28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER TMK kapsamında tutuklu bulunan yaklaşık 500 öğrenciye, cezaevlerinde tecrit ve izolasyon uygulanıyor 7 Derste değil hapisteler ? Öğrencilerin avukatlarından Dağ, cezaevinde türkü söylemenin bile suç sayıldığını belirtti. Avukat Sevimli ise, öğrencilerin ‘disiplin suçu’ nedeniyle hücre cezaları aldıklarını söyledi. CİHAN ORUÇOĞLU Bir Kahramanın Ardından LEFKOŞA Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bugün, özgür ve bağımsızlığı için yıllardır bıkmadan savaşım verdiği vatanında toprağa veriliyor. Denktaş, soydaşlarına, her toplumun dilediği gibi özgür ve bağımsız olarak yaşaması için her şeyden önce örgütlenmesi gerektiğini anlatmış olmasaydı, bugün muhtemelen Akdeniz’in bu stratejik adası, yayılmacı Yunanistan’ın egemenliği altında olacaktı. Ama, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra giderek küçülme kararı veren Büyük Britanya İmparatorluğu’nun ağırlığını oluşturan İngiltere’ye karşı o tarihlerde Kıbrıs Türkleri arasında başlayan örgütlenme girişimleri, Fazıl Kaymak, Fazıl Küçük gibi önderlerin hemen arkasından ülkenin en iyi hukukçularından birisi olan Rauf Denktaş’ın direksiyonu ele almasıyla kısa sürede amacına ulaşacak boyutlara vararak tamamlanmıştır. 1957’de Türkiye’de Menderes’in Dışişleri bakanı olarak Kıbrıs’ın stratejik önemini ve orada yaşayan Türklerin karşılaştığı baskıları gündeme getiren Fatin Rüştü Zorlu’nun politikası ile Ada Türkleri silahlandırılarak kendi mukavemet teşkilatlarını da oluşturmuşlardır. O örgütlenmenin başında Rauf Denktaş gibi gözü pek bir önderin sorumluluk almış olması, Yunanistan’ın yayılmacı Akritas Planı’nı bozmakla kalmamış, Kıbrıslı soydaşlarımıza da moral üstünlüğü sağlamıştır. Ben Rauf Denktaş’ı o örgütlenmeden anavatan kamuoyunu da haberli kılmak için İstanbul’a gidiş gelişleri sırasında tanıdım. Ve Kıbrıslı soydaşlarımızın, sadece yetenekli bir hukuk adamı olmakla kalmayan, gözü pek bir öndere de sahip olduğunu fark ettim. Denktaş bu üstünlüklerini Kıbrıs Türk toplumu, Kıbrıs Federe Türk Devleti, nihayet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak oluşturulan devlet aşamalarında başarı ile sürdürdü. 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’taki soydaşlarımızın soykırıma uğramasını amaçlayan ve Makarios’a yönelen darbenin önlenmesi için yapılan müdahaleyi kararlaştıran Ecevit hükümetinde tanıtma bakanı olarak bulunurken Denktaş ile yaptığımız ortak çalışmalar, o dostluğu daha da pekleştirdi. Ve nihayet, Hürriyet Vakfı Başkanı olarak Ada’da hazırlanan bir dış politika sempozyumunda Arda Gedik ve Ertuğrul Özkök ile birlikte KKTC bayrağının biçimlendirilmesine katkıda bulunarak Kurucu Cumhurbaşkanı’ndan sıcak mektuplar alma aşaması da günlüklerde yer almış oldu. Dün o cumhuriyetin cumhurbaşkanı konutu olan sarayın geniş holünde oluşturulan katafalktaki tabutunun önünden saygı ile yürüyen binlerce yurttaşı için Rauf Denktaş bir tür ata olarak kabullenilmişti. Anavatan ve KKTC bayrakları ile süslenmiş sandukasının etrafında, bugün bir tümen gücüne kavuşmuş Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri’nin, Kıbrıs doğumlu subayları ihtiram nöbeti tutarak, Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ölümü ile Dolmabahçe ve Ankara’daki Devlet Resim Heykel Müzesi’ndeki katafalklardan anılarımda kalan görüntüleri adeta yinelemiş oluyorlardı. Uzun, çetin, zaman zaman gözyaşı, kan ve kayıplarla süren; o arada Sandallar ve Altılar gibi isimler alan Nazilerin kendi ülkelerindeki Yahudilere uyguladığı soykırımın birer benzerini Kıbrıslı Türklere yaşatan Rum çetelerine karşı başkaldıran Denktaş’a yurttaşlarının yanı sıra anavatandan gelenler de rahmet diliyorlardı. İlginçtir; bugün kendisini toprağa vermek için oluşacak uzun kortejde ve onun top arabasındaki tabutunun arkasından Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı da yürüyecek. Öyle inanıyorum ki, Annan Planı’na karşı çıktığı için o zaman eleştirdikleri bu kahraman adamın kendilerine çok büyük dersler öğrettiğini kabullenecek ve içlerinden “Rauf Bey, şimdi biz anavatanı yöneten politikacılar olarak senin Kıbrıs politikanı benimsemiş birer öğrenciniz” diyeceklerdir. Ben en eski Türkiyeli dostlarından birisi olarak dün sabah tabutunun önünde sana Fatiha okumak ve saygı duruşunda bulunmak için 40 dakika bir kuyrukta bekledim. Otelime dönerken gözpınarlarım yaş içindeydi. Koskoca bir insan olmama rağmen kendimi tutamamış ağlamıştım. TÜRK BAŞARI ÖDÜLLERİ KURULU 7. KEZ VERDİ Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında tutuklanan ve yıllardır cezaevlerinde tutuklu bulunan yaklaşık 500 öğrenci, çeşitli illerde hâkim karşısına çıkmayı bekliyor. TMK kapsamında tutuklanan öğrencilerin diğer tutuklulardan farklarının olmadığını belirten avukat Güçlü Sevimli, “Öğrenciler hücre cezalarına çarptırılıyor, kitap ve mektup yasaklarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Öğrenciler içinde tecrit ve izolasyon uygulanıyor” dedi. Cezaevinde “türkü” söylemenin bile disiplin suçu olduğunu ifade eden avukat Günay Dağ ise öğrencilerin disiplin cezaları nedeniyle tahliye olsalar bile cezaevinden çıkamadıklarına dikkat çekti. Öğrenciler, yasal panellere ve basın açıklamalarına katılmak, 1 Mayıs etkinliği için sergi açmak, bildiri dağıtmak, pankart taşımak ve mezar ziyaretlerinde bulunmak gibi suçlamalarla Ankara, İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Tekirdağ, Adana gibi birçok ilde tutuklu yargılanıyorlar. Siyasal iktidarın tutuklu öğrenciler konusunu yok sayma ve taraf olarak yaklaşma tavrının kabuledilebilir bir yaklaşım olmadığını anlatan hukukçular, özellikle Adalet Bakanlığı’nın konuyu doğrudan gündemine alması gerektininin altını çiziyorlar. Tutuklu öğrencilerin cezaevinde diğer tutuklulardan farkının bulunmadığını belirten avukat Güçlü Sevimli, “Öğrenciler, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ve TMK kapsamında tutuklanıyor. Burada önemli olan nokta bu. Çünkü bu kapsamda tutuklanan öğrenciler, her türlü tecrit ve izolasyona maruz kalıyorlar. Kitap, mektup, hücre cezaları F tipinin getirileri” diye konuştu. Cezaevlerindeki öğrencilerin sayısının fazlalığı kadar uzun tutukluluk süreleri de dikkat çekiyor. Öğrenciler, 3 yılı aşkın süre cezaevlerinde tutuklu kalarak, haklarında karar verileceği günü bekliyor. Cezaevlerinde türkü söylemenin dahi disiplin cezasına neden olduğunu ifade eden avukat Günay Dağ “Gardiyanla tartışmak, gürültü yapmak nedeniyle disiplin cezaları alınıyor. İletişim, sosyal etkinliklerden uzaklaştırma ve ziyaretçi yasakları en çok uygulanan yasaklar. Bunların yanında hücre yasakları da öğrencilere uygulanıyor. Öğrenciler, koğuş aramalarında 2530 gardiyanın saldırılarına maruz kalıyor. Hem fiziki şiddete maruz kalıyorlar hem de görevli memura mukavemetten yargılanıyorlar” diye konuştu. F tipi cezaevlerinde 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan öğrencilerden bazılarının isimleri ve tutuklu bulundukları cezaevleri şöyle: Rauf Düzsöz: Ege Üniversitesi öğrencisi, 3 yıldır İzmir Buca Kırıklar 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Rohat Taysun: İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi, 2 senedir Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Songül Sıcakyüz: Dicle Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi, 1.5 yıldır Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuklu. Ersin Çakır: Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisi, 2 yıldır Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Ramazan Oba: Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisi öğrencisi, 2.5 yıldır Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Hasret Dayan: Sakarya Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi öğrencisi, 2 yıldır Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuklu. Mahrumi Haydaroğlu: Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi, 2 yıldır Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Cihan Kırmızıgül: Galatasaray Üniversitesi öğrencisi, 2 senedir Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Selçuk Akagündüz: Dicle Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi, 2 senedir Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu. Nâzım Hikmet Sevgi, Emek Barış Ödülü Kocaoğlu’nun İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türk Başarı Ödülleri Kurulu tarafından bu yıl 7. kez verilen “Nâzım Hikmet Sevgi, Dostluk, Emek, Barış ve Karşılıksız Hizmet Üstün Başarı Ödülü”ne İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu değer görüldü. Kocaoğlu ödülü, şairin 110. doğum günü nedeniyle Kültürpark’taki heykeli önünde düzenlenen törenle, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in elinden aldı. 68 kuşağı olarak bağımsızlık ruhunu Nâzım Hikmet’in şiirlerinden aldıklarını söyleyen Kocaoğlu, “Direnmeyi, inandığımız dava uğrunda mücadeleye etmeyi, yılmamayı, dönmemeyi onun şiirlerinden, onun ülke sevgisi dolu haykırışlarından öğrendik” diye konuştu. Yurtdışından gelen sanıklar, sahte dijital belgelerle iftira atıldığını savundu: ‘Türkü söylemek bile suç’ ‘Hayal gücüne pes’ HATİCE TUNCER Balyoz Harekât Planı davasında Brüksel’de NATO karargâhında üst düzey görev yapan Tuğgeneral Suat Dönmez’in de aralarında bulunduğu, yurtdışındaki görevlerinden izin alarak gelen 6 subay savunmalarını yaptı. Deniz Kurmay Albay Mehmet Cenk Dalkanat, “İddianameye kanıt olarak konulan sahte dijital belgeler, iftira atmak için düzenlendiğini bas bas bağırıyor” dedi. Tutuklu sanık Albay Levent Kerim Uça ise “İddianamedeki hayal gücüne pes dedim” diye konuştu. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki büyük salonda görülen, general ve amirallerin de aralarında bulunduğu 249’u tutuklu 345 kişinin yargılandığı davaya devam edildi. Davanın dün görülen 64. duruşmasına yurtdışında görevde bulunmaları nedeniyle izin alarak duruşmaya ilk kez katılan sanık subayların kimlik tespiti yapıldı. Deniz Kurmay Albay Enver Aksoy, Atina Silahlı Kuvvetler Ataşesi olarak görev yaptığını belirtti. Aksoy savunmasında suçlanmasına neden olan dijital belge ve listelerin kim tarafından ve ne şekilde hazırlandığını bilmediğini ifa Sanık Özyurt duruşmada sahte belge üretti Tutuklu sanık Albay Hasan Özyurt, sahte dijital belgenin nasıl üretileceğini uygulama ile gösterdi. Özyurt, duruşmada mahkemenin kendisine verdiği bilgisayarda kendi yazdığı programla çok sayıda Word dosyası üreterek iddianamedeki delillerin sahte olduğunu kanıtladığını söyledi. Sanık Hasan Özyurt, “Sunumumda ürettiğim dosyalar bu bilgisayardan başka hiçbir bilgisayara taşınmamış, kopyalanmamış olmalarına rağmen sanki başka bilgisayarda çalışılmış gibi bir görüntü oluşturduğuma burada bulunan herkes şahittir” diye konuştu. Hasan Özyurt’un savunması, sanıklar ve izleyiciler arasında büyük heyecanla izlendi. Duruşmaya ara verildiğinde salondaki herkes Özyurt’u uzun süre alkışladı. de ederek “İmzasız bu dosyaları iddianame hazırlanana kadar görmedim, duymadım” dedi. Kurmay Albay Levent Ergün KKTC’de Temas Hattı’nda görevli 49. Piyade Alay Komutanı olduğunu söyledi. Ergün, Haziran 2001 tarihind e n N i s a n 2 0 03 ’ e k a d a r ABD’de görevli olduğunu ifade ederek “Üzerime atılı suçları işlemiş olmam fiziki olarak mümkün olamaz. Hiç kimseden kanun dışı talimat, bilgi belge almadım, kimseye vermedim. Bunları basından duydum” dedi. Ku r m a y A l b a y Mehmet Cem Kızıl, Brüksel’de NATO Standardizasyon Ajansı’nda Deniz Şube Müdürü olarak görev yaptığını ve savunması için izin alıp geldiğinin altını çizdi. Kızıl, suçlanmasına konu olan belgelerle ilgili “Hiçbir listenin hazırlanması için emir almadım, vermedim, görevlendirilmedim, görevlendirmedim. Hiçbir yasadışı oluşuma katılmadım. Adımın listelere ne zaman ne maksatla yazıldığını bilmiyorum” diye konuştu. Deniz Kurmay Albay Dalkanat, Almanya’da Kapalı ve Sığ Sularda Mükemmeliyet Harekât Merkezi’nde görevli Dava açacağım olduğunu söyledi. “Hakkımdaki tüm suçlamaları reddediyorum” diyen Dalkanat, şöyle devam etti: “Kimseden kanun dışı emir almadım, vermedim. İddianameye kanıt olarak konulan sahte dijital belgeleri hazırlayanların bulunup şiddetle cezalandırılmasını talep ediyorum. Bunlar hakkında suçsuzluğum karara bağlandığında dava açacağım.” Tuğgeneral Suat Dönmez, Brüksel’de NATO k arargâhında bir birimin başkan yardımcısı olduğunu belirtti. 2002 yılında NATO ile bağlantılı 3. Kolordu Komutanlığı’nda görev yaptığını anlatan Dönmez, darbe hazırlandığı iddia edilen tarihlerde 1 Ocak 2003’ten Ağustos 2003’e kadar ABD’de görevli olduğunu söyledi. Dönmez, “Mahkemeden adaletin tesisinden başka bir talebim yok” diye konuştu. Deniz Kurmay Yarbay Yavuz Kılıç ise halen Roma’da bir eğitime devam ettiğini ve izinli olarak geldiğini anlatarak suçlamaları reddetti. Tutuklu sanık Uça suçlamaları reddederken “İddianamedeki hayal gücüne pes dedim. Yapmadığım bir şeyi yapmadığımı izah etmenin sıkıntısı içindeyim. İmzasız dijital kayıtlarla, özgürlüğümden mahkum ediliyorum” dedi. Başbuğ’u tutuklayan yargıç kararda direndi İstanbul Haber Servisi İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u tutuklayan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Vedat Dalda kararında direndi. Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’in itiraz dilekçesi değerlendirilmek üzere İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme, Dalda’nın yokluğunda bir heyet oluşturarak, Başbuğ’un itirazını değerlendirecek. 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN ESAS NO: 2011/164 Davacı Maliye Hazinesi vekili tarafından davalı kayyım Hatay Defterdarı aleyhine mahkememize açılan “Gaiplik Nedeniyle Hazine Adına Tescil” davasında; Hatay, Merkez 4. Mıntıka 1341 parsel sayılı taşınmazda, tapu maliki İbrahim Mısırı oğlu Ahmet’in payının 10 yıldan uzun süredir yasal kayyım olarak atanmış Hatay Defterdarı tarafından idare edildiği belirtilerek, TMK. m. 588 gereğince bu payın Hazine adına tescilini ve payın idaresinden elde edilen Ziraat Bankası Antakya Şubesinde bulunan gelirin de Hazine adına irat kaydına karar verilmesi istenilmiştir. Nüfus idaresinde kaydı bulunmayan, bugüne kadar sağ olup olmadığı ve adresi tespit edilemeyen paydaş İbrahim Mısırı oğlu Ahmet’in haberi olanların veya yerini bilen ve bu kişiyi tanıyanların ALTI AY içerisinde, Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/164 esas sayılı dosyasına haber vermeleri TMK. 588 ile 32 ve 33. maddeleri gereğince 2. KEZ İLAN olunur. 26.l2.2011 Basın: 2679 VEF AT Beyoğlu Vergi Dairesi’nden emekli, bir önceki kayıp İstanbul’un gönül adamlarından sevgi dolu babamız, TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI Kıbrıs Türklerini cemaat olmaktan çıkarıp, ulus olma bilincine ulaştıran büyük devlet adamı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin unutulmaz lideri Sayın AYTUĞ YENİŞEN'İ KAYBETMEDİK! Onu yaşanan karanlıklardan aydınlığa uğurladık..... Foça’da askeri uçak düştü, personel kayıp İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Çiğli 2. Anajet Üs Uçuş Eğitim Komutanlığı’ndan havalanan T37C tipi eğitim uçağı Foça Arslanburnu açıklarında denize düştü. Bunun üzerine Sahil Güvenlik botları ve İzmir’deki Sivil Savunma’ya bağlı kurtarma ekipleriyle askeri kurtarma ekipleri haber alınamayan personeli bulmak için bölgeye hareket etti. Arama çalışmaları sürerken uçağa ait olduğu belirtilen bazı parçalar bulundu. Bölgedeki balıkçılar uçağın bir kanadının kırıldığını ve ardından alev aldığını belirtti. Uçakta bir eğitmen Türk subayla, Pakistanlı pilot öğrencinin bulunduğu öğrenildi. Torunları, Çocukları, Eşi RAUF DENKTAŞ’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Kendisine Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve Kıbrıs halkına başsağlığı ve sabırlar dileriz. Türk Gençliğine Hizmet Vakfı adına Başkan Prof. Dr. Güngör ŞATIROĞLU C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle