19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 2012 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AKP’nin Ağır Suriye Faturası Kendimize Dönmek TÜRKİYE devletini yönetenlerin Suriye konusuna ayırdıkları vakti ve harcadıkları emeği bırakıp kendi ülkemizin görüntüsü ve dış politikası açısından önem kazanmaya başlayan bir konuya, Kıbrıs davasına dönmek vakti artık gelmemiş midir? O dava yüzüstü bırakılmış kaldıkça, eğitim ve hukuk sorunları doğru zeminlere oturtulmadıkça, bir komşunun, hem de bölgedeki saygınlığımız ve dışsatım yollarımızın güvenliği açısından büyük önem taşıyan bir devletin ve kim tarafından nasıl yönetildiğine bunca ağırlık vermek anlamsız olmaya başladı. Bizi yönetenlerin komşuda olup bitenlere gösterdikleri bu aşırı ilgi, arkasında Batılı büyük devletlerin hesapları var iddiası yüzünden taşeronluk kuşkusu uyandırıyor, kuşku baskılara yol açıyor, baskılar ayaklanmalara, ayaklanmalar da şiddete. Sınırlarımıza yığılan göçler bu sürecin sonucudur. Aşırı ilgiyle böyle bir süreci başlatmış olmak AKP dış politikasının en büyük hatalarından biridir. Süreci başlatanın, sonuçlardan şikâyetçi olması pek yakışık almıyor. Bu böyle gidemez. ele öte yanda Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti gibi, korunması, barışa varması ve gelişmesi için bunca şehit verilmiş, çaba harcanmış, gerilimden gerilime koşulmuş ve sonunda bütün organlarıyla çağdaş bir devlet yapısına kavuşturulmuş topraklardan çelimsiz bir ekonomik yapının kirlilik haberleri anavatana gelmekteyse ve belki yakında yeryüzünün öbür köşelerine kadar yayılacaksa... vet, dış dünyayla ekonomik ilişkiler önündeki ambargolarını kıramadığımız, eşsiz güzelliklerini yeterince değerlendiremediğimiz, çıkarma sonrası Anadolu’dan gelenlerle birlikte sağlıklı ve coşkulu bir nüfus yapısı kurduramadığımız ve hepsinden acıklı olarak, doğru bir ekonomiksosyal planlamayla üreticiliğini geliştiremeyip önüne aydınlık bir ufuk seremediğimiz Kuzey Kıbrıs’tan şimdi her zamandan daha çok kumarhanecilik bataklığının ve kadın ticaretinin kirli haberleri geliyor. Oradaki başarısızlık, üretimsizlik ve çirkinlik ortadayken, kendi işimizi bir yana itip Suriye’nin kusurlarını düzeltmek ve hele yönetenlerini değiştirmek için ateşle oynamak akıllıca bir iş midir? AKP hükümetinin Suriye politikası ise Türkiye’nin uluslararası hukuk, ulusal çıkar ve haklılığa dayanan 90 yıllık bu temel politikasını yerle bir etmiştir. Geldiğimiz noktada, Esad karşıtlarına silahların Türkiye üzerinden sağlanmasından Özgür Suriye Ordusu’na eğitim ve her türlü lojistik desteğin Türkiye’den yapılmasına kadar iddialar havada uçuşmaktadır. Alper TAŞDELEN / Dış Politika Uzmanı bölgelerinde emperyalizmin KP’nin Suriye hizmetinde savaşmış olan profesyonel politikasının telafisi zor silahlı güçlere lojistik anlamda açmış zararlar doğuracağını bu görünmektedir. sütunları takip eden Hatay halkı ve esnafı günlük okuyucularla daha önce yaşamlarında burun buruna geldikleri defalarca paylaştık. Türkiye’nin bu kişilerden çekinmekte ve kentte kurucu dış politika paradigması, tarih tedirginlik her gün artmaktadır. bilinci ve Ortadoğu’nun gerçeklerinden kopuk, hayallere luslararası hukuk esastır dayanan, maceraperest ve Yeni Yaşananlar Türkiye’nin diplomasi Osmanlıcı (Enver Paşa ilhamlı) bu ve devlet geleneği güçlü, uluslararası politikaların yarattığı tahribat artık hukuku her koşulda arayan ve somut olarak açığa çıkmaya başladı. kollayan, bölgesinde büyük bir devlet “Ağır tahribatın birincisi, Türk olma iddiasını ve algısını yıkmıştır. dış politikasının artık uluslararası Esad rejiminin zalim olduğuna, hukuk ve meşruiyet kavramlarını demokrasi ve özgürlükleri yok bir kenara bırakmış olduğu ettiğine, Suriye’de gerçek anlamda gerçeğidir.” demokrasi ve özgürlükler olması Türkiye, kurulduğu günden itibaren gerektiğine herkes katılmaktadır. dış politikasında uluslararası hukuk ve Ancak bu durum, egemen bir meşruiyet kurallarından hiçbir zaman devletin içişlerine karışmaya, bunun ayrılmamış, uluslararası arenada da ötesinde o devleti yıkmaya yönelik tamamen ulusal çıkarlarının peşinde eylemlere destek olmaya uluslararası koşmuş ve bu sayede her zaman hukuk açısından yeterli midir? itibarlı olmuştur. Uluslararası hukuk ve Türk diplomasi Türkiye ile uluslararası toplumu tarihi açısından, rejimi ne olursa karşı karşıya getiren en çarpıcı örnek olsun, komşu bir devlete karşı bu olan 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yönde eylemler içerisinde olmanın bile Türkiye, müdahaleyi Londra ve izahı yoktur. Zürih Antlaşmalarındaki garantör İzlenmesi gereken yol uluslararası devlet olma hakkına dayandırmış; yani hukuk ve meşruiyeti yok saymak, savaş ortamında bile uluslararası topraklarını silahlı güçlere açmak antlaşmalardan ve hukuktan değil tersine süreci uluslararası hukuk, kaynaklanan meşruiyeti özellikle meşruiyet ve Birleşmiş Milletler gündemde tutmuştur. çerçevesinde yürütmek olmalıdır. AKP hükümetinin Suriye politikası “Suriye sürecinin Türkiye’ye ise Türkiye’nin uluslararası hukuk, verdiği ikinci büyük zarar, AKP dış ulusal çıkar ve haklılığa dayanan 90 politikasının stratejik okuma ve yıllık bu temel politikasını yerle bir öngörü açısından başarısızlığı ve etmiştir. AKP’nin temelde yanlış olan Geldiğimiz noktada, Esad Ortadoğu paradigması nedeniyle karşıtlarına silahların Türkiye ulusal çıkarların ve güvenliğin üzerinden sağlanmasından Özgür büyük darbe görmesidir.” Suriye Ordusu’na eğitim ve her türlü lojistik desteğin Türkiye’den eriler Türkiye’nin aleyhine yapılmasına kadar iddialar havada ABD’nin yeni Ortadoğu uçuşmaktadır. tasarımındaki en büyük ortağı Kürt Bunlar kadar vahim olarak, Suriye yapılanmasıdır. Hem Kuzey Irak sınırında sivil mülteci statüsünde Bölgesel Yönetimi, hem PKK stratejik olması gereken eskinin Suriye Ordusu olarak adına ister Büyük Ortadoğu mensupları, yeni dönemin Esad rejimi Projesi, ister Arap Baharı denilsin, bu karşıtı askerlerin sınırdaki mülteci süreçle ittifak halindedir. ABD’nin kamplarından Suriye tarafına geçerek Ortadoğu için iki temel politikası savaştıkları, Türkiye’nin kurduğu bu 1948’den bu yana İsrail’in yerleşkelerin aslında askeri üs olarak güvenliğinin sağlanması ve enerji kullanıldığı artık Türk basını kaynaklarının kontrolü olmuştur. tarafından da yazılır olmuştur. Bu kapsamda petrol ve doğalgaz Bununla beraber Türkiye, özellikle kaynaklarına sahip, Ortadoğu’da Arap Hatay bölgesini dünyanın değişik A U ve Şii etkisine karşı denge oluşturabilecek, İsraille ittifak halinde bir Kürt varlığının oluşturulması çabaları Çekiç Güç’ten bugüne sürmektedir. Bu çerçevede bir yandan Barzani yönetimi devletleşme sürecine sokulmuş, bir yandan da PKK, uluslararası terör örgütleri listesinde olmasına rağmen yıllardır ABD kontrolünde olan Kuzey Irak’ı üs olarak kullanmıştır. Durum bu iken PKK ile mücadele noktasında AKP’nin yardım istediği kişi dönüp dolaşıp Barzani olmaktadır. Yanlış politik tercihler ve stratejik öngörüsüzlük sonucu Kuzey Irak’tan sonra şimdi de Kuzey Suriye, terör için lojistik bir alan haline gelmiştir. AKP, ittifak halinde olduğu bu sürecin, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından telafisi zor şartlar yarattığı gerçeğini kabul etmemektedir. Ortadoğu ile ticari ilişkileri bulunan sektörlerin ve özellikle bölgedeki illerin başta ihracat ve turizm olmak üzere uğradığı ekonomik kayıplar ve sınır ticaretinin durması ise başlı başına ayrı bir sorun haline gelmiştir. Gelinen noktadaki tüm veriler, sürecin en hafif tabirle Türkiye’nin kendi kuyusunu kazmasına yol açtığını göstermektedir. Deve Yavrusu... Bunların âlimlerinden birisi de “Oval cisimlere fazla bakmak niyet bozar” demişti.. Ki o günden sonra ne zaman arabamı yıkarken tamponuna dokunsam, içimden “bağışla kurban olim” derim... Tekerlek... Tencere... Puf... ? Bizim battal çaydanlığa uzun uzun baktığımda ise içimden okurum: “Kapama Cennet kapısını hiddet ile bir anlık Çık aklımdan çaydanlık...” ? Peşlerine takılanlar da kendileri gibi olduğu için, biliyorsunuz asansörde damacanaya tecavüz ederken yakalandı sucu... Hem oval, hem deliği var... Mahkemeye damacana ile götürdüler... ? Ve şimdi de Peygamber Efendimize nüfus kâğıdı çıkarttılar... Sözcü gazetesinden sevgili Başak Kaya’nın haberine göre, AKP il başkanı, Hz. Muhammed’e vatandaşlık numarası da vererek çıkarttığı nüfus cüzdanını seçmenlerine dağıttı... “Anne adı: Âmine...” “Baba adı: Abdullah...” “Doğum yeri: Mekkei Mükerreme...” “Cinsiyeti: Erkeklerin efendisi...” (........) Sıra fiziksel verilere gelince, bilmiyor tabii... Koymuş: “Yüz rengi: Nurani, parlak...” “Boy: Uzuna yakın orta boylu...” Çocuklarına da bir yenisini eklemiş; Tayyip... Başbakanınız Peygamber Efendimizin oğlu oldu mu size?.. Mühür yerinde ise AKP’nin amblemi var... ? Saygısızlığın bu kadarı... İster misiniz trafik müdürü de ehliyet versin?.. ? Peki, kim bu adamlar?.. Arada bir işte böyle saçmalayan müftüler, valiler, müsteşarlar, emniyet müdürleri, kaymakamlar, profesörler... Ben size söyleyeyim: İktidarın bilinçaltı... Yukarıdakiler dillerini tutabiliyorlar, alttakiler tutamıyor... O kadar... ? Türkiye’nin başına gelen asıl felakettir bu... Hızla ilkel kültüre doğru yuvarlanıyor taban... Dini imanı çıkarlarına alet edenler, kendilerine benzeyenleri devlet kadrolarına doldurdular... En kutsal değerleri bile, artık kendi kültürlerine göre yorumluyorlar... Kıra döke... Saygısızca... Ama ahali mutlu... ? Biz de “Peygamber adını koymuşlar” deyip duruyorduk... Müftü açıkladı ya: “Bekir; deve yavrusudur...” Ulusal çıkarlar Ulusal çıkarları temel alan, akılcı ve gerçekçi bir dış politika yürütmek, küçük düşünmek demek değildir. Tersine daha büyük yürek, tarih bilinci ve güçlü diplomasi gerektirir. Türkiye, Batı ile ittifak halinde olmayı sürdürürken ulusal çıkarlarını öncellemeyi defalarca başarmıştır. Bu anlamda İkinci Dünya Savaşı’ndaki tarafsızlık politikasından, her türlü soruna rağmen Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaki kararlı diplomasiye, NATO üyesi olunmasına rağmen Arapİsrail savaşlarında Arapların desteklenmesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile olan iyi ilişkilerden, 57. Hükümet döneminde Başbakan Ecevit’in tüm telkinlere rağmen, ABD’nin olası bir Irak işgaline karşı çıkmasına kadar çok sayıda örnek sayılabilir. “Suriye süreci, ister komşu bir devlete karşı uluslararası hukukun ve meşruiyetin ayaklar altına alınması açısından, ister emperyalizmin Türkiye’nin ulusal güvenlik ve çıkarlarına indirdiği büyük darbe açısından olsun, AKP hükümeti için büyük bir başarısızlık hikâyesidir. Ancak dış politikada faturayı hükümetler değil devletler öder. Umarız bu hikâye faturayı ağırlaştıracak şekilde, ülkeyi sıcak çatışma veya savaşa sokacak daha büyük bir felaketle sonlanmaz.” H E V C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle