22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 İstanbul K Edirne B Kocaeli K Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak K Sinop K Samsun K Trabzon K Giresun K PB Ankara 2 1 3 3 9 7 8 3 3 5 4 3 3 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B PB B Y PB PB PB PB PB PB PB PB B 2 1 8 13 12 12 4 8 7 6 0 1 9 Oslo K Helsinki B Stockholm PB Londra B AmsterdamPB Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih PB Berlin K BudapeştePB Madrid A Viyana PB HABERLER 6 7 1 5 2 1 4 1 2 2 0 11 1 Belgrad PB 3 Sofya K 3 Roma B 12 Atina Y 9 Zürih K 1 Moskova K 11 Aşkabat K 2 Taşkent PB 9 Baku B 0 Bişkek K 4 Tiflis B 1 Kahire PB 16 Şam B 12 Ülkemizin kuzeyi ile batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın güney ve doğusu, Karadeniz kıyıları ile Tekirdağ, Aydın, Antalya ve Bolu çevrelerinin yağışlı, diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; Muğla ve Antalya çevrelerinde sağanak yağışlı, diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Hava sıcaklığı iç ve doğu kesimlerde 2 ila 4 derece azalacak. 29 OCAK 2012 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Ocak GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Temel bir konu sürekli işleniyor. İktidar muhalefetten, muhalefet iktidardan kurtularak ülkenin esenliğe kavuşabileceğini söylüyor. Bu yeknesak hava ister istemez, bir zamanlar, ulusal savaştaki başarılarından sık sık söz ederek övünenleri eleştirenlerin; “Bu memleketi kurtardıklarını durmadan söyleyen kurtarıcılardan ne zaman kurtulacağız?” söylemini akla getiriyor. Ulusal kahramanlıklardan söz açılınca, çoğu günlerimizi birlikte geçirdiğimiz dostum, arkadaşım, bir gazeteci, bir yazar olduğu kadar siyasal olayları, kişileri alaya alan fıkralarıyla ünlü rahmetli Şinasi Nahit Berker’in bugünlerle örtüşen fıkralarından birini anımsadım. Orhan Veli’nin öldüğü gün Şinasi Nahit, şimdi yerinde yeller esen ünlü Karpiç Lokantası’nın barında acısını dindirmeye çalışırken, saatlerce süren hamasi cumhuriyet nutuklarıyla ünlü Hamdullah Suphi Tanrıöver içeri girer: “Günaydın Şinasi Bey!” Şinasi, Orhan Veli’nin ünlü şiiri ile yanıtlar Tanrıöver’i: “Neler yapmadık şu vatan için / Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik!” Hamdullah Suphi Bey şaşırır: “Siz neler söylüyorsunuz Şinasi Bey?” Şinasi bir dizesi eksik şiiri yineler: “Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik!” Hamdullah Suphi; “Ben sizinle konuşmam Şinasi Bey, saçmalıyorsunuz” deyince Şinasi bu kez: “Kimimiz nutuk söyledik” der. Bugün olduğu gibi… ??? Şinasi Nahit, Ankara Cezaevi anılarından ve hapse girmesine neden olan fıkralarından oluşan Matbuat Hazretleri adını verdiği bir sergi açtı. Sergiyi gezen biri, çerçeveli bir fıkrayı beğenmiş, Şinasi Nahit’e: “Bunları bana satar mısınız?” diye sormuş. “Satarım” demiş Şinasi. “Kaça satarsınız?” “Maliyetine.” “Yani?” “Her fıkra için sekizer ay hapis yattım. Sekiz bin sekiz yüz seksen sekiz lira para cezası ödedim.” Günümüze getirelim fıkrayı. Silivri’deki gazetecilere böyle bir soru yöneltilse, sorandan, içeride yıllardır yatmanın maliyeti olarak, yazdıkları her haber için acaba kaç milyar lira ödemesini isterler? ??? Bir olay, bir fıkrayı anımsattı: Tek parti döneminde, hangi ünlü şair ya da yazar söyledi anımsamıyorum şimdi. “Ben partinin değil, Atatürk’ün dalkavuğuyum” demiş. Dalkavukluğun karşılığı bugün; yalakalık! Dün gazetelerin ilk sayfalarında yayımlanan aşağıdaki haberi yalakalığa örnek diye mi, nasıl yorumlarsınız, bilemem: “32. Gün’e konuk olan GS Başkanı Ünal Aysal, ‘Başbakan’ın stat açılışı nedeniyle bize kin tutacağını düşünmüyorum’ derken oy analizi yaptı. ‘25 milyon taraftarımızın 20 milyonu kendisine oy vermiştir’ açıklaması gündemi, tabii GS camiasını sarstı ve sosyal medya bu söze aleyhteki yorumlarla çalkalandı”. Haberin yorumu: “GS Başkanı Ünal Aysal şöyle demiş: ‘GS’nin 25 milyon taraftarının 20 milyonunun AKP’ye oy verdiğini tahmin ediyorum.’ Son seçimde AKP’nin aldığı oy miktarına bakalım. 21 milyon 399 bin 82. Eğer Ünal Aysal’ın dediği doğruysa AKP’ye giden oyların tamamına yakınının GS taraftarından gittiğini söyleyebiliriz. Kısacası… Nereden baksan saçma bir hesap… Nereden baksan mübalağalı bir çaba… Nereden baksan gülünç ama bir o kadar da acıklı bir gayret. Peki Ünal Aysal neden böyle yapıyor? Neden Başbakan’ı memnun edeceğim diye milleti kendine güldürmeyi göze alıyor? Neden Başbakan’ı etkilemek için takımının bütün taraftarlarını bir anda AKP defterine kaydediyor? Neden olacak? Stat açılışında küçük çapta bir protestoya maruz kaldı diye GS’ye bozulan Başbakan Erdoğan’ın gazabından kurtulmak istiyor da ondan…” (Ahmet HakanHürriyet28.1.2012). ??? Bu haberleri ve bu yorumu okuyunca; bir tarihte bir açıklaması Başbakan’dan sert karşılık gören ünlü bir GS’linin, Başbakan’a sözlerinin yanlış anlaşıldığını anlatmak ve ikna etmek amacıyla başkente koşup, AKP merkezinde kabul edilmesini beklediğini içeren Hürriyet’in manşeti aklıma geldi. Oluyor böyle vakalar günümüzde. Kimi çevrelerde artık olağan sayılıyor yalakalık! Uludere olayından bu yana CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üst üste birkaç kez, 34 sivilin ölümüne neden olan hava saldırısı kararında belirleyici olan etkili istihbaratın kaynağının kim olduğunu sorguladı. Hatta CHP lideri, Kuzey Irak üzerinde kullanılmakta olan insansız hava araçlarının sahibi ve üreticisi konumundaki ABD ve İsrail’i açıkça işaret de etti. Sessizliği ilk bozan ABD sefiri oldu. Kılıçdaroğlu’nun iddiaları karşısında hükümetten ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan, Türkiye’ye istihbarat desteği veren yabancı ülkelerin Uludere’de yapılan vahim hatada payı olup olmadığı konusunda bugüne kadar bir açıklama gelmedi. Bu iddialarla ilgili sessizliği bozan isim ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone oldu. Uludere konusunda ilk kez geçen hafta gazetecilere açıklama yapan ABD sefiri, “PKK’ye karşı ‘Predator’lar (ABD yapımı insansız hava araçları) ile istihbarat desteği veriyoruz. Bunun detayları askeri sırdır ve Türk askerinin iyiliği için gizli kalması gerekir” dedi. Ancak Ricciardone desteklerinin görüntü istihbaratının sağlanması ile sınırlı olduğunu ve bu istihbarat ışığında yapılan hedef belirleme sürecine İsrail: İddiaları Türk Hükümeti Yanıtlasın ülkesinin hiçbir dahli olmadığını ve hedef belirleme kararının tamamen TSK tarafından verildiğini vurguladı. Türk subayları tarafından komuta edilerek uçuruluyor. arasındaki temel fark CHP liderinin iddialarının hedefindeki ikinci ülke İsrail, TSK’nin envanterinde bulunan ve sınırda uçurduğu ‘Heron’ insansız hava araçlarının üreticisi. Bölgede istihbarat amaçlı kullanılan ABD ve İsrail yapımı insansız hava araçları arasındaki en temel fark Predatorların TSK’ye ait olmayıp Amerikan envanterinde olması. ABD askeri gücünün Irak’tan çekilmesi aşamasında Türkiye’nin talebiyle İncirlik üssünde konuşlandırılan bu uçaklar ABD tarafından komuta edilerek uçuruluyor. Heronlar ise İsrail yapımı olmalarına rağmen paraları ödenerek satın alındığı için Türkiye’nin envanterinde ve Heron ve Predator srail topu hükümete attı Ricciardone’nin açıklamaları sonrasında CHP liderinin, İsrail Büyükelçisi’nin yanıtını merak ettiğini belirten internet mesajı geldi. Uludere olayında İsrail’in Heronlar aracılığıyla bir şekilde parmağı olduğunu ima eden yorumlar daha önce de basında yer almıştı. İsrail’in bu iddialara ilişkin görüşü merak konusuydu. Mavi Marmara gemisine düzenlenen operasyon sonrasında Türkiye ile İsrail arasında yaşanan krizde ilişkilerin seviyesi düşürüldüğünden, İsrail’in Ankara’da büyükelçisi bulunmuyor. İlişkileri alt düzey birkaç diplomat ile İstanbul’daki başkonsolos yürütüyor. Dün konuştuğum Ankara’daki İsrail kaynakları, İ yaşanan polemiğin tarafı olmamak için ne Kılıçdaroğlu’nun iddialarına ne de diğer yorumlarına kamuoyu önünde açıkça yanıt vermek istiyorlar. Ancak tartışmaya ülkelerinin karıştırılmış olmasından rahatsızlıklarını, “Ne zaman olumsuz bir olay olsa İsrail’in ismi gündeme getiriliyor. Ya da yaşanan bir tartışmada İsrail hep olumsuzluğun sebebi gibi gösteriliyor” sözleriyle dile getiriyorlar. TSK’nin bölgede uçurduğu ‘Heron’ların İsrail’in değil Türkiye’nin malı olduğu ve TSK tarafından komuta edildiği hükümet ve askeri makamlarca bilinen bir gerçek. Buna rağmen tartışmada İsrail’in sorumlu gösterilmesine tepki duyan İsrailli diplomatlar, “Bu iddialar hakkında yorum yaparak tartışmanın daha fazla parçası olmak istemiyoruz. Bunlara bir yanıt verilecekse bunun Türk hükümet yetkililerince yapılması daha iyi olur” görüşündeler. CHP liderinin iddialarına ABD’den sonra İsrail’den gelen yanıt da işte böyle... Şimdi artık açıklama yapma sırası, ellerindeki istihbarata dayanarak operasyon kararını veren askeri makamlar ile onlar üzerinde mutlak otorite sahibi olmakla övünen hükümetimize gelmedi mi? GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘İktidar sorumlu’ CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Çelik’in ‘Dink yemdi hedef AKP’ydi’ sözlerine, ‘Bu cinayet AKP yüzünden gerçekleşmiştir’ diye karşılık verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Hrant Dink bir yemdi, hedef AKP’ydi” sözlerine “Dink cinayeti AKP’ye rağmen değil, AKP yüzünden gerçekleşmiştir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu, dün yaptığı yazılı açıklamada, AKP’li Çelik’in sözlerine tepki gösterdi. Çelik’in her şeyi kendine yontan yaklaşımlarına bir yenisini daha eklediğini belirterek Dink cinayetinin örgütlü bir yapının planlaması ve tetikçiliğiyle gerçekleştiği yönünde kamuoyunda artık yaygın bir kanaat olduğuna dikkat çekti. Bu cinayetin AKP’ye rağmen değil AKP yüzünden gerçekleştiğini kaydeden Tanrıkulu, şöyle dedi: “Ortadaki deliller, o dönemin iktidarının ya büyük bir ihmalden ötürü veya olacaklara göz yummaktan dolayı birinci dereceden suçlu olduğunu göstermektedir. Ancak, her zaman olduğu gibi, AKP yine ‘mağdur’ rolünü oynuyor. Çelik’in açıklamasına bakılırsa Hrant, AKP’ye yönelik bir komplo teorisinin figüranı. Bir yerde bir yanlışlık var; AKP, hem İsrail’e kafa tutan bölgenin lideri rolünde, hem de dava kararına göre, ‘birkaç gencin’ işlediği cinayet karşısında çaresiz, mağduriyet içinde aciz. Hangisi gerçek AKP? Muhtemelen bu davanın sonucunda, Hrant Dink; cinayete kurban gidip AKP’yi mağdur etmekten suçlu bulunacak; ne yazık ki. Biz de giderek ‘derin devlet’ dediğimiz şeyin, iktidar odaklarının, kim olurlarsa olsunlar, her şeyi kendilerine yontan ‘sığ’ bir zihin dünyası olduğunu farkına varıyoruz.” Sezgin Tanrıkulu FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER ‘Yeşil’ dosyası yeniden açıldı ELAZIĞ (Cumhuriyet) Elazığ Cumhuriyet Savcılığı, faili meçhul cinayetlerinde baş aktör olarak gösterilen “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’la ilgili dosyayı yeniden açtı. Soruşturma, özellikle bölgede “Yeşil cinayetleri” olarak adlandırılan faili meçhulleri yeniden gündeme getirecek. Ayten Öztürk, Temmuz 1992’de, Tunceli’deki evinin önünden 4 kişi tarafından kaçırılmış, cesedi. Ağustos 1992’de yarı gömülü halde bulunmuştu. Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Terör Alt Komisyonu’na verdiği ifadede, kızının dönemin Tunceli Jandarma Alay Komutanı ile görüşmesinin ardından kaybolduğunu ve görüşmede “Yeşil” kod adlı Yıldırım’ın da bulunduğunu anlatmıştı. ‘İzmir için adalet’ istediler ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bünrosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon kapsamında tutuklananların yakınlarının cumartesi günleri Konak Meydanı’nda gerçekleştirdikleri “İzmir için adalet” eylemine, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve eşi Türkegül Kocaoğlu ile CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu katıldı. Aziz Kocaoğlu, “Herkes hata yapabilir. Bence, bu aşamadan sonra ‘Biz belediyeyi inceledik. Burada iltimas, rüşvet, hırsızlık, zenginleşme yok. Hata yapmışız. Bu belediye, bu kadroyla çalışmaya devam etsin’ desinler” diye konuştu. Açıklamanın ardından Kocaoğlu ve eyleme katılanlar iddianamede yer alan bazı suçlarda yer alan “süt, mandalina ve siyah şalı” Konak Meydanı’nda yurttaşlara dağıttı. ‘Gerçeklerin üstü örtülüyor’ MAHMUT ORAL çakarak 20. yüzyılımızı başlatmış bir şehir. İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın son noktasını koyarak, bayrağı kuruluş savaşına devretmiş ve burada da yer almış bir şehir. İzmir, ilk iktisat kongresine ev sahipliği yaparak “Misakı Milli”nin ardından “Misakı İktisadi”nin, ekonomik bağımsızlığın bayraktarlığını yapmış bir şehir. İzmir, çok partili döneme geçişi selamlamış, demokrasinin çağdaş düzeye çıkmasına el vermiş bir şehir. İzmir, yerel motiflerini koruyarak dünyaya açılmayı başarmış bir şehir. İzmir, Ankara’nın iktidar dayatmalarına boyun eğmemiş, bir başbakanın “işte benim il başkanı adayım” dediği kişiyi il kongresinde seçmemiş bir şehir. ??? İşte bu şehir bugün de bir başka kuşatma altında... Milletvekili tutuklu. A’dan Z’ye tüm gazetecilik faaliyetleri toplanmış, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, 300 yılı aşkın hapis, devamında sağ kalırsa sürgün gerektiren “terör faaliyetleri” üretilmiş... Belediye başkanı hakkında “çete reisliğinden” iddianame düzenlenmiş. 34 “suç” alt alta toplanmış 397 yıl hapsi isteniyor. Bir kısmı tutuklu 130 belediye bürokratı belediye başkanıyla yani “çete reisiyle” birlikte “organize” suç işlediği gerekçesiyle yargıç karşısına çıkacağı günü bekliyor. Pek çok belediyesine baskınlar düzenlenmiş, soruşturmalar ucu açık devam ediyor. Her soruşturma çıplak elektrik telleri gibi ortalıkta savruluyor, ne zaman kimi çarpacağı belli değil. İş yapılan yerde hata da vardır. Buna elbet belediyeler de dahil. Bu tür hataların nasıl denetleneceği, cezalandırılacağı belli. Ancak operasyonlar “bir belediyedeki usulsüzlük” diye değil, “yasadışı bir örgütün ortaya çıkarılması” mantığıyla yapılıyor. Bu bir siyasal saldırıdır. İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu “çete reisi” olarak yargı önüne çıkmayı beklerken görevini de yapmaya çalışacak, ama pek çok elemanı “çete üyeliğinden” cezaevinde adalet bekleyecek! Bu tablo yakın gelecekte, belki de yerel seçimlerin hemen öncesinde daha olumsuz gelişmelerin olabileceğini gösteriyor. “Bekleyip görelim” mantığı akla iki şeyi getiriyor: 1. Aziz Nesin’in “Dur bakalım ne olacak” hikâyesi... 2. Kazanda usul usul ısıtılan kurbağa örneği... İzmir, iktidarın bunca ters bakışına karşın gelişim hızında dünya dördüncülüğünü yakalamış bir şehir. Bunda belediyelerin, bütün yerel dinamiklerin payı var. Ankara kaynaklı merkezi yatırımlar İzmir’e lütuf değil. Bileğinin hakkı. Kaldı ki İzmir ulusal ekonomiye yaptığı katkıdan daha az yatırım payı alıyor. ??? İzmir’e bir çağrım var... Kışın ardı bahardır... Gelin bir “İzmir Baharı” yaratalım... Adalet isteyelim, haksız saldırılara dur diyelim... Özgürlük isteyelim, önce hapsedip sonra yargılamaya dayalı engizisyon mantığına dur diyelim... Eşitlik isteyelim, Deniz Feneri’ne ayrı, yurtseverlere ayrı uygulamaya dur diyelim... Demokrasi isteyelim, korkuya dur diyelim... Bakın Rıfat Ilgaz “Aydın mısın” şiirinde nasıl sesleniyor: “Kaldır başını kan uykulardan / Böyle yürek böyle atardamar / Atmaz olsun / ses ol ışık ol yumruk ol / Karayeller başına indirmeden çatını / Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm / Alıp götürmeden büyük denizlere / Çabuk ol. Tam çağı işe başlamanın doğan günle / Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden / Her satırında buram buram alın teri / Her sayfası günlük güneşlik / Utanma suçun tümü senin değil / Yırt otuzunda aldığın diplomayı / Alfabelik çocuk ol. Yollar kesilmiş alanlar sarılmış / Tel örgüler çevirmiş yöreni / Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende / Benden geçti mi demek istiyorsun / Aç iki kolunu iki yanına / Korkuluk ol.” ??? Bir şey yapmalı... Hukuk zemininden milim kaymadan... Toplumsal meşruiyete hiç halel getirmeden... Ilgaz’ın şiirindeki gibi en azından kolları açıp iki yana demokrasiyi ve adaleti beklemeli... Ama bir şey yapmalı... DHKPC operasyonu: 5 tutuklama ? İstanbul Haber Servisi Sarıyer’in Küçükarmutlu Mahallesi’nde 24 Ocak günü yapılan DHKPC operasyonunda gözaltına alınan 15 kişiden 5’i tutuklandı. Halk Cephesi üyesi oldukları iddia edilen 15 kişi, Emniyet Müdürlüğü’ndeki işlemleri önceki gün tamamlanarak Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılıkta ifade veren 7 kişi serbest bırakıldı, 8 kişi ise tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme 3 kişiyi serbest bırakırken, Sadık Şenbaba, Çiğdem Yakşi, Cengiz Karaca, Coşkun Özdemir ve Salih Çağın Kul hakkında “örgüt üyeliği” gerekçesi ile tutuklama kararı verdi. DİYARBAKIR İnsan Hakları Derneği ve kayıp yakınlarının Diyarbakır’da düzenlediği “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemi 155. haftasını doldurdu. Eylem öncesi bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, AKP hükümetinin faillerin bulunup yargılanması için samimi bir tutum içine girmediğini belirtti. AKP Milletvekilleri Oya Eronat ve Galip Ensarioğlu’nun kemiklerin çok eski döneme ait ve ya heyelan sonucu ölenlere ait olabileceği yönündeki açıklamalarına tepki gösteren Bilici, “AKP milletvekillerinin bu açıklamaları gerçeğin üstünü örtme çabasıdır” dedi. Öte yandan Cumartesi Anneleri de, toplu mezarlara ilişkin yapılan kazılarda, Minnesota Protokolü’ndeki belgeleme, antropolog ve bilim insanlarının hazır bulundurulması şartlarının yerine getirilmediğini vurguladı. Eylemde, oğlu Hayrettin Eren’e ait bir mezar bulamadan hayata veda eden Kemalettin Eren’de anıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle