19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 11 AĞUSTOS 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Erdoğan, ‘ekonomik kriz teğet bile geçmeyecek’ açıklamasını yinelerken Kılıçdaroğlu’nu suçladı Kafes ve Çağrışımlar Mısır Dışişleri Bakanı’nın dün ülkemize gelmesi, Kahire’yi gündemin önemli konuları arasına oturttu. Daha önce de arkadaşımız Nilgün Cerrahoğlu Mısır’ı konu etmişti. Nilgün Cerrahoğlu’nun, Hüsnü Mübarek için hazırlanan kafes ile ilgili ilk yazısını okuduğumda, İlhan Selçuk’u anımsadım. Köşe yazarlığında yıllar içinde (artık 45 yıl oluyor) edindiğim bir tecrübe var. Bir konu aklına takıldığında, onu kafanda pişirip gelişmesini beklemeyecek, hemen yazacaksın! Yazdın yazdın, yazmadın, bir başkası, üstelik kimi zaman daha da iyi olarak yazar, senin tasarın da elinde kalıverir. Bunu öğrenene kadar kaç tasarımın, daha ben yazmadan, hem de daha iyi olarak, Pencere köşesinde İlhan Selçuk tarafından kaleme alındığına tanık oldum. Bu defa da Nilgün Cerrahoğlu ile aynı şey oldu. Hüsnü Mübarek’i kafeste gösteren fotoğraftan önce, henüz kafesin hazırlandığı resmi gazetede görünce, Mısır’daki yeni rejimin ne kadar demokrasi olacağını daha şimdiden çok iyi gösteren bu olay ile ilgili bir yazı yazmayı kurarak, kalan aklımın bir köşesine itmiştim ki, iki gün sonra Nilgün Cerrahoğlu’nun çok güzel yazısını gördüm. Bir kez daha İlhan Selçuk ile yaşadığım olay gelmişti başıma. Eskiden olduğu gibi, bu kez de “zarar yok” dedim kendi kendime. Ne de olsa insanın düşüncelerine ve kalemine değer verdiği kişiler ile aynı görüşleri paylaştığını anlaması da sevindiriciydi. Ondan da iki gün sonra yazdığı yazıda Nilgün Hanım’ın okurlarından biri “Bu kadar zalim bir diktatörün yargılanmasından daha doğal bir şey var mı?” diyor, kafes uygulamasının yeni olmadığını, Mübarek zamanında var olduğunu belirtiyordu. Bu yanıt da, bana Türkiye’yi çağrıştırdı. Şimdi kimse çıkıp da “Ama Türkiye’deki yargılamalarda öyle kafes uygulaması yok ki” demesin sakın! Biraz hukuk ve adalet nosyonu olan herkes, adları ister “Sıkıyönetim”, “Devlet Güvenlik Mahkemesi” veya “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi” olsun, Türkiye’deki olağanüstü mahkemelerin hepsinde o kafesin var olduğunu hemen görmüştür. Mısır ile Türkiye’nin farkı birincide, cismen ve manen var olan kafesin, ikincide yalnızca manen var olmasından ibarettir. Ama her iki ahvalde de, sanığı da, tanığı da, avukatı da izleyeni de, bu kafesi elle tutulurcasına hissederler. Zaten spor salonlarında ve özel mahallerdeki tüm mahkemelerde vardır o kafesler. O tür mahkemelerden birinde 12 Eylül’de yargılandım. Bir askeri mahkemeydi o. Yargılayanlar da yargılatanlar da askerdiler. Tek sanıklar ve savunmanlardı sivil olanlar. Aradan 25 yıldan çok zaman geçti. Şimdi aynı yöntem Silivri’de yine uygulanıyor. Şu farkla ki, bu kez yargılananlar asker, yargılayanlar da yargılatanlar da sivil. “Etme bulma dünyası” deyip, gülüp geçmem ya da gizlice keyif almam ya da “ne iyi işte, askeri vesayet son buldu!” diye sevinmem mi gerek? Tabii ki, hayır! O kafes orada durdukça, yargılayan da, yargılatan da, yargılanan da kim olursa olsun, bir şey değişmiyor. Yine hukukun üstünlüğü sağlanmıyor, insan haklarına saygı gösterilmiyor, hukuk devletine ulaşılamıyor, demokrasi kurulmuyor. Bu durumda da, askeri vesayetin kalkmış olmasının hiçbir anlamı kalmıyor. Olsa olsa, vesayet üniformasını çıkarıyor, sivil elbise giyiyor. Demek ki, kafes orada durdukça, Mübarek yargılatan da olsa yargılanan da, bir şey değişmiyor. Mısır’a da demokrasi gelmiyor. Konunun bu noktasında, aklıma Prof. Dr. Seyfettin Gürsel geldi. Seyfettin Gürsel bu yıl içinde katıldığımız bir açık oturumda, Kahire Tahrir Meydanı’ndaki göstericilerin Mısır’da demokrasi muştuladığı yönündeki yorumlarını Sayın Dr. Nurşen Mazıcı ile birlikte kuşkuyla karşıladığımızda, ikimize de pek öfkelenmişti. Bilmiyorum, Prof. Dr. Gürsel, Hüsnü Mübarek duruşmalarındaki kafesin fotoğrafını gördü mü? Gördüyse, ona rağmen hâlâ demokrasi umudu sürüyor mu? Ve yine merak ediyorum, Prof. Gürsel o kafes görüntüsüne de, bize olduğu kadar öfkelendi mi? ‘Evlere şenlik muhalefet’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, ekonomik krizin bu kez teğet bile geçmeyeceğini yinelerken kriz konusunda hükümetin tavrını eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sert suçlamalar yöneltti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu için “Aman yarabbi, evlere şenlik muhalefet. Kriz tellallığı yapıyor. Bunlar çırak bile olamaz” ifadelerini kullandı. BDP’lileri de “Ağzını her açtığında zehir saçan provokatörler” diye suçlayan Erdoğan, Hama’dan tankların ve güvenlik güçlerinin çıkmaya başladığını, bunun yaptıkları girişimlerin sonuç vermeye başlamasının göstergesi olduğunu söyledi. Erdoğan; Somali’ye gideceğini de açıkladı. Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında ekonomik kriz ve Suriye’deki gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Erdoğan şunları söyledi: Bir bardak suda fırtına koparanlar: Siz bakmayın Türkiye’nin sevincine gölge düşürmek isteyen ehliyetsiz, liyakatsiz insanların bir bardak suda kopardıkları fırtınaya... Bakınız, memleket adına, millet adına, ülke adına ne pozitif bir cümle kurabiliyorlar, ne gelecek için bir umut olabiliyorlar. Türki ‘Girişimlerimiz sonuç verdi’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP’nin genişletilmiş il başkanları toplantısında ekonomik kriz ve Suriye’deki gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Hama’dan tankların ve güvenlik güçlerinin çıkmaya başladığını, bunun ye’nin onurunu yaralamak pahasına, ülkenin itibarına gölge düşürmek pahasına muhalefet ediyorlar. Ne acıyı, ne sevinci paylaşabiliyorlar. Bunlar ülke yönetemezler: İşte en son dün yine ekonomi kurmaylarımızla bir araya gelerek son gelişmeleri değerlendirme fırsatımız oldu. Zira milletimizin cebinden çıkan her kuruşun sorumluluğunu hissediyoruz, ama bakıyorsunuz ana muhalefetin lideri ne dese beğenirsiniz; ‘Madem ekonomi bu kadar iyi gidiyor, arkası arkasına bu kadar toplantıları niye yapıyorsunuz’ diyor, aman Yarabbi, evlere şenlik bir ana muhalefet... Şimdi bu toplantılar yapılmasa o zaman da der ki ‘Hükümet nerede, niçin bir araya gelmiyor?’ Bu toplantıların yapılması, bunlar gibi dar perspektifte olayları yakalayan bir anlayış yaptıkları girişimlerin sonuç vermeye başlamasının göstergesi olduğunu söyledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu ‘kriz tellallığı yapmakla’ suçlayan Başbakan Erdoğan, BDP’lileri de ‘zehir saçan provokatörler’ olarak nitelendirdi. lütfen israftan kaçınalım. Birilerinin dediği gibi ‘harcama yapmayalım’ falan demiyorum. Tabii ki harcama yapacaksınız, piyasada bu hareketlilikler olacak, ama israf etmeyelim. Onun için geçenlerde de söylediğim gibi biz israf etmeyeceğiz. İsraf ekonomisinden yana olmayacağız, biz verim ekonomisinden yana olacağız. Bunu yaparken diyelim ki önünüze iki tercih çıktı; bir araba, bir de kirada otururken sahibi olmak istediğiniz bir ev. Size diyorum ki arabayı tercih etmeyeceksiniz. Çünkü o sizin için israf olur. Evi alacaksınız, kiradan kurtulasınız. Bir evde otururken lüks bir eve gireyim... Bence bu dönemde lüks bir evi daha buna ilave etme. Sen şu anda oturduğun yerde oturmaya devam et. Terör örgütü ramazanda da durmuyor: Bizde de bölücü değil. Biz şu anda dünyayı mercek altına yatırmak suretiyle bunun bize yansıması ne olur veya olabilir mi, tedbirimizi önceden almak durumundayız. Ama dedim ya ‘bunlar çırak bile olamaz’, sıkıntı burada. Bunlar ülke falan yönetemezler. Mahcup olacaklar: Buradan bir kere daha altını çizerek ifade ediyorum; 2008’de başlayan krizin Türkiye’yi teğet geçeceğini söylediğimde kriz tellallığı yapanlar mevcut olmuşlardı. Şimdi onları bir kere daha mahcup edeceğimizi memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Küresel ekonomide yaşanan son gelişmeler orta ve uzun vadede Türkiye’yi bu kez inşallah teğet bile geçmeyecektir. sraf etmeyin: Benim bu noktada milletimden tek bir ricam var. Ramazan ayını da bir imkân bilerek terör örgütü işte böyle bir ayın içerisinde bile durmuyor ve bakıyorsunuz caddede yürüyen bir güvenlik görevlimizi geliyor ensesinden vuruyor. Diğer güvenlik görevlimizi geliyor aynı şekilde vuruyor. Diğerini geliyor aynı şekilde vuruyor ve bütün bunlarla beraber utanmadan, sıkılmadan hâlâ bunların siyasi uzantıları da ‘özgürlük’ diyor, ‘barış’ diyor. Nerede bunun özgürlük, nerede bunun barış anlayışı? Yazıklar olsun: Gel gör ki Türkiye’nin onurunu yaralamak pahasına ‘Suriye’den bize ne’ diyorlar. Kim? Ülkemizin içindeki siyasetçiler. İnsanlığın vicdanı adına yapılan bir uyarıyı ‘romantizm’ olarak yaftalıyorlar ve bu gaflet cümlesini Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Şam’da Suriye Cumhurbaşkanı Esad ile görüşme halindeyken söylüyorlar. Yazıklar olsun. Somali’ye gideceğim: Somali için bütün kurum ve kuruluşlarımızla yardım seferberliği başlatmış bulunuyoruz. Ben ve Dışişleri Bakanım da ailece Somali’ye gideceğiz. Oradaki durumu yerinde bizler de inceleme fırsatı bulacağız. Yardımları taşıyan kargo uçağının Somali’ye indiği sırada Somaliler secdeye kapanıyor ve “Türkiye geldi” diyorlar. Kılıçdaroğlu, Suriye ile ilgili sözlerini eleştiren Erdoğan’a sert yanıt verdi ‘Bunun adı ihanettir’ Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin yaklaşımı ile Erdoğan’ın bu konudaki sözlerini değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Bize cevap yetiştireceğine, önce kendi bakanı ile arasındaki üslup ve tutum farkını ortadan kaldırmalı” dedi. AKP’nin dış politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Yani siyasi bir hedefiniz yoksa siz başkalarının siyasi hedeflerine taşeronluk yapıyorsunuz demektir“ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Bakanımızın oraya Türkiye’nin mesajını değil de başka bir ülkenin mesajını götürdüğünü iddia etmek bir büyük gafletin değilse, şifa bulmaz bir cehaletin ilanı değil mi?” açıklamasına, “Dış politika stratejiniz eğer ülkenizin yüksek çıkarları, bekası ve sokaktaki insanın refahı bakımından artı değer üretmiyorsa doğru tespit edilmemiş demektir. Cehaletin büyüğü budur. Eğer bu, cehaletten kaynaklanmıyorsa bunun diğer adı da ihanettir” sözleriyle yanıt verdi. CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun (MYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin yaklaşımı ile Erdoğan’ın bu konudaki sözlerini değerlendirdi. “Sayın Başbakan, hükümetin Suriye politikasını eleştirirken bizim kullandığımız ‘taşeron’ sözcüğünden bir hayli içerlemiş görünüyor” diyen Kılıçdaroğlu, devletler arası taşeronluk sözleşmesi olamayacağını, devletlerin kendi kendilerini bu duruma düşürmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan bize cevap yetiştireceğine, önce kendi bakanı ile arasındaki üslup ve tutum farkını ortadan kaldırmalı. Sayın Başbakan ‘Sabrımızın sonuna geldik’ diyor, ‘Suriye bizim iç meselemizdir’ diyor, Başbakan’ın bu sözlerinden bütün dünyanın çıkardığı tek sonuç var, ‘Türkiye Suriye’ye müdahale etmeyi düşünüyor, hatta müdahale edecek.’ Çıkan sonuç bu. Bunlar Batı basınında yazılıyor, çiziliyor. Esasen Sayın Başbakan’ın beyanlarını başka türlü yorumlamak da mümkün değil” diye konuştu. pılmaz, hem de sokağın duygularıyla yapılmaz. Dışişleri Bakanı son uyarı için Şam’a gidiyor, iktidar partisinin bir sözcüsü aynen şöyle diyor, ‘Davutoğlu Şam’dan dönünce bir yol haritası çizeceğiz.’ Başbakanı da, bakanı da, açıklama yapan iktidar partisinin sözcüsünü de ciddiyete davet ediyoruz. Sizin bir yol haritanız bile yokken neye dayanarak komşunuzu uyarıyor, tehdit ediyorsunuz. Söylediğimiz basit, sorumuz ise açık ve nettir. Suriye sorununda böylesine taraf konumuna girerken bu sorunu yönetiyor gibi ortaya çıkarken bütün dünyaya ‘Türkiye savaşa giriyor, Suriye’ye müdahale gündemde’ imajını verirken hedef neydi? Ne yapmak istiyorsunuz, kimin adına yapıyorsunuz?” ‘ABD elçisi biliyor biz bilmiyoruz’ Konuşmasında Başbakanlık’ta yapılan güvenlik toplantısına da değinen Kılıçdaroğlu, “Ankara’da bir güvenlik zirvesi yapıyorsunuz daha bakanlarınız ayrılmadan ABD Büyükelçisi oraya adeta bir baskın yapıyor. Yani bir başka zirveyi de büyükelçiyle yapıyorsunuz” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Zirve öncesi, zirve sonrası ABD Büyükelçisi’nin bildiğini biz bilmiyoruz. TBMM Başkanı da bilmiyor. Parlamento da bilmiyor” dedi. ‘Taşeron yapılmak isteniyoruz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin bölgede “küresel güçlerin oyunlarının taşeronu haline dönüştürüldüğünü” söyledi. Türkiye’nin Suriye ile politikasını “sabrın sonuna geldik” diyerek sil baştan yaptığını kaydeden Vural, “Sayın Başbakan’ın ifadeleri, Suriye’ye yapılabilecek muhtemel bir müdahaleyi meşrulaştırma araçlarından başka bir şey değildir” dedi. “Türkiye burada bir siyasi Lawrence görevi üstlenmemelidir” diyen Vural, Başbakanlık’ta dış güvenlik ile ilgili yapılan toplantıyı anımsatarak, “Böyle bir toplantının yapıldığı ortamda ABD Büyükelçisi Başbakanlık’ta. Kimi inandırıyorsunuz? Davutoğlu kalkıyor ve ‘Biz kimsenin mesajını iletmedik’ diyor. Külahıma anlat sen. Ne işi var orada? Bu bir utançtır” dedi. ‘Suçluların telaşı’ Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Siyasi bir hedefiniz yoksa siz başkalarının siyasi hedeflerine taşeronluk yapıyorsunuz demektir. Libya’da da böyle olmadı mı? ‘NATO’nun Libya’da ne işi var?’ diyen siz değil miydiniz? Daha sonra NATO’nun müdahalesine destek olarak tıpkı Irak’ ta olduğu gibi yüzlerce Müslümanın öldürülmesine katkıda bulunmadınız mı? Meclisine, ana muhalefetine, halkına değil de Batı’nın egemen güçlerine bilgi vermeyi düstur edinenler egemen güçlerin taşeronluğunu yapanlardır. Sayın Başbakan, sizinki toplum vicdanının isyanı sonucu suçluların ve suçlunun telaşıdır. Bu aynı zamanda taşeronluğun tescilidir.” ‘CHP size destek olacak’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, meslekten men cezası verilen Kırşehir Postası gazetesinin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Havva Karakaya’yı kabul etti. Kılıçdaroğlu, birlikte çalışmayı teklif ettiği Karakaya’ya hukuki anlamda ihtiyacı olması halinde CHP’nin kendisine destek verebileceğini söylediği belirtildi. Gazeteci Karakaya’nın da söz konusu süreci anlattığı öğrenildi. AKP’nin Alevilere yönelik göstermelik hamleleri yerel siyasetçileri harekete geçirdi Cemevlerine ‘özel’ destek Cemevlerinin giderlerinin karşılanmasına yönelik karar alan zmir l Genel Meclisi’nin CHP Grup Başkanvekili Hüseyin Mumcuoğlu, ‘’Devletin, sinagoglara, havralara ve diğer din kurumlarına yardım yaparken buralara yapmamasını doğru bulmuyoruz’’ dedi. EMRE DÖKER ‘Gençler onlar için tehdit’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, CHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı tarafından başlatılan “Yerelde İktidarı Gençlik Kuracak” kampanyasının tanıtım toplantısına katıldı. Parti genel merkezi bahçesinde kampanya süresince Türkiye’yi dolaşacak mobil araçların önünde açıklamalarda bulunan Oran, “gençleri tehdit gibi algılayan bir siyasi iktidarla karşı karşıya olduklarını” belirterek parti olarak gençleri önemsediklerini ve Cumhuriyetin teminatı olarak gördüklerini kaydetti. Oran, eylülden itibaren partide gençleşme sürecinin başlatılacağını belirtti. ‘Ne yapmak istiyorsunuz?’ Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ise “Suriye’ye müdahaleyi düşünmüyoruz” dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ya aralarında fikir uyuşmazlığı var ya kafaları karışık ya da Sayın Başbakan’ın sözlerini ciddiye almamamız gerekiyor. Sayın Başbakan sokakta ve sokak ağzıyla politika yapmaktan vazgeçmelidir. Dış politika ciddi bir iştir. Dış politika hem sokakta ya İZMİR AKP’nin 9 yıldır Alevi toplumunun beklentilerine karşılık vermemesi, yerel yönetimleri sorunun çözümü için harekete geçirdi. İzmir İl Genel Meclisi’nin, cemevlerinin elektrik, su, atık ve inşaat giderlerinin İzmir İl Özel İdaresi bütçesinden karşılanmasına karar vermesi de bu kapsamda değerlendiriliyor. İzmir İl Genel Meclisi daha önce “cemevlerinin ibadethane sayılması” için yasa çıkarılması yönünde temenni kararı almıştı. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı “cemevlerinin ibadet hane olması ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozar” diye açıklama yapmıştı. Bu kez İzmir İl Genel Meclisi’nin önceki gün yapılan toplantısında, cemevlerinin giderlerinin özel idare bütçesinden karşılanabilmesinin önü açılmıştı. Karara CHP ve MHP’li üyeler evet, AKP’liler ise hayır oyu verdi. Aydın İl Genel Meclisi de geçen yıl benzer karar almış, ancak Aydın Valiliği “uygulama olanağı yok” yanıtıyla bunu yaşama geçirmemişti. İzmir İl Genel Meclisi CHP Grup Başkanvekili Hüseyin Mumcuoğlu, cemevlerinin kültür evi olarak kabul edildiğini ve 5302 sayılı yasaya göre yardımın meclisin görev alanına girdiğini belirterek “AKP, yıllardır iktidarda olmasına karşın Alevilerin taleplerine karşılık vermiyor. Sorunu çözmek için girişimlerde bulunmuştuk. Daha önce ‘temenni’ kararı almıştık. Şimdi de cemevlerinin tüm giderlerinin özel idare bütçesinden karşılanmasına karar verdik. Devletin, sinagoglara, havralara ve diğer din kurumlarına yardım yaparken buralara yapmamasını doğru bulmuyoruz” diye konuştu. Sözkonusu karar, İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç’ın onayından sonra yaşama geçecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle