18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 TEMMUZ 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER Tüm dikkatini Karabağ ve Türkiye ile sınırın açılmasına çeviren Ermenistan kuşatılmışlık hissiyle yaşıyor 9 Oligarkların vergi cenneti Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 40’ları aşan Ermenistan, diyasporanın ve uluslararası yardım kuruluşlarının desteği ile bu borcu çeviriyor. “Düşük gelirli ülke” statüsüyle faizsiz borç kullanan Ermenistan’a “Türkiye de dahil Dünya Bankası ortakları” 200 milyon dolarlık yeni kredi açtı. HASAN ER Ş Mevzuat boşluklarından yararlanıyorlar Ülkede uygun iş ortamı yaratmaya ve rekabetçi bir ortam oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen Dünya Bankası Ermenistan Temsilcisi JeanMichel Happi, “oligark” adı verilen az sayıdaki oluşumun bunun önündeki en büyük engel olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: Bunlar girdikleri alanlarda tekel yarattıkları gibi, yasalardaki boşluklardan yararlanıp ciddi oranlarda vergi vermekten de kaçınıyor. Örneğin tarımı teşvik için bu sektör neredeyse vergiden muaf. Aynı şey madencilikte de söz konusu. Oligarklar da diğer sektörlerdeki kazançlarını tarım kazancıymış gibi gösterip vergi ödemiyor. Oysa Ermenistan vergi toplamada gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 20’si ile Avrupa ve Ortadoğu’nun en düşük oranlarından birine sahip. Vergi toplamada sorunlar var. Vergi sistemi etkin hale getirilirse yarım milyar dolar daha vergi toplanabilir. et En çok şikâyve ordu, polis n belediyede bir türlü Türkiye’ninremediği gerçekleşti k kurumu nlı ombusdma ’da 7 yıldır enistan Erm Ermenistan faaliyette. avunucusu rı S İnsan Haklaen Andreasyan, an) Kar Her (Ombusdm stlenen üçüncü kişi. lali ü bu görevi toya insan hakları ih n yıl parlame i bir rapor sunuyor. ilgil e. ile işbirliğind AB ile sıkı re hükümet çaba ğu n’a gö Andreasya a “her ülkede oldu n r am a insa gösteriyo nistan’da d gibi” Erme var. Şunları söylüyor: nu ve hakları soru âyet de ordu, polis ir çok şik lim ki b e En 5n. Ordu, diy belediyede ranışla ilgili şikâyeti e dav liğin zalimane özebiliyor ve işbir . 10 günde ç Ama polis öyle değil da çok açık. aklarını savunmak nh n Eşcinselleri liği yaptığımız insa bu bir güç. İş çoğu bile luşlarının hakları kuru onuda katı. k Bir kısmı milletvekili, bir kısmı işadamı Armenian Times Yayın Sorumlusu Hayk Gevorkyan da oligarkların hışmına uğrayanlardan. Armenian Times, 1998’de Oragir (Günlük) adıyla kurulmuş ama birkaç ay sonra haber yapılan bir oligarkın (hükümet ve bürokrasiyle ilişkileri güçlü, bu ilişkileri ticari hayatta kullanan kişi) dava açmasıyla kapanınca, bu kez Armenian Times adıyla devam etmek zorunda kalmış. Gevorkyan, “20 kadar büyük oligarkın bir kısmı milletvekili, bir kısmı parlamentoyla sıkı bağ içinde, ithalatı ve ticareti kontrol ederek zenginleşiyorlar” diyor. Gazetenin Baş Editörü Niko Parşiyan da halkı ayaklandırmaya çalışmak suçlamasıyla, 2009’da 16 ay tutukluluğun ardından 7 yıl hüküm giymiş. Sonra mayıs affı ile çıkmış. Savunma Hakkı Ne Oldu? Yargıyla ilgili pek çok tartışma yapılıyor. Yargı süreci üzerinde pek çok şaibe dolaşıyor. Ama son zamanlarda artık tamamen yerleşmiş bir durumla karşı karşıyayız. Bir dava açılmadan, henüz iddianame yazılmadan, deliller toplanmadan önce soruşturmaya konu olan malzeme basına sızıyor. Bunlar delil olarak kamuoyuna sunuluyor. Bunlar üzerinden tartışmalar başlıyor, yazılar yazılıyor, televizyonlarda saatlerce konuşuluyor ve kamuoyunda bir yargı oluşuyor. Bizde zaten yaygın bir inanış var: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye düşünülüyor. Oysa güvenlik güçlerinin topladığı delillerin değerlendirilmesi son derece teknik bir konu. Dinleme, izleme kayıtları, tanıkların ifadeleri, savcının iddiaları bir araya geliyor ve mahkeme kimi zaman yıllar süren bir dava sürdürüyor. Bazen bu davada deliller ve tanıklarla yetinmiyor, bilirkişi istiyor. Bir tek mahkemenin verdiği karar bile yeterli görülmüyor ve temyize gidiyor. Son derece karmaşık ve zor bir süreç olan mahkeme süreci bizde daha dava bile açılmadan çözümlenmeye başlandı. Ve asıl vahim olan şu ki, bir davanın en önemli unsuru olan “savunma hakkı” tamamen unutuldu. İnsanlar tutuklanıyor, henüz neyle suçlandıklarını kendileri bile tam olarak bilmiyor, avukatları bile bazen dava dosyasından habersiz içerde tutuluyorlar. Bu arada bu insanlar hakkındaki deliller ortalığa saçıldığı için de herkes onlar hakkında bir yargıya varıyor. Ama onların kendilerini savunmaları imkânsız. Bu durum son şike soruşturmasında iyice açığa çıktı. Ama yıllardır süren öteki davalarda da farklı değil. Kamuoyu iddiaları veya birtakım kanıtları öğreniyor ama savunmaları öğrenemiyor. Geçmişte de bazı insanlar hakkında yıllar sürecek davalar açıldı, bu insanlar uzun yıllar hapiste kaldı ama sonra beraat ettiler hatta haklarındaki en basit iddialardan bile aklandılar. Ama bu arada hayatları, yakınları, aileleri perişan oldu, şirketleri battı, varlıkları eridi, bazıları hastalandı. Yıllar sonra aklansalar ya da açtıkları karşı davaları kazansalar bile yitirdikleri yılları, çektikleri sıkıntı ve acıları geri getirmek imkânsız. Hele kamuoyuna yıllar sonra bütün bu karmaşık süreci açıklayıp gerçekte suçsuz olduklarını ispatlamaları daha da imkânsız. Bu süreçte bir başka önemli sorun daha ortaya çıktı. O da, gazetecilerin, mesleklerinin en önemli unsuru olan “kuşku”yu bir yana bırakıp ellerine verilen her belgeyi, her iddiayı olduğu gibi kamuoyuna yansıtmaları... ERİVAN Hrant Dink Vakfı’nın gerçekleştirdiği “Ermenistan Türkiye Gazeteci Diyalog Programı” çerçevesinde 7 Türk gazetecisi ve bir araştırmacıdan oluşan grup, geçen hafta Ermenistan’da temaslarda bulundu. Heinrich Böll Stiftung Türkiye Derneği desteğiyle düzenlenen programda, görüşme yapılan siyasiler, devlet kurumları, uluslararası kuruluşlar, düşünce ve sivil toplum temsilcileri, Ermenistan’ın ekonomik ve siyasi durumu, TürkiyeErmenistan ilişkileri konusunda gazetecilere bilgi verdi. Görüşülen bütün kuruluşların ortak kanısı, TürkiyeErmenistan sınırının açılmasının iki ülke ilişkilerine olumlu katkısı olacağı, işbirliği olanaklarını artıracağı, turizmi geliştireceği yönünde. Ülke ekonomisi iyi eğitim almış gençleri bile ülkede tutamayacak kadar zayıflamış durumda. En büyük sorun ise “oligark” denen ve siyasi kimlikleriyle iş yaşamındaki etkinliklerini bütünleştirmiş 4050 kişilik bir grupta. Ermenistan fakir ama muhtaç gibi görmeyin Bölgesel Çalışmalar Merkezi (RSC) Direktörü Richard Giragosian 6 yıldır Ermenistan’da. Harput kökenli. Daha çok bir Amerikalıyı andırıyor ve Kongre’ye danışmanlık yapıyor. Belli ki Ankara’da da ABD’de de Ermenistan’da da çevresi geniş. Giragosian’a göre Türkiye diyasporayı düşman, Ermenistan’ı çok yoksul ve sınır kapısına muhtaç görüyor. Ama Ermenistan böyle yaşamayı öğrendi. Ülke fakir ama o kadar da muhtaç değil. Sınır kapalı kaldıkça kârlı çıkan Rusya oluyor. Demiryolları, madenler, enerji RusRichard Giragosian ya’nın elinde. Türkiye gelse ortaklıkta Rusya ikinciliğe düşecek. Eğer Erivan’a THY seferleri başlarsa, bu aynı zamanda Türkiye için bir bayrak gösterme fırsatı getirir. Ermenistan’da resmi rakamlara göre 3.1 milyon kişi yaşıyor. Ancak iş aramak için göçenleri çıkarırsanız bunun 800900 bin kişi daha altında. nsanları Türkiye’den gelenlere genellikle sıcak davranıyor. Kültür ve eğitim düzeyi yüksek. Hırsızlık, taciz, kavga, dövüş yok. Genç kızlar gece yarısı istedikleri gibi dolaşıyor. Hammerların, Lexusların, GM’lerin cirit attığı Erivan dışında gelir düzeyi düşük ve 20 yıllık Ladalar revaçta. Gümrü’de 23 yılık depremin enkazı duruyor ama her yer 1915 anıtı ile dolu. Anadolu insanının sıcaklığı Vatansız Almanlar anılacak SEYFETT N METE ASALA kınanmalı Giragosian, “Aslında PKK terörüne karşı olan Ermenistan da Karabağ ile ilişkilendirilmemiş bir sürecin gelişmesinden yana. Bu konuda da adımlar atılabilir. Ermenistan Devlet Başkanı’ndan ASALA terörünü kınamasını istedim. Çünkü ASALA bir terör örgütüdür ve Ermenistan’ın tavrını temsil etmiyor. Türk dış politikasının da bir önceliklendirme yapması lazım” diyor ve gelecekten ümitli. Türkiye Aliyev’e baskı yapmalı anlış bir başlangıç yapıldığını düşünen Ermenistan Ulusal Meclisi Bilim, Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Artak Davtyan’a göre önce ErmenistanTürkiye ilişkileri gelişmeli ki AzerbaycanErmenistan ilişkileri de gelişebilsin. Davtyan, genellikle sıcak bir tonlama ve güler yüzlü bir ifade ile özetle şunları söyledi: Bize göre iki ülke arasındaki ilişkiler üçüncü ülkelerle olanlardan etkilenmemeli. Y lişkilerde muazzam bir ilerleme var Uluslararası ilişkileri de değerlendirerek sivil toplumu güçlendirmeyi amaçlayan The Civilitas Foundation (Yurttaşların Sorumluluğu Vakfı) diyasporayla çok iyi ilişkiler içinde. Diyasporadan Ermenistan’a fon sağlıyorlar. Bu fonu da faizsiz mikro finans kredileri ile kırsal kalkınmaya, özellikle sütçülük gibi tarımsal faaliyetlere yönlendiriyorlar. Vakfın direktörü Salpi Ghazarian, Ermenistan’daki ilişkilerini Türkiye’nin yanlış yorumladığını düşünüyor ve şunları söylüyor: Son 10 yılSalpi Ghazarian da Türk ve Ermeni halkları arasındaki ilişkilerde muazzam bir ilerleme var. Şu anda Ermenistan bir kuşatılmışlık ruh hali ile yaşıyor, o nedenle güvenlik konusunda hassasız. Ancak güvenliğimiz garanti altına alındığı takdirde, her konu hakkında konuşmak mümkün olacak. Artak Davtyan Yanlış bir başlangıç noktası var. ErmenistanTürkiye ilişkileri gelişmeli ki AzerbaycanErmenistan ilişkileri de gelişebilsin. Herkes bir adım atmalı, sorun karşılıklı tavizlerle çözülmeli. Biz üç şey söylüyoruz: Karabağ kendi kendini yönetmeli, Ermenistan ve Karabağ arasında ortak bir sınır olmalı ve ister Ermeni, ister Azeri olsun Karabağ’da yaşayanların güvenliği garanti altına alınmalı. Bunun dışındaki konular karşılıklı tavizlerle konuşulabilir. TürkiyeErmenistan ilişkileri gelişirse, Aliyev’in tutumu da değişir. Türkiye öyle bir baskı uygulamalı ki savaş olasılığı ortadan kalksın. ‘ARADAN ÇEK L N’ Oldukça gergin bir yüz ifadesi ve biraz da sinirli bir tonla konuşan ama görüşme ilerledikçe ara ara yumuşayan iktidardaki Ermenistan Cumhuriyet Partisi Sözcüsü Eduard Sharmazanov, şunları vurguladı:  Karabağ konusunda iki koşulumuz var; Birincisi, Azerbaycan yapıcı olmalı, güç kullanımını övmemeli. Silahlı kuvvetleri öne sürerek konuşması yapıcı değil. İkincisi, Karabağ da üçlü zirveye katılmalı, Ermenistan ile mutlaka kara sınırı olmalı. Gerisini konuşuruz.  Türkiye yardım etmek istiyorsa hiç karışmasın, müdahale etmemeli. Taşnaksutyun: Vazgeçin demezseniz iş yürür rmenistan Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) Uluslararası Sekreteri Giro Manoyan, 121 yıl önce kurulan partinin, Türkiye ve Ermenistan’ın önkoşulsuz diplomatik ilişki başlatmasından yana gözüküyor ama önemli bir şartı var; 1920 ve 21’deki Gümrü, Kars ve Moskova anlaşmalarını yetkisiz ya da baskı altında imzalandığı gerekçesiyle mevcut sınırları tanımıyor. Ardından da karışık bir formülle, sınırların işbirliğine engel olmayacağını şöyle dile getiriyor: Buna karşılık toprak talebimiz öncelikli değil. Ama Türkiye ilerde bizim toprak tale E bimizi ortadan kaldıracak bir talepte bulunursa, bizim de toprak talebimiz olabilir. Türkiye’nin başka komşuları ile de toprak sorunları var ama bunlar diplomatik ilişki kurmaları için öncelikli konular olmadı. Şu anda Türkiye “Sınırı bu şekilde tanıyacaksın” diye protokole öncelik koyduğu için konu bizim için de öncelik haline geldi. Yoksa sınır konusu, diploGiro matik ilişki ve sınır kapısının açılManoyan ması için öncelikli değil. 1915’in 100. yılına hazırlık  Dış politikada en önemli sorunumuz Ermeni soykırımının tanınması. 100. yıla yaklaşıyoruz. Her türlü hazırlığı yapıyoruz. Tek temas noktası KE  Görüşülmez diye bir şey de yok. Birçok forumda, daha çok da Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatında (KEİ) görüşüyoruz. Ancak bunların hiçbiri resmi temas sayılmaz. Sürecin ilerlemesi için çok farklı çalışmamız lazım. ÇORUM Yazar Kemal Yalçın’ın, Hitler zulmünden kaçan ve bir süre Türkiye’de yaşayan Yahudileri anlattığı “HaymatlosDünya Bizim Vatanımız” isimli kitabı, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı. Kitapta, vatansız “haymatlos” konumuna düşen 626 Alman ve Türkiye’ye sığınan Alman bilim insanlarının yaşadıkları anlatıldı. Hitler rejiminden kaçarak çocukluğunu Çorum’da geçiren Cornelius Bischoff’un katılımıyla bugün Çorum’da bir anma töreni düzenlenecek. Yazar Kemal Yalçın, 19331945 yıllarında, Nazi rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınan Almanların ve bilim insanlarının yaşamöykülerini “HaymatlosDünya Bizim Vatanımız” isimli kitabında anlattı. Yalçın, Türkiye’ye sığınan yaklaşık 1400 Almandan Bischoff’a 2009’da Hamburg’da ulaştığını söyledi. Türkiye ile Almanya arasındaki diplomatik ilişkilerin 2 Ağustos 1944’te kesildiğini, 3 gün sonra ise Türk hükümetinin tüm Alman vatandaşlarının bir hafta içinde Türkiye’yi terk etmesini istediğini ifade eden Yalçın, şunları söyledi: “672 Alman Türkiye’den ayrıldı. 626 Alman vatandaşı ise geri dönmeyi kabul etmedi ve böylece vatandaşlık hakkını kaybederek haymatlos durumuna düştüler. Haymatloslar, 23 Ağustos 1944 sabahı evlerinden toplanarak Çorum, Kırşehir, Yozgat şehirlerine enterne edildiler.” Cornelius Bischoff’un 1939 yılında 11 yaşında annesi ve kız kardeşi ile birlikte, Gestapo’nun elinden kaçarak, Paris ve Marsilya üzerinden İstanbul’a ulaştığını anlatan Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cornelius’un babası Eduard Bischoff dülgerdi, Sosyal Demokrat Partili (SPD) bir sendikacıydı, Nazilere karşı mücadelede yer almıştı. Halası Berta Kröger, Hamburg Parlamentosu’nda SPD milletvekili idi. Annesi Berta Abronoviç Bischoff ise İstanbullu bir Yahudi idi. Bischoff ailesi toplama kampına gitmekten son anda kurtulmuştu. Almanlar 19441945 yıllarında, 18 ay kadar Çorum, Yozgat ve Kırşehir’de yaşamışlardı.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle