19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 AĞUSTOS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 ‘Yumuşak Makine’ adlı kitabı ‘muzır’ bulunan William S. Burroughs’un çevirmeni Süha Sertabiboğlu: ‘İnsana yaklaşım değişmeli’ William S. Burroughs, ölümünden 14 yıl sonra Türkiye’de birilerini huzursuz etti. Acaba bu adam neler söylüyordu? Belki de Burroughs’un umduğu oldu. Muzır Kurulu’na takılan üçlemenin ilk kitabının ardından diğer iki kitap da yayımlandı. Çevirmen Sertabiboğlu’na göre ise Türkiye’nin Burroughs’a ihtiyacı var: “Eşcinsellere, uyuşturucu kullananlara yaklaşım, insana yaklaşım değişmeli.” AYŞEGÜL ÖZBEK Yaldızlar ve Yıldızlar “Zıpkın atıldı; vurulan balina fırlayıverdi ileri. Ateş hızıyla boşalan ip birden bir yere takıldı. Ahap ipi kurtarmak için eğildi; kurtardı da. Ama tam o sırada ipin fırlayan bir halkası boynuna dolanıverdi. (…) gemicilerin görmesine bile vakit bırakmadan aldı götürdü onu.” Herman Melville, Moby Dick’te, Kaptan Ahab’ın büyük beyaz balinayı yakalayıp yok etme saplantısını ve av sürecini, olağanüstü bir cüretle, delice yönetmesini anlatır. Sonuçta yolculuk bir intikam ve kendi kendini yok etme görevine dönüşür. Önce bacağını alarak onu sakat bırakan balinanın getirdiği son ise ölümdür. Gemi sulara gömülür, her şey biter: “Ve denizin alabildiğine geniş kefeni dalgalanmaya başladı.” Melville, 1819’da New York’ta doğdu. Babası, yüklü bir borç bırakarak öldüğünde, on üç yaşındaydı. Çeşitli işlerde çalışarak geçirdiği beş yılın ardından, on sekiz yaşında gemici oldu. Uzun yolculuklar yaptı, Güney Denizlerinde balina avına çıktı, bir adada yamyamlara esir oldu. Kurtarıldıktan sonra yeniden denizlere açıldı ama iş zordu, otuzunda evine döndü. Yazarlık pırıltısından yoksun olmasa da, ortalama bir hayal gücüyle deneyimlerini yansıttığı birkaç beylik kitapla ün kazandı ve büyük edebi eserleri keşfe koyuldu. Moby Dick, 1851’de yayımlandı ve okurlar ve eleştirmenlerce beğenilmedi. Kimileri romanı bir kötülük ve delilik alegorisi saydı, kimileri de zıtlıklar karışımı olarak gördü. Yazarın, dinsizlikle ahlakçılığı, çılgın hayallerle doğruluk söylemini, mevcut ekonomik gücü meşrulaştırma ile suçlu çıkarma gibi çelişkili fikirleri, kafa karışıklığına yoruldu ve roman çorbaya benzetildi. Melville, hayal kırıklığına karşın bir süre daha yazdı, iki yıl sonra en önemli eserlerinden birini, Wall Street’i anlatan “Kâtip Bartleby” öyküsünü yayımladı. Paranın hükmündeki bir dünyanın sınırlarını kayıtsızlık ve inatla ihlal eden kahramanı Bartleby, onun özgür ve tehlikeli bir yazar olma arzusunun ifadesiydi belki de. Ancak yine ilgisizlik ve anlaşılmazlıkla karşılandı. “Yazmak istediklerim para getirmiyor, öteki tarzda yazabilmem de mümkün değil,” diyerek yazmaktan vazgeçti. New York gümrüğünde çalıştığı ve edebiyattan uzaklaştığı son otuz dört yılında hiç kitap yayımlamadı. 1891’de öldüğünde kimsenin hatırlamadığı bir yazardı. Değerinin bilinmesi ve yerine konması için zamana ihtiyacı vardı. Moby Dick’in, çılgın bir intikam yolculuğu öyküsünden çok daha fazlası olduğu ve gerçekte, tehlikeli bireylerin hem içinde hem de dışında bulunan bütün kötülük öğelerini içeren ezoterik bir anlam taşıdığı epey sonra yazılıp söylenmeye başlandı. D.H. Lawrence, 1923’te Moby Dick’in “Tarif edilemeyecek kadar korkunç bir av” ve yaşlı balinanın kesinlikle bir sembol olduğunu saptadı. Av, kapitalizmin, fanatizmin ve doğayı acımasızca sömürmenin alegorisiydi ve kaçınılmaz biçimde yenilgi ve yok oluşla sona erecekti. 1941’de yapılan bir başka önemli değerlendirme de, Ahap’ın, diğer insanları yalnızca “isteklerinin gerçekleşmesi için gerekli kollar ve bacaklar olarak gören, ruhları kavruk ve tükenmiş” kişileri temsil ettiğiydi. Bunlar “kendi amaçlarının çoğunluğun arzusuyla çakıştığından emin, mutluluğa kayıtsız ve peşinden koştukları dışında her şeye kör”düler. Bu tanım, özünde faşizmi barındıran bir zorbalığı ifade ediyordu. Melville’in, yazdığı dönemin çok satan ve çok okunup tutulan gürültücü yazarlarını adının üstünden silkeleyip gömmesi uzun sürdü. Ama o bunun sayısız örneğinden yalnızca biri. Ne de olsa yaldızların parıltısı her zaman akıl çeliyor ve gerçek yıldızları görmeyi güçleştiriyor. Takım elbisesi, kemik çerçeveli gözlüğü, fötr şapkasıyla William Burroughs aslında tam da emekli bir öğretmene benziyor ama aldanmayın. 14 yıl önce bugün, 83 yaşında hayatını kaybeden silah ve uyuşturucu düşkünü bir eşcinsel olan Burroughs sıradışı bir yazar. Allen Gingsberg, Jack Kerouac gibi döneminin diğer “anti”leriyle Beat Kuşağı akımını başlatarak bildiğimiz edebiyatı altüst eden Burroughs’un hayatı da bir o kadar ilginç. Iggy Pop, Patti Smith, Kurt Cobain gibi rock tarihinin önemli şahsiyetleri onun dostları... Gus Van Sant’ın yönettiği “Drugstore Cowboy”da rol alan, en meşhur kitabı “Naked LunchÇıplak Şölen” David Correnberg tarafından sinemaya uyarlanan bir iştahlı bir gezgin... ‘YÖK zede’ bir çevirmen Bilindiği üzre Türkiye’de Amerikan filolojisi bölümünde de okutulan cut–up (kes yapıştır) tekniğiyle yazdığı “Nova Üçlemesi”nin ilk kitabı “Yumuşak Makine” yazıldıktan 50 yıl sonra, Sel Yayınları tarafından Türkiye’de de yayımlandı ve “Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu” tarafından “muzır” bulundu. Davası süren kitabın ardından aynı kaderi paylaşmamasını umduğumuz üçlemenin diğer kitapları “Patlamış Bilet” ve “Nova Ekspresi” de piyasada. “Ucu bucağı belirsiz bir altyapı. Teyp bantlarını kesip yapıştırmaktan esinlenerek; fikirleri, kavramları kesip karmakarışık hale getirip insanın başını döndüren, sersemletici metinler çıkarmış ortaya. Cinsel ilişki betimlemeleri de iğrenç. Güzel, hoş duygular uyandırmak değil amaç. Aslında Burroughs şöyle diyor: Sizin uygarlığınızın da, edebiyatınız da, ahlakınızın da...” Zaten ona göre tuhaf olan da deneysel ya da karşı edebiyat diye nitelenen bu yazın türünün Muzır Kurulu’ndaki “edebiyat eleştirmenleri” tarafından anlam bütünlüğü olmayan bölük pörçük bir metin olarak tanımlanması. “Asıl amaçlanan da bu zaten. Anlam bütünlüğünü bozmak.” Burroughs Muzır Kurulu’nun dışında Sertabiboğlu’nu da sarsmış. Kitabı ilk eline aldığında neyle karşı karşıya olduğunu görünce şaşırmış.“Her okuyanda aynı tepkiyi uyandırır. Anlaması ve okuması zor bir metin. Bu fiil hangi özneye ait? Bu sıfat hangi nesneyi niteliyor? Bu cümleler nerede 2 Ağustos 1997’de ölen William Burroughs, Beat Kuşağı’nın önde gelen yazarlarındandı. “Nova başlayıp nerede Üçlemesi”nin çevirmeni Sertabiboğlu’nun Türkçeleştirdiği son Burroughs kitabı ise “Eğitimim”. bitiyor? Bunları Cut–up üçlemesinin çevirmeni yan çevirmeniyle konuşmak da şu sözlerle tanımlıbulmak çok zor. olarak yargılanan Süha Sertabiyor: “Beat Kuşakaçınılmaz oldu. Bugüne kadar boğlu ise aynı zamanda diş hekiğı’na göre edebien çok zorlandıSertabiboğlu, 1950’lerde Beat mi. İstanbul Üniversitesi Diş Heyat, okuyucuyu ğım metin oldu. Kuşağı ile birlikte “tarihsel bir kimliği Fakültesi’nde öğretim gö‘tavlamak’ için Çevirinin zorludönem yazını” oluştuğunu söylürevlisiyken 1985’te “YÖK zede” süslü cümleler ğu da hâlâ mahyor. “Hemen beş yıl önce Avruolan çevirmen, bugüne kadar arakeme koridorlapa’da milyonlarca insanın birbi kullanır. Klasik larında “Zen ve Motorsiklet Baedebiyat kuralları rında devam edirini boğazladığı, Almanların kım Sanatı”, “Dune”, “Sıska yerine, kırılma yor” diyor. milyonlarca Yahudiyi, AmeriBacaklar”ın da bulunduğu 39 kiyaratarak başka Sertabiboğlu kalıların binlerce Japon’u yaktıtap çevirdi. Son çevirdiği kitap ise ğı, insanlık değerinin ayaklar al bir yoldan gitTürkiye’nin BurroSüha Sertabiboğlu Sel Yayınları’ndan çıkacak yine mişler.” ughs’a ihtiyacı oltına alındığı bir süreçten geçilbir Burroughs yapıtı: “Eğitimim”. miş. Bir de Amerikalılar ‘AmeBurroughs da duğunu ekliyor. cut–up üçlemesini böyle yazıyor, “Kafaların belden yukarı kalerleşik edebiyata karşı rikan rüyası’ diye bir balon salıyerleşik edebiyatla dalga geçiyor. dırılmasını engelleyen çağrışım yorlar ortalığa. ‘Güçlü Amerika, Hal böyle olunca düzene ve yerCümlelerin çoğunun sonunda bir zincirleri var. Türkiye’nin sarher şeye kadir Amerika.’ Tutucu leşik ahlak sistemine başkaldıanlam yok. Anlatılanların “saçsılmaya ihtiyacı var. Çağrışım Protestan ahlakı iyice azmış. ran Beat Kuşağı’nın önde gelen malık” ya da esrar çekmiş bir zincirlerinin kırılması lazım. Buna bir tepki olarak balonu adamın sayıklamaları gibi durduyazarlarından Burroughs’u Eşcinsellere, uyuşturucu kullapatlatmaya yeltenen Beat Kuşağunu ancak bunun bir altyapısı olnanlara yaklaşım, insana yak“Türk yargısının hoşlanmaya ğı çıkıyor ortaya.” duğunu belirtiyor Sertabiboğlu. laşım değişmeli.” cağı bir adam” olarak tanımlaBeat Kuşağı’nın edebiyatını ise Y Nuri Bilge Ceylan’ın filmi Adana yolcusu ST VAL TÜR VE SANAT FE USLARARASI KÜL S DE 11. UL Cannes’ın ‘büyüğü’ Altın Koza’da Kültür Servisi 64. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’ne değer görülen, Nuri Bilge Ceylan’ın yönetmenliğini yaptığı “Bir Zamanlar Anadolu’da”, Türkiye prömiyerini 18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde, 21 Eylül Çarşamba günü yapacak. Bu yıl 17 25 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan festival kapsamında yarışmalı bölümlerin yanı sıra özel bölümler ve gösterimlerle de sinemaseverlerle buluşacak. Bu arada, “Bir Zamanlar Anadolu’da”nın vizyon tarihi, filmin Oscar’a aday olabilmesi için son tarih olan 30 Eylül’den 23 Eylül’e çekildi. Akademi Oscar’a katılma şartı olarak filmlerin kendi ülkelerinde 1 Ekim 30 Eylül tarihleri arasında en az yedi gün aralıksız olarak ticari bir gösterim salonunda izleyiciyle buluşmasını istiyor. Türkiye’de faaliyet gösteren sinema meslek birlikleri ve derneklerin ortak katılımıyla belirlenecek Oscar aday adayı film Eylül 2011’de yapılacak toplantılar sonucunda açıklanacak. ‘Café Tango’ Apollon Tapınağı’nda Kültür Servisi Arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu tarafından geliştirilen “Café Tango” gösterisi, “Side 11. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali” kapsamında, 6 Ağustos Cumartesi akşamı saat 21.30’da Apollon Tapınağı’nda sahnelenecek. Arp Sanatı Derneği’nin “Arp ile Her Telden” projesi kapsamında, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın katkılarıyla hazırlanan ve prömiyeri Aralık 2010’da gerçekleştirilen “Café Tango”da, zengin bir yelpazede sözlü, enstrümantal ve danslı tangolar yer alıyor. “Café Tango”da Şirin Pancaroğlu’na; Dilek Türkan (vokal), Ricardo Moyano (gitar), Carlos Gustavo Battistessa (bandoneon), Halit Turgay (flüt), Evrim Baştaş (viyola), Meriç Dönük (arp), Arda Agoşyan (kontrbas) ile danslarıyla MelinSelim ikilisi eşlik ediyor. Gösteride; Salgan, Piazzolla, Troilo, Discepolo, Aieta, Bardi ve Gardel’in yanı sıra, unutulmaz Türk tangoları, Gerardo Dirié, Hasan Uçarsu ve Tevfik Akbaşlı’nın yeni düzenlemeleri ile sunulurken doğaçlamalarla iç içe geçiyor. Doğuş Çocuk’tan Fazıl Say sürprizi Kültür Servisi Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası (DÇSO) Ayvalık ve Çeşme konserlerinde bestecipiyanist Fazıl Say’a eşlik edecek. Konser,12 Ağustos’ta Ayvalık Amfitiyatro’da, 13 Ağustos’ta da Çeşme Kalesi’nde saat 21.00’de gerçekleştirilecek. DÇSO, Fazıl Say’ın “Baladlar” adlı bestesini de seslendireceği Yaz Konserleri’nde Gershwin’in Rhapsody in Blue eserinden, Çaykovski’nin İtalyan Kapriçyosu, Borodin’in Poloveç Dansları’na kadar pek çok klasik müzik yapıtını müzikseverlere buluşturacak. Bir çocuk daha okusun diye 21.YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212 274 15 02 0212 213 74 02 Fax: 0212 275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası Osmanbey Şubesi 00158007287986476 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle