23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y B Ankara 30 34 33 32 36 37 37 26 26 27 26 25 34 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B A B A A A A A A A B PB Y 33 33 30 31 32 32 41 41 37 39 34 28 30 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid PB Viyana PB 21 21 25 21 21 21 23 27 32 29 35 33 31 Belgrad B 36 Sofya B 32 Roma B 26 Atina B 31 Zürih Y 28 Moskova Y 24 Aşkabat B 39 Taşkent B 42 Baku B 34 Bişkek B 35 Tiflis PB 32 Kahire B 39 Şam B 42 9 TEMMUZ 2011 CUMARTES Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri ile Marmara’nın batısı parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin, Ordu, Kars, Ardahan, Ağrı ve Iğdır çevreleri sağanak ve gökgürültülü sağanak diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada sağlamak amacıyla bir hanım profesörün de çağrıldığı programa katılanlar... ...ve dün kimi gazetelerin ünlü yorumcuları, CHP’nin sürdürdüğü ant içme boykotunu sonlandıracak formülün bulunduğu umudunu işlediler. Çözümün kapısını aralayacak formülü Meclis Başkanı Çiçek’e, Kılıçdaroğlu önerdi. “Partilerin grup başkanvekillerini bir araya getirin. Sorunu çözümleyecek ortak bir yöntem bulsunlar” dedi ve tabii, ancak bu koşul gerçekleşirse ant içeceklerini söyledi. Basına sızdırılan bilgilere göre, Meclis Başkanı CHP Genel Başkanı’nın önerisini kabul etti. Fakat her nedense Kılıçdaroğlu’nun önerisine can simidi gibi sarılan yorumcular; ant içmedikleri için anayasa ve içtüzük gereği Meclis çalışmaları dışındaki partileri, CHP ile BDP’yi; Meclis Başkanı’nın başkanlık divanı toplantısına çağırmadığını anımsamadılar. Bu nedenle Meclis Başkanı Çiçek’in; ant içmeyen grupları partiler arası bir toplantıya, üstelik sorunun çözümünde Meclis’e yön verecek bir toplantıya nasıl çağıracağı sorusu da, yanıtı da askıda kaldı. Toplantıdan sonra bir gazetecinin “Grup başkanvekillerini toplayacak mısınız?” sorusunu Cemil Çiçek; “Çağıracağım ama... bazı koşulların da oluşması lazım” diye yanıtlıyor. Nedir o koşul, sorulmadığı içinsöylemiyor ama daha önceki ve son konuşması dikkate alınırsa önce ant içme boykotuna son verilmesini istiyor. Böylece çözümü engelleyen başlıca koşul ön plandaki değişmez yerini muhafaza ediyor: Önce ant içilecek! Cemil Çiçek’in iyimserlik yansıtan, sorunun çözümü için elinden geleni yapacağını vaat eden söylemlerini yorumlarken açıklamalarını bütünüyle ele almak gerekiyor. Örneğin Meclis Başkanı’nın çözüm vaatlerine öncelik verirken vurgulayarak söylediği son cümlesini medyanın yaptığı gibi görmezden gelirsek; gelişmeleri gerektiği doğrultuda yorumlama olanağını yitiririz. Cemil Çiçek: “Partilerin kararlarını bir kez daha gözden geçirmelerini” istiyor. Bu çağrı ikili görüşmede de Kılıçdaroğlu’na da söylemiş olmalı CHP’ye bir bakıma BDP’ye de yönelik: “Ant için. Çözüm yeri parlamento, çalışmalarına katılın. Birlikte çözüm arayalım!” Çağrı; bir bakıma RTE’nin özellikle CHP’yi sürekli ant içmeye zorlayan öncelikli koşul dayatmasından vazgeçmesini dileyen bir çağrı! Çiçek’in “elinden geleni yapabilmesi” için RTE’yi CHP’nin ant içmesi koşulundan vazgeçirmesi gerekiyor. Oysa, Çiçek Kılıçdaroğlu görüşmesinden sonraki açıklamaları izleyen RTE’nin; AKP grubunun kapalı toplantısındaki şu sözleri ant içme koşulunu geride bıraktığı (veya bırakacağı) izlenimi vermiyor: “CHP’yi bu duruma biz düşürmedik. Bir kuyuya düştüler; debelendikçe batıyorlar. Kendi düştükleri kuyudan kendileri çıkacak” diyor ve bir aydır yinelediği sözü söylüyor: “Meclis’e gelip yemin edecekler!” Medyanın önemli bölümü RTE’yi ve son sözlerini bilmesine karşın dün gerçekleşeceği söylenen Çiçek RTE görüşmesinde umutlu göründü. Meclis Başkanı; Başbakanı, CHP’nin önce ant içmesi dayatmasından vazgeçirebilirse diyordu yorumlar; çözüm yolda! Örneğin Bilal Çetin’in yazı başlığı “Çözüm Bugün” ama yazısında ihtiyatlı bir dil kullanıyor. “Eğer Çiçek RTE görüşmesinden olumlu bir sonuç çıkabilirse, çözüm yolu açılabilir” diyor. Fakat, umudun gerçeğe dönüşeceğine kesinlikle inanan, “Çiçek, partilerin grup başkanvekillerini toplayacak, bu sorun çözülecektir” diyen (örneğin Taha Akyol) yazarlar da var. Oysa partiler grup başkanvekillerinin toplantısına büyük ölçüde bel bağlamak, önündeki engelin kalkacağına inanmak demek. Nedir o engel? RTE’nin sürekli yinelediği CHP önce ant içecek koşulundan veya CHP’nin ant içme boykotundan vazgeçmesi! Bu olasılığı beklenmedik bir zamanda RTE’nin gerçekleştirmesi elbette olağanüstü, fevkalade olumlu bir durum yaratacağı gibi, bir aya yakın süredir artık yılgınlık veren gerginliğin bir anda yitip gitmesi demektir. Onurlu bir çıkış arayan CHP’nin “Çözüm için güvence versinler, ant içelim” diyen önerisini “yargı teminat veriyorsa buyursun gelsinler” diye karşılık veren... ant içme koşulundaki ısrarını yineleyen RTE... ...bu zayıf olasılığı gerçekleştirecek bir adım atar mı? Bekleyip göreceğiz!.. NSANLAR vardır. Sessiz gelir, sessiz giderler. Varlıklarının, sonradan, yokluklarıyla anlaşılmasını istercesine sessizdirler. “Bu kadar da alçakgönüllü olunmaz” diye kızarsınız onlara neredeyse. Önceki gün aramızdan ayrılan Profesör Ersan İlal onlardan biriydi. Çeşitli vesilelerle yokluğunu hissettikçe çok anacağız onu. Sağlam düşünce yapısı, bilgeliği ve en çok da uygarca cesaretiyle. nayasa hukuku ile “yönetim hukuku” birbirinden kolay ayrılmayan kamu hukuku alanlarıdır. Onlarsız doğru dürüst yönetim olmayacağı için hep güncel kalırlar. Öyle oldukları için, herkes o konularda konuşup yazar. Oysa alanlarının genişliği, öbür bilim ve hukuk dallarıyla sıkı ilişkileri ve ister istemez ideolojik alanlara kaymaları açısından çeşitli güçlükleri vardır. Aynı zamanda sağlam mantık ve titiz hukukçuluk gerektirdikleri halde, bilgi Ersan’ın Gidişi sahibi olmadan fikir sahibi olanların cirit atmaktan çekinmedikleri alanlardır bunlar. rsan İlal’in, anayasa ve yönetim hukuku bilgisini çok kişice yan çizilen bir sorunu açıklığa kavuşturmanın hizmetine vermiş olması asla unutulmayacak. Özelleştirme furyasının estiği, büyük özverilerle oluşturulmuş ulusal varlıkların elden çıkarıldığı dönemlerde iç ve dış baskılar ve yanıltıcı yayınlar siyasal A E muhalefeti de sindirmişti. Üzücü olan, işçi dünyasının bazı kesimlerinde hüküm süren tepkisizlikti. Hatta, bu furyanın çalışanlara büyük yarar sağlayacağını, istihdamın artacağını, ücretlerin yükseleceğini söyleyenler çoktu. En haksız durumlarda bile Danıştay’a iptal davası açmaktan çekinenler çoğalmıştı. Öyle bir ortamda sendikaların desteğiyle oluşan bir “sivil toplum” örgütü, “Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi” adıyla kurulmuş bir vakıf, kendi alanını ilgilendiren bir alanda kamu yararını korumak amacıyla dava açma ehliyeti kazanmak istemiş, Profesör İlal’in destekleyici düşüncesi bu ehliyetin kazanılmasında önemli rol oynamıştı. Şimdi, vakfın adındaki baş harflerle oluşan KİGEM diye bir kuruluş var, kamunun ve emeğin haklarını korumaya çalışan. Ersan gibi insanlar hiç gitmiş olmuyorlar aslında. Caiz şike... Anladığım kadarıyla şikeciler hocaya soruyorlar: “Hocam şike caiz mi?..” Hoca: “Niyete bağlı... Kalbini temiz tutacaksın...” “İyi niyetle hocam...” “Kalbin temizse caizdir...” “Benim içimde hiç kötülük yoktur hocam... Yani böyle bir kötü şey görsem hemen şey yaparım...” “Allah razı olsun...” Eğer devletin içine tarikat geçip oturmuşsa ve cemaat ülkeyi yönetiyorsa, bu gibi şeyler normaldir. Şikeci sorar: “Hocam şimdi ben para alıp gol yersem...” Hoca: “Ofsayt çizgisinin dışından mı, içinden mi?.. Bilhassa dışındaysan bir şey olmaz...” “Ben kaleciyim hocam...” “O vakit harama el sürmeyeceksin, bırak geçsin...” “Ya top auta gittiyse?..” “Kazaya kalır...” “Bir daha ki sefere mi?..” “Bilahare atılır... Buyuruyor ki ‘İnna ki bil kavmin şutel bel kalle’ diyor... Yani parayı alan kaleye şutu çeker...” Eğer ülke ekonomisine “yeşil sermaye”, tasarrufa “faizsiz bankacılık”, markete “helal gıda”, eğitime “türban”, liyakate “badem bıyık” yerleşip oturmuşsa, şikenin caizi, caiz olmayanı normal... Şikeci: “Hocam, şimdi baktım ki top geliyor...” Hoca: “Kalbin temiz olacak...” “Şike için dolar almışsam...” “Sünneti ayni...” “Ya Avro almışsam...” “Farzı kati...” Bunlar normal... Eğer memleketin yönetiminde kıstas; demokrasi, hak, hukuk gibi evrensel değerler değil de “helallik” olursa... Şikeci: “Hocam şimdi ben topa vurdum...” “Amin...” “Ama top bizim kaleye girdi...” “Kısmeti nefsin...” “Ya yakalanırsak hocam?..” “Ben selamet, sen kodestesin...” Bakanlığın yetkisi arttırıldı, Bayraktar’a kamu arazilerinde imar yetkisi verildi Talan genişleyecek MURAT KIŞLALI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından seçim öncesinde Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı olarak kurulacağı açıklanan ancak sonradan bu bakanlığın ikiye bölünmesiyle oluşturulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imar yetkilerinin son dakikada bir kez daha genişletildiği ortaya çıktı. Geniş imar yetkileriyle kurulan Bakanlığın başına eski Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın getirilmesi de rantın yönünü ortaya koydu. AKP, seçim öncesinde Meclis’e gönderilen bir dizi yasa tasarısı ve AKP’li milletvekillerinin yasa önerileriyle imar talanında bo yut arttıracak düzenlemelere hazırlandığını belli etmişti. Erdoğan, seçim sonrası oluşturulan kabinede bir değişiklik yaparak Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı’nı Çevre ve Şehircilik ile Orman ve Su İşleri bakanlıkları olmak üzere ikiye ayırdı. İmar işlerinden sorumlu olacak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkileri ise yapılan son dakika değişikliği ile önceki bakanlığa göre daha da arttırıldı. Bakanlığın yetki alanına öncekilerin yanı sıra “mülkiyeti kamuya ait olan arsa ve araziler üzerinde yapılacak yapılar” da eklendi. Bakanlık, yetkisindeki alanlarda plan değişikliklerini resen belirleyebilecek, yerel yönetimlere görüş sormayacak ve yerel yönetimlerin ruhsatlandırmasa bile yap tığı değişiklikleri 2 ay içinde doğrudan yürürlüğe sokabilecek. Eski TOK Başkanı’nın işlevi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun (YDK) “Toplu Konut İdaresi 2004 Yılı Raporu”nda TOKİ’nin, hükümete yakınlığıyla tanınan bazı müteahhitlere yaptırdığı projelerde inşaat alanı veya konut sayısının arttırılmasına karşın TOKİ payının arttırılmadığı bildirilmişti. Bayraktar, o dönem yaptığı açıklamada müteahhitlerin zor durumda olduğunu belirterek, “Buraya TOKİ’ye güvenip de giriyorlar. Bırakın müteahhit para kazansın” diye konuşmuştu. Antalya’nın Gazipaşa Belediyesi’ne düzenlenen operasyonda gözaltına alınan daha sonra serbest bırakılan CHP’li Belediye Başkanı Özgeç: 20 YILDIR CEMAATTEYD ANTALYA Antalya’nın Gazipaşa Belediyesi’ne düzenlenen operasyon kapsamında, “ihaleye fesat karıştırma ve ihale yolsuzluğu” iddiasıyla gözaltına alınan Belediye Başkanı CHP’li Cemburak Özgenç’in de aralarında bulunduğu 10 kişi, çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldı. Başkan Özgenç, Başkan Yardımcısı Fazıl Taşlı, Fen şleri Müdürü Ersan Erkovan ve belediyeye iş yapan müteahhitlerden Şerafettin Lordoğlu ise tutuklanma talebiyle mahkemeye çıkarıldı. Yaklaşık 2 saat ifade veren Özgenç, Taşlı, Erkovan ve Lordoğlu, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı. Başkan Özgenç ve diğer 9 kişinin dün sabah erken saatlerde adliyeye CHP’li Belediye Başkanı Özgenç Ajan Söyleyecek çok şey var ama... sayısı arttı PEL N GEL AĞAN getirilmesiyle birlikte erkenden adliye önünde toplanan yüzlerce kişi, kamp kurdu. Duruşma bitene kadar adliye önünde bekleyen kalabalık, Özgenç’in serbest kalmasıyla birlikte büyük sevinç yaşadı. Sabaha karşı serbest kalan Başkan Özgenç, belediye binası önüne gelerek vatandaşlara açıklama yaptı. Özgenç, “Bu yasal süreci beklemek zorundayız. Söyleyecek çok şey var ama söylememek zorundayız. Bütün arkadaşlarımızın serbest bırakılması hem Gazipaşamız hem de bizler için mutluluk verici. Biz birinci ve ikinci dönemde seçildikten sonra bu meydana taşkınlık yapmadan sevindik. Artık bu sabah itibariyle yeni projelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi. 7 kez imzaya gitti, vali bütçeyi onaylamadı Yardımlar durdu MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır’da İl Genel Meclisi’nin onaylanması için yedinci kez Valiliğe gönderdiği bütçe yine onaylanmadı. Valilik, kendi özel kalemi için istediği miktar indirildiği için bütçeyi bundan önce de altı kez geri çevirmişti. Onay çıkmaması nedeniyle taşraya yapılması planlanan su, yol, kanalizasyon ve benzeri yatırımlar da durdu. Diyarbakır Valiliği ile İl Genel Meclisi, bütçe onayı nedeniyle bu yıl yedinci kez karşı karşıya geldi. İl Ge nel Meclisi, Valiliğin özel kalemi için istediği bütçeyi fazla bulduğu için kesince, Vali Mustafa Toprak da, onay için kendisine gönderilen bütçeye olur vermiyor. Bu yıl içinde Meclis, hazırladığı bütçeyi daha önce altı kez Vali Toprak’a gönderdi. Ancak Toprak, bütçeyi her defasında geri gönderdi. Meclis, hazırladığı bütçeyi, bu hafta yedinci defa onay için Toprak’a gönderdi ancak bütçenin yine onaylanmaması nedeniyle taşradaki yol, su, kanalizasyon, okul, hastane gibi alt ve üstyapı yatırımlarında da sıkıntı yaşanıyor. MERSİN (Cumhuriyet) Sadece 20 protestanın yaşadığı Mersin’de daha önce 3 jandarma ajanı belirlenmişti. 20 yıldır cemaatte olan bir kişinin daha ajan olduğu ortaya çıktı. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberine göre Mersin ve Tarsus’ta, sayıları ancak 20’yi bulan Protestan cemaati üyelerinden eski Başpapaz İ.Ç. ve iki yayınevi çalışanından sonra, geçen yıl ölen Hakan Çevikoğlu adlı bir kişinin daha jandarmanın haber elemanı olduğu anlaşıldı. Zirve Yayınevi davası ve misyonerlik karşıtı faaliyetlerle ilgili soruşturmaların gizli tanığı Deniz Uygar 14 Mart 2011’deki ifadesinde, Hakan Çevikoğlu’nun kuvvetli istihbari bağlantıları olan güçlü bir haber elemanı olduğunu, eski Mersin Jandarma İstihbaratı’nda Aşırı Sağ Faaliyetler Bölümü amiri olarak görev yapan Astsubay Abdullah Atılgan’a bağlı çalıştığını anlattı. Bu iddia, Başçavuş Atılgan tarafından doğrulandı. Protestan topluluğundan alınan bilgiye göre Çevikoğlu, 20 yıldır içlerinde bulunuyordu. Kendisi ve ailesi de inançlı birer Hıristiyandı. Çevikoğlu, Mersin Protestan Kilisesi’nin kayıtlı üyesiyken kiliseden uzaklaştırıldı. O da Tarsus’ta bir başka kiliseye devam etti. Gizli tanık Deniz Uygar’ın iddiasına göre, Mersin Jandarması’nın bu kilisede yapılan bir toplantıyı izlemesi işlemine Çevikoğlu yardımcı oldu. Çevikoğlu, Temmuz 2010’da İspanya’da geçirdiği trafik kazasında öldü. ‘Pantolonun yanı sıra daha çok işimiz var’ İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, “kadın milletvekillerinin TBMM Genel Kurulu’nda pantolon giymesine imkân veren içtüzük değişikliği” teklifine ilişkin, “Benim zorluğum sadece pantolon giymek değil, işyerimin erişilebilir yapılması, Genel Kurul salonuna asistanımla girip, hiç kimseden yardım almadan çalışma imkânımın oluşması benim için çok daha değerli bir hassasiyettir” dedi. Teklifin kendisine bir jest olduğunu tahmin ettiğini, milletvekillerinin rahat çalışmasına katkısı olacaksa teklife katıldığını ifade eden Pavey, “Bunun bir bütün olarak, diğer adımların da geleceğini ümit ediyorum. Meclis’te tekerlekli sandalyemle bağımsızca dolaşabilmek benim için çok daha önemli. Yoksa pantolon giymişim ama tekerlekli sandalyeyle dolaşamıyorum, o zaman hiçbir anlamı olmaz. Meclisimizi daha erişilebilir yapmamız gerekiyor. Pantolonun yanında daha yapılacak çok işimiz var. Benim asistanımla Genel Kurul salonuna girme hakkım yok” dedi. Meclis’te henüz bir odası olmadığını, Meclis bahçesinde çalıştığını ifade eden Pavey, “Ama ben doğal ortamda çalışmayı daha çok seviyorum. Meclis idaresinden, bahçede dolaşacak kaplumbağalar ve tavus kuşları istediğimi, İdare Müdürlüğü’ne ilettim. Onlar da bu teklife olumlu baktı” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle