17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 EYLÜL 2011 ÇARŞAMBA [email protected] 14 KÜLTÜR İstanbul Bienali’ne katılan Theo Craveiro, binlerce Amazon karıncasından oluşan bir koloniyi Antrepo’ya taşıdı Karınca kararınca modernizm EVR M ALTUĞ Kapılarını 17 Eylül’de açacak 12. İstanbul Bienali, tarihinin “en organik Facebook grubu”nu görmeye hazırlanıyor desek yeridir. Niye mi, aktaralım: Bienale, etkinliğin beş ayrı sunum başlığından biri olan “Soyutlama” ifadesi altında katılan Brezilyalı güncel sanatçı Theo Craveiro, projesi için Berlin’deki bir mağazadan binlerce Amazon karıncasından oluşan bir koloniyi, önce Edirne’ye sonra da İstanbul Kabataş’taki Antrepo binalarına nakletmiş bulunuyor. Hani her biri sanatçı sayılacak olursa, insana bir Facebook grubunu çağrıştıran, Bienalin en kalabalık karma sergisini inşa eden bu koloni, Bienalde karşımıza yine Brezilyalı bir modern sanatçının ‘Gözle Görülür Fikir‘ anlamına gelen soyut çalışmasını yad eder bir cam mahfaza içerisinde çıkmış olacak. Bu soyut ama aynı anda da hayli somut güncel sanat projesi için Cumhuriyet’e bir röportaj veren Craverio, “Projemde sanatta soyutlamayı farklı yönleriyle ele almaya çalıştım. Bu kimi zaman politik, kimi zaman sanat tarihsel bağlamda oldu. Soyutlama fikriyle bir nevi oynadığım bu çalışmada iki unsuru gözettim” diyor ve şunları vurguluyor: “Birincisi, sanatta soyutlama oldu ki bunun için 1950’lerin modern ve soyut Brezilyalı ressamlarından Waldemar Corderio‘nun 1956 tarihli ‘Visible Idea’ (Gözle Görülür Fikir) adlı bir resim çalışmasını projeme dışına çıkardığınızda ne yapacağını bilemez, beslenemez ve ölür” diyen Brezilyalı saratçı, bu yönüyle projenin bugünkü topluma ve durumumuza yönelik, sanat piyasası ve sosyal roller ile ilgili ilginç göndermeleri olduğunu düşünüyor. ‘Karıncalardan birini koloni bugünkü topluma ve durumumuza yönelik, sanat piyasası, sosyal roller ve döngüsellik ile ilgili ilginç göndermeleri olduğunu düşünüyor. Craverio, projesini ilk kez Brezilya’da sergilediğinde birkaç kişilik hayvan hakları aktivist grubunun blog eleştirileriyle de karşılaşmış ancak zamanla bu canlılara zarar verilmediği ve bilimsel amaçlarla faydalanıldığı da vurgulanınca iş tatlıya bağlanmış. Sanatçı, Bienal bitiminde her şey yolunda gider ve karıncalar yaşamlarına devam ederse bir de işbirliği yapmış. Buna göre Amazon karıncaları, sanatçıyla işbirliğine giden Prof. Dr. Yılmaz Çamlıtepe ve Uzman Doktor Volkan Aksoy’un girişimleri ile diğer ırklardaki akrabalarıyla Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi Biyoloji Bölümü çatısı altında, yeni yaşamlarına geçecek. www.iksv.org/bienal nite ve projenin kendi içindeki kırılgan ölümsüzlük hali, tecrübe edeceğimiz kavramlar arasında başı çekti. Nitekim bu projeye temel olan karıncalara da eğer yeterince özen göstermezseniz, yok olup giderler. Modernite de böyle okunabilir.” Craverio’ya bakılırsa, karınca kolonisini izlemek oldukça canlı bir gözlem tecrübesi olanağı tanıyor. Haksız da değil. Özellikle çocukları bienale çekecek manyetiklikteki bu çalışma, karıncaların yapraklardan ürettiği bitki özlü mantarlarla oluşturdukları yaşam alanları ve kolonide askerden kraliçeye, tıbbiyeden nakliyeye, çeşitli türlerde işleri üstlenen karıncaların varlığı büyük ilgi görmekte. Craverio’nun projesindeki Amazon karıncalarının hepsi bir arada bir tür ‘sosyal ağ’ yaratıyor aslında. Bu çalışmanın beraberinde getirdiği modernizm tartışması da cabası. “Karıncalardan birini koloni dışına çıkardığınızda ne yapaTheo cağını bilemez Craveiro hale gelir, beslenemez ve ölür” diyen Craverio, bu yönüyle projenin Edebiyatçı Aziz Nesin Başlığı görünce, “edebiyatçı değilse ne?” diye soranları duyar gibi oluyorum. Ancak mizah yazarlarının yazgısı mıdır bilinmez, Aziz Nesin’in hayatı boyunca edebiyatçı sayılıp sayılmama gibi bir sorunu oldu. Aslında bugün de bu sorunun sürdüğü söylenebilir. Çağdaş Türk edebiyatını üstüne yapılmış inceleme ve araştırmalarda, derlemelerde, seçkilerde Aziz Nesin’den örneklere pek rastlanmaz. Sözgelişi Fethi Naci’nin, roman sanatımızın 1900’den 2000 yılına dek genel görünümünü yansıtan büyük çalışması Yüzyılın Yüz Romanı’nda (İş Kültür Yayınları) incelediği yüz roman arasında Aziz Nesin’den tek bir örnek yoktur. Semih Gümüş’ün 43 öykücüden örneklere yer verdiği Türk Yazınından Seçilmiş Kısa Öyküler (Adam Yayınları) derlemesinde de Aziz Nesin’in bir öyküsü yer almaz. Yine aynı yazarın Hayvan Öyküleri ve Aşk Öyküleri derlemelerinde de Aziz Nesin yoktur. Çok satılan kitaplar sıralanırken bugün de yıllık satışı yüz binin üzerinde olan Aziz Nesin kitapları anılmaz. Aziz Nesin de edebiyat çevrelerinin kendisine bu yaklaşımının ayrımındaydı ve hakkında yazılmış ender eleştiri yazılarını, kitaplarının yeni basımlarına eklerdi. Bu olgunun nedenleri düşünüldüğünde ilk akla gelen yanıt, onun bir edebiyatçı değil, mizah yazarı sayılmasıdır. Mizah türünde ürünler vermek edebiyatçı sayılmaya neden engel olsun? Mizah da bir edebiyat türü değil mi? O zaman Aziz Nesin neden bilinçli ya da bilinçsiz edebiyat dünyamızın dışında sayıldı, sayılıyor? Üstelik mizah dışında onca yapıtı olmasına karşın. En başarılı romanlarından biri olan Surname (Nesin Yayınları) mizah dışı bir üründür. Yaşamının son dönemlerinde yazdığı öykülerin çoğunluğu mizah dışıdır. Öyküleri arasında mizah türünde yazılmış olmasına karşın evrensel edebiyat değeri olan çok sayıda örnek kolaylıkla bulunabilir. Ayrı bir inceleme konusu olabilecek tiyatro yapıtları arasında dramatik ürünlerin büyük ağırlığı vardır. Aslında temel sorun belki de Aziz Nesin’in bütün kişiliğiyle edebiyatın sınırlarını aşıp, çağdaş bir aydın kimliğine bürünmüş olması. Toplumumuz onu kendi adıyla deyimleşmiş, “Aziz Nesin’lik” olaylarla anmıyor yalnızca; 1940’lardan ölümüne dek bütün iktidarlara karşı muhalif aydın tutumuyla tanıyor. Nesin Vakfı’nı kurup, kitaplarının geliriyle yoksul çocukları okutan örnek bir insan olarak tanıyor. Aziz Nesin’in bir hayata sığdırdıkları kolayca kavranamayacak genişlikte bir yüzeye yayılıyor. Edebiyat içi ve dışında öylesine çok alanda türlü eylemlerle sürdürülmüş bir hayat ki ucu bucağı belirsiz. Ölümünün üzerinden on altı yıl geçti, hemen her yıl yeni bir kitabı yayımlanıyor. Bitmek bilmeyen bir birikim. Bir aydını ilgilendirmesi gereken her konuda, mesleği, yurdu, insanı, yaşadığı dünya üstüne durmadan düşünmüş, yazmış, kavga etmiş, savaşmış bir insan... Aziz Nesin’in evrensel aydın kişiliği, edebiyat dünyasının kalıplarına sığmamıştır. Yazdıkları okurların bunca ilgisini çekerken edebiyat dünyamızın onun yapıtlarına yeterli ilgiyi gösterememiş olmasının temel nedeni sanırım budur. Kimi dönemlerde Aziz Nesin gibi sakınmasız aydınlar, toplumlarını öteki sanatçılardan daha fazla sarsabiliyorlar. Böylesi sarsıntılar toplum belleğinde daha kalıcı izler bırakabiliyor. Aziz Nesin’den bizlere kalan temel sorulardan biri de bu: Edebiyatçılar, sanatçılar, aydın sorumluluklarını, topluma karşı yükümlülüklerini nasıl yerine getirecekler? temel olarak aldım. Siyah ve beyaz şeritlerden oluşan bu yalın resmin bir deseninden hareketle, içine yaşayan bir karınca kolonisi yerleştirdim. Yaşayan bir sanat yapıtı olarak, yapıtın tek başınalığı, otonomik yapısı beni bu projede cezbetti. Modern sanatta vaktiyle kabul gören, sanatın kendi kuralları ve varlık alanı olduğu öngörüsünü bu projeye eklemledim. Yapıtın ölümsüzlüğü miti de bu anlamda tartışmaya açtığım bir başka olgu oldu. Her şeyin zaman içinde oluşunu göz önüne alışıyla, saf modernizmin içerdiği projeksiyon kavramını da bununla bağlantılandırmak mümkün. Moder 1418 EYLÜL TAR HLER NDE Paris’te bir stanbul kolajı Borusan Holding’in yönetim merkezi Perili Köşk ‘ofis müze’ye dönüştürüldü Hafta içi ofis, hafta sonu müze CEREN ÇIPLAK UĞUR HÜKÜM PARİS İstanbul, 1418 Eylül tarihlerinde “Kolaj İstanbul” başlığı altında Paris’in konuğu oluyor. Tarihi sanat mekânlarından Gaîté Lyrique’de, farklı kültür ve kimliklerin buluştuğu İstanbul müziği, dansı, gece hayatı, eğlence kültürüyle bir etkinlikler kolajıyla Paris’te yaşatılacak. Her akşam “Rakı Saati”nde bir kadeh rakı ve mezeler eşliğinde başlayacak programda, koreograf Filiz Sızanlı ve Mustafa Kaplan’ın “İstanbul Sesleri” adlı gösterisi, Murat Meriç’in seçtiği müzikler, Esmeray’ın hikâyeleri, video sanatçıları Canan ve Güldem Durmaz’ın çalışmaları da yer alıyor. Babylon, Peyote ve Mini Müzikhol’un, İstanbul’un müziğini de Paris’e taşıyacağı etkinlikte özgün bir kabare gösterisi, Fransız sanatçı Gilles Mardirossian’ın Serra Yılmaz ile birlikte hazırladığı İstanbul üzerine bir enstalasyon, Cevdet Erek’in “Sesli Oda”da adlı eseri de var. Yakaza Ensemble, 123Indie Rock ve İlhan Erşahin İstanbul Sessions, Mini Başhekim, Barış K, Tutan, Kim Ki O, Replikas, Burak ArıkanKlaustro ve Hayvanlar Âlemi de İstanbul’u Paris’e taşıyacak diğer isim ve topluluklar. Borusan Holding’in Rumelihisarı’ndaki yönetim merkezi olan tarihi Perili Köşk, 100. yaşında “Borusan Contemporary” adıyla “ofis müze”ye dönüştürüldü. 17 Eylül’de bir sergiyle açılacak bu “ofis müze”nin basına tanıtımı sırasında Borusan Holding CEO’su Agah Uğur, 2020’de Borusan’ın Fındıklı’daki binasını da bir çağdaş sanat müzesine dönüştürmeyi planladıklarını duyurdu. Bir yanda Karadeniz’i diğer yanda ise Marmara denizini gören Perili Köşk, hafta içi ofis, hafta sonu da “Borusan Contemporary” adı altında müze işlevi görecek. Borusan Holding’in bu ihtişamlı 10 katlı mekânının girişinde bizi Bjoern Schulke’nin güneş enejisiyle çalışan, teknolojiye ve müziğe gönderme yapan çalışması karşılıyor. Daniel Rozin’in “Aynaların Aynası” adlı izleyicinin hareketine göre değişen interaktif heykeli ise Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda oluşturulmak istenen “sürekli değişim” ilkesine gönderme yapıyor. Mekânın her katına serpiştirilmiş heykeller, tablolara ek olarak Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu da Borusan Contemporary’de düzenli olarak sergilenecek. Müzenin 17 Eylül’deki açılışı 12. İstanbul Bienali’ne paralel olarak “Yedi Yeni İş” ve Borusan Koleksiyonu’ndaki sanatçıların yapıtlarının yer aldığı “Segment #1” sergileriyle yapılacak. Müze, ekim başından itibaren de ücretli gezilecek. “Yedi Yeni İş” sergisinin küratörlüğünü Mario Codognato ve Sylvia Kouvali, “Segment #1” sergisinin küratörlüğünü ise Dr. Necmi Sönmez üstleniyor. PER L KÖŞK Özgün mimarisiyle İstanbul kültür mirasının önde gelen örneklerinden, Rumelihisarı’nın önemli ve tarihi binalarından biri olan Yusuf Ziya Paşa Köşkü’nün yapımına 1910’lu yıllarda başlandı ancak 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın patlaması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da savaşa girmesi nedeniyle inşaatı yapan ustalar askere alınınca çalışmalar tamamlanamadı. Yusuf Ziya Paşa, ailesiyle 1926 yılına kadar köşkte yaşadı. Paşanın ölümünden sonra aile 1993 yılına kadar köşkte oturdu, birinci katında ise kiracıları yaşadı. Yarım kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar yüzünden bina çevrede “Perili Köşk” diye anıldı. Köşk, 1993 yılında müteahhit Basri Erdoğan’a satıldı. Yapının rölöve, restitüsyon, restorasyon ve uygulama projeleri, 1995 2000 yılları arasında mimar Hakan Kıran tarafından gerçekleştirildi. Faaliyetlerini 2007 yılından itibaren Perili Köşk’te sürdüren Borusan Holding, köşkü 2030 yılı sonuna kadar kiraladı. Rengim Gökmen ve Cihat Aşkın Saraybosna yolcusu Kültür Servisi Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Müzik Direktörü Şef Rengim Gökmen, 22 Eylül’de Saraybosna Filarmoni Orkestrası’nın 2011 – 2012 sanat sezonu açılış konserini yönetecek. Keman virtüözü sanatçı Cihat Aşkın’ın da solist olacağı konserde orkestra, Ulvi Cemal Erkin’den “Senfonik Bölüm” ve “Keman Konçertosu”, 2. bölümde ise J.Brahms’ın “4. Senfoni”sini seslendirecek. ‘Perşembe Buluşmaları’ Tuna Kiremitçi ile başlıyor Kültür Servisi Pera Palace Hotel’in Doğan Kitap işbirliği ile gerçekleştirdiği “Pera Palace Hotel Perşembe Buluşmaları” etkinliği, yeni sezonu Tuna Kiremitçi ile açıyor. 15 Eylül Perşembe günü başlayacak ve her ayın 3. perşembesi düzenlenecek etkinlik, ücretsiz. Bilgi için: 0212 377 40 50 Film okumanın okulu: FSAK Kültür Servisi Ali Şimşek eğitmenliğinde 3 yıldır devam eden İFSAK Film Analizi seminerleri, Türkiye’de ilk kez yıllık programıyla sertifikalı bir okula dönüşüyor. 16 Eylül Cuma tarihinde başlayacak seminerler, öncelikle görsel kültür, ideoloji, göstergebilim, psikanaliz ve tasarım kültürü üzerinden filmleri anlamaya dair konulardan oluşuyor. Okulun detaylı programına www.ifsak.org.tr adresinden ulaşılabilir. Her iki sergi de 11 Aralık’a kadar ziyaret edilebilecek. Ziyaretçilere, butik ve cafe hizmeti de sunacak Borusan Contemporary’nin programında her yıl farklı medya ve kavramsal içerikle geçici üç sergi yer alacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle