19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 AĞUSTOS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA DİZİ Irkçılığın iki temel ayağı ‘milliyet’ ile ‘dini aidiyet’, ‘ötekileştirme’nin en önemli iki silahı 9 Irkçının değerler kartı e kadar Avrupa ülkesidir tartışılır ama Norveç gibi dünyanın en sakin ülkelerinden birinde gerçekleşen terör saldırısından sonra, saldırıyı gerçekleştirenin kendisine ilişkin tanımlamalarından da yola çıkılarak “Avrupa’da ırkçılık” yeniden konuşulur hale geldi. Eskiden beri, hem de çok önemli bir gündem maddesi olmasına rağmen bu kez daha yüksek düzeyde yapılan bir tartışma bu. Norveç’te yabancılara duyduğu nefretle bastığı gençlik kampında yaklaşık 76 kişiyi katleden ırkçı Anders Behring Breivik, Hıristiyan olduğunun altını özellikle çizdiğinden, yaptığı katliamın Hıristiyan fundamentalizminden kaynaklanıp kaynaklanmadığı da bu tartışmanın içinde bir hayli yer tutuyor. Katliama Hıristiyanlıkla ilişkisi açısından bakanlar pek de haksız sayılmazlar. Çünkü Avrupa ırkçısı, kendisini üstün kılan nitelikleri arasında mensubu olduğu din Hıristiyanlığı da sayar. İnandığı dini, başkalarını “ötekileştirme”de kullanmak ırkçı için doğal bir tutum. İngiliz edebiyatının önde gelen eleştirmenlerinden Frank Kermode Batılı Hıristiyanı tanımlarken “Başı her sıkıştığında, çözüm için hep ‘Kutsal Kitap’taki ‘Vahiy’ bölümüne başvurur” der. Yine Kermode’dan öğreniyoruz ki Joachim adlı bir teolog bu ‘Vahiy’den yola çıkarak tarihi üçe ayırır. ‘Oğul Çağı’ çökecek, sonra bir ‘Ara Dönem’ yaşanacak, bunu da yenileniş dönemi olarak da adlandırılan, bin yıl süreceğine de inanılan ‘Kutsal Ruh Çağı’ izleyecek. İşte Naziler, Joachim’in bin yıl sürecek dediği bu ‘Kutsal Ruh Çağı’nın Üçüncü Reich dönemine denk düştüğünü savundular hep. Başta Museviler olarak birçok kesime karşı gerçekleştirdikleri kıyımı bu “teolojik zemin”e dayandırdılar. Söz konusu ‘Vahiy’den esinlenen sadece din adamı Joachim değil. İngiliz asıllı bir Almanla da karşılaşıyoruz sonra. Adı Houston Chamberlain. ‘Vahiy’den yola çıkarak yazdığı “On Dokuzuncu Yüzyılın Temelleri” adlı kitap kısa sürede Nazilerin başucu kitabı haline geliyor. Chamberlain bugünkü uygarlığın asıl kurucularının Töton ırkı olduğuna inanıyor nedense. Tötonlar’ı da Almanlar, Keltler, Slavlar oluşturuyorlarmış. Bu düşüncenin takipçileri bir süre sonra, en eski din olarak Museviliğin, Tötonik kültüre zarar verdiğine de inanıyorlar. Yahudi düşmanlığının teolojik nedenlerinden biri de bu görüldüğü gibi. “Kültüre zarar veriyor” gerekçesiyle başlayan Yahudi düşmanlığı geçen yıllar içinde, Avrupa’da başka kesimlere, etnik topluluklara da yönelen bir yabancı düşmanlığına dönmekte gecikmedi elbette. Ama Yahudi düşmanlığı, değişmez, esas, kalıcı bir düşmanlık olarak varlığını sürdürüyor Avrupa ırkçısının gözünde. Dileyen isterse inandığı kutsal kitaptan eylemini haklı kılacak görüşler çıkarabilir. Tüm Avrupa’da, ırkçı hareket mensupları, aynı zamanda kendilerini gerçek Hıristiyanlar olarak nitelerler. Özellikle Yahudi karşıtlığında bu çok daha belirgindir. Şimdiki İslamofobi kaynaklı ırkçı hareket mensupları, İslamofobinin bu kadar gelişmediği dönemlerde de Hıristiyan dinini referans alarak yapıyorlardı her ne yapıyorlarsa. Her şeyden önce “beyaz”lık vurgusu, ‘ötekileştirme’de en ayırıcı unsur. Bunu kilise ressamlarının, tipik bir Ortadoğulu olan esmer tenli Nasıralı İsa’yı uzun sarı saçlı, mavi gözlü olarak tasvir etmelerinden de anlamak bir anlamda mümkün. Dininin, Yahudi kökenlerini de hesaba katmadan, İsa’yı “Batılılaştırması”na tanık olan birisinin, beyazlığa yapı Farklılıklar Zenginlik mi... Bugün bile her yerde, ırk ayrımcılığı, etnik ayrımcılık, aidiyetler üzerinden çatışmalar, sınıf çatışması devam ediyor. Kimi yerde çok daha sert kimi yerde daha örtülü biçimde de olsa insanlar arasındaki farklar, ister ten rengi, ister inanç, ister milliyet temelinde düşmanlıkları besliyor. Kuşaktan kuşağa aktarılan öyküler, efsaneler bu düşmanlığı yüzyıllar sonrasına taşıyor. En gelişmiş ülkelerde bile hâlâ yabancı düşmanlığı devam ediyor. Hâlâ dünyanın hemen her yerinde insanlar birbirlerini görünümleriyle sınflandırıyor; bir yandan kendi ait olduğu yeri ve durumu belirliyor, böylece ötekileri kendisinden ayırıyor, bir yandan da onlarla arasındaki çatışmayı sürdürüyor. Gelişmişliğin ölçütü, bu ayrımları en azından hukuk düzeni içinde, yasalar önünde bir eşitlikle kırabilmek ve eğitim sisteminde, devletin söyleminde düşmanlıkları, ayrımları değil bir arada barış içinde yaşamayı önermek... Aslında, aynı toplum içindeki farklılıklar o toplumu bölebildiği, bibirine düşman edebildiği gibi tam tersine o toplumun zenginliği ve dinamiği de olabilir. Tümüyle birbirine benzeyen, aynı biçimde düşünen, farklılıkları, değişik bakış açılarını reddeden, başkalarını ötekileştirerek uzaklaştıran toplumların gelişmesi pek mümkün olmuyor. Kaldı ki günümüz dünyasında böyle bir hayat tarzını sürdürmek de kolay değil. Türkiye, bu açıdan gerçekten ilginç bir ülke. Farklılıklara, ayrımlara, eşitsizliklere, yıllar boyunca devam edip giden yanlış politikalara ve bütün dış etkilere rağmen bir arada yaşamakta büyük sorunlar yaşamayan bir ülke. Birçok yerde o ülkeleri bölen ve birbirine düşman topluluklar yaratan ayrımlar Türkiye’de yıllar boyunca Alevi Sünni, Türk Kürt, laikler dinciler, sağ sol, zengin yoksul gibi sayısız çatışmaya rağmen sonuca varmadı. Ayrımların altını çizmek ve düşmanlıklar üzerinden kendine pay çıkartmak yerine insan hakları temelinde herkesi eşit görebilmeyi, farklılıkların en büyük zenginlik olduğunu, bu toprakların zaten binlerce yıllık farklılıklar üzerine kurulmuş olduğunu unutmazsak ve en önemlisi devlet bu felsefeyi her şeyin önünde tutarsa sorunları çözmek çok daha kolay olur. Kendini bir başkasının, ötekinin yerine koyabilmek, gerçekçi ve adil olmak, kendimiz için istediğimizi başkaları için de istemek... Yazarken son derece kolay görünüyor değil mi? N Hıristiyan Hıristiyan olduğunun altını olduğunun altını özellikle çizen özellikle çizen ırkçı Breivik, ırkçı Breivik, Norveç’te Norveç’te 76 kişiyi katletti. 76 kişiyi katletti. Kutsal ruh çağı lan bu vurguyla “beyaz olmayanları” kendisiyle eşit görmemesi doğal bir tutum oldu haliyle. Avrupa ırkçı hareketleri kendilerini Hıristiyanlıktan uzak tutmamışlardır. İngiltere’de faaliyet gösteren ırkçı/faşist British National Party’nin lideri Nick Griffin, sürekli “İngiltere Beyaz, Hıristiyan bir ülkedir” demektedir, örneğin. Irkçıların, ırk ayrımının Hıristiyanlıkta da mevcut olduğu iddialarına örnek gösterdikleri kanıtlardan biri, İsa ile bir Yunan kadının arasındaki diyalogtur. Aziz Markos’a göre İncil’de, Suriyeli bir Yunan kadın İsa’nın ayaklarına kapanarak ondan kızını saran şeytanları kovması için yalvarır. İsa “Önce çocuklar doyurulsun: Çünkü çocukların ekmeğini alıp onu köpeklere vermek doğru değildir” cümleleriyle reddeder kadının isteğini. Kimi yorumcular buradaki ‘çocuklar’ın, ‘İsrail’in Çocukları’ anlamına gelebileceğini, ‘köpekler’in de ancak Yahudi olmayanlar, düşmanlar anlamına gelebileceğini ileri sürerler. Anders Behring Breivik. rkçı partilerin yabancı düşmanlığını kimi Avrupa ülkelerinde uygulanan çokültürlülük politikaları üzerinden sürdürdükleri biliniyor. Sadece ırkçı değil, muhafazakâr sağ da bu politikalara ciddi eleştiriler getiriyor. Aslında solun da eleştirdiği bir politika olduğunu belirtelim. Ancak sol bu politikaları, yabancıların toplumla kaynaşmasını engelleyip onları “gettolaştıran” bir politika olduğu için eleştiriyor. Yani amacından sapmakla. Irkçı ya da muhafazakâr sağın yaklaşımının temelinde “kültürel zedeleme” inancı var. Irkçı partiler, bunu açıkça dile getiriyor. Yakın zamanlarda, Fransa, Almanya, İngiltere başbakanları da “çokkültürlülük” politikasının başarısız olduğu konusunda görüş bildirdi. Örneğin, yabancı karşıtı olduğu bilinen Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, Fransız kültürünü benimsemeyenlerin ya da bu kültüre ayak uyduramayanların Fransa’da yeri olmadığını söyleyebildi. Müslümanların inançlarının gereklerini yerine getirebileceklerini, ama hiçbir Fransızın sokaklarında namaz kılan kişiler görmek istemediğini de ekleyerek. Sarkozy’nin “çokkültürlülük politikası”ndan bambaşka şeyleri anladığı çok belli. Almanya Başbakanı Angela Merkel de tabii ki Sarkozy türü bir üslup kullanmadan çokkültürlülük politikalarında başarısız olunduğunu kabul etti. Asıl ilginç olan, politikayı ilk kez başlatan İngiltere’nin başbakanının da benzeri bir söylem tutturması. Çeşitli toplumlardan oluşmuş bir toplum yaratmakta başarısız kalındığını açıkladı o da. Bu ülke liderlerinin, ırkçı partilerin yıllarca, uygulandığı ülkelerde sorunlara yol açtığını, “Beyaz, Hıristiyan Avrupa değerleri”ni kirlettiğini iddia ettikleri çokkültürlülük politikası konusunda, farklı gerekçelerle de olsa başarısız olunduğunu kabul etmeleri, yıllardır bu politikaları yerden yere vuran ırkçı partiler için büyük bir zafer olmuştur. Irkçılığın da gelişmesine yol açan çokkültürlülük politikası neydi peki? Yahudiden göçmene Kendisini üstün görenin, bu üstünlüğü dininden de aldığını iddia etmesinin destekleyici kimi örnekleri var dense de ırkçının yapıp ettiklerinin dinden kaynaklandığını söylemek pek doğru olmaz. Bugün, Avrupa’da ırkçılığa karşı verilen mücadelede kiliselerin çok büyük bir katkısı vardır. Irkçının, başka din mensuplarının da yaptığı gibi kendi dininde, düşüncesini haklı çıkaracak gerekçeler bulması bütünüyle o dini bağlayan bir durum olamaz. “Kültürünü bozan” unsurlara, bozulduğunu düşündüğü kültürünün tarihi simgeleriyle karşı çıkmak ırkçı için doğal bir tutum. Sürekli dini, milli tarihe vurgu yapmak bu üstünlüğün altının çizilmesine yarıyor her şeyden önce. Norveçli saldırganın da benzeri tüm ırkçılar gibi Hıristiyanlığa ait ortak folklorik simgelere ya da tarihe olumlu anlamda göndermeler yaptığını görüyoruz. Avrupa’da yaygın olduğu söylenen Tapınak Şövalyeleri adını kullanan bir yapılanmayla ilişkileri olması bunu gösteriyor. ırkçının yedeğinde Din de milliyet de Haberi yok slam karşıtlığı ile Tapınak Şövalyeleri adını taşıyan bir örgüte üye olması arasında bir bağ var elbette. Tapınak Şövalyeleri, Haçlı seferleri sırasında doğmuş bir örgüt. lk görevi kutsal topraklara giden Hıristiyan hacıları korumak olan bu örgüt zamanla güçlenecek, slam ordularıyla savaşlarda kahramanlıklarıyla adını duyuracaktır. Anders Behring Breivik’in, Tapınak Şövalyeleri’nin Hıristiyanlık için gittikçe tehlikeli hale geldiğinden, Hıristiyan bir imparator tarafından hem de “Hıristiyan kültürünü kirlettiği” gerekçesiyle ortadan kaldırıldığından haberdar olamaması şaşırtıcı. Mavi gözlü sa YARIN: ŞU ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK C MY B C MY B vrupa’da ırkçılık, sadece yabancı düşmanlığı söylemiyle var oluyor değil. Irkçı hareketler diğer toplumsal sorunlarla da ilgililer uzun zamandır. Elbette bunu yabancılara verilen hakların “eşitsizlik” yarattığı propagandasıyla birlikte sürdürüyorlar. Emek üretim sürecinde yer alan yabancı bir işçinin, yasalardan doğan haklarına itiraz, “kendi vatandaşımıza iş ya da ev yok, ama yabancıya var” propagandasıyla yapılıyor. Bunun, soruna bu kadar yüzeysel bakan sıradan birçok insanı ikna ettiği maalesef gerçek. Örneğin Hollanda’da başkanlığını Geert Wilders’in yaptığı Özgürlük Partisi geçen yıllarda yüzde 15’ten fazla oyla ülkenin üçüncü büyük partisi olmuştu. slam korkusunu en açık dile getiren bir parti olarak, bu korkuyu oya çevirmeyi başarabildi Özgürlük Partisi. sviçre’nin, cami afişleriyle son yıllarda sesini bir hayli duyuran ırkçı partisi SVP de aynı söylemle büyük başarılar kazandı. Yapılmasına öncülük ettiği referandumla ülkede minareli cami yapımını yasaklayabildi. llegal Nazi örgütleriyle bağı olan sveç Demokratları adlı parti de sveç’in güçlü partilerinden biri durumuna geldi kısa sürede. Avusturya’da, büyük bir popülerlik kazanan kişiliğiyle, göçmen karşıtı, ırkçı görüşlerini toplumun önemlice bir bölümüne benimseten Jorg Haider’in kurduğu Özgürlük Partisi’nin kurucuları arasında çok sayıda Nazi de bulunuyordu. Bir trafik kazası sonucu ölen Haider, daha sonra Avusturya’nın Geleceği çin Birlik adlı bir parti daha kurmuştu. Belçika’nın Flaman bölgesindeki Vlaams Belang adlı parti, toplumsal sorunlarla ilgili ırkçı partilere en iyi örnek parti sayılabilir. Yabancı düşmanlığıyla, bağımsız bir Flaman devleti mücadelesini birlikte sürdürüyor. Yabancı düşmanı olmayan ama bağımsız bir Flaman devleti isteyen binlerce kişinin de oyunu alıyor haliyle. Göçmenlerin, diğer Batı ülkeleriyle A Milliyetçi söylemler oy kazandırdı Irkçı partiler ü kelerinin toplu lmsal sorunlarına sıradan bir Avr , u palının da ruhu nu okşayacak “milliyetçi” söy lemlerle yaklaş tıkları için so yıllarda ciddi o n y topladılar. Ama bunu yaparken yabancıları, so n yıllarda özellikl e Müslümanları hedef aldıla Başarı kazand r. ıkları kesin. karşılaştırıldığında çok az olduğu Norveç’te yabancı düşmanı, ırkçı lerici Parti geçen yıllarda yüzde 23’e yakın oy kazanabilmişti. Sosyalizm sonrası Macaristan’ı da ırkçı, yabancı düşmanı bir toplum kimliği kazanmış durumda. Jobbik adlı ırkçı/faşist partinin yabana atı Hedef: Çokkültürlülük I Angela Merkel Nicholas Sarkozy lamayacak kadar çok oyu bulunuyor bu ülkede. Yine eski sosyalist ülke Romanya’da faaliyet gösteren Büyük Romanya Partisi adından da belli olduğu gibi “megaloidea” hastalığından mustarip, ırkçı, yabancı düşmanı bir parti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle