19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop PB Samsun Y Trabzon Y Giresun Y B Ankara 30 35 30 32 34 35 36 26 26 26 25 24 30 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B B PB Y Y 28 29 28 36 34 32 36 38 35 36 30 24 22 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamPB Brüksel PB Paris Y Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid Y Viyana B 17 21 21 25 25 26 30 26 27 26 30 34 28 Belgrad B 31 Sofya B 29 Roma A 33 Atina A 34 Zürih PB 34 Moskova Y 20 Aşkabat B 37 Taşkent A 36 Baku PB 30 Bişkek Y 30 Tiflis Y 26 Kahire B 36 Şam B 36 21 AĞUSTOS 2011 PAZAR Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ile Muş, Bingöl, Bitlis ve Van çevrelerinin, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ağustos GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada …ElKaide ile yakın ilişkisi olduğu söylenen bu örgütün egemen olduğu yörelerde açlık çeken Somalililerin yaşadığı… …AlShabab’ın son yıllarda uluslararası yardımların halka ulaşmasını engellediği… …kimi kaynakların yardımın sadece yüzde 20’sinin ihtiyaç sahiplerine ulaşabildiğini bildirdiği... …terör örgütünün uluslararası yardım heyetlerine saldırılarda bulunduğu, hatta kimi yardım gönüllülerini öldürdüğü… …yardım kuruluşlarından yılda toplam 60 milyon dolar haraç aldığı… …bir yana atıldı, unutuldu. Sözü bile edilmedi. Açlıktan kırılan Müslüman Somali’ye Müslüman Türkiye’nin Müslüman Başbakanı’nın günübirlik gösterisine medyamız sayfalar ayırdı... Böylece; Müslüman Türk seçmeni üzerinde derin izler, hatta ilk seçimde hayli işe yarayacak etkiler bırakacak gösteriye, laik Türkiye Cumhuriyeti halkı tanık oldu. Açlık çeken dünya Müslümanlarına yardıma koşan Müslüman Türkiye! Bu nedenle; şu sıralar ülkemizin yüzde 50’si herhalde RTE ile gurur duyuyor... Dincisi, bağımsız görünen büyükleri, yandaşı yalakası A’dan Z’ye medyamız seferber oldu... Müslüman Başbakan ile eşleri ile çocuklarının Müslüman Somali’de açlık çeken insanlara “Türkiye’nin şefkat elini” uzattığını büyük büyük fotoğraflarla Müslüman halkımıza gösterdi, RTE’nin takdirini kazandı... Haksız da değil medya: Ülkesinde ilklere imza atmakla gurur ve kıvanç duyan RTE, uluslararası camiaya örnek olacak davranışla Somali’yi görkemli bir gösteri düzenleyerek ziyaret eden ilk Batılı lider unvanını kazandı. “Böyle felaket görmedim” diyen RTE, Filistin sorunu ile Ortadoğu liderliğinden, Somali’yi ziyaret eden ilk Batılı lider olarak, ABD Başkanı Obama’nın yanı sıra, hatta Obama’ya rakip olarak dünya liderliğine soyunmuş bulunuyor... Somali gezisi o denli ayrıntılı hazırlandı. Somalili en az beş, yedi çocuk sahibi kadınların yüzlerini güldürmek, ıstıraplarını bir nebze olsun unutmalarını sağlamak için; Ajda Pekkan gibi AKP önderlerine “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diyen sahne sanatçısı da Somali’de açlıktan çocuğu ölen, sütü kesildiği için çocuğu emziremeyen kadınlara şarkılar söyledi, kimileriyle dans etti. Somalilileri bilemem ama medyamızın takdirlerini kazandı. Tabii medyamız toplanan 260 milyon dolar ve Kızılay aracılığıyla gönderilen yiyecek, giyecek ve tıbbi malzemenin AlShabab’ın eline geçip geçmediğini araştırmadı. Şöyle üstün körü haberlerle yardımların akıbetine değinir oldu. Hatta RTE’nin Somali Cumhurbaşkanı’na yardımların terör örgütünün eline geçmesinden duyduğu kaygıyı içeren tek cümlelik habere de bir kez şöyle değinip geçiverdi. Eee elbette; dört başı mamur düzenlenen gösteriye gölge düşürerek RTE’nin boy hedefi olmanın, hışmını kışkırtmanın gereği yoktu. RTE, “çılgın projelerin” benzerlerini Somali’de de ilan ederek 12 Haziran seçimleri arifesinde açıkladığı çılgın projelere uluslararası anlam kazandırdı... İstanbul’a ikinci Boğaz projesi… Ankara’ya örneğin 4 bin yataklı hastane, Keçiören’den kente uzanan tünel, İzmir’e yeni katkılar… yurdu bir baştan öteki başa demir ağlar... limanlar, yollar… …Türkiye’ye bir Türkiye daha ekleyecek olan, sözü var henüz ne olacağı bilinmeyen çılgın projelerin benzerleri Somali’ye uzandı. İşte kanıtları: AKP Başbakanı’nın maşallahı var: Öyle başkalarına benzemiyor. Gidiyor, görüyor ve… örneğin Somali havaalanı ile kent arasındaki toprak yol canını sıkmış. Bu yolu asfalt yola çevireceğini açıkladı. Bir yere giderken öbek öbek hayvan kemikleri gördü. Düşündü ve bu kemikleri yakacak bir tesis oluşturmaya karar verdi. Çöp yığınları canını sıktı. Çöp kamyonları gönderecek. Susuzluk Somali’nin büyük sorunu. RTE, bulduğu çareyi açıkladı: Bol sayıda su kuyuları açtıracak! Okul sorunu var. RTE, TOKİ’ye okul binaları ve de konutlar yaptıracak! Bir de sahra hastanesi... Büyükelçilik bekleyenlere müjde: Somali’de büyükelçilik açıyor. Beyefendiler, hanımefendiler: “Benden başka büyük yok” diyen Başbakan RTE: Arap dünyasından sonra Afrika Müslümanlarını da fethederek yurda dönüyor. TSK’nin Kuzey Irak’a yönelik hava harekâtları sürerken Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, açlığın pençesindeki Somali’ye gitti. Erdoğan ziyaretini tamamlayarak hemen Türkiye’ye geri dönerken Davutoğlu resmi ziyaret için Güney Afrika’ya geçti. Görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra Suriye ve Libya konularının ele alındığı açıklandı. lentilerinin karşılanması noktasında Ankara’nın tek önkoşulu “Kandil” olmalıdır. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY de uyarıya gitmeli Taziyeye giden şimdi Somali Yerine Washington ve Erbil’e Gidilmeli rilen canların sayısı Mavi Marmara’ya düzenlenen saldırıdaki kayıplardan fazladır. Hal böyleyken Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı’nın öncelikle ziyaret etmesi gereken başkentler Mogadişu ve Pretoria olmamalıydı. Gidilmesi gereken yerler Kuzey Irak’taki PKK kamplarından doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu olan ABD ve Irak olmalıydı. Wasnington, Bağdat ve tabii bir de bölgesel Kürt yönetiminin başkenti Erbil. sonra ABD’ye uçmuştu Erdoğan ve Davutoğlu’nun operasyonlar sürerken çıktıkları bu gezi, geçen yıl Mavi Marmara saldırısı sonrasında yaşananları anımsattı. 31 Mayıs’ta, biri Amerikan vatandaşı olan 9 Türk’ün İsrail güvenlik güçlerince öldürüldüğü saldırı sırasında Erdoğan ve Davutoğlu bu kez Şili’deydi. Erdoğan Türkiye’ye dönerken Davutoğlu programını bozarak New York’a geçmiş ve BM Güvenlik Konseyi’nin olağanüstü toplantısına katılarak yetersiz de olsa bir başkanlık açıklaması çıkarılmasını sağlamıştı. Bir süre sonra Washington’a da geçerek konuyu mevkidaşı Hillary Clinton’un gündemine getirmişti. Hatta o görüşmede, Davutoğlu’nun bağırarak konuştuğu ve yumruğunu masaya vurduğu yönünde haberler uluslararası basına yansımıştı. Mavi Marmara’dan ABD ile ilişkilere Kandil koşulu konmalı Ancak şimdi Başbakan Erdoğan ve hükümet sözcüleri “açılım”dan “terörle mücadele” konseptine döndüklerinin sinyalini vererek TSK’ye hava harekâtı talimatı verdiklerine göre, bunun dış politika ayağının tamamlanması için yapılması gerekenler bellidir. Gidip gerektiğinde masaya yumruk vurulması gereken yer aynı Mavi Marmara saldırısından sonra olduğu gibi Washington olmalıdır. ABD, Kandil’deki PKK kampları konusunu çözmeden Irak’tan çekilmemelidir. ABD’nin Türkiye’den özellikle Arap Baharı konusundaki bek Açılım sayesinde rahatlar Ancak bu başkentlere gidilse dahi sonuç alınacağı meçhuldür. Nedeni, AKP hükümetinin Kürt sorununun çözümü konusunda izlediği “bir adım ileri, bir adım geri” şeklindeki belirsiz politikaların bu ülkelerde yarattığı algıdır. Türkiye’de PKK’nin hapisteki lideri ile müzakere yürütülürken ve Türk ordusu neredeyse operasyon yapamaz noktaya getirilirken müttefiklerimizin ve komşularımızın Kuzey Irak’taki PKK kampları için inisiyatif almasını beklemek hayalcilik olurdu. Erdoğan ve Davutoğlu, geçen hafta Suriye lideri Beşşar Esad’ın kendi vatandaşlarına yönelik kötü muamelesi nedeniyle “sabrımız tükendi” açıklamaları yaptı. Oysaki, Türk vatandaşları teröre kurban giderken bu tür restlerin çekilmesi gereken asıl adres Suriye değil, PKK kamplarına ev sahipliği yapan Kuzey Irak olmalıdır. AKP’nin iki önemli ismi, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, kısa süre önce Erbil’e kadar giderek Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin lideri Mesut Barzani’ye annesinin ölümü nedeniyle taziye ziyaretinde bulundu. AKP hükümetinin, kendisine böylesine yakın hissettiği Barzani’ye, yıllardır PKK kampları konusunda en ufak adım attıramamış olması, dış politikamızdaki en önemli başarısızlıktır. kendisi hakkındaki ya da davayla ilgili delilleri karartabilir, ulaşılmasını engelleyebilir... Özellikle uzun tutukluluk sürelerinde bunun tersinin de olabildiğini, hatta daha çok yaşandığını görüyoruz. Önce şu noktanın altını çizelim; kamuoyunun yakından bildiği davaların seyrinde çok önemli rol oynayan gizli tanıklarla ilgili yasaya göre, tanığın verdiği ifadenin sadece bir yerinde çelişki olsa bile o ifade delil değeri taşımıyor. İfade değişikliği de aynı şekilde değerlendiriliyor. Oysa Silivri’deki davalarda 56 kez ifade değiştiren gizli tanıklar var. Böyle bir ortamda adil yargılamadan nasıl söz edilebilir? Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılması ile ilgili dava, sanıklardan birinin verdiği yeni ifadeyle birlikte birinci Ergenekon davası ile birleştirildi. Aynı sanık 4 ve 5 Ağustos günlerinde yeni bir ifade verdi. Daha önceki ifadelerinden çok farklı şekilde, kendisini tamamen polisin yönlendirdiğini iddia etti, ayrıntılar verdi. 4 polisin de adını verdi. Bu durum davayı ne ölçüde etkileyecek henüz tam olarak belli değil. Gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmasını en çok isteyenlerden biri benim. Ben, gazeteme molotofkokteyli atan “terör örgütüne” üye olmakla suçlanıyorum, tutuklu yargılanıyorum ve o kişilerle aynı cezaevinde kalıyorum! Hiçbir peşin hükümde bulunmadan şu saptamamı kamuoyu önünde mahkeme heyetine bir kez daha anımsatıyorum: Tutukluluk hali delil karartıyor... Tutukluluk hali davaları daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getiriyor. Neden? Bunun elbette öngörülmeyecek pek çok yanıtı olabilir ama biri şu: Uzun süre tutuklu kalan insanlar, davanın seyri müsaitse her türlü yöntemi deneyerek cezaevinden çıkmanın yolunu arıyorlar. Bir başka neden de şu olabilir: Eğer birileri tarafından kullanıldılarsa ve artık çöpe atıldıklarını düşünüyorlarsa o bağlantılarını açıklamaya başlıyorlar. Her iki olasılıkta da yargılama makamının en kısa sürede davayı gerçek zeminine oturtması gerekiyor. Silivri davaları her yöne gitmeye müsait olduğu için son ifadeler de dosya okyanusunun damlalarından biri olarak yerini aldı! Gelinen noktada davadaki tek ciddi gerçek, tutukluluklar. Daha geniş ölçekle bakıldığında şike operasyonlarında da aynı durum söz konusu. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) özel yetkili mahkemelerce (ÖYM) yürütülmekte olan soruşturmada, sadece delillerin bir bölümüne bakıp savunma almadan karar veremeyeceğini ilan etti. ÖYM’ler tutuklu soruşturmaya devam edecek, dalga dalga ifadeler alacak, şüpheli ifadesi tanık ifadesine karışacak ve yılın sonuna gelinecek. Spor dünyasının “kangrenleşmiş sorun” diye tanımladığı şike olayı, ÖYM’lerin kendine özgü usul tanımaz tutumu nedeniyle tam bir kaos ortamına dönüştü. Zira ÖYM’ler şikeyi aştı, “şike amaçlı terör örgütüne” ulaşmaya çalışıyor. ÖYM’lerin mantığına göre şüpheli durumdaki Fenerbahçe yöneticileriyle Giresunspor yöneticileri aynı örgütün üyesi! Önceki saptamamızı burada da yineleyelim, tutukluluk hali olmasaydı belki de TFF daha net bir karar verecekti. Çünkü bu noktada verilecek karar sadece kulüplerin kaderini değil, henüz suçlu olup olmadıkları kesinleşmemiş insanların özgürlüklerini de etkileyecekti. Medyanın tutukluluklara bakışında üç temel açı dikkati çekiyor. Sağduyulu kesim, uzun tutuklulukların kabul edilemezliğini yeri geldiğinde söylüyor. Hükümet medyasında ise ancak ortaçağa yakışacak iki bakış var. Bir kesim şunu savunuyor. “Tutukluluk uzadıkça mutlaka içlerinden çözülecekler çıkacaktır. Onların vereceği bilgilerle daha çok olay aydınlatılacaktır. Mahkemeler de gerekli gördüğüne göre demek ki tutukluluk olumlu sonuçlar doğuran bir şey.” Bir kesim de güya hukuka saygılıymış gibi görünerek şunu söylüyor: “Elbette masumiyet karinesi önemlidir. Tutukluluk hali devam eden kişileri mahkeme sonuçlanıncaya dek masum kabul etmeliyiz.” Tutukluluk cezasını çeksin ama masum sayalım! Tabii başa gelince bakış da değişebiliyor. Geçenlerde Kanal 7 muhabiri, Deniz Feneri tutuklamalarının haksız olduğunu söyletmeye çalıştığı bir hukukçuya şu soruyu yöneltti.“Türkiye’de daha önce hiç böylesine haksız bir tutuklama olmuş muydu?” Çiçek’i konuşturan, CHP’nin mücadelesi TBMM Başkanı Cemil Çiçek, geçen hafta tutuklu milletvekillerinin durumu konusunda hâkimlerden “yargılamayı hızlandırmaları” ve “Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri dikkate alarak karar vermeleri” beklentisini dile getirdi. Tutuklu sekiz milletvekilinin durumu açısından büyük önem taşıyan bu açıklamanın ardında, iki milletvekili Slivri’de olan CHP’nin mücadelesi yatıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmayları geçen haftaki görüşmede, Çiçek’in öne sürdüğü tüm mazeretlerinin (yargıya müdahale, hükümetin sorumluluğu) üzerine giderek Meclis Başkanı’nı bu konuda sorumluluğuna sahip çıkma noktasına getirmiştir. Kayıplar Mavi Mamara’dan fazla Son dönemde her gün terör saldırısına kurban veriyoruz. Bunlardan Silvan ve Çukurca’da yiti Ataması yapılmayan öğretmenler, mağduriyetlerinin giderilmesi için alanları doldurdu ‘İktidar sözünü tutmadı’ İSTANBUL / İZMİR (Cumhuriyet) Ataması yapılmayan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve AKP hükümetini protesto etti. Öğretmenler, İstanbul’da, Taksim’den Galatasaray Meydanı’na yürürken İzmir’de de Konak Alanı’nda gösteri yaptı. Taksim Meydanı’nda toplananan öğretmenler, “Sadaka değil, atama istiyoruz”,“Öğretmenler işşiz, okullar öğretmensiz” sloganları atarak Galatasaray Meydanı’na yürüdü. Grup adına konuşan fen bilgisi öğretmeni Yasemin Çim, seçim öncesi verilen “55 bin kadrolu atama yapılacak” sözünün tutulmadığını anımsatarak, “Tutulmamış pek çok söz bulunmakta ve bunlar yüzünden pek çok gencin hayatı sekteye uğramaktadır” diye konuştu. Çim, atamayı bekleyen öğretmen birikiminin eritilmesine ilişkin bir planın ortaya konulmadığını vurgulayarak yeni mezunlarla atama bekleyenlerin sayısının artacağını ve “Hedef 2023”te 1 milyondan fazla işsiz olacağını söyledi. Çim, 26 Ağustos’ta Milli Eğitim Bakanlığı atama salonu önünde, atanamayan 300 bin öğretmen için yeniden toplanacaklarını da belirtti. Çim, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan taleplerini “Mağduriyetlerin acilen giderilmesi, 60 bin ek atama yapılması, 2012’de atamalara ağırlık verilerek mevcut birikimin eritilmesi” diye sıraladı.İzmir’de de Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu İzmir adına açıklama yapan Pınar Ulaş, seçimden önce kendilerine verilen sözlerin unutulduğunu belirterek “Atama kontenjan sayısını 11 bin 544’le sınırlı tutmuştur” dedi.Bakanlığın resmi rakamlarına göre 118 bin öğretmen açığı bulunduğunu anımsatan Ulaş, “Bakanlık öncelikle verdiği sözü tutmalıdır. Kadrolu öğretmenlik harici istihdam politikaları derhal terk edilmelidir” diye konuştu. Öğretmenler Taksim’den Galatasaray’a yürüdü. MÜFETT ŞLER SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Öğretmene Kılıçdaroğlu cezası ANTALYA(Cumhuriyet) Antalya Muratpaşa ilçesinde bulunan Milli Eğitim’e bağlı Ayten Çağıran Anaokulu’nda görevli öğretmen Devrim Songül Alkaya hakkında, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 2 Nisan 2011 tarihinde açılışı yapılan Atıksu Arıtma Tesisleri’ne çocuklarını bilinçlendirme amaçlı götürmeleri yönünde velilere yaptığı duyuru nedeniyle soruşturma açıldı. Açılışı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapması ve 12 Haziran seçimi öncesi böyle bir davetin olması üzerine Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü’nce öğretmen Alkaya hakkında soruşturma başlatıldı. Müfettiş soruşturması sonucu öğretmene verilen 30’da 1 oranındaki maaş kesme cezası, olumlu sicili göz önünde bulundurularak kınama cezasına çevrildi. Öğretmen Alkaya’nın üyesi olduğu EğitimSen Antalya Şubesi ise verilen cezanın hukuka ve demokratik işleyişe aykırı olduğu gerekçesiyle cezanın iptali için yargıya başvurdu. Nadir Nadi’yi özlemle andık Gazetemizin başyazarı Nadir Nadi, aramızdan ayrılışının 20. yıldönümünde Edirnekapı Şehitliği’ndeki mezarı başında anıldı. Törene gazetemiz vakıf başkanı ve mtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Genel Yayın Yönetmeni brahim Yıldız, Haber Merkezi Müdürü Hakan Kara, yazarımız Şükran Soner, Spor Servisi Şefi Arif Kızılyalın, dare Müdürü Hüseyin Gürer, gazetemiz eski yazarlarından merhum Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun eşi Meriç Velidedeoğlu ve gazete çalışanları katıldı. Törende konuşan Erinç, “Başyazarımız Nadir Nadi, kurucumuz Yunus Nadi’den aldığı başyazarlığı 1945’ten 1991 yılına kadar ödünsüz tutumuyla sürdürmüştür” dedi. Nadir Nadi’nin, Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz savunuculuğunu yaptığını belirten Erinç, “Nadi’ye çok şey borçlu olduğumuzun bilincindeyiz. Burada, Nadir Bey’le birlikte kurucumuz Yunus Nadi, imtiyaz sahiplerimiz Nazime Nadi, Berin Nadi ve yazarımız Doğan Nadi yatmaktadır. Onları da saygı ve özlemle anıyoruz” dedi. Celal Bayar anılıyor Haber Merkezi Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, ölümünün 25’inci yıldönümünde, Bursa’nın Gemlik ilçesindeki Umurbey beldesinde, yarın saat 10.00’da anıt mezarı başında gerçekleştirilecek bir törenle anılacak. Resmi törenin ardından, Eskişehir’de Üniversitesi kurucu Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz, Celal Bayar Vakfı Konferans Salonu’nda bir konuşma yapacak ve saat 12.00’de Umurbey Çarşı Camisi’nde mevlit okutulacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle