27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EKİM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR SANAT MÜZELERİ İSTANBUL MODERN’DE 15 64. FRANKFURT KİTAP FUARI BAŞLIYOR ‘Müzeler konuşuyor’ Kültür Servisi İstanbul Modern kasım ayından başlayarak ABD’nin önemli sanat müzelerinden profesyonelleri “Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Amerika” programıyla konuk ediyor. San Francisco Modern Sanat Müzesi, New York Guggenheim Müzesi, Metropolitan Müzesi, New York Modern Sanat Müzesi ve Getty Müzesi gibi önde gelen kurumların direktör, küratör ve departman yöneticilerinin ağırlanacağı konuşma dizisi 2013 yazına kadar sürecek. San Francisco Modern Sanat Müzesi Direktörü Neal Benezra, Guggenheim Müzesi New York Pazarlama Laura Miller Direktörü Laura Miller ve Metropolitan Müzesi Dijital Medya Direktörü Erin Coburn’ün katılacağı ilk etkinlik 8 Kasım Perşembe saat 19.00’da başlayacak. Benezra, 1935’te kurulan ABD’nin en eski çağdaş sanat müzesinin tarihi ve gelecek planları hakkında konuşacak. 27 Kasım’da Guggenheim Müzesi New York Pazarlama Direktörü Laura Miller, müzelerdeki pazarlama pratiklerinin son yıllardaki gelişimini anlatacak, 14 Aralık’ta da Metropolitan Müzesi Dijital Medya Direktörü Erin Coburn, müze deneyimini çeşitlendirmek için kullanılan dijital medya olanaklarını değerlendirecek. Bir müzik işçisi ? Erkin’in her bir yapıtı, kocaman bir renk paletini içerir. Besteleri, geleneksel modlar ve İslam felsefesinin gizemli öğelerinden kaynaklanıp Batı müziği polifonisiyle birleşir. Melodi zenginliği ve ritim canlılığı ile Erkin, kendinden sonraki pek çok kuşağı etkilemiş bir bestecidir. lvi Cemal Erkin, 40 yıl önce, 15 Eylül 1972’de vefat etmişti. “Türk Beşleri” tanımını Beşler olarak sayılan hiçbir besteci sevmezdi. Onları “çağdaş Türk müziğinin öncüleri” olarak anmak en doğrusu. Hem içinde yetiştikleri kültürün birikimini hem de Batı’da aldıkları evrensel müziğin eğitimini birleştirmişler. Bu kuşağı, önlerinde hiçbir model olmaksızın çağdaş bir müzik dünyası kurmak için yürekle yola çıkan silahşörlere benzetirim. O zamanlar Türkiye’de yetişecek müzik okulları olmadığından bu öncüler genellikle ülkedeki azınlık öğretmenlerden dersler alarak yola çıkmışlar. Çoğu evrensel müziği tanıyan bir ortamda dünyaya gelmiş. Örneğin bir aile ferdinin herhangi bir çalgı çalması, çocuğun küçük yaşta yeteneğinin keşfedilip bilinçle müziğe yönlendirilmesi ilk etkenler. Avrupa’daki eğitimleri ve yurda dönünce kolları sıvayıp öğrenci yetiştirmeye koyulmaları bir sonraki kuşakların da önünü açmış. 1930’lu yıllardan günümüze, en modern yöntemlerle beste yapan gençlerimize dek tüm müzik tarihimiz o bestecilerimizden kaynaklanmıştır. Cemal Reşit Rey, çocukluğundan beri eğitim gördüğü Fransa’nın bestecilerini özümsemiş, ailesindeki kültür birikimiyle doğduğu andan başlayarak klasik müzikle tanışmış. Diğer “Türk Beşleri”nden farklı olarak o, henüz 19 yaşında, Cumhuriyetin kurulduğu yıl Fransa’dan gelip İstanbul Konservatuvarı’nda öğretmenliğe ve kompozitörlüğe başlamış. Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey’den sonra Paris’e giden ikinci bestecimiz. İlkokuldan itibaren Galatasaray Lisesi’nde okuduğu için daha çocukluk günlerinde Fransız kültürüyle donanmaya başlamış. Küçük yaşlarında İstanbul’da Adinolfi adlı yabancı bir piyano öğretmeniyle çalışmış. Galatasaray’ı bitirdikten sonra Fransa’da Ecole Normale de Musique’de eğitim görmüş. Besteciliğinin yanı sıra iyi bir piyanist olarak yetişmiş. Dört yıllık Paris yaşantısından sonra Türkiye’ye dönünce diğer öncü bestecilerimiz gibi Ankara’daki müzik kurumlarında öğrenci yetiştirmeye, orkestraları güçlendirmeye, dağarcık yaratmaya, arşiv oluşturmaya, kitaplık düzenlemeye, konservatuvarın kuruluşuna öncülük etmeye koyulmuş. Bu besteciler kendilerinden sonraki kuşaklara yalnız teknik açıdan evrensel müziği öğretmekle kalmamışlar, giyimleri kuşamları, davranışları, dünyaya bakış açıları ve beğenileriyle onlara daha uygar insan olmayı da öğütlemişler. Konservatuvardaki öğrencileri onları örnek alarak yetişmiş. Erkin Hoca’nın zarafeti kuşaklar boyu öğrencileri 40. ÖLÜ M YILD ÖNÜMÜ ÇAĞDA Ş NDE T Ü R K ÖNCÜL ERİNDE MÜZİĞİNİN N ULVİ CEMAL ERKİN Türkiye’den 3 bin kitap Kültür ServisiBu yıl 64.’sü düzenlenen Frankfurt Kitap Fuarı, dünyanın her yerinden 7 binin üzerinde yayınevinin yanı sıra 3 bin 200 edebiyat etkinliğine ev sahipliği yapacak. Bugün başlayacak fuarda, yayıncıların dijital yayıncılık konusunda kendilerini geliştirmeleri için 4 önemli konferansın yanı sıra yayıncılıkta uluslararası işbirliğinin gerekliliğini vurgulayan iki günlük “StoryDrive” etkinliği gerçekleştirilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde yayıncılık sektörünü temsil eden Uluslararası Kitap Fuarları Türkiye Ulusal Organizasyon Komitesi, Türkiye’nin fuara zengin içerikli bir programla katıldığını duyurdu. Yapılan açıklamada, Türkiye ulusal standı bu yıl 48 metrekaresi çocuk kitapları bölümünde yer almak üzere toplam 350 metrekarelik bir alanda yer alacağı, yaklaşık 200 yayınevinin üç bine yakın kitabının sergileneceği belirtildi. Fuar süresince, ulusal stantta 21 yayınevi, çocuk yayınları standında 8 çocuk ve gençlik edebiyatı yayıncısı kendilerine ayrılan sergi ve görüşme ünitelerinde eserlerini tanıtacak ve telif görüşmeleri gerçekleştirecek. Bu yıl fuara katılımları desteklenen 7 telif ajansı özellikle Türkiye’den yazarlara, yayıncılarına ve çevirmenlerine yeni dış bağlantılar kurmayı amaçlıyor. TEDA kitapları bölümünde, bu çeviri destek programının başladığı günden bu yana basılan tüm kitapların kapak kolajından oluşan bir de sergi yer alacak. Yine bu alanda bir yandan TEDA kapsamında farklı dillerde basılmış birçok kitap sergilenirken bir yandan da program çerçevesinde Türkiye’den eserleri kendi dillerinde yayınlamak isteyen yabancı yayıneviyle profesyonel görüşmeler yapılacak. Frankfurt Kitap Fuarı, 14 Ekim’e kadar sürecek. Neal Benezra Alegria’yı izlemek için son hafta ? Kültür Servisi Cirque du Soleil’in ünlü şovu Alegria’nın, İstanbul’daki gösterileri bu hafta sona eriyor. Bugüne kadar binlerce kişinin izlediği gösteri, 14 Ekim’e kadar Ora Arena’da devam ediyor. Cirque du Soleil, Türkiye’de sergileyeceği 28 gösterinin 20’sini geçen iki hafta içinde gerçekleştirmişti. Son haftanın 8 gösterisi hafta içinde 20.00, cumartesileri 16.00 ve 20.00, pazar günleri ise 13.00 ve 17.00 saatlerinde gerçekleşiyor. Erin Coburn U ŞAİR CAROL ANN DUFFY ÖDÜLÜNÜ SAMAR YAZBEK’LE PAYLAŞTI Suriyeli yazara ‘PEN Pinter Ödülü’ Kültür Servisi 2008 yılında hayata veda eden İngiliz oyun yazarı Harold Pinter anısına verilen PEN Pinter Ödülü’nün bu yılki sahibi İngiliz şair Carol Ann Duffy’ye ödülü önceki gün düzenlenen törenle verildi. Duffy törende PEN Pinter Ödül sistemine göre ödülü paylaşacağı ismi de Suriyeli muhalif yazar Samar Yazbek olarak açıkladı. Samar Yazbek, ödülünü alırken “İngiliz PEN’e ve Duffy’e, kitabımı seçtikleri ve davamızı destekledikleri için teşekkür ederim” dedi. Esad rejiminden kaçarak sürgün hayatı yaşayan Yazbek’in, Suriye’deki çatışmaların başlangıcında tuttuğu günlüklerden oluşan “A Woman In The Crossfire” (Çatışmanın Ortasında Bir Kadın) adlı kitabında yazarın kızıyla ülkeyi terk etme süreci de yer alıyor. tarafından anlatılmıştır. Eşi ilk uluslararası ün yapmış piyanistimiz Ferhunde Erkin, bütün öğrencilerine evinin kapısını açmış, nice besteci ve piyanist, Erkinlerin evini neredeyse bir baba evi bilmişler. Örneğin Nevit Kodallı, Mersin’den gelip konservatuvarda yatılı okuduğu dönemde Ferhunde Hanım’ın ona sahip çıkışını, o evde aldığı kültürü hiç unutmazdı. Erkin ailesi Ankara’nın örnek bir kültür kozası olarak bilinirdi. Ulvi Cemal Erkin’in bütün yapıtları bugüne dek yurtiçinde ve dışında defalarca çalınmış, tümü kayda alınmış. Aynı yapıtların değişik yorumcular tarafından CD’ye alınması, gerek dinleyici gerekse yorumcu açısından onun aranan ve sevilen bir besteci olduğunu kanıtlar. Yarın açıklanacak Nobel Edebiyat Ödülü için bahisler sürüyor Nobel’i kim kucaklayacak? Kültür Servisi 2012 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibinin belirlenmesine saatler kala edebiyat çevreleri, bu yılki ödülün artık bir kadın yazara verilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bunun gerekçesi olarak da son 10 yılda yalnızca 3 kadın yazarın, Almanya’dan Herta Mueller, Britanya’dan Doris Lessing ve Avustralya’dan Elfriede Jelinek’in ödüle değer görülmüş olması gösteriliyor. Kimileri de Don DeLillo, Philip Roth ya da N. Scott Momaday gibi bir Amerikalı yazarın ödülü alma zamanının geldiği kanısında. Ancak bir başka güçlü tahmin de Arap dünyasında son dönemlerde yaşanan gelişmeler nedeniyle, Mısırlı radikal kadın yazar Nawal el Saadawi’nin Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüleceğine dikkat çekiyor. Diğer yandan internet üzerinden oynanan Nobel bahisleri ise Japon yazar Haruki Murakami ile Çinli yazar Mo Yanve’nin ödülü alacağı yönünde işaretler içeriyor. Geçen yılki bahislerde listenin ikinci favori ismi olarak gösterilen İsveçli yazar Tomas Tranströmer, Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülmüştü. İsveç Akademisi Başkanı Peter Englund ise yarın açıklanacak Nobel Edebiyat Ödülü için 210 yazar arasından 46’sının son listeye kaldığını belirtti. Yapıtları rengârenk Erkin’in her bir yapıtı, kocaman bir renk paletini içerir. Kendisi de usta bir piyanist olduğundan, piyano için yazdığı yapıtlar ağırlıktadır. Eşi Ferhunde Erkin’e adadığı piyano konçertosunu, Ferhunde Hanım Berlin’de 1943 yılında bombalar altındaki salonda çalmıştır. Besteleri, Türk halk dansları, geleneksel modlar ve İslam felsefesinin gizemli öğelerinden kaynaklanıp Batı müziği polifonisiyle birleşir. Melodi zenginliği ve ritim canlılığı ile Erkin, başta Ferit Tüzün olmak üzere kendinden sonraki pek çok kuşağı etkilemiş bir bestecidir. Ayrıca tüm yapıtları seslendirilmiş ve yapıtları en çok CD haline dönüştürülmüş ilk Türk bestecisidir. Onun orkestra işçiliğini Köçekçe’nin, senfonilerinin, keman ve piyano konçertolarının rengârenk paletinde, piyano yazısının inceliğini küçük piyano parçalarında duyabilirsiniz. RUHR TRİENALİ’NDE BORIS CHARMATZ’IN DANS GÖSTERİSİ GRİ Sahne’de ‘Kutlama’ ? Kültür Servisi GRİ Sahne, ekim ayı boyunca her cumartesi saat 20.30’da Harold Pinter’ın “Kutlama” adlı oyununa ev sahipliği yapıyor. GRİ tiyatro topluluğunun ikinci oyunu olan Samuel Beckett’in kısa oyunlarından yola çıkılarak sahneye konulan “Kısalar” adlı oyunu ise kasım ayından itibaren GRİ Sahne’de izlenebilir. Çocuklarla geleceğe yolculuk Fotoğraf: Christophe Raynaudde ? ‘Enfant’ın kilit noktası, umudun olmaması, hayallerin tükendiği bir karabasan. Önce çocukların bedeni, büyüklerin elinde oyuncak oluyor. Sonra çocuklar büyüklere öykünüyorlar… ZEHRA İPŞİROĞLU Almanya’nın en önemli festivallerinden biri olan Ruhr Trienali’ndeyim. Olağanüstü bir sahne atmosferi sunan eski bir fabrikada Boris Charmatz’ın dans gösterisi “Enfant / Çocuk”. Sahne karanlık. Kurşuni ve siyah renkler. İç içe giren makineler ve insanlar. İnsanları kukla gibi oradan oraya savuran gerilim yaratan büyük bir vinç. Çekilen, sürüklenen, savrulan bedenler cansız gibi. Sonra vincin yerini insanlar alıyor. Sahneye sürüklenen küçücük çocuk bedenleri hamur gibi yoğuruluyor, çekiştiriliyor, fırlatılıyor. Çocukların cansız bedenleri büyüklerin elinde oyuncak gibi. Güdümlemenin, saldırganlığın, şiddetin doruk noktasına çıktığı, makine ve çocuk sesleri nin birbirine karıştığı karabasanımsı bir atmosfer. Bir süre sonra canlanmaya başlayan çocuk bedenleri, yetişkinlerle inanılmaz bir savaşıma başlıyor. Sonra çocuklar büyüklere öykünüyorlar, büyüklerin bedenleri cansızlaşırken, çocukların saldırganlığı ve şiddeti giderek yoğunlaşıyor. Gösterilen hiçbir umut ışığının olmadığı iç karartıcı bir dünya... Endüstrileşmenin etkisi altında savrulan modern insanın çaresizliği... “Enfant”ın belki de kilit noktası, umudun olmaması; hayallerin tükendiği bir karabasan. Oyunu izlerken sahnede oradan oraya savrulan küçücük çocukların bu boğucu dünyaya nasıl dayandıklarını düşünmeden edemedim. Çocuklar nasıl bir gösterinin içinde olduklarının acaba ne kadar bilincindeydiler? Oyun sonrasındaki söyleşide yönetmen, yaşları 612 arasındaki 17 çocuk ve 9 yetişkinle yaptığı aylarca süren doğaçlama çalışmalarını anlattı. Yönetmen, oyunun kurgusunu, önce sadece çocukların oradan oraya sürüklendikleri pasif danslarla sınırlandırmak istemiş. Ama bir süre sonra çocuklar buna karşı çıkmışlar. Onlar da yetişkinler gibi dans etmek istediklerini, yani yetişkinleri oradan oraya savurmak istediklerini dile getirdiklerinde roller değişmiş, çocuklar etkin, yetişkinler edilgin rollerine geçmişler. İyi ama çocuklar büyüklere bire bir öyküneceklerine, en azından oyunun sonuna doğru daha farklı bir dans geliştiremezler miydi? Küçük de olsa bir umut ışığıyla sonlandırılamaz mıydı bu oyun? Çok çarpıcı olan bu oyun İstanbul Tiyatro Festivali’nde gösterilebilse, hararetli tartışmalara yol açabilirdi. Rampa sanatçıları Londra’da ? Kültür Servisi Rampa, 11 – 14 Ekim tarihleri arasında Londra’da iki sanat fuarına birden katılıyor. Rampa, bu yıl ilk kez düzenlenen Frieze Masters Fuarı’nın Spotlight bölümünde Cengiz Çekil’in işlerini sunuyor. 10. yılını kutlayan Frieze Londra Sanat Fuarı’nda ise Ergin Çavuşoğlu, Hüseyin Bahri Alptekin, Nevin Aladağ, Nilbar Güreş ve Servet Koçyiğit’in eserlerinden oluşan bir standla yer alacak. ‘Hurafeleme’ Akatlar’da ? Kültür Servisi Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Tiyatro Atölyesi’nin son oyunu olan “Hurafeleme”, bugün saat 20.30’da Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. TOFD Başkanı Ramazan Baş’ın kaleme aldığı, iki perdelik kara mizah örneği olan oyunda, tıbbın çare bulamadığı omurilik felcine hurafelerin çare olacağına inanan, Hurafettin ve onun sakarlıklarına maruz kalan sevgilisi Oylum’un hikâyesi anlatılıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle