22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 AĞUSTOS 2011 PAZAR 4 Konak” diye de adlandırılan yönetim binasından içeri ilk adım atışım, 1950’li yılı baharına rastlar. Galatasaray İlkokulu’nda öğrenciydim. Kore şehitleri için yazdığım bir şiiri belki yayımlanır diye getirmiştim. Sonra bu gazetede Kore ile ilgili birçok yazım yayımlandı. Konuya yaklaşımım 1950 baharına oranla çok değişikti ve bu değişimde Cumhuriyet’in de çok katkısı olmuştu. Yazar olarak gelişim ise 1974 baharında oldu. Yani Cumhuriyet’teki okurluğum da yazarlığım da hep Nadir Bey dönemine rastlar. Nadir Bey ile ilgili iki anıyı yorumsuz anlatmak isterim. Daha gazeteye yeni girdiğim dönemlerdeydi. Bir gün Nadir Bey’in de çok takdir ettiği ve sevdiği sanatçı Suna Kan’ın Şili’de verdiği konser ile ilgili eleştirel bir yazı yazmıştım. Yazıda Suna Kan’ın faşist Pinochet’nin egemen olduğu ülkede konser vermesini doğru bulmadığımı söylüyor, kendisinin Şili özgürlüğüne kavuştuktan sonra gitmesinin, değerli sanatçımızın ilerici kişiliğiyle daha da uyuşacağını belirtiyordum. Nadir Bey, yazıişlerinden arkadaşların da bulunduğu bir toplulukta, bu görüşüme katılmadığını, Suna Kan’ın Pinochet’ye değil, Şili halkına konser verdiğini söyledi. Ertesi günü benim yazım yayımlanmamıştı. Öğlen üzeri Nadir Bey gazeteye geldikten biraz sonra beni çağırttı. Tedirgindi. Ben, dedi, dün görüşüne katılmadığımı söyledim. Yine katılmıyorum. Ama arkadaşların yazıyı yayımlamamalarına çok üzüldüm. Yayımlamaları gerekirdi. Aradan yıllar geçecek 1980’lerin ikinci yarısında, kimi eserlerinde Nadir Bey ve babası için ağır şeyler yazan Vedat Türkali’nin bir kitabıyla ilgili Cumhuriyet’te bir eleştiri çıkacak, değerli yazarımızın buna verdiği yanıtı ise gazete yönetimi yayımlamak istemeyecekti. Olay Nadir Bey’e yansıyacak. Arkadaşlar söz konusu kişinin, kendisi ve babası hakkındaki ithamlarını anlatacaklar, Nadir Bey’in yanıtı ise şu olacaktı: Evet yazdıkları hiç hoş değilmiş. Ama bunları yazması, onun ifade özgürlüğünün ortadan kalkması için neden değildir değil mi, lütfen üstadın yazısını yayımlayın! İşte Nadir Bey bu idi ve ona bu yüzden ebediyen minnettarım. HABERLER Diyarbakır’a gelen Kemal Burkay, ‘Şiddet sürecinin son aşamaları yaşanıyor’ dedi Nadir Nadi’siz 20 Yıl Sevgili, Güneş batmış, alacakaranlıkta sular kararmaya yüz tutmuştu. Eski İstanbulluların “limonata gibi” tabir ettikleri, üşütmeyen ama serin bir akşamüstü geride kalıyordu. Yeniköy’deki mini yalı katının terasında, tekerlekli sandalyesinde oturuyordu Nadir Bey, sağlığı iyiden iyiye bozulmuş, yaşamının son dönemlerini sıkıntılı geçiriyor, zaman zaman dalıp gidiyordu. Biraz ötesinde oturuyordum, birbirimizi gittikçe daha güç seçebiliyorduk, uzun bir sessizlikten sonra yavaşça eğilip şunları söyledim: Size minnettarım, desteğiniz ile şu Babıâli’de hep onurlu yaşadık. Dalgın duruyordu, duymuş muydu söylediğimi, duymuşsa ne hissetmişti? Gittikçe silikleşen yüzüne dikkatle baktım. Gözlerinden aşağı iki damla yaş süzüldü. Aradan birkaç hafta ya da bir ay geçecek, 20 Ağustos 1991’de Nadir Bey’i kaybedecektik. Dün Nadir Nadi’siz geçen 20 yılı tamamladık. Cumhuriyet gazetesinin resmen 7 Mayıs 1924’te başlayan yaşamının ikinci dönemi de 20 Ağustos 1991’de bitiyordu. Cumhuriyetin ilk dönemi, kuruluşundan Yunus Nadi’nin 1945’teki ölümüne kadar geçen 21 yıldır. Yunus Nadi Bey’in ölümünden sonra da, 1991’e kadar geçen 46 yıl Nadir Bey dönemidir. Bir gazetenin, hele hele bir misyon gazetesinin yaşamı her zaman kolay olmaz, baskılara karşı mücadele içinde geçer. Cumhuriyet için de böyle olmuştur. “Tek Parti Dönemi”nde bile Cumhuriyet’in güçlükleri olmuştur. Öyle olmaması gerektiği sanılır ama olmuştur. Biraz da İsmet Paşa’nın Yunus Nadi’ye son zamanlarındaki öfkesinin etkisi olmuştur bu güçlüklerde. Ama Nadir Bey, babasından gazeteyi tevarüs ettiğinde, Yunus Nadi Bey’in başarılı ve akıllı bir işadamı olmasının getirdiği avantajlara rağmen yine de güçlüklerle de karşılaştı. Cumhuriyet’in o zamanlar “Pembe ‘Kan, çaba ile durur’ Burkay, siyasete girmeyeceğini belirterek “Kürt sorununun çözümü için uğraşıyorum” dedi. Burkay, BDP’nin de çözüm için Meclis’e gitmesi gerektiğini söyledi. MAHMUT ORAL BDP KONGRES DİYARBAKIR 31 yıldır sürgün olarak yaşadığı İsveç’ten Türkiye’ye dönen Kürt aydın ve siyasetçi Kemal Burkay dün Diyarbakır’a geldi. Burkay, kendisini karşılayanları Kürtçe “Hoş bulduk. İlginiz için teşekkür ederim” sözleriyle selamladı. Burkay, “Ben umuyorum ki artık bu şiddet sürecinin son aşamalarını yaşıyoruz. Eğer çaba sarf edersek diyalog süreci başlar, kan durur” dedi. Burkay, havaalanında HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel ve partililer, Kürtçe “Hoş geldin”, “Özgürlük ve barışın sembolü” ve Burkay’ın “Gülümse” şiirinin yazılı olduğu pankart ve afişlerle karşıladı. Burkay’ı karşılayanlandan bazılar Şelü şepik denilen yerel giysiler giydi. Burkay’a sarı, kırmızı, yeşil ve beyaz çiçeklerden oluşan bir buket verildi. Havaalanından ayrılan Burkay, dinleneceği tarihi Kervansaray Oteli’ne gitti. Burkay, akşam da HAKPAR tarafından onuruna verilen resepsiyona katıldı. Burkay’ın gelişi nedeniyle, sivil polislerin yanı sıra HAKPAR ve Burkay’ın İsviçre’den gelen korumaları da güvenlik önlemi aldı. Başkan adayı Alınak MAHMUT ORAL Burkay, Türkiye’de herhangi bir partide genel başkanlık yapıp yapmayacağının sorulması üzerine “Düşünmüyorum bu saatten sonra. Kürt sorununun ötelenmemesi için çaba sarf ediyo ‘DTK’ye katılmayacağım’ rum” dedi. Demokratik Toplum Kongresi’nin çağrısının anımsatılması üzerine de Burkay “Çok nazik bir davet ama DTK’da siyaset yapmayı şu an düşünmüyorum, teşekkür ederim onlara” dedi. ‘Değişim büyük’ Kervansaray Otel’de bir basın açıklaması yapan Burkay, “Bu değişimi küçümsememek lazım. Kürt sorununu tartışabiliyoruz. Kürtçe TV kanalı var. Bir siyasi parti federasyonu savunuyor. Bir başka siyasi parti özerkliği talep ediyor” dedi. Eşitlik temelinde çözüm istediklerini ifade eden Burkay, “Silahların iki taraflı susturulması, akan kanın durması için diyalog ortamının başlaması gerekiyor” diye konuştu. parlamentoya girmeli ve yeni anayasanın çok daha kapsamlı ve Kürt sorununun çözümüne yönelik yapılması için çaba sarf etmeli” dedi. ‘KCK operasyonları yanlış’ KCK operasyonlarını yanlış bulduğunu söyleyen Burkay şöyle konuştu: “Bu insanların anadillerinde savunma yapmalarını en doğal hakları olarak görüyoruz. Çözüm şiddetin iki taraftan da durmasına bağlı.” ‘BDP Meclis’e gitmeli’ BDP’nin TBMM’yi boykotunu değerlendiren Burkay, “Bana göre BDP BDP’L LER SINIRA HAREKET ETT Şırnak’ta aralarında BDP’lilerin de bulunduğu bir grup, güvenlik güçlerinin terör örgütü PKK’nin Irak’ın kuzeyindeki kamplarına yönelik düzenlediği hava operasyonlarının durdurulması için Irak sınırına hareket etti. Gruptakiler sınırı geçip Haftanin ve Zap kamplarına gitmeyi planladıklarını söylediler. Grup, Irak sınırına birkaç kilometre kala havanın kararması nedeniyle konakladı. Öte yandan BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, terör örgütü PKK’nin Irak’taki kamplarına düzenlenen hava operasyonlarını eleştirerek “Sorun bu coğrafyadadır. Sorunun adresini Kandil’de, sınır ötesi operasyonlarda aramak gerçekçi değildir” dedi. DİYARBAKIR Eski DEP Milletvekili Mahmut Alınak, BDP’nin 4 Eylül’de yapacağı kongrede genel başkanlığa aday olduğunu açıkladı. Alınak, 2008’deki DTP kongresinde de aday olmuş, Ahmet Türk’ün aday olduğunu açıklamasının ardından çekilmişti. Eski milletvekili Mahmut Alınak, BDP’nin 4 Eylül’de yapacağı kongrede genel başkanlığa aday olduğunu belirtti. Yazılı açıklama yapan Mahmut Alınak, tüm ezilenlerin umudu ve adresi haline gelecek BDP’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hesap sormak için aday olduğunu belirtti. Alınak, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Başbakan televizyonlara yaptığı açıklamalarda bize bedel ödeteceğini söylüyor. Biz özgürlüğün bedelini seve seve öderiz. Ama Başbakan da kendi devrindeki vurgunun, talanın, zulmün ve ölümlerin bedelini ödemeye hazır olmalıdır. Medyada çıkan haberlere göre Başbakan 1400 kişilik tutuklanacaklar listesi hazırlamış, listede adları yazılı olanları da yakında gözaltına aldıracakmış. Biz buna izin vermeyeceğiz. Onun ve etrafının askerlik yapmayan oğulları şatafatlı hayatların zevklerini yudum yudum tadarken, halk çocuklarının bu kanlı kardeş kavgasında kara toprağa düşmesine seyirci kalmayacağız.” Sivil toplum kuruluşları BDP’nin Meclis’e girmesini istedi ‘PKK silah bıraksın’ Diyarbakır’da 200 kadar STK, terör olaylarının ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin deklarasyon yayımladı. MAHMUT ORAL ÇATI PART S TARTIŞMAYA AÇILDI DİYARBAKIR Diyarbakır’da örgütlü 200 kadar sivil toplum kuruluşu (STK), artan terör olaylarını ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir deklarasyon yayımladı. Deklarasyonda, terör örgütü PKK’nin silah bırakması, askeri operasyonların durdurulması ve BDP’nin boykota son vererek Meclis’e gitmesi istendi. Diyarbakır’da aralarında sendikalar ve meslek kuruluşlarının da bulunduğu 200 kadar sivil toplum örgütü, yaşanan terör olaylarını ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir deklarasyon yayımladı. STK’ler adına basın açıklamasını okuyan Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, Türkiye’nin ciddi bir sarsıntı içine girdiğini söyledi. “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek herkese duyarlılık çağrısı yapan Aktar, “Siyasilerin, iktidarın ve muhalefetin, TBMM’nin, basının, akil insanların akan kanın durması için yapacaklarını esirgememesi lazım. Bu kapsamda TBMM tatilini yarıda bırakıp acilen üye tam sayısı ile toplanmalı, BDP de dahil olmak üzere TBMM çatısı altında soruna çözüm aranmalıdır” dedi. Aktar, “Türkiye’de iktidar ve muhalefetten beklenen kalıcı barış ve kardeşlik ortamının, huzur ve güvenin, demokrasi ve insan haklarının, adaletin, çağın gereklerine uygun tarzda inşası ve Kürt meselesi için çözüm üretmektir. Bunun ilk adımı da operasyonların durması ve silahların susmasıdır. Bizler bu gidişattan endişe duymaktayız. Her çatışma ve ölüm, çözümsüzlüğü derinleştirmekte, Türkiye’yi karanlığa doğru sürüklemektedir. Bu gidişata dur demek için devletin operasyonları durdurması, PKK’nin de silahları susturması gerekir” diye konuştu. Gültan Kışanak, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder çatı partisinin divanı olarak tanıtıldı. ‘Muhalefet eksikliğinden’ İstanbul Haber Servisi Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku milletvekillerinin öncülüğünde ezilen, sömürülen, ötekileştirilen tüm kesimleri bir araya getirmek amacıyla çalışmalarına başlanan çatı partisini tartışmak üzere geniş katılımlı bir toplantı düzenlendi. BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bu girişimin ülkedeki muhalefet eksikliğinden doğduğunu vurgulayarak, “Toplumun en geniş kesimlerini kucaklayan, taleplerine gerçek anlamda dokunan, bu talepleri siyasi platforma ve halkın bilincine çıkarabilen bir yapının eksikliği kendini hissettirdi” dedi. Beyoğlu’ndaki Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde “Kongre ve Blok Partisi” modelini tartışmak üzere düzenlenen toplantıya BDP’li vekillerin yanı sıra çok sayıda demokratik kitle örgütü, siyasi oluşum, meslek örgütü ve insan hakları savunucusu katıldı. Basına kapalı gerçekleştirilen toplantı öncesinde Önder, açıklama yaptı. Önder, “Önemli bir kısmı, çatı partisi dediğimiz daha sonra bir kongre meclis ve bir parti denklemini oturttuğumuz ama bununla da kendimizi bağlamadığımız bu sürecin içinde olma arzusunu beyan etti” dedi ‘Yol ayrımındayız’ Önder, şöyle devam etti: “Önermeleri olan ve çözümün kendisini bağrında taşıyan bir yapılanma bu. Bu kez tarihin bizi çok keskin bir yol ayrımına getirdiğini düşünüyoruz.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle