18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 9 TEMMUZ 2011 CUMARTES [email protected] 14 KÜLTÜR Miles’ın ruhu İstanbul’daydı MURAT BEŞER Rampa, mekânlarını Deniz Üster ve Mehmet Dere’nin izleyiciyle ilk kez buluşan yapıtlarına ayırdı 18. Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nin “caz gibi caz” kategorisindeki en önemli konseri olduğunu söylemek yanlış olmaz, önceki akşam Açıkhava Sahnesi’nde dünya prömiyeri gerçekleştirilen “Tribute To Miles” adlı projenin. Devlerin buluşmasının nedeni, efsane trompetçi Miles Davis’in ölümünün 20. yıldönümü münasebetiyle, onun ruhuna, müziğine, hayatına ve birlikte yaşadıklarına, çaldıklarına uygun bir vefa işi yapmaktı. Devler ise mesleklerinin zirvesine taht kurmuş, Miles’ın kritik albümlerinde bulunmuş piyanist Herbie Hancock ve saksofoncu Wayne Shorter ile ustanın 80’li yıllarını imzalayan basçı Marcus Miller’dı. Miles Davis için buluşan üç dev; Herbie Hancock, Wayne Shorter ve Marcus Miller, ‘Walkin’ ile açılan konserde Miles’ın her döneminden çaldılar. Bir ara davul ve bas eşliğinde astrolojik uçuşa geçen Hancock, Miles’ın elektrikli 80’ler dönemini ultramodernist bir yorumla sundu. Bir de ‘Tutu’ var tabii; Açıkhava’yı dolduran kalabalığı ayağa kaldıran. adlı bir albüm çıkaran Amerikalı trompetçi, her çalışında kusursuz tonu ve duygusal köşeli çizgileriyle Miles’a duyduğu saygıyı öne çıkarsa da, sololarındaki ilginç postbop oyunlarıyla, esnek doğaçlamalarıyla Freddie Hubbart’a, duruş açısından da Terence Blanchard’a göz kırpmıyor değil. Rickman’ı ise özellikle iki yerden anımsıyoruz; ilki 2003 yılında ülkemize bir konser için gelmiş olması, diğeri ise Baki Duyarlar’ın solo albümünde çalmış olması. O da devler arasında ezilmemeyi beceren, öne çıkma komplekslerini yenerek kendini ifade etmeyi bilen biri. Her ikisinin de tesadüfen orada olmadıklarına şüphe yok. Bütüne bakarsak; sahnede çala çala kabuk değiştireceği izlenimi vermesine rağmen, son derece derli toplu, neyi nasıl çalacaklarını ve ne istediklerini bilen insanların işi bu. Eskilerin deneyimiyle yenilerin yeteneğini buluşturan “Tribute To Miles”, caz tarihinin farklı koridorlarında yolunu şaşırmadan ilerleyen bir proje. “Walkin” ile açılan konserde Miles’ın her döneminden çaldılar; cool, bop, fusion… Özellikle iç içe geçmiş yorumlar dikkat çekiyor; “Milestone / All Blues”, “Directions Matrak düetler Devler arasında... Bu isimlerin hikmetinden sual olmaz; öyle onları uzun uzun anlatmaya ihtiyaç da duyulmaz. Ancak beşli formatta oluşturulan orkestrada, ustanın yerine trompeti üstlenen 33 yaşındaki tutkulu müzisyen Sean Jones ile davulun başına kurulan çılgın Sean Rickman, mutlaka o akşam orada bulunmayan meraklılara altı çizilerek tarif edilmeli. Bu yıl “No Need For Words” / It’s About That Time”, “Water Babies / Someday My Prince Will Come”, “Little Foot / Jean Pierre” gibi… “Footprints” öncesi Jones, Miller’ın bas klarnetiyle matrak bir düet yapıyor, ardından sahneyi tekaüt görünümlü Shorter’a bırakıyorlar. Bir ara davul ve bas eşliğinde astrolojik uçuşlara geçen Hancock, ayağa kalkarak eline aldığı AXSynth ile Miles’ın elektrikli 80’ler dönemini ultramodernist bir yorumla sunuyor. Bir de “Tutu” var tabii; Açık Hava’yı merdiven boşluklarına kadar tıklım tıklım dolduran kalabalığı ayağa kaldıran. Bisteki Cindy Lauper tarafından bir pop şarkısı olarak söylenen “Time After Time” ile “So What” tamamlandığında biz de tamamdık; zira koca 120 dakikanın nasıl geride kaldığını anlayamamıştık. [email protected] Efsane yazan sergiler EVR M ALTUĞ Marcus Miller (solda), Wayne Shorter (sağda) ve Herbie Hancock’la projenin dünya prömiyerini stanbul’da gerçekleştirdi. Rampa, mekânlarını iki ayrı güncel sanatçının izçalışması leyicisiyle ilk kez buluşan yapıtlarına ayırdı. Sergi düetinde ilk sırayı, Rampa’nın Akaretler’deki showroom’unda misafir sanatçı Deniz Üster’in, “Davetli ve Gönüllü” isimli epik, gerçeküstü ve hareketli yerleştirmesi yer alıyor. Kurumun ana galeri mekânında ise “Türk olmak” miti üzerine karakalemle ürettiği meşhur kimse portrelerinin yanı sıra, yakın tarihin popüler kültür belleğimizden pek çok hazır nesne ile, özel bir video düzenlemesini izleyicilere sunan Mehmet Dere’nin, “Ne Gülüyorsun? Bu Senin Hikâyen” adlı sergisi bulunuyor. “Davetli ve Gönüllü”, kendini katılımcının merakıyla açık eden, nazlı ve “etkileşimli” bir mekân düzenlemesi. Eserlerinin doğum sürecinde, belirli epik anlatılar ve farklı teknik üretim modelleri arasında “simyacı” bir tavır gözettiğini anlatan Üster’in yapıtı, önce Firdevsi’nin yasaklanıp, neredeyse tamamı yaktırılan “Davetnâme”sinden, sonra da Malayalam folkloründe önemli bir yere sahip Naranath Bhranthan karekterinden esinlenilmiş. Rivayet o ki, Branthan, ermiş bir kimse olup, deli taklidi yapıyor. Hazretin başlıca etkinliği, büyük bir taşı, dağın tepesine kadar taşıyıp, sonra da aşağıya yuvarlanmasını sağlamak ki, kayayı yeniden yukarı taşıyabilsin. Yunan mitolojisindeki Sisyphus’tan farklı olarak, Branthan, kendi iradesiyle, bi reler dizisi oluşturuyor. raz da mazoşistçe bir edayla bu yükü üstleniyor ol“Devi yenen” Keloğlan, “Ağlayan Çocuk” ve masıyla Üster’in ilgisine mazhar olmuş. Kemal Sunal’ın da dahil olduğu portrelerde, Ata“Yapmak istediğim, öyküyü tamamlayacak ki türk, Uğur Mumcu, Nâzım Hikmet, Yaşar Kemi boşluklar bırakmak. Ben cevaplamak yerine, mal gibi “kült” kişiliklere, Ahmet Kaya, Eşber işlerimde sorular sormaya çalışıyorum” diyen Üs Yağmurdereli, Hrant Dink, Yılmaz Güney gibi ter, “eserlerimde hata, kusur, başarısızlık “öteki” figürlere de rastlamak olası. çok önemli” diyerek üretimindeki “beyDere’nin sergide özgün nüshalahude”liği de muziplik ve mütevazılık rıyla da sıkça kullandığı CumhuRampa, içinde sahipleniyor. Yaşamını İskoçriyet Gazetesi’nin kurumsal losöylencelerden ilham alan ya’da sürdüren Üster’in oyun duygosunda kullanılan karaktere gusu yüksek yerleştirmesinde, mahareketli yerleştirmesiyle Deniz göndermeyle, Nietszche’nin sallarda rastladığımız elmalar, çil çil “köle ahlâkı”nın temelinde Üster ve bir dönemin medya bozukluklar ve kanatlar da dikkat yer aldığına inanılan, mempromosyonu “100 Ünlü Türk çekici. nuniyetsizlik/hınç anlamında Büyüğü” kitaplarını yeniden Rampa’daki galeride izlenen kullanılan felsefi terim “ResMehmet Dere sergisi ise, Dere’nin yorumlayan Mehmet Dere’nin sentiment”a gönderme ile eskicide bulduğu “Hür Çocuk” deftüretilmiş bir düzenlemesi de üç yıllık sanat birikimini terinin boş sayfaları üzerine yapılmış, dikkat çekiyor. aynı anda sergiliyor. özellikle son asırda biçimlendirilen Sergide ayrıca, çizer Ali UlTürkiye insan atlasına dair karakalem vi’nin, Deniz Gezmiş’in yakalanportrelerle öne çıkıyor. Sergi, çeşitli sahaflar dığı ve sorgulandığı tarihte Cumhurive bit pazarlarından bulunmuş kültürel objelerin yayet Gazetesi’nde sürmanşetten basılan karirattığı kimlik(sizlik) iklimi üzerinden “tarih”e na katürüne gönderme ile yapılan kavramsal bir resim sıl kuşku ve merakla baktığını görebilmemiz adına, dizisine yer veriliyor. Dere sergi için, “Bu sergiyucu açık bir hafıza müzesi olma vazifesini de üst le, biriktirdiğimiz kadar, unuttuğumuzu da gözleniyor. Serginin belkemiğini, vaktiyle Hürriyet, Ter ler önüne sermiş oluyoruz. Bu alan, bir anlamcüman ve Milliyet gibi gazetelerin promosyon ola da bireysel kendilik tarihimizi yazma girişimi” rak hazırladığı “100 Türk Büyüğü” kodlu sırala diyor. (Her iki sergi de 16 Temmuz’a kadar Ramma ve kitaplarına gönderme olarak karakalem port pa’da. Bilgi için: 0 212 327 08 00) Deniz Üster’in DT’ye ‘kadro’ davası SELDA GÜNEYSU ADANA (Cumhuriyet Büro) Adana Anakent Belediyesi tarafından düzenlenecek “18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali” kapsamında “Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması”nın jüri başkanlığını ünlü yönetmen Derviş Zaim yapacak. Belediyeden yapılan yazılı açıklamada, 1725 Eylül tarihleri arasında yapılacak festivalin jüri başkanlığını “Filler ve Çimen”, “Cenneti Beklerken” ve “Nokta” filmleriyle önceki yıllarda festivalde ödül alan Derviş Zaim’in yapacağı bildirildi. Festival kapsamında Zaim’in filmlerinden oluşan bir seçkinin de izleyicilerle buluşacağı belirtildi. ANKARA Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası (Kültür SanatSen), Devlet Tiyatroları’na, 4/B ve 4/C kadrolarından alınan terzi, marangoz gibi sahne gerisindeki personelin hakları için dava açmaya hazırlanıyor. Sendika, uygulamanın DT’nin kuruluş yasası ile Uluslarası Çalışma Örgütü’nün (ILO) normlarına ters düştüğünü söylüyor. DT’nin sahne gerisinde çalışmak üzere, geçen yıldan bu yana 4/B ve 4/C kadrosundan personel alımı yapılıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da daha önce gazetemize verdiği bir söyleşide, bu durumu kabul etmiş ve DT ile Devlet Opera ve Balesi’nde “sanatçı” kadrosunda görevli personelin de ileride 4/C ve 4/B’den alınabileceğini dile getirmişti. Gerekçe ise istenildiği zaman sanatçıların iş aktini feshedebilmek. Günay’ın sözünü ettiği sistem, DT’de ilk olarak sahne gerisinde çalışanlara uygulanmaya başladı. Kültür SanatSen de bu uygulamaya hu kuki olarak yanıt vermeye hazırlanıyor. Sendikanın Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Tiyatrodaki bu türlü bir istihdam biçimi, tüzel kimliğe sahip DT’nin kuruluş yasası olan 5441 sayılı yasaya aykırı. Yasada der ki: ‘Tiyatroya sınavla idari sözleşmeli kadro tahsis edilir.’ Ancak kuruma, 4/B ve 4/C’den personel alımı durumunda, bu yasalar esnekleştirilir hale getirildi. Tiyatro, yasada belirtilen sınavı yapamıyor. Sınavı yapamama gerekçesi de tüzüğünün henüz oluşturulamaması. ‘Bu kadrolarda çalışan arkadaşlar işçi mi, memur mu’ sorusuna yanıt veremiyorlar. Oysa yasaya göre bu personel işçi değilse, kamu görevlisi olmalıdır. Tiyatro yönetimi, bu kadrolarda çalışanların ‘memur olmadıkları gerekçesiyle sendikamıza üye yapılamayacağını’ da dile getiriyor. Bu durum diğer kadrolar için ‘fiili durum’ yaratıyor. Tiyatro özerkliğini yitiriyor.” KALAN MÜZ K’ N KARADEN ZL MÜZ SYENLER BU AKŞAM KURUÇEŞME ARENA’DA Altın Koza’da jüri başkanı Derviş Zaim Kültür SanatSen’den personel hakları için Bir syandır Horon! Fuat Saka Kültür Servisi Kalan Müzik’in Karadenizli sanatçıları, dillerini ve kültürlerini yok etmeye çalışanlara, nükleer enerjiye, suların ticarileştirilmesine ve doğanın talan edilmesine karşı bu akşam saat 21.00’de Kuruçeşme Arena’da ‘isyan edecek’. Karadeniz müziğinin önde gelen isimleri Fuat Saka, İhsan Eş, Cem Tarım, Volkan Arslan, Selçuk Balcı, Ayşenur Kolivar ile Karmate ve Marsis’in katılacağı “Horon İsyandır” adını taşıyan konserde, sanatçılar Türkçe, Lazca, Gürcüce, Hemşince, Rumca ezgilerle isyana horon tepecek, gecede bir de dans topluluğu olacak. “Sesimiz Kaçkarlar’ın tepelerinden esen bir rüzgâr gibi dört bir yana dağılacak” diyen sanatçılar, konser için bir de bildiri kaleme aldı. Bildiride “Kazım Koyuncu’ları, Cihan Alptekin’leri, Metin Lokumcu’ları bir daha kaybetmemek için sesimizi bu sefer Kuruçeşme Arena’ya taşıyoruz. 9 Temmuz akşamı yine söyleyeceklerimiz var! Karadeniz dalgaları gibi ellerimiz göklere yükselecek. Sesimiz Kaçkarlar’ın tepesinden esen rüzgârlar gibi yayılacak dört bir yana. Bir İsyandır Horon! Hayde!” Mehmet Dere’nin çalışması Açıkhava Sahnesi devlerin buluşmasına ev sahipliği yaptı Volkan Arslan C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle