız. Bu bizim hem insani hem vicdanı görevimizdir. Kalkıp bazı şeylerde birilerini memnun etmek için bazı ifadeleri kullanamayız. Yerimizi iyi bileceğiz, siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın. Evet milliyetçiyim: Örgütün piyonu haline gelen ölüm makinelerine Protesto Mevsimi Geçen hafta savaşa, “Tezkere”ye, AKP politikalarına karşı sokakları, meydanları dolduranlar yalnız değiller. Başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada genel bir protesto rüzgârı esiyor. Dünya halkları, bir yerlerde sürekli bir şeyleri protesto ediyorlar. “İşlerin bugünkü halinden” hoşnutsuzluk çok yaygın. “Google News”de kısa bir sorgulama bile, son bir aylık durumu şöyle sergiliyor. “Protesto” ile ilgili haberler 1 milyondan biraz fazla. “Savaş ve protesto”, 86 bin 900 haber getiriyor. Bu sayıyı, su ve protesto, protesto ve demokrasi, protesto ve iklim değişikliği için sırasıyla, 50 bin 100, 45 bin 600 ve 32 bin 600 haber izliyor. Öğrenci ve protesto ise 52 bin haber getiriyor. Bankacılar ve kapitalizmle ilgili protestoların haber sayısı da, sırasıyla 7 bin 700 ve 5 bin 530. Kapitalizmin krizinin tam ortasında, kapitalizmle ilgili protestoların haberlerinin sayısının az olması ilk anda adeta bir paradoks, ama bu verileri değerlendirirken son yıllarda yaşanan “demokrasi” talepli protesto eylemlerinde yükseltilen taleplerin pratik sonuçlarının, adı anılmasa bile kapitalist yaşam tarzını dışlamakta olduğunu da göz önüne almak gerekir. Benzer bir yorumu iklim değişikliği tartışmalarına ilişkin olarak da yapmak olanaklı. Ancak kimi yerel kazanımların ötesinde, bu protesto eylemlerinin kalıcı “işlerin andaki durumunda” kaydadeğer bir değişiklik yaratabildiği söylenemez. Bu bağlamda esas sorun az sonra aktaracağım yorumda vurgulandığı gibi düşünce, anlama yetersizliği değil. Her gün yayımlanan binlerce makale, broşür, hatta kitap(çık), bu yaygın protesto dalgasının içinde “hedefler” açısından tanınabilir bir mutabakatın olduğunu gösteriyor. Esas sorun parçalanmışlık; herkesin kendi ulusal, bölgesel hatta kasaba, mahalle düzeyinde kendi protestosunu, diğer mücadelelerle birleştirmeyi düşünmeden ya da bu yönde kalıcı adımlar atmadan sürdürmeye çalışması. Adeta, sonu gelmez bir “ilkellik” (bu analojiyi fazla zorlamamakta yarar var) dönemi bir türlü aşılamıyor. Tüm mücadeleler adeta, birbirinden habersiz “gerilla eylemleri” (analojiyi fazla zorlamamak koşuluyla) biçiminde sürüyor. Bu yüzden “yapı/sistem”, elindeki güçleri bu eylemleri tecrit etmek, imha etmek ya da görünmez kılmak için en verimli biçimde kullanabiliyor. Güçler arasındaki bu dengesizlik hep “yapıyı/sistemi” destekler yönde işliyor. Bu parçalanmışlık sorunu aşılmadıkça gruplar, partiler, aktivistler, kendi başlarına davranmakta ısrar ettikçe de işlemeye devam edecek. Kısacası, şu sırada gerçekleştirilen protesto eylemleri, bu parçalanmışlık içinde, yapıda bir delik dahi açamadan on yıllarca sürdürülebilir. Dahası da var. Sık ve düşük dozda kullanılan antibiyotiklerin virüsleri mutasyona zorlayarak güçlendirmesi gibi ne yazık ki bu düşük dozda, parçalanmış protestolar da “yapıya/sisteme” kendi zaaflarını görerek, yenilenme ve güçlenme olanakları sunuyor. Bu parçalı ve düşük yoğunluklu protesto, sürekli protesto ettiği şeyi güçlendiriyor... Bülent Arınç çok şaşırdı Bir gün önce “Sözlerini takdirle karşılıyorum” diyerek Güven’e destek veren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AKP grup toplantısında Erdoğan’ın “Ölen terörist için ağlamadık, ağlamayız” şeklindeki ifadeleri üzerine, oturduğu yerde dondu kaldı. Nereye bakacağını şaşıran Arınç’ın hali objektiflerden kaçmadı. karşı da devletin kahhar yüzünü göstermekten çekinmiyoruz. İnsanımızın can güvenliğine kastedenleri etkisizleştirmek için gereken bütün adımları atıyoruz. Bugünlerde şen şakrak oynayan gazeteler hemen şimdi söyleyeceklerdir: “Erdoğan’dan milliyetçi söylem” diye. Eğer bu milliyetçi söylemse milliyetçiyim. KCK operasyonları: KCK operasyonları Kürt kardeşlerimizin hakkını hukukunu farklı yerlere çeken yönetimlere karşı yapılmıştır. Bunlar çok net ortada. Belediye başkanları belediye başkanlığı yapmıyor zaten. Yanlarına gönderilmiş olan malum elemanlarla be lediyeleri yönetiyorlar. BDP’nin bu oyunlarına gelmeyin diyoruz. Anadilinde eğitim hak değil: Tabii bölücü terör örgütünün kendine göre bazı istismar başlıkları var. Nedir? Anadilinde eğitim öğretim. Yok böyle bir şey. Bizim ülkemizin resmi dili Türkçedir. Bu bir hak değildir, öğrenmesi haktır, onları öğretmek, onun zeminini hazırlamak da bizim görevimizdir. Bunu da yaptık. Buyurun okullarda Kürtçeyi seçmeli ders olarak getirdik. Üniversitelerde aynı şekilde bölümler açtık, buyursunlar öğrensinler. Sussaydınız: CHP, tezkere gibi bir milli meselede BDP’nin kuyruğuna takılmıştır. Esad aşkının CHP’nin gözünü kör etmesini anlamak mümkün değil. Şayet tezkereyi desteklemeyi hükümete ve AKP’ye destek olarak görüp gururunuza yediremiyorsanız, hiç olmazsa susma erdemini gösteriniz. Bu milli meselede ortaya koyduğu ilkeli duruş için MHP’ye ve genel başkanına teşekkür ediyorum. İran’ı da destekledik: Biz Amerika’ya rağmen İran’ın yanında yer aldık. Senin bunlardan haberin yok mu? Çıkıyorsun sağda, solda bunları konuşuyorsun. Gece 12’lere kadar bizimle bunları konuştular; ‘Ne olur siz de destekleyin.’ Biz desteklemedik. Bize ihanet edeni bırakırız: Öyle komik şeyler söylüyorlar ki efendim dün biz Esad ile kol kolaymışız da bugün düşmanlık yapıyormuşuz. Biz dün de Suriye halkıyla kol kolaydık bugün de kol kolayız, bunu niye söylemiyorsun? Eğer dün kol kola olduğumuz eğer bugün bize ihanet ediyorsa, biz onu hemen olduğu yerde bırakırız. Burada da böyle bir durum olmuştur. BAHÇELİ‘DEN GÜVEN’E DEMİRTAŞ: ‘Şuursuz polis müdürü’ ? Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün insanlık tanımına tepki gösteren Bahçeli, MHP grubunu kastederek ‘’Öyleyse bu salonda insan yoktur’’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçilme yaşının 18 yaşa indirilmesine soğuk baktıklarını er ve erbaşların oy kullanmasının ise makul olduğunu belirtti. Bahçeli, Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven’in açıklamalarına tepki göstererek “Mademki teröristlere ağlamayan insan değildir, o halde bu salanda insan da bulunmamaktadır. Bu içimizdeki PKK uzantısı görevinden süratle alınmalı” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP grup toplantısında Suriye tezkeresini sert sözlerle eleşetirdi, “Arap çöllerinde çocuklarımızın kanlarının dökülmesine izin vermeyiz” dedi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Türkiye Suriye olabilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 1 yıldır Türkiye’yi savaşa sokmanın altyapısını hazırladığını belirterek “Suriye tezkeresi savaş provokasyonu zeminini güçlendirdi” dedi. Demirtaş, grup toplantısında yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısında 45 dakika boyunca konuşarak Türkiye’nin neden içeride ve dışarıda savaşması gerektiğini anlattığını belirtti. Demirtaş, “Vicdanı ve aklı olan herkes Başbakan’ın 45 dakika yalan söylediğini anlar. Türkiye’yi Suriye’ye karşı savaşa hazırlıyor” dedi. Başbakan’ın savaş için sunduğu ilk gerekçenin Suriye halkının Esad rejimi tarafından katledilmesi ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesi olduğunu ifade eden Demirtaş, bu gerekçelerin savaş ilanı için geçerli olmadığını söyledi. Demirtaş, Suriye’de ne Aleviler, ne Sünniler, ne Kürtler, ne de Süryanilerin Türkiye’yi istediğini ifade etti. Türkiye’nin her an Suriye olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Demirtaş, savaşın faturasının ceplere yansımaya başladığını, akaryakıt ve doğalgaza yapılan son zamlarla yıl içinde bu ürünlerin yüzde 40 oranında zamlandığını dile getirdi. r ve erbaşa seçme hakkı makul’ Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada 18 yaşa seçilme hakkı verilmesine ilişkin tartışmalarda partisinin tavrını açıkladı. Seçilme yaşının 18’e indirilmesi tartışmasının gündem saptırmak amacıyla ortaya atıldığına işaret eden Bahçeli, “18 yaşını doldurmuş genç kardeşimin, henüz hayatın en kritik zamanında eğitim ve askerlik meselelerini halletmeden seçilme derdine düşmesi hem madden hem de manen çok zordur. Erdoğan zorunlu askerlik görevini kaldırmayı planlamıyorsa 18 yaşındaki bir genç kardeşimizin hukuken seçilme şansı olmayacaktır” dedi. Bahçeli, MHP’nin 18 yaşa ilkesel bazda mesafeli ve soğuk durduğunu, er ve erbaş, asker öğrenci ve hükümlülere seçme hakkının verilmesinin ise eşitlik açısından makul olduğunu belirtti. ‘E ‘Erdoğan Şam fatihliğine soyundu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “savaş tezkeresi” olarak nitelendirdiği Suriye tezkeresi ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Şam fatihliğine” soyunduğunu belirterek “ ‘Şam fatihi’ olacaksan önce çocuklarını, AKP’lilerin çocuklarını askere gönder. Bu kafayla gidersen sen ancak ‘Şam babası’ olursun” sözleriyle yüklendi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısına elektrik ve doğalgaz olmak üzere art arda yapılan zamları eleştirerek başladı. “İki Türkiye” gerçeğiyle karşı karşıya olunduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Birincisi AKP’lilerin masal ülkesi, ikincisi ise zam ve zulüm altında ezilen halkın gerçek Türkiyesi” görüşünü dile getirdi. Doğalgazda başta Rusya olmak üzere dışarıya bağımlılığı eleştiren Kılıçdaroğlu, “Diyelim ki Suriye’yle savaş çıktı, Rusya destek verdi... Rusya muslukları kapadı. Ne olacak bu milletin hali?” görüşünü dile getirdi. Suriye tezkeresine “ret” oyu kullanmalarının gerekçelerini de açıklayan Kılıçdaroğlu, “İnsanımızın, çocuklarımızın kanının Ortadoğu, Arap çöllerinde dökülmesini istemiyoruz” diye konuştu. Suriye sorununda Türkiye’nin yalnızlaştığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabına gönderme yaparak şöyle eleştirdi: “Bu stratejik derinlik midir, yoksa stratejik körlük müdür? Böyle bir anlamsız dengenin içine Türkiye’yi sokan bir süreci bizim başımıza bela eden, çapsızlığı dünyada bilinen, bir dışişleri bakanıyla yola çıkılırsa Türkiye’nin geldiği nokta budur. Bunun için engin bilgiye gerek yok. Bunu yapmak için ileri derecede geri zekâlı olmak lazım.” Kılıçdaroğlu, tezkereye “Suriye’de demokrasi olmamasının” gerekçe gösterildiğine de işaret ederek “Yahu sen dön bir kendi ülkene bak. Bugün Türkİş’ten işçiler Meclis’e gelmek istemişler, biber gazı. Ne fark var? Esad kanla susturuyor, sen biber gazı” diye konuştu. Erdoğan’ı “Şam fatihliğine” soyunmakla eleştiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Neymiş efendim tezkereyi çıkardık, beyefendi Şam fatihi olacakmış. İyi de önce şu çocuklarını bir askere gönder bakalım. AKP’lilerin çocukları gitsin de. Çocuklarını göndermeyeceksin, AKP milletvekillerinin çocukları gitmeyecekler. Bu milletin fakir fukara çocuklarını alacaksın, niçin? Beyefendi sen olsan olsan Şam babası olursun!” Firenze 10+10 Şimdi kısaca aktarmaya çalışacağım. Tommaso Fattori imzalı çağrı, kasım ayında Floransa’da, bu parçalanmışlığı aşmanın koşullarını düşünmeye ve somut sonuçlar üretmeye yönelik olarak yapılacak, Avrupa ve Akdeniz çapında katılımı öngören bir toplantıya ilişkin (www.firenze1010.eu/index.php/en/). Toplantı çağrı metni, Avrupa’da ve dünyada demokrasinin can çekişmekte olduğunu, demokrasi sonrası bir sürecin ulusal ve ulus ötesi düzeylerde egemen olmaya başladığını vurguladıktan sonra böyle bir anda toplumsal bir tepkinin oluşturulmasının gerektiğini savunuyor. Çağrı tüm parçalanmışlıkların ötesinde, bu toplantıda üzerinde konuşularak somut öneriler üretilebilecek beş temel ittifak alanı olduğunu savunuyor: 1) Demokrasi; 2) Finansal sisteme, borç diktatörlüğüne ve kemer sıkma politikalarına direniş; 3) İşçi haklarının, toplumsal hakların savunulması; 4) Ortak alanların, toplumsal hizmetlerin (toprak, gıda, su, enerji, toplumsal haklar, eğitim ve bilgi) savunulması; 5) Avrupa, Akdeniz ve dünya çapında işbirliği, dayanışma: Adil ticaret, barış, toplumsal adalet, demokrasi ve insan hakları mücadelelerine Arap devrimleri, Filistin topraklarında ve Batı Sahra’da işgale karşı, tüm Kürt halkının haklarını kazanmasından yana bir ittifak zemini. Çağrı metni; “eğer başarılı olursa Floransa 10+10 toplantısı, ortak eylem için sağlam bir öneriler çekirdeği oluşturabilir, bu beş ittifak alanını birleştirerek gelecek yılın başında, Avrupa çapında bir ortak hareketlenme başlatabilir” diyor ve ekliyor, çok geniş bir toplumsal aktörler yelpazesi bu inisiyatifi destekliyor: Toplumsal hareketler, sendikalar, vatandaş grupları, çevre ve kültür dernekleri, öğrenci örgütleri, feminist gruplar ve militan bireyler. Bana, ilgilenmeye, daha fazla bilgi edinmeye, üzerinde düşünmeye değer bir girişim gibi geliyor. ‘AKP’ye destek ithamı iftira’ Akçakale olayıyla başlayan SuriyeTürkiye gerginliğine değinen Bahçeli, 20 Eylül’den beri Türkiye’ye yönelen saldırgan tavrın bardağı taşırma noktasına geldiğini söyledi. Bu kapsamda MHP’nin tezkereye milli güvenliği korumak maksadıyla tereddütsüz evet dediğini kaydeden Bahçeli, tezkereye verdikleri onayın Suriye’deki PKKPYD varlığına keskin bir uyarı niteliğinde olduğunu söyledi. “Bizim istediğimiz ve temennimiz kuşkusuz savaş değildir” diyen Bahçeli, kendilerine yönelik eleştirilere “AKP’ye bastonluğumuzla, CHP’ye vagonluğumuz farklı zamanlarda siyaset pazarına çıkarılmakta ve bu hayâsız iftiraları atanlar hiç rahatsızlık ve utanma emaresi göstermemektedir” diye tepki gösterdi. ‘İleri derecede geri zekâlı’ Sabri Uzun’a göre Güven, 11 yıl önce başlatılmak istenen operasyonun mimarlarından Ergenekon şeması onunmuş Haber Merkezi Diyarbakır’da hafta sonu gazetecilerle tanışma toplantısında, “Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz” yönündeki açıklamasıyla tartışma konusu olan Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in, Ergenekon şemasını 11 yıl önce hazırladığı ortaya çıktı. Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’ün haberine göre Recep Güven, 11 yıl önce Ergenekon şemasını hazırlayarak dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a sundu. Güven’in aynı şemayı 2006 yılında da gündeme getirdiği ve 1 yıl sonra Uzun’un görevden ayrılmasıyla operasyonun başlatıldığına dikkat çekildi. Uzun, polis müfettişlerine verdiği ifadede, şemada “Ergenekon Terör Örgütü” ifadelerinin yer aldığını, şemada örgüt sorumlusu olarak da emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın gösterildiğini belirtmişti. Uzun, ifadesinde şunları kayetti: “Şimdi anlıyorum ki, şu anda gündemde olan Ergenekon operasyonunu, beni iğfal etmiş olsalardı, o tarihte yapacaklarmış. Ben oyuna gelmediğim için o tarihte yapamadılar... İşin özü şudur: Cemaatin karar organı olan ‘Şura’ benim Ergenekon operasyonunun yapılabilmesi için görevden alınmamın şart olduğuna kanaat getirmiş ve benim görevden alınma sürecimi başlatmışlar.” Güven, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastında ihmali bulunduğu iddialarıyla gündeme gelen eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in yardımcılığını yapmış, Akyürek görevden alındığı dönemde de yerine vekâlet etmişti. Güven’in Siirt’te görev yaptığı dönemde de benzer söylemleri olduğu fakat buna rağmen, kentteki birçok yürüyüşe ve etkinliğe sert müdahale ettiği, gözaltı ve tutuklamalara engel olmadığı belirtildi. ‘ Bu salonda insan yok’ Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven’in “Dağda ölen terörislere ağlamıyorsanız insan değilsiniz” açıklamasına tepki gösteren Bahçeli, “Mademki teröristlere ağlamayan insan değildir, o halde bu salonda insan da bulunmamaktadır” diye konuştu. “Bu şuursuz polis müdürü kendisini ne zannetmektedir? Elinde PKK patentli insanlığı ölçüm cihazı mı vardır?” diyen Bahçeli, “içimizdeki PKK uzantısı” olarak nitelendirdiği Güven’in ya istifa etmesi ya da görevden alınması gerektiğini belirtti. Bahçeli, “Aksi halde devletten aldığı para kendisine haram lokma olacak ve boğazına duracaktır” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle