19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Mustafa Balbay’ın harddiskine ilişkin bilirkişi raporu mahkemeye ulaştı Kim müdahale etti? İstanbul Haber Servisi Gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın 1 Temmuz 2008’de el konulan bilgisayarındaki harddiskte yer alan 63 bin 228 dosyanın son erişim tarihinin 14 Ocak 2010 olduğu TÜBİTAK raporuyla ortaya çıktı. Raporda, “Harddiskte, el konulduğu 1 Temmuz 2008 ile imajın alındığı 7 Temmuz 2008 tarih aralığında herhangi bir değişiklik izine rastlanmadığı belirtildi. Fakat belirtilen tarihler arasında, herhangi bir değişiklik yapılmadığı teknik açıdan kesin olarak söylenemez” denildi. Polis ve bilirkişi arasındaki çelişkiye dikkat çeken Balbay’ın avukatları, “1 Temmuz 2008 tarihinde el konulan, orijinali ve birebir kopyası Balbay’ın avukatlarına bugüne kadar verilmeyip adli emanette saklanan bilgisayara 2010 yılının Ocak ayında kim ya da kimler niçin müdahale etmişler, üzerinde oynamışlardır” diye sordular. Ergenekon davasında tutuklu gazeteci Balbay, 1 Temmuz 2008’de gözaltına alındı. Balbay’ın evinde ve gazetedeki ofisinde aynı gün yapılan aramalarda, bilgisayarına el konuldu. Ancak polisler Balbay’ın bilgisayarındaki harddiskin imajlarını avukatlarına vermedi. Soruşturmayı yürüten savcılardan Nihat Taşkın, Ocak 2009’da terörle mücadele şube müdürlüğüne yazı yazarak harddisklerin bir kopyasının Balbay’ın avukatlarına verilmesini istedi. Ancak Emniyet savcının isteğine karşın avukatlara kopya vermedi. Yargılamayı yapan mahkeme de Balbay’ın avukatlarının bu yöndeki talebini reddetti. Mahkemede, Balbay’ın notlarının bulunduğu harddiskin delil olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışıldı. Balbay ise savunmalarında, bilgisayardaki notlarına sonradan eklemeler yapıldığını, notlar üzerinde oynandığını savundu. Balbay, “Ben bu şekilde özel bir dosya halinde günlük tutmadım. Benim farklı zamanlarda, farklı dosyalarda yer alan kimi notlarım bir araya getirilmiş, montajlanmış, yorumlar açıklamalar eklenmiş ve ortaya böyle bir günlük çıkarılmış. Gazetemizin bilgisayar sistemi yenilenirken arkadaşlar ‘önceki dosyaların tümü siliniyor, saklayacaklarınız varsa ayıralım’ dediklerinde bir an düşündüm, ‘yok’ dedim. Bu notların tümünü artık yok hükmünde saydım. Bu anlamda başka notlarım da yok” dedi. Güle Güle Rauf Bey 19631967 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin neler yaşadığını bilmeyenler için Rauf Denktaş ancak siyasi bir figür sayılır. Kıbrıs Türkü’nün davası yazık ki bizde yeterince anlaşılmamıştır. Hatta diyebilirim ki bizde gösterilen filmler sayesinde ABD’deki zencilerin aynı yıllarda çektiği çileler çok daha iyi bilinir. Denktaş, genç bir avukat olarak sürgüne gönderildikten sonra adaya yeniden gizlice girmiş, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluşunda yer almış, Türk azınlığın Kıbrıs’taki davasının ölene kadar bıkmaz bir savunucusu olmuştur. İşin garip yanı, Rum liderler kendi toplumları tarafından ne yaparlarsa yapsınlar savunulurken Denktaş bir de kendisini bizim eleştirilerimize karşı savunmak zorunda kalmıştır. ??? Denktaş, politik bir lider, diplomat olarak çok başarılıydı. Ama adadaki uzun süren yöneticilik döneminde iç siyasette çok eleştirildi, yıprandı. Son olarak 2004’te, Annan Planı sürecinde, barış sürecini baltalayan, uzlaşmayı engelleyen kişi olarak lanse edildi. Üstelik yalnızca Rumlar ve destekçilerince değil Türkiye tarafından da böyle görüldü. Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra uzlaşmaz tarafın kim olduğu herhalde artık anlaşılmıştır. O günlerde onu ciddi biçimde eleştirenler bugün yine onun dediğine geldiler. Ama yazık ki o süreçte Kıbrıs Ergenekonu olarak bile adlandırmaktan geri kalmadılar. ??? Denktaş’ı çocukluğumdan beri tanırdım. Politik bir figür olarak bizde rastladığım kişiliklerden çok farklıydı. Oğlunun cenazesine bile müzakereler nedeniyle katılamamış bir insan olarak kendisini bu davaya tümüyle adamış bir insandı. Ama bununla ne övünür, ne hakkındaki her türlü garip iddiaya karşı öfkelenirdi. Ciltler dolusu anı yazdı. Kitaplar yazdı. Programlar yaptı. Kendisini ve ailesini değil, Kıbrıs Türkü’nün yaşam mücadelesini ve haklılığını savunmaya çalıştı. Çoğu kez kendisiyle ilgili iddialara gülüp geçti. Her zaman mizah duygusunu korumayı başaran bir insandı. Protokol kurallarına aldırmayan, her zaman kendi hayatında nasılsa makamında da öyle yaşayan biri oldu. Yazdığı anılar, yalnızca Kıbrıs Türklerinin değil, çoğunluğun zulmü karşısında azınlığın yaşam mücadelesini anlatan gerçek bir destandır. VİRÜS PROGRAMI stanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2010’da Balbay’ın notlarının da bulunduğu harddisk üzerinde inceleme yapılması için TÜBİTAK’tan rapor istedi. TÜBİTAK bilirkişisi Hayrettin Bahşi tarafından hazırlanan 4 sayfalık raporda, harddiskteki 63 bin 228 dosyanın son erişim tarihinin 14 Ocak 2010, 10.40 ile 15.17 saatleri arasında olduğu, diskte, son değiştirme veya oluşturma tarihi 14 Ocak 2010 olan bazı dosyalar bulunduğu belirtildi. Bu dosyaların bir kısmının, AVG isimli bir virüs koruma programının oluşturduğu ya da değiştirdiği dosyalar olduğu ifade edilerek “Harddiskin 14 Ocak 2010’da harici olarak bir bilgisayara takıldığı, sonra virüs tespit programının çalıştırıldığı ya da bu programın otomatik olarak harddisk üzerinde çalışmış olabileceği değerlendirilmektedir” denildi. Harddisk ve benzeri materyallerin delil bütünlüğünün korunabilmesi için el konulduğu anda ‘hash’ değerinin alınması gerektiği vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi: “Materyal üzerinde bir değişiklik yapılmadığından teknik olarak emin olunmasının en geçerli metodu, ‘hash’ değeri üzerinde bir değişiklik yapılmadığının gösterilmesidir. El konulduktan sonra, dijital veri üzerinde yapılabilecek olası değişikliklerin tespiti, değişikliğin niteliğine göre değişir... Ama tüm değişiklikler tespit edilebilir denilemez.” ? Balbay’ın İ KESİN YANIT YOK Temmuz 2008’de el konulan harddiskin imajının, 7 Temmuz 2008’de saat 04.16’da alındığı belirtilen raporda, harddiskte, el konulduğu tarihten imaj tarihine dek herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığı sorusuna ise şu yanıt verildi: “Harddiskte, 1 Temmuz 7 Temmuz 2008 tarih aralığına sahip oluşturma ve değiştirme üstverisi içeren herhangi bir dosya tespit edilememiştir. Kayıt defteri alanlarında ve kayıt dosyalarında da incelenen tarihle ilgili herhangi bir bilgi izine rastlanmamıştır. Harddiskte yüklü olan işletim sisteminin tarih ve zaman bilgisinde de uyum 1 suzluklara rastlanmamıştır. Harddisk üzerinde, söz konusu tarihlerde herhangi bir değişiklik izine rastlanmamışt ı r , ancak herhangi bir değişiklik yapılmadığı teknik açıdan kesin olarak söylenemez. Harddiskte herhangi bir değişiklik yapılmadığının garanti edilmesi, 1 Temmuz ve 7 Temmuz 2008 tarihlerinde alınmış hash değerinin tutmasıyla sağlanabilir.” 1 Temmuz 2008’de el konulan bilgisayarına 14 Ocak 2010’da erişim sağlandığı bilirkişi raporunda belirtildi. ? 5 Temmuz 2008’de savcılık ifadesi alınan Balbay’a, 7 Temmuz’da imajı alınan belgeler ve bilgiler soruldu. ? Avukatları 3.5 yıldır Balbay’ın harddiskinin imajını alamıyor. AVUKATLAR: Çelişkilere dikkat albay’ın avukatları Mehmet İpek ve Aydın Metin tarafından yapılan açıklamada, bilirkişinin bu tespitinin, yeni bir çelişkiyi ortaya çıkardığı belirtildi. Polis ve savcılığın, Balbay’ın notlarının silinmiş olduğunu ve bu silinmiş dosyaları kurtardıklarını iddia ettiklerine dikkat çekilerek “Bilirkişi ise silinmiş ve geri kurtarılabilen işletim sistemi ve kullanıcı dosyaları üzerinde herhangi bir işlem izine rastlanmamıştır diyor. Bu durumda, ya bilirkişinin tespiti yanlış ya da polis ve savcılığın iddiası...” denildi. Bilirkişinin tespit ettiği üzere imajın 7 Temmuz 2008’de alındığına dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi: “Nasıl olur da bu tarihten iki gün önce, 5 Temmuz 2008’de savcılık ifadesi sırasında Balbay’a harddisk içindeki muhtelif belgeler gösterilmiş ve sorular sorulmuştur. Bilgisayar harddiskinin içinde neler olduğunu gaipten haber alamayacaklarına göre, açık olarak görülüyor ki bilgisayar harddiskinin orijinaline kopyasının alındığı 7 Temmuz 2008 tarihinden önce müdahale edilmiştir. Şimdi cevabı aranması gereken soru şudur. Kim ya da kimler yasaya aykırı olarak harddiskin içeriğine müdahale etmiş, orijinaliyle oynamıştır? Bugün sadece gazeteci değil, aynı zamanda milletvekili olan Balbay, bu sakatlanmış, oynanmış harddisk içeriğindeki belgeler sebebiyle 3 yıldır tutuklu... Üstelik 3.5 yıldır bu harddiskin imajı bize verilmedi. Bu durumda olan tek kişi Balbay.” Bilirkişiye, ‘bilgisayar içerisinde değişiklik yapılıp yapılmadığının incelenmesi değil, değişiklik yapılmasının mümkün olup olmadığını” sorduklarını belirten avukatlar, “Oysa, bilirkişi görevinin dışına taşarak kendiliğinden belirli incelemeler yapmaya kalkışmış ve incelediği hususlarda değişiklik yapıldığına dair herhangi bir veriye rastlamadığını belirtmiştir” dedi. B Gökçek’e kadınlardan protesto ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da, Dikmen Vadisi’ndeki kentsel dönüşüm kapsamında gecekonduları yıkılacak olan bir grup kadın, belediye önüne filelerle limon getirerek eylem yaptı. Grup, vadi halkına Mamak Kusunlar’da önerilen konutların bedelini ödeyemeyecek durumda olduğunu söyleyen bir kadına Melih Gökçek’in, “Kocan limon satsın” dediğini aktardı. Kadınlar, barınma haklarını gözeten bir çözüme ulaşılıncaya kadar limonlu eylemlerini sürdüreceklerini belirtti. ‘28 Şubat’a suç duyurusu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç ve beraberindeki parti yöneticileri, “postmodern darbe” olarak nitelendirilen 28 Şubat dönemiyle ilgili sorumluların cezalandırılması için suç duyurusunda bulundu. Malkoç, dönemin askeri erkanın yanı sıra YÖK Başkanı Kemal Gürüz hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirtti. ‘İntibak Yasası’ TBMM’de Kadın, erkeğin ‘sözüne’ kaldı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, şiddet taslağında tartışma yaratacak değişikliklere gitti SEVİL ARINAN Sözel şiddet ruhu bozuyor İstanbul Haber Servisi Kadınlara yönelik fiziksel şiddetin yanında uygulanan sözel, duygusal ve ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Psikologlar, “Şiddete uğrayan kadınlarda korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki gibi olumsuzluklar görüyoruz” dedi. Değişim Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden psikolog Ayşe Yanık Knudsen, “Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan bir saldırı yöntemi” dedi. Knudsen, şiddete uğrayan her 3 kadından 2’sinin ekonomik şiddete de uğradığını kaydetti. ANKARA Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için hazırlıkları sürdürülen yasa taslağında tartışma yaratacak değişiklikler yapıldı. Taslaktaki koruyucu ve önleyici tedbirlere karar verecek aile mahkemesi hâkiminin yargı yetkisinin vali ve kaymakama devredilmesi, şiddet uygulayan erkeğe verilecek 48 ay arasındaki hapis cezasının kaldırılması, hakkında önleyici tedbir kararı bulunan erkeğe, tekrar şiddet uygulamayacağına söz verinceye kadar 315 gün arasında “zorlama hapsi” verilmesi öngörüldü. Cumhuriyet başsavcılıklarında “şiddetten koruma büroları” kurulmasından da vazgeçildi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin yasa taslağında kadın örgütlerinin tepkisini çeken değişiklikler yaptı. Buna göre daha önce koruyucu ve önleyici tedbirlere karar verecek aile KORUMA BÜROSU DA KALDIRILDI Önceki taslakta yer alan cumhuriyet savcılıklarında “şiddetten koruma bürosu” kurulması uygulamasından vazgeçildi. Söz konusu değişikliklere tepki gösteren kadın örgütleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve bakanlık hukukçularıyla toplantı yapıyor. Kadın örgütleri, yeni taslağın mevcut yasadan daha geri düzenlemeler öngördüğünü belirtti. mahkemesi hâkiminin yetkisi, aralarında vali ve kaymakamın da bulunduğu mahalli mülki amirlere devredildi. Aile mahkemesi hâkimleri, yalnızca ortak kullanılan konutun korunan bireye tahsisi ile alkol, uyuşturucu ve madde bağımlılığı ya da ruhsal bozukluğu bulunanların muayene veya tedavisine karar verebilecek. Mahalli mülki amirler ise şikâyet edilenin ortak konuttan derhal uzaklaştırılması, korunan bireylere ait konut, okul, işyeri ve bulundukları yere yaklaşması, eşyalara zarar vermesi, iletişim araçlarıyla rahatsız etmesi, var ise silahını kolluğa teslim etmesi, meslek edindirme kursları ile rehabilitasyon programlarına katılmasına karar verecek. Taslakla birlikte mülki amir, soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestliğe de karar verebilecek. Ayrıca mahkumiyet halinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirleri kararı da mülki amir tarafından verilecek. Önceki taslakta yer alan “yakın ilişki içinde yaşayanlar” ifadesi ise eklenmedi. Bakanlık, tartışma yaratacak bir başka değişikliğini ise koruyucu tedbir kararlarının gereklerini yerine getirmeyen, şiddet gösteren veya gösterme ihtimali bulunan kişiye 4 aydan 8 aya kadar verilecek hapis cezasını kaldırarak yaptı. Bakanlık, hapis cezaları kapsamında taslağa, “zorlama hapsi” öngören “Önleyici tedbir kararlarına aykırılık” başlıklı bir madde ekledi. Buna göre hakkında önleyici tedbir kararı verilen kişi, kararın gereklerine aykırı hareket etmesi halinde fiili suç oluştursa bile hâkim kararı ile tedbir kararına uygun davranacağı konusunda taahhütte bulununcaya kadar ve 15 günden fazla olmamak üzere zorlama hapsine tabi tutulacak. Zorlama hapsinin alt sınırı 3 gün olacak, ihlalin tekrarı halinde zorlama hapsinin toplam süresi 6 ayı geçemeyecek. Zorlama hapsine ilişkin kararı ise cumhuriyet başsavcılığı verecek. rosu) ANKARA (Cumhuriyet Büdiği ‘İntibekle Emeklilerin uzun süredir Kurulu’na sevk l ne Ge MM TB ı’ sas bak Ya ısı Bülent mc rdı Ya edildi. Başbakan en çok kida un son ler ere Arınç, “Müzak yüksek en ve şinin istifade edebileceği l edilmiştir. bu ka sı oranda artış yapılma kabul edilmişBu artış yüzde 75 olarak n tüm emeklilere tir” dedi. Düzenlemede beklenti oluşbir zam yapılacağına dair en Arınç, ”İntimaması gerektiğini söyley lıkları arasınay bak’tan kastımız emekli Herkesin maa. dir esi lm eri gid kın daki far m gelecek bekza n ne şına şu kadar seyya e konuştu. lentisi oluşmamalıdır” diy Erdoğan ve Gül’ün isimlerine onay ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın adı, üniversiteye veriliyor. “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı”, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tasarıyla, iki üniversitenin adında değişikliğe gidiliyor. Buna göre; Rize Üniversitesi’nin adı “Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi”, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi’nin adı ise “Abdullah Gül Üniversitesi” olarak değiştiriliyor. YGS’ye 1 milyon 860 bin başvuru ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 2012 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi’ne (ÖSYS) 1 milyon 860 bin 515 aday başvurdu, bunlardan 1 milyon 805 bin 433’ü YGS’ye girecek. Adaylar sınav yeri bilgilerini http://ais.osym.gov.tr İnternet adresinden TC kimlik numaraları ve şifreleri ile edinebilecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle