19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 2 AĞUSTOS 2011 SALI 10 DIŞ HABERLER [email protected] Yazarımız Ankara dışında olduğundan yazısını yayımlayamıyoruz Bu rüzgâr ‘Suriye’de rejim iç savaşla düşer’ Araştırmacıyazar Faik Bulut, ülkenin çok parçalı yapısının ve orduda komuta ulut: Rejim düşebilir, ama iç savaşla düşer. Neden derseniz, Suriye mezhepsel, dinsel, etnik açıdan çok parçalı, moda deyimle, çok kültürlü ve çok kimlikli bir toplum. Yani düz hesap yüzde40 yüzde 60 değil. Ordudan 40 subayastsubay ayrıldı ama komuta kademesinde kopuş yok. Dolayısıyla düşse bile, isyanı bastırsa bile, iç savaş yaşanır deniyor. Ülkede Müslüman Kardeşler’in, örgütsel olmasa da ciddi hegemonik bir gücü var, özellikle Hama gibi yerlerde. hem siyaset sosyolojisine, hem olaylara dayandırıyorlar. Devrilmeyecek diyenler yüzde 30. Ayaklanmalar kendiliğinden mi başladı, yoksa dış müdahale mi söz konusu? Dış müdahale hem var hem yok. Birincisi, genel despotik tek parti, yönetim tarzı açısından bakıldığında bütün Arap ülkelerinde olan illet Suriye’de de var, orada da aynı tepkilerin olması eşyanın tabiatına aykırı değil, anormal değil. Öte taraftan dikkat çekici bir şey şu: Başlangıç noktaları sınıra yakın bölgeler oldu. Dera kendim de biliyorum, Ürdün’de hem aşiretlerin bulunduğu, hem Ürdünlü Zerkavi gibi siyasal İslamcıların etki alanında olan bir bölgeye yakın. Bir anlamda benzetmek gibi olmasın ama sırf çağrışım yapması için söylüyorum; Türkiye’de Kahramanmaraş’la Hizbullah döneminin Batman’ı gibi. Milliyetçi mukaddesatçı, muhafazakâr artı aşiretlerin olduğu sınır bölgesi. Diğer uç Lübnan: Cisri Şuğur (Şuğur Köprüsü), Lübnan’da Trablusşam’a, eski başbakan Hariri’nin memleketine yakın. O bölge genel olarak İslamcıdır. Lübnan’ın Sünni merkezli İslamı nerededir derseniz, orada. Bütün akımlar oradadır; Selefiler, silahlı Kaideciler, biraz daha Sünni İslamcılar, tarikatlar vs. o bölgede. O bölge geçmişte genelde Suriye’yi desteklerdi. Fakat Hariri suikastından beri durum değişti. Dolayısıyla oradan sızmalar var. İslamcılar mı kullanılıyor? Hariri diyorum dikkat edin. Hariri ile Şam yönetimi ile anlaşmazlıkta Hariri’yi destekleyen kim? Fransa, ABD, genel anlamda Batı. İslam kademesinde kopuş olmamasının, bu yöndeki tespitleri güçlendirdiği görüşünde bir yerde durmayacak İsyanlar bir yerde duracak mı yoksa yayılacak mı, bu konuda ortak bir görüş söz konusu mu? BULUT: Buradan anladığım kadarıyla genel trend şu: Bir defa bu rüzgâr bir yerde durmayacak. Cezayir, Fas, Moritanya’yı alıp götürecek. İleride petrol şeyhliklerini büyük oranda etkileyeceğini söylüyorlar. Halk hareketlerinin her ülkede farklılık gösterdiğini dile getiriyorlar. Mağrip ülkeleri dediğimiz Libya, Fas, Tunus, Moritanya, Cezayir’in kendine özgü şartlarının olduğunu söylüyorlar. Arapların, Levantların (Doğu Akdeniz’deki) o devrimlerin ruhunu anlamadığı yolunda bir kanı var. Oradaki devrimlerin birebir Suriye, Mısır’a tatbik edilemeyeceği tespitini yapıyorlar. Mısır’ın daha özgün bir konumu olduğu vurgulanıyor. Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin ayrı bir grup, Osmanlı’dan yola çıkarak Şam eyaleti diyorlar. Arabistan yarımadası, yani petrol şeyhlikleri denen bölge Kuveyt, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan ve Yemen’den oluşuyor. Halk hareketi mi diyorlar yaşananlara? Çeşitli adlandırmalar var ama aslında genelde halk devrimi diyorlar. Arapçada devrim Tavra. Arapça kökeninde etimolojik olarak gazaba gelmek, kızmak, isyan etmek, hatta intikam almak anlamına geldiğinden, bizdeki devirmekten gelmiyor. Dolayısıyla çok kolay devrim kelimesini kullanabiliyorlar. Devrim deyip demedikleri konuşmanın içeriğinden anlaşılıyor. ÖZGÜR ULUSOY uriye, önceki gün yaşanan katliamın ardından “Kara Ramazan”a girdi... Beyrut’ta Arap isyanlarıyla ilgili bir toplantıya katılan Faik Bulut’la, katliamdan kısa bir süre önce görüştük. Bulut, Beyrut’taki izlenimlerini aktarırken, “Suriye’de rejimin bir iç savaşla değişeceği söyleniyor” ifadelerini kullandı. Bulut’a göre Suriye’nin çok parçalı yapısı ve ordunun komuta kademesinde kopuşun olmaması bu yöndeki iddiaları pekiştiriyor. Ortadoğu, İslam, Kürtlerle ilgili çalışmalarıyla tanınan araştırmacı yazar Faik Bulut, Beyrut’taki toplantının ardından, Suriye’de neler yaşanabileceği, Tunus ve Mısır’daki isyanların nereye evrileceği, Libya’yı nelerin beklediği ve bölgedeki diğer ülkelerdeki gelişmelere yönelik Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Arap isyanlarıyla ilgili Beyrut’ta bir toplantıdan yeni geldiniz. Suriye için neler söylendi? Rejim değişikliği bekleniyor mu? FAİK BULUT: Toplantının Lübnan’da olması nedeniyle Suriye özellikle gündeme geldi. Katılanların çoğuna sordum, dışarıda da sordum. Daha doğrusu tek bir soruyla girizgâh yaptım: Devrilir mi devrilmez mi? Benim yaptığım ankette, yüzde 70’i devrilebileceği yönünde görüş bildirdi. Kaçınılmaz olarak devrileceği yönünde tespit ağır basıyor. Bunu hem tarihsel arka plana, S B cıları genel olarak kendi amaçları için kullanan kim? O yönde ciddi emareler var. Diğeri Deyr el Zur, Irak’a yakın. Iraklı gazetecilerden işittiğim, ki bunlar muhalif, ABD Irak’ta siyasi nedenlerle hapise atılmışmahkumların bir kısmıyla bir anlaşma yaptı, “sizi çıkarırız ama siz de Deyr el Zur gibi bölgelerde ayaklanmalara katılırsınız, provoke edersiniz..” diye. Hatay’da istihbarat savaşları Sınır bölgelere dikkat ‘YEMEN’DE Y YECEK B R ŞEY DE YOK’ Suudi Arabistan’a sıra gelecek mi? Daha çok petrol şeyhlikleri konuşuldu, İran Suudi Arabistan çekişmesi bağlamında. Yemen’de yönetim gidince yerini kimin alacağı tartışıldı. Bölünme olmaz deniyor. Bir ilginç nokta şu, Yemen silahlı çatışmaya doymuş bir ülke. 20 milyonluk ülkede 83 milyon silah olduğu söylendi. Yemenliler bir de şunu soruyor: Bizde de yolsuzluk çok ama başka ülkelerdeki rejimler var da yiyorlar, bizdekiler neyi yiyor? Orada da aile ordusu var. Türkiye’yle ilgili iddialar gündeme geldi. Türkiye konusunda çok ciddi spekülasyonlar oldu. Suriye’de istihbarat bağlantılı unsurların Hatay bölgesinde çeşitli etkinliklerde bulunduğu yönünde spekülasyonlar vardı. Türkiye’den de. Ayrıca İslamcıların Türkiye sınırını geçip geceleri lojistik birtakım, silah vb. olabilir alıp o tarafa geçtiği yönünde de çok ciddi iddialar var ama doğrulatmak mümkün değil. Ancak Hatay’da ciddi bir istihbarat savaşları yaşanmış oldu kimse farkında olmadan. O polislerin öldürüldüğü olayda da, emniyetin İslamcıların, Müslüman Kardeşler’in etkisinde olduğu, o yönde ayaklanma çıktığı, askerin de imha ettiği yolunda haberler var. Bir asker polis çatışması yaşandı deniyor. Hama şu anda kurtarılmış bölge. 800 bin nüfus, dörtte biri olaylar yüzünden göçmüş. Şu anki haliyle İslamcıların denetiminde. Halep’le Şam’ın merkezi bu işe katılırsa bu iş bitmiş, rejim nihayet bulmuş demektir. Humus, Şam Sünni merkezli şehirler. Sünni orta üst iş ve ticaret erbabı yaşıyor, hâlâ rejimle çıkar bağları var. İstanbul toplantısına katılan iki kişinin yazısını okudum, muhalefetin derli toplu olmadığını, Müslüman Kardeşler’in hegemonyayı kurduğunu, vitrinlik birkaç kişiyi koalisyona aldıklarını okudum, laikler ve aydınlar panikte. Kürtler önemli oranda panikte. AKP plan önermiş yarı ayaklanma Despotik rejimler döneminin kapandığı ülkeleri nasıl bir gelecek bekliyor, bu konuşuldu mu? BULUT: Önce şunu söyleyeyim. Bir kere bunların tamamlanmamış devrimler olduğu, Big Bang’in yaşandığı fakat devrimin çok başlangıcında olduğu ve devrimi etkileyecek binbir gizli ya da açık odağın olduğu, Amerika’nın Batı’nın yönlendirmeye çalıştığı konuşuldu. Devrimin geleceğini kimse bilmiyor, son örneğini de Mısır’dan verdiler. Halk yeniden Tahrir’e çıktı, çünkü beklentiler yerine gelmedi. Yarı darbe yarı ayaklanma. Tunus’ta da Libya’da da böyle oldu, Mısır’da da öyle, askeri müdahale. Dolayısıyla bunlara birebir devrim demek, hele hele sosyal devrim, siyasal devrim demek doğru değil. En önemlisi despotlar gitti, halk prangalarından kurtuldu ama yerine ne gelecek belli değil. İslamcıların iktidara gelişleri konusunda, özellikle Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi konusunda, ciddi bir tespit var. Sol cenah endişeli ama tespit bu yönde Mısır ve Tunus için. Libya’daki hareketin El Kaide ile bağlantılı olduğu söyleniyor. Suriye’de, hatta Ürdün’de de Müslüman Kardeşler’in gelebileceği görüşü var. Ama Mısırlı bir katılımcı devrimin İslamcıları da bitirdiğini söyledi. Bana ilginç geldi. Çünkü Müslüman Kardeşler dört parçalı. Hürriyet ve Adalet partisi, Nahda, ana gövde, bir de Tahrir Meydanı’nı bırakmayan, yaşlı kuşağa, kemikleşmiş unsurlara başkaldıran bir gençlik var. Devrim bunları da parçaladı deniyor. Daha gerçekçi bir tespit de şu: Ana gövde askerle, ABD ile Batı’yla anlaştı, dolayısıyla iktidara gelmek için AKP’nin izlediği yolu izliyor. Buna bir kısmı ılımlı İslam, bir kısmı buna Amerikan İslamı demeye başladı. Müslüman Kardeşler için böyle bir tespit söz konusu. Ayrıca Müslüman Kardeşler’in kitleleri kurtuluşa götürecek bir sosyoekonomik programı olmadığı söyleniyor. Yarı darbe Hama’da hafta sonu yapılan Esad karşıtı gösterilerde dev Suriye bayrakları taşındı. Faik Bulut yapılan analizlerin, Beşşar Esad’ın gerek hanedanlık gerek güç odakları tarafından çok kuşatılmış olduğu, neredeyse adım atamayacak hale geldiği yönünde olduğunu vurguluyor. Suriyelilerin “hepsi gitsin de kurtulalım” dediği ifade ediliyor. (Fotoğraf: REUTERS) Suriye’de yeni bir güç oluşuyor, üçüncü bir yol. Önemli oranda aydın rejimin despotik uygulamalarını benimsemezken, gelecekten de korkuyorlar. Bunlar üçüncü yola ağırlık veriyor. Bir de şu tespit var: Rejim düşebilir, ama iç savaşla düşer. Neden derseniz, Suriye mezhepsel, dinsel, etnik açıdan çok parçalı, moda deyimle, çok kültürlü ve çok kimlikli bir toplum. Arap Alevileri’ni, Dürzileri, İsmailileri, Hıristiyanları vb. toplarsan yüzde 40 ediyor. Yüzde 60 Sünni’nin içinde de laiki var, solcusu var, hepsi İslamcı değil. Yani düz hesap yüzde 40 yüzde 60 değil. Ordudan 40 subayastsubay ayrıldı ama komuta kademesinde kopuş yok. Dolayısıyla düşse bile, isyanı bastırsa bile, iç savaş yaşanır deniyor. Bir rivayete göre AKP hükümeti, İstanbul toplantısında, bir plan öneri götürmüş: İsyanı önleriz, fakat geçiş hükümeti kurulsun, Müslüman Kardeşler bunun belkemiğini oluştursun, bazı şahsiyetler de bunun içine yerleşsin, mevcut rejimin de yüzünün akıyla işin içinden çıkmasını sağlarız. Bu plan laikleri, solcuları kapsamıyor. Yine rivayete göre bu planı Amerika mantıklı bulmamış, Clinton’a da gitmiş bu plan. Beyrut’taki kaynaklardan duydum bunu, daha sonra bir gazete de yazdı. Türkiye’nin müdahalesinin boyutlarını göstermesi bakımından ilginç. ‘Türkiye’nin çok ciddi parmağı var’ Libya tablosu bataklık Libya’nın geleceği için neler konuşuluyor? Bingazi yönetimi kimlerden oluşuyor? BULUT: Libya meselesi üzerine çok fazla kitap yazan bir akademisyen şunu söyledi: Libya’daki muhalefet üçlü bir kompozisyon oluşturuyor: Bir Batıcı, liberal kesim yüzde yüz müdahale istiyor, hatta manda olmak yönünde perspektifleri var. İslamcılar çok gelişiyor, ileride Müslüman Kardeşler ve El Kaide’nin önemli bir zemini olabileceğini, Batı’nın hemen Kaddafi rejimini devirmemesinin önemli nedeninin bu korku olduğunu söylüyorlar. Bir de genel Libyacı grup var, Kaddafi’nin gitmesini istemekle birlikte dış müdahaleye karşılar. Geçici yönetimde bir denge durumu söz konusu ama askeri bakımdan İslamcılar çok daha önde. El Kaideci unsurlar Irak’ta işgal sonrası yeniden gelmeye başladı. İslamcılar daha derli toplu, daha savaşkan... Libya’nın geleceği konusunda çok parlak şeyler söylemiyorlar. Libya’dan gelen fotoğraflardan çok anlaşılmıyor, nasıl bir çatışma yaşanıyor orada? Oradaki çatışmalar bildiğiniz anlamda ne cephe çatışması ne de süngü savaşı. Bir çeşit Bedevi taktiği, birden toplanıyorlar, arabalarla (özellikle, seyyar) gidiyorlar, bir yeri almaya çalışıyorlar, habire uzaktan bombaları atıyorlar, geri çekilme varsa ilerliyorlar, geri çekilme yoksa onlar geri dafi ailesinin ordusu, hatta aile muhafızları, saray muhafızları demek çok daha doğru. NATO müdahalesine gelince, Libya petrolü için değil, Afrika’ya egemen olmak, zenginliklerin paylaşımı için olduğunu düşüransaABDÇin nüyorlar. AFRICOM denen güç var. Amapaylaşım savaşı cın bu çerçevede yeniden konuşlanmak ol Libya’da bu olaylar nasıl başladı? Ni duğu görüşünü dile getiriyorlar. Savaşın da bir anlamda Fransa, Amerika ve Çin arasında ye dış müdahale oldu? Bütün konuştuklarım, Kaddafi’nin zul bir paylaşım savaşı olduğu düşüncesi var. Fransa bir zamanlar kendi nüfuzunmünün, sömürüsünün, aile şirketinin hatalarından kaynaklanan patlama olduğunu da olan bölgede geride kaldı da yetişmesöylüyor. Öte taraftan da Libya’nın bir or ye mi çalışıyor? Şöyle diyorlar: Amerika 11 Eylül’den dusunun olmadığını, sadece birbirinden basonra, Fransa’nın nüfuz bölgelerini elinden ğımsız belli tugayların, tümenlerin olduğunu, bunların da Kaddafi’nin oğulları tara aldı. ABD’nin, deyim yerindeyse kaptığı parfından paylaşıldığını anlatıyorlar. Yani Kad çayı yeniden ele geçirmek, yeniden paylaşım için hamle yapmış oldu Fransa. Çin’in Kaddafi yönetiminde ekonomik bakımdan yatırımları var. Bir amaç da Çin’in elinden o bölgeyi almak. Genel olarak bu savaşın kolay bitmeyeceğini söylüyorlar. Bir yandan Batı’da kriz, kamuoyu, Libya ne olabilir sorusu var, bir yandan da geçici hükümetin hiçbir inisiyatifinin bulunmadığını, önüne gelen çözüm önerilerine evet ve hayır demek dışında fonksiyonu olmadığını anlatıyorlar. Libya tablosu bu. Şimdilik bataklık Daha çok Bedevi usulü görünüyor. Pek bölünmeye ihtibaskınlar oluyor. (AFP) mal vermemekle birlikte bölünme de gündemde duruyor. çekiliyorlar. Klasik bir savaş değil, klasik bir vur kaç gerilla savaşı da değil. Bedevi usulü baskınlar. Bir yere baskın yaparlar, ne bulurlarsa alırlar, bir çeşit yağma. F Türkiye’nin dış politikası nasıl görülüyor? BULUT: Şu açık, one minute’ten bu yana, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın popülaritesi çok yüksek, hâlâ öyle. Ancak son dönemde, popülaritede erime var. AKP’nin niyetlerinden şüphe edildiğine dair çok ciddi emareler var. AKP dışlandı demek değil bu. İki şey neden oldu. Tunuslular üzgün. Tunuslular, AKP bütün iddiasına rağmen Ortadoğu’yu bilmiyor, bilse başından beri Tunus devrimini desteklerdi diyor. Libya’da, NATO’nun müdahalesi konusunda önce karşı çıktı sonra kabul etti, sonra geçiş hükümetini tanıdı, bu ikili tavrı doğru bulmuyorlar. Suriye meselesinde Türkiye’nin çok ciddi parmağının olduğu yönünde, deyim yerindeyse alttan alta karıştırıcı yönde parmağının olduğu konusunda iddialar var. Türkiye’nin ikiyüzlü bir politika izlediğini İranlılar, Iraklılar dile getirdi. Suriye’de ABD ve Batı’yla birlikte kirli bir oyunun içinde olduğunu düşünenler var. Ama Mısırlı böyle düşünmüyordu. Mısırlıyla Yemenli AKP’ye daha müzahir düşünüyordu. Yeni Osmanlıcılığa nasıl bakılıyor? k Bu konu da ele alındı. Ortak tarih orta unla kastedilen, bu kültürse bun Osmanlı’dan önce de vardı. Yeni Osmanlıcılık efendi milletse, bunu istemiyoruz. Yeni Osmanlıcılığın u Turancılığın İslami versiyonu olduğun Deyim yerindeyse görüyorlar. küreselleşmeden yana, AKP’ye müzahir gazeteler yazdı. Bu açıdan anlamlıdır. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle